Abone Olmaksızın Kaçak Su Kullanımı
T.C.
YARGITAY
7. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/6987
K. 2010/548
T. 9.2.2010
• HAKSIZ FİİLDEN KAYNAKLANAN TAZMİNAT ( İtirazın İptali – Davacı Taraf Davalının Abone Olmaksızın Kaçak Kuyu Suyu Kullandığını Öne Sürdüğü/Davalıya Ait İşletmede İmalatta Kullanılan Kuyu Suyu Nedeniyle Su ve Atık Su Bedeline Hükmedilmemesinde İsabetsizlik Bulunmadığı )
• ABONE OLMAKSIZIN KAÇAK SU KULLANMA ( Davalıya Ait İşletmede İmalatta Kullanılan Kuyu Suyu Nedeniyle Su ve Atık Su Bedeline Hükmedilmemesinde İsabetsizlik Bulunmadığı – Haksız Fiilden Kaynaklanan Tazminat )
• KUYU SU KULLANMA ( Haksız Fiilden Kaynaklanan Tazminat – Davacı Taraf Davalının Abone Olmaksızın Kaçak Kuyu Suyu Kullandığını Öne Sürdüğü/Davalıya Ait İşletmede İmalatta Kullanılan Kuyu Suyu Nedeniyle Su ve Atık Su Bedeline Hükmedilmemesinde İsabetsizlik Bulunmadığı )
• ATIK SU BEDELİNDEN SORUMLULUK ( Çok Küçük Çaplı Boru İle de Olsa Atık Suların Uzaklaştırılması Konusunda Davacı Kurum Tarafından Verilen Hizmetlerden Yararlanarak Kanalizasyon Şebekesi Vasıtasıyla Binadan Uzaklaştırdığı Dikkate Alındığında Davalı Tarafın Atık Su Bedelinden Sorumlu Tutulması Gerektiği )
818/m.41
ÖZET : Dava, haksız fiilden kaynaklanan tazminat alacağının tahsili için başlatılan icra takibine karşı öne sürülen itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı taraf davalının abone olmaksızın kaçak kuyu suyu kullandığını öne sürmüştür. Davalıya ait işletmede imalatta kullanılan kuyu suyu sebebiyle su ve atık su bedeline hükmedilmemesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak, davalı tarafa ait işyerinde lavabo ve tuvalette kullanılan su sebebiyle oluşan atık suların çok küçük çaplı boru ile de olsa, atık suların uzaklaştırılması konusunda davacı kurum tarafından verilen hizmetlerden yararlanarak kanalizasyon şebekesi vasıtasıyla binadan uzaklaştırdığı dikkate alındığında, davalı tarafın atık su bedelinden sorumlu tutulması gerekir.
DAVA : Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay’ca incelenmesi davacı tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, dosyadaki belgeler okundu. Tetkik hakiminin açıklamaları dinlendi. Gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, haksız fiilden kaynaklanan tazminat alacağının tahsili için başlatılan icra takibine karşı öne sürülen itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, benimsenen uzman bilirkişi raporuna göre davanın reddine karar verilmiş ise de, varılan sonuç dosya içerisinde toplanan delillere ve yasal düzenlemelere uygun düşmemiştir.
Kendi taşınmazındaki kuyudan su çıkartarak kullanan kişinin fiili, kaçak su kullanma olarak değerlendirilemez. Ancak, kişinin binada kullanılan kuyu suyu kadar atık su ürettiği, atık suların uzaklaştırılması konusunda verilen hizmetlerden yararlanması ve atık suları kanalizasyon şebekesi vasıtasıyla binadan uzaklaştırması halinde, tarife ile belirlenen atık su bedelinden sorumlu tutulması gerekir.
Somut olaya gelince, davacı taraf davalının abone olmaksızın kaçak kuyu suyu kullandığını öne sürmüştür. Mahkemece, mahallinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış, bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen raporda, davalı tarafa ait işyerinde mermer kesme ve işletme makinelerinde kullanılan kuyu suyunun kimyasal arıtıma tabi tutulduktan sonra geri dönüşümlü olarak kullanıldığı, bu sebeple imalatta kullanılan su sebebiyle atık su oluşmadığı gibi bu suyun kanalizasyona da deşarj edilmediği, sadece işyerindeki lavabo ve tuvalette kullanılan atık suların çok küçük çaplı plastik bir boru ile kanalizasyon şebekesi vasıtasıyla binadan uzaklaştırdığı, bu sebeple işyerinde kullanılan kuyu suyu sebebiyle davalının su ve atık su bedelinden sorumlu tutulmaması gerektiği açıklanmış, mahkemece bu rapor benimsenerek davanın reddine karar verilmiştir. Davalıya ait işletmede imalatta kullanılan kuyu suyu sebebiyle su ve atık su bedeline hükmedilmemesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak, davalı tarafa ait işyerinde lavabo ve tuvalette kullanılan su sebebiyle oluşan atık suların çok küçük çaplı boru ile de olsa, atık suların uzaklaştırılması konusunda davacı kurum tarafından verilen hizmetlerden yararlanarak kanalizasyon şebekesi vasıtasıyla binadan uzaklaştırdığı dikkate alındığında, davalı tarafın atık su bedelinden sorumlu tutulması gerektiği kuşkusuzdur. Eksik araştırma ve soruşturma ile yetersiz bilirkişi raporu benimsenerek hüküm kurulamaz.
Hal böyle olunca, yukarda açıklanan hukuki ve maddi olgular göz önüne alınarak, dosya yeniden önceki bilirkişi kuruluna verilmeli, davalıya ait işyeri kayıtları incelenerek işyerinin büyüklüğü ve çalışan personel sayısı gibi unsurlar dikkate alınmak suretiyle işyerinde lavabo ve tuvalette kullanılan aylık ortalama atık su miktarının ve bulunacak atık su miktarına göre de davacının tahsilini istemekte haklı olduğu atık su bedelinin hesaplanması konusunda ek rapor alınmalı, daha sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir hüküm verilmelidir.
SONUÇ : Mahkemece, eksik araştırma ve soruşturma ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz, davacı tarafın temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde görüldüğünden kabulüyle hükümün BOZULMASINA, peşin ödenen 74,00 TL temyiz harcının istenmesi halinde davacı tarafa iadesine, 9.2.2010 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
7. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/1841
K. 2010/5533
T. 5.10.2010
• HAKSIZ FİİLDEN KAYNAKLANAN TAZMİNAT ( İtirazın İptali – Davacı Tarafın Abone Olmaksızın Su Tüketmesi Eyleminin Kaçak Su Tüketimi Olduğu ve Tutanak Tarihlerinde Yürürlükte Bulunan Yönetmelik Hükümlerine Göre Kaçak Su Bedeli Hesabı Yapılması Gerektiği )
• KAÇAK SU TÜKETİMİ ( Tutanak Tarihlerinde Yürürlükte Bulunan Yönetmelik Hükümlerine Göre Kaçak Su Bedeli Hesabı Yapılması Gerektiği – Haksız Fiilden Kaynaklanan Tazminat Alacağının Tahsili )
• ABONE OLMAKSIZIN SU TÜKETME ( Eylemin Kaçak Su Tüketimi Olduğu ve Tutanak Tarihlerinde Yürürlükte Bulunan Yönetmelik Hükümlerine Göre Kaçak Su Bedeli Hesabı Yapılması Gerektiği )
818/m.41
ÖZET : Dava, haksız fiilden kaynaklanan tazminat alacağının tahsili için başlatılan icra takibine karşı öne sürülen itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı taraf, davalının abone olmaksızın kaçak su kullandığının tespit edildiğini öne sürmüş, davalı taraf ise kaçak su tutanaklarının düzenlendiği adreste ticari faaliyette bulunmadığını, davaya konu yerle ilgisinin olmadığını savunarak husumet itirazında bulunmuştur. Yargılama sırasında davaya konu tutanakların tutulduğu işletmenin bulunduğu adreste kimin ve hangi tarihten itibaren faaliyette bulunduğu araştırılmamış, mahkemece zarar yönünden bilirkişi incelemesi yaptırılmış, bilirkişi tarafından düzenlenen raporda, davalı tarafından kullanılan kaçak su bedeli anılan yönetmelik hükümlerine göre ayrıca hesaplanmadan davacı tarafından davalıya tahakkuk ettirilen kaçak su fatura bedelleri esas alınarak, tutanak tarihlerinden takip tarihine kadar işlemiş faiz hesaplanarak belirlenmiş; mahkemece alınan bu rapor benimsenerek yazılı şekilde karar verilmiştir. Davacı tarafın abone olmaksızın su tüketmesi eyleminin kaçak su tüketimi olduğu ve tutanak tarihlerinde yürürlükte bulunan yönetmelik hükümlerine göre kaçak su bedeli hesabı yapılması gerekir.
DAVA : Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay’ca incelenmesi davalı F… Tarım Ürünleri Ltd. Şti. tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, haksız fiilden kaynaklanan tazminat alacağının tahsili için başlatılan icra takibine karşı öne sürülen itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece benimsenen bilirkişi raporuna göre davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve soruşturma, toplanan deliller hüküm vermeye yeterli değildir.
Alacak davalarında davalı olma sıfatı, alacağın borçlusuna, haksız fiillerde zarar sorumlularına aittir. Borçlu veya zarar sorumluları dışında üçüncü bir kişiye karşı dava açılması durumunda davanın sıfat yokluğu, bir başka deyişle husumet yönünden reddine karar verilmesi zorunludur.
Somut olaya gelince, davacı taraf, davalının abone olmaksızın kaçak su kullandığının tespit edildiğini öne sürmüş, davalı taraf ise kaçak su tutanaklarının düzenlendiği adreste ticari faaliyette bulunmadığını, davaya konu yerle ilgisinin olmadığını savunarak husumet itirazında bulunmuştur. Yargılama sırasında davaya konu tutanakların tutulduğu işletmenin bulunduğu adreste kimin ve hangi tarihten itibaren faaliyette bulunduğu araştırılmamış, mahkemece zarar yönünden bilirkişi incelemesi yaptırılmış, bilirkişi tarafından düzenlenen raporda, davalı tarafından kullanılan kaçak su bedeli anılan yönetmelik hükümlerine göre ayrıca hesaplanmadan davacı tarafından davalıya tahakkuk ettirilen kaçak su fatura bedelleri esas alınarak, tutanak tarihlerinden takip tarihine kadar işlemiş faiz hesaplanarak belirlenmiş; mahkemece alınan bu rapor benimsenerek yazılı şekilde karar verilmiştir. Davacı tarafın abone olmaksızın su tüketmesi eyleminin kaçak su tüketimi olduğu ve tutanak tarihlerinde yürürlükte bulunan yönetmelik hükümlerine göre kaçak su bedeli hesabı yapılması gerektiği kuşkusuzdur. Eksik araştırma ve soruşturma ile ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yasal düzenlemelere aykırı biçimde karar verilemez.
Hal böyle olunca, mahkemece yukarda açıklanan maddi ve hukuki olgular gözetilerek mahkemece; tutanak düzenlenen adreste davalının faaliyette bulunup bulunmadığı, faaliyette bulunuyor ise faaliyetin hangi tarihten itibaren başladığı ilgili Ticaret Sicil Müdürlüğü ve Vergi Dairesi Müdürlüğünden sorularak saptanmalı, kaçak su kullanma fiilinin kim tarafından işlendiği duraksamasız belirlenmeli, öncelikle husumet sorunu çözümlendikten sonra davanın esasına yönelik hüküm oluşturulmalı, kaçak su kullanma fiilinin davalı tarafından işlendiğinin tespiti halinde ise, dosya yeniden bilirkişiye verilerek bilirkişiden davacı kurumun davalı taraftan isteyebileceği kaçak su bedelinin tutanak tarihinde yürürlükte bulunan yönetmelik hükümlerine göre hesaplanması için bilirkişiden ek rapor alınmalı, davalının sorumlu tutulabileceği kaçak su bedeli ile takip tarihi itibarıyla istenebilecek işlemiş faiz miktarı duraksamasız belirlenmeli, daha sonra toplanan ve toplanacak deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
SONUÇ : Mahkemece, böylesine bir araştırma ve soruşturma yapılmaksızın, eksik araştırma ve soruşturma ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz, davalı tarafın temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde görüldüğünden kabulüyle hükümün BOZULMASINA, peşin ödenen 169,00 TL harcın istenmesi halinde davalı tarafa iadesine, 5.10.2010 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2006/13-723
K. 2006/684
T. 8.11.2006
• İTİRAZIN İPTALİ DAVASI ( Su Borcundan Kaynaklanan – Davacı İdare Tarafından Sunulan İş Emri Fotokopisinde Davalıya Ait Abone Bilgisinde Davalı Yerine Farklı Bir Abone Belirtildiği/Davalı Abonenin Dosyasının Eksiksiz Bir Şekilde Getirtileceği )
• ABONE KAYDI ( Su Borcundan Kaynaklanan İtirazın İptali Davası – Davacı İdare Tarafından Sunulan İş Emri Fotokopisinde Davalıya Ait Abone Bilgisinde Davalı Yerine Farklı Bir Abone Belirtildiği/Davalı Abonenin Dosyasının Eksiksiz Bir Şekilde Getirtileceği )
• SU BORCUNA İLİŞKİN İTİRAZIN İPTALİ DAVASI ( Davacı İdare Tarafından Sunulan İş Emri Fotokopisinde Davalıya Ait Abone Bilgisinde Davalı Yerine Farklı Bir Abone Belirtildiği – Davalı Abonenin Dosyasının Eksiksiz Bir Şekilde Getirtilmesi Gereği )
2004/m.67
ÖZET : İtirazın iptali davasında; uyuşmazlık aboneliğin aidiyetine ilişkindir. Davacı idare tarafından sunulan iş emri fotokopisinde davalıya ait abone bilgisinde davalı yerine farklı bir abone belirtilmiştir. Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü Abone İşleri Daire Başkanlığından abone dosyasının tamamı eksiksiz bir biçimde getirtilmelidir.
DAVA : Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 4.Tüketici Mahkemesince davanın reddine dair verilen 06.05.2005 gün ve 2005/9-320 sayılı kararın incelenmesi Davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 21.11.2005 gün ve 2005/11416-17158 sayılı ilamı ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, itirazın iptaline ilişkin olup, uyuşmazlığın düğümlendiği nokta aboneliğin aidiyetidir.
Gerek icra dosyasında gerek dava dosyası içinde 1097 abone nolu 10110003 abone kodlu Osman Kurt adına “Su Aboneliği Sözleşmesi” bulunmakta ise de Davacı idare tarafından sunulan iş emri fotokopisinde aynı abone numarası ve kodu yazılarak abone bilgisinde Över Apt ve Pasajı Yönt. yazılmış, ana saatin yerinde kalmak kaydıyla ( ana saat hidroforda kaldı ) açıklaması ile işlem yapıldığı anlaşılmıştır.
Abone dosyasından davacı yanca sadece bu iki belge ibraz edilmiş ise de delil olarak ta dayanılan “1097 nolu abone dosyasının” içinde yer alan tüm belgelerin incelenmesine gerek görülmüş; ancak ne aslı ne de onaylı örneğine dosya arasında rastlanmamıştır.
Davacı Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü Abone İşleri Daire Başkanlığından “1097 nolu abone dosyası”nın tamamının ( güvence makbuzları, yapılan tüm işlemler ) eksiksiz olarak okunaklı ve onaylı birer örneği veya aslının celbi ile evraka eklenmesi ve açıklanan eksik giderildikten sonra Yargıtay’a gönderilmesi için dosyanın mahkemesine geri çevrilmesi gerekir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle dosyanın mahalline GERİ ÇEVRİLMESİNE, 08.11.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2008/4990
K. 2008/7116
T. 22.5.2008
• GECİKME ZAMMI ( Su Aboneliğine İlişkin Alacağının Geç Ödenmesi Halinde Yasal Oranda Gecikme Faizi İstenebileceği – 6183 Sayılı Yasada Uygulanacağına Dair Bir Hüküm Bulunmadığı )
• TEMERRÜT FAİZİ VE ORANI ( 6183 Sayılı Yasada Belirlenen Gecikme Zammı Uygulanacağına Dair Bir Hüküm Bulunmadığı – Su Aboneliğine İlişkin Alacağının Geç Ödenmesi Halinde Yasal Oranda Gecikme Faizi İstenebileceği )
• ABONELİĞE İLİŞKİN ALACAK ( Su Aboneliği – Geç Ödenmesi Halinde Yasal Oranda Gecikme Faizi İstenebileceği )
6183/m.1
3095/m.2
ÖZET : 6183 Sayılı Yasada belirlenen gecikme zammı uygulanacağına dair bir hüküm bulunmamaktadır. Bu sözleşme nedeniyle 6183 Sayılı Yasada öngörülen gecikme cezası istenemez. Ancak çoğun içinde azı da vardır kuralı uyarınca bu aboneliğe ilişkin alacağının geç ödenmesi halinde yasal oranda gecikme faizi istenebilir. Mahkemece bu sözleşme nedeniyle davalının yasal oranda faiz isteyeceği kabul edilerek, bilirkişi incelemesi yapılmak suretiyle davacı alacağı belirlenerek bulunacak miktara hükmedilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına yönelik olarak verilen hükmün davacı avukatınca duruşmalı davalı avukatınca duruşmasız olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kâğıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vekili Avukat A.Ç. ile davalı vekili Avukat M.K.B.’nin gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, davalının muhtelif aboneliklerinde kullandığı su ve atıksu bedellerini ödemediğini tarifeler yönetmeliği uyarınca gecikme cezası ve KDV’sinin de ödenmesi gerektiğini ileri sürerek 330.223.811.963. TL asıl, 178.296.197.000. TL gecikme cezası 31.933.084.240. TL gecikme cezasının KDV’si olmak üzere toplam 540.453.093.203. TL’nin tahsilini istemiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, bilirkişi raporu ile belirlenen 161.993,95. YTL borcun yargılama sırasında ödenmiş olduğundan konusu kalmayan davada karar vermeye yer olmadığına karar verilmiş; hüküm, davacı ve davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının tüm, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Taraflar arasında düzenlenen dava konusu aboneliklere ilişkin abone sözleşmelerinden 213037 nolu abone sözleşmesinde ödemelerde gecikme olması halinde fatura bedeline 6183 Sayılı Yasada belirlenen gecikme zammı uygulanacağına dair bir hüküm bulunmamaktadır. Bu sözleşme nedeniyle 6183 Sayılı Yasada öngörülen gecikme cezası istenemez. Ancak çoğun içinde azı da vardır kuralı uyarınca bu aboneliğe ilişkin alacağının geç ödenmesi halinde yasal oranda gecikme faizi istenebilir. Mahkemece bu sözleşme nedeniyle davalının yasal oranda faiz isteyeceği kabul edilerek, bilirkişi incelemesi yapılmak suretiyle davacı alacağı belirlenerek bulunacak miktara hükmedilmesi gerekirken yanlış değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Birinci bent gereğince davacının tüm, davalının diğer temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, 500,00. YTL duruşma avukatlık parasının davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, aşağıda dökümü yazılan 0,90. YTL kalan harcın davacıdan alınmasına, 22.05.2008 gününde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2004/11858
K. 2005/7145
T. 24.6.2005
• ABONELİĞİN SONA ERDİRİLMESİ TALEBİ ( Başvurunun Suyun Muvakkaten Kapatılması Olduğu – Başvurunun Aboneliğin Feshi Sonucunu Doğuracağı Yönünde Görüş Bildiren Bilirkişi Raporunun Hükme Esas Alınması İsabetsiz Olduğu )
• İTİRAZ DİLEKÇESİ ( Başvurunun Suyun Muvakkaten Kapatılması Olduğu – Başvurunun Aboneliğin Feshi Sonucunu Doğuracağı Yönünde Görüş Bildiren Bilirkişi Raporunun Hükme Esas Alınması İsabetsiz Olduğu )
• SUYUN MUVAKKATEN KAPATILMASI OLAN BAŞVURU ( Başvurunun Aboneliğin Feshi Sonucunu Doğuracağı Yönünde Görüş Bildiren Bilirkişi Raporunun Hükme Esas Alınması İsabetsiz Olduğu )
2004/m.67
ÖZET : Uyuşmazlık davacı tarafından davalı idareye verilen 24.12.1998 tarihli dilekçenin aboneliğin sona erdirilmesi talebini içerip içermediği noktasında toplanmaktadır. Davacı vekilinin 11.8.2003 tarihli ilk bilirkişi raporuna yönelik olarak verdiği itiraz dilekçesinde davacının bu başvurusunun suyun muvakkaten kapatılması niteliğinde olduğu açıkça kabul edilmiştir. Mahkemece davacı vekilinin bu beyanı gözden kaçırılarak belirtilen başvurunun aboneliğin feshi sonucunu doğuracağı yönünde görüş bildiren ve olaya uygun düşmeyen bilirkişi raporunun hükme esas alınması ve açıklanan yönler araştırılmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
DAVA : Taraflar arasındaki menfi tesbit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkili şirketin davalının abonesi iken 24.12.1998 tarihinde başvurarak aboneliğin iptalini istediği, davalı tarafından abone isminin silinmesine karar verildiğini, buna rağmen taşınmazı kiralayan dava dışı kişinin kaçak su kullanım borcundan dolayı malik olan müvekkilinin sorumlu tutulduğunu ileri sürerek müvekkilinin davalıya 13.034.300.000.-TL. borçlu olmadığına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının 27.08.1999 tarihinde abone olduğunu, 03.03.2003 tarihine kadar hesap kesme veya devir işlemi yapılmadığını, kaçak su kullanımından dolayı davacı hakkında 05.12.2000 tarihli kaçak su zabtı düzenlendiğini beyan ederek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davacı hakkında düzenlenen kaçak su faturasının davacının davalıya hesap kesimi için başvurduğu tarihten sonraki tarihte düzenlendiği gerekçesi ile davanın kabulüne, davacının davalıya 13.034.300.000.-TL. borçlu olmadığına karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık davacı tarafından davalı idareye verilen 24.12.1998 tarihli dilekçenin aboneliğin sona erdirilmesi talebini içerip içermediği noktasında toplanmaktadır. Davacı vekilinin 11.08.2003 tarihli ilk bilirkişi raporuna yönelik olarak verdiği itiraz dilekçesinde davacının bu başvurusunun suyun muvakkaten kapatılması niteliğinde olduğu açıkça kabul edilmiştir. Mahkemece davacı vekilinin bu beyanı gözden kaçırılarak belirtilen başvurunun aboneliğin feshi sonucunu doğuracağı yönünde görüş bildiren ve olaya uygun düşmeyen bilirkişi raporunun hükme esas alınması ve açıklanan yönler araştırılmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre öteki temyiz nedenlerinin incelenmesine yer olmadığına,peşin harcın istek halinde iadesine, 24.06.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2009/13-461
K. 2009/495
T. 11.11.2009
• ABONELİK BULUNAN ADRESTE KULLANILAN KAÇAK SU BEDELİNİN TAHSİLİ ( Abonelik İlişkisinin Sözleşme Niteliğinde Olduğu – İtirazın İptali İsteminde Sözleşme İlişkisine Dayanıldığı Kabul Edilmeli ve Zamanaşımının Buna Göre Hesaplanması Gerektiği )
• İTİRAZIN İPTALİ ( Abonelik Bulunan Adreste Kullanılan Kaçak Su Bedelinin Tahsili İçin Yapılan Takipte Sözleşme İlişkisine Dayanıldığı Kabul Edilerek Zamanaşımının Buna Göre Hesaplanması Gerektiği )
• ZAMANAŞIMI ( Abonelik Bulunan Adreste Kullanılan Kaçak Su Bedelinin Tahsili İçin Yapılan Takipte Sözleşme İlişkisine Dayanıldığı Kabul Edilerek Hesaplanması Gerektiği )
• SÖZLEŞMEDEN KAYNAKLANAN UYUŞMAZLIK ( Abonelik İlişkisinin Sözleşme Niteliğinde Olduğu – İtirazın İptali İsteminde Sözleşme İlişkisine Dayanıldığı Kabul Edilmeli ve Zamanaşımının Buna Göre Hesaplanması Gerektiği )
818/m.60, 125, 126
ÖZET : Dava, aboneliğin bulunduğu adreste kaçak kullanılan su bedelinin tahsili için girişilen icra takibine yapılan itirazın iptali istemidir. Uyuşmazlık, zamanaşımı süresinin tespiti noktasında toplanmaktadır. Dosya kapsamından, kaçak su tutanaklarının düzenlendiği tarihten önce davacı ile davalı arasında abonelik ilişkisi kurulduğu, dava dilekçesinde de yine davalının aboneliğine dayanıldığı anlaşılmaktadır. Taraflar arasındaki abonelik ilişkisi, sözleşme niteliğindedir. Somut olayda davacı da sözleşme ilişkisine dayanarak zararının tazminini talep etmektedir. O halde sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlığın, haksız fiil kurallarına göre değil sözleşme hukuku çerçevesinde çözümlenmesi ve zamanaşımının da buna göre hesaplanması gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki “İtirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 6. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce davanın reddine dair verilen 14.12.2007 gün ve 2007/138 E.-412 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 26.1.2009 gün ve 2008/8694-2009/601 sayılı ilamı ile;
( … Davacı, abone olan davalının kaçak su kullandığını, tarife gereğince tahakkuk ettirilen borcun ödenmesi istenmesine rağmen ödemediğini, tahsili için yapılan icra takibine de haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptaline ve icra inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Davalı, alacağın zamanaşımına uğradığını savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, kaçak su kullanımının haksız fiil hükümlerine tabi olduğu gerekçesi ile zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dava, aboneliğin bulunduğu adreste kaçak kullanılan su bedelinin tahsiline ilişkin olup, kaçak su kullanımı aynı zamanda sözleşmeye aykırılık da teşkil ettiğinden zamanaşımı süresi B.K.’nun 125. maddesine göre 10 yıldır. Dava tarihi itibarı ile bu süre dolmadığına göre, mahkemece işin esasına girilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
2- Bozma nedenine göre davacının sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir… ),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, aboneliğin bulunduğu adreste kaçak kullanılan su bedelinin tahsili için girişilen icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davalı/borçlu K. Belediye Başkanlığı’nın 153199 Abone numarası ile … Parkı’nda su aboneliği bulunmakta olup; davacı/alacaklı ASKİ Genel Müdürlüğü tarafından anılan adreste tutulan 04.06.2005 tarihli kaçak su tutanağına dayanılarak, 19.02.2007 tarihinde davalı/borçlu aleyhine ilamsız icra takibine girişilmiş; borçlunun kaçak su bedeline ve faizine itirazı üzerine, itirazın iptali istemiyle 02.04.2007 tarihinde görülmekte olan dava açılmıştır.
Davacı kurum tarafından düzenlenen dava konusu kaçak su tutanağının da aralarında bulunduğu 174 adet kaçak su tutanağı ile ilgili hukuki ve cezai işlem yapılması için genel müdürlükçe 13.06.2005 tarihinde olur verilmiştir.
Mahkemece kaçak su kullanımının haksız fiil hükümlerine tabi olduğu benimsenmek suretiyle ve “13.06.2005 dava açmaya yetkili genel müdürlüğün öğrenme tarihi ile takibin yapıldığı 19.02.2007 tarihi arasında bir yıllık zamanaşımı süresinin geçtiği” gerekçesiyle “davanın zamanaşımı nedeniyle reddine” dair verilen karar; özel dairece yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş, yerel mahkemece direnme kararı verilmiştir.
Uyuşmazlık; aboneliğin bulunduğu adreste kaçak su kullanımının haksız fiil hükümlerine mi tabi olduğu yoksa sözleşmeye aykırılık mı teşkil ettiği, varılacak sonuca göre zamanaşımı süresinin ne olması gerektiği noktasında toplanmaktadır.
Bir hukuksal ilişkinin borç ilişkisi sayılabilmesi için, taraflarına ve konusuna ait iki unsura ihtiyaç bulunmaktadır. Bunlar; hukuki ilişkinin alacaklı ve borçludan oluşması; alacaklının ifasını talep yetkisine sahip olduğu, borçlunun ifa yükümlülüğü altına girdiği “edim” şeklinde ifade edilebilir.
Alacaklı, borç ilişkisinin aktif süjesi, borçlu ise, borç ilişkisinden doğan edimi ifayla yükümlü olan, kendisinden edimin ifası istenen kişidir.
Borç ilişkilerini düzenleyen Borçlar Kanunu’nda borcun kaynaklan; sözleşme, haksız fiil ve sebepsiz zenginleşme olarak gösterilmiştir. Sözleşme, iki tarafın hukuksal sonuca yönelik karşılıklı ve birbirine uygun irade açıklamalarıyla meydana gelen hukuksal ilişkidir. Haksız fiilin borç doğurmasının sebebi ise, kişinin iradesi dışında, kendisine yönelik hukuka aykırı bir eylemdir.
Bu genel açıklamalardan sonra, uyuşmazlığın çözümü için dava hakkı bakımından hakların yarışması kavramı irdelenmelidir.
Sözleşmeden doğan sorumluluk ile haksız eylem ( sözleşme dışı ) sorumluluğunun birlikte bulunmaları halinde, dava hakkı bakımından, hakların yarışması söz konusudur.
Zarar verici olay ( haksız fiil ), aynı zamanda taraflar arasındaki sözleşme ilişkisine aykırı ise, zarar gören bu sözleşme ilişkisine dayanarak zararının tazminini isteyebileceği gibi, zararını haksız fiile dayanarak da isteyebilir. Bunlardan birisi ile zararını tazmin ettiren alacaklının, bunu yapmakla, dayanabileceği diğer hukuki sebebi tüketmiş olacağı, izahtan varestedir.
Burada önemle vurgulanmalıdır ki, haksız eylemlerde kusurun ispatı davacıya ( zarar görene ) ait olduğu halde, akdi sorumlulukta kusurun varlığı karine olarak kabul edilir; davacı sadece davalı borçlu ile kendi arasında bir akdi ilişkinin varlığını ispatlamakla yetinecektir.
Akde dayanan davanın zamanaşımı süresi haksız fiile dayanan davanın zamanaşımı süresinden daha uzundur ( BK m. 60, m. 125-126 ). Zamanaşımı başlangıcına ilişkin genel hüküm niteliğindeki B.K.’nun 128. maddesine göre, zamanaşımı alacağın muaccel olduğu tarihte başlar. Buradaki “muacceliyet” kavramı, alacaklı tarafından talep ve dava edilebilir hale gelmiş olma anlamını taşıdığından, dolayısıyla, öncelikle doğmuş bir alacağın varlığı gerekir. Zamanaşımı süresinin işlemeye başlaması için, alacaklının talepte bulunma hakkının varlığını veya bunun muacceliyet kazandığını öğrenmesi şart değildir.
Buna karşılık yasa; haksız fiil, haksız iktisap gibi durumlarda, anılan kurala önemli istisnalar getirmiş ve zamanaşımı süresinin başlamasını sübjektif bir unsura; alacaklının belirli olguları öğrenmiş bulunması koşuluna bağlamıştır ( Andreas Von Tuhr, Borçlar Hukukunun Umumi Kısmı, Çeviren: Cevat Edege, C: 1-2, Olgaç Matbaası, Ankara 1983, sayfa: 697 ).
O halde hakların yarışması halinde, davacı zarar görenin bir akdi ilişkiye dayanmasında kendisi yönünden yarar bulunduğu gibi; yanşan iki haktan daha düşük hukuki değer karşısında üstün hukuki değere üstünlük verilmesi gerektiği kuşkusuzdur.
Somut olayda, dosyada mevcut belge kapsamlarından da anlaşılacağı üzere, kaçak su tutanaklarının düzenlendiği tarihten önce, davacı idare ile davalı Belediye
Başkanlığı arasında A … abone numarası ile abonelik ilişkisi başlatılmış, … … Parkına abonelik tesis edilmiştir. Taraflar arasında esasen abonelik sözleşmesi bulunduğu yönünde çekişme mevcut değildir. Davacı idare tarafından düzenlenen kaçak su tutanakları ve diğer yazışmalarda davalının aboneliği belirtildiği gibi, dava dilekçesinde yine, davalının aboneliğine dayanılmıştır.
Taraflar arasında kurulan abonelik ilişkisi, sözleşme niteliğinde olup, davacının bu sözleşme ilişkisine dayanarak zararının tazminini talep ettiği açıktır. O halde, sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlığın; haksız fiil kullarına göre değil, sözleşme hukuku çerçevesinde çözümlenmesi ve zamanaşımı süre ve başlangıcının buna göre belirlenmesi gerektiği kuşkusuzdur.
Hal böyle olunca; yerel mahkemece, alacağın Borçlar Kanunu’nun 125. maddesi uyarınca on yıllık zamanaşımına tabi bulunduğu ve dava tarihi itibariyle zamanaşımının dolmadığı göz önünde tutularak, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen özel daire bozma ilamına uyulmak suretiyle işin esasına girilmesi gerekirken; hatalı teşhis ve değerlendirme sonucu davanın zamanaşımı nedeniyle reddine dair önceki kararda direnilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının özel daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının iadesine, 11.11.2009 gününde oybirliği ile karar verildi.