Aynen İade Hakkında Yargıtay Kararları
YARGITAY
6. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/12866
K. 2012/1476
T. 6.2.2012
• ZİYNET EŞYALARININ AYNEN İADESİ ( Davalının İkrarından Evlilik Birliği İçerisinde Davacı Kadına Ait Olan Ziynetlerin Davalı Tarafından Bozdurularak Harcandığı Anlaşılmakla Altınların İadesi Gerektiği )
• DÜĞÜNDE TAKILAN ALTINLAR ( Davalı Tarafından Bozdurulup Harcandığı İddiası/Ziynet Eşyalarının Aynen İadesi Mümkün Olmaması Halinde Bedellerinin Tahsili İstemi – Davacı Kadına Ait Olan Ziynetlerin Davalı Tarafından Bozdurularak Harcandığı/İadesi Gerektiği )
• AYNEN İADE OLMADIĞI TAKDİRDE BEDELİNİN TAHSİLİSİ İSTEMİ (Düğünde Takılan Altınların – Davacının Rızası İle Davalı Tarafından Bozdurularak Harcandığı Davalı Koca Tarafından Kanıtlanamadığından Altınların İadesi Gerektiği)
• ALTINLARIN İADESİ İSTEMİ ( Davacı Kadının Rızası İle Davalı Tarafından Bozdurularak Harcandığı Davalı Koca Tarafından Kanıtlanamadığı – Davalının İkrarından Evlilik Birliği İçerisinde Davacı Kadına Ait Olan Ziynetlerin Davalı Tarafından Bozdurularak Harcandığı Anlaşılmakla İadesi Gerektiği )
4721/m.6,220,222
ÖZET : Dava, ziynet eşyalarının aynen iadesi, mümkün olmaması halinde bedellerinin tahsili istemine ilişkindir. Davacı tarafından düğünde takılan altınların davalı tarafından bozdurulup harcandığı iddia edilmiş, davalı koca ise; düğünde takılan altınların davacının rızasıyla kendi guatr ameliyatı ve ortak çocukları olması için tedavi giderlerine harcandığını, savunmuştur. Bu durumda 11adet bilezik ve orta boy altın zincirin davacı kadının isteği ve onayı ile iade edilmemek üzere bozdurulup ihtiyaçlar için harcandığının davalı koca tarafından kanıtlaması gerekir. Davada, davacıya ait olduğu anlaşılan dava konusu 11adet bilezik ve orta boy altın zincirin evliliğin devamı sırasında, davacının rızası ile davalı tarafından bozdurularak harcandığı, davalı koca tarafından kanıtlanamamıştır. Davalının ikrarından, evlilik birliği içerisinde davacı kadına ait olan ziynetlerin davalı tarafından bozdurularak harcandığı anlaşılmakla altınların iadesine karar verilmesi gerekir.
DAVA : Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı eşya alacağı davasına dair karar, davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava, ziynet eşyalarının aynen iadesi, mümkün olmaması halinde bedellerinin tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı kadın dava konusu edilen ziynet eşyasının davalı tarafından bozdurularak harcandığı ileri sürmüş, davalı koca ise evlilik birliği devam ederken kendisinin guatr ameliyatı olduğu ve çocukları olması için yapılan tedavi giderleri nedeni ile davacı kadının rızasıyla satıldığını, savunmuştur.
Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi hükmü uyarınca, kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir.
Ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak, normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Davacı, dava konusu ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını, ispat yükü altındadır.
Diğer yandan evlilik sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kim tarafından takılmış olursa olsun ona bağışlanmış sayılır. Ancak ziynet eşyalarının iade edilmemek üzere kocaya verildiğini, kadının isteği ve onayı ile iade edilmemek üzere bozdurulup ihtiyaçlar için harcandığının davalı yanca kanıtlanması halinde koca ziynet eşyalarını iade yükümlülüğünden kurtulur.
Olayımıza gelince, davacı tarafından düğünde takılan altınların davalı tarafından bozdurulup harcandığı iddia edilmiş, davalı koca ise; düğünde takılan altınların davacının rızasıyla kendi guatr ameliyatı ve ortak çocukları olması için tedavi giderlerine harcandığını, savunmuştur. Bu durumda 11adet bilezik ve orta boy altın zincirin davacı kadının isteği ve onayı ile iade edilmemek üzere bozdurulup ihtiyaçlar için harcandığının davalı koca tarafından kanıtlaması gerekir. Davada, davacıya ait olduğu anlaşılan dava konusu 11adet bilezik ve orta boy altın zincirin evliliğin devamı sırasında, davacının rızası ile davalı tarafından bozdurularak harcandığı, davalı koca tarafından kanıtlanamamıştır. Davalının ikrarından, evlilik birliği içerisinde davacı kadına ait olan ziynetlerin davalı tarafından bozdurularak harcandığı anlaşılmakla altınların iadesine karar verilmesi gerekirken bu husus üzerinde durulmadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir
Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edenlere iadesine, 06.02.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
2. CEZA DAİRESİ
E. 2009/40482
K. 2009/44539
T. 25.11.2009
• ELEKTRİK HIRSIZLIĞI ( Etkin Pişmanlık – Kanuni Bir İndirim Sebebinin Aynı Zamanda Hapis Cezasının İnfaz Edilmiş Sayılmasını Gerektirecek Şekilde Erteleme Şartı Olarak Belirlenmesinin Mümkün Bulunmadığı )
• KOŞULLU ERTELEME ( Cezanın Ertelenmesi Mağdurun veya Kamunun Uğradığı Zararın Aynen İade Suçtan Önceki Hale Getirme veya Tazmin Suretiyle Tamamen Giderilmesi Koşuluna Bağlı Tutulabileceği )
• ETKİN PİŞMANLIK ( Cezadan İndirim Nedeni Olduğu – Kanuni Bir İndirim Sebebinin Aynı Zamanda Hapis Cezasının İnfaz Edilmiş Sayılmasını Gerektirecek Şekilde Erteleme Şartı Olarak Belirlenmesinin Mümkün Bulunmadığı )
• AYNEN İADE ( Elektrik Hırsızlığı – Cezanın Ertelenmesi Mağdurun veya Kamunun Uğradığı Zararın Aynen İade Suçtan Önceki Hale Getirme veya Tazmin Suretiyle Tamamen Giderilmesi Koşuluna Bağlı Tutulabileceği )
5237/m.51,142,168
ÖZET : 5237 sayılı Kanun’un 51/2. maddesinde yer alan “Cezanın ertelenmesi, mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi koşuluna bağlı tutulabilir. Bu durumda, koşul gerçekleştirilinceye kadar cezanın infaz kurumunda çektirilmesine devam edilir. Koşulun yerine getirilmesi halinde, hakim kararıyla hükümlü infaz kurumundan derhal salıverilir.” hükmü, etkin pişmanlığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 168. maddesi gereğince cezadan indirim nedeni olduğu, kanuni bir indirim sebebinin aynı zamanda hapis cezasının infaz edilmiş sayılmasını gerektirecek şekilde erteleme şartı olarak belirlenmesinin mümkün bulunmadığı, aksine uygulamanın soruşturma sırasında zararı tamamen ve rızaen tazmin eden sanık aleyhine sonuç doğuracağı gözetilmelidir.
DAVA : Elektrik enerjisi hakkında hırsızlık suçundan sanık Murat Hartamacı’nın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 142/1–f, 62. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, sanığın idarenin tahakkuk ettirdiği 1.688,73 Yeni Türk Lirası ceza tüketim tutarını ve faizini birer ay ara ile 6 eşit taksitle ödemesi koşuluyla cezasının anılan Kanun’un 51 / 1. maddesi gereğince ertelenmesine, sanık hakkında 1 yıl 8 ay denetim süresi belirlenmesine dair ( EYÜP ) 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 19.02.2008 tarihli ve 2008 / 480 – 1775 sayılı karar aleyhine Yüksek Adalet Bakanlığınca verilen 31.07.2009 gün ve 2009 / 8787 / 42822 sayılı kanun yararına bozma talebine dayanılarak dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 02.09.2009 gün ve 2009 / 195060 sayılı tebliğnamesiyle dairemize gönderilmekle okundu:
Kanun yararına bozma isteyen tebliğnamede;
5237 sayılı Kanun’un 51 / 2. maddesinde yer alan “Cezanın ertelenmesi, mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi koşuluna bağlı tutulabilir. Bu durumda, koşul gerçekleştirilinceye kadar cezanın infaz kurumunda çektirilmesine devam edilir. Koşulun yerine getirilmesi halinde, hakim kararıyla hükümlü infaz kurumundan derhal salıverilir.” hükmü, etkin pişmanlığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 168. maddesi gereğince cezadan indirim nedeni olduğu, kanuni bir indirim sebebinin aynı zamanda hapis cezasının infaz edilmiş sayılmasını gerektirecek şekilde erteleme şartı olarak belirlenmesinin mümkün bulunmadığı, aksine uygulamanın soruşturma sırasında zararı tamamen ve rızaen tazmin eden sanık aleyhine sonuç doğuracağı gözetilmeksizin, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediğinden 5271 sayılı C.M.K.’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur.
Gereği düşünüldü:
KARAR VE SONUÇ : Kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden ( EYÜP ) 1. Asliye Ceza Mahkemesinden verilip kesinleşen 19.12.2008 gün ve 2008 / 480 – 1775 sayılı kararın 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesinin 4. fıkrasının ( c ) bendi uyarınca aleyhe sonuç doğurmamak ve yeniden yargılama yapılmamak üzere BOZULMASINA, 25.11.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
6. CEZA DAİRESİ
E. 2005/5902
K. 2007/1024
T. 12.2.2007
• AYNEN İADE VE TAZMİN ( Suça Konu Telefonun Ertesi Gün Sanığın Akrabaları Tarafından İade Edildiğinin İfade Edilmesi Karşısında 765 Sayılı Yasa’nın 523/1. Maddesiyle Uygulama Yapılması Gerektiği )
• HIRSIZLIK SUÇU ( Suça Konu Telefonun Ertesi Gün Sanığın Akrabaları Tarafından İade Edildiğinin İfade Edilmesi Karşısında 765 Sayılı Yasa’nın 523/1. Maddesiyle Uygulama Yapılması Gerektiği )
• LEHE KANUN UYGULAMASI ( 5252 Sayılı Yasa’nın 5/1. Maddesi Gereğince “Ağır Para” Cezalarının “Adli Para” Cezasına Dönüştürüldüğünün 5235 Sayılı Yasa’nın 10 ve 11. Maddeleri Gereğince Davaya Bakma Görevinin Asliye Ceza Mahkemesi’ne Ait Olduğu )
• PARA CEZASINDA BİR YENİ TÜRK LİRASININ ALTINDAKİ KÜSURUN ATILMASI ( 5252 Sayılı Yasa’nın 5/1. Maddesi Gereğince “Ağır Para” Cezalarının “Adli Para” Cezasına Dönüştürüldüğü )
2253/m.38
5252/m.5/1
5395/m.40,41
765/m.523
ÖZET : Sanık hakkında hükmolunan ağır para cezasının 2253 sayılı Yasa’nın 38. maddesine göre deneme süresi belirlenmeden ertelenmesi karşısında, aynı Yasa’nın 38/3. maddesi uyarınca yasal bir yıllık deneme süresinin bu suçun işlendiği tarihe kadar geçmiş olduğu gözetilmelidir.
Suça konu telefonun ertesi gün sanığın akrabaları tarafından iade edildiğinin ifade edilmesi karşısında 765 sayılı Yasa’nın 523/1. maddesiyle uygulama yapılması gerektiği gözetilmelidir.
Hükümden sonra yürürlüğe giren 5395 sayılı Yasa gereğince sanığın durumunun yeniden değerlendirilmesi gereğinin, 5083 sayılı Yasa’nın 2/3. maddesi uyarınca para cezalarının hesaplanmasında 1 YTL’nin altında kalan tutarların hesaba katılmamasının, 5252 sayılı Yasa’nın 5/1. maddesi gereğince “ağır para” cezalarının “adli para” cezasına dönüştürüldüğünün, 5235 sayılı Yasa’nın 10 ve 11. maddeleri gereğince davaya bakma görevinin Asliye Ceza Mahkemesi’ne ait olduğunun, 647 sayılı Yasa’nın 5/5. maddesi ile getirilen gecikme zammının 5275 sayılı Yasa’da öngörülmediğinin gözetilmesi gerekir.
DAVA : Hırsızlık suçundan sanık İlkan hakkında yapılan duruşma sonunda; mahkumiyetine ilişkin ( Kahramanmaraş ) Birinci Sulh Ceza Mahkemesi’nden verilen 06.12.2004 tarihli hükmün Yargıtay’ca incelenmesi o yer C. Savcısı tarafından istenilmiş olduğundan, dava evrakı C. Başsavcılığı’ndan bozma isteyen 27.05.2005 tarihli tebliğname ile 03.06.2005 tarihinde Daireye gönderilmekle okunarak gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre; suçun sanık tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından, diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1- Hükmün gerekçesinde sanığın eyleminin tam kalkışma aşamasında kalan hırsızlık suçunu oluşturduğunun açıklanmasına karşın suçun tamamlandığının kabul edilmesi suretiyle çelişkiye neden olunması,
2- Yakınan Mustafa ve tanık Ali İhsan’ın duruşmada, suça konu telefonun ertesi gün sanığın akrabaları tarafından iade edildiğini açıklamaları karşısında sanık hakkında 765 sayılı TCY’nin 523/1. maddesiyle uygulama yapılması gerektiğinin gözetilmemesi,
3- Sanık hakkındaki Kahramanmaraş Birinci Sulh Ceza Mahkemesi’nin 07.05.2003 gün ve 2003/289-2003/355 sayılı ilamıyla hükmolunan 381.381.000 lira ağır para cezasının 2253 sayılı Yasa’nın 38. maddesine göre deneme süresi belirlenmeden ertelenmesine karar verildiğinin anlaşılması karşısında; 2253 sayılı Yasa’nın 38/3. maddesi uyarınca yasal 1 yıllık deneme süresinin bu suçun işlendiği tarihe kadar geçmiş bulunduğu gözetilmeden aynen çektirilmesine karar verilmesi,
4- Sanığın eylemine uyan 765 sayılı TCY’nin 491/4, 522/1, 523/1, 55/3, 647 sayılı Yasa’nın 4 ve 5. maddelerine göre, hükümden sonra 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCY’nin aynı suça uyan 142/1-b, 168/1, 31/3 ve 50. maddelerinde öngörülen özgürlüğü bağlayıcı cezanın türü, alt ve üst sınırları bakımından, anılan Yasa’nın 7/2, 5252 sayılı Yasa’nın 9/3. maddeleri ışığında 765 sayılı TCY’nin sanık yararına olduğunun gözetilmesinde zorunluluk bulunması,
5- Hükümden sonra yürürlüğe giren 5395 sayılı Çocuk Koruma Yasası’nın 5560 sayılı Yasa’nın 40 ve 41. maddeleriyle yapılan değişiklikten önceki 23 ve 24. maddelerine göre sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde, 5083 sayılı Yasa’ya 5335 sayılı Yasa ile eklenen 2/3. maddesi uyarınca, para cezalarının hesaplanmasında bir Yeni Türk Lirasının altında kalan tutarların hesaba katılamayacağının, 5252 sayılı Yasa’nın 5/1. maddesiyle Kanunlarda öngörülen “Ağır Para” cezalarının da “Adli Para” cezasına dönüştürüldüğünün, 5235 sayılı Yasa’nın 10 ve 11. maddeleri gereğince davaya bakmanın Asliye Ceza Mahkemesinin görevi kapsamında bulunduğunun ve 4786 sayılı Yasa ile 647 sayılı Yasa’nın 5. maddesine eklenen 5. fıkra hükmü ile getirilen gecikme zammının 647 sayılı Yasa’yı yürürlükten kaldıran 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yasa’da öngörülmediğinin gözetilmesi zorunluluğu,
SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, o yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazı bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan hükmün açıklanan nedenlerle istem gibi ( BOZULMASINA ), 12.02.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
6. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/13466
K. 2011/6102
T. 10.5.2011
• ZİYNET VE EV EŞYALARININ İADESİ ( Davalı Koca Kadının İade Edilmemek Üzere Kendi Rızası İle Ziynet Eşlarını Verdiğini Kanıtlayamadığından Satıldığı Belirtilen Ziynet Eşyalarını Davacıya İade İle Mükellef Olduğu )
• AYNEN İADE ( Ziynet Eşylarının – Dava Davacı Tarafından Terditli Olarak Açıldığına Göre Mahkemece Sadece Aynen İade Kararı Verilmesinin Hatalı Olduğu)
• TERDİTLİ OLARAK AÇILAN DAVA ( Ziynet Ve Ev Eşyalarının İadesi – Mahkemece Sadece Aynen İade Kararı Verilmesinin Hatalı Olduğu )
4721/m.220
ÖZET : Dava, ziynet ve ev eşyalarının aynen, olmadığı takdirde bedellerinin davalıdan tahsiline ilişkindir. Davalı koca, kadının iade edilmemek üzere kendi rızası ile ziynet eşlarını verdiğini kanıtlayamadığından, satıldığı belirtilen ziynet eşyalarını davacıya iade ile mükelleftir.
Davacı dava dilekçesinde 12 adet ev ve çeyiz eşyalarının aynen olmadığı takdirde belirlemiş olduğu bedelllerin davalıdan tahsilini istemiş, mahkemece davalı tarafça varlığı ve davacıya aidiyeti kabul edilen 11 parça ev ve çeyiz eşyalarının davalıdan alınarak davacı tarafa aynen iadesine karar verilmiştir. Ancak dava davacı tarafından terditli olarak açıldığına göre mahkemece sadece aynen iade kararı verilmesi de hatalı olmuştur.
DAVA : Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı kişisel malların iadesi davasına dair karar davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava, ziynet ve ev eşyalarının aynen, olmadığı takdirde bedellerinin davalıdan tahsiline ilişkindir. Mahkemece çeyiz eşyalarının aynen iadesine, ziynet eşyaları yönünden davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, ziynet eşyalarının davalıda kaldığını ileri sürerek, herbiri oniki gramdan 12 adet, onbeş gramdan 3 adet 22 ayar bilezik ile 1,5 metre uzunluğunda 18 ayar zincirin aynen, olmadığı takdirde bedelleri toplamı olan 10.370.00.-TL’nin davalıdan tahsilini istemiştir. Davalı vekilince dosyaya sunulan 1.7.2009 günlü cevap dilekçesinde davaya konu edilen altınların varlığına karşı çıkılmamış, bileziklerin gram ağırlıklarına itiraz edilerek dört adet bilezik dışında istenmiş olan altınların tarafların tüp bebek girişimleri ve ayrıca davalı kocanın çalıştığı ocaklardaki 18 ay süren grev sebebiyle geçimleri için satıldığı beyan edilmiş, varlığı iddia olunan zincirin ince dişli bir kolye olduğu kabul edilmiştir.
Bu durumda davada davacıya ait olduğu anlaşılan ve varlığı kabul edilmeyen dört bilezik dışındaki bilezikler ile nitelikleri davalı tarafça bildirilen zincirin evliliğin devamı sırasında davalı tarafından bozdurularak ev ihtiyacı ve sağlık nedenleriyle harcandığı kabul edildiğinden ve davalı koca da, kadının iade edilmemek üzere kendi rızası ile ziynet eşlarını verdiğini kanıtlayamadığından, satıldığı belirtilen ziynet eşyalarını davacıya iade ile mükelleftir. Mahkemece bu yön üzerinde durulmadan ziynet eşyalarına ilişkin talebin tümünün reddedilmesi doğru değildir.
Davacının çeyiz eşyalarına yönelik temyiz itirazlarına gelince;davacı dava dilekçesinde 12 adet ev ve çeyiz eşyalarının aynen olmadığı takdirde belirlemiş olduğu bedelllerin davalıdan tahsilini istemiş, mahkemece davalı tarafça varlığı ve davacıya aidiyeti kabul edilen 11 parça ev ve çeyiz eşyalarının davalıdan alınarak davacı tarafa aynen iadesine karar verilmiştir. Ancak dava davacı tarafından terditli olarak açıldığına göre mahkemece sadece aynen iade kararı verilmesi de hatalı olmuştur.
Hüküm bu nedenlerle bozulmalıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile HUMK.nun 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 10.05.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2008/9132
K. 2010/396
T. 18.1.2010
• CEZAİ ŞART BEDELİNİN TAHSİLİ ( Bağışlanan Malların Bedelinin İstirdadı – Hakim Her İki Tarafın İddia ve Müdafaalarıyla Bağlı Olup Ondan Fazlasına veya Başka Bir Şeye Karar Veremeyeceği )
• BAĞIŞLANAN MALLARIN BEDELİNİN İSTİRDADI İSTEMİ ( Davacı Tarafından Sunulan Dava Dilekçesinde Davalı Belediyeye Bağışlanan Malların Aynen İadesi İstemi Bulunmadığından Bağışlanan Malların Bulunduğu Hal Üzerinden Davacıya Aynen İadesine Karar Verilemeyeceği )
• AYNEN İADE ( Bağışlanan Malların Bedelinin İstirdadı İstemi – Davacı Tarafından Sunulan Dava Dilekçesinde Davalı Belediyeye Bağışlanan Malların Aynen İadesi İstemi Bulunmadığından Bağışlanan Malların Bulunduğu Hal Üzerinden Davacıya Aynen İadesine Karar Verilemeyeceği )
• TALEPLE BAĞLILIK (Davacı Tarafından Sunulan Dava Dilekçesinde Davalı Belediyeye Bağışlanan Malların Aynen İadesi İstemi Bulunmadığından Bağışlanan Malların Bulunduğu Hal Üzerinden Davacıya Aynen İadesine Karar Verilemeyeceği)
1086/m.74
ÖZET : Dava, taraflar arasında imzalanan protokole dayalı cezai şart bedelinin tahsili ile bağışlanan malların bedelinin istirdadı istemlerine ilişkindir. HUMK.nun 74. maddesi uyarınca, hakim her iki tarafın iddia ve müdafaalarıyla bağlı olup, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Davacı tarafından sunulan dava dilekçesinde ise davalı belediyeye bağışlanan malların aynen iadesi istemi bulunmamaktadır. Bu durum karşısında mahkemece, bağışlanan malların bulunduğu hal üzerinden davacıya aynen iadesine karar verilemeyeceği gözetilerek sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekir.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada İstanbul Asliye 1.Ticaret Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 27.02.2008 tarih ve 2007/814-2008/72 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Ata Durak tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkili banka ile davalı belediye arasında personel maaşlarının müvekkili aracılığıyla ödenmesi amacıyla 03.05.2001 tarihli protokol imzalandığını, davalının haklı neden olmaksızın protokolü süresinden önce feshettiğini ileri sürerek, ( 8.970.474.450 ) TL.cezai şart bedelinin 15.07.2002 tarihinden, protokol gereği verilen otomobil ve bilgisayarın maliyet bedeli olan ( 12.252.000.000 ) TL.’nın ise 03.05.2001 tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, Dairemize ait 26.02.2007 tarihli ilama dayanılarak, BK.nun 244/3. maddesi uyarınca bağışlamayı takyit eden mükellefiyeti haklı bir sebep olmaksızın icra etmemesi halinde bağışlayanın, bağışlananın elinde ne kalmış ise onun iadesini dava edebileceği, dava konusu otomobil ve bilgisayarın davalıya protokol çerçevesinde verildiği, bağışlayanın geri verme borcunun kapsamının sebepsiz zenginleşme kurallarına göre belirlenmesinin gerektiği, aynen iadenin mümkün olmaması halinde temerrüdün 01.11.2002 tarihli ihtarnamenin tebliğ tarihi ve ihtarnameyle verilen süre dikkate alınarak belirleneceği gerekçesiyle cezai şart alacağı yönünden davalıdan ( 8.970.474.450 ) TL.’nın temerrüt faiziyle birlikte tahsiline ilişkin önceki karar kesinleştiğinden bir karar verilmesine yer olmadığına, bağışlanan bilgisayar ve otomobilin bulunduğu hal üzerinden davalı tarafından davacıya aynen iadesine, aynen iadenin mümkün olmaması halinde toplam ( 12.249,50 ) YTL.’nın 08.11.2002 temerrüt tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin tüm ve davacı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- Ancak dava, taraflar arasında imzalanan protokole dayalı cezai şart bedelinin tahsili ile bağışlanan malların bedelinin istirdadı istemlerine ilişkin olup, mahkemece cezai şart alacağı yönünden önceki karar kesinleştiğinden bir karar verilmesine yer olmadığına, bağışlanan bilgisayar ve otomobilin bulunduğu hal üzerinden davacıya aynen iadesine, bu mümkün olmazsa bağışlanan malların toplam bedeli olan ( 12.249,50 ) YTL.’nın temerrüt faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Oysa HUMK.nun 74. maddesi uyarınca, hakim her iki tarafın iddia ve müdafaalarıyla bağlı olup, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Davacı tarafından sunulan dava dilekçesinde ise davalı belediyeye bağışlanan malların aynen iadesi istemi bulunmamaktadır. Bu durum karşısında mahkemece, bağışlanan malların bulunduğu hal üzerinden davacıya aynen iadesine karar verilemeyeceği gözetilerek sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) no’lu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin tüm ve davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, ( 2 ) no’lu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, aşağıda yazılı bakiye 562,20 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, 18.01.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
15. HUKUK DAİRESİ
E. 2004/6973
K. 2005/6177
T. 21.11.2005
• FAHİŞ GÖRÜLEN CEZALARIN TENKİSİ ( Hakimin Re’sen Gözetmesi Gerekse de İndirim Oranının Belirlenmesinde Tarafların İktisadi Durumunu da Dikkate Alması Gerektiği )
• İNDİRİM ORANI ( Hakim Fahiş Gördüğü Cezaları Tenkis İle Mükellef Olduğu – İndirim Oranının Belirlenmesinde Tarafların İktisadi Durumunu da Dikkate Alması Gerektiği )
• AYNEN İADE VE KUSUR ( Hakim Fahiş Gördüğü Cezaları Tenkis İle Mükellef Olduğu – İndirim Oranının Belirlenmesinde Tarafların İktisadi Durumunu da Dikkate Alması Gerektiği )
818/m.161/son
ÖZET : Borçlar Yasası’nın 161/son maddesine göre, hakim fahiş gördüğü cezaları tenkis ile mükelleftir. Bu hükmü hakimin re’sen gözetmesi gerekir ise de indirim oranının belirlenmesinde, tarafların iktisadi durumu, cezanın fahişliği ve yeniden yapılan düzenlemeyle yabancı para cinsinden borçlanmalarının aynen iadesi ve ayrıca ceza öngörülmemiş olduğu, borca aykırı davranışın ağırlığı, kusur derecesi ve bunun gibi kıstaslar birlikte değerlendirilmek suretiyle indirim makul sayılabilecek oranda olmalıdır. O halde cezai şart indirim oranı yeniden değerlendirilmek üzere karar bozulmalıdır.
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki taraf vekillerince istenmiş ve temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Dava, okutma giderinin tahsili istemiyle açılmış, davalı reddini savunmuş, mahkemenin kısmen kabulüne dair kararı taraflar vekillerince temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle 2547 sayılı Yasa’nın 56/d.maddesince, Sayıştay’ın uygun görüşü ve Maliye Bakanlığı’nın izni alınmadan Türk Lirası cinsinden takibe geçilmiş olmasının davacıyı bağlayıcı olduğunun kabul edilemiyeceğine göre davacının tüm, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davalı yükümlü 9.12.1993 ve 27.1.1997 tarihli taahhütlerinde sarfedilen meblağı iki misli ödemeyi kabul etmiştir. Mahkemece, 657 sayılı Yasa’nın 34. ve 225.maddelerinde değişiklik yapan 4160 sayılı Yasayla, döviz cinsinden yapılan harcamaların döviz olarak geri alınmasını kabul edildiğinden, ceza tutarı %50 oranında indirilmiştir. Mahkemenin cezai şartı tenkise tabi tutması yerinde olup Dairemiz kararlarına da uygundur. Ne varki, indirim oranı üzerinde durulmalıdır.
Borçlar Yasası’nın 161/son maddesine göre, hakim fahiş gördüğü cezaları tenkis ile mükelleftir. Bu hükmü hakimin re’sen gözetmesi gerekir ise de indirim oranının belirlenmesinde, tarafların iktisadi durumu, cezanın fahişliği ve yeniden yapılan düzenlemeyle yabancı para cinsinden borçlanmalarının aynen iadesi ve ayrıca ceza öngörülmemiş olduğu, borca aykırı davranışın ağırlığı, kusur derecesi ve bunun gibi kıstaslar birlikte değerlendirilmek suretiyle indirim makul sayılabilecek oranda olmalıdır. O halde cezai şart indirim oranı yeniden değerlendirilmek üzere karar bozulmalıdır.
3-Davacı Üniversite, Sayıştay Başkanlığına gönderdiği 4.5.2000 tarihli yazısında, bir kısım alacağın tahsil edildiğini bildirmiştir. Davalının yapmış olduğu ödemeler saptanıp mahsubu yapılmadan alacağın tümüyle tahsiline karar verilmesi de bozma nedenidir.
SONUÇ : Yukarıda ( 1. ) bentte yazılı nedenlerle davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, ( 2. ) ve ( 3. ) bentlerde açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, 2547 Sayılı Yasanın 56/b maddesi gereğince davacı harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, 21.11.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2000/3720
K. 2000/6885
T. 21.9.2000
• FİNANSAL KİRALAMA SÖZLEŞMESİ ( Kiralananın Aynen İadesinin Mümkün Olmaması Halinde İstenebilecek Bedel – Uygulanacak Faiz ve Faiz Başlangıcı )
• KİRALANANIN AYNEN İADESİNİN MÜMKÜN OLMAMASI ( Finansal Kiralama Sözleşmesinde Kiralananın İade Edilecek Bedeli Bu Bedele Uygulanacak Faiz ve Faizin Başlangıcı )
• AYNEN İADENİN MÜMKÜN OLMAMASI ( Finansal Kiralama Konusu Malın İade Edilecek Bedelinin Tesbiti – Uygulanacak Faiz Oranı ve Faizin Başlangıcı )
• İADE EDİLECEK BEDELİN TESBİTİ ( Finansal Kiralama Konusu Malın Aynen İade Edilememesi – Uygulanacak Faiz Oranı ve Faizin Başlangıcı )
• FAİZ ORANI VE FAİZİN BAŞLANGIÇ TARİHİ ( Finansal Kiralama Konusu Malın Aynen İade Edilememesi Halinde – İade Edilecek Bedelin Tesbiti )
3226/m.25
ÖZET : 1- Finansal kiralama sözleşmesinin feshi halinde, kiralananın aynen iadesi gerekir. Aynen iade olanağı kalmamışsa, kiralayan ancak kiralananın bedelini talep edebilir. Bu bedel, kiralananın fatura bedeli değil, iade yükümlülüğü tarihindeki ve sözleşmede öngörülen iade koşullarına göre belirlenecek bedeldir. Temerrüt faizinin de, sözleşme gereğince iade yükümlülüğünün doğduğu tarihten itibaren başlatılması gerekir. Sözleşmede hüküm bulunmadığından iade için ödenecek bedele, reeskont oranında faiz yürütülmelidir.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın ( Ankara Asliye Yedinci Ticaret Mahkemesi )nce görülerek verilen 15.7.1999 tarih ve 1995/372-1999/324 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi duruşmalı olarak taraf vekilleri tarafından istenmiş olmakla temyiz dilekçesinin de süresinde verildiği anlaşıldıktan sonra, tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, taraflar arasında imzalanan finansal kiralama sözleşmesine aykırı şekilde borç taksitlerinin ödenmemesi ve kiralanan geminin zilyedliğinin 3. kişiye devredilmesi nedeniyle sözleşmenin feshedildiğini, geminin teslim edilmediğini ileri sürerek, geminin aynen iadesini veya bedelinin sözleşme faizi ile birlikte tahsilini, fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasını dava etmiştir.
Davalılar süresinde yanıt vermemiş, davalı şirket temsilcisi yargılama sırasında davacı ile sulh olmak istediklerini, ödemelerin gemi bedelinden düşülmesi gerektiğini, zilyedliğin devredilmediğini, ödemelerdeki aksamanın geminin Nijerya’da alıkonulmasından kaynaklanıp, davacının gerekli girişimleri yapmadığını savunmuştur.
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, davalının finansal kiralamadan doğan borç taksitlerini süresinde ödemeyerek temerrüde düştüğü gibi, geminin zilyedliğini üçüncü kişiye devrettiği, davacının sözleşmeyi fesihte haklı olduğu, davacının geminin iadesini isteyebileceği gerekçesiyle, geminin satış bedelinin mahsubu ile bakiye 5.300.000 USD’nin dava tarihinden itibaren işleyecek % 20.50 faiziyle ödeme tarihindeki Merkez Bankası’nın döviz satış kuru karşılığı Türk Lirasının davalılardan tahsiline fazla isteğin reddine karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davalının aşağıdaki 2.ve 4., davacı vekilinin ( 3 ) nolu bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- Taraflar arasındaki finansal kiralama sözleşmesinde, davalının temerrüdü nedeniyle kiralananın iadesinin ne şekilde iade edileceği 30. maddesinde düzenlenip, aynı maddenin 3. fıkrasına göre, “”kiralanan, üzerinde takılı veya ilave edilmiş tüm ekler, parçalar, aksesuarlar ile birlikte, normal aşınma toleransı dahilinde iyi ve çalışır durumda ve sağlam olarak iade edileceği”” öngörülmüştür. Ne var ki geminin üçüncü kişiye satılması nedeniyle aynen iade olanağı kalmamıştır. Buna göre davacı ancak gemi bedelini talep edebilir. Ne var ki, davacıya ödenmesi gereken bedelin, geminin fatura tarihindeki değeri değil, iade yükümlülüğü tarihindeki ve sözleşmenin 30. maddesinin 3. fıkrasına göre belirlenecek olan değerdir. Mahkemece, bilirkişilerden ek rapor veya yeni bilirkişi raporu alınmak suretiyle, dava konusu geminin iade yükümlülüğünün doğduğu tarihteki değeri saptanmalı, satış bedeli bu miktardan düşülmeli ve davacı talebi de gözetilmek suretiyle fatura bedeli aşılmamak üzere hasıl olacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, fatura bedelinin aynen tahsiline karar verilmesi doğru değildir.
3- Öte yandan temerrüt faizinin, davalıya fesih ihbarının yapıldığı tarihten itibaren 5 işgünü sonrasına tekabül eden tarihten başlatılması gerekirken, faizin dava tarihinden yürütülmesi de doğru görülmemiştir.
4- Kabul şekline göre de, kiralananın aynen iade edilmemesi halinde, bedel iadesine yürütülecek faiz oranı yönünden taraflar arasındaki finansal kiralama sözleşmesinde herhangi bir hüküm bulunmadığından reeskont faizi yerine akdi faizin esas alınması doğru değilse de, davalı taraf savunma ve temyiz dilekçesinde faizin % 10.125 oranında olmasını kabul etmiş bulunması nedeniyle, hükmolunan alacağı davalının kabul ettiği oran aşılmamak suretiyle temerrüt faizi yürütülmesine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi de isabetli olmamıştır.
SONUÇ : Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle, tarafların temyiz itirazlarının reddine, 2 ve 4 nolu bentlerde açıklanan nedenlerle hükmün davalılar, 3 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı yararına ( BOZULMASINA ), ödedikleri temyiz peşin harçlarının istekleri halinde temyiz eden taraflara iadesine, 100.000.000 lira duruşma vekillik ücretinin taraflardan alınarak yekdiğerine verilmesine, 21.9.2000 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
6. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/2097
K. 2011/6770
T. 21.6.2011
• EV VE ZİYNET EŞYALARININ AYNEN İADESİ İSTEMİ ( Asıl İstek Aynen İade ve Dolayısıyla Mülkiyet Hakkına Dayalı İstihkak Davası Olup Zamanaşımı Söz Konusu Olamayacağından Dava Konusu Edilen Ev Eşyaları Yönünden İşin Esası İncelenerek Bir Karar Verilmesi Gerektiği )
• İSTİHKAK DAVASI ( Ev ve Ziynet Eşyalarının Aynen İadesi İstemi – Asıl İstek Aynen İade ve Dolayısıyla Mülkiyet Hakkına Dayalı İstihkak Davası Olup Zamanaşımı Söz Konusu Olamayacağından Dava Konusu Edilen Ev Eşyaları Yönünden İşin Esası İncelenerek Bir Karar Verilmesi Gerektiği )
• AYNEN İADE TALEBİ ( Eşyaların Aynen İadesi – İstek Mülkiyet Hakkına Dayalı İstihkak Davası Olup Zamanaşımı Söz Konusu Olamayacağından Dava Konusu Edilen Ev Eşyaları Yönünden İşin Esası İncelenerek Bir Karar Verilmesi Gerektiği )
1086/m.76
ÖZET : Uyuşmazlık, bir kısım ev ve ziynet eşyalarının aynen iadesine, mümkün olmadığı takdirde bedelinin tahsiline ilişkindir. Bir davada dayanılan maddi olguların hukuki nitelendirilmesini yapmak, uygulanacak yasa maddelerini bulmak ve uygulamak HMUK’nun 76. maddesi gereğince hakimin doğrudan görevidir. Davada asıl talep dava konusu eşyaların aynen iadesidir. Daha sonra belirtilen “aynen olmadıkları takdirde bedelinin tahsili” ibaresi asıl talep olan aynen iadenin bir uzantısı ve ikamesi konumundadır. Bedelinin tahsili ibarenin kullanılması aynen iade isteminin, başka bir deyişle ayın talebinin hukuki niteliğini etkileyip onu ortadan kaldırıcı, bölücü bir sonuç yaratıp ayrı bir istem şekline dönüştürmez. Sonuç olarak davadaki asıl istek aynen iade ve dolayısıyla mülkiyet hakkına dayalı istihkak davası olup zamanaşımı söz konusu olamayacağından dava konusu edilen ev eşyaları yönünden işin esası incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir.
DAVA : Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı eşya iadesi-alacak davasına dair karar davacı tarafından süresi içinde duruşmalı olarak temyiz edilmiş ancak davanın değeri itibariyle duruşmaya tabi olmadığından duruşma isteğinin reddine karar verildikten sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Uyuşmazlık, bir kısım ev ve ziynet eşyalarının aynen iadesine,mümkün olmadığı takdirde bedeli olan 7.000 TL’nin tahsiline ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmesi üzerine hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya kapsamına, toplanan delillere,mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verilmiş olmasına, takdirde de bir isabetsizlik bulunmamasına göre temyiz eden davacı vekilinin ziynet eşyalarına ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Davacı vekilinin ev eşyalarına ilişkin temyiz itirazlarına gelince;
Eşya iadesi davalarında eşyalar aynen mevcutsa, dava hakkı mülkiyete dayandığından Medeni Kanun’un 777 ve 778 ( 743 Sayılı Türk Kanunu Medenisi’nin 701 ve 702 ) maddelerinde yazılı şartlar oluşmadıkça zamanaşımına uğramaz. Davadaki istek, taraflar arasındaki evlilik bağı sebebiyle davalı koca elinde kalan eşyaların aynen, mevcut değilse bedelinin tahsiline yöneliktir. İstihkak davası, malın vasıtasız zilyetliğine sahip olmayan malikin doğrudan doğruya mülkiyet hakkına dayanarak “şey” üzerindeki zilyetliği haklı bir nedene dayanmayan kimseye açtığı hak edişi belirleyen bir eda davasıdır. Davanın sonunda taşınır mallarda teslime, taşınmaz mallarda ise tahliyeye bağlanan edaya karar verilir. İstihkak davası bir ayni hak olan mülkiyete dayandığından tipik bir ayın davasıdır. O nedenle zamanaşımından söz edilemez. Bir davada dayanılan maddi olguların hukuki nitelendirilmesini yapmak, uygulanacak yasa maddelerini bulmak ve uygulamak HMUK’nun 76. maddesi gereğince hakimin doğrudan görevidir. Davada asıl talep dava konusu eşyaların aynen iadesidir. Daha sonra belirtilen “aynen olmadıkları takdirde bedelinin tahsili” ibaresi asıl talep olan aynen iadenin bir uzantısı ve ikamesi konumundadır. Bedelinin tahsili ibarenin kullanılması aynen iade isteminin, başka bir deyişle ayın talebinin hukuki niteliğini etkileyip onu ortadan kaldırıcı, bölücü bir sonuç yaratıp ayrı bir istem şekline dönüştürmez. Sonuç olarak davadaki asıl istek aynen iade ve dolayısıyla mülkiyet hakkına dayalı istihkak davası olup zamanaşımı söz konusu olamayacağından mahkemece dava konusu edilen ev eşyaları yönünden işin esası incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün yukarda ( 2 ) No’lu bentte yazılı nedenlerle BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 21.06.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.