Anlaşmalı Boşanma Hakkında Yargıtay Kararları
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/4466
K. 2009/7493
T. 20.4.2009
• BOŞANMA KARARINDAN SONRA BİRLİKTELİĞİN SÜRDÜRÜLMESİ ( Uzunca Bir Süre Bekledikten Sonra Kararın Tebliğ Ettirilmesi İyi Niyetli Bir Davranış Olarak Kabul Edilemeyeceği )
• İYİNİYETLİ OLMAYAN DAVRANIŞ ( Boşanma Kararından Sonra Tarafların Uzun Süre Birlikte Olup Uzunca Bir Süre Bekledikten Sonra Kararın Tebliğ Ettirilmesi – Tarafların İradelerinin Samimi Olmadığını Gösterdiği )
• ANLAŞMALI BOŞANMA ( Boşanma Kararından Sonra Tarafların Uzun Süre Birlikte Olup Uzunca Bir Süre Bekledikten Sonra Kararın Tebliğ Ettirilmesi – Tarafların İradelerinin Samimi Olmadığını Gösterdiği )
• KARAR TEBLİĞİNİN UZUN SÜRE SONRA GERÇEKLEŞTİRİLMESİ ( Boşanma Kararından Sonra – Tarafların İradelerinin Samimi Olmadığını Gösterdiği )
4721/m. 2
ÖZET : Boşanma kararından uzunca bir süre bekledikten sonra kararın tebliğ ettirilmesi iyi niyetli bir davranışolarak kabul edilemez. Zira taraflar boşanma kararından sonra iki yıl birlikteliği sürdürmüşlerdir.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda Mahalli Mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Tarafların anlaşarak boşanma taleplerine ve bu yönde hüküm almalarına rağmen, hüküm tebliğ ettirilmeyip, iki yıldan fazla birlikteliğin sürdürülmesi, açıklanan iradelerinin samimi olmadığını gösterir. 2 yıl 6 ay sonra hükmün tebliğ ettirilmesi Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesi ile bağdaşmaz. Bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.04.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/16037
K. 2010/17586
T. 25.10.2010
• ANLAŞMALI BOŞANMA ( Davacının 2 Yıl 8 Ay Evliliği Sürdürdükten Sonra Davalıya Kararın Tebliğini İstemesi – Dürüstlük Kuralına Aykırılığı/Davanın Reddine Karar Verilmek Üzere Hükmün Bozulması Gerektiği )
• BOŞANMA İLAMININ UZUN SÜRE SONRA TEBLİĞE ÇIKARILMASI ( Dürüstlük Kuralına Aykırılığı/Davanın Reddine Karar Verilmek Üzere Hükmün Bozulması Gerektiği – Anlaşmalı Boşanma )
• DÜRÜSTLÜK KURALINA AYKIRILIK ( Anlaşmalı Boşanma – Davacının 2 Yıl 8 Ay Evliliği Sürdürdükten Sonra Davalıya Kararın Tebliğini İstemesi )
4721/m. 2, 166
ÖZET : Tarafların anlaşmalı boşanma taleplerine ve bu yönde hüküm almalarına rağmen, davacının hukuki ve fiili bir engeli olmadığı halde; iki yıl sekiz ay evliliği sürdürdükten sonra davalıya kararın tebliğini istemesi davacı için bir “hak” olmakla birlikte; dürüstlük kuralına aykırı ve “hakkın kötüye kullanılması” niteliğindedir. Boşanma iradelerinin samimi olmadığı anlaşıldığından, davanın reddine karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda; mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Tarafların anlaşmalı boşanma taleplerine ve bu yönde hüküm almalarına rağmen, davacının hukuki ve fiili bir engeli olmadığı halde; iki yıl sekiz ay evliliği sürdürdükten sonra davalıya kararın tebliğini istemesi davacı için bir “hak” olmakla birlikte; Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralına aykırı ve “hakkın kötüye kullanılması” niteliğindedir. Türk Medeni Kanunu’nun 2/2. maddesinde belirtildiği gibi bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz. Gerçekleşen bu durum karşısında boşanma iradelerinin samimi olmadığı anlaşıldığından, davanın reddine karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25.10.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2008/10279
K. 2008/15022
T. 18.9.2008
• ANLAŞMALI BOŞANMA ( Boşanmadan Sonra Nafaka Davası Açıldığı/Davalının Yetim Maaşı Alması Nedeniyle Açılan Davada Davalının Yoksulluk Nafakasının Azaltıldığı – Boşanma Davasında Davacının Davalının Yetim Maaşı Alacağı Konusuna Vakıf Olduğu/Davacının Talebinde İyiniyetli Olmadığı )
• YOKSULLUK NAFAKASI ( Tarafların Anlaşmalı Olarak Boşanırken Yoksulluk Nafakası Ödenmesine Karar Verildiği/Davacının Davalının Yetim Maaşı Alması Nedeniyle Nafakanın Azaltılması İçin Dava Açtığı – Davacının Boşanırken Eşinin Maaşı Alacağına Dair Bilgisi Olduğu/Davanın Reddedileceği )
• NAFAKANIN AZALTILMASI ( Tarafların Anlaşmalı Olarak Boşanırken Yoksulluk Nafakası Ödenmesine Karar Verildiği/Davacının Davalının Yetim Maaşı Alması Nedeniyle Nafakanın Azaltılması İçin Dava Açtığı – Davacının Boşanırken Eşinin Maaşı Alacağına Dair Bilgisi Olduğu/Davanın Reddi Gerektiği )
• YETİM MAAŞI ALINMASI NEDENİYLE NAFAKANIN AZALTILMASI TALEBİ ( Tarafların Anlaşmalı Olarak Boşandığı/Davacının Boşanırken Eşinin Maaşı Alacağına Dair Bilgisi Olduğu – Davacının Talebinde İyiniyetli Olmadığı/Talebin Reddine Karar Verileceği )
4721/m. 176, 331
ÖZET : Nafaka davasında; taraflar yaklaşık 34 yıllık evlilikten sonra anlaşmalı olarak boşanmış ve onaylanan anlaşma gereğince aylık yoksulluk nafakası verilmesi kararlaştırılmıştır. Aradan yaklaşık 7 ay geçtikten sonra işbu nafakanın kaldırılması, olmazsa azaltılması istemiyle dava açılmıştır. Mahkemece, davalının asgari ücretin üzerinde yetim maaşı alması nedeniyle nafaka miktarı azaltılmıştır. Oysa boşanmakla davalı kadının yetim maaşı alabileceği davacı tarafından öngörülebilir bir durum olup, davacı koca da bunu bilerek ve sırf boşanmayı gerçekleştirmek amacıyla yoksulluk nafakası ödemeyi kabul etmiştir. Buna rağmen nafakanın kaldırılması ya da azaltılması istemiyle dava açılması, hakkın kötüye kullanılması olduğu gibi, iyi niyetle ve ahde vefa ile de bağdaşmamaktadır. Verilen karar hukuka aykırıdır.
DAVA : Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kâğıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR : Davada, anlaşmalı boşanma ile kabul edilen aylık 200.YTL yoksulluk nafakasının, davalının yetim maaşı alması nedeniyle kaldırılması, olmazsa azaltılması istenilmiş; mahkemece, davalının asgari ücretin üzerinde yetim maaşı alması nedeniyle nafaka miktarı 100.YTL’ye indirilmiş, hüküm davalı tarafça temyiz edilmiştir.
TMK. mad. 176/1V hükmüne göre: “Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın arttırılması veya azaltılmasına karar verilebilir.” Aynı şekilde 331. madde uyarınca; “…durumun değişmesi halinde hakim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırır.”
Somut olayda, taraflar yaklaşık 34 yıllık evlilikten sonra anlaşmalı olarak Nisan 2006 tarihinde boşanmış ve onaylanan anlaşma gereğince aylık 200 YTL yoksulluk nafakası verilmesi kararlaştırılmış, aradan yaklaşık 7 ay geçtikten sonra işbu nafakanın kaldırılması, olmazsa azaltılması istemiyle dava açılmıştır. Oysa boşanmakla davalı kadının yetim maaşı alabileceği davacı tarafından öngörülebilir bir durum olup, davacı koca da bunu bilerek ve sırf boşanmayı gerçekleştirmek amacıyla yoksulluk nafakası ödemeyi kabul etmiştir. Buna rağmen nafakanın kaldırılması ya da azaltılması istemiyle dava açılması, hakkın kötüye kullanılması olduğu gibi, iyi niyetle ve ahde vefa ile de bağdaşmamaktadır. Tarafların 7 ay öncesine göre sosyal ve ekonomik durumlarında olağanüstü bir değişiklikte olmadığına göre delillerin yanılgılı değerlendirilmesi sonucu nafakanın indirilmesi yönünde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK’nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 18.09.2008 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2006/20840
K. 2007/16523
T. 27.11.2007
• KATKI PAYI BEDELİ İSTEMİ ( Taraflar Anlaşmalı Boşanma Davasında Her Hangi Bir Ekonomik Talebinin Olmadığını Beyan Etmekle Bu Beyanı Davacıyı Bağlayacağı – Davaya Konu Talepler Dinlenemeyeceği )
• ANLAŞMALI BOŞANMA ( Edinilmiş Mallarla Katkı Payı Bedelinin Tahsili – Taraflar Boşanma Davasında Her Hangi Bir Ekonomik Talebinin Olmadığını Beyan Etmekle Bu Beyanı Davacıyı Bağlayacağı/Davaya Konu Taleplerin Dinlenemeyeceği )
• EDİNİLMİŞ MALLARLA KATKI PAYININ TAHSİLİ ( Taraflar Anlaşmalı Boşanma Davasında Her Hangi Bir Ekonomik Talebinin Olmadığını Beyan Etmekle Bu Beyanı Davacıyı Bağlayacağı – Davaya Konu Talepler Dinlenemeyeceği )
4721/m.227
ÖZET : Dava edinilmiş mallarla katkı payı bedelinin tahsiline ilişkindir. Tarafların anlaşmalı olarak boşanmasına karar verildiği, kararın kesinleştiği, davacı B. D. ve davalının boşanma davasının celsesinde “birbirimizden nafaka, tazminat veya başka bir ad altında herhangi bir ekonomik talebimiz bulunmamaktadır” şeklinde beyanda bulunarak beyanlarını imzası ile onayladıkları görülmüş olup, davacı boşanma davasında her hangi bir ekonomik talebinin olmadığını beyan etmekle bu beyanı davacıyı bağlayacaktır. Bu nedenle davaya konu talepler dinlenemeyeceğinden davanın reddine dair hüküm kurulmuştur.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili mahkememize verdiği dilekçe ile ve yargılama safhasında; müvekkili ile davalının İzmir 2. Aile Mahkemesinin 2005/765-850 esas karar sayılı ilamı ile boşandıklarını, evlilik birliğinin devamı sırasında taraflarca 2004 yılında alınan ev ve arabanın davalı üzerine olduğunu, müvekkilinin de bu malların edinilmesinde katkısı bulunduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 15.000.00 YTL katkı payı bedelinin yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile ve beyanlarında tarafların İzmir 2. aile mahkemesinde anlaşmalı olarak boşandıklarını, davacının başka bir ekonomik ad altında talebi olmadığını beyan ettiğini, protokolde de tarafların eşyaları paylaştığının düzenlendiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava T.M.K 227. vd. düzenlenen edinilmiş mallarla katkı payı bedelinin tahsiline ilişkindir.
İzmir 2. Aile Mahkemesinin 2005/765-850 esas karar sayılı dosyası dosya içerisine alınmış, incelenmesinde tarafların anlaşmalı olarak boşanmasına karar verildiği, kararın 21.12.2005 tarihinde kesinleştiği, davacı B. D. ve davalının boşanma davasının 19.09.2005 tarihli celsesinde “birbirimizden nafaka, tazminat veya başka bir ad altında herhangi bir ekonomik talebimiz bulunmamaktadır” şeklinde beyanda bulunarak beyanlarını imzası ile onayladıkları görülmüş olup, davacı boşanma davasında her hangi bir ekonomik talebinin olmadığını beyan etmekle bu beyanı davacıyı bağlayacaktır. Bu nedenle davaya konu talepler dinlenemeyeceğinden davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan gerekçeye binaen; davacının davasının reddine ilişkin kararın ONANMASINA, 27.11.2007 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2002/2-552
K. 2002/546
T. 26.6.2002
• BOŞANMA ( Anlaşmalı – Re’sen Temyiz İncelemesinin Ancak Kamu Düzenine İlişkin Bulunan Hukuk Kurallarına Aykırı Hüküm Verilmesi Halinde Yapılabileceği )
• RE’SEN TEMYİZ ( İncelemesinin Ancak Kamu Düzenine İlişkin Bulunan Hukuk Kurallarına Aykırı Hüküm Verilmesi Halinde Yapılabileceği – Anlaşmalı Boşanma )
• ANLAŞMALI BOŞANMA ( Davalı Kocanın Boşanma Hükmüne Yönelik Temyizi Bulunmaması – Yerel Mahkemenin Temyiz İncelemesinin Ancak Boşanma Hükmü Dışında Kalan Velayet Nafaka ve Tazminat Konularında Yapılabileceğine İlişkin Direnme Kararının Yerinde Olduğu )
• BOŞANMA HÜKMÜNE YÖNELİK TEMYİZ OLMAMASI ( Anlaşmalı Boşanma – Davalı Kocanın Velayet İle Hükmedilen Nafaka ve Tazminatın Miktarına Yönelik Temyiz İtirazlarının Değerlendirilmesi Gerektiği )
743/m. 134
1086/m. 439
ÖZET : 3444 sayılı “743 sayılı Türk Kanunu medenisinin bazı maddelerinin ve 818 sayılı Borçlar Kanununun 49.maddesinin değiştirilmesine dair Kanun”un yürürlüğe girmesinden sonra Medeni Kanunun 134/3. maddesi uyarınca verilen boşanma kararlarının kamu düzenine ilişkin bulunmadığından re’sen temyiz incelemesine tabi olmadığının kabulu gerekir.
Somut olayda, M.K.nun 134/3.maddesi anlamında anlaşmalı boşanma söz konusu olup, davalı kocanın boşanma hükmüne yönelik bir temyizi bulunmamaktadır.
O halde; yerel mahkemenin temyiz incelemesinin ancak boşanma hükmü dışında kalan velayet, nafaka ve tazminat konularında yapılabileceğine ilişkin direnme kararı yerindedir. Ne var ki, Özel Dairece davalı vekilinin velayet ile hükmedilen nafaka ve tazminatın miktarına yönelik temyiz itirazları değerlendirilmediğinden dosya Özel Dairesine gönderilmelidir.
DAVA : Taraflar arasındaki “boşanma” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Eskişehir 5.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 09.05.2001 gün ve 2000/877 E- 372 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 22.11.2001 gün ve 2001/15273-16418 sayılı ilamı ile;
( … Tanıkların davacıdan aktardıkları olaylar hükme esas alınamaz. Medeni Kanunun 134/1-2.maddesi uyarınca; Boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, müşterek hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekir. Oysa dinlenen davacının tanıklarının sözlerinin bir kısmı Medeni Kanunun 134/1 maddesinde yer alan temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olup, bir kısmı ise, sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibarettir. Bu itibarla davanın reddi gerekirken delilerin takdirinde hataya düşülerek yetersiz gerekçe ile boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır… ),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı boşanma istemine ilişkin olup, davalı kocanın yargılamanın 16.01.2001 günlü ilk oturumunda, boşanma davasını kabul ettiklerini beyan etmesi üzerine, M.K.nun 134/3.maddesi anlamında anlaşmalı boşanmaya dönüşmüş, yerel mahkemenin davanın kabulüne ilişkin olarak kurmuş olduğu hüküm, Özel Dairesince yukarıda belirtilen gerekçe ile bozulmuştur.
Hukuk Genel Kurulu’ndaki müzakereler sırasında; davalı kocanın boşanmaya ilişkin yerel mahkeme kararına yönelik temyizi bulunmaması karşısında, esasa girilip-girilmeyeceği, eşanlatımla boşanmaya ilişkin hükmün re’sen temyiz incelemesine tabi tutularak, değerlendirilip-değerlendirilemeyeceği bir ön sorun olarak ortaya çıkmış olup, yapılan müzakere sonucunda, esasa girilmesine gerek bulunmadığına oyçokluğu ile karar verilmiştir.
Hemen belirtmek gerekir ki;
Yargıtay’ın temyiz incelemesi sırasında; temyiz edenin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü bütün itiraz ve savunmaları göz önünde bulunduracağı HUMK.nun 439/1.maddesinin açık hüküm gereği olup, re’sen temyiz incelemesinin ancak kamu düzenine ilişkin bulunan hukuk kurallarına aykırı hüküm verilmesi halinde yapılabileceği de yasanın 439/II. maddesinde öngörülmüştür.
3444 sayılı “743 sayılı Türk Kanunu medenisinin bazı maddelerinin ve 818 sayılı Borçlar Kanununun 49.maddesinin değiştirilmesine dair Kanun”un yürürlüğe girmesinden sonra Medeni Kanunun 134/3. maddesi uyarınca verilen boşanma kararlarının kamu düzenine ilişkin bulunmadığından re’sen temyiz incelemesine tabi olmadığının kabulu gerekir ( Bkz. Hukuk Genel Kurulunun 08.05.2002 gün 2002/2-334 Esas 357 Karar sayılı kararı ).
Somut olayda, M.K.nun 134/3.maddesi anlamında anlaşmalı boşanma söz konusu olup, davalı kocanın boşanma hükmüne yönelik bir temyizi bulunmamaktadır. O halde; yerel mahkemenin temyiz incelemesinin ancak boşanma hükmü dışında kalan velayet, nafaka ve tazminat konularında yapılabileceğine ilişkin direnme kararı yerindedir. Ne var ki, Özel Dairece davalı vekilinin velayet ile hükmedilen nafaka ve tazminatın miktarına yönelik temyiz itirazları değerlendirilmediğinden dosya Özel Dairesine gönderilmelidir.
SONUÇ : Yukarıda belirtilen nedenlerle velayet nafaka ve tazminata yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için Dosyanın 2.Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine, 26.06.2002 gününde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/20605
K. 2010/21798
T. 23.12.2010
• EVLİLİK BİRLİĞİNİN SARSILMASINA DAYALI BOŞANMA TALEBİ ( Anlaşmalı Boşanma Koşullarının Gerçekleşmediğinin Dikkate Alınacağı )
• ANLAŞMALI BOŞANMA ( Evlilik Birliğinin Sarsılmasına Dayalı Boşanma Talebi – Anlaşmalı Boşanma Koşullarının Gerçekleşmediğinin Dikkate Alınacağı )
4721/m.166
ÖZET : Dava, evlilik birliğinin sarsılmasına dayalı boşanma isteğine ilişkindir. Anlaşmalı boşanma koşulları gerçekleşmemiştir. Anlaşmalı Boşanma hükümlerinin uygulanması hukuka aykırıdır.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava, Türk Medeni Kanunu’nun 166/1-2. maddesine dayalı boşanma isteğine ilişkindir. Davada Türk Medeni Kanunu’nun 166/3. maddesinde düzenlenen anlaşmalı boşanma koşulları da gerçekleşmemiştir. Delillerin Türk Medeni Kanunu’nun 166/1-2 maddesi çerçevesinde değerlendirilip sonucu uyarınca hüküm kurulması gerekirken; yazılı şekilde Türk Medeni Kanunu’nun 166/3 maddesinden hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Temyiz eilen hükmün; yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer yönlerinin incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23.12.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/15097
K. 2011/15909
T. 17.10.2011
• ANLAŞMALI BOŞANMA ( Evlilikte Henüz Bir Yıllık Sürenin Dolmadığı – Tarafların Gösterdikleri Deliller Toplanarak Evlilik Birliğinin Sarsılıp Sarsılmadığının Araştırılacağı )
• YASAL ŞARTLAR OLUŞMADAN TARAFLARIN KABULÜNE DAYANILARAK BOŞANMA KARARI ( Henüz Evlilikte Bir Yıllık Sürenin Dolmadığı – Anlaşmalı Boşanmaya Karar Verilemeyeceği )
4721/m.166
ÖZET: Anlaşmalı boşanmaya karar verilen davada, henüz evlilikte bir yıllık sürenin dolmadığı anlaşılmıştır. Tarafların gösterdikleri delillerin toplanarak, evlilik birliğinin sarsılıp sarsılmadığının araştırılıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yasal şartlar oluşmadan tarafların kabulüne dayanılarak boşanmaya karar verilmesi hukuka aykırıdır.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hükümün kanun yararına bozulması Adalet Bakanlığının yazısı üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından istenilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa, 31.3.2011 tarihli 6217 Sayılı Kanunun 3. maddesiyle ilave edilen Geçici 3. maddenin ( 1. )fıkrası gereğince; 1086 Sayılı Kanunun temyize ilişkin hükümlerinin uygulanması gerekmiştir.
Davacı A.İ. tarafından davalı B.İ. aleyhine 26.5.2008 tarihinde açılan boşanma davasında, 2007 yılında evlendikleri, davalının 21.5.2008 tarihinde evi terk ettiği, evlilik birliğini devam ettirmenin mümkün olmadığı belirtilerek boşanmanın talep edildiği, mahkemece davanın kabulüne ve tarafların Medeni Kanunun 166/3. maddesi gereğince boşanmalarına karar verildiği ve hükümün temyiz edilmeksizin kesinleştiği anlaşılmaktadır.
4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun 166/3. maddesi “evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi halinde evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır” hükmünü içermektedir.
Dosyadaki nüfus kaydından tarafların 20.6.2007 tarihinde evlendikleri ve davanın açıldığı 26.5.2008 tarihinde henüz bir yıllık sürenin dolmadığı anlaşılmıştır.
Mahkemece tarafların gösterdikleri delillerin toplanarak, Medeni Kanunun 166/1-2. maddesindeki şartların oluşup oluşmadığı araştırılıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yasal şartlar oluşmadan tarafların kabulüne dayanılarak boşanmaya karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının H.U.M.K.nun 427/6. maddesine dayalı kanun yararına bozma isteğinin açıklanan sebeple kabulüyle hükümün sonuca etkili olmamak üzere BOZULMASINA, 17.10.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/4082
K. 2011/5690
T. 31.3.2011
• BOŞANMA ( Evlilik Süresinin 1 Yılı Doldurmamasına Rağmen Tarafların Karşılıklı Boşanma ve Fer’ileri Konusunda Anlaşmaları – Daha Sonra Davalı Kadının Boşanmaktan Vazgeçtiği/Davanın Reddi Gereği )
• EVLİLİK SÜRESİNİN 1 YILI DOLDURMAMASI ( Tarafların Karşılıklı Boşanma ve Fer’ileri Konusunda Anlaşmaları – Davanın Reddi Gereği/Daha Sonra Davalı Kadının Boşanmaktan Vazgeçtiği )
• ANLAŞMALI BOŞANMA ( Evlilik Süresi 1 Yılı Doldurmayan Eşlerin Karşılıklı Boşanma ve Fer’ileri Konusunda Anlaşmaları – Daha Sonra Davalı Kadının Boşanmaktan Vazgeçtiği/Davanın Reddi Gereği )
4721/m. 166
ÖZET : Kocanın açmış olduğu boşanma davasında taraflar karşılıklı olarak boşanma ve fer’ileri konusunda anlaşma beyanlarını sunmuş, daha sonra ise davalı kadın boşanmaktan vazgeçtiğini açıklamıştır. Tarafların dava tarihinde evlilik sürelerinin 1 yılı doldurmadığı gibi, davalı kadının boşanma isteğine ilişkin beyanından vazgeçerek davanın reddini talep etmiş olması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Davacı kocanın Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesi uyarınca açmış olduğu boşanma davasında taraflar 29.12.2010 tarihli duruşmada karşılıklı olarak boşanma ve fer’ileri konusunda anlaşma beyanlarını sunmuş, 31.12.2009 tarihli duruşmada ise davalı kadın boşanmaktan vazgeçtiğini açıklamış, mahkemece Türk Medeni Kanununun 166/3. maddesi uyarınca tarafların boşanmalarına karar verilmiştir.
Toplanan delillerden 30.10.2008 tarihinde evlenen tarafların dava tarihi olan 13.10.2009 tarihine kadar evlilik sürelerinin 1 yılı doldurmadığı gibi, davalı kadının boşanma isteğine ilişkin beyanından vazgeçerek davanın reddini talep etmiş olması nedeniyle Türk Medeni Kanununun 166/3. maddesinde öngörülen şartların da oluşmadığı anlaşılmakla davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıdaki bentte açıklanan nedenle BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 31.03.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2010/2-96
K. 2010/106
T. 24.2.2010
• KATKI ALACAĞI ( Boşanma Kararının Hüküm Kısmı ve Tarafların Hiçbir Zaman Boşanma Protokolündeki İmzalarını İnkar Etmemiş Olmaları Dikkate Alındığında Boşanma Dava Dosyasındaki Bu Belge ve Beyanların Mahkeme İçi İkrar Niteliğinde Olduğu – Kesin Delil Niteliği Taşıdığı )
• ANLAŞMALI BOŞANMA ( Katkı Alacağı – Boşanma Protokolünde Yer Alan Mal Rejimi Hukukundan Kaynaklanan Anlaşma Maddelerinin Mahkeme Kararında Yer Alması veya Protokolün Mahkemece Onaylanması Gerektiği/Mahkeme İçi İkrar Niteliğinde Olduğu )
• EVLİLİK BİRLİĞİ İÇİNDE SATIN ALINAN TAŞINMAZA KATKI NEDENİYLE ALACAK ( Tarafların Boşanma Protokolündeki İmzalarını İnkar Etmemiş Olmaları Dikkate Alındığında Boşanma Dava Dosyasındaki Bu Belge ve Beyanların Mahkeme İçi İkrar Niteliğinde Olduğu – Kesin Delil Niteliği Taşıdığı )
• MAHKEME İÇİ İKRAR ( Boşanma Kararının Hüküm Kısmı ve Tarafların Hiçbir Zaman Boşanma Protokolündeki İmzalarını İnkar Etmemiş Olmaları Dikkate Alındığında Boşanma Dava Dosyasındaki Bu Belge ve Beyanların Olduğu – Kesin Delil Niteliği Taşıdığı/Katkı Alacağı Davası )
• BOŞANMA PROTOKOLÜ ( Katkı Alacağı Davası – Tarafların Boşanma Protokolündeki İmzalarını İnkar Etmemiş Olmaları Dikkate Alındığında Boşanma Dava Dosyasındaki Bu Belge ve Beyanların Mahkeme İçi İkrar Niteliğinde Olduğu/Kesin Delil Niteliği Taşıdığı )
4721/m.2,166/3,175,182,184/3
1086/m.236
ÖZET : Dava, evlilik birliği içinde satın alınan taşınmaza katkı nedeniyle alacak istemine ilişkindir. Kural olarak, anlaşmalı boşanma davasında taraflar arasında akdedilmiş olan boşanma protokolünde yer alan mal rejimi hukukundan kaynaklanan anlaşma maddelerinin mahkeme kararında yer alması veya protokolün mahkemece onaylanması gerekir. Mal rejiminden kaynaklanan talepler boşanmanın ferilerinden olmadığından ayrıca dava konusu edilebilirler.
Somut olayda, davacının dava dilekçesinin ekinde boşanma protokolünü mahkemeye sunmuş olması, boşanma davasındaki beyanları, boşanma kararının hüküm kısmı ve tarafların hiçbir zaman protokoldeki imzalarını inkar etmemiş olmaları, protokolün mahkemece onaylandığı, dikkate alındığında, boşanma dava dosyasındaki bu belge ve beyanların mahkeme içi ikrar niteliğinde olduğu; böylece, görülmekte olan davada kesin delil niteliğini taşıdığı ve ayrıca davacının bu ikrarına rağmen eldeki davayı açarak tamamen aksini ileri sürmekle dürüstlük kuralına aykırı davrandığının ve bu durumun hakkın kötüye kullanılması teşkil ettiğinin kabulü gerekmiştir.
DAVA : Taraflar arasındaki “katkı alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Hatay Aile Mahkemesince davanın reddine dair verilen 27.02.2007 gün ve 2006/410 E., 2007/157 K. sayılı kararın incelenmesi davacı tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 09.02.2009 gün ve 2007/16052 E., 2009/1885 K. sayılı ilamıyla;
( … Taraflar boşanma davasının 20.04.2006 tarihli oturumunda boşanma ve fer’ileri konusunda anlaşmışlardır.
Dava, evlilik birliği içinde alınan taşınmaza katkı nedeniyle alacak istemine ilişkin olup, bu istek boşanmanın fer’ilerinden değildir. Taraflarca hazırlanan protokol mahkemece onaylanmadığı gibi, boşanma davasının hüküm fıkrasında katkı payı nedeniyle alacakla ilgili bir hüküm de kurulmamıştır. Tarafların gösterdikleri delilleri toplanıp, ulaşılacak sonuç uyarınca işin esasıyla ilgili karar verilmesi gerekirken davanın yazılı gerekçe ile reddedilmesi usul ve yasaya aykırıdır… ),
Gerekçesiyle oyçokluğu ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, evlilik birliği içinde satın alınan taşınmaza katkı nedeniyle alacak istemine ilişkindir.
Davacı, davalı ile boşandıklarını, 330 ada 96 parsel sayılı taşınmazın 1/8 hissesini evlilik birliği içerisinde 2003 yılında kendisinin satın aldığını ancak davalı adına tapuya kayıt ettirdiğini, boşandıktan sonra davalının hissesine düşen bedeli vermediğini belirterek, bahse konu taşınmazın tasfiyesi ile katılma rejimi doğrultusunda alacağının tespiti ve tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, tarafların anlaşmalı olarak boşanıp, aralarında düzenledikleri 17.04.2006 tarihli protokol ile mal rejiminin tasfiye edildiğini, her iki tarafın anlaşması doğrultusunda mal bölüşümü yapılarak tarafların bunun dışında birbirlerinden herhangi bir taleplerinin olmayacağını kararlaştırdıklarını, protokolün davacı yönünden bağlayıcı olduğunu, dava konusu 96 parseldeki hisseyi müvekkilinin kendi kişisel çalışmaları ve birikimi ile satın aldığını ileri sürerek, davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
Mahkemece, taraflar arasında 01.01.2002 tarihinden geçerli olmak üzere yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu, davaya konu taşınmazın bu tarihten sonra 09.09.2003 tarihinde edinildiği, tarafların boşanmaya ilişkin dava dilekçesi ile mahkemece uygun bulunan protokolde boşanmanın mali sonuçlarını da düzenledikleri, bu şekilde taraflar arasında tasfiyeye konu bir malvarlığı değerinin bulunmadığı, bilerek ve isteyerek protokolle karşı tarafa bir takım maddi olanaklar sağlayan kişinin, boşanma işlemi gerçekleştikten sonra sağladığı olanakları geri istemesinin iyi niyet, doğruluk, dürüstlük ve sözleşmeye bağlılık ilkeleri ile bağdaşmayacağı, ayrıca kendi kusuru ile mali imkanlarını zorlayan tarafın MK.’nun 2. maddesinden yararlanmasının da söz konusu olamayacağı gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Dairenin yukarıda yazılı bulunan bozma kararı üzerine yerel mahkemece; önceki gerekçeler ve ayrıca, taraflar arasında düzenlenmiş protokolün mahkeme içi ikrar niteliğinde olduğu, mahkeme içi ikrarın kesin delil niteliğinde olup, bu davada ileri sürülebileceği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Açıklanan maddi olgu, iddia ve savunma ile bozma ve direnme kararlarının kapsamları itibariyle Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; Türk Medeni Kanunu’nun 166/3 maddesine dayalı anlaşmalı boşanma davasında taraflar arasında akdedilmiş olan boşanma protokolünde yer alan mal rejimi hukukundan kaynaklanan anlaşma maddelerinin tamamının açıkça ve ayrıca mahkeme hükmünde yer almaması ve yine protokolün mahkemece açıkça onaylanmamasının mal rejiminden kaynaklanan taleplerin istenmesine engel olup olmayacağı; boşanma davasında sunulan protokolün mahkeme içi ikrar niteliğinde değerlendirilip değerlendirilmeyeceği, noktalarında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümüne geçilmeden önce, “ikrarın” hukuki niteliği, konusu ve ispat kuvveti açısından türleri üzerinde durulmasında yarar vardır.
Yargılama usulü bakımından ikrar, açıklayan tarafından hasmının karara bağlanmasını istediği hakkın veya hukuki durumun meydana gelmesine esas olan ve hasmınca ileri sürülen maddi olayların tümünün veya bir bölümünün doğru olduğunun bildirilmiş olması demektir ( YHGK 9.11.1955 gün E:4-79 K:78; YHGK 25.6.1975 gün E:4/681 K:879 ).
İkrarın ispat kuvveti, yapıldığı yere göre belirlenir. Bu cümleden olarak, ikrarın yapıldığı yere göre bir ayırıma tabi tutulması, kanundan doğan bir zorunluluk olup; ikrarın mahkeme içinde veya mahkeme dışında yapılmasına farklı hüküm ve sonuçlar bağlanmıştır.
Kavram olarak da mahkeme dışı ikrar Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 236. maddesinin dördüncü fıkrasında, “Mahkeme haricindeki ikrarı teyit edecek delail ve emare mevcut ise hakim buna binaen hüküm verebilir” hükmü ile açıkça kullanılmış iken; mahkeme içi ikrar aynı maddenin birinci fıkrasında “ Dava evrakında veya hakim huzurunda iki taraftan birinin veya vekilinin sebkeden ikrarı muteberdir. Ve mukir olan taraf aleyhine delil teşkil eder” hükmü ile örtülü olarak kullanılmıştır.
Mahkeme dışı ikrarın, taraflardan ya da onların yetkili temsilcilerinden sadır olması ve ikrarın mahkemeye yönelik değil; ya karşı taraf, ya da başka kimseler veya merciiler önünde yapılması gerekir. Mahkeme dışı ikrar, kesin bir delil olmayıp, takdiri delildir. Hakim, mahkeme dışı ikrarı doğrulayacak delil ve emare varsa, buna dayanarak hüküm verebilir ( HUMK m.236/4 ).
Mahkeme içi ikrarın, taraflardan ya da onların yetkili temsilcilerinden sadır olması ve ikrarın yargılama içinde, mahkemeye karşı yapılması gerekir. Mahkeme içi ikrar, mahkeme önünde sözlü olarak yapılabileceği gibi; bir dilekçe veya layiha ( dava evrakı )ile de vakıa ikrar edilebilir. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 236/1. maddesinde “dava evrakı” olarak belirtilen belgeler, tarafların dilekçe ve layiha gibi, davayı hakim önüne götüren ve dava ilişkisi nedeniyle birbirlerine usulen tebliğ ettirdikleri belgelerdir. Mahkeme içi ikrar, bir kesin delildir.
Önemle vurgulanmalıdır ki; bir davada yapılan mahkeme içi ikrar, başka bir davada da geçerli olup, kesin delil teşkil eder ( Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, Altıncı baskı, İstanbul 2001, C:2, s:2045 ).
Bu genel açıklamalardan sonra, Türk Medeni Kanunu’nun 166/3 maddesine dayalı anlaşmalı boşanma davasında taraflar arasında akdedilmiş olan boşanma protokolünde boşanmanın mali sonuçlarının kararlaştırılması kavramına, mal rejiminin tasfiyesinin dahil olup olmadığı; böyle bir kararlaştırma varsa bunun sonuçlarının ne olacağının irdelenmesi gerekmektedir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 166/3. maddesine dayalı olarak açılan boşanma davalarında, evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi halinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu halde boşanma kararı verilebilmesi için, hakimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek protokolü uygun bulması şarttır. Bu halde tarafların ikrarlarının hakimi bağlamayacağı ( TMK.md. 184/3 )hükmü uygulanmaz” ( TMK.md.166/3 )
Taraflar tek bir konuda anlaşamamış olsalar dahi, Türk Medeni Kanunu’nun 166/3.maddesi uyarınca delil toplanmadan karar verilemez. Bu gibi hallerde tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde delilleri toplanıp Türk Medeni Kanunu’nun 166. maddesinin 1, 2. ve 4. fıkralarına göre değerlendirme yapılmalıdır.
Anılan maddede, boşanmanın mali sonuçları üzerinde anlaşma şartı, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 174.maddesinde düzenlenen boşanma nedeniyle maddi ve manevi tazminat, 175.maddesinde düzenlenen yoksulluk ve 182. maddesinde düzenlenen iştirak nafakası talep haklarına ilişkindir. Anlaşmada ayrıca yer verilmemişse tarafların aralarındaki akdi ilişkiyi tasfiye ettikleri kabul edilemez.
Görüldüğü üzere, mal rejiminin tasfiyesi anlaşmalı boşanma kapsamında değildir. Başka bir anlatımla boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenleme, mal rejiminin tasfiyesine yönelik istemleri içermez.
Somut olaya gelince; davacı, eldeki davadan önce açtığı boşanma davasında, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını, davalı ile karşılıklı olarak boşanma ve boşanmanın mali sonuçları konusunda tam bir mutabakat sağladıklarını belirterek, davalı ile anlaşmalı olarak boşanmalarına karar verilmesini talep etmiştir.
Davacının, dava dilekçesinin ekinde sunduğu 17.4.2006 tanzim tarihli “Protokol” başlıklı belgenin, 4. maddesinde, tarafların, kendilerine ait eşyaları aldıkları; 5. maddesinde, birbirlerinden hak ve alacakları kalmadığı; 7. maddesinde ise, evlilik birliği içinde edinilmiş herhangi bir malları olmadığı, bu yönde de bir taleplerinin bulunmadığı belirtilmiş; 29.4.2006 tarihli oturumda da, davacı, dava dilekçesini tekrar etmiş, her iki yan da aralarındaki anlaşmaya göre boşanmaya ve mali sonuçlarına karar verilmesini istemişlerdir.
1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 236/1. maddesi hükmü uyarınca dava evrakında yapılan ikrar geçerlidir ve ikrar eden aleyhine, başka bir davada da kesin delil teşkil eder.
Açıklanan maddi ve hukuki olgular birlikte değerlendirildiğinde; davacının boşanma davasında ibraz ettiği imzalı dava dilekçesi, “Protokol” başlıklı belge ve duruşmadaki beyanının HUMK nun 236/1. maddesinde öngörülen mahkeme içi ikrar niteliğinde olup; görülmekte olan davada davacı aleyhine kesin delil teşkil ettiği ve 5.2.1947 tarih 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında öngörülen yazılı belge mahiyetinde bulunduğu, her türlü kuşku ve duraksamadan uzaktır.
Nitekim; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.5.1992 gün ve E:1992/14-249 K:1992/323 ve 23.05.2007 gün ve 2007/14-289 E. 2007/291 K. sayılı kararlarında da aynı görüş benimsenmiştir.
Öte yandan, taraflar arasında düzenlenmiş boşanma protokolünün, sadece mal rejiminin tasfiyesine ilişkin 7. maddesi boşanma hükmünde ayrıca ve açıkça gösterilmemiştir. Bunun dışında kalan çocukların velayetine, çocuklarla kişisel ilişki kurulmasına, maddi ve manevi tazminata ve yargılama giderlerine ilişkin maddeleri ise açıkça ve ayrıca boşanma ilamının hüküm kısmında gösterilmiştir. Bu hal ve tarafların yargılamadaki beyanları dikkate alındığında protokolün mahkemece uygun bulunduğu; ancak, içeriği de evlilik birliği içinde edinilmiş herhangi bir mal olmadığı, bu nedenle taleplerinin bulunmadığı şeklinde olan 7.maddenin gerek bu ifade tarzı gerekse de mal rejiminin boşanmanın mali hükümlerinden olmaması nedeniyle hüküm fıkrasında bu kısmın ayrık tutulduğunun kabulü gerekmekte; bu hal anılan protokolün ve boşanma davasında gerçekleşen beyan ve belgelerin tümüyle mahkeme içi ikrar ve kesin delil olma niteliğini etkilememektedir.
Bununla birlikte; davacı, dava dilekçesinin ekinde boşanma protokolünü sunduğuna ve bunun dava dilekçenin eki olduğunu açıkça belirttiğine, yargılamada aralarındaki anlaşmaya göre boşanmaya karar verilmesini istediğine ve davalı kadının da bu anlaşmadaki düzenlemeye güvenerek boşanmayı kabul ettiğine göre; bundan sonra davacının bu protokol hükümlerine aykırı olarak, boşanma davasındaki beyan ve dilekçelerini yok sayarak görülmekte olan bu davayı açıp, protokol hükümlerine aykırı olarak talepte bulunması 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunun 2. maddesinde düzenlenen “Dürüst Davranma” kuralına da aykırılık teşkil etmekte; eş söyleyişle, hakkın kötüye kullanılması anlamına gelmektedir.
Yukarıda yapılan açıklamaların sonucu olarak; kural olarak, anlaşmalı boşanma davasında taraflar arasında akdedilmiş olan boşanma protokolünde yer alan mal rejimi hukukundan kaynaklanan anlaşma maddelerinin mahkeme kararında yer alması veya protokolün mahkemece onaylanması gerekir. Mal rejiminden kaynaklanan talepler boşanmanın ferilerinden olmadığından ayrıca dava konusu edilebilirler.
Ancak somut olayda, davacının dava dilekçesinin ekinde boşanma protokolünü mahkemeye sunmuş olması, boşanma davasındaki beyanları, boşanma kararının hüküm kısmı ve tarafların hiçbir zaman protokoldeki imzalarını inkar etmemiş olmaları, protokolün mahkemece onaylandığı, dikkate alındığında, boşanma dava dosyasındaki bu belge ve beyanların mahkeme içi ikrar niteliğinde olduğu; böylece, görülmekte olan davada kesin delil niteliğini taşıdığı ve ayrıca davacının bu ikrarına rağmen eldeki davayı açarak tamamen aksini ileri sürmekle dürüstlük kuralına aykırı davrandığının ve bu durumun hakkın kötüye kullanılması teşkil ettiğinin kabulü gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle; aynı hususlara dayanan ve usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir.
SONUÇ : Davacının, temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, 24.02.2010 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/9743
K. 2011/12657
T. 19.7.2011
• ANLAŞMALI BOŞANMA ( Koşullarının Oluştuğu ve Karar Vermeye Bir Engelin Bulunmadığı Oturumda Herhangi Bir Nedenle Karar Verilemeyip Duruşmanın Başka Güne Bırakılması – Asılların Sonraki Oturumlarda da Hazır Bulunma Zorunluluğu Bulunmadığı )
• BOŞANMA ( Anlaşmalı/Koşullarının Oluştuğu ve Karar Vermeye Bir Engelin Bulunmadığı Oturumda Herhangi Bir Nedenle Karar Verilemeyip Duruşmanın Başka Güne Bırakılması – Asılların Sonraki Oturumlarda da Hazır Bulunma Zorunluluğu Bulunmadığı )
4721/m. 166/3
ÖZET : Anlaşmalı boşanma koşullarının oluştuğu ve karar vermeye bir engelin bulunmadığı oturumda herhangi bir sebeple karar verilememiş ve duruşma başka bir güne bırakılmışsa tarafların ( asılların ) bizzat sonraki oturumlarda da hazır bulunma zorunluluğu bulunmamaktadır.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Taraflar, 5.11.2009 tarihli oturumda bizzat beyanda bulunarak, boşanma ve fer’ileri konusunda anlaştıklarını, dosyaya sundukları protokol gereğince boşanma kararı verilmesini istemişlerdir. Beyanları zapta geçirilmiş ve imzaları alınmıştır. Bu durumda, Türk Medeni Kanununun 166/3. maddesindeki boşanma koşulları oluşmuştur. Anlaşmalı boşanma koşullarının oluştuğu ve karar vermeye bir engelin bulunmadığı oturumda herhangi bir sebeple karar verilememiş ve duruşma başka bir güne bırakılmışsa tarafların ( asılların ) bizzat sonraki oturumlarda da hazır bulunma zorunluluğu bulunmamaktadır. Tarafların, Türk Medeni Kanununun 166/3. maddesi kapsamında oluşan ve taraflarca bizzat hakime bildirdikleri, iradelerinin serbest iradeleri olmadığına ilişkin kanaatin dayanağı ve gerekçesi gösterilmeden, hata, hile, tehdit altında alındığı da iddia ve ileri sürülmemiş ve bu konuda herhangi bir kanıt da gösterilmemiş olduğundan; bu beyanlarının hakimi bağlayacağı gözetilmeden, Türk Medeni Kanununun 166/3. maddesi gereğince boşanma kararı verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Temyiz edilen hükümün yukarda açıklanan sebeplerle BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istenmesi halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19.7.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/135
K. 2012/1693
T. 30.1.2012
• ANLAŞMALI BOŞANMA ( Koşullarının Gerçekleşmemesi/Davalı Kocanın Boşanmanın Mali Sonuçlarını İçermeyen Davayı Kabul Beyanı Üzerine Delil Toplanmadan Boşanmaya Hükmedilmesi – Davalı Temyiz Dilekçesinde Boşanmak İstemediğini Bildirdiğinden Kararın Bozulacağı )
• BOŞANMA ( Anlaşmalı/Koşullarının Gerçekleşmemesi – Davalı Kocanın Boşanmanın Mali Sonuçlarını İçermeyen Davayı Kabul Beyanı Üzerine Delil Toplanmadan Boşanmaya Hükmedilemeyeceği – Davalının Temyiz Dilekçesinde Boşanmak İstemediğini Bildirmesi )
• ANLAŞMALI BOŞANMA KOŞULLARININ GERÇEKLEŞMEMESİ ( Davalı Kocanın Boşanmanın Mali Sonuçlarını İçermeyen Davayı Kabul Beyanı Üzerine Delil Toplanmadan Boşanmaya Hükmedilmesi – Davalı Temyiz Dilekçesinde Boşanmak İstemediğini Bildirdiğinden Kararın Bozulacağı )
4721/m. 166
ÖZET : Mahkeme davalı kocanın önceki oturumlardaki boşanmanın mali sonuçlarını içermeyen, boşanmak istediğini, açılan boşanma davasını kabul ettiğine ilişkin beyanını yeterli görerek; herhangi bir delil de toplamadan anlaşmalı boşanmaya hükmetmiştir. Bu durumda; anlaşmalı boşanma koşullarının gerçekleşmiş olduğundan söz edilemez. Mahkemece, davalı koca temyiz dilekçesinde boşanmak istemediğini bildirdiğinden; davacı kadına, davaya çekişmeli boşanma davası olarak devam etmek isteyip, istemediğinin sorulması; devam etmek istemediği takdirde davanın reddine; devam etmek istediğinde ise, taraflara delil bildirme imkanı sağlanarak bildirildiğinde delillerin toplanması ile gerçekleşecek sonuca göre karar verilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Türk Medeni Kanunu 166/3. maddesi uyarınca anlaşmalı boşanma kararı verilebilmesi için; yasadaki diğer koşullar yanında boşanmanın mali sonuçları hususunda taraflarca kabul edilecek bir düzenlemenin mevcut olması ve hakimin de bu düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Davacı kadın son oturumdaki beyanında, herhangi bir nafaka maddi-manevi tazminat talebi bulunmadığını bildirmiş; ancak davalı kocanın bu konulardaki beyanı alınmamıştır. Mahkeme davalı kocanın önceki oturumlardaki boşanmanın mali sonuçlarını içermeyen, boşanmak istediğini, açılan boşanma davasını kabul ettiğine ilişkin beyanını yeterli görerek; herhangi bir delil de toplamadan anlaşmalı boşanmaya hükmetmiştir. Bu durumda; Türk Medeni Kanununun 166/3. maddedeki anlaşmalı boşanma koşullarının gerçekleşmiş olduğundan söz edilemez. Mahkemece, davalı koca temyiz dilekçesinde boşanmak istemediğini bildirdiğinden; davacı kadına, davaya Türk Medeni Kanunu 166/1-2 madde uyarınca çekişmeli boşanma davası olarak devam etmek isteyip, istemediğinin sorulması; devam etmek istemediği takdirde davanın reddine; devam etmek istediğinde ise, taraflara delil bildirme imkanı sağlanarak bildirildiğinde delillerin toplanması ile gerçekleşecek sonuca göre karar verilmesi gerekir. Açıklanan hususlar gözetilmeden; yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup; bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan sebeplerle BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30.01.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/18621
K. 2011/19302
T. 22.11.2011
• BOŞANMA ( Taraflar Hazır Bulunup Bizzat Anlaştıklarını Açıklamaz veya Hakim Tarafların Anlaşmalarını Uygun Bulmaz İse Taraflardan Delilleri Sorulup Toplanması Sonucunda Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılmış Olup Olmadığının TMK Md. 166/1-2 Çerçevesinde Takdiri Gerektiği )
• EVLİLİK BİRLİĞİNİN SARSILMASI ( Boşanma/Taraflardan Delilleri Sorulup Toplanması Sonucunda Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılmış Olup Olmadığının TMK Md. 166/1-2 Çerçevesinde Takdiri Gerektiği – Taraf Vekillerinin Beyanları İle Hüküm Kurulamayacağı )
• ANLAŞMALI BOŞANMA ( Taraf Vekillerinin Beyanları İle Hüküm Kurulamayacağı – Taraflardan Delilleri Sorulup Toplanması Sonucunda Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılmış Olup Olmadığının TMK Md. 166/1-2 Çerçevesinde Takdiri Gerektiği )
4721/m.166,184
ÖZET : Taraflar hazır bulunup, bizzat anlaştıklarını açıklamaz veya hakim tarafların anlaşmalarını uygun bulmaz ise, taraflardan delilleri sorulup, toplanması sonucunda evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olup olmadığının Türk Medeni Kanununun 166/1-2 maddesi çerçevesinde takdiri gerekirken ( T.M.K.md.184 ), davacı ve davalı asiller dinlenilmeksizin taraf vekillerinin beyanları ile boşanma hükmü kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı bulunmuştur.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hükümün kanun yararına bozulması Adalet Bakanlığının yazısı üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından istenilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa, 31.3.2011 tarihli 6217 Sayılı Kanunun 3. maddesiyle ilave edilen Geçici 3. maddenin ( 1. ) fıkrası gereğince; 1086 Sayılı Kanunun temyize ilişkin hükümlerinin uygulanması gerekmiştir.
Davacı vekilinin davalı aleyhine 23.12.2008 tarihinde açtığı anlaşmalı boşanma davasında, tarafların boşanma ve diğer hususlarda anlaştıklarına ilişkin ibraz edilen protokol ve taraf vekillerinin duruşmadaki beyanları doğrultusunda davanın kabulüne karar verildiği ve hükümün temyiz edilmeksizin kesinleştiği anlaşılmaktadır.
4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun 166/3. maddesi hükmüne göre, en az bir yıl sürmüş evliliklerde eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi halinde evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu halde dahi boşanma kararı verebilmesi için, hakimin bizzat tarafları dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması gerekmektedir.
Taraflar hazır bulunup, bizzat anlaştıklarını açıklamaz veya hakim tarafların anlaşmalarını uygun bulmaz ise, taraflardan delilleri sorulup, toplanması sonucunda evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olup olmadığının Türk Medeni Kanununun 166/1-2 maddesi çerçevesinde takdiri gerekirken ( T.M.K.md.184 ), davacı ve davalı asiller dinlenilmeksizin taraf vekillerinin beyanları ile boşanma hükmü kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı bulunmuştur.
SONUÇ : Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının H.U.M.K.nun 427/6. maddesine dayalı kanun yararına bozma isteğinin açıklanan sebeple kabulüyle hükümün sonuca etkili olmamak üzere BOZULMASINA, 22.11.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/22080
K. 2012/15894
T. 12.6.2012
• ANLAŞMALI BOŞANMA DAVASI ( Davacı ve Vekili Yargılama Gideri ve Vekalet Ücreti İstemediklerini Beyan Ettikleri Halde Davalının Yargılama Gideri ve Vekalet Ücretinden Sorumlu Tutulmasının Doğru Olmadığı – Hülmün Düzeltilerek Onanacağı )
• YARGILAMA GİDERİ/VEKALET ÜCRETİ ( Anlaşmalı Boşanma Davasında Davacı ve Vekili Yargılama Gideri ve Vekalet Ücreti İstemediklerini Beyan Ettikleri Halde Davalının Yargılama Gideri ve Vekalet Ücretinden Sorumlu Tutulmasının Doğru Olmadığı )
• BOŞANMA DAVASI ( Anlaşmalı Boşanma Davasında Davacı ve Vekili Yargılama Gideri ve Vekalet Ücreti İstemediklerini Beyan Ettikleri Halde Davalının Yargılama Gideri ve Vekalet Ücretinden Sorumlu Tutulmasının Doğru Olmadığı – Bu Yanlışlığın Giderilmesinin Yeniden Yargılama Yapılmasını Gerektirmediği )
4721/m.166
1086/m.438/7
ÖZET : Dava, anlaşmalı boşanma davasıdır. Davacı ve vekili, yargılama gideri ve vekalet ücreti istemediklerini beyan ettikleri halde, davalının yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulması doğru değil ise de; bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmez.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-Davacı ve vekili 27.07.2011 günlü oturumda yargılama gideri ve vekalet ücreti istemediklerini beyan ettikleri halde, davalın yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulması doğru değil ise de; bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün bu yönden düzeltilerek onanması gerekmiştir ( HUMK.md.438/7 ).
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple gerekçeli kararın hüküm fıkrasının yargılama giderine ilişkin 10 ve vekalet ücretine ilişkin 11. paragraflarının hüküm fıkrasından tamamen çıkarılmasına, hükmün bu bölümünün düzeltilmiş şekliyle, temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda 1.bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12.06.2012 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY :
Anlaşmalı boşanma davalarında “anlaşmayı bozma” konusunda anlaşmanın tarafı olan eşler eşit hak ve yetkiye sahiptir.
Farklı düşünüyorum.
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/16093
K. 2011/16738
T. 24.10.2011
• ANLAŞMALI BOŞANMA DAVASI ( Yargılama Sırasında Boşanma Nedeninin Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması Nedenine Dönüştüğü – Anlaşmalı Boşanma Koşullarının Sona Ermesi/Tarafların Beyan Ettiği Önceki İfade ve Taleplerin Sona Ereceği )
• ANLAŞMALI BOŞANMANIN EVLİLİĞİN TEMELİNDEN SARSILMASI NEDENİNE DÖNÜŞMESİ ( Tarafların Daha Önceki Dilekçedeki İfade ve Talepleiriyle Bağlı Olmadıkları – Nafaka ve Tazminat Talepleriyle İlgili Mahkemece Ayrıca Bir Karar Verilmesi Gerektiği )
• NAFAKA VE TAZMİNAT İSTEMİ ( Tarafların Anlaşmalı Boşanma Dilekçesinde Nafaka ve Tazminat Taleplerinin Bulunmamasının Daha Sonradan Yargılama Sırasında Boşanma Nedeninin Değişmesi Sonucu Tarafların Önceki İfade ve Talepleriyle Bağlı Kalmayacağı )
4721/m. 166,174
ÖZET : Dava, boşanma istemlidir. Taraflar anlaşmalı olarak boşanmalarını ve tarafların herhangi bir nafaka ve tazminat taleplerinin olmadığını belirtmişlerdir. Ancak; yargılama sırasında davalının anlaşmalı boşanmaya karşı çıkması nedeniyle “dava evlilik birliğinin temelinden sarılması” nedenine dayalı boşanma davasına dönüşmüştür. Mahkemece, davalı kocanın boşanmaya sebep olan olaylarda tamamen kusurlu olduğunu belirterek boşanmaya, yoksulluk nafakası ve tazminat taleplerinin ise reddine karar vermiştir. Anlaşmalı boşanma koşulları oluşmadığı ve davaya devam edilip boşanmaya karar verildiğine göre, artık dava dilekçesindeki yer alan davacının anlaşmalı boşanma çerçevesinde beyan ettiği ifade ve taleplerine göre hüküm kurulamaz.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarda tarih numarası gösterilen hüküm yoksulluk nafakası ve tazminatlar yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı 24.9.2009 tarihli dava dilekçesiyle anlaşmalı olarak ( T.M.K. madde 166/3 ) davalıyla boşanmalarına, müşterek çocukların velayetinin davacıya bırakılmasına karar verilmesini, davalıdan herhangi bir nafaka ve tazminat taleplerinin olmadığını belirtmiştir. Yargılama sırasında davalının anlaşmalı boşanmaya karşı çıkması sebebiyle “dava evlilik birliğinin temelinden sarsılması” ( T.M.K. madde 166/1 ) nedenine dayalı boşanma davasına dönüşmüştür. Mahkemece tarafların delilleri toplanmış ve Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesi gereğince birlik görevlerini yapmayan, güven sarsıcı davranışlar içerisine giren, eşinin evden gitmesini isteyen, davalı kocanın boşanmaya sebep olan olaylarda tamamen kusurlu olduğunu belirterek boşanmaya, davacının dava dilekçesinde nafaka ve tazminat talebinde bulunmadığına dair beyanını gerekçe gösterilerek de yoksulluk nafakası ve tazminat ( T.M.K. madde 174/1-2 ) taleplerinin reddine karar vermiştir. Anlaşmalı boşanma koşulları oluşmadığında, Türk Medeni Kanunu’nun 166/1-2 nci maddesi uyarınca davaya devam edilip boşanmaya karar verildiğine göre, artık dava dilekçesindeki yer alan davacının anlaşmalı boşanma çerçevesinde beyan ettiği ifade ve taleplerine göre hüküm kurulamaz. Davacı vekilinin 29.6.2010 tarihli celsedeki yoksulluk nafakasıyla maddi ve manevi tazminat taleplerinin bu çerçevede değerlendirilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarda açıklanan sebeplerle BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istenmesi halinde yatırana iadesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24.10.2011 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY :
Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre yerinde bulunmayan temyiz isteğinin reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün onanması gerektiği düşüncesiyle değerli çoğunluk kararına katılmıyoruz.
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/11337
K. 2012/19728
T. 12.7.2012
• ANLAŞMALI BOŞANMA DAVASININ ÇEKİŞMELİ BOŞANMA DAVASINA DÖNÜŞMESİ ( Davalı Kadının İlk Celsede Kabul Edip Nafaka ve Tazminat Talebinde Bulunmadığını Belirttiği Fakat Akabinde Boşanmak İstemediğini Söylediği – Anlaşmalı Boşanma Koşulları Oluşmadığı )
• ANLAŞMALI BOŞANMA KOŞULLARININ OLUŞMAMASI ( Davalı Kadının Nafaka ve Tazminat İstemediğine Dair Beyanı Anlaşmalı Boşanmayı Sağlamaya Yönelik Olup Davanın Çekişmeli Boşanma Davasına Dönüşmesinin Bu Taleplerden Feragat Anlamına Gelmediği )
• NAFAKA VE TAZMİNAT İSTENMEDİĞİNE DAİR BEYAN ( Davalı Kadının Bu Beyanının Anlaşmalı Boşanmayı Sağlamaya Yönelik Olduğu – Davanın Çekişmeli Boşanma Davasına Dönüşmesinin Bu Taleplerden Feragat Anlamına Gelmediği )
4721/m.166
ÖZET : Davacı, anlaşmalı boşanma kapsamında dava açmış, davalı ilk celsede açılan davayı kabul ettiğini herhangi nafaka ve tazminat talebinin bulunmadığını belirtmiş, ancak hemen akabinde boşanmak istemediğini söylemiştir. Bu durumda anlaşmalı boşanma koşulları oluşmamış, dava evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına dayanan boşanma davasına dönüşmüştür. Davalı kadının nafaka ve tazminat istemediğine dair beyanı anlaşmalı boşanmayı sağlamaya yönelik olup, davanın çekişmeli boşanma davasına dönüşmesi bu taleplerden feragat anlamına gelmez.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Davacı, Türk Medeni Kanununun 166/3. maddesi kapsamında dava açmış, davalı ilk celsede açılan davayı kabul ettiğini herhangi bir nafaka ve tazminat talebinin bulunmadığını belirtmiş, ancak hemen akabinde boşanmak istemediğini söylemiştir. Bu durumda Türk Medeni Kanununun 166/3. maddesi koşulları oluşmamış, dava Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesinde düzenlenen evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına dayanan boşanma davasına dönüşmüştür. Davalı kadının nafaka ve tazminat istemediğine dair beyanı anlaşmalı boşanmayı sağlamaya yönelik olup, davanın Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesi kapsamında çekişmeli boşanma davasına dönüşmesi bu taleplerden feragat anlamına gelmez. O halde mahkemece, taraf delillerinin Türk Medeni Kanunu 166/1. maddesi uyarınca toplanıp, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12.07.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.