Telefon, Su, Elektrik Gibi Aboneliklerle İlgili Yargıtay Kararları
T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/7917
K. 2011/3116
T. 10.3.2011
• ELEKTRİK KURUMUNA ÖDENEN MİKTARIN İSTİRDADI İSTEMİ ( Abonenin Abonelik Sözleşmesini İptal Ettirmediği Sürece Yani Abonelik Dönemindeki Elektrik Tüketim Bedelinden Sorumlu Olacağı )
• ABONELİK SÖZLEŞMESİ ( Kuruma Ödenen Miktarın İstirdadı İstemi – Abonenin Abonelik Sözleşmesini İptal Ettirmediği Sürece Yani Abonelik Dönemindeki Elektrik Tüketim Bedelinden Sorumlu Olacağı )
• ELEKTRİK TÜKETİM BEDELİNDEN SORUMLULUK ( Abonenin Abonelik Sözleşmesini İptal Ettirmediği Sürece Yani Abonelik Dönemindeki Elektrik Tüketim Bedelinden Sorumlu Olacağı – Kuruma Ödenen Miktarın İstirdadı İstemi )
818/m.61
ÖZET : Dava, davalı kuruma ödenen miktarın istirdadı istemine ilişkindir. Davacı abonenin, abonelik sözleşmesini iptal ettirmediği sürece yani abonelik dönemindeki elektrik tüketim bedelinden sorumlu olacağı kuşkusuzdur. Davacının, davalı kurumla arasındaki abonelik ilişkisinin devam ettiği ihtilafsızdır. Bu durumda mahkemece konusunda uzman yeni bir bilirkişiden iddia ve savunma çerçevesinde, yukarda belirtilen ilkeler de gözetilerek ayrıntılı incelemeyi içeren Yargıtay denetimine elverişli rapor alınıp, uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, bu yönler düşünülmeden yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir.
DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükümün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin maliki bulunduğu taşınmazı 1.9.2001 tarihli sözleşme ile kiraya verdiği Mehmet B.’un elektrik aboneliğini kendi üzerine almaması sebebiyle davalı tarafa yaptığı 22.7.2002 tarihli başvuru ile elektriğin kesilmesini talep etmesi üzerine yapılan tespitte taşınmazı kiracının kullandığının tespit edildiği ve kiracı ile davalı arasında yapılan sözleşme ile kiracının 29.1.2003 tarihine kadar olan borçları üstlendiği ve borçların taksitlendirildiğini, kiracı Mehmet B.’la kira ilişkisinin sona ermesinden sonra taşınmazın Hüseyin U.’a kiraya verildiğini ve davalı tarafın bu kiracıyla borçların ödenmemesi sebebiyle sözleşme yapmaktan kaçındığını, yeni kiracı ile sözleşme yapılabilmesi için müvekkilinin toplam 6.586.00,-TL’yi ödediğini, müvekkilinin ve diğer kat maliklerinin işyerinin bulunduğu binanın yıkılarak yerine bina inşa edilmesi hususunda anlaşarak yıkım çalışmalarına başladığını, binanın yıkımı için zorunlu olan Bedaş ile ilişik kesme yazısının işyerine ait tesisat borcunun ödenmediği gerekçesiyle davalı tarafından verilmediğini, sözkonusu borcun kiracı Mehmet B.’a ait olup, davalı idarenin Mehmet B. aleyhine icra takipleri başlattığını, müvekkilinin ilişik belgesi alabilmek için zorunlu olarak ihtirazi kayıtla 13.12.2007 tarihinde 13.221.81.-TL ödediğini iddia ederek toplam 19.807.81.-TL’nin ödeme tarihleri itibariyle işleyecek ticari faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevabında, davacı abonenin kullanılan elektrik bedelinden sözleşmenin tarafı olarak sorumlu olduğunu, kiracının eski borçları üstlenerek takside bağlaması ve akabinde kendi adına sözleşme yapmasının eski abone davacıyı sorumluluktan kurtarmayacağı, davaya konu olayda borcun naklinin sözkonusu olmadığını, alacaklı olarak borcun nakline muvafakatleri olmadığını, sadece borcu üstlenmek isteyen şahsın dilekçesi doğrultusunda taksitlendirme işlemi yaptıklarını, ayrıca davacı talebinin zamanaşımına uğradığını, davacıya zorla herhangi bir ödeme yaptırılmadığını, davacının kendi işini yapabilmek için borcu ödediğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre davacı abonenin, abonelik sözleşmesinin kiracı ile yapılabilmesi için kiracısı tarafından ödenmeyen elektrik bedellerini zor altında ödediği, davacının haksız yere kendisinden tahsil edilen miktarları istirdada hakkı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, davalı kuruma ödenen 19.807.81.-TL’nin istirdadı istemine ilişkindir.
Davacı abonenin, abonelik sözleşmesini iptal ettirmediği sürece yani abonelik dönemindeki elektrik tüketim bedelinden sorumlu olacağı kuşkusuzdur. Davacının, davalı kurumla arasındaki abonelik ilişkisinin 29.1.2003 tarihine kadar devam ettiği ihtilafsızdır. Bu durumda mahkemece konusunda uzman yeni bir bilirkişiden iddia ve savunma çerçevesinde, yukarda belirtilen ilkeler de gözetilerek ayrıntılı incelemeyi içeren Yargıtay denetimine elverişli rapor alınıp, uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, bu yönler düşünülmeden yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle kararın davalı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istenmesi halinde iadesine, 10.3.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/3610
K. 2010/722
T. 28.1.2010
• MENFİ TESPİT İSTEMİ ( Davacı Abonenin Kiracı Olarak Bulunduğu İşyerini Tahliye Ederken Abonelik Sözleşmesini İptal Ettirmediği ve 3. Şahısların Kullanmasına Müsaade Ettiği Tahakkuk Ettirilen Elektrik Bedellerinin Ödenmediği ve Davacının Davalı Kuruma Borcu Olduğu Gerekçesiyle Davanın Reddi Gerektiği )
• ABONELİK SÖZLEŞMESİ ( Menfi Tespit İstemi – Davacı Sözleşmeyi İptal Ettirmediği ve 3. Şahısların Kullanmasına Müsaade Ettiği Tahakkuk Ettirilen Elektrik Bedellerinin Ödenmediği ve Davacının Davalı Kuruma Borcu Olduğu Gerekçesiyle Davanın Reddi Gerektiği )
• ELEKTRİK BEDELLERİNİN ÖDENMEMESİ ( Menfi Tespit İstemi – Davacı Abonenin Kiracı Olarak Bulunduğu İşyerini Tahliye Ederken Abonelik Sözleşmesini İptal Ettirmediği ve 3. Şahısların Kullanmasına Müsaade Ettiği Tahakkuk Ettirilen Elektrik Bedellerinin Ödenmediği ve Davacının Davalı Kuruma Borcu Olduğu Gerekçesiyle Davanın Reddi Gerektiği )
2004/m.72
ÖZET : Dava, menfi tespit istemidir. Mahkemece bilirkişi raporuna göre davacı abonenin kiracı olarak bulunduğu işyerini tahliye ederken abonelik sözleşmesini iptal ettirmediği, üçüncü şahısların kullanmasına müsaade ettiği tahakkuk ettirilen elektrik bedellerinin ödenmediği, davacının davalı kuruma borcu olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi isabetlidir.
DAVA : Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükümün süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, mülkiyeti dava dışı F. K.’e ait işyerini, Ağustos/2002 tarihinde tahliye etmek suretiyle mülkiyet sahibine borçsuz olarak teslim ettiğini, ancak adına kayıtlı elektrik sözleşmesini iptal ettirmeyi unuttuğunu, daha sonraki kiracının kullandığı elektrik tüketimi ile ilgili borçları ödemediğini, tahakkuk eden elektrik borcundan dolayı oturmakta bulunduğu meskenin elektrik sayacının davalı kurumca söküldüğünü, kendine ait olmayan borçtan dolayı mağdur olduğunu iddia ederek borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevabında, Beyoğlu Mahkemelerinin yetkili olduğunu, müvekkilinin halen abonesi olan davacının aboneliğe konu işyerinde kullanılan elektrik bedelinden sorumlu olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna göre davacı abonenin kiracı olarak bulunduğu işyerini tahliye ederken abonelik sözleşmesini iptal ettirmediği, üçüncü şahısların kullanmasına müsaade ettiği tahakkuk ettirilen elektrik bedellerinin ödenmediği, davacının davalı kuruma borcu olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
SONUÇ : Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacının yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükümün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, 28.1.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/5289
K. 2005/10193
T. 16.6.2005
• İTİRAZIN İPTALİ DAVASI ( Doğal Borcunun Ana Parasını Ödeyen Davalı Aleyhine Gecikme Zammı ve KDV Alacağı için Başlatılan İcra Takibine Vaki İtiraz Nedeniyle )
• GECİKME ZAMMI ( Taraflar Arasında Bir Abonelik Sözleşmesi Bulunmaması ve 6183 Sayılı Yasada Gösterilen Oranda Gecikme Zammı Uygulanacağına Dair Bir Kararlaştırma Olmaması Nedeniyle Gecikme Cezasına İlişkin Taleplerin Reddinin Gerekmesi )
• ABONELİK SÖZLEŞMESİ ( Taraflar Arasında Bu Şekilde Bir Sözleşme Olmaması ve EGO İdaresini Kuruluş Yasasında da Bu Konuda Bir Hüküm Bulunmaması Nedeniyle Gecikme Zammına İlişkin Taleplerin Reddinin Gerekmesi )
• YASAL FAİZ ( Takibin Gecikme Zammı ve KDV Üzerinden Yapıldığ ve Dava İtirazın İptali Davası Olduğuna Göre Yasal Faiz Üzerinden Karar Verilmesinin Usul ve Yasaya Aykırı Olması )
2004/m.67
ÖZET : Taraflar arasında bir abonelik sözleşmesi bulunmamaktadır. 6183 sayılı yasada gösterilen oranda gecikme zammı uygulanacağına dair bir kararlaştırma da yoktur. Davacının kuruluş yasasında da bu konuda bir hüküm bulunmamaktadır. Bu Nedenle gecikme cezasına ilişkin taleplerin reddine karar verilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, EGO idaresi, doğalgaz borcunun ana parasını ödeyen davalı aleyhine gecikme zammı ve KDV alacağı için icra takibi başlattığını, davalının haksız itiraz ettiğini öne sürerek itirazın iptaline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, 6183 sayılı yasaya göre gecikme zammı istenemeyeceğini bildirerek, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece 20.967.372.597 Tl. üzerinden itirazın iptaline dair verilen kararın Dairemizce bozulması üzerine bozmaya uyularak, davanın 5.941.050.265 Tl.üzerinden kabulü ile bu miktar üzerinden itirazın iptaline karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davacı EGO, 20.977.721.120 Tl gecikme zammı ve KDV alacağının tahsili için icra takibi başlatmıştır. Davalı borcun tamamına itiraz etmiş, davacı tarafından itirazın iptali davası açılmıştır. Taraflar arasında bir abonelik sözleşmesi bulunmamaktadır. 6183 sayılı yasada gösterilen oranda gecikme zammı uygulanacağına dair bir kararlaştırma da yoktur. Davacının kuruluş yasasında da bu konuda bir hüküm bulunmamaktadır. Mahkemece verilen birinci karar da, Dairemizce bu gerekçe ile gecikme cezasına ilişkin taleplerin reddine karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozulmuş; mahkemece bozmaya uyulduğu halde bu defa da yasal faiz 5.941.050.265 Tl. Üzerinden dava kabul edilmiştir. Takip gecikme zammı ve KDV üzerinden yapıldığı ve dava itirazın iptali davası olduğuna göre yasal faizi üzerinden karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Birinci bentte açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının reddine, ikini bentte açıklanan gerekçe ile temyiz olunan kararın davalı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 16.6.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
7. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/5285
K. 2010/856
T. 23.2.2010
• HAKSIZ FİİLDEN KAYNAKLANAN MADDİ TAZMİNAT (Taraflar Arasında Abonelik Sözleşmesi Bulunmayıp Davaya Konu Alacağın Bir Kısmının Kaçak Su Kullanımından Kaynaklandığı – Davacının Kaçak Su Bedeli Alacağının Geç Ödenmesi Nedeniyle Gecikme Zammı Uygulanmasını İsteme Hakkı Bulunmadığı)
• GECİKME ZAMMI ( Taraflar Arasında Abonelik Sözleşmesi Bulunmayıp Davaya Konu Alacağın Bir Kısmının Kaçak Su Kullanımından Kaynaklandığı – Davacının Kaçak Su Bedeli Alacağının Geç Ödenmesi Nedeniyle Gecikme Zammı Uygulanmasını İsteyemeyeceği )
• ABONELİK SÖZLEŞMESİ ( Taraflar Arasında Bulunmayıp Davaya Konu Alacağın Bir Kısmının Kaçak Su Kullanımından Kaynaklandığı – Davacının Kaçak Su Bedeli Alacağının Geç Ödenmesi Nedeniyle Gecikme Zammı Uygulanmasını İsteyemeyeceği )
• KAÇAK SU BEDELİ ALACAĞI ( Davaya Konu Alacağın Bir Kısmının Kaçak Su Kullanımından Kaynaklandığı – Davacının Kaçak Su Bedeli Alacağının Geç Ödenmesi Nedeniyle Gecikme Zammı Uygulanmasını İsteyemeyeceği )
• TEMERRÜT FAİZİ ( Dava Dilekçesinde Gecikme Cezası Olarak Açıklanan İstemin B.K’nun 101. Md.si Hükmünde Belirtilen Gecikme ( Temerrüt ) Faizi Olduğunun Kabulü Gerektiği )
818/m.41,101
ÖZET : Dava, haksız fiilden kaynaklanan maddi tazminat alacağının tahsili istemine ilişkindir. Taraflar arasında abonelik sözleşmesi bulunmayıp davaya konu alacağın bir kısmının kaçak su kullanımından kaynaklandığı gözetildiğinde davacının kaçak su bedeli alacağının geç ödenmesi sebebiyle 6183 Sayılı Kanuna göre gecikme zammı uygulanmasını isteme hakkı bulunmadığı, bu sebeple dava dilekçesinde gecikme cezası olarak açıklanan istemin Borçlar kanununun 101. maddesi hükmünde belirtilen gecikme ( temerrüt ) faizi olduğunun kabulü gerektiği kuşkusuzdur.
Dosyanın yeniden aynı ya da başka bir bilirkişiye verilmesi alacağın bir kısmının abone sözleşmesi gereğince tahakkuk ettirilen tüketim fatura bedeli, bir kısmının da kaçak su bedeli olduğu, gecikme zammının ancak tüketim faturasından kaynaklanan alacak için uygulanabileceği, kaçak su bedeli olan alacak için ise tarafların tacir oldukları gözetilerek avans faizi oranlarına göre gecikme ( temerrüt ) faizi hesaplanması gerekir.
DAVA : Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay’ca incelenmesi davacı ve davalılardn Y… Eğitim ve Yayıncılık Tic. A.Ş tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, dosyadaki belgeler okundu. Tetkik hakiminin açıklamaları dinlendi. Gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, haksız fiilden kaynaklanan maddi tazminat alacağının tahsili istemine ilişkindir.
1-)İddia ve savunmaya, duruşma tutanaklarına yansıyan bilgi ve belgelere, bu yolla saptanan dava niteliğine, özellikle iddia ve savunmanın kıymetlendirilmesi yönünden bilgilerine başvurulan ve hükme dayanak yapılan uzman bilirkişi raporunun niteliği, içeriği ve dosya kapsamında toplanıp değerlendirilen delillere, delillerin takdir, tahlil ve tartışımına ilişkin hükümde gösterilen gerekçelere göre davacı tarafın tüm, davalı Y… Eğitim ve Yayıncılık Tic. A.Ş.nin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının REDDİNE, alınması gereken 17,15 TL harcın mahsubu ile fazla ödenen 204,85 TL harcın istenmesi halinde davacı tarafa iadesine,
2-)Davalı Y… Eğitim ve Yayıncılık Tic. A.Ş.’nin hükmedilen miktara ve kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarına gelince:
Toplanan delillerden davacı tarafın aboneliği başkasına ait, ancak davalı tarafın fiili kullanımında bulunan su şebekesinden bedeli ödenmeksizin tüketilen su ve kaçak su bedellerinin tahsili istemiyle görülen davanın açıldığı, yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunda faturaya bağlanan su ve kaçak su tüketim bedellerinin doğru olarak hesaplandığı, ne var ki kaçak su bedeli olarak hesaplanan asıl alacağa, davacı idarenin istemi gibi gecikme zammı yürütüldüğü mahkemece de benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulü ne karar verildiği anlaşılmaktadır.
Taraflar arasında abonelik sözleşmesi bulunmayıp davaya konu alacağın bir kısmının kaçak su kullanımından kaynaklandığı gözetildiğinde davacının kaçak su bedeli alacağının geç ödenmesi sebebiyle 6183 Sayılı Kanuna göre gecikme zammı uygulanmasını isteme hakkı bulunmadığı, bu sebeple dava dilekçesinde gecikme cezası olarak açıklanan istemin Borçlar Kanununun 101. maddesi hükmünde belirtilen gecikme ( temerrüt ) faizi olduğunun kabulü gerektiği kuşkusuzdur.
Hal böyle olunca, dosyanın yeniden aynı yada başka bir bilirkişiye verilmesi alacağın bir kısmının abone sözleşmesi gereğince tahakkuk ettirilen tüketim fatura bedeli, bir kısmının da kaçak su bedeli olduğu, gecikme zammının ancak tüketim faturasından kaynaklanan alacak için uygulanabileceği, kaçak su bedeli olan alacak için ise tarafların tacir oldukları gözetilerek avans faizi oranlarına göre gecikme ( temerrüt ) faizi hesaplanması gerektiği hususu bilirkişiye hatırlatılarak davacının dava tarihine kadar istemekte haklı olduğu asıl alacak, gecikme zammı, gecikme zammının KDV’si ve gecikme ( temerrüt ) faizi miktarları bilirkişiye hesaplatılması, daha sonra yalnızca asıl alacaklara dava tarihinden itibaren gecikme zammı ve gecikme faizi yürütülecek şekilde hüküm oluşturulması gerekirken yetersiz bilirkişi raporu benimsenerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olduğu gibi davalılar arasında müteselsil sorumluluk bulunmadığı ve davanın da kısmen kabulüne karar verildiği dikkate alındığında hükmedilecek vekalet ücreti, harç ve yargılama giderlerinin her bir davalı yönünden sorumlu oldukları miktar için ayrı ayrı belirlenmesi, yine kendisini vekil ile temsil ettiren davalı Y… Eğitim ve Yayıncılık Tic. A.Ş. yararına da davanın kısmen reddedilen bölümü üzerinden vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması dahi isabetsiz,
SONUÇ : Davalı Y… Eğitim ve Yayıncılık Tic. A.Ş.’nin temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde görüldüğünden kabulüyle hükümün BOZULMASINA, peşin ödenen 199.00 TL harcın istenmesi halinde temyiz eden davalı tarafa iadesine, 23.2.2010 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2008/14183
K. 2009/4128
T. 26.3.2009
• TESPİT DAVASI ( Sözleşmede Abonenin Aboneliğinin Tek Taraflı Olarak Başkasına Devir Edebileceğine Dair Bir Kararlaştırma Bulunmadığı – Öyle Olunca Her Şeyden Önce Davacı Davalının Oluru Olmadan Abonelik Sözleşmesini Başkasına Devir Edemeyeceği )
• ABONELİK SÖZLEŞMESİ ( Tespit Davası – Sözleşmede Abonenin Aboneliğinin Tek Taraflı Olarak Başkasına Devir Edebileceğine Dair Bir Kararlaştırma Bulunmadığı/Her Şeyden Önce Davacı Davalının Oluru Olmadan Abonelik Sözleşmesini Başkasına Devir Edemeyeceği )
• SÖZLEŞMENİN DEVRİ ( Davacı İle Davalı Arasındaki Abonelik Sözleşmesi İki Tarafa Hak ve Borç Doğuran Bir Sözleşme Olduğu – Davacı Davalının Oluru Olmadan Abonelik Sözleşmesini Başkasına Devir Edemeyeceği )
818/m.19
ÖZET : Dava, davacı ile davalı arasında tesis edilen tarımsal sulama amaçlı elektrik satışına ilişkin sözleşmenin iptali ile, davacının devir ettiğini bildirdiği diğer davalı adına devir ve tesis talebiyle açılmıştır. Davacı ile davalı arasındaki abonelik sözleşmesi iki tarafa hak ve borç doğuran bir sözleşmedir. Sözleşmede abonenin, aboneliğinin tek taraflı olarak başkasına devir edebileceğine dair bir kararlaştırma bulunmamaktadır. Öyle olunca her şeyden önce davacı, davalının oluru olmadan abonelik sözleşmesini başkasına devir edemez.
DAVA : Taraflar arasındaki tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalılar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, davalı elektrik idaresinin tarımsal sulama abonesi olduğunu, taşınmazını sattığını ve sulama aboneliğini de diğer davalıya noterde düzenlenen 20.5.2003 tarihli sözleşme ile devir ettiği halde, bu davalının aboneliği üzerine almadığı gibi, davalı elektrik idaresinde adına olan aboneliği iptal ile diğer davalı adına tesis etmediğini bildirip, adına olan aboneliğin iptali ile davalı H. adına devrine karar verilmesini istemiştir.
Davalı M., davacının borcunu kapatıp gerekli evraklarda ikmal edilerek, davacı ve devir edeceğini bildirdiği diğer davalı başvurduğunda abone devri yapılabileceğini bildirerek davanın reddini istemiştir.
Davalı H. davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece davanın kabulüne, davacı ile davalı M. arasındaki tarımsal sulama aboneliğinin iptaline, 20.5.2003 tarihinden itibaren davalı H. adına devir ve kaydına karar verilmiş; hüküm, davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, davacı ile davalı M. arasında tesis edilen 24.7.1998 tarihli, tarımsal sulama amaçlı elektrik satışına ilişkin sözleşmenin iptali ile, davacının devir ettiğini bildirdiği diğer davalı adına devir ve tesis talebiyle açılmıştır. Davacı ile davalı M. arasındaki abonelik sözleşmesi iki tarafa hak ve borç doğuran bir sözleşmedir. Sözleşmede abonenin, aboneliğinin tek taraflı olarak başkasına devir edebileceğine dair bir kararlaştırma bulunmamaktadır. Öyle olunca her şeyden önce davacı, davalı M.’nin oluru olmadan abonelik sözleşmesini başkasına devir edemez. Aboneliğini devir ettiğini bildirdiği davalı H. ile yaptığı sözleşme davalı M.’yi bağlamaz. Davacının usulüne uygun olarak davalı M.’ye başvurup aboneliğine son verdirmesi, davalı H.in de yine davalı M.’a başvurup, gerekli belge ve evrakları tamamlayarak abone olması gerekir. Davacı davalı M.’a başvurup aboneliğinin iptal edilmesini istediğini de iddia ve ispat edememiştir. Öyle olunca davanın reddine karar verilmesi gerekirken, açıklanan hususlar gözardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanana nedenlerle kararın temyiz eden davalılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine, 26.03.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
7. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/855
K. 2010/2558
T. 27.4.2010
• BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİ (Davacı İle Davalı Arasında Abonelik Sözleşmesinin İmzalandığı ve Davacının Güvence Bedelini de Yatırdığı ve Sayacı Taktırdığı Belirlendiğine Göre Taraflar Arasında Borç Doğuran İşlem Niteliğindeki Sözleşme İlişkisinin Kurulduğu – Bilirkişiden Ek Rapor Alınarak Alacak Miktarının Hesaplanması Gerektiği)
• ABONELİK SÖZLEŞMESİ (Borçlu Olmadığının Tespiti – Davacının Güvence Bedelini de Yatırdığı ve Sayacı Taktırdığı Belirlendiğine Göre Taraflar Arasında Borç Doğuran İşlem Niteliğindeki Sözleşme İlişkisinin Kurulduğu/Bilirkişiden Ek Rapor Alınarak Alacak Miktarının Hesaplanması Gerektiği)
• ATIK SU BEDELİNDEN SORUMLULUK (Davacının İşyerinde Kullandığı ve Davalı İdareye Ait Kanalizasyon Şebekesine Deşarj Ettiği Atık Su Bedelinden Cezalı Olarak Sorumlu Tutulamayacağı Dikkate Alınıp Yönetmelikteki Esasları da Değerlendirilerek Alacağın Miktarı Yönünden Bilirkişiden Ek Rapor Alınması Gerektiği)
818/m.41
ÖZET : Dava, haksız fiilden kaynaklanan ve istenen miktarda borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece kullanılan atık su bedelinin hesaplanması için bilirkişi incelemesi yaptırılmış, uzman bilirkişi tarafından düzenlenen raporda, davacı tarafın kullandığı kaçak atık su bedelini 6 kat cezalı bedel üzerinden ödemesi gerektiği açıklanmış , mahkemece alınan bu bilirkişi raporu benimsenerek yazılı şekilde karar verilmiştir. Dosya içeriğindeki belgelere ve yayınlanan yönetmeliğe aykırı olarak düzenlenmiş yetersiz bilirkişi raporu benimsenerek hüküm verilemez. Ayrıca, davacı ile davalı arasında abonelik sözleşmesinin imzalandığı, davacının güvence bedelini de yatırdığı, sayacı taktırdığı belirlendiğine göre taraflar arasında borç doğuran işlem niteliğindeki sözleşme ilişkisinin kurulduğunun kabulü gerekir. Sayacın idareye kaydettirilmesi ve suyun kayıtlı sayaçtan geçirilerek kullanılması sözleşmenin ifası ile ilgili bir husus olup, sözleşme ilişkisinin kurulabilmesi için kurucu bir unsur değildir.
Mahkemece açıklanan hukuki olgular dikkate alınarak davacının işyerinde kullandığı ve davalı idareye ait kanalizasyon şebekesine deşarj ettiği atık su bedelinden cezalı olarak sorumlu tutulamayacağı dikkate alınıp yönetmelikteki esaslar da değerlendirilerek alacağın miktarı yönünden bilirkişiden ek rapor alınmalı veya alacak miktarı mahkemece hesaplanmalı, daha sonra toplanan deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
DAVA : Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay’ca duruşmalı olarak incelenmesi istenilmekle, duruşma için tebliğ edilen 20.4.2010 günü belirlenen saatte Eğitim Sağlık ve Kültür Derneği … … Sağlık Tıp Merkezi İşletmesi adına başkan U. D. vekili geldi. Gelenin huzuru ile duruşmaya başlandı. Duruşmada hazır bulunan tarafın sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. Tetkik Hakiminin raporu okundu. Dosyadaki belgeler incelendi. Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendi. Gereği görüşüldü:
KARAR : 1-)Dava, haksız fiilden kaynaklanan ve istenen miktarda borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
İddia ve savunmaya, duruşma tutanaklarına yansıyan bilgi ve belgelere, bu yolla saptanan dava niteliğine ve özellikle iddia ve savunmanın kıymetlendirilmesi yönünden bilgilerine başvurulan ve hükme dayanak yapılan uzman bilirkişi raporunun niteliği, içeriği ve dosya kapsamında toplanıp değerlendirilen delillere, delillerin takdir, tahlil ve tartışımına ilişkin hükümde gösterilen gerekçelere göre davalı tarafın tüm, davacı tarafın yerinde görülmeyen ve aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının REDDİNE, peşin ödenen 1.146,20 TL harcın mahsubu ile eksik ödenen 3.666,38 TL harcın davalı taraftan alınmasına,
2-)Davacı tarafın cezalı atık su bedeline yönelik temyiz itirazlarına gelince; mahkemece davacının atık su bedelinden cezalı olarak sorumlu olduğu kabul edilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, varılan sonuç dosya kapsamında toplanan delillere ve yasal düzenlemelere uygun düşmemiştir.
ASKİ Genel Müdürlüğünce yayımlanan ve tutanak tarihinde yürürlükte bulunan “Tarifeler Yönetmeliği”nin 59. maddesinin (a)bendi hükmünde, kaçak su kullananlar hakkında saptanabilmişse o tarihten, saptanamamış ise 3 aydan beri; konutlarda daire başına ayda 10 m3 su tüketildiği varsayılarak saptama tarihindeki konut tarifesinin altı katı cezası ile birlikte normal su bedelinin tahsil edileceği düzenlenmiş atık su bedeli için cezalı yaptırım öngörülmemiştir.
Somut olaya gelince, davalı taraf davacının abone olmaksızın kaçak su kullandığının tespit edildiğini öne sürmüştür. Mahkemece kullanılan atık su bedelinin hesaplanması için bilirkişi incelemesi yaptırılmış, uzman bilirkişi tarafından düzenlenen raporda, davacı tarafın kullandığı kaçak atık su bedelini 6 kat cezalı bedel üzerinden ödemesi gerektiği açıklanmış , mahkemece alınan bu bilirkişi raporu benimsenerek yazılı şekilde karar verilmiştir. Dosya içeriğindeki belgelere ve yayınlanan yönetmeliğe aykırı olarak düzenlenmiş yetersiz bilirkişi raporu benimsenerek hüküm verilemez. Ayrıca, davacı ile davalı arasında abonelik sözleşmesinin imzalandığı, davacının güvence bedelini de yatırdığı, sayacı taktırdığı belirlendiğine göre taraflar arasında borç doğuran işlem niteliğindeki sözleşme ilişkisinin kurulduğunun kabulü gerekir. Sayacın idareye kaydettirilmesi ve suyun kayıtlı sayaçtan geçirilerek kullanılması sözleşmenin ifası ile ilgili bir husus olup, sözleşme ilişkisinin kurulabilmesi için kurucu bir unsur değildir.
Hal böyle olunca, mahkemece açıklanan hukuki olgular dikkate alınarak davacının işyerinde kullandığı ve davalı idareye ait kanalizasyon şebekesine deşarj ettiği atık su bedelinden cezalı olarak sorumlu tutulamayacağı dikkate alınıp yönetmelikteki esaslar da değerlendirilerek alacağın miktarı yönünden bilirkişiden ek rapor alınmalı veya alacak miktarı mahkemece hesaplanmalı, daha sonra toplanan deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
SONUÇ : Mahkemece, davacının su abonesi olduğunun tespitine talebinin de kabulüne karar verilmesi gerekirken bu istemin reddine karar verilmesi isabetsiz olduğu gibi, atık su bedeli yönünden yönetmelik hükümlerine aykırı düşen bilirkişi raporu esas alınarak yazılı şekilde hüküm kurulması dahi isabetsiz, davacı tarafın temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde görüldüğünden kabulü hükümün BOZULMASINA, peşin ödenen 82,80 TL harcın istenmesi halinde davacı tarafa iadesine, Yargıtay duruşmasında kendisini vekil ile temsil ettiren davacı taraf yararına takdir ve tespit olunan 750,00 TL vekalet ücretinin davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine, 27.4.2010 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
13. .HUKUK DAİRESİ
E. 2011/20009
K. 2012/3103
T. 16.2.2012
• ABONELİK SÖZLEŞMESİ DAVASI ( Tarife Dışında Ücretlendirme Yapıldığı İddiası – İnternet Hizmeti İle İlgili Sözleşme İleriye Yönelik Sürekli Edimli Sözleşmelerden Olup Bu İtibarla Tüketici Sorunları Hakem Heyeti Kararı Delil Mahiyetinde Olup Kesin Olduğundan Söz Edilemeyeceği )
• İNTERNET HİZMETİ İLE İLGİLİ SÖZLEŞME ( İleriye Yönelik Sürekli Edimli Sözleşmelerden Olup Tüketici Sorunları Hakem Heyeti Kararı Delil Mahiyetinde Olup Kesin Olduğundan Söz Edilemeyeceği – Abonelik Sözleşmesinden Doğan Dava/Esasa Girilmesi Gerektiği )
• TÜKETİCİ SORUNLARI HAKEM HEYETİ KARARI (Abonelik Sözleşmesinden Doğan Dava – İnternet Hizmeti İle İlgili Sözleşme İleriye Yönelik Sürekli Edimli Sözleşmelerden Olup Hakem Heyeti Kararı Delil Mahiyetinde Olup Kesin Olmadığı)
• SÜREKLİ EDİMLİ SÖZLEŞME ( Abonelik Sözleşmesinden Doğan Dava – Tarife Dışında Ücretlendirme Yapıldığı İddiası – İnternet Hizmeti İle İlgili Sözleşme İleriye Yönelik Sürekli Edimli Sözleşmelerden Olup Tüketici Sorunları Hakem Heyeti Kararı Delil Mahiyetinde Olup Kesin Olduğundan Söz Edilemeyeceği )
4077/m.22
ÖZET : Davacı, davalıdan internet hizmeti aldığını ancak tarife dışında ücretlendirme yapıldığını, sözleşmenin tüketici hakem heyetince iptal edilmesine rağmen fatura düzenlenmeye devam edildiğini ileri sürerek eldeki davayı açmıştır. Mahkemece, tüketici sorunları hakem heyetince taraflar arasındaki sözleşmenin iptal edildiğine göre davacının bu davayı açmakta hukuki yararı olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de; internet hizmeti ile ilgili sözleşme ileriye yönelik sürekli edimli sözleşmelerden olup bu itibarla tüketici sorunları hakem heyeti karan delil mahiyetinde olup kesin olduğundan söz edilemez. Mahkemece işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki abonelik sözleşmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, … 3G modem kampanyasından yararlanmak üzere sözleşme imzalayarak mobil modem cihazını teslim aldığını, 4 GB süre/hacim seçildiğinde modem cihazının ücretsiz verileceğinin ve sözleşme kapsamında ilk üç ay 19.-TL ödeyeceğinin söylendiğini, ancak ilk üç ay taahhüt edilen bedel üzerinden ücretlendirilme yapılmadığından yaptığı başvuru üzerine kendisine verilen cihazın yanlış olduğunu öğrendiğini, bu modemi aldığı taktirde bu tür uygulama olduğu konusunda bilgilendirilmediğinden tüketici hakem heyetine başvurduğunu ve hakem heyeti kararında kendisinden fazla alınan 60.-TL’nin iadesine ve sözleşmenin iptaline karar verilmesine rağmen davalının borç tahakkuk ettirmeye devam ettiğini, ayrıca davalının işlemleri nedeniyle tekrar tekrar bu işle uğraşmak zorunda kaldığından huzurunun kaçıp manen de zarara uğradığını bildirerek sözleşmenin iptaline ve 10.000.-TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Davacı, davalıdan internet hizmeti aldığını ancak tarife dışında ücretlendirme yapıldığını, sözleşmenin tüketici hakem heyetince iptal edilmesine rağmen fatura düzenlenmeye devam edildiğini ileri sürerek eldeki davayı açmıştır. Mahkemece, tüketici sorunları hakem heyetince taraflar arasındaki sözleşmenin iptal edildiğine göre davacının bu davayı açmakta hukuki yararı olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de; internet hizmeti ile ilgili sözleşme ileriye yönelik sürekli edimli sözleşmelerden olup bu itibarla tüketici sorunları hakem heyeti karan delil mahiyetinde olup kesin olduğundan söz edilemez. Böyle olunca mahkemece işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
SONUÇ : Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenle davacının sair temyiz itirazlarının reddine, 2. bentte açıklanan nedenle kararın BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 16.02.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/6269
K. 2011/7563
T. 6.6.2011
• İTİRAZIN İPTALİ İSTEMİ ( Faturaların Son Ödeme Tarihlerinden İtibaren Bildirim Tarihlerine Kadar Sözleşme ve Yönetmelikte Belirtilen Faizin Uygulanması ve Bildirim Tarihinden Sonra Asıl Alacağa İcra Takip Tarihine Kadar Temerrüt Faizi Uygulanması ve Bulunan Faizlerin Ana Paraya Eklenmesinin Yasaya Aykırı Olduğu )
• TEMERRÜT FAİZİ ( Bildirim Tarihlerine Kadar Sözleşme ve Yönetmelikte Belirtilen Faizin Uygulanması ve Bildirim Tarihinden Sonra Asıl Alacağa İcra Takip Tarihine Kadar Temerrüt Faizi Uygulanması ve Bulunan Faizlerin Ana Paraya Eklenmesinin Yasaya Aykırı Olduğu – İtirazın İptali )
• BİLİRKİŞİ İNCELEMESİ ( Asıl Alacağa İcra Takip Tarihine Kadar Temerrüt Faizi Uygulanması ve Bulunan Faizlerin Ana Paraya Eklenmesinin B.K. 104/Son’a Aykırılık Teşkil Edeceği – Konusunda Uzman Yeni Bir Bilirkişiden Raporu Alınmak Suretiyle Hüküm Tesis Edileceği )
• ABONELİK SÖZLEŞMESİNDEN DOĞAN ALACAK (Bilirkişi Raporunda Belirtilen Faturaların Son Ödeme Tarihlerinden İtibaren Bildirim Tarihlerine Kadar Sözleşme ve Yönetmelikte Belirtilen Faizin Uygulanması Gerektiği)
818/m.104/son
ÖZET : Dava, itirazın iptali istemidir. Davacının icra takibine konu ettiği alacağının abonelikten kaynaklandığı ve davalıya tebliğ edilen borç bildirim belgesinde belirtildiği üzere asıl alacağının … TL, olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece, bilirkişi raporunda belirtilen faturaların son ödeme tarihlerinden itibaren bildirim tarihlerine kadar sözleşme ve yönetmelikte belirtilen faizin uygulanması ve bildirim tarihinden sonra asıl alacağa icra takip tarihine kadar temerrüt faizi uygulanması ve bulunan faizlerin ( gecikme zammı dahil ) ana paraya eklenmesinin B.K. 104/son’a aykırılık teşkil edeceği de gözetilerek konusunda uzman yeni bir bilirkişiden raporu alınmak suretiyle hüküm tesisi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı Telekom’un icra takibine konu ettiği alacağının 1601011304 numaralı abonelikten kaynaklandığı ve davalıya 6.5.2002 tarihinde tebliğ edilen borç bildirim belgesinde belirtildiği üzere asıl alacağının 6.865.-TL, olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece, bilirkişi raporunda belirtilen faturaların son ödeme tarihlerinden itibaren bildirim tarihlerine kadar sözleşme ve yönetmelikte belirtilen faizin uygulanması ve bildirim tarihinden sonra asıl alacağa icra takip tarihine kadar temerrüt faizi uygulanması ve bulunan faizlerin ( gecikme zammı dahil ) ana paraya eklenmesinin B.K. 104/son’a aykırılık teşkil edeceği de gözetilerek konusunda uzman yeni bir bilirkişiden raporu alınmak suretiyle hüküm tesisi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi isabetli görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre öteki temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istenmesi halinde iadesine, 06.06.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/11410
K. 2012/15233
T. 14.6.2012
• ELEKTRİK TÜKETİM ALACAĞI ( İtirazın İptali Davası – Davalıya Ait Abone Dosyasının İlgili Kurumdan Getirtilerek Mesken Abonesi Olduğu Belirlenirse Tüketici Mahkemesinin Görevli Olduğunun Gözetilmesi Gerektiği )
• ABONELİK SÖZLEŞMESİNDEN KAYNAKLANAN ALACAK ( Elektrik Tüketim Bedeli/İtirazın İptali Davası – Davalının Mesken Abonesi Olması Durumunda Tüketici Mahkemesinin Görevli Olduğu )
• TÜKETİCİ MAHKEMELERİ ( Elektrik Tüketim Bedeli Alacağı/İtirazın İptali Davası – Davacının Mesken Abonesi Olduğu Belirlenirse Tüketici Mahkemesinin Görevli Olduğunun Gözetilmesi Gerektiği )
• İTİRAZIN İPTALİ DAVASI ( Abone Sözleşmesinden Kaynaklanan Elektrik Tüketim Bedeli Alacağı – Davalının Mesken Abonesi Olması Durumunda Tüketici Mahkemesinin Görevli Olduğu )
2004/m. 68
4077/m. 4
ÖZET : Taraflar arasındaki uyuşmazlık abone sözleşmesinden kaynaklanan enerji tüketim alacağının tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece; öncelikle davalıya ait abone dosyası ilgili kurumdan getirtilerek, davanın 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında kalıp kalmadığı araştırılmalıdır. Davalının mesken abonesi olduğu belirlenirse Tüketici Mahkemesinin görevli olduğu gözetilerek, görevsizlik kararı verilmesi gerekir.
DAVA : Dava dilekçesinde 8.287,71 TL alacak için itirazın iptali, inkar tazminatının masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, davalı ile abonelik sözleşmesi imzalandığı halde bir kısım enerji tüketim bedeli faturası ödenmemiş olmakla tahsili için başlatılan takibe vaki haksız itirazın iptali ile inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, borcun kiracıya ait olması,ayrıca BK.nun 125. maddesi uyarınca 10 yıllık zamanaşımı süresinin geçmiş olması nedeniyle davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık abone sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece, dosya içeriğindeki faturadan mesken aboneliği nedeniyle 1996-1999 dönemine ait tüketim bedelinin talep edildiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece; öncelikle davalıya ait abone dosyası ilgili kurumdan getirtilerek, davanın 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında kalıp kalmadığının, dolayısıyla Tüketici Mahkemesinde bakılması gerekip gerekmediği gözetilmelidir. Görev, kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında dikkate alınır. Davalının mesken abonesi olduğu belirlenirse 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 4.maddesi gereği Tüketici Mahkemesinin görevli olduğu gözetilerek, görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru değildir.
SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 14.06.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2008/9583
K. 2008/12208
T. 1.7.2008
• BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİ ( Davacı İZSU Abonesinden veya Suyu Fiilen Kullanan Kişiden Bedel Talebinde Bulunma Konusunda Seçimlik Bir Hakka Sahip Kılındığı – Davacı İdareye de Alacağını Tahsil Edeceği Kişiler Yönünden Bir Seçimlik Hak Tanıdığı )
• ABONELİK SÖZLEŞMESİNE DAYALI ALACAĞIN TAHSİLİ ( Davacı İZSU Abonesinden veya Suyu Fiilen Kullanan Kişiden Bedel Talebinde Bulunma Konusunda Seçimlik Bir Hakka Sahip Kılındığı – Davacının Taşınmazın Maliki Olması Dışında Fiilen Kullanıcısı Olup Olmadığının Araştırılması Gerektiği )
• SU BEDELİNİN TAHSİLİ ( İtirazın İptali – Davacı İZSU Abonesinden veya Suyu Fiilen Kullanan Kişiden Bedel Talebinde Bulunma Konusunda Seçimlik Bir Hakka Sahip Kılındığı )
• İTİRAZIN İPTALİ ( Su Bedelinin Tahsili – Davacı İZSU Abonesinden veya Suyu Fiilen Kullanan Kişiden Bedel Talebinde Bulunma Konusunda Seçimlik Bir Hakka Sahip Kılındığı/Davacının Taşınmazın Maliki Olması Dışında Fiilen Kullanıcısı Olup Olmadığının Araştırılması Gerektiği )
2004/m.67
2560/m.1
Tarifeler Yönetmenliği/m.48
ÖZET : Dava, abonelik sözleşmesine dayalı olarak, tüketilen su bedelinin tahsili istemiyle malik hakkında yapılan icra takibine, borca itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacı İZSU sözleşmede abonesinden veya suyu fiilen kullanan kişiden bedel talebinde bulunma konusunda seçimlik bir hakka sahip kılınmıştır. Dolayısıyla, Tarifeler Yönetmeliğinin değinilen bu hükmü, davalı malikin de bazı şartlarda ( fiilen kullanıcı olması halinde ) sorumluluğunu öngörmektedir ve davacı idareye de alacağını tahsil edeceği kişiler yönünden bir seçimlik hak tanımaktadır. Somut olayda ise, su borcunun tahakkuk ettirildiği dönemde davacının taşınmazın maliki olması dışında fiilen kullanıcısı olduğu hususu dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden anlaşılamamaktadır. Mahkemece, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
DAVA : Dava dilekçesinde 2.474,56 YTL, borçlu olmadığının tespiti istenilmiştir. Mahkemece davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı dava dilekçesinde, davalı idare tarafından, 2000-2001 yıllarında abone olan kiracı tarafından kullanılan suyun bedelinin ödenmemesi nedeniyle taşınmazın maliki olmasından dolayı kendisi aleyhine icra takibi yapıldığını ileri sürerek takip ile 2474,56 YTL borçlu olmadığının tespitini talep ve dava etmiştir.
Davalı İZSU Genel Müdürlüğü vekili, 2560 sayılı yasa ve bu yasaya dayanılarak çıkartılan Tarifeler Yönetmenliğinin 48. maddesi hükmü gereğince “başkası adına abonelik devam ederken suyu açık olan gayrimenkulün yeni sahibi veya kiracısı 2 ay içerisinde İZSU’ya müracaatla yeni abonelik sözleşmesi yapmakla yükümlüdür. Bunu yapmadıkları takdirde yeni sahibi veya kiracısı mevcut borçlar ile kullanmaya başladığı tarihten itibaren sayacın kaydettiği en son endekse kadar tahakkuk edecek borçları İZSU kendisinden talep edebilir” düzenlemesi bulunduğu gerekçesi ile davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme davacının 1977 yılından beri malik olduğu ve 31.10.2002 tarihinde adına abone sözleşmesi yapıldığı Tarifeler Yönetmeliğinin 48. madde gereğince tüm borçlardan sorumlu olduğu gerekçesi ile davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, abonelik sözleşmesine dayalı olarak, tüketilen su bedelinin tahsili istemiyle malik hakkında yapılan icra takibine, borca itirazın iptali istemine ilişkindir.
Dava konusu yere ait 17.11.1970 tarihli ve 9026268 nolu abone sözleşmesi dava dışı S. A. ile yapılmıştır. Yine, abonenin bu sözleşmeyi fesih etmeden taşınmazı tahliye ettiği anlaşılmaktadır. Zaten, bu hususlarda taraflar arasında bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Ancak, mahkemece davacının malik olması nedeniyle bu su borcundan sorumlu olduğu kabul edilmiştir. Bu noktada, taraflar arasındaki abonelik sözleşmesinin uyuşmazlığa ilişkin hükümleri üzerinde durulmalıdır: Kural olarak, abonelik sona erdirilmeden taşınmazı terk edilmesi halinde, başkaları tarafından kullanılacak suyun bedelinin abonenin sorumlu olacağı gerek yasal düzenlemeler ve gerekse de yargısal kararlar ile kabul edilmiştir.
Mahkeme gerekçesi sözü edilen, davacı idareye ait Tarifler Yönetmeliği’nin 48. maddesindeki “…Başkası adına abonelik devam ederken suyu açık olan gayrimenkulün yeni sahibi veya kiracısı 2 ay içerisinde İZSU’ya müracaatla yeni abonelik sözleşmesi yapmakla yükümlüdür. Bunu yapmadıkları takdirde, yeni sahibi veya kiracısı, mevcut borçlar ile kullanmaya başladığı tarihten itibaren sayacın kaydettiği en son endekse kadar tahakkuk edecek borçları İZSU kendisinden talep edebilir” şeklindeki düzenleme, suyu abone sözleşmesi yapmadan kullanan kişinin İZSU’ya karşı yükümlülüklerine ilişkin bir düzenlemeyi içermektedir. Bu hüküm, bir abonenin İZSU ile mevcut sözleşmesini feshetmeksizin taşınmazdan ayrılması durumunda, o taşınmazı sonradan kiracı veya mal sahibi sıfatıyla kullananların, iki ay içinde İZSU’ya başvurup, kendileri adına abonelik sözleşmesi yapmakla yükümlü olduklarını, aksi takdirde, hem önceki ve hem de taşınmazı kullanmaya başladıkları tarihten sonraki borçlardan sorumlu tutulabileceğini öngörmekte; kısaca, aboneye değil, onun terkinden sonra aynı yeri kullanan üçüncü kişilere yönelik bir yükümlülüğü düzenlemektedir. Yine, anılan hükümdeki “… İZSU… talep edebilir.” ifadesinin taşıdığı açıklığa göre de, davacı İZSU, böyle bir durumda mutlak surette abonenin tahliyesinden sonra orayı kullanan kiracı veya mal sahibini saptama ve alacağı için onları takip etme yükümlülüğü altında değildir; bu durumu herhangi bir yolla belirlediği takdirde, dilerse sözleşmenin tarafı olan abonesi yerine belirtilen durumdaki üçüncü kişiden dahi talepte bulunabilecektir. Eş söyleyişle davacı İZSU böyle bir durumda abonesinden veya suyu fiilen kullanan kişiden bedel talebinde bulunma konusunda seçimlik bir hakka sahip kılınmıştır. Dolayısıyla, Tarifeler Yönetmeliğinin değinilen bu hükmü, davalı malikin de bazı şartlarda ( fiilen kullanıcı olması halinde ) sorumluluğunu öngörmektedir ve davacı idareye de alacağını tahsil edeceği kişiler yönünden bir seçimlik hak tanımaktadır.
Somut olayda ise, su borcunun tahakkuk ettirildiği dönemde davacının taşınmazın maliki olması dışında fiilen kullanıcısı olduğu hususu dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden anlaşılamamaktadır.
Mahkemece, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinden olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 01.07.2008 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2008/7449
K. 2008/14015
T. 25.11.2008
• TÜKETİCİ SORUNLARI HAKEM HEYETİ KARARINA İTİRAZ ( Abonelik Sözleşmesine Dayalı Olarak Ödenmeyen Abonelik Ücretinin Tahsili – Mahkemenin Tüketici Sorunları Hakem Heyeti Kararını Kaldırırken Onun Yerine Geçip Yeni Bir Karar Veremeyeceği )
• TÜKETİCİ MAHKEMELERİNİN GÖREVİ ( Abonelik Sözleşmesine Dayalı Olarak Ödenmeyen Abonelik Ücretinin Tahsili – Mahkemenin Tüketici Sorunları Hakem Heyeti Kararını Kaldırırken Onun Yerine Geçip Yeni Bir Karar Veremeyeceği )
• ABONELİK SÖZLEŞMESİNE DAYALI ÜCRETİN TAHSİLİ ( Mahkemenin Tüketici Sorunları Hakem Heyeti Kararını Kaldırırken Onun Yerine Geçip Yeni Bir Karar Veremeyeceği )
4077/m.22,23
ÖZET : Dava, taraflar arasındaki abonelik sözleşmesine dayalı olarak ödenmeyen abonelik ücretinin tahsiline ilişkin olarak Tüketici Sorunları Hakem Heyeti’nce verilen kararın itirazen kaldırılmasına ve alacağın tahsiline ilişkin olup, Mahkemeninde Tüketici Sorunları Hakem Heyeti kararını kaldırırken onun yerine geçip, yeni bir karar veremez.
Tüketici Sorunları Hakem Heyetine itiraz şeklinde gelen iş bu talep yönünden taraf delilleri toplanıp, işin esası incelenmek suretiyle sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesis etmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
DAVA : Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmiş ise de dava miktar itibariyle duruşmaya tabi olmadığından bu isteğin reddiyle incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, davalı ile aralarında “Digitürk Konut İçi Bireysel Abonelik Sözleşmesi” bulunduğunu, davalının 170.65 YTL borcunu ve bunun işlemiş faizini ödemediğini, girişilen icra takibine itiraz ettiğini, Tüketici Mahkemesinde açılan dava yönünden miktar itibarıyle bu tür uyuşmazlıkların Tüketici Sorunları Hakem Heyetlerince çözümlenmesi gerektiği gerekçesiyle görevsizlik karar verildiğini, Beşiktaş İlçesi Tüketici Sorunları Hakem Heyetine başvurduklarını, Hakem Heyetinin de tacir olan davacının, tacir olması nedeniyle talep hakkının olmadığı ve şikayet hakkının bulunmadığından bahisle talebini reddettiğini, Halbuki alacağının sözleşmeden kaynaklandığı ve bu ücretin verilen hizmetin karşılığı olduğunu, yasaya aykırılığının bulunmadığını ileri sürerek, Beşiktaş Tüketici Sorunları Hakem Heyeti Başkanlığı’ nın 28.6.2006 tarih ve 2006/247 sayılı kararının iptaline ve işlemiş faiziyle birlikte 643.70 YTL ye ulaşan alacağın tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, taraflar arasındaki uyuşmazlığın 4077 Sayılı yasadan kaynaklandığı ve miktar itibarıyle sorunun çözümün de Tüketici Sorunları Hakem Heyetine ait olduğu, görevden kaçınmanın sorumluluk getireceği gerekçe gösterilerek Hakem Heyeti kararının kaldırılmasına, davacının diğer taleplerinin reddine, talep halinde dosyanın Beşiktaş Tüketici Sorunları Hakem Heyeti Başkanlığına gönderilmesine karar verilmiş; miktar itibarı ile kesin olan hüküm Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kanun yararına temyiz edilmiştir.
Dava, taraflar arasındaki abonelik sözleşmesine dayalı olarak ödenmeyen abonelik ücretinin tahsiline ilişkin olarak Beşiktaş Tüketici Sorunları Hakem Heyeti’nce verilen kararın itirazen kaldırılmasına ve alacağın tahsiline ilişkin olup, Taraflar arasındaki uyuşmazlıkta davacının verdiği hizmet karşılığında davalıdan talepte bulunup bulunamayacağı, Mahkemeninde Tüketici Sorunları Hakem Heyeti kararını kaldırırken onun yerine geçip, yeni bir karar verip veremeyeceği noktasında toplanmaktadır. 4822 sayılı Yasa ile değişik 4077 sayılı Yasanın 22. maddesinin 5. fıkrasında “Değeri beş yüz milyon liranın altında bulunan uyuşmazlıklarda ( 1.1.2006 tarihinden itibaren bu miktar 724.99 YTL ye çıkarılmıştır ) Tüketici Sorunları Hakem Heyetlerine başvuru zorunludur. Bu uyuşmazlıklarda heyetin vereceği kararlar tarafları bağlar. Bu kararlar İcra ve İf1as Kanununun ilamların yerine getirilmesi hakkındaki hükümlerine göre yerine getirilir. Taraflar bu kararlara karşı 15 gün içinde tüketici mahkemesine itiraz edebilirler. İtiraz, tüketici sorunları hakem heyeti kararının icrasını durdurmaz, ancak talep edilmesi şartıyla hakim, tüketici sorunları hakem heyeti kararının icrasını tedbir yoluyla durdurabilir. Tüketici sorunları hakem heyeti kararlarına karşı yapılan itiraz üzerine tüketici mahkemesinin vereceği karar kesindir” yazılıdır. Yine aynı yasanın 23/1 maddesinde de “Bu kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak çıkacak her türlü ihtilaflara tüketici mahkemelerinde bakılacağı” yazılıdır. Davacının talep ettiği 643.77 YTL nın yasada öngörülen 724.99 YTL nın altında kaldığı da dikkate alınmak suretiyle az yukarıda açıklanan yasa maddeleri de birlikte değerlendirildiğinde mahkemece, Tüketici Sorunları Hakem Heyetine itiraz şeklinde gelen iş bu talep yönünden taraf delilleri toplanıp, işin esası incelenmek suretiyle sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesis etmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının HUMK nun 427/6 maddesine dayalı olarak talep ettiği kanun yararına bozma isteğinin kabulü ile hükmün sonuca etkili olmamak üzere BOZULMASINA, 25.11.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/2577
K. 2010/11742
T. 21.10.2010
• ELEKTRİK BEDELİNİN TAHSİLİ ( Fiili Olarak Elektrik Kullanılmaması Abonelik Sözleşmesindeki Sorumluluğu Ortadan Kaldırmayacağından ve Davalı Abonenin Fiili Olarak Elektrik Kullanan Kişi İle Birlikte Müteselsilen Sorumlu Olacağı )
• FİİLİ OLARAK ELEKTRİK KULLANILMAMASI ( Abonelik Sözleşmesindeki Sorumluluğu Ortadan Kaldırmayacağından ve Davalı Abonenin Fiili Olarak Elektrik Kullanan Kişi İle Birlikte Müteselsilen Sorumlu Olacağı )
• MÜTESELSİL SORUMLULUK ( Elektrik Bedelinin Tahsili – Fiili Olarak Elektrik Kullanılmaması Abonelik Sözleşmesindeki Sorumluluğu Ortadan Kaldırmayacağından ve Davalı Abonenin Fiili Olarak Elektrik Kullanan Kişi İle Birlikte Müteselsilen Sorumlu Olacağı )
• ABONELİK SÖZLEŞMESİNİN DEVAM ETMESİ ( Elektrik Bedelinin Tahsili – Fiili Olarak Elektrik Kullanılmaması Abonelik Sözleşmesindeki Sorumluluğu Ortadan Kaldırmayacağından ve Davalı Abonenin Fiili Olarak Elektrik Kullanan Kişi İle Birlikte Müteselsilen Sorumlu Olacağı )
2004/m.67
ÖZET : Dava, davalının abone olduğu işyerinde kullanılan elektrik bedelinin tahsili için yapılan icra takibine yönelik itirazın iptali ve tazminat istemine ilişkindir. Elektrik tüketimi yapılan sayacın aboneliğinin davalı adına olduğu konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Fiili olarak elektrik kullanılmaması abonelik sözleşmesindeki sorumluluğu ortadan kaldırmayacağından ve davalı abonenin fiili olarak elektrik kullanan kişi ile birlikte müteselsilen sorumlu olacağı gözden kaçırılarak davanın reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
DAVA : Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Dava, davalının abone olduğu işyerinde kullanılan elektrik bedelinin tahsili için yapılan icra takibine yönelik itirazın iptali ve tazminat istemine ilişkindir.
Davalı asil, 2003 yılında işyerini terk ettikleri ve dava dışı F. O.’a devir ettiğini belirtilerek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucu abonenin elektriğin kullanıldığı işyerini F. O.’a devir ettiğini bunun 04.04.2003 tarihli tutanaktan anlaşıldığını, bu nedenle davalının takibe itirazının haklı olduğu gerekçesiyle davanın reddine, davacının F. O.’a dava açmakta muhtariyetine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Elektrik tüketimi yapılan sayacın aboneliğinin davalı adına olduğu konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Fiili olarak elektrik kullanılmaması abonelik sözleşmesindeki sorumluluğu ortadan kaldırmayacağından ve davalı abonenin fiili olarak elektrik kullanan kişi ile birlikte müteselsilen sorumlu olacağı gözden kaçırılarak yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 21.10.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/12228
K. 2012/15913
T. 25.6.2012
• KAÇAK ELEKTRİK KULLANIMI NEDENİYLE BAŞLATILAN İLAMSIZ İCRA TAKİBİNE İTİRAZIN İPTALİ (Abonelik Fesih Tarihine Göre Kaçak Elektrik Kullanımının Belirlenmesi Gerektiği – Uzman Bilirkişi Raporu Alınmak Suretiyle Alacak Miktarının Belirleneceği)
• ABONELİK SÖZLEŞMESİNİN FESHİ (Kaçak Elektrik Kullanımına Davacı Kurumun Elektrik Sayacını Sökmesinin Neden Olduğu Gerekçesiyle Davanın Reddedilemeyeceği – Abonelik Fesih Tarihine Göre Kaçak Elektrik Kullanımının Belirlenmesi Gerektiği)
• UZMAN BİLİRKİŞİ RAPORU (Aboneliğin Fesih Tarihi Dikkate Alınarak Yasal Olmayan Kullanımın Belirlenmesi Gereği)
2004/m. 67
Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği/m. 13,24
ÖZET : Dava, davalının kullandığı kaçak elektrik bedelinin tahsili için yapılan ilamsız icra takibine vaki haksız itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkeme, sayacın sökülmesi nedeniyle davalının kaçak elektrik kullanımına davacının neden olduğu gerekçesiyle davayı ret etmiştir.Ancak, tutanak tutulan tesisatın aboneliği davalı adına kurulmuş olup davacı kurumca 10.05.2004 tarihinde sayaç sökülerek abonelik fesih edilmiştir. Davalının tutanak tarihlerinde yasal olarak elektrik kullandığına dair dosyada başkaca davalı delili de olmadığından davalının abonelik fesih tarihinden sonraki kullanımının yasal olmadığının kabulü gerekir.Uzman bilirkişi raporu alınmak suretiyle talep edilebilecek alacak miktarı belirlenmek suretiyle sonucuna göre hüküm kurulmalıdır.
DAVA : Dava dilekçesinde 6269,83 TL için yapılan ilamsız icra takibine vaki haksız itirazın iptali takibin devamı ile %40 icra inkar tazminatının faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR : Davada, davalının kullandığı kaçak elektrik bedelinin tahsili için yapılan ilamsız icra takibine vaki haksız itirazın iptali istenilmiştir.
Davalıya usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen duruşmalara katılmamıştır.
Mahkemece, davalı adına abonelik bulunduğu döneme ilişkin fatura borçlarının yasal yollardan tahsili yerine sayacın sökülmesi nedeniyle davalının kaçak kullanmasına davacının neden olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Hüküm, süresinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
20.02.2001 tarihli 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu kurulmuştur. Kurumun yetkili organı Enerji Piyasası Düzenleme Kuruludur. Bu kurul tarafından Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği (EPMHY) çıkartılmış, Kaçak ve Usulsüz Elektrik Enerjisi Kullanımı ile Güvence Bedellerinin Hesaplanması ve Güncellenmesine ilişkin usul ve esaslara ilişkin 122 ve 622 sayılı kararlar alınmıştır. 29.12.2005 tarih ve 622 sayılı karar ile kaçak elektrik enerjisi kullanımında tespit, süre, tüketim miktarı hesaplama ve tahakkuk ile ilgili usul ve esaslar düzenlenmiştir.
Buna göre, tespitte kullanım yerinde en az iki eleman tarafından tutanak düzenleneceği, tutanakta kaçak veya usulsüz elektrik enerji kullanım nedeni ve şekli açıkça belirtileceği ve hesaplama yöntemi açıklanmıştır.
Yine, 25.09.2002 tarihli ve 24887 sayılı Resmi Gazete de yayınlanan Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği 13. madde kaçak elektrik enerjisi tüketimini düzenlemiştir. Buna göre hiç ölçülmeden veya yasal şekilde tesis edilmiş sayaçtan geçirilmeden mevzuata aykırı bir şekilde elektrik enerjisi tüketilmesi kaçak elektrik enerjisi tüketimi olarak kabul edilmiştir. Anılan yönetmeliğin 24. maddesi zamanında ödenmeyen borçlara uygulanacak yaptırımları düzenlemiştir.
Somut olayda, tutanak tutulan tesisatın aboneliği davalı adına kurulmuş olup davacı kurumca 10.05.2004 tarihinde sayaç sökülerek abonelik fesih edilmiştir. Davalının tutanak tarihlerinde yasal olarak elektrik kullandığına dair dosyada başkaca davalı delili de olmadığından davalının abonelik fesih tarihinden sonraki kullanımının yasal olmadığının kabulü gerekir.
O halde mahkemece, açıklanan kurallarda gözetilerek konusunda uzman bilirkişi raporu alınmak suretiyle talep edilebilecek alacak miktarı belirlenmek suretiyle sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken itibar edilmeyen gerekçeler ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 25.06.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/381
K. 2011/11825
T. 3.10.2011
• İTİRAZIN İPTALİ DAVASI ( Davacının Kullanmadığı Elektrik Enerjisinin Bedeli İçin Başlatılan İcra Takibine Vaki İtirazı – Aboneliğin İptal Edilmediği Sürece Elektrik Kullanım Bedelinden Sorumluluğun Devam Edeceği )
• ELEKTRİK ABONESİNİN SORUMLUMLUĞU ( Aboneliğini Kiracısına Devretmeyen Davacının Elektrik Enerjisi Bedelinden Sorumlu Olacağı – Elektriği Fiilen Kullanan Kiracıyla Abone Sahibinin Müşterek ve Müteselsil Sorumluluğunun Bulunduğu )
• ELEKTRİK KULLANIM BEDELİ ( Elektrik Enerjisini Kullanmamış Olsa Dahi Abonelik Üzerinde Bulunan Şahsın Müşterek ve Müteselsil Sorumluluğunun Bulunduğu – Yerel Mahkemece Bu İlkenin Gözetilmesi Gerektiği/Abonelik Sözleşmesi )
• MÜŞTEREK VE MÜTESELSİL SORUMLULUK ( Elektrik Abonesinin Sorumluluğu – Elektrik Enerjisini Fiilen Kullanan Kiracının Abone Sahibi ile Birlikte Sorumlu Olacağı/İtirazın İptali Davası )
• ABONELİK SÖZLEŞMESİNİN İPTALİ ( Abone Sahibinin Sorumluluğu – Elektriği Fiilen Kullanan Kiracıyla Abone Sahibinin Müşterek ve Müteselsil Sorumluluğunun Bulunduğu/İtirazın İptali Davası )
2004/m. 67
ÖZET : Taraflar arasındaki itirazın iptali davasında, kiracının kullandığı elektrik enerjisi bedelinden davalı abonenin de sorumlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Abonelik iptal edilmedikçe elektriği kullananla birlikte abonelik sözleşmesi hükümleri uyarınca abone de müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğundan, mahkemece bu ilke gözetilmeksizin yanılgılı gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
DAVA : Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, davalı hakkında 4186.0 nolu aboneliğin elektrik borcunun tahsili için başlatılan takibe vaki itirazın iptaline, %40 tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin abone olduğunu ancak davacı ile elektrik kullanıcıları arasında düzenlenen protokole göre müvekkilinin söz konusu elektrik borcunda taraf olmadığını bildirerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece toplanan deliller ve bilirkişi raporuna göre, davalı tarafından herhangi bir kaçak kullanımı belirlenmeyip gerçek kullanıcıların davacı tarafından bilinip ihtar gönderildiği, davalının, gerçek kullanıcı kiracı ile davacı arasında düzenlenen protokolde taraf olmadığı, borcun ödenmediğinin bilinmesine rağmen kurum tarafından elektrik kesilmeyip kullanımına izin verildiği ve bu şekildeki kullanım sonucu doğan borçtan davalının sorumlu tutulmasının hakkaniyetle bağdaşmadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davalının elektrik abonesi olduğu konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki ihtilaf, kiracının kullandığı elektrik enerjisi bedelinden davalı abonenin de sorumlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Abonelik iptal edilmedikçe elektriği kullananla birlikte abonelik sözleşmesi hükümleri uyarınca abone de müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğundan, mahkemece bu ilke gözetilmeksizin yanılgılı gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına ( BOZULMASINA ), peşin harcın istek halinde iadesine, 03.10.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2010/13-406
K. 2010/503
T. 13.10.2010
• TÜRK TELEKOM A.Ş. TARAFINDAN ALINAN SABİT ÜCRET (Ücretin Telekomünikasyon Kurumu Tarafından Tarife Kapsamında Belirlendiği – Danıştay Kararı İle İptal Edilmedikçe Sabit Ücretin Tarifede Belirtilen Miktar Üzerinden Alınacağı)
• ABONELİK ÜCRETİ (Telekom A.Ş Tarafından Alınan Ücretin Telekomünikasyon Kurumu Tarafından Tarife Kapsamında Belirlendiği – Danıştay Kararı İle İptal Edilmedikçe Tarife İle Belirlenen Ücretin Geçerli Olacağı)
• SABİT ÜCRET (Telekom A.Ş Tarafından Alınan Ücretin Telekomünikasyon Kurumu Tarafından Tarife Kapsamında Belirlendiği – Danıştay Kararı İle İptal Edilmedikçe Tarife İle Belirlenen Ücretin Geçerli Olacağı)
• TÜKETİCİ SORUNLARI HAKEM HEYETİ KARARININ İPTALİ TALEBİ (Telekom A.Ş Tarafından Alınan Ücretin Telekomünikasyon Kurumu Tarafından Tarife Kapsamında Belirlendiği – Ücretin İptaline İlişkin Kararın İptal Edileceği)
5809/m.13, 14
ÖZET : Dava, Tüketici Sorunları Hakem Heyetinin “davacının abonelerinden almakta olduğu sabit ücretin alınmaması gerektiğine dair” kararının iptali istemine ilişkindir. Uyuşmazlık; davacı tarafından belirlenen ve Telekomünikasyon Kurumunca onaylanan Tarifeler Yönetmeliğine dayanılarak ilgililerinden alınan sabit ücret miktarlarının Tüketici Hakem Heyeti veya dava üzerine Tüketici Mahkemesince yasal olmadığı, hakkaniyete aykırı olmakla haksız şart teşkil ettiği gerekçesiyle indirilip indirilemeyeceği noktasında toplanmaktadır. Somut olayda; 5809 Sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu hükümlerinin uygulama alanı bulunduğu, ücretin davacı işletmeci tarafından, Telekomünikasyon Kurumu onayı ile belirlenen “Tarifeler” çerçevesinde tespit edildiği, bu tarifelerin Kurum’un sektörle ilgili işlemi olmakla bunlara karşı Danıştay’da ilk derece mahkemesi sıfatıyla dava açılıp; bu mahkemece karara bağlanabileceği; tarifenin onaylanmasına ilişkin işlem bu yolla iptal edilmedikçe sabit ücretin belirlenen esaslar dahilinde alınmasına devam olunacağı; dosyaya yansıyan böyle bir iptal kararı da mevcut olmadığına göre Türk Telekomünikasyon A.Ş tarafından belirlenen ve Telekomünikasyon Kurumu tarafından onaylanan tarife uyarınca alınan sabit ücretin, yasal bir uygulama olduğu; Danıştay tarafından iptal edilmediği sürece sabit ücretin tarifede belirlenen miktar üzerinden alınmasında kanuna aykırı bir husus bulunmadığı dikkate alınmalıdır.
DAVA : Taraflar arasındaki “Karar İptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir 1. Tüketici Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 12.03.2009 gün ve 2008/253-112 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 15.10.2009 gün ve 2009/6771-11617 sayılı ilamı ile;
(… Davacı, abonesi olan davalının sabit ücret alınmaması gerektiğinden bahisle yaptığı başvuru sonucu Bornova Tüketici Sorunları Hakem Heyeti tarafından sabit ücretin iptaline karar verildiğini, oysa sabit ücretin yasaya uygun olduğunu, hattın aboneye tesisi karşılığında yürütülen asgari hizmetler için alındığını bildirip, Bornova Tüketici Sorunları Hakem Heyetinin 28.04.2008 tarihli Tüketici Sorunları Hakem Heyeti kararının iptalini istemiştir.
Davalı, savunmada bulunmamıştır.
Mahkemece, 28.04.2008 tarihli Tüketici Sorunları Hakem Heyeti kararında sabit ücretin iptaline,şimdiye kadar alınan bedellerin tüketiciye ödenmesine yönelik kararın düzeltilerek, aylık sabit ücretin 1.27 YTL olarak alınmasına, bunun alınan aylık sabit ücretlerden mahsup edilerek fazla alınan tutarların iadesine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiş, mahkemece kesin olarak karar verildiğinden bahisle 20.04.2009 tarihinde temyiz talebinin reddine karar verilmiş, davacı tarafından bu karar temyiz edilmiştir.
Dava, davalının başvurusu üzerine Tüketici Sorunları Hakem Heyetince, davacının abonelerinden almakta olduğu sabit ücretin alınmaması ve alınanların da iadesi gerektiğine karar vermesi üzerine, bu kararın iptali talebiyle açılmış olup, davalının yaptığı başvuru ile yarattığı çekişmenin giderilmesine yöneliktir. Her ne kadar, davacının aldığı sabit ücretler miktar itibariyle, gerek 4077 sayılı kanunun 22.maddesinde, gerekse HUMK’nun 427.maddesinde belirtilen kesinlik sınırının altında kalmakta ise de, yaratılan çekişme ve verilen hüküm bir yıla mahsus olmadığından ve ileriki yıllara da yönelik olduğu anlaşıldığından, kararın kesinlik sınırlarının dışında kaldığı da açık ve belirgindir.
Kesin olmayan bir karara ilişkin olarak mahkemece kararın kesin olduğunun yazılması ve bu kararın temyizine ilişkin dilekçenin kararın kesin olduğundan bahisle reddedilmesi yok hükmünde olup, hukuki sonuç doğurmaz. Bu nedenle temyiz dilekçesinin kararın kesin olduğundan bahisle reddine dair mahkemece verilen 20.04.2009 tarihli kararın kaldırılması ve yasal sürede verilen temyiz isteminin incelenmesi gerekmiştir.
Her şeyden önce konunun aydınlanması için, davacının abonelerinden alabileceği ücretle ilgili yasal düzenlemelerin ne olduğunun açıklanması gerekir. 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanununun dava açıldığı tarihte yürürlükte bulunan, 4.maddesi ile telekomünikasyon hizmetlerinin yürütülmesinde veya telekomünikasyon alt yapısı işletilmesinde ve bu hususlarda yapılacak düzenlemelerde göz önünde tutulacak ilkeler belirtilmiş olup, bunlar özetle; herkesin, makul bir ücret karşılığında telekomünikasyon hizmetlerinden ve alt yapısından yararlanmasının sağlanması, aksini gerektiren objektif nedenler bulunmadıkça eşit şartlardaki aboneler arasında ayırım gözetilmemesi ve hizmetlere benzer konumdaki her kişi tarafından eşit şartlarla ulaşılabilir olması, hizmetlerin belli teknik ve ekonomik koşullar çerçevesinde makul surette karşılanabilecek bir bedelle sağlanması, teknolojik yeniliklerin uygulanması ve araştırma geliştirme yatırımlarının desteklenmesi, hizmet kalitesi standartlarına uygunluk sağlanması, ücretlerin yatırım işletme maliyetlerini ve genel masraflarından ilgili payını, amortisman ve makul ölçüde kârı mümkün olduğu ölçüde yansıtması vs, gibi belirtildikten sonra, kanunun 4.fasılında, “Telekomünikasyon hizmetlerinin ücret esasları” başlığı altında 29.maddesi ile özetle; telekomünikasyon hizmetlerinin yürütülmesi ve/veya altyapı işletilmesi karşılığında alacakları ücretleri ilgili mevzuat, tabi oldukları görev ve imtiyaz sözleşmesi, telekomünikasyon ruhsatı veya genel izin ve kurum düzenlemelerine aykırı olmayacak şekilde serbestçe düzenleneceği hangi hallerde Telekomünikasyon kurumunun ücret belirleyebileceği belirtilmiş, 30.madde ile de, ücret düzenlenmesinde göz önünde tutulacak ilkeler belirtilmiş, bu meyanda öncelikle; ücretlerin adil olması, benzer konumdaki kişiler arasında haklı olmayan nedenlerle ayırım gözetilmemesi, yatırım ve işletme maliyetleri de dahil olmak üzere, mümkün olduğunca ilgili hizmetin maliyetlerini yansıtacak şekilde belirlenerek tarifelerin dengelenmesinin esas olduğu, bir hizmetin maliyetinin diğer bir hizmetin ücreti yoluyla desteklenmesinden ve karşılanmasından kaçınılması, haklı gerekçelerin varlığı halinde, ücretlere zorunlu maliyetleri ve makul ölçüde kârıda yansıtılarak, üst sınır konulabileceği belirtilmiş olup, ek 18.maddesine 4502 sayılı yasanın 12.maddesi ile eklenen fıkrada “Bir iş ve hizmetin karşılığı olarak alınan ücret; abonman ücreti, sabit ücret, konuşma ücreti, hat kirası ve benzeri kira ücretler ve bunlar gibi değişik ücret kalemlerinden birisi veya bir kaçı olarak tespit edilebilir” hükmü getirilmiştir. Yine, 2813 sayılı Telsiz Kanununun 4.maddesi ile kurulan Telekomünikasyon Kurumunun, aynı yasanın 7/h maddesi ile Türk Telekom ve diğer işletmecilerin hazırladıkları tarifeleri onaylayacağı ve ondan sonra tarifelerin yürürlüğe gireceği belirtilmiştir. 5809 sayılı yasada ücretlendirme ile getirilen 13 ve 14.maddelerdeki düzenlemeler iptal edilen 406 sayılı ve 2813 sayılı yasanın ilgili maddelerindeki aynı hükümleri taşımaktadır.
Yapılan açıklamalardan anlaşılacağı üzere, dava konusu sabit ücret yasa ile belirlenen bir ücrettir. Türk Telekom tarafından yapılan tarife Telekomünikasyon Kurumu tarafından onaylandıktan sonra yürürlüğe girmekte ve uygulanmaktadır. Bu ücretle ilgili düzenlemenin Anayasaya aykırı olmadığı, Anayasa Mahkemesinin 10.2.2004 tarih ve 74-9 sayılı kararı ile de belirlenmiştir. Sabit ücretin, yapılan görüşmeler dışında, abonenin telefon görüşmesini sağlamak üzere bütün yıl boyunca telefon hattının görüşmeye hazır tutulması için, işletmeci şirket tarafından yapılan enerji tüketimi, teknik donanımı, bakım ve yönetim ile personel çalıştırılmasından doğan masrafların karşılığı olduğu, bu uygulamanın yurt dışındaki telekom firmalarınca da yapıldığı, daha önce Dairemizce temyiz incelemesi yapılan dava dosyalarından bilinmektedir. Sabit ücretin alınmaması, bu kalem masrafların konuşma ücretlerine yansıtılması da aboneler arasında adaletsizlik yaratacaktır. Zira çok konuşandan bu masraflar çok fazla olarak alınacak, az konuşandan az, başkasını aramayan, arandığında konuşan aboneden ise, hiç sabit ücret alınmaması sonucunu doğuracaktır. Bu sonuç hakkaniyete uygun olmadığı gibi adil ve yasada öngörülen ücretin belirlenme kurallarına uygun değildir. O nedenle, telefon abonesi olan herkesin, hiç başkalarını aramasa, telefonla hiç konuşmasa dahi, hattın kendisine tahsis edilip bağlı kalması, her an başkalarının araması veya başkalarınca aranarak konuşması için hazır bulundurulmasının karşılığı bir sabit ücret ödenmesi, yaptığı konuşmaların sayısına göre de, ayrıca ücret ödenmesi aklın, mantığın ve hakkaniyetin gereğidir. Dairemizin uzun süredir uygulaması ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2009/13-122 esas 2009/189 karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere sabit ücretin yasal ve hakkaniyet gereği olduğu yönündedir. Kaldı ki ücret tarifeleri hizmet veren kurum tarafından hazırlanmakta ise de, bunun yürürlüğe girip uygulanabilmesi, bağımsız bir kurum olan Telekomünikasyon kurumunun uygun görüp onaylamasına bağlıdır. Nitekim Telekomünikasyon kurumu aleyhine onayladığı tarifelerin iptali talebiyle davalar açıldığı hususu da taraflarca bilinmektedir. Açıklanan nedenlerle sabit ücretin yasal olup, hizmet veren kurum tarafından belirlenip, Telekomünikasyon kurumunun onayı ile uygulamaya konulduğu gözetilerek, davanın kabulü ile, Tüketici Sorunları Hakem Heyeti kararının iptaline karar verilmesi gerekirken, aksi düşüncelerle bilirkişi tarafından önerilen oranda sabit ücrete hükmedilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir…),
Gerekçesiyle davacı lehine bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, Tüketici Sorunları Hakem Heyetinin “davacının abonelerinden almakta olduğu sabit ücretin alınmaması gerektiğine dair” kararının iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, “davacı tarafından sabit ücret alınması konusunda yapılan uygulamanın, 4077 sayılı yasanın özellikle 6. maddesinde belirtilen haksız şart özelliği taşımakta olduğu ve tüketiciyi bağlamadığı” gerekçesiyle “Bornova Tüketici Sorunları Hakem Heyeti’nin 28.04.2008 tarih ve 172 sayılı sabit ücretin iptaline ve şimdiye kadar alınan bedellerin tüketiciye ödenmesine ilişkin kararının düzeltilerek; davacı kurum tarafından alınan aylık sabit ücretin 1,27 TL olarak tespitine, bu miktarın uygulanan aylık sabit ücret tutarından mahsup edilerek fazla alınan tutarların talep edilen tarihlerdeki tutarının davalıya iadesine, bu tarihten sonra da aylık sabit ücretin 1,27 TL olarak alınmasına” karar verilmiştir.
Özel Daire’ce, niteliği gereği temyizen incelenme olanağı bulunduğu kabul edilen karar, yukarıda belirtilen gerekçe ile bozulmuştur.
Mahkeme önceki kararında direnmiş; hükmü davacı vekili temyize getirmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’ndaki görüşmeler sırasında, esasın incelenmesine geçilmeden önce; davanın niteliği ve müddeabihi itibariyle, direnme kararının temyizinin mümkün olup olmadığı, bir başka ifadeyle direnme kararının kesin olup olmadığı ön sorun olarak tartışılmış ve şu sonuca varılmıştır:
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427/2. maddesinde, miktar veya değeri belirli bir tutarın altında kalan taşınır mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararların kesin olduğu, dolayısıyla temyizinin olanaklı bulunmadığı hükme bağlanmıştır.
Yasa koyucu bu hükümle açık bir biçimde, bir kararın temyiz kabiliyetini haiz bulunup bulunmadığını belirlerken, davanın miktar veya değeri yanında temel ölçü olarak davanın türünü de esas almıştır.
Dava, davacının abonelerinden almakta olduğu sabit ücretin alınmamasına dair Tüketici Sorunları Hakem Heyetince verilen kararın iptali istemiyle açılmış; davalının yarattığı çekişmenin giderilmesi talep edilmiştir.
Her ne kadar, davacının davalıdan aldığı sabit ücret miktar itibariyle 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 22. maddesinde ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427. maddesinde öngörülen kesinlik sınırının altında bulunmakta ise de; sabit ücretin alınıp alınmaması hususunda verilen hükmün salt alınan sabit ücrete münhasır olmayıp, sonraki yıllara da yönelik olduğu, ard etkisinin bulunduğu kuşkusuzdur.
Yine, sabit ücret uygulaması nedeniyle eldeki dosyada tek bir abone uyuşmazlığı yargıya taşımış olmasına karşın, ortada tüm aboneleri ilgilendiren, toplu bir hak uyuşmazlığının bulunduğu her türlü duraksamadan uzaktır.
Bu itibarla, sabit ücretin yasada öngörülen ücret tespit kurallarına uygun olduğu yönünde tespit istemini de içeren böyle bir davada verilen karar, bir kanun hükmünün ileriye dönük uygulanıp uygulanmaması yönünde de sonuç doğuracağından, temyiz incelemesinde 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 22. maddesi ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427. maddesinde belirtilen kesinlik sınırının gözetilmemesi gerektiğine; dolayısıyla bu davanın miktar ve değerine bakılmaksızın temyizinin olanaklı bulunduğuna oybirliğiyle karar verilmiş ve işin esasının incelenmesine geçilmiştir.
İşin esasına gelince;
Hemen belirtilmelidir ki, Mahkeme ile Özel Daire arasında davacının abonesinden sabit ücret alabileceği konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacı tarafından belirlenen ve Telekomünikasyon Kurumunca onaylanan Tarifeler Yönetmeliğine dayanılarak ilgililerinden alınan sabit ücret miktarlarının Tüketici Hakem Heyeti veya dava üzerine Tüketici Mahkemesince yasal olmadığı, hakkaniyete aykırı olmakla haksız şart teşkil ettiği gerekçesiyle indirilip indirilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle, davacı Türk Telekomünikasyon AŞ tarafından, telefon abonelerinden alınmakta olan “sabit ücretin” yasal dayanağının açıklanmasında yarar vardır.
Dava açıldığı tarihte yürürlükte olan 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu’nun ek 18. maddesine 29.01.2000 tarih ve 4502 sayılı Kanunla ilave edilen son fıkrasında (5809 sk 66 maddesi ile mülga), ”Bir iş ve hizmetin karşılığı olarak alınan ücret; abonman ücreti, sabit ücret, konuşma ücreti, hat kirası ve benzeri kira, ücretler ve bunlar gibi değişik ücret kalemlerinden birisi veya birkaçı olarak tespit edilebilir.” hükmü öngörülmüştür.
Anılan Ek 18. maddenin son fıkrasında yer alan “sabit ücret” sözcüğünün Anayasa’ya aykırı olduğu ileri sürülerek iptali talep edilmişse de, Anayasa Mahkemesi’nin 11.05.2004 tarih ve 25459 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 10.02.2004 tarih ve E:2000/74, K:2004/9 sayılı kararıyla; sabit ücretin abone tarafından ödenmesinin, Anayasa’nın 5. maddesinde temel amaç ve görevleri belirtilen sosyal hukuk devleti ve adalet ilkelerine aykırılık oluşturmayacağı ve kişinin maddî ve manevî varlığını geliştirme hakkını zedelemeyeceği gibi, Anayasa’nın 22. maddesindeki haberleşme hürriyetini de engellemeyeceği sonucuna varılarak, sabit ücretin Anayasa’ya aykırı olmadığına, hükmedilmiştir.
406 sayılı kanunun, 5809 sayılı Kanunun 66. maddesince mülga edilen, 29. maddesi uyarınca işletmeciler alacakları ücretleri ilgili mevzuat, tabi oldukları görev ve imtiyaz sözleşmesi telekomünikasyon ruhsatı veya genel izin ile kurum düzenlemelerine aykırı olmayacak şekilde serbestçe belirleyebileceklerdir. Bununla birlikte Türk Telekomünikasyon AŞ ile kurum arasında imzalanan imtiyaz sözleşmesi gereğince tarifelerin kurum onayına sunulması gereklidir.
2813 sayılı Telsiz Kanunu’nun 4502 sayılı Kanunla değişik 5. maddesinde, bu Kanun ile 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu’nda belirtilen genel esaslar çerçevesinde, kanunlarla öngörülen yetki ve sorumlulukları uygulamak ve verilen diğer görevleri yapmak üzere kamu tüzel kişiliğini, idari ve mali özerkliği haiz özel bütçeli Telekomünikasyon Kurumu kurulmuştur. 2813 sayılı Kanun’un 4502 sayılı Kanunla değişik 7. maddesinde ise Telekomünikasyon Kurumu’nun görevleri belirlenmiştir. Buna göre, Kanunun, 5809 sayılı Kanunun 66. maddesi ile mülga edilen, 7. maddesinin (h) bendinde; “Telekomünikasyon hizmetlerinden ve altyapısından yararlanacak kullanıcılara ve telekomünikasyon şebekeleri arasındaki ara bağlantılar bakımından diğer işletmecilere uygulanacak ücret tarifelerine ve sözleşme hükümlerine ve teknik hususlara ilişkin genel kriterleri ve görev alanına giren diğer konularda uygulama usul ve esaslarını belirlemek, tarifeleri incelemek, değerlendirmek, gerekenleri onaylamak ve bunların uygulanmasını izlemek” Kurum’un görevleri arasında sayılmıştır. Kurum tarafından tarifelerin onaylanmasına ve denetlenmesine yönelik usul ve esasların tespiti amacıyla düzenlenen Tarife Yönetmeliği 28.08.2001 tarihli, 24507 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe konulmuştur.
Söz konusu yönetmeliğin 7. maddesine göre, işletmeci tarafından belirlenen tarifenin, Telekomünikasyon Kurumunun karar organı olan Telekomünikasyon Kurulu tarafından her bir hizmet için hizmetin etkin olarak sağlanması maliyetine dayalı yöntem veya belli bir dönemde bir hizmet sepetindeki tarife değişikliklerinin ortalamasına uygulanacak tavan fiyat yöntemlerinden birini dikkate alarak onaylayacağı düzenlenmiştir. Maliyete ilişkin sunulacak bilgi ve belgeler, maliyet beyanları ve kurulun onay sürecinde dikkate alacağı ilkeler ayrıca yönetmelikte belirlenmiştir.
Yargılamanın devamı sırasında, 05.11.2008 tarih ve 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu 10.11.2008 tarih ve 27050 (mükerrer) sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş; az yukarıda açıklanan 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu ile 2813 sayılı Telsiz Kanunu’nun bir kısım maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır.
5809 Sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu’nun:
Amacını belirleyen 1. maddesinde; bu kanunun amacı; “elektronik haberleşme sektöründe, düzenleme ve denetleme yoluyla etkin rekabetin tesisi, tüketici haklarının gözetilmesi, ülke genelinde hizmetlerin yaygınlaştırılması, kaynakların etkin ve verimli kullanılması, haberleşme alt yapı, şebeke ve hizmet alanında teknolojik gelişimin ve yeni yatırımların teşvik edilmesi ve bunlara ilişkin usul ve esasların belirlenmesidir.”şeklinde açıklanmıştır.
“Tanımlar ve Kısaltmalar” başlıklı 3. maddesinin;
(a) bendinde “Abone”nin “Bir işletmeci ile elektronik haberleşme hizmetinin sunumuna yönelik olarak yapılan bir sözleşmeye taraf olan gerçek ya da tüzel kişiyi”,
(b) bendinde “Abonelik sözleşmesi”nin “İşletmeci ile abone arasında akdedilen ve işletmecinin bir bedel karşılığında dönemsel ya da sürekli olarak bir hizmeti yerine getirmeyi veya mal teminini üstlendiği ya da her ikisini birden kapsayan sözleşmeyi”,
(dd) bendinde “Kurul” kısaltmasının “Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulunu”,
(ee) bendinde “Kurum” kısaltmasının “Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunu”,
(nn) bendinde de “Tarife” kısaltmasının “İşletmecilerin, elektronik haberleşme hizmetinin sunulması karşılığında kullanıcılardan farklı adlar altında alabilecekleri ücretleri içeren cetveli”,
(uu) bendinde “Tüketici” kısaltmasının “Elektronik haberleşme hizmetini ticari veya mesleki olmayan amaçlarla kullanan veya talep eden gerçek veya tüzel kişiyi”
ifade edeceği belirtilmiştir.
“Tarifelerin Düzenlenmesi” başlıklı 13.maddesinde de aynen;
“(1) Tarife; abonman ücreti, sabit ücret, konuşma ücreti, hat kirası ve benzeri değişik ücret kalemlerinden birisi veya birkaçı olarak tespit edilebilir.
(2) Her türlü elektronik haberleşme hizmetinin sunulması karşılığında uygulanacak tarifeler aşağıdaki hükümlere tabidir:
a) İşletmeciler, uygulayacakları tarifeleri, ilgili mevzuat ve Kurum düzenlemelerine aykırı olmayacak şekilde serbestçe belirlerler.
b) İşletmecinin ilgili pazarda etkin piyasa gücüne sahip olduğunun belirlenmesi halinde Kurum, tarifelerin onaylanması, izlenmesi ve denetlenmesine ilişkin yöntemleri ve tarifelerin alt ve üst sınırları ile bunların uygulama usul ve esaslarını belirleyebilir.
c) İşletmecinin ilgili pazarda etkin piyasa gücüne sahip olduğunun belirlenmesi halinde; Kurum, fiyat sıkıştırması, yıkıcı fiyatlandırma gibi rekabeti engelleyici tarifelerin önlenmesi için gerekli düzenlemeleri yapar ve uygulamaları denetler.
(3) Bu maddenin uygulanması ile tarifelerin Kuruma sunulması, kamuoyuna duyurulması ve yayımlanması hususlarına ilişkin usul ve esaslar Kurum tarafından belirlenir.”
Hükmüne yer verilmiştir.
Böylece her türlü elektronik haberleşme hizmetinin sunulması karşılığında uygulanacak tarifelerin tabi olacağı hükümler ortaya konularak, belirlenecek tarifelerin ilgili mevzuat ve kurum düzenlemelerine aykırı olmayacak şekilde serbestçe belirlenebileceği; bu maddenin uygulanması ile tarifelerin kuruma sunulması, kamuoyuna duyurulması ve yayımlanması hususlarına ilişkin usul ve esasların da kurum tarafından belirleneceği hüküm altına alınmıştır.
“Tarifelerin Düzenlenmesine İlişkin İlkeler” başlıklı 14.maddesinde ise; Kurumun, her türlü elektronik haberleşme hizmetinin sunulması karşılığında uygulanacak tarifelere ilişkin düzenlemeleri yaparken, sayılan ilkeleri göz önünde bulunduracağı belirtilmiş ve bu ilkeler sıralanmıştır.
“Kurumun Görev ve Yetkileri” Kanunun 6. maddesinde düzenlenmiş; bu görev ve yetkiler arasında “abone, kullanıcı, tüketici ve son kullanıcıların hakları ile kişisel bilgilerin işlenmesi ve gizliliğine ilişkin gerekli düzenlemeleri ve denetlemeleri yapmak” (c) bendinde; “elektronik haberleşme ile ilgili olarak Bakanlığın strateji ve politikalarını dikkate alarak, yetkili daire, tarifeler, erişim, geçiş hakkı numaralandırma, piyasa gözetimi ve denetimi de dahil gerekli düzenlemeler ile denetlemeler yapmak” ise (g) bendinde sayıldıktan sonra;
(j) bendinde açıkça “Kullanıcılara ve erişim kapsamında diğer işletmecilere uygulanacak tarifelere, sözleşme hükümlerine, teknik hususlara ve görev alanına giren diğer konulara ilişkin genel kriterler ile uygulama usul ve esaslarını belirlemek, tarifeleri onaylamak, tarifelerin denetlenmesine ilişkin düzenlemeleri yapmak” yetki ve görevi de Kurum’a verilmiştir.
Bu açık hüküm karşısında işletmeci tarafından belirlenen tarifelerin 5809 sayılı Kanunun 14.maddesinde sayılan ilkelere uygun olup olmadığını belirlemek ve sonucunda onaylamak görev ve yetkisi aynı Kanunun 6/j maddesi gereğince “Kurum”a aittir.
Kanunun 47, 48, 49.maddelerinde; Kurumun “Eşit Hizmet Alabilme Hakkı”, “Tüketicinin Ve Son Kullanıcının Korunması”, “Şeffaflığın Sağlanması Ve Bilgilendirme” konusunda gerekli usul ve esasları belirleyeceği; son kullanıcı ve tüketicilerin azami faydayı elde edebilmeleri ve hizmetlerin şeffaflık ilkesine uygun olarak sunulabilmesi için hizmet seçenekleri, hizmet kalitesi, tarifeler ile tarife paketlerinin yayımlanmasına ve benzer hususlarda abonelerin bilgilendirilmesine yönelik olarak işletmecilere yükümlülükler getirebileceği; işletmecilerin de, özellikle hizmetler arasında seçim yapılırken ve abonelik sözleşmesi imzalanırken tüketicilerin karar vermelerinde etkili olabilecek hususlar ile dürüstlük kuralı gereğince bilgilendirilmelerinin gerekli olduğu her durumda talep olmaksızın tüketicileri bilgilendireceği; 50.maddesinde de “Abonelik Sözleşmeleri” ile Kurum’un bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirleyeceği düzenleme altına alınmıştır.
Kanunun 65.maddesinde “Atıflar Ve Uygulama” başlığı altında; “Diğer mevzuatta, hizmet alanları itibariyle, 4/2/1924 tarihli ve 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu ve 5/4/1983 tarihli ve 2813 sayılı Telsiz Kanununa yapılan atıflar ile bu kanunların kendi içinde yapılan atıfların, konuları itibariyle bu Kanuna yapılmış sayılacağı, diğer kanunların bu Kanuna aykırı hükümlerinin uygulanmayacağı, diğer mevzuatta geçen “Telekomünikasyon Kurumu” ibaresinden “Kurum”; “Telekomünikasyon Kurulu” ibaresinden de “Kurul”un anlaşılacağı, düzenlenmiştir.
Kurumun sektörle ilgili işlemlerine karşı açılacak davaların ise ilk derece mahkemesi olarak Danıştay’da görüleceği; bu davaların acele işlerden sayılacağı, Kanunun “Dava Hakkı” başlıklı 62.maddesinde hükme bağlanmıştır.
Açıklanan yasal düzenlemeler karşısında somut olay irdelendiğinde:
406 sayılı Kanunda ve 2813 sayılı Telsiz Kanunu’nda dava hakkı konusunda herhangi bir düzenleme olmamasına karşın, 5809 sayılı Kanun ile açıkça dava hakkı düzenlenmiş ve kurumun sektörle ilgili işlemlerine karşı açılacak davalarda ilk derece mahkemesi olarak Danıştay, görevlendirilmiştir. Her ne kadar dava açıldığı tarihte böyle bir düzenleme bulunmasa da usule dair bu düzenlemenin yayınlandığı tarihten itibaren uygulanması gereği açık olup; eldeki uyuşmazlığa uygulanıp uygulanamayacağı konusunda mahkeme kararlarında ve Özel Daire kararında bir değerlendirme olmamasına karşın Hukuk Genel Kurulu’nda yapılan görüşmelerde bu husus tartışılmıştır.
İlk olarak; tarife onaylama işleminin sektörle ilgili bir işlem olup olmadığı hususu ele alınmış; bu işlemlerin sektörle ilgili olmadıklarından 62. madde kapsamına girmeyeceği yönünde görüşler ileri sürülmüş ise de, çoğunluk tarafından, tarifelerin düzenlenmesinin ve onaylanmasının sektör ile ilgili işlem olduğu ve Kurumun görev ve yetkisi alanında bulunduğu, dava konusu sabit ücretin de tarifelerle düzenlenmekle sektörle ilgili işlem olduğu kabul edilmiştir.
Öte yandan görüşmelerde Tüketici Mahkemelerinin işletmeci tarafından belirlenen sabit ücreti denetleme olanağı bulunup bulunmadığı da ikinci husus olarak tartışılmış, çoğunlukça; görev konusundaki mevcut kanuni düzenlemenin içeriği de gözetilerek idarenin onay işleminin iptal edilmesi halinde bundan tüm tüketicilerin yararlanması yolunun açılacağı, tüketici mahkemesinde açılacak davanın sadece tarafını bağlayacağı, bunun ise tüm tüketiciler için pratik fayda sağlamayacağı, görüşü benimsenmiş; işletmecilerin ilgili mevzuat ve kanuni düzenlemelere aykırı olmayacak şekilde serbestçe belirledikleri bir tarifenin mevcut olduğu, tarifenin kurumun onayı ile yürürlüğe girdiği durumda 5809 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması gerektiği kabul edilerek somut olayın bu yönden değerlendirilmesine geçilmiştir.
Sonuç itibariyle somut olayda; 5809 Sayılı Kanun hükümlerinin uygulama alanı bulunduğu, dava ve uyuşmazlığa konu sabit ücretin davacı işletmeci tarafından, Kurum onayı ile belirlenen “Tarifeler” çerçevesinde tespit edildiği, bu tarifelerin Kurum’un sektörle ilgili işlemi olmakla bunlara karşı Danıştay’da ilk derece mahkemesi sıfatıyla dava açılıp; bu mahkemece karara bağlanabileceği; tarifenin onaylanmasına ilişkin işlem bu yolla iptal edilmedikçe sabit ücretin belirlenen esaslar dahilinde alınmasına devam olunacağı; dosyaya yansıyan böyle bir iptal kararı da mevcut olmadığına göre Türk Telekomünikasyon AŞ tarafından belirlenen ve Telekomünikasyon Kurumu tarafından onaylanan tarife uyarınca alınan sabit ücretin, yasal bir uygulama olduğu; Danıştay tarafından iptal edilmediği sürece sabit ücretin tarifede belirlenen miktar üzerinden alınmasında kanuna aykırı bir husus bulunmadığı, her türlü duraksamadan uzaktır.
Öte yandan, taraflar arasındaki sözleşmenin haksız şart içerdiğinin kabulü için herhangi bir yasal denetim yolu açık olmayan bir hükmün sözleşmeye konulmuş olması gerekir. Oysa 5809 Kanun ile sözleşmelerin düzenlenmesinin usul ve esaslarını belirleme görevini dahi Kurum’a vermiş ve ayrıca somut olaydaki gibi sabit ücrete ilişkin hükümlerin tarifelerle belirleneceğini, bu tarifelerin de Kurum’ca onaylanacağını belirlemiş; bununla yetinmeyerek bu tarifelere karşı dava yolunu da düzenlemiştir. Kurumun onay işlemine karşı dava açılmamış veya açılıp ta reddedilmiş olması durumunda tarife kanuna uygun olmakla buna dayanılarak sözleşmede yer verilen sabit ücrete ilişkin miktarın haksız şart olarak kabulü de olanaklı değildir.
Hal böyle olunca; Tüketici Sorunları Hakem Heyeti ve dolayısıyla da Tüketici Mahkemesi’nin sabit ücretin miktarı konusunda bir değerlendirme yapması açıklanan yasal düzenlemeler karşısında olanaklı olmadığı gibi, sabit ücret miktarı da haksız şart teşkil etmemektedir.
Davanın açıklanan bu değişik gerekçelerle kabulü gerekirken, reddine ilişkin önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu değişik nedenlerle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen değişik nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, 13.10.2010 gününde yapılan ikinci oylamada oyçokluğu ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/18786
K. 2012/9529
T. 9.4.2012
• ABONELİK VERİLMESİ DAVASI ( Davalının Davanın Açılmasına Sebebiyet Vermemiş Olması Halinde Yargılama Giderlerinden Sorumlu Tutulamayacağı – Davanın Açılmasına Sebep Olan Tarafa Yükletileceği )
• DAVANIN AÇILMASINA SEBEBİYET VERMEMİŞ OLMA ( Abonelik Verilmesi Davası – Davalının Davanın Açılmasına Sebebiyet Vermemiş Olması Halinde Yargılama Giderlerinden Sorumlu Tutulamayacağı )
• YARGILAMA GİDERİ ( Davalının Davanın Açılmasına Sebebiyet Vermemiş Olması Halinde Yargılama Giderlerinden Sorumlu Tutulamayacağı – Davanın Açılmasına Sebep Olan Tarafa Yükletileceği )
• VEKALET ÜCRETİ ( Davalının Davanın Açılmasına Sebebiyet Vermemiş Olması Halinde Yargılama Giderlerinden Sorumlu Tutulamayacağı – Davanın Açılmasına Sebep Olan Tarafa Yükletileceği/Abonelik Verilmesi Davası )
1086/m.417
ÖZET : Taraflar arasındaki abonelik verilmesi davasında; davanın açılmasına sebebiyet vermemiş olması halinde davalı yargılama giderlerinden sorumlu tutulamaz. Somut olayda, mahkemece dava açılmasına kimin sebebiyet verdiği hususunda bir araştırma yapılmamıştır. Mahkemece, dava açılmasına hangi tarafın sebebiyet verdiği araştırılarak yargılama giderleri ve vekalet ücretinin dava açılmasına sebebiyet veren tarafa yükletilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki abonelik verilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın hüküm kurulmasına yer olmadığına yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, Mamak İlçesi Şahintepe Mahallesinde bulunan konutuna su abonesi olmak için davalı idareye başvuruda bulunduğunu, başvurusunun iskan ruhsatının alınmaması ve müteahhidin borcu bulunduğu gerekçesiyle kabul edilmediğini, mağdur olduklarını, davalı idarenin uygulamasının haksız ve hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek,abonelik işlemlerinin yapılmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece,yargılama aşamasında verilmiş bir tedbir kararı olmadan davacının 02.11.2010 tarihinde abonelik sözleşmesi imzalayarak geçici konut su abonesi olduğu, dava konusu uyuşmazlığın çözümlendiği, davalının dava açılmasına sebebiyet vermediği gerekçesiyle konusuz kalan dava hakkında hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, yargılama aşamasında verilmiş bir ihtiyati tedbir kararı olmadan taraflar arasında abonelik sözleşmesi düzenlendiği, bu şekilde uyuşmazlığın çözümlendiği, davalının dava açılmasına sebebiyet vermediği gerekçesiyle konusuz kalan dava hakkında hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilerek yargılama giderleri ve vekalet ücreti davalıya yükletilmiştir. Kural olarak yargılama giderleri, davada haksız çıkan, eş söyleyişle aleyhine hüküm kurulan tarafa yükletilir ( HUMK m.417/I c.1 ). Ayrıca haksız çıkan taraf yargılama gideri olarak vekalet ücreti ödemeye de mahkum edilir. ( HUMK 423/6 ) Davanın açılmasına sebebiyet vermemiş olması halinde davalı yargılama giderlerinden sorumlu tutulamaz. Somut olayda,mahkemece dava açılmasına kimin sebebiyet verdiği hususunda bir araştırma yapılmamıştır. Öyle olunca mahkemece, dava açılmasına hangi tarafın sebebiyet verdiği araştırılarak yargılama giderleri ve vekalet ücretinin dava açılmasına sebebiyet veren tarafa yükletilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde bu hususta bir araştırma yapılmadan ve davalının dava açılmasına sebebiyet vermediği belirtildiği halde yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesi usul ve yasaya aykırı olup, hükmün bozulması gerekir.
SONUÇ : Yukarda açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan 35,55 TL. temyiz harcının istek halinde iadesine, 09.04.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2008/13-58
K. 2008/39
T. 30.1.2008
• ABONELİK TESİSİ ( Satın Almadan Önce Konutta Oturan Kişi Hakkında Kaçak Su Kullanımı Nedeniyle Tutanaklar Düzenlenmiş Olması Satın Alanın Abonelik Talebinin Reddi İçin Gerekçe Yapılamayacağı )
• MUARAZANIN MEN’İ ( Konutu Sonradan Satın Alan Kişi Kaçak Su Kullanımı İle İlgili Bedellerden Sorumlu Tutulamayacağı – Satın Alanın Abonelik Talebinin Reddi İçin Gerekçe Yapılamayacağı )
• KAÇAK SU KULLANIMI ( Satın Almadan Önce Konutta Oturan Kişi Hakkında Kaçak Su Kullanımı Nedeniyle Tutanaklar Düzenlenmiş Olması Satın Alanın Abonelik Talebinin Reddi İçin Gerekçe Yapılamayacağı )
• KONUT ALIMINDAN ÖNCEKİ KİŞİYE AİT KAÇAK SU TUTANAKLARI ( Satın Alanın Abonelik Talebinin Reddi İçin Gerekçe Yapılamayacağı )
3194/m. 31
ÖZET : Davacı, adına su aboneliğinin tesisi ile davalının buna ilişkin talebini reddetmek suretiyle çıkardığı muarazaanın menine karar verilmesini talep etmiştir. Dosya kapsamından, davacının su aboneliği talep ettiği konut ile ilgili olarak satın alma tarihinden önce kaçak su kullanımı nedeniyle tutanak düzenlendiği ve bu nedenle tahakkuk ettirilen bedellerin kendisinden talep edildiği anlaşılmaktadır. Konutu sonradan satın alan kişi, kaçak su kullanımı ile ilgili bedellerden sorumlu tutulamaz. Abonelik isteminin haklı bir neden olmadan reddedilmesi, yasal koşulları taşıyan herkesle iltihaki sözleşme yapmak zorunlu olduğundan usul ve yasaya aykırıdır.
DAVA : Taraflar arasındaki “muarazanın men’i ( abonelik tesisi )” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 4. Tüketici Mahkemesi’nce davanın kabulüne dair verilen 15.12.2006 gün ve 2006/360-1479 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 25.06.2007 gün ve 2007/4514-8969 sayılı ilamı ile;
( … Davacı, dava konusu dairenin hak sahipliğini devraldığını, önceki kiracının abonelik tesis edilmeden su kullandığını, kendisinin önceki kaçak su ücreti ve cezai işlemlerden sorumlu tutularak, talebine rağmen davalıca abonelik tesisinin yapılmadığını ileri sürerek abonelik işleminin tesisini istemiştir.
Davalı, iskan ruhsatının bulunmadığını savunarak davanın reddini dilemiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 31. maddesi iskan ruhsatı bulunmayan yapılara abonelik tesis edilemeyeceğini hükme bağladığı gibi Türk Ceza Kanunu’nda da bu tür abonelik tesis edilmesi cezai yaptırıma bağlanmıştır. Anılan bu hususlar kamu düzenine ilişkindir. Bu itibarla iskan ruhsatı bulunmayan yapılara abonelik verilmesi olanaklı değildir. Davalı davaya cevap verirken iskan ruhsatının olmadığını bildirmesine rağmen mahkemece bu hususta herhangi bir inceleme ve araştırma yapılmamıştır. Mahkemece değinilen bu yön gözetilerek davacıya ait konuta abonelik verilmemesinin nedeni araştırılarak hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesis edilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır. Bozmayı gerektirir … ),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, davacı adına su aboneliği tesisi ve ( davalının buna ilişkin istemi reddetmek suretiyle çıkardığı ) muarazanın men’i istemine ilişkindir.
Yerel mahkeme; abonelik tesisi istenilen konutta davacının satın almasından önceki dönemde oturan kişinin kaçak su kullanmış ve hakkında bu yüzden tutanaklar düzenlenmiş olmasının, davalıya herhangi bir borcu bulunmayan davacının abonelik tesisine ilişkin isteminin kabul edilmemesi için haklı neden oluşturmayacağı, davalının kaçak su kullanımından kaynaklanan alacağını, kaçak olarak su kullanmış olan kişiden istemesi gerektiği, davacı ile abonelik sözleşmesi yapmak zorunda bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, davacının konutuna abonelik ücreti davacı tarafından karşılanmak koşulu ile su aboneliğinin yapılmasına, taraflar arasındaki çekişmenin bu şekilde giderilmesine karar vermiş; özel daire bu kararı metni yukarıda bulunan ilamla bozmuş; yerel mahkeme, gerekçesini tekrarlayarak ve bozma ilamında belirtilenin tersine, davacının konutunun bulunduğu bina için davadan önce yapı kullanma izin belgesi alınmış olduğunu da vurgulayarak önceki kararında direnmiştir.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, mahkeme kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle; davacının su aboneliği tesisini istediği konutu kendisinin devralmasından önceki dönemde kullanan ve davalının savunmasına göre de kaç ak şekilde su tüketmiş olan kişi hakkında, o eyleminden dolayı davalı tarafından düzenlenen kaç ak su tutanakları çerçevesinde tahakkuk ettirilen borçtan, eylemle herhangi bir ilgisi olmayan, konutu sonradan devralan davacının sorumlu tutulmasına hukuken olanak bulunmamasına; davacının abonelik tesisine ilişkin isteminin davalı tarafından bu gerekçeyle kabul edilmemesinin herhangi bir haklı gerekçeye dayanmamasına; görmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmeti çerçevesinde, görev alanı içerisindeki tüketicilere su temin etmesi gereken dayalı kurumun, yasal koşulları taşıyan herkesle iltihaki sözleşme niteliğindeki abonelik sözleşmesini yapmak zorunda olmasına; davalı kurumun, kişisel bir borcu bulunmadığı çekişmesiz olan davacı için abonelik tesisini başkasına ait borcun ödenmesi koşuluna bağlamasının hukuka açıkça aykırı bulunmasına göre, usul ve yasaya uygun olan direnme kararının onanması gerekir.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alınmış olduğundan başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 30.01.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/4270
K. 2012/10486
T. 26.6.2012
• ELEKTRİK ABONELİĞİ İÇİN YAPILAN ÖDEMENİN TAHSİLİ TALEBİ ( Dava Dışı Eski Abone Ödemediği İçin Abonelik Tesisi İçin Ödendiği İddiası – Davalının İşyerinin Önceki Kullanıcısı ve Abonesi Olan Şirketler Arasında Organik Bağ Bulunduğu Savunmasının Değerlendirileceği )
• ABONENİN ELEKTRİK BORCUNU ÖDEMEMESİ NEDENİYLE ABONELİK TESİS EDİLMEDİĞİ ( Abonelik Tesisi İçin Kiralanan Taşınmazla İlgili Yaptığı Ödemeleri Talep Ettiği – Davalının Dava Dışı Önceki Aboneler ile Davacı Şirket Arasında Organik Bağ Bulunduğu Savunmasının İnceleneceği )
Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği/m. 24/son
ÖZET : Davacı şirket tarafından kiralanan taşınmazlarla ilgili elektrik aboneleği için davalı kuruma başvurulduğunu ancak eski abone dava dışı şirketin borcu nedeniyle elektriğin kesik olduğu, borç ödenmeden abonelik de tesis edilemeyeceği bildirilince mecburen ödemeler yaptığını ileri sürerek ödemek zorunda kalınan paranın davalıdan tahsilini talep etmiştir. Davalı, davacı şirketin dava konusu iş yerinin önceki kullanıcısı ve abonesi olan şirketlerle arasında organik bağ bulunduğunu, davacının iyiniyetli olmadığını savunmuştur. Davalının bu yöndeki savunması üzerinde durulup, önceki abone olan şirketin ve önceki kullanıcı şirket ile davacı arasında organik bağ bulunup bulunmadığı araştırılarak karar verilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkili şirket tarafından kiralanan taşınmazlarla ilgili elektrik aboneleği için davalı kuruma başvurulduğunu ancak eski abone dava dışı K… AŞ.’nin borcu nedeniyle elektriğin kesik olduğu borç ödenmeden abonelik de tesis edilemeyeceği bildirilince müvekkilince mecburen 26.01.2010 tarihli protokolün imzalandığını, müvekkilinin, mevzuata aykırı olarak ödemeler yaptığını ileri sürerek ödemek zorunda kalınan 201.600 TL’nin ödeme tarihlerinden itibaren, işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece yapılan yargılama, toplanan delliler neticesinde; Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin 24/son maddesinin “aynı kullanım yerine ait başka müşterilerin önceki dönemlerine, ilişkin tüketimlerinden kaynaklanan borçları yeni müşterinin üstlenmesi talep edilemez” hükümünü içerdiği, her ne kadar davalı davacının rizası ile önceki abonenin borcunu kabul edip ödeme taahhüdünde bulunduğunu ve ödendiğini ileri sürmekteyse de, kiraladığı tesislere elektrik enerjisi bağlanabilmesi için karşısında tekel konumunda bulunan davalının talebi üzerine davacının önceki abonenin borcunun bir kısmını kabullenmesinin rızası ile olduğunu kabul etmenin mümkün olmadığı, davalının önceki abonenin borcunu davacıdan tahsil etmesinin yasal dayanağının bulunmadığı gerekçeleri ile davanın kabulüne, 201.600,00 TL’nin dava tarihinden itibaren ticari faiziyle birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Davalı vekili, davacı şirketin dava konusu iş yerinin önceki kullanıcısı ve abonesi olan şirketlerle arasında organik bağ bulunduğunu, davacının iyiniyetli olmadığını savunmuştur. Bu durumda mahkemece davalının bu yöndeki savunması üzerinde durulup, önceki abone olan K… AŞ. ve önceki kullanıcı A… Ltd.Şt. ile davacı arasında organik bağ bulunup bulunmadığı hususları araştırılarak tüm deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme sonucunda yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre öteki temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine, 26.06.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/7629
K. 2010/5258
T. 29.4.2010
• İTİRAZIN İPTALİ ( Kullanılan Elektrik Enerjisi Bedelinden Abone İle Birlikte Elektriği Kullananın da Müştereken ve Müteselsilen Sorumlu Tutulacağı )
• ABONENİN ELEKTRİK BEDELİNDEN SORUMLULUĞU ( İtirazın İptali Davası – Elektrik Enerjisi Bedelinden Abone İle Birlikte Elektriği Kullananın da Müştereken ve Müteselsilen Sorumlu Tutulması Gerektiği )
• MÜŞTEREKEN VE MÜTESESİLEN SORUMLULUK ( İtirazın İptali Davası – Kullanılan Elektrik Enerjisi Bedelinden Abone İle Birlikte Elektriği Kullananın da Müştereken ve Müteselsilen Sorumlu Tutulacağı )
2004/m.67
ÖZET : İtirazın iptali davasında; kullanılan elektrik enerjisi bedelinden abone ile birlikte elektriği kullanan da müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmalıdır.
DAVA : Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, dava dışı Mustafa Selvi’nin müvekkili kurumun abonesi olduğunu, davalının da Mustafa Selvi’nin kiracısı olduğunu, davalının kullanımdan doğan elektrik borcunu ödemediğini, bunun üzerine başlatılan takibe davalı tarafından haksız olarak itiraz edildiğini belirterek itirazın iptaline, takibin devamına ve icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, kullanımın olduğu elektrik aboneliğinin dava dışı Mustafa Selvi adına olduğu, takibe konu borcun dayanağı olan faturaların Mustafa Selvi adına düzenlendiği, davalının takibe konu faturadaki adreste bulunan işyerini kullandığı ya da bu adresteyken kendisine tebligat yapıldığına dair delil olmadığı, dolayısıyla elektriği kullanan kişinin davalı olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava konusu taşınmazda kullanılan elektrik enerjisi bedelinden abone ile birlikte elektriği kullanan da müştereken ve müteselsilen sorumludurlar. Bu durumda mahkemece dava konusu elektik sayacı ile ilgili abone kayıt ve belgeleri getirtilip, davalının fiili kullanıcı olup olmadığı hususunda da yeterince araştırma ve inceleme yapılarak belirtilen ilkeler çerçevesinde deliller hep birlikte değerlendirilip varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar vermek gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 29.04.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/701
K. 2005/10885
T. 8.11.2005
• ABONENİN KAÇAK ELEKTRİK KULLANMADIĞI İDDİASI ( Menfi Tespit Davası – Abonelerde Öncelikle İhtilafsız Dönemlerdeki Tüketimi Doğru Olarak Kaydetmiş Olan Sayaç Değerine Göre Tüketimin Tesbit Edileceği )
• TÜKETİM MİKTARI (Abonenin Kaçak Elektrik Kullanmadığı İddiasına Dayalı Menfi Tesbit Davası – Abonelerde Öncelikle İhtilafsız Dönemlerdeki Tüketimi Doğru Olarak Kaydetmiş Olan Sayaç Değerine Göre Tüketimin Tesbit Edileceği)
• SAYAÇ DEĞERİ ( Tüketim Değeri Yoksa Tesbitin Tarifenin 41/A Md. Uyarınca Araştırma ve İnceleme Yapılması Gerektiği )
• MENFİ TESBİT DAVASI ( Abonenin Kaçak Elektrik Kullanmadığı İddiasına Dayalı – Abonelerde Öncelikle İhtilafsız Dönemlerdeki Tüketimi Doğru Olarak Kaydetmiş Olan Sayaç Değerine Göre Tüketimin Tesbit Edileceği )
2004/m.72
Elektrik Tarifeleri Yönetmeliği/m.41
ÖZET : Dava, davacı abonenin kaçak elektrik kullanmadığı iddiasına dayalı menfi tesbit davasıdır. Hükme esas alınan bilirkişi raporu yeterli araştırma ve incelemeyi içermediği gibi Yargıtay denetimine de elverişli değildir. Şöyle ki kaçak elektrik kullanımında tüketimin tesbiti ETY’nin 41.maddesinde düzenlenmiştir. Anılan maddenin A fıkrasında tüm abonelerde öncelikle ihtilafsız dönemlerdeki tüketimi doğru olarak kaydetmiş olan sayaç değerine göre tesbit edileceği öngörülmüş, diğer fıkralarda ise doğru tesbit edilmiş tüketim değeri yoksa tesbitin ne şekilde yapılacağı hükme bağlanmıştır. Bu durumda öncelikle tarifenin 41/a maddesi uyarınca araştırma ve inceleme yapılması gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki menfi tesbit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince duruşmasız, davacı vekilince de her ne kadar duruşma istekli olarak temyiz edilmiş ise de süresinde olmayan bu istemin reddiyle incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Dava, davacı abonenin kaçak elektrik kullanmadığı iddiasına dayalı menfi tesbit davasıdır.
Davalı vekili, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece benimsenen bilirkişi raporuna göre davanın kısmen kabulüne, 24.9.2002 tarihli 3032242 ve 3032243 nolu faturalardan dolayı davacının toplam 11.645.707.664.-TL. borçlu olmadığının tesbitine fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1-Mahkeme hükmü davacı vekiline 3.9.2004 tarihinde, davalı vekilinin temyiz dilekçesi ise 21.10.2004 tarihinde tebliğ edilmiş, temyiz dilekçesi HUMK.’nun 432.maddesinde öngörülen 15 günlük ve aynı kanunun 433/2.maddesinde düzenlenen 10 günlük yasal süre geçirildikten sonra 5.11.2004 tarihinde temyiz defterine kaydedilmiştir. Süresinden sonra yapılan temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi 1.6.1990 gün ve ¾ sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca Yargıtayca da bu yolda karar verilebileceğinden süresinden sonra yapılan temyiz isteminin reddi gerekmiştir.
2-Davalı vekilinin temyizine gelince, hükme esas alınan bilirkişi raporu yeterli araştırma ve incelemeyi içermediği gibi Yargıtay denetimine de elverişli değildir. Şöyle ki kaçak elektrik kullanımında tüketimin tesbiti ETY’nin 41.maddesinde düzenlenmiştir. Anılan maddenin A fıkrasında tüm abonelerde öncelikle ihtilafsız dönemlerdeki tüketimi doğru olarak kaydetmiş olan sayaç değerine göre tesbit edileceği öngörülmüş, diğer fıkralarda ise doğru tesbit edilmiş tüketim değeri yoksa tesbitin ne şekilde yapılacağı hükme bağlanmıştır. Bu durumda öncelikle tarifenin 41/a maddesi uyarınca araştırma ve inceleme yapılması gerekirken mahkemece bu yönde herhangi bir araştırma ve inceleme yapılmadan tarifenin 41/b. maddesi çerçevesinde yapılan inceleme sonucu düzenlenen raporun hükme esas alınması doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) nolu bentte gösterilen nedenlerle davacı vekilinin temyiz isteminin süre yönünden reddine, ( 2 ) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA,peşin harcın istek halinde iadesine, 08.11.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/14400
K. 2011/8403
T. 23.6.2011
• ELEKTRİK KULLANIM BEDELİ ( Enerji Kullanıcısının Kullanım Bedelinin Aboneden İstenmesi – Aboneliği Devam Eden Kişinin Elektrik Bedelinin Ödenmemesinden Sorumlu Olduğu )
• ABONENİN SORUMLULUĞU ( Elektrik Kullanım Bedeli – Halihazırda Aboneliği Devam Eden Kişinin Elektrik Bedelinin Ödenmesinden Sorumlu Olduğu )
ÖZET : Halihazırda aboneliği devam eden kişi de elektrik bedelinin ödenmesinden sorumludur.
DAVA : Taraflar arasındaki istirdat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükümün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, davalı tarafından müvekkili aleyhine başlatılan icra takibi üzerine ihtirazi kayıt koyarak dosya borcunu ödemek zorunda kaldığını, oysa takibe konu kaçak elektrik kullanımının müvekkili tarafından yapılmadığını belirterek bu paranın istirdadını talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının da abone olması sebebiyle takibe konu borçtan sorumlu olduğu gerekçesiyle davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma ve toplanan deliller doğrultusunda davalı kurumun ürettiği enerjinin kullanıcısı ile taksitlendirme anlaşması yaptığı, ancak buna rağmen davalının halen davacıdan alacağı talep etmesinin hakkaniyete aykırı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Dosya içerisinde bulunan belgelerden davacının halen davalı kurumun abonesi olduğu anlaşılmaktadır. Dairemizin yerleşik kararlarında da belirtildiği gibi abone olan davacının da elektrik bedelinin ödenmesinden sorumlu olduğu gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle hükümün davalı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istenmesi halinde iadesine, 23.06.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/632
K. 2012/3467
T. 5.3.2012
• MENFİ TESPİT DAVASI ( Kaçak Elektrik Kullanımı Nedeniyle Kendisine Borç Tahakkuku Yapılan Davacının Borçlu Olmadığının Tespiti Talebi/Bilirkişi Raporunun Yeterli İncelemeyi İçermediği – Kaçak Elektrik Tespit Tutanağında İmzası Bulunan Tutanak Mümzilerinin Dinleneceği )
• KAÇAK ELEKTRİK TESPİT TUTANAĞINDA İMZASI BULUNAN TUTANAK MÜMZİLERİNİN DİNLENECEĞİ ( Menfi Tespit Davasında Bilirkişi Raporunun Yeterli İncelemeyi İçermediği Yargıtay Denetimine Elverişli Olmadığı – Mümzilerin Dinlenerek Yeniden Keşif ve Bilirkişi İncelemesi Yaptırılacağı )
• ABONENİN VE KULLANICININ MÜŞTEREK VE MÜTESELSİLEN SORUMLU OLDUĞU İLKESİ ( Kaçak Elektrik Kullanımı Nedeniyle Borçlu Olunmadığının Tespiti Talebinde Mahallinde Yeniden Keşif ve Bilirkişi İncelemesi Yapılarak Bu İlke de Gözetilerek Karar Verileceği )
2004/m.72
ÖZET : Davacı, kaçak elektrik kullanımı nedeniyle kendisine borç tahakkuku yapılmış ise de, söz konusu borcun diğer davalıya ait olduğunu bildirerek borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir. Bilirkişi raporu yeterli incelemeyi içermediği gibi Yargıtay denetimine de elverişli bulunmamaktadır. Bu durumda işyeri ile ilgili kaçak elektrik tespit tutanağı getirtilip bu tutanakta imzası bulunan tutanak mümzileri dinlenerek mahallinde yeniden keşif ve bilirkişi incelemesi de yapıldıktan sonra kaçak elektrik kullanımında abonenin ve kullanıcının müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu ilkesi de gözetilmek suretiyle karar verilmelidir.
DAVA : Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalılardan BEDAŞ Genel Müdürlüğü vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, davalı BEDAŞ tarafından müvekkiline kaçak elektrik kullanımı nedeniyle borç tahakkuku yapılmış ise de, söz konusu borcun diğer davalı S.B’ye ait olduğunu bildirerek müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı BEDAŞ vekili, dava konusu 5…03 nolu tesisatın fiili kullanıcısının davacı olduğunu, bu tesisatın bulunduğu yerin maliki ve tesisatın abonesi olan diğer davalı Selçuk’un dilekçe vererek 5…03 nolu tesisatın davacı adına olmasını istediğini ve davacı ile 01.10.2002 tarihinde sözleşme yapıldığını, ancak sözleşmenin 5…03 yerine 5…05 nolu tesisata yapıldığını, bu durumun malik olan davalı Selçuk tarafından bildirilmesi üzerine kayıtlarda düzeltme yapıldığını, daha sonra 5…03 nolu tesisata ilişkin olarak dava konusu faturanın düzenlendiğini, davacının borçtan sorumlu olduğunu bildirerek davanın reddini savunmuştur.
Davalı S.B. vekili, dava konusu tüketimin davacı tarafından gerçekleştirildiğini bildirerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, davalı S.B.’ye karşı açılan davanın pasif husumet yokluğundan reddine- davalı BEDAŞ’a karşı açılan davanın davacının 5…03 nolu tesisatta kaçak elektrik kullandığına dair yeterli kanıt bulunmadığı gerekçesiyle kısmen kabulü ile, davacının 5…03 nolu tesisatın kullanıcısı olarak tahakkuk ettirilen 14.563.46 TL. kaçak elektrik kullanım bedeli borcunun bulunmadığının tespitine karar verilmiş, hüküm davalı BEDAŞ vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Hükme esas alınan bilirkişi raporu yeterli incelemeyi içermediği gibi Yargıtay denetimine de elverişli bulunmamaktadır. Bu durumda mahkemece, dosya içerisinde rastlanılmayan, dava konusu işyeri ile ilgili kaçak elektrik tespit tutanağı getirtilip bu tutanakta imzası bulunan tutanak mümzileri dinlenerek mahallinde yeniden kesif ve bilirkişi incelemesi de yapıldıktan sonra kaçak elektrik kullanımında abonenin ve kullanıcının müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu ilkesi de gözetilmek suretiyle varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davalı BEDAŞ yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre öteki temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine, 05.03.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
7. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/1030
K. 2010/3133
T. 25.5.2010
• HAKSIZ FİİLDEN KAYNAKLANAN TAZMİNAT ( Bina Maliklerinin Abonesiz Su Kullanım Bedelinden Sorumlu Olacaklarına İlişkin Yasal Bir Düzenleme Bulunmadığından Bu Bedelden Ancak Fiili Kullanım Yapan Gerçek ve Tüzel Kişiler Sorumlu Olduğu )
• BİNA MALİKLERİNİN ABONESİZ SU KULLANIM BEDELİNDEN SORUMLULUĞU ( Sorumlu Olacaklarına İlişkin Yasal Bir Düzenleme Bulunmadığından Bu Bedelden Ancak Fiili Kullanım Yapan Gerçek ve Tüzel Kişiler Sorumlu Olduğu )
• ABONESİZ SU KULLANIM BEDELİNDEN SORUMLULUK ( Bina Maliklerinin Sorumlu Olacaklarına İlişkin Yasal Bir Düzenleme Bulunmadığından Bu Bedelden Ancak Fiili Kullanım Yapan Gerçek ve Tüzel Kişiler Sorumlu Olduğu )
• KAÇAK SUDAN SORUMLULUK ( Davalıların Oturdukları Dönemde Kullandıkları Suyun Kaçak Olduğu Gerekçesiyle Tutulmadığı Dikkate Alındığında Kaçak Su Kullanımının Davalılar Tarafından Değil Dava Dışı Müteahhit Tarafından Gerçekleştirildiği )
818/m.41
ÖZET : Dava, haksız fiilden kaynaklanan tazminat alacağının tahsili istemidir. Bina maliklerinin abonesiz su kullanım bedelinden sorumlu olacaklarına ilişkin yasal bir düzenleme bulunmadığından, kural olarak bu bedelden ancak fiili kullanım yapan gerçek ve tüzel kişiler sorumludur.
Davacı taraf, mülkiyeti davalılara ait arsada yapılan inşaatta davalıların abonesiz olarak kaçak su kullandığını öne sürmüştür. Davalı taraf, inşaatta kaçak su kullanımıyla ilgilerinin olmadığını, inşaatın dava dışı müteahhit tarafından yapıldığını savunmuştur. Davalılar ile dava dışı müteahhit arasında kat karşılığı inşaat sözleşmesi düzenlenmiş, binaya ilişkin iskan belgesi ise alınmıştır. Kaçak su tutanağının binanın yapımı sırasında kullanılan kaçak sudan dolayı tutulduğu, davalıların oturdukları dönemde kullandıkları suyun kaçak olduğu gerekçesiyle tutulmadığı dikkate alındığında, kaçak su kullanımının davalılar tarafından değil, dava dışı müteahhit tarafından gerçekleştirildiği kuşkusuzdur. Yasal düzenlemelere aykırı şekilde hüküm verilemez.
DAVA : Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay’ca incelenmesi taraflarca istenilmekle, temyiz isteminin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, dosyadaki belgeler okundu, tetkik hakiminin açıklamaları dinlendi. Gereği görüşüldü:
KARAR : 1-)Dava, haksız fiilden kaynaklanan tazminat alacağının tahsili için başlatılan icra takibine karşı öne sürülen itirazın iptali istemine ilişkindir.
İddia ve savunmaya, duruşma tutanaklarına yansıyan bilgi ve belgelere, bu yolla saptanan dava niteliği ile dosya kapsamında toplanıp değerlendirilen delillere, delillerin takdir, tahlil ve tartışımına ilişkin hükümde gösterilen gerekçelere göre davacı tarafın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının REDDİNE, peşin ödenen 570,00 TL harçtan temyiz harcının mahsubu ile fazla ödenen 485.75 TL harcın istenmesi halinde davacı tarafa iadesine,
2-)Davalı tarafın temyiz itirazlarına gelince; mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, varılan sonuç dosyada toplanan delillere ve yasal düzenlemelere uygun düşmemiştir.
Bina maliklerinin abonesiz su kullanım bedelinden sorumlu olacaklarına ilişkin yasal bir düzenleme bulunmadığından, kural olarak bu bedelden ancak fiili kullanım yapan gerçek ve tüzel kişiler sorumludur.
Somut olaya gelince; davacı taraf, mülkiyeti davalılara ait arsada yapılan inşaatta davalıların abonesiz olarak kaçak su kullandığını öne sürmüştür. Davalı taraf, inşaatta kaçak su kullanımıyla ilgilerinin olmadığını, inşaatın dava dışı müteahhit tarafından yapıldığını savunmuştur. Davalılar ile dava dışı müteahhit arasında 10.6.1996 tarihinde kat karşılığı inşaat sözleşmesi düzenlenmiş, binaya ilişkin iskan belgesi ise 22.12.2000 tarihinde alınmıştır. Kaçak su tutanağının 24.2.1999 tarihinde ve binanın yapımı sırasında kullanılan kaçak sudan dolayı tutulduğu, davalıların oturdukları dönemde kullandıkları suyun kaçak olduğu gerekçesiyle tutulmadığı dikkate alındığında, kaçak su kullanımının davalılar tarafından değil, dava dışı müteahhit tarafından gerçekleştirildiği kuşkusuzdur. Yasal düzenlemelere aykırı şekilde hüküm verilemez.
SONUÇ : Hal böyle olunca, yukarda açıklanan olgular dikkate alınarak, davaya konu yerde binanın yapımında kullanılan kaçak su ile ilgisi bulunmayan davalılar aleyhine açılan davanın pasif husumet sebebiyle reddine karar] verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz, davalı tarafın temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde görüldüğünden kabulüyle hükümün BOZULMASINA, peşin ödenen 570,10 TL harcın istenmesi halinde davalı tarafa iadesine, 25.5.2010 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
2. CEZA DAİRESİ
E. 2007/14790
K. 2007/17084
T. 17.12.2007
• ABONESİZ ELEKTRİK KULLANMAK ( Kuruma Kaydı Olmayan Sayaçtan Geçirilerek – Araştırılması Gereken Hususlar )
• SAYAÇTAN GEÇİRİLMEK SURETİYLE ABONESİZ ELEKTRİK KULLANMAK ( Kuruma Kaydı Olmayan Sayaç – Araştırılması Gereken Hususlar )
5237/m. 142/1-f
ÖZET : Kuruma kaydı olmayan sayaçtan geçirilmek suretiyle abonesiz elektrik kullanıldığı iddia edilen sayacın hangi tarihte takıldığı, sanıktan ve gerekirse tanıklardan sorulup belirlenerek, suç tutanağının düzenlendiği evde keşif yapılarak bilirkişi marifetiyle evdeki kurulu güç tespit edilip, kurulu gücün kullanması gereken elektrik miktarı ile sayaçtaki tüketim miktarı sayacın takıldığı tarihe göre karşılaştırılarak ve sayaca herhangi bir müdahalenin olup olmadığı belirlenerek kaçak kullanım bulunup bulunmadığı ve karşılıksız yararlanma kastı ile davranılıp davranılıp davranılmadığı araştırılıp sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekir.
DAVA : Hırsızlık suçundan sanık A.’nın yapılan yargılaması sonucunda; BERAATİNE dair Demre Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 16.12.2005 tarihli hükmün Yargıtay’ca incelenmesi katılan vekili tarafından istenmekle ve dosya C.Başsavcılığının 10.09.2007 tarihli tebliğnamesiyle Dairemize gelmekle yapılan inceleme sonunda gereği düşünüldü:
KARAR : Kuruma kaydı olmayan sayaçtan geçirilmek suretiyle abonesiz elektrik kullanıldığı iddia edilen sayacın hangi tarihte takıldığı, sanıktan ve gerekirse tanıklardan sorulup belirlenerek, suç tutanağının düzenlendiği evde keşif yapılarak bilirkişi marifetiyle evdeki kurulu güç tespit edilip, kurulu gücün kullanması gereken elektrik miktarı ile sayaçtaki tüketim miktarı sayacın takıldığı tarihe göre karşılaştırılarak ve sayaca herhangi bir müdahalenin olup olmadığı belirlenerek kaçak kullanım bulunup bulunmadığı ve karşılıksız yararlanma kastı ile davranılıp davranılıp davranılmadığı araştırılıp sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken bu araştırmalar yapılmadan eksik kovuşturma ile yazılı şekilde karar verilmesi,
SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebepten dolayı istem gibi BOZULMASINA, 17.12.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
2. CEZA DAİRESİ
E. 2007/18113
K. 2008/2188
T. 11.2.2008
• ABONESİZ ELEKTRİK KULLANMAK ( Delillerin Takdir ve Tayini Gereken Durumlarda Sanığın Sorgusu Yapılıp Savunması Saptanmadan Beraat Kararı Verilemeyeceği )
• BERAAT KARARI ( Fiilin Suç Oluşturmaması Nedeniyle Derhal – Delillerin Takdir ve Tayini Gereken Durumlarda Sanığın Sorgusu Yapılıp Savunması Saptanmadan Verilemeyeceği/Abonesiz Elektrik Kullanmak )
• DELİLLERİN TAKDİR VE TAYİNİ GEREKEN DURUMLAR ( Abonesiz Elektrik Kullanmak – Sanığın Sorgusu Yapılıp Savunması Saptanmadan Derhal Beraat Kararı Verilemeyeceği )
5271/m. 193/son
ÖZET : Fiilin suç oluşturmaması nedeniyle derhal beraat kararı verilmesi dışında, delillerin takdir ve tayini gereken durumlarda sanığın sorgusu yapılıp savunması saptanmadan beraat kararı verilemez. Sanık sorgusunun yapılmadan beraat kararı verilmesi, kurulu güç ile tüketim oranının karşılaştırılmaması ve elektrik saatinden karşılıksız yararlanma kastı ile davranılıp davranılmadığı araştırılmadan karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
DAVA : Hırsızlık suçundan sanık Birol’un yapılan yargılaması sonucunda; BERAATİNE dair Fatih 4. Asliye Ceza Mahkemesi’nden verilen 21.12.2005 tarihli hükmün Yargıtay’ca incelenmesi katılan vekili tarafından istenmekle ve dosya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 13.11.2007 tarihli tebliğnamesiyle dairemize gelmekle yapılan inceleme sonunda gereği düşünüldü:
KARAR : 1- Fiilin suç oluşturmaması nedeniyle derhal beraat kararı verilmesi dışında, delillerin takdir ve tayini gereken durumlarda sanığın sorgusu yapılıp savunması saptanmadan beraat kararı verilemeyeceği, Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve Dairelerin uyum gösteren kararlarının da bu yönde olduğu gözetilmeden, 5271 sayılı CMK’nın 193/son. maddesine yanlış anlam verilmek suretiyle sanığın sorgusu yapılmadan yazılı şekilde hüküm kurulması.
2- Kuruma kaydı olmayan sayaçtan geçirilmek suretiyle abonesiz elektrik kullanıldığı iddia edilen sayacın hangi tarihte takıldığı sanıktan ve gerekirse tanıklardan sorulup belirlenerek, suç tutanağının düzenlendiği evde keşif yapılarak bilirkişi marifetiyle evdeki kurulu güç tespit edilip, kurulu gücün kullanılması gereken elektrik miktarı ile sayaçtaki tüketim miktarı sayacın takıldığı tarihe göre karşılaştırılarak ve sayaca herhangi bir müdahalenin olup olmadığı belirlenerek kaçak bulunup bulunmadığı ve karşılıksız yararlanma kastı ile davranılıp davranılmadığı araştırılıp sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken bu araştırmalar yapılmadan eksik kovuşturma ile yazılı şekilde karar verilmesi,
SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı istem gibi BOZULMASINA, 11.02.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
7. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/1030
K. 2010/3133
T. 25.5.2010
• HAKSIZ FİİLDEN KAYNAKLANAN TAZMİNAT ( Bina Maliklerinin Abonesiz Su Kullanım Bedelinden Sorumlu Olacaklarına İlişkin Yasal Bir Düzenleme Bulunmadığından Bu Bedelden Ancak Fiili Kullanım Yapan Gerçek ve Tüzel Kişiler Sorumlu Olduğu )
• BİNA MALİKLERİNİN ABONESİZ SU KULLANIM BEDELİNDEN SORUMLULUĞU ( Sorumlu Olacaklarına İlişkin Yasal Bir Düzenleme Bulunmadığından Bu Bedelden Ancak Fiili Kullanım Yapan Gerçek ve Tüzel Kişiler Sorumlu Olduğu )
• ABONESİZ SU KULLANIM BEDELİNDEN SORUMLULUK ( Bina Maliklerinin Sorumlu Olacaklarına İlişkin Yasal Bir Düzenleme Bulunmadığından Bu Bedelden Ancak Fiili Kullanım Yapan Gerçek ve Tüzel Kişiler Sorumlu Olduğu )
• KAÇAK SUDAN SORUMLULUK ( Davalıların Oturdukları Dönemde Kullandıkları Suyun Kaçak Olduğu Gerekçesiyle Tutulmadığı Dikkate Alındığında Kaçak Su Kullanımının Davalılar Tarafından Değil Dava Dışı Müteahhit Tarafından Gerçekleştirildiği )
818/m.41
ÖZET : Dava, haksız fiilden kaynaklanan tazminat alacağının tahsili istemidir. Bina maliklerinin abonesiz su kullanım bedelinden sorumlu olacaklarına ilişkin yasal bir düzenleme bulunmadığından, kural olarak bu bedelden ancak fiili kullanım yapan gerçek ve tüzel kişiler sorumludur.
Davacı taraf, mülkiyeti davalılara ait arsada yapılan inşaatta davalıların abonesiz olarak kaçak su kullandığını öne sürmüştür. Davalı taraf, inşaatta kaçak su kullanımıyla ilgilerinin olmadığını, inşaatın dava dışı müteahhit tarafından yapıldığını savunmuştur. Davalılar ile dava dışı müteahhit arasında kat karşılığı inşaat sözleşmesi düzenlenmiş, binaya ilişkin iskan belgesi ise alınmıştır. Kaçak su tutanağının binanın yapımı sırasında kullanılan kaçak sudan dolayı tutulduğu, davalıların oturdukları dönemde kullandıkları suyun kaçak olduğu gerekçesiyle tutulmadığı dikkate alındığında, kaçak su kullanımının davalılar tarafından değil, dava dışı müteahhit tarafından gerçekleştirildiği kuşkusuzdur. Yasal düzenlemelere aykırı şekilde hüküm verilemez.
DAVA : Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay’ca incelenmesi taraflarca istenilmekle, temyiz isteminin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, dosyadaki belgeler okundu, tetkik hakiminin açıklamaları dinlendi. Gereği görüşüldü:
KARAR : 1-)Dava, haksız fiilden kaynaklanan tazminat alacağının tahsili için başlatılan icra takibine karşı öne sürülen itirazın iptali istemine ilişkindir.
İddia ve savunmaya, duruşma tutanaklarına yansıyan bilgi ve belgelere, bu yolla saptanan dava niteliği ile dosya kapsamında toplanıp değerlendirilen delillere, delillerin takdir, tahlil ve tartışımına ilişkin hükümde gösterilen gerekçelere göre davacı tarafın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının REDDİNE, peşin ödenen 570,00 TL harçtan temyiz harcının mahsubu ile fazla ödenen 485.75 TL harcın istenmesi halinde davacı tarafa iadesine,
2-)Davalı tarafın temyiz itirazlarına gelince; mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, varılan sonuç dosyada toplanan delillere ve yasal düzenlemelere uygun düşmemiştir.
Bina maliklerinin abonesiz su kullanım bedelinden sorumlu olacaklarına ilişkin yasal bir düzenleme bulunmadığından, kural olarak bu bedelden ancak fiili kullanım yapan gerçek ve tüzel kişiler sorumludur.
Somut olaya gelince; davacı taraf, mülkiyeti davalılara ait arsada yapılan inşaatta davalıların abonesiz olarak kaçak su kullandığını öne sürmüştür. Davalı taraf, inşaatta kaçak su kullanımıyla ilgilerinin olmadığını, inşaatın dava dışı müteahhit tarafından yapıldığını savunmuştur. Davalılar ile dava dışı müteahhit arasında 10.6.1996 tarihinde kat karşılığı inşaat sözleşmesi düzenlenmiş, binaya ilişkin iskan belgesi ise 22.12.2000 tarihinde alınmıştır. Kaçak su tutanağının 24.2.1999 tarihinde ve binanın yapımı sırasında kullanılan kaçak sudan dolayı tutulduğu, davalıların oturdukları dönemde kullandıkları suyun kaçak olduğu gerekçesiyle tutulmadığı dikkate alındığında, kaçak su kullanımının davalılar tarafından değil, dava dışı müteahhit tarafından gerçekleştirildiği kuşkusuzdur. Yasal düzenlemelere aykırı şekilde hüküm verilemez.
SONUÇ : Hal böyle olunca, yukarda açıklanan olgular dikkate alınarak, davaya konu yerde binanın yapımında kullanılan kaçak su ile ilgisi bulunmayan davalılar aleyhine açılan davanın pasif husumet sebebiyle reddine karar] verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz, davalı tarafın temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde görüldüğünden kabulüyle hükümün BOZULMASINA, peşin ödenen 570,10 TL harcın istenmesi halinde davalı tarafa iadesine, 25.5.2010 tarihinde oybirliği ile karar verildi.