Aracın Haricen Satımı Hakkında Yargıtay Kararları
T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/14589
K. 2005/19052
T. 22.12.2005
• İTİRAZIN İPTALİ ( Harici Satış Sözleşmesi Resmi Şekilde Yapılmadığından Geçersiz İse de Davacının Akidi Olan Davalıdan Talepte Bulunmaya Hakkı Olduğu – İşin Esasına Girilmesi Gerektiği )
• ARACIN HARİCEN SATILMASI ( Satışın Karayolları Trafik Kanunu 20/D Maddesi Gereğince Resmi Şekil Şartına Uyulmak İçin Yapıldığı – Sözleşme Resmi Şekilde Yapılmadığından Geçersiz İse de Davacının Akidi Olan Davalıdan Talepte Bulunabileceği )
• HARİCİ SATIŞ SÖZLEŞMESİ ( Resmi Şekilde Yapılmadığından Geçersiz İse de Davacının Akidi Olan Davalıdan Talepte Bulunmaya Hakkı Olduğu – İtirazın İptali İstemi )
• RESMİ ŞEKİL ŞARTI ( Satışın Karayolları Trafik Kanunu 20/D Maddesi Gereğince Resmi Şekil Şartına Uyulmak İçin Yapıldığı – Sözleşme Resmi Şekilde Yapılmadığından Geçersiz İse de Davacının Akidi Olan Davalıdan Talepte Bulunabileceği )
2918/m.20/d
ÖZET : Taraflar arasında satıma ilişkin yazılı bir belge bulunmamaktadır. Ancak davalının emniyetteki ifadesinde aracı haricen davacıya sattığını beyan ve kabul ettiği görülmektedir. Bu durumda aracın davalı tarafından davacıya satılmış olduğu ve kayıt malikinden yapılan satışın 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu 20/d maddesi gereğince resmi şekil şartına uyulmak için yapıldığı anlaşılmaktadır. Taraflar arasındaki harici satış sözleşmesi resmi şekilde yapılmadığından geçersiz ise de davacının akidi olan davalıdan talepte bulunmaya hakkı vardır. Bu durumda mahkemece işin esasına girilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, davalıdan açık oto pazarda 2.858.000.000 TL ödeyerek haricen satın aldığı aracı kayıt maliki olan dava dışı şahıstan da kayden satın aldığını ve 3. şahsa sattığını,satın alan şahsın yaptığı kaza sonrası aracın çalıntı olduğunun tespit edildiğini ve bu şahsın açtığı dava nedeniyle kesinleşen karar sonucu icrada 6.000.000.000 TL ödemek zorunda kaldığını,davalı aleyhine yapılan takibe itiraz edildiğini ileri sürerek itirazın iptali ile inkar tazminatını talep etmiştir.
Davalı, davacı ile satış sözleşmesi yapmadığını,aracı satanın kayıt maliki olduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı davalıdan haricen satın aldığı aracın kayıt sahibi olan Erol Çetin’den kayden alındığını ve kayden 3. şahsa satıldığını,bu şahsın yaptığı kaza sonrası aracın çalıntı olduğunun ortaya çıktığını ve icrada 6.000.000.000 TL ödemek zorunda kaldığını ileri sürerek eldeki davayı açmış; davalı ise satanın kayıt maliki olduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir. Taraflar arasında satıma ilişkin yazılı bir belge bulunmamaktadır. Ancak davalının emniyetteki 29.1.2003 tarihli ifadesinde aracı haricen davacıya sattığını beyan ve kabul ettiği görülmektedir. Bu durumda aracın davalı tarafından davacıya satılmış olduğu ve kayıt malikinden yapılan satışın 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu 20/d maddesi gereğince resmi şekil şartına uyulmak için yapıldığı anlaşılmaktadır. Taraflar arasındaki harici satış sözleşmesi resmi şekilde yapılmadığından geçersiz ise de davacının akidi olan davalıdan talepte bulunmaya hakkı vardır. Bu durumda mahkemece işin esasına girilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı temyiz edilen kararın davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 22.12.2005 gününde oy birliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/13265
K. 2010/5844
T. 28.4.2010
• TRAFİKTE TESCİLLİ ARACIN HARİCEN SATIŞI ( Sözleşmenin Geçersiz Olduğu – Aracın İadesine ve Ödenen Bedelin Dava Tarihinden İtibaren Yasal Faiziyle Tahsiline Karar Verileceği )
• SATIŞ BEDELİNİN İADESİ ( Trafikte Tescilli Aracın Satışına İlişkin Haricen Düzenlenen Sözleşmenin Geçersiz Olduğu – Aracın İadesine ve Ödenen Bedelin Dava Tarihinden İtibaren Yasal Faiziyle Tahsiline Karar Verileceği )
• ARACIN HARİCEN DÜZENLENEN SÖZLEŞME İLE SATIŞI ( Sözleşme Geçersiz Olduğundan Aracın İadesine ve Ödenen Bedelin Tahsiline Hükmedileceği )
• GEÇERSİZ SÖZLEŞME ( Hukuken Geçersiz Sözleşmelerde Tarafların Aldıklarını Aynı Anda İade Edecekleri – Trafikte Tescilli Aracın Satışına İlişkin Sözleşme Haricen Düzenlendiği İçin Geçersiz Olduğu )
2918/m.20/d
ÖZET : Trafikte tescilli aracın satışına ilişkin sözleşme haricen düzenlendiği için geçersizdir. Hukuken geçersiz sözleşmelerde taraflar aldıklarını aynı anda iade etmekle mükelleftirler. Aracın iadesine ve ödenen bedelin dava tarihinden itibaren yasal faiziyle tahsiline karar verilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalılar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacılar, davalı …’den diğer davalı şirket adına kayıtlı, … plakalı Ford marka, 2003 model Ranger 4×2 aracı, 22.04.2003 tarihli adi satış sözleşmesi ile satın aldıklarını,satış bedeli olan 34.500,00 YTL’yi nakit ve peşin olarak davalı … …’e ödediklerini, aracın zilyetliğinin devredildiğini, mülkiyetinin devredilmediğini, Trafik Şube Müdürlüğü’nce haciz konulması nedeniyle yakalanarak haciz ve muhafaza altına alındığını, davalının bedeli iade etmediğini ileri sürerek, satış bedeli olan 34.500,00 YTL’nin karar tarihindeki değeri ve paranın karar tarihindeki ulaştığı değer tespit edilerek sebepsiz zenginleşme ve denkleştirici adalet prensibine göre olay tarihinden itibaren en yüksek banka reeskont faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınmasına karar verilmesini istemişlerdir.
Davalılara usulüne uygun dava dilekçesi ve duruşma günü tebliğ edilmiş, davalılar duruşmalara katılmamış davaya cevap vermemişlerdir.
Mahkemece, araç için ödenen bedelin denkleştirici adalet ilkesine göre hesaplanan bilirkişi raporu ile belirlenen 69.731.62 YTL’nin satış tarihinden yasal faiziyle tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar arasında düzenlenen trafikte tescilli aracın satışına ilişkin sözleşme haricen düzenlendiği için 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 20/d maddesi uyarınca geçersizdir.Hukuken geçersiz sözleşmelerde taraflar aldıklarını aynı anda iade etmekle mükelleftirler. Mahkemece aracın iadesine ve ödenen bedelin dava tarihinden itibaren yasal faiziyle tahsiline karar verilmesi gerekirken yanlış değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davalılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan 15.60 TL temyiz harcının istek halinde iadesine, 28.04.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2002/5893
K. 2002/10614
T. 18.11.2002
• KASKO RÜCU DAVASI ( Sigortalıya Ödenen Değerin Davalılardan Rücuen Tahsilininin Talep ve Dava Edilmesi )
• İŞLETENİN SORUMLULUĞU ( KTK ya Göre Tescil Edilmiş Bulunan Araçların Her Türlü Satış ve Devirlerinin Noter Tarafından Yapılmasının Gerekmesi-Haricen Satımın Araç İşletenin Sorumluluğunu İlga Etmemesi )
• TESCİLLİ ARAÇLARIN SATIŞI ( KTK ya Göre Tescil Edilmiş Bulunan Araçların Her Türlü Satış ve Devirlerinin Noter Tarafından Yapılmasının Gerekmesi )
• ARACIN HARİCEN SATILMASI ( Haricen Satımın Araç İşletenin Sorumluluğunu İlga Etmemesi )
• ARAÇ İŞLETENİNİN SORUMLULUĞU ( Haricen Satımın Araç İşletenin Sorumluluğunu İlga Etmemesi )
• HUSUMET ( Yerel Mahkemenin Pasif Husumetten Davayı Reddetmesinin Hukuka Aykırı Olması )
2918/m.20,85
6762/m.1301
ÖZET : Karayolları Trafik Kanunu’nun 20. maddesinin ( d ) bendine göre tescil edilmiş araçların her türlü satış ve devirleri noterler tarafından yapılır, anılan madde hükmüne göre noter tarafından yapılmayan harici satışlar geçersizdir. Davalı aracı diğer davalıya sattığını savunmuş ise de, yasaya uygun satış işleminin yapıldığını ispatlayamamıştır.Bu nedenle KTK’nun 85. maddesi gereğince araç maliki olarak meydana gelen zarardan diğer davalı sürücü ile birlikte sorumlu olduğu gözetilmeksizin işleten sıfatı bulunmadığından bahisle hakkındaki davanın pasif husumet yönünden reddi bozmayı gerektirir.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada İstanbul Asliye 2. Ticaret Mahkemesi’nce verilen 20.12.2001 tarih ve1999/700-2001/1877 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Dilek Çakıroğlu tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, davalılardan Metin Ç.’nin maliki, diğer davalının sürücüsü olduğu aracın müvekkilinin sigortalısına ait araca çarparak müvekkiline Can Sağlığı Sigortası Poliçesiyle sigortalı A. Zafer M.’nun yaralanmasına sebebiyet verdiğini, kazada davalı sürücü Fikret’in % 100 kusurlu olduğunu ileri sürerek, TTK 1301.maddesi gereğince sigortalıya ödenen 1.635.000.000 TL’nin davalılardan rücuen tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı Metin Ç., kazaya karışan aracını 1998 yılının 6. ayında kazadan önce diğer davalıya haricen sattığını, kazanın meydana gelmesinde kusurunun olmadığını, tüm sorumluluğun diğer davalıya ait olduğunu savunarak, hakkındaki davanın husumetten reddini istemiştir.
Davalı Fikret D., aracı kazadan önce satın aldığını, ancak işlerinin yoğunluğu sebebiyle tescil işlemlerini yaptıramadığını, diğer davalının kaza ile ilgisi olmadığını, tüm sorumluluğun kendisine ait olduğunu savunmuştur.
Mahkemece toplanan delillere göre, davalı Metin Ç.i’nin kaza tarihinde işleten sıfatı bulunmadığından hakkındaki davanın pasif husumet yönünden reddine, 1.635.000.000 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı Fikret D.’den tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Karayolları Trafik Kanunu’nun 20. maddesinin d bendine göre tescil edilmiş araçların her türlü satış ve devirleri noterler tarafından yapılır, anılan madde hükmüne göre noter tarafından yapılmayan harici satışlar geçersizdir.Davalı Metin Ç. kazadan önce aracını diğer davalıya sattığını savunmuş ise de, yasaya uygun satış işleminin yapıldığını ispatlayamamıştır.Bu nedenle KTK’nun 85. maddesi gereğince araç maliki olarak meydana gelen zarardan diğer davalı sürücü ile birlikte sorumlu olduğu gözetilmeksizin işleten sıfatı bulunmadığından bahisle hakkındaki davanın pasif husumet yönünden reddi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 18.11.2002 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/7593
K. 2006/2107
T. 3.3.2006
• ARACIN HARİCEN SATIŞI ( Geçersizliği/Herkezin Aldığını Aynen İade İle Yükümlü Olduğu Davacının Satış Bedeli Karşılığı Verdiği Bonoların İadesi Gerektiği – Ancak Kendi Kusuru İle Araçta Meydana Gelen Zararlardan Sorumlu Olduğu )
• HARİCİ SÖZLEŞME İLE ARAÇ SATIŞI ( Geçersizliği/Davacının Kendi Kusuru İle Araçta Meydana Gelen Zararlardan Sorumlu Olduğu – Herkezin Aldığını Aynen İade İle Yükümlü Olduğu Davacının Satış Bedeli Karşılığı Verdiği Bonoların İadesi Gerektiği )
• MENFİ TESPİT DAVASI ( Harici Sözleşme İle Satın Alınan Kamyonun Devredilmediği Verilen Bonoların Bedelsiz Kaldığı İptaline Karar Verilmesi Talebi – Bonoların İadesi Gerektiği/Herkezin Aldığını Aynen İade İle Yükümlü Olduğu )
• GEÇERSİZ SÖZLEŞME İLE SATIN ALINAN ARACIN İADESİ ( Davacının Satış Bedeli Karşılığı Verdiği Bonoların İadesi Gerektiği – Ancak Kendi Kusuru İle Araçta Meydana Gelen Zararlardan Sorumlu Olduğu )
818/m.61,63
2004/m.72
2918/m.20
ÖZET : Davacı, harici sözleşme ile kamyon satın alarak satış bedeli için bono verdiğini, aracın devrinin verilmediğini, bonoların bedelsiz kalmasına rağmen icraya verildiğini iddia ederek borçlu olmadığının tespitine ve bonoların iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Dosya kapsamından aracın davalıya iade edildiği ve daha sonra cebri icra yoluyla üçüncü şahsa satıldığı anlaşılmaktadır. Trafikte tescilli araçların noter dışındaki satışları geçersizdir. Geçersiz satışlarda herkes aldığını aynen iade ile yükümlüdür. Davacı, aracı iade ettiğine göre satış bedeli karşılığı verdiği bonoların da iadesi gerekir. Ancak davacı aracı ne şekilde almışsa aynı şekilde iade etmek zorundadır. Başka bir anlatımla, kendi kusuru ile araçta meydana gelen zararlardan sorumludur. Davalının bu yöndeki savunmaları üzerinde durulup, yeterli inceleme ve araştırma yapılarak sonuca göre karar verilmelidir.
DAVA : Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacılar vekili, baba-oğul olan müvekkillerinin davalılardan İ’den 10.01.1998 tarihli harici sözleşme ile kamyon satın aldıklarını, karşılığında verilen bonoların bedellerinin ödendiği sırada aracın maliki S’nin borcu nedeniyle ihale ile başkasına satıldığını, davalıların yıllar sonra ellerinde bedelsiz kalan 4 adet bonoyu icra takibine koyduklarını, harici satışa konu aracın devrinin müvekkiline yapılmadığını iddia ederek müvekkillerinin borçlu bulunmadıklarının tesbitine, bonoların iptaline ve davalılar aleyhine % 40 tazminata hükmolunmasını talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili cevabında, mülkiyeti S’ye ait kamyonun kardeşi İ. aracılığıyla davacılara satılıp, karşılığında senetler alındığını, kamyonun daha sonra iade edildiğini, kamyonun 05.05.1998 tarihine kadar davacı Ö. elinde kalıp hor kullanıldığını, bu nedenle kamyondaki zararları karşılığında dava konusu senedin müvekkillerine bırakılıp, diğerlerinin iadesi konusunda tarafların anlaştığını, aracın tamir bedelinin müvekkili H. tarafından ödendiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece dava konusu 4 adet bononun 45 .. … plakalı aracın 4-5 aylık kullanma, tamir, vergi ve trafik borçları karşılığında davalılarda kaldığı, alınmış ve infaz edilmiş bir tedbir bulunmadığı gerekçesiyle davanın ve davalı S’nin tazminat isteminin reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık, noter dışında yapılan araç satımı nedeniyle verilen ve karşılıksız kaldığı iddia olunan bonolardan kaynaklanmaktadır. Uyuşmazlığa konu olan aracın davalıya iade edildiği ve daha sonra cebri icra yoluyla üçüncü kişiye satıldığı anlaşılmaktadır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 20/d maddesi uyarınca trafikte tescilli araçların noter dışındaki satış ve devirleri geçersizdir. Geçersiz satışlarda herkes aldığını aynen iade ile yükümlüdür. Davacı, aracı davalıya iade ettiğine göre bu aracın satış bedeline karşılık olarak verildiği konusunda uyuşmazlık bulunmayan dava konusu bonoların da kural olarak davacıya iadesi gerekir. Ancak, davalı davaya konu olan aracın, davacıya teslim edildiği andaki durumu ile iade edilmediğini, başka bir ifade ile aracın hor kullanılması sebebiyle zarara uğradığını, ayrıca davacının ödemek zorunda olduğu vergi ve trafik cezalarının da ödenmediğini, bu yüzden de zarara uğradığını, senetlerin bu zararlara karşılık alıkonulduğunu savunmuştur. Davacı, harici alım satım sırasında dava konusu aracı ne şekilde teslim almış ise iade ederken de aynı şekilde teslim etmekle mükelleftir. Başka bir ifade ile kendi kusuru ile araçta oluşan hasarlardan dolayı davalıya karşı sorumludur. Mahkemece davalının bu yöndeki savunmaları üzerinde durulup delilleri toplanıp, yeterli araştırma ve inceleme yapıldıktan sonra uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, bu yönlerin değerlendirilmemesi somut olay bakımından aracın davacının kullanımında kaldığı süreye ilişkin kullanım bedelinin istenemeyeceğinin gözetilmemesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davacılar yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalıların temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine, 03.03.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2004/11-32
K. 2004/55
T. 11.2.2004
• KASKO SİGORTA ( Aracın Haricen Satışı – Menfaat Sahibi Değişikliğinin Bulunduğundan ve Sigorta Sözleşmesinin Münfesih Olduğundan Söz Edilemeyeceği )
• SİGORTA MENFAAT SAHİBİNİN DEĞİŞMESİ ( Kasko Sigortalı Aracın Haricen Satışı – Değişikliğin Bulunduğundan ve Sigorta Sözleşmesinin Münfesih Olduğundan Söz Edilemeyeceği )
• ARACIN HARİCEN SATIŞI ( Kasko Sigortasında Menfaat Sahibi Değişikliğinin Bulunduğundan ve Sigorta Sözleşmesinin Münfesih Olduğundan Söz Edilemeyeceği )
• SİGORTA SÖZLEŞMESİ ( Kasko Sigortalı Aracın Haricen Satışı – Menfaat Sahibi Değişikliğinin Bulunduğundan ve Sigorta Sözleşmesinin Münfesih Olduğundan Söz Edilemeyeceği )
• HARİCEN SATIŞ ( Kasko Sigortalı Araç – Menfaat Sahibi Değişikliğinin Bulunduğundan ve Sigorta Sözleşmesinin Münfesih Olduğundan Söz Edilemeyeceği )
6762/m.1263, 1264, 1269, 1270, 1271
2918/m.20/d
ÖZET : Karayolları Trafik Kanunu’nun 20/d maddesinde “Noterce yapılmayan her çeşit satış ve devirler geçersizdir.” hükmü yer almaktadır. Kamu yararı ( düzeni ) amacına yönelik bu emredici kural açık ve ortada iken, aracın kayıt maliki dışında bir başkasına ait olduğu yolundaki mücerret açıklamalara değer verilerek, o şahsın malik olduğunun; bu suretle menfaat sahibinin değişliği ve sigorta akdinin sona erdiğinin kabulüne olanak bulunmaktadır. Eş söyleyişle Araç maliki Yasa’nın aradığı biçimde değişmediğine, aracı haricen satın alanın ayrı bir sigorta akdine taraf olması olanaklı bulunmadığına göre ortada menfaat sahibi değişikliğinin bulunduğundan ve sigorta sözleşmesinin münfesih olduğundan da söz edilemez.
Davalı M.T.nin kanıtlanmayan ve çelişik olan haricen satın aldığı yönündeki beyanına dayanan diğer davalı sigorta şirketinin, aracın haricen satılması ile menfaat şartının değiştiğini ve sigorta akdinin sona erdiğini ileri sürmesi, açıklanan durum karşısında da, yerinde değildir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay irdelendiğinde; davalı sigorta şirketinin “menfaat değişikliği” savunmasını “araç satımına” dayandırdığı; ancak varlığını ileri sürdüğü bu satımın 2918 sayılı Kanun’un 20/d maddesinde öngörülen resmi şekilde yapıldığını kanıtlayamadığı; araç sahibi ve sigorta sözleşmesinin tarafı durumunda olup, dolayısıyla menfaat sahibi sıfatını da koruyan davacıya, dayanağı olan sigorta poliçesi kapsamına göre ödenmesi gereken tazminat miktarının ödenmediği dosya kapsamı ile belirgindir. Mahkemece, işin esasına girilerek poliçe kapsamına göre davalı sigorta şirketi tarafından ödenmesi gereken tazminat miktarının belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kütahya Asliye 2.Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 29.05.2002 gün ve 2001/734-2002/350 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 24.02.2003 gün ve 2002/9026-2003/1506 sayılı ilamı ile; ( …Davacı vekili, müvekkiline ait aracın davalı sigorta şirketine kasko sigortası ile sigortalı olduğunu, aracın diğer davalıya emaneten bırakıldığı sırada, park halinde iken başka aracın çarpması sonucu hasarlandığını, rizikonun davalılara ihbar edilmesine rağmen hasar bedelinin ödenmediğini ileri sürerek, 2.960.553.499 liranın 26.04.2001 tarihinden itibaren faizi ile davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı sigorta vekili, davalı M.T.’nin olay akabinde verdiği ifadesinde, aracı haricen satın aldığını belirttiğini, kazanın bu şahsın evinin önünde olduğunu, Genel Şartlar C.5 maddesi uyarınca menfaat sahibinin değişmesi nedeniyle hasarın teminat dışı olduğunu savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, aracın davalı M.T.’ye haricen satıldığı, davacı tarafından talepte bulunmasının sebepsiz zenginleşmeye yol açacağı, ayrıca aracın davacının elinden haricen satışla da olsa çıkması nedeniyle, böyle bir hakkın kullanılmasının hakkın kötüye kullanılması anlamına geldiği, M.T.’nin kusurunun bulunmadığı gibi, aracı haricen satın aldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve davacı aracını kendi rızası ile davalı M.T.’ye verdiği ve olayın meydana gelmesinde bu davalının kusuru bulunmadığı anlaşılmasına göre, davacı vekilinin bu davalı yönünden temyiz, itirazlarının reddiyle bu davalı yönünden kararın onanması gerekmiştir.
2. Davacı vekilinin davalı sigorta şirketi yönünden temyiz itirazlarına gelince; dava, kasko sigorta bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece, haricen satışın menfaat değişikliğini gerektirdiği gerekçesine dayanılarak hüküm kurulmuştur.
Mal sigortalarında, sigorta konusu mal değil, menfaattir. Bu itibarla sigorta akdini yaptıran kimsenin bir malı sigorta ettirmekte para ile ölçülebilir bir meşru menfaatinin olması gerekir. Aksi halde, TTK.’nun 1264/2’nci maddesi uyarınca sigorta sözleşmesi batıl olur. Bu durumda aynı yasanın 1269’ncu maddesinde açıklandığı gibi, araç maliki veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla yapılan satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya malikin adi veya rehinli alacaklısı, uzun süreli kiracı, Finansal Kiralama Sözleşmesine istinaden elinde bulunduran kişi, hukuki bir akde istinaden ariyet olarak elinde bulunduran ve buna mümasil para ile ölçülebilir bir meşru menfaati bulunan kişilerin bir mal sigortası türü olan kasko sigorta akdi yaptırabileceği açıktır.
Kasko sigortası genel şartlarının C.5 maddesinde öngörülen ( Menfaat sahibinin değişmesi halinde sigorta sözleşmesinin kendiliğinden feshi ) hükmünün ne anlama geleceğinin tespitine gelince; burada yeni bir hukuki tasarrufla sigortalının sigorta akdini yaptırmakta menfaatinin son bulmuş olması ve bu menfaatinin sigortalıdan bir başkasına geçmesi anlamında bulunduğunu kabulde zorunluluk vardır.
Olay, 2918 sayılı Yasa’nın 20/d maddesi açısından incelendiğinde ise, ilgili tescil daireleri ile noterlerce yapılmayan her çeşit satış ve devirler geçersizdir, hükmü getirilmiştir. Bu hüküm kamu yararı ve düzeni amacına yöneliktir. Bu emredici kural ortada iken, aracın kayıt maliki dışında bir başkasına ait olduğu yolundaki mücerret açıklamalara değer verilerek, o şahsın malik olduğunun; bu suretle menfaat sahibinin değiştiği ve sigorta akdinin sona erdiğinin kabulü doğru değildir.
Mahkemece, davalı tarafın menfaat sahibi değişikliği savunmasını araç satımına dayandırdığı; ancak söz konusu satımın 2918 sayılı Kanun’un 20/d maddesinde öngörülen resmi şekilde yapıldığını ispatlayamadığına göre, işin esasına girilerek poliçe kapsamına göre davalı sigorta şirketi tarafından ödenmesi gereken tazminat miktarının belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir… ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, kasko sigorta bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkiline ait davalı sigorta şirketine kasko sigortası ile sigortalı aracın diğer davalıya emaneten bırakıldığı sırada, park halinde iken başka aracın çarpması sonucu hasarlandığını, rizikonun davalılara ihbar edilmesine rağmen hasar bedelinin ödenmediğini ileri sürerek, 2.960.553.499 liranın 26.04.2001 tarihinden itibaren faizi ile davalılardan tahsilini istemiştir.
Davalı M.T., davanın reddini savunmuştur.
Davalı sigorta vekili, davalı M.T.’nin olay akabinde verdiği ifadesinde, aracı haricen satın aldığını belirttiğini, kazanın bu şahsın evinin önünde olduğunu, Genel Şartlar C.5 maddesi uyarınca menfaat sahibinin değişmesi nedeniyle hasarın teminat dışı olduğunu ifadeyle, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalı M.T. hakkındaki dava “kusurunun bulunmadığı ve aracı haricen satın aldığı”; davalı Sigorta şirketi hakkındaki dava da, “iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, aracın davalı MT.ye haricen satıldığı, davacı tarafından talepte bulunmasının sebepsiz zenginleşmeye yol açacağı, ayrıca aracın davacının elinden haricen satışla da olsa çıkması nedeniyle, böyle bir hakkın kullanılmasının hakkın kötüye kullanılması anlamına geldiği “, gerekçesiyle reddedilmiştir. ,
Davacı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece davalı M.T. yönünden verilen karar “adı geçenin hasarda kusuru olmadığı” gerekçesiyle onanmış; davalı sigorta şirketi yönünden verilen karar ise, ayrıntısı yukarıda açıklandığı üzere, “menfaat sahibi değişikliğinin söz konusu olmadığı” gerekçesiyle davacı yararına bozulmuştur.
Mahkeme önceki kararında direnmiş, hükmü davacı vekili temyiz etmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; Kasko Sigortası Genel Şartlarının C.5 maddesinde öngörülen “menfaat sahibinin değişmesi halinde sigorta sözleşmesinin kendiliğinden feshi” hükmünde geçen “menfaat sahibi değişikliği” olgusunun somut olay yönünden söz konusu olup olmadığı; daha açık anlatımla, haricen satıldığı davalı sigorta şirketince iddia edilen, ancak resmi şekilde satışı gerçekleşmemiş olan aracın, sigorta sözleşmesi yönünden menfaat sahibinin değiştiğini kabule olanak bulunup bulunmadığı; noktasındadır.
İlkin somut olaya bakıldığında; sigortalı araç, hasar tarihi olan 26.04.2001 tarihinde ve dava aşamasında trafik sicilinde davacı adına kayıtlıdır. Başkasına satıldığına ilişkin bir kayıt bulunmamaktadır. Davalı sigorta şirketince Özel Oto Birleşik Sigorta Poliçesi ile 15.05.2000-15.05.2001 tarihleri arasında geçerli olmak üzere sigortalanmış; 26.04.2001 tarihinde davalı M.T.nin kapısının önünde park halinde iken başka bir aracın çarpması sonucu hasarlanmıştır. Davalı M.T., müracaatında ve akabinde verdiği beyanlarında aracı haricen satın aldığını, daha sonra ise davacıya ait olduğunu çelişik birbiçimde ifade etmiştir. Davacının süresinde yaptığı başvuruya karşın diğer davalı sigorta şirketi, diğer davalının bu beyanına itibar ederek menfaat değişikliği olduğu gerekçesiyle kasko bedelini ödemekten kaçınmıştır. Davacı 17.05.2001-17.05.2002 dönemi için kasko sigortasını başka sigorta şirketine yaptırmış; ödenmeyen kasko sigorta bedelinin tahsili için de eldeki davayı açmış; şehir dışına çıkarken aracını davalı M.T.’nin evi önüne park ederek gereğinde kullanılmak üzere ruhsat ve anahtarını davalı M.T.’ye bıraktığını, park halinde iken araca başka bir aracın çarpması nedeniyle meydana gelen hasar bedelinin davalı sigorta şirketince ödenmediğini iddia etmiştir. Davalı M.T., aracı haricen satın alıp almadığı konusunda çelişkili beyanlarda bulunmuş; diğer davalı sigorta şirketi ise, yine bu beyanlara dayanarak ödeme yapmamakla haklı olduğunu, davanın reddini, savunmuştur.
Öncelikle belirtilmelidir ki, Türk Ticaret Kanunu’nun 1263. maddesinde sigorta: “Sigorta bir akittir ki bununla sigortacı bir prim karşılığında diğer bir kimsenin para ile ölçülebilir menfaatini halele uğratan bir tehlikenin, bir rizikonun meydana gelmesi halinde tazminat vermeyi yahut bir veya birkaç kimsenin hayat müddetleri sebebiyle veya hayatlarında meydana gelen belli bir takım hadiseler dolayısıyla bir para ödemeyi veya sair edalarda bulunmayı üzerine alır.” şeklinde tanımlanmış; aynı kanunun 1269. maddesinde, hangi menfaatlerin kimler tarafından kendi adlarına sigorta ettirilebileceği gösterilmiş; ondan sonra gelen 1270 ve 1271. maddelerde ise, bir kimsenin nam ve hesabına yapılan sigortalara ilişkin hükümlere yer verilmiştir. Aynı Kanun’un 1264. maddesinde de; 1269. maddesi hükmünün amir hüküm olduğu, aksine yapılacak sözleşmelerin batıl olduğu açıklanmıştır. Mal sigortalarında sigorta konusu mal değil menfaattir. Bu itibarla sigorta akdinin tarafı olan kimsenin bir malı sigorta ettirmekte para ile ölçülebilir bir menfaatinin olması gerekir. Aksi halde TTK.’nun 1264/2 maddesi gereğince sigorta sözleşmesi batıl olur. Bu durumda aynı Yasa’nın 1269’ncu maddesinde açıklandığı gibi, araç maliki veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla yapılan satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya malikin adi veya rehinli alacaklısı, uzun süreli kiracı, Finansal Kiralama Sözleşmesine istinaden elinde bulunduran kişi, hukuki bir akde istinaden ariyet olarak elinde bulunduran ve buna mümasil para ile ölçülebilir bir
meşru menfaati bulunan kişilerin bir mal sigortası türü olan kasko sigorta akdi yaptırabileceği açıktır.
Kasko ( Birleşik ) Sigortası Genel Şartlarının “Menfaat Sahibinin Değişmesi” başlıklı C.5 maddesinde ise, “Sözleşme süresi içinde, menfaat sahibinin değişmesi halinde sigorta sözleşmesi kendiliğinden feshedilmiş olur ve feshin hüküm ifade ettiği tarihe kadar geçen sürenin primi gün esasına göre hesap edilir ve fazlası sigorta ettirene geri verilir. … Süresinde kullanılmayan fesih hakkı düşer.” denilmektedir. Bu hükmün; yeni ve geçerli bir hukuki tasarrufla sigortalının sigorta akdini yaptırmakla menfaatinin son bulması ve bu menfaatin sigortalıdan başkasına geçmesi anlamına geldiğini kabulde zorunluluk vardır.
Yeri gelmişken belirtmekte yarar vardır ki, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 21.5.1997 gün ve 4262 sayılı Yasa’nın md.2 ile değişik 20/d maddesinde “Noterce yapılmayan her çeşit satış ve devirler geçersizdir.” hükmü yer almaktadır. Kamu yararı ( düzeni ) amacına yönelik bu emredici kural açık ve ortada iken, aracın kayıt maliki dışında bir başkasına ait olduğu yolundaki mücerret açıklamalara değer verilerek, o şahsın malik olduğunun; bu suretle menfaat sahibinin değişliği ve sigorta akdinin sona erdiğinin kabulüne olanak bulunmaktadır. Eş söyleyişle Araç maliki Yasa’nın aradığı biçimde değişmediğine, aracı haricen satın alanın ayrı bir sigorta akdine taraf olması olanaklı bulunmadığına göre ortada menfaat sahibi değişikliğinin bulunduğundan ve sigorta sözleşmesinin münfesih olduğundan da söz edilemez.
Davalı M.T.’nin kanıtlanmayan ve çelişik olan haricen satın aldığı yönündeki beyanına dayanan diğer davalı sigorta şirketinin, aracın haricen satılması ile menfaat şartının değiştiğini ve sigorta akdinin sona erdiğini ileri sürmesi, açıklanan durum karşısında da, yerinde değildir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay irdelendiğinde; davalı sigorta şirketinin “menfaat değişikliği” savunmasını “araç satımına” dayandırdığı; ancak varlığını ileri sürdüğü bu satımın 2918 sayılı Kanun’un 20/d maddesinde öngörülen resmi şekilde yapıldığını kanıtlayamadığı; araç sahibi ve sigorta sözleşmesinin tarafı durumunda olup, dolayısıyla menfaat sahibi sıfatını da koruyan davacıya, dayanağı olan sigorta poliçesi kapsamına göre ödenmesi gereken tazminat miktarının ödenmediği dosya kapsamı ile belirgindir. Mahkemece, işin esasına girilerek poliçe kapsamına göre davalı sigorta şirketi tarafından ödenmesi gereken tazminat miktarının belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekir.
Yerel Mahkemece, aynı yöne işaret eden özel daire bozma kararına uyulması gerekirken, direnme kararı verilmesi usule ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 11.02.2004 gününde, oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
17. HUKUK DAİRESİ
E. 2004/8394
K. 2004/10052
T. 27.9.2004
• ARACIN HARİCEN SATIŞININ GEÇERSİZ OLMASI ( Sicilde Malik Görünen Kişinin Trafik Kazasından Araç Maliki İşleten Sıfatıyla Sorumlu Olacağı )
• TRAFİK KAZASI NEDENİYLE TAZMİNAT TALEBİ ( Aracın Haricen Satışının Geçerli Olmaması ve Kayıt Malikini Sorumluluktan Kurtarmaması – Faiz Başlangıcı )
• TAZMİNAT TALEBİ ( Trafik Kazası Nedeniyle – Aracın Haricen Satışının Geçerli Olmaması ve Kayıt Malikini Sorumluluktan Kurtarmaması )
• ARAÇ SAHİBİNİN SORUMLULUĞU ( Trafik Kazası Sonucu Doğan Zarardan – Aracın Harici Satışının Geçerli Olmaması ve Kayıt Malikini Sorumluluktan Kurtarmaması )
• HARİCİ SATIŞIN GEÇERSİZ OLMASI VE KAYIT MALİKİNİN SORUMLULUĞUNUN DEVAM ETMESİ ( Trafik Kazası Nedeniyle Tazminat Talebi )
• FAİZ BAŞLANGICI ( Trafik Kazası Nedeniyle Tazminat Davasında – Haksız Fiil Nedeniyle Tazminat Davalarında Faizin Olay Tarihinden İtibaren İstenebileceği/Ek Davadaki Dava Tarihinden İtibaren Faiz Talebinin Asıl Dava Tarihi Olarak Anlaşılacağı )
• EK DAVADA DAVA TARİHİNDEN İTİBAREN FAİZ TALEP EDİLMESİ ( Asıl Dava Tarihinden İtibaren Faize Hükmedilmesi Gereği – Trafik Kazası Nedeniyle Tazminat Davası )
2918/m.20/d,85
818/m.101
ÖZET : Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat davasıdır. Kazaya karışan aracın olay tarihinde trafik sicilinde davalı Hüseyin Er adına kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır. 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununun 20/d maddesine göre, trafikte kayıtlı motorlu araçların resmi şekilde yapılmayan satış ve devirleri geçersizdir. Davalı H. E. olay tarihinden önce malik sıfatı ile aracını diğer davalıya satmış olsa bile satış geçersiz olup, sorumluluktan kurtulamaz. Bu durumda mahkemece H. E. in 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun 85. maddesi gereğince araç maliki işleten sıfatıyla tazminatla sorumlu tutulması gerekirken hakkındaki davanın husumet yönünden reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. Kabule göre de, haksız fiillerden doğan tazminat davalarında isteğe bağlı olarak olay tarihinden itibaren tazminata faiz yürütülmesi gerekir. Davacı ilk ve birleştirilen ek davada hükmedilen tazminata dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesini talep ettiği halde ek dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesi isabetli görülmemiştir.
DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılama sonunda: Kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili; davalılardan H. E. adına kayıtlı olup, davalı N. S. in sevk ve idaresindeki 43 … 768 plakalı araçla müvekkiline ait 10 … 611 plakalı araca çarparak trafik kazasına neden olduğunu iddia ederek şimdilik 1.000.000.000 TL tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiş; işbu dava dosyasıyla birleştirilen 2003/310 esas sayılı dava dosyasında ise 3.000.000.000 TL tazminatın ilk dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı H. E., kazaya karışan aracını, 2000 yılından dava dışı M. D. a sattığını, ancak noter satışının yapılmadığını kaza ile ilgisi olmadığını savunarak davanın reddini savunmuştur.
Davalı N. S.; ceza dosyasında verilen kusur oranı ve talep edilen masrafları kabul ettiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan deliller, benimsenen bilirkişi raporu gereğince, davalı Sigorta şirketi hakkında açılan davanın atiye bırakılması nedeniyle bu kararda hüküm kurulmasına yer olmadığına, davalı Hüseyin Er hakkındaki davanın pasif dava ehliyeti yokluğundan reddine, 4.000.000.000 TL tazminatın işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı N. S. den tahsiline karar verilmiş; hüküm, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat davasıdır. Kazaya karışan 43 … 768 plaka sayılı aracın olay tarihinde trafik sicilinde davalı Hüseyin Er adına kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır. 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununun 20/d maddesine göre, trafikte kayıtlı motorlu araçların resmi şekilde yapılmayan satış ve devirleri geçersizdir. Davalı H. E. olay tarihinden önce malik sıfatı ile aracını diğer davalıya satmış olsa bile satış geçersiz olup, sorumluluktan kurtulamaz. Bu durumda mahkemece H. E. in 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun 85. maddesi gereğince araç maliki işleten sıfatıyla tazminatla sorumlu tutulması gerekirken hakkındaki davanın husumet yönünden reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. Kabule göre de, haksız fiillerden doğan tazminat davalarında isteğe bağlı olarak olay tarihinden itibaren tazminata faiz yürütülmesi gerekir. Davacı ilk ve birleştirilen ek davada hükmedilen tazminata dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesini talep ettiği halde ek dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesi isabetli görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın BOZULMASINA 27.9.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.