Telefon, Su, Elektrik Gibi Aboneliklere İlişkin Yargıtay Kararları
T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2002/3721
K. 2002/4000
T. 16.4.2002
İTİRAZIN İPTALİ (Davalının Ödemediği Telefon Borcu İçin Yapılan İcra Takibine Vaki İtiraz)
TELEFON BORCUNUN ÖDENMEMESİ (Bilirkişi İncelemesi Yaptırılmak Suretiyle Borç Miktarının Belirlenmesi)
ABONE KAYDI (Taraflar Arasındaki Uyuşmalzığın Telefonun Abone Kaydından Kaynaklanmaması-Borcun Ödenmemesinden Kaynaklanan Uyuşmazlık Olması Nedeniyle Bilirkişi İncelemesi Yaptırılması)
BİLİRKİŞİ (Taraflar Arasındaki Uyuşmalzığın Telefonun Abone Kaydından Kaynaklanmaması-Borcun Ödenmemesinden Kaynaklanan Uyuşmazlık Olması Nedeniyle Bilirkişi İncelemesi Yaptırılması)
2004/m.67
ÖZET: Taraflar arasında dava konusu telefonun abone kaydından kaynaklanan bir uyuşmazlığın bulunmadığı, ihtilafın davalının telefon borcunu ödememesinden meydana geldiği anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece yapılacak iş; dava konusu telefon borcundan dolayı ( davalının kabul beyanı da dikkate alınarak ) gerekirse bilirkişi incelemesi de yaptırılmak suretiyle bir sonuca varmak olmalıdır.
DAVA: Dava dilekçesinde 126.018.792 lira alacak için itirazın iptali istenilmiştir. Mahkemece davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR: Davada, davalının ödemediği telefon borcunun tahsili talep edilmektedir.
Davalı ise cevabında, telefon telinin kopması nedeniyle borcunu ödemediğini, dava konusu telefonun kendisi adına kayıtlı olduğunu beyan etmiştir.
Mahkemece; kesin mehile rağmen davacı vekili tarafından abone sözleşmesinin ibraz edilmediğinden bahisle davanın reddine karar verilmiştir.
Oysa, taraflar arasında dava konusu telefonun abone kaydından kaynaklanan bir uyuşmazlığın bulunmadığı, ihtilafın davalının telefon borcunu ödememesinden meydana geldiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda mahkemece yapılacak iş; dava konusu telefon borcundan dolayı (davalının kabul beyanı da dikkate alınarak) gerekirse bilirkişi incelemesi de yaptırılmak suretiyle bir sonuca varmak olmalıdır.
Belirtilen nedenlerle ve eksik inceleme ile verilen karar doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 16.4.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
7. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/6751
K. 2010/1572
T. 23.3.2010
BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİ (Davacı Tarafın Abone Olmaksızın Davalı İdare Tarafından Sunulan Elektrik Enerjisinden Yararlandığı Gözetildiğinde 3065 S. Katma Değer Vergisi Kanunu’na Göre KDV Matrahına Dahil Olan Enerji Dağıtım Hizmet Bedelinin KDV’sinden de Sorumlu Olacağı)
ABONE OLMAKSIZIN ELEKTRİK ENERJİSİNDEN YARARLANMA (3065 S. Katma Değer Vergisi Kanunu’na Göre KDV Matrahına Dahil Olan Enerji Dağıtım Hizmet Bedelinin KDV’sinden de Sorumlu Olacağı)
KATMA DEĞER VERGİSİNDEN SORUMLULUK (Borçlu Olmadığının Tespiti – Davacı Tarafın Abone Olmaksızın Davalı İdare Tarafından Sunulan Elektrik Enerjisinden Yararlandığı/KDV Matrahına Dahil Olan Enerji Dağıtım Hizmet Bedelinin KDV’sinden de Sorumlu Olacağı)
818/m.41
ÖZET: Dava, haksız kaçak elektrik kullanımından kaynaklanan fatura bedelleri kadar borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir. Davacı tarafın kaçak elektrik kullanımından dolayı davalı idareye … TL tüketim bedeli, … TL belediye vergisi ve … TL KDV olmak üzere toplam … TL borçlu olduğunun belirlendiği, ancak KDV tahakkukunun yerinde olmadığının açıklandığı, mahkemece de benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda davacı tarafın KDV bedelinden sorumlu olmayacağı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ne karar verildiği anlaşılmaktadır.
Davacı tarafın abone olmaksızın davalı idare tarafından sunulan elektrik enerjisinden yararlandığı gözetildiğinde, 3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’na göre KDV matrahına dahil olan enerji dağıtım hizmet bedelinin KDV’sinden de sorumlu olacağı kuşkusuzdur.
DAVA: Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay’ca incelenmesi davacı ve davalı tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, dosyadaki belgeler okundu. Tetkik hakiminin açıklamaları dinlendi. Gereği görüşüldü:
KARAR: Dava haksız kaçak elektrik kullanımından kaynaklanan fatura bedelleri kadar borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
1-) İddia ve savunmaya, duruşma tutanaklarına yansıyan bilgi ve belgelere, bu yolla saptanan dava niteliğine, özellikle iddia ve savunmanın kıymetlendirilmesi yönünden bilgilerine başvurulan ve hükme dayanak yapılan uzman bilirkişi raporunun niteliği, içeriği ve dosya kapsamında toplanıp değerlendirilen delillere, delillerin takdir, tahlil ve tartışımına ilişkin hükümde gösterilen gerekçelere göre davacı tarafın yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının REDDİNE, peşin alınan harcın mahsubu ile fazla alınan 90,85 TL’nin istenmesi halinde davacı tarafa iadesine,
2-) Davalı tarafın temyiz itirazlarına gelince; mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, varılan sonuç yasal düzenlemelere uygun düşmemiştir.
Toplanan deliller ile yargılama sırasında görüşüne başvurulan bilirkişi raporunda davacı tarafın kaçak elektrik kullanımından dolayı davalı idareye 22.971,95 TL tüketim bedeli, 578.48 TL belediye vergisi ve 4.329,08 TL KDV olmak üzere toplam 27.789,51 TL borçlu olduğunun belirlendiği, ancak KDV tahakkukunun yerinde olmadığının açıklandığı, mahkemece de benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda davacı tarafın KDV bedelinden sorumlu olmayacağı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ne karar verildiği anlaşılmaktadır.
Davacı tarafın abone olmaksızın davalı idare tarafından sunulan elektrik enerjisinden yararlandığı gözetildiğinde, 3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’na göre KDV matrahına dahil olan enerji dağıtım hizmet bedelinin KDV sinden de sorumlu olacağı kuşkusuzdur.
SONUÇ: Hal böyle olunca mahkemece az yukarda açıklanan maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak davanın tamamının reddine karar verilmesi gerekirken, yasal düzenlemeler gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz, davalı tarafın temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde görüldüğünden kabulüyle hükümün BOZULMASINA, peşin ödenen 121,20 TL harcın istenmesi halinde davalı tarafa iadesine, 23.3.2010 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 1999/13-849
K. 1999/886
T. 27.10.1999
ABONE OLMAYAN KİRACININ ELEKTRİK KULLANIMI (Abone Olmasa Dahi Elektrik Tüketim Bedelinden Fiilen Kullanan Kişinin de Abonenin Yanında Sorumlu Olacağı – Abone Olmadan Elektirik Kullananın Eylemsel Sözleşme İlişkisine Girdiğinin Kabulü)
KİRACININ ELEKTRİK KULLANIMI (Abone Olmadan Elektirik Kullananın Eylemsel Sözleşme İlişkisine Girdiğinin Kabulü)
EYLEMSEL SÖZLEŞME İLİŞKİSİ (Davalı Yaşamında Önem Taşıyan Bir Edimden Yararlanmakla Fiili Sosyal Tipli Bu Davranışı Nedeniyle Eylemsel Sözleşme İlişkisinin Kurulduğunun Kabulü Gereği – Abone Olmayan Kiracının Elekrik Kullanımı)
Elektrik Tarifeleri Yönetmeliği/m. 46/b
ÖZET: Elektrik Tarifeler Yönetmeliği’nin 45/b. maddesi hükmüne göre abone olmasa dahi elektrik tüketim bedelinden fiilen kullanan kişinin sorumlu olduğu kabul edilmiştir. Bu durumda tüketilen elektrik bedelinden abonenin yanında elektrikten yararlanan kiracıların mükerrer tahsilata meydan verilmemek koşulu ile sorumlu olacaklarının kabulü gerekir.
DAVA: Taraflar arasındaki “itirazın iptali ve tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Edirne 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce davanın reddine dair verilen 17.11.1998 tarih ve 1998/270 E., 98/627 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 11.02.1999 tarih ve 1999/481 E., 1999/803 K. sayılı ilamı ile; ( … Davacı, davalının dava dışı H. D. adına abone kaydı bulunan taşınmazda kiracı olduğunu, kullanmış olduğu elektrik bedelini ödemediğini, tahsil için yapılan icra takibine itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptaline, takibin devamına ve % 40 icra inkâr tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Davalı, kullanımı altında bulunan işyerini davacı elektrik kurumu ile abone sözleşmesi bulunan H. D.den devraldığını, Elektrik Abone Sözleşmesi’nin tarafı olmadığını, o nedenle husumetin kendisine yöneltilemeyeceğini savunmuş, davanın reddini dilemiştir. Davalının, kiralananda kiracı olarak oturduğu dönemde dava dışı H. D. adına abone kaydı olan elektriği kullandığı konusunda yanlar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık davalının bu şekilde kullandığı elektrik bedelinden sorumlu olup olmadığı konusunda toplanmaktadır. Elektrik Tarifeler Yönetmeliği’nin 45/b. maddesi hükmüne göre abone olmasa dahi elektrik tüketim bedelinden fiilen kullanan kişinin sorumlu olduğu kabul edilmiştir. Bu durumda tüketilen elektrik bedelinden abonenin yanında elektrikten yararlanan kiracıların mükerrer tahsilata meydan verilmemek koşulu ile sorumlu olacaklarının kabulü gerekir. Bu nedenle mahkemenin elektrik bedelinin münhasıran aboneden tahsiline ilişkin gerekçesi yerinde değildir. Öyleyse bu durumda işin esası incelenmeli ve sonucuna göre bir karar verilmelidir. Davanın husumet nedeniyle reddedilmiş olması usûl ve kanuna aykırıdır… ) gerekçesiyle bozularak, dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR: Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, temyiz dilekçesinde ileri sürülen hükme etkili itirazların Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 11.02.1999 tarih ve 1999/481 E., 1999/803 K. sayılı ilamında ayrı ayrı ele alınıp cevaplandırılmış bulunmasına ve özellikle davalının toplumsal tipteki eylemi ile belli bir tarifeye göre topluma açık bulunan bir elektrik kullanma olanağından eylemsel olarak usulsüz yararlandığının kanıtlanmasına diğer bir anlatımla davalının eylemi gelişen günümüz toplumunun vazgeçilmez gereksinmelerini “edim yükümü” olarak konu edinmiş sözleşmelere yönelik bulunmasına, böylece davalının, yaşamında önem taşıyan bir “edimden” yararlanmakla fiili sosyal tipli bu davranışı nedeni ile hakkında “eylemsel sözleşme ilişkisinin” kurulduğunun kabulü gerekmesine kaldı ki, davalının usulsüz elektrik kullanmaya ilişkin davranışının başlamasıyla az yukarıda açıklananların ışığı altında Elektrik Tarifeleri Yönetmeliği’nin 46/b maddesi hükmünün hukuk alanına doğrudan dahil olmuş sayılacağına göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK’nin 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 27.10.1999 tarihinde, oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ
E. 2001/5395
K. 2001/9448
T. 15.10.2001
KAÇAK ELEKTRİK KULLANIMI (Kaçak Elektrik Tüketim Tesbit Tutanağının Aksi Kanıtlanmadıkça Geçerli Kabul Edileceği)
TUTANAĞIN GEÇERLİ OLMASI (Kaçak Elektrik Tüketim Tesbit Tutanağının Aksi Kanıtlanmadıkça)
İTİRAZIN İPTALİ TALEBİ (Kaçak Elektrik Kullanımına Dayalı İcra Takibine İtirazda)
ABONE OLMAYAN KULLANICININ KAÇAK ELEKTRİK TÜKETİMİ (Kaçak Elektrik Tüketim Tesbit Tutanağının Geçerliliği)
818/m.41
2004/m.67
ÖZET: Kaçak elektrik kullanılması aynı zamanda suç niteliği de taşıyan bir haksız eylemdir. Görevliler tarafından düzenlenen kaçak elektrik tüketim tesbit tutanakları aksi kanıtlanmadıkça geçerli olan belgelerdendir. Davalı, savunmasında bildirdiği hususları kanıtlayabilecek hiçbir delil sunmadığına göre bu tutanağın aksi kabul edilemez.
DAVA: Davacı Tedaş Samsun Elektrik Dağıtım Müessesesi vekili Avukat İsmail Kırcı tarafından, davalı Adil K. aleyhine 1.9.1999 gününde verilen dilekçe ile itirazın iptali istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 27.2.2001 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
KARAR: Dava, kaçak elektrik kullanılması nedeniyle yapılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir. Olaya ilişkin olan 21.10.1997 tarihli tutanakta, “Yaşar D.” isimli kişi abone olarak gösterilmiş ve kaçak elektriği kullanan kişi olarak da davalının adı yazılmıştır. Adı geçen ile davalı aleyhine yapılan icra takibine davalının itiraz ettiği, Yaşar Duman’a ise tebligat yapılamadığı ve adresinin araştırıldığı anlaşılmaktadır. Davalı icra takibine itiraz ederken “elektriği kar amacıyla kullanmadığını ve çalıştırmadığını, abone olmadığını” bildirmiş; bu davaya ilişkin savunmasında ise, elektrik borcunun kahvehaneye ait olduğunu, burayı davadışı üçüncü bir kişinin işlettiğini, elektriği kullanan kişinin kendisi olmadığını savunmuştur. Yerel mahkemece davalının o işyeri ile bir bağlantısı bulunmadığı, abonenin Yaşar D. olduğu belirtilerek dava reddedilmiştir.
Dosyada mevcut faturalardan ve 21.10.1997 tarihli tutanaktan Yaşar D.ın 1994 ve 1995 yılında bu işyerinde elektrik abonesi olduğu ve 9910 endeks no.suna kadar aboneliğini devam ettirdiği ve borcu nedeniyle anılan endekste işyerinin elektriğinin kesilmiş olduğu, olay gününde sayaç endeksinin 14734’e yükselmiş olduğunun ve kaçak elektrik kullanıldığının belirlendiği, tutanakta davalı işçisinin adı da yazılarak ( davalı veya işçisi tarafından ) imzalanmış olduğu, dinlenen zabıt mümzisi tanık Sami Coşkun’un samimi anlatımından ise, abone isminin kurum kayıtlarına dayanılarak yazıldığı, işyerini işleten kişinin isminin ise araştırılarak belirlendiği anlaşılmaktadır. Kaçak elektrik kullanılması aynı zamanda suç niteliği de taşıyan bir haksız eylemdir. Görevliler tarafından düzenlenen kaçak elektrik tüketim tesbit tutanakları aksi kanıtlanmadıkça geçerli olan belgelerdendir. Davalı, savunmasında bildirdiği hususları kanıtlayabilecek hiçbir delil sunmadığına göre bu tutanağın aksi kabul edilemez. Kaldı ki davalının icra takibine itiraz dilekçesindeki tevilli anlatımından ve dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden de olay gününde işyerini davalının işlettiği kanaati oluşmaktadır. Şu durum karşısında sorumluluk kapsamı belirlenerek itirazın iptaline karar verilmesi gerekirken yerel mahkemece davanın reddedilmesi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 15.10.2001 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/14085
K. 2007/984
T. 29.1.2007
ABONE OLMAYANLARA CEZA VERİLMESİ (Genel Kurulda Kabul Edildiği Halde Genel Kurul Kararına Dayanmadığı Gerekçesiyle Yönetim Kurulunun Bu Konulara İlişkin Maddelerinin İptaline Karar Verilmesinin Doğru Görülmediği)
BÜTÇENİN GENEL KURULDA KABUL EDİLMESİ (Genel Kurul Kararına Dayanmadığı Gerekçesiyle Yönetim Kurulunun Bu Konulara İlişkin Maddelerinin İptaline Karar Verilmesinin Doğru Görülmediği – Su Saati Bağlatarak Abone Olmayanlara Ceza Verilmesi)
KOOPERATİFTE SU SAATİ BAĞLATILMASI (Abone Olmayanlara Ceza Verilmesi – Genel Kurulda Kabul Edildiği Halde Genel Kurul Kararına Dayanmadığı Gerekçesiyle Yönetim Kurulunun Bu Konulara İlişkin Maddelerinin İptaline Karar Verilmesinin Doğru Görülmediği)
1163/m.42,51,55
ÖZET: Tahmini bütçenin alt kısmında su saati bağlatarak abone olmayanlara veya suyu kesilen üyelere …milyon lira ceza uygulanacağı, ikinci kez tekrarında su veren üyenin de suyunun kesileceği, mühürleri bozanlara da … milyon lira ceza verileceği hususları yer aldığı ve bütçe genel kurulda kabul edildiği halde genel kurul kararına dayanmadığı gerekçesiyle yönetim kurulunun bu konulara ilişkin maddelerinin iptaline karar verilmesi doğru görülmemiştir.
DAVA: Taraflar arasında görülen davada Antalya Asliye 1.Ticaret Mahkemesi’nce verilen 06.05.2005 tarih ve 2003/681 – 2005/275 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Dilek Çakıroğlu tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR: Davacı vekili, müvekkilinin ortağı olduğu davalı kooperatifin 11.05.2003 tarihli genel kurul toplantısında gündemin 10 uncu maddesinde su saatlerinin bağlanması ve ücretlerin tespiti için yapılan oylama sonucunda bu hususun reddedildiğini, vekaletnamelerde sorun olduğu belirtilerek aynı konuda ikinci kez oylama yapılması istenmesi üzerine müvekkilinin ikinci oylama yapılamayacağına dair muhalefet şerhi niteliğinde divan başkanlığına dilekçe verdiğini, vekaletsiz verilen bir oy çıkarılsa dahi oylama sonucunun değişmeyeceğini, toplantıya katılanların sayısı 81 olduğu halde ikinci oylamada 82 kişinin oy kullandığının tutanağa yazıldığını, yeniden oylama yapılmasına muhalefet edenlerden bir kısmının toplantıyı terk etmesi nedeniyle 1/4 çoğunluğun kaybedildiğini, toplantı ve karar yeter sayısı olmadan alınan kabul kararının geçersiz olduğunu, kooperatifin su sayacı bağlanması konusunda para toplamasının Köy İçme Suları Hakkındaki Kanun’un 9, 10 ve 11 nci maddelerine aykırı olduğunu, genel kurulda bu konuda bir karar alınmamasına rağmen müvekkiline gönderilen genel kurul sonuç bildirgesinin 3, 4 ve 8. maddelerinde su sayacı bağlatarak abone olmayanlara ve suyu kesilenlere su verenlere 250 milyon lira ceza kesilmesine, tekrarı halinde suyun kesilmesine, mühür bozanlara da 250 milyon lira ceza verilmesine karar verildiğinin, 50 milyon lira aidat yanında yatırım için 50 milyon TL daha toplanacağının bildirildiğini, anılan kararların yasa, anasözleşme ve iyiniyet kurallarına aykırı olduğunu ileri sürerek bu kararların iptaline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, toplanan delillere göre, davacı tarafından 2 nci oylamanın yasaya aykırı olduğu hususunda tutanağa bir muhalefet şerhi konulmamış ise de divan başkanlığına itiraz mahiyetinde verdiği dilekçesinin muhalefet şerhi olarak kabul edilmesi gerektiği, genel olarak kooperatif üyeleri tarafından yönetim kurulu kararları aleyhine doğrudan dava açılması mümkün değilse de, genel kurul kararlarına dayanmayan ve üyeler aleyhine sonuç doğuran yönetim kurulu kararlarına karşı üyelerin dava açma hakkı bulunduğundan genel kurul sonuç bildirgesi adı altındaki yönetim kurulu kararlarına karşı davacının dava açılabileceği, gündemin 10 uncu maddesine ilişkin oylamaların yasa, ana sözleşmeye uygun bulunması ve aksinin davacı tarafından ispat edilememiş olması nedeniyle bu maddeye ilişkin talebinin reddi gerektiği, genel kurulda aidatların 100 milyon lira olarak benimsenmesi ve 3 nolu yönetim kurulu kararının genel kurul kararına dayanması karşısında bu kararın iptali isteminin de yersiz olduğu, ancak 13.05.2003 tarih ve 4 sayılı genel kurul sonuç bildirgesi adı altında üyelere gönderilen yönetim kurulu kararının 4 ve 8 nolu bentlerinde belirtilen abone olmayan ve suyu kesilenlere su verenlere, mühür bozanlara ceza verilmesine dair kararının, açıkça genel kurul gündemine alınıp oylanmamış olması ve üyeler aleyhine sonuç doğurması nedeniyle iptali gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Dava konusu 11.05.2003 tarihli genel kurulun 12. gündem maddesinde 2003 yılı tahmini bütçesi görüşülüp onaylanmıştır. 17.08.2004 tarihli bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere, tahmini bütçenin alt kısmında su saati bağlatarak abone olmayanlara veya suyu kesilen üyelere 250 milyon lira ceza uygulanacağı, ikinci kez tekrarında su veren üyenin de suyunun kesileceği, mühürleri bozanlara da 250 milyon lira ceza verileceği hususları yer aldığı ve bütçe genel kurulda kabul edildiği halde genel kurul kararına dayanmadığı gerekçesiyle yönetim kurulunun bu konulara ilişkin 4 ve 8. maddelerinin iptaline karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle davalı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1 nolu bentte belirtilen nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddine, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün davalı yararına BOZULMASINA; ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 29.01.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/7906
K. 2010/5310
T. 3.5.2010
ABONE OLUNMADAN TÜKETİLEN ELEKTRİK (Parasının Ödetilmesi Amacıyla Başlatılan İcra Takibine İtirazın İptali – Kesilen Elektrik Enerjisini Davacının İzni Dışında Açarak Elektrik Enerjisi Tükettiği/Elektrik Enerjisi Bedelinden Müştereken ve Müteselsilen Sorumlu Olduğu)
MÜŞTEREK VE MÜTESELSİL SORUMLULUK (Abone Olunmadan Tüketilen Elektrik Parasının Ödetilmesi Amacıyla Yapılan Takip – Kesilen Elektrik Enerjisini Davacının İzni Dışında Açarak Elektrik Enerjisi Tükettiğinden Sorumlu Olduğu)
KESİLEN ELEKTRİK ENERJİSİNİ İZİNSİZ AÇMA (Abone Olunmadan Tüketilen Elektrik Parasının Ödetilmesi Amacıyla Başlatılan İcra Takibine İtirazın İptali – Kesilen Elektrik Enerjisini Davacının İzni Dışında Açarak Elektrik Enerjisi Tükettiği/Elektrik Enerjisi Bedelinden Müştereken ve Müteselsilen Sorumlu Olduğu)
2004/m.67
Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği/m.13
ÖZET: Dava, abone olunmadan tüketilen elektrik parasının ödetilmesi amacıyla başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir. Dosya içerisinde mevcut belgelerden, davalının davacı tarafça usulüne uygun olarak kesilen elektrik enerjisini, yükümlülüklerini yerine getirmeden ve davacının izni dışında açarak elektrik enerjisi tükettiği anlaşılmaktadır. Bu durumdan davalı kullanıcı olarak Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin 13.maddesi gereğince elektrik enerjisi bedelinden müştereken ve müteselsilen sorumludur.
DAVA: Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR: Davacı vekili, davalının usulsüz olarak elektrik kullanımı nedeniyle tahakkuk ettirilen elektrik bedelini ödememesi üzerine başlattıkları icra takibinin davalının itirazı üzerine durduğunu bildirerek itirazın iptali ile takibin devamına, % 40 inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, Tüketici Mahkemelerinin görevli olduğunu, davacı ile müvekkili arasında abone sözleşmesi bulunmadığını, Elektrik Tarife Yönetmeliğinin 50/a maddesi gereğince elektrik bedelinden abonenin sorumlu olduğunu, sözleşme olmadığından haksız fiil ya da sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre de dava hakkının zamanaşımına uğradığını, müvekkilinin dava konusu adreste bulunduğu dönemde kullandığı elektrik bedelini ödemek istemesine rağmen davacının eski dönemlere ait borcun öncelikle ödenmesi gerektiğini bildirerek almadığını, sorumlu olsa dahi taşınmazı kullandığı 18.01.2006 ile 25.08.2006 tarihleri arasındaki kullanımdan sorumluluğunun bulunduğunu, ticari faiz talebinin haksız olduğunu bildirerek davanın reddini, % 40 kötüniyet tazminatının davacıdan tahsilini istemiştir.
Mahkemece toplanan delilere göre, davacı görevlilerince davalının işlettiği işyerinde yapılan kontrollerde abone olmadan elektrik kullanması sebebiyle tutanak düzenlendiği, tahakkuk eden elektrik borcunun davalı tarafça ödenmediği gerekçesiyle bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne, 4.501.42.-TL.asıl alacak ve 506.41.-TL.faiz üzerinden yapılan takibe itirazın iptaline, takip tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte takibin devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, asıl alacak üzerinden % 40 inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Dava, abone olunmadan tüketilen elektrik parasının ödetilmesi amacıyla başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
Dosya içerisinde mevcut belgelerden, davalının davacı tarafça usulüne uygun olarak kesilen elektrik enerjisini, yükümlülüklerini yerine getirmeden ve davacının izni dışında açarak elektrik enerjisi tükettiği anlaşılmaktadır. Bu durumdan davalı kullanıcı olarak Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin 13.maddesi gereğince elektrik enerjisi bedelinden müştereken ve müteselsilen sorumludur. Ancak, davalı dava konusu faturanın kapsadığı dönemin sadece bir bölümünde ( 18.01.2006 ile 25.08.2006 tarihleri arasında ) bu işyerinde kiracı olduğunu ve sorumlu tutulacak ise orada bulunduğu süreyle sınırlı olarak sorumlu olabileceğini, bunun dışındaki kısımdan sorumluluğunun söz konusu olmadığını bildirdiğinden, mahkemece davalının bu savunması üzerinde durulup araştırma ve inceleme yapılarak varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, bu yönler üzerinde yeterince araştırma ve inceleme yapılmadan yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacının temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine, 03.05.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ
E. 2004/13456
K. 2005/8510
T. 19.7.2005
ABONE OLUNMADAN TÜKETİLEN ELEKTRİK PARASI ( İcra Takibine İtirazın İptali İstemi – Davalının Ödediğini İleri Sürüp Kanıtlayamaması/Ödemesi Gereği )
İTİRAZIN İPTALİ ( Abone Olunmadan Tüketilen Elektrik Parasının Ödetilmesi – Davalı Elektrik Tükettiğini Kabul Ettiğine Göre Bunun Bedelini Ödemesi Gereği )
ELEKTRİK TÜKETİM BEDELİ ( Abone Olunmadan Tüketilen – Davalı Elektrik Tükettiğini Kabul Ettiğine Göre Bunun Bedelini Ödemesi Gereği/İtirazın İptali İstemi )
4628/m. 1
2004/m. 67
ÖZET: Dava, abone olunmadan tüketilen elektrik parasının ödetilmesi amacıyla başlatılan İcra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir. Taraflar arasında abone sözleşmesi bulunmadığı dosya içeriğinden anlaşılmaktaysa da davalı, dava dışı 3. kişiye ait yerde kiracı olarak oturduğunu, elektrik parasını ödediğini ileri sürmüş ancak, kiracı olarak oturduğu dönemde kullandığı elektrik bedelini ödediğini kanıtlayamamıştır. Davalı, elektrik tükettiğini kabul ettiğine ve abone olmadan elektrik tükettiğine göre, bunun bedelini ödemelidir.
DAVA: Davacı K. Elektrik Dağıtım A.Ş. Genel Müdürlüğü vekili Avukat A. D. tarafından, davalı O. E. aleyhine 9.4.2003 gününde verilen dilekçe ile itirazın iptalinin istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; istemin reddine dair verilen 2.12.2003 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:
KARAR: Dava, abone olunmadan tüketilen elektrik parasının ödetilmesi amacıyla başlatılan İcra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
Yerel mahkemece, taraflar arasında abone sözleşmesi ve davalıyı yükümlülük altında bırakacak bir hukuki ilişki bulunmadığı gerekçesiyle istemin reddine karar verilmiştir.
Karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar arasında abone sözleşmesi bulunmadığı dosya içeriğinden anlaşılmaktaysa da davalı, dava dışı 3. kişiye ait yerde kiracı olarak oturduğunu, elektrik parasını ödediğini ileri sürmüş ancak, kiracı olarak oturduğu dönemde kullandığı elektrik bedelini ödediğini kanıtlayamamıştır. Davalı, elektrik tükettiğini kabul ettiğine ve abone olmadan elektrik tükettiğine göre, bunun bedelini ödemelidir.
Yerel mahkemece, zarar kapsamı belirlenerek varılacak sonuca göre bir karar verilmek gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçeyle istemin reddedilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 19.7.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ
E. 2008/13472
K. 2009/8303
T. 22.6.2009
MENFİ TESPİT DAVASI ( Yaz Döneminde Doğan Sulama İhtiyacına Bağlı Normal Kullanım Süresi İle Tüketim Miktarı Belirlenmeli ve Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği’nde Yer Alan Düzenlemeler Gözetilerek Zarar Kapsamının Belirlenmesi Gerektiği )
ZARAR KAPSAMI ( Menfi Tespit Davası – Yaz Döneminde Doğan Sulama İhtiyacına Bağlı Normal Kullanım Süresi İle Tüketim Miktarı Belirlenmeli ve Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği’nde Yer Alan Düzenlemeler Gözetilerek Belirlenmesi Gerektiği )
ABONE OLUNMAKSIZIN ENERJİ TÜKETİLMESİ (Normal Kullanım Süresi İle Tüketim Miktarı Belirlenmeli ve Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği’nde Yer Alan Düzenlemeler Gözetilerek Zarar Kapsamının Belirlenmesi Gerektiği)
KAÇAK ELEKTRİK KULLANILMASI ( Menfi Tespit Davası – Yaz Döneminde Doğan Sulama İhtiyacına Bağlı Normal Kullanım Süresi İle Tüketim Miktarı Belirlenmeli ve Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği’nde Yer Alan Düzenlemeler Gözetilerek Zarar Kapsamının Belirlenmesi Gerektiği )
2004/m.72
ÖZET: Dava, menfi tespit istemidir. Abone olunmaksızın enerji tüketildiği yönünde taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Diğer yandan, konu ile ilgili olarak yapılan hazırlık soruşturmasında bilgilerine başvurulan tutanak düzenleyicilerin anlatımlarından, sayacın bozuk olduğu anlaşılmaktadır. Salt sayaçta yazılı değer esas alınmak suretiyle uyuşmazlık çözümlenemez. Şu durumda, davacının kaçak elektrik kullandığı bir olgu olarak kabul edilmeli; ancak, yaz döneminde doğan sulama ihtiyacına bağlı normal kullanım süresi ile tüketim miktarı belirlenmeli ve Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği’nde yer alan düzenlemeler gözetilerek zarar kapsamı belirlenmelidir.
DAVA: Davacı N. A. vekili Avukat M. Z. İ. tarafından, davalı Gediz Elektrik Dağıtım A.Ş aleyhine 30/10/2007 gününde verilen dilekçe ile menfi tespit istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne dair verilen 12/06/2008 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:
KARAR:
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2-Davalının diğer temyiz itirazına gelince; dava, kaçak elektrik kullanımı nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir. Yerel mahkemece istem kabul edilmiş; karar, davalı tarafından temyiz olunmuştur.
Davacı, tarımsal sulama amaçlı trafo tesisi için idareye başvurduğunu, tesisin geçici kabulünün yapıldığını ancak, sulama ihtiyacı nedeniyle idarenin bilgisi ve izni dışında şalteri açılarak elektrik kullanıldığını, tüketimin de mühürlü sayaçtan geçirdiğini, bu durumun idare tarafından kaçak kullanım olarak nitelendirilerek dava konusu miktarın tahakkuk ettirildiğini, oysa kullanılan elektrik miktarının sayaç üzerinde yazılı olduğunu, buna göre hesaplama yapılması gerektiğini belirterek borçlu olmadığını ileri sürmüştür.
Davalı ise, abone olmadan elektrik tüketen davacının kaçak elektrik kullanan durumunda bulunduğunu belirterek istemin reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.
Yerel mahkemece benimsenen bilirkişi raporunda; tutanak düzenlendiği sırada sayaca ve sayaç mühürlerine yönelik bir eylem olmadığı, sayaç değerinin “0” olması nedeniyle de eksik tüketim bulunmadığı belirtilmiştir.
Abone olunmaksızın enerji tüketildiği yönünde taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Diğer yandan, konu ile ilgili olarak yapılan hazırlık soruşturmasında bilgilerine başvurulan tutanak düzenleyicilerin anlatımlarından, sayacın bozuk olduğu anlaşılmaktadır. Salt sayaçta yazılı değer esas alınmak suretiyle uyuşmazlık çözümlenemez. Şu durumda, davacının kaçak elektrik kullandığı bir olgu olarak kabul edilmeli; ancak, yaz döneminde doğan sulama ihtiyacına bağlı normal kullanım süresi ile tüketim miktarı belirlenmeli ve Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği’nde yer alan düzenlemeler gözetilerek zarar kapsamı belirlenmelidir. Yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilmeyerek, yerinde olmayan gerekçeyle, yazılı biçimde karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda ( 2 ) sayılı bentte gösterilen nedenle BOZULMASINA; öteki temyiz itirazlarının ilk bentteki nedenlerle reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, 22.06.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ
E. 2003/441
K. 2003/8307
T. 24.6.2003
TAZMİNAT DAVASI ( Haksız Fiil Nedeniyle )
İZİNSİZ YARARLANILAN ELEKTRİK TRAFOSU KULLANMA BEDELİNİN TAHSİLİ DAVASI ( Davacının Hak Sahibi Olduğu Elektrik Trafosundan İzinsiz Yararlanılması Nedeniyle Kullanma Bedelinin İstenmesi )
ABONE SÖZLEŞMESİ ( Abone Sözleşmesine Göre Hak Sahibinin Kim Olduğunun Tespit Edilmesinde Yerel Mahkemenin Hataya Düşmüş Olması )
KULLANMA BEDELİ (Hak Sahibinden İzinsiz Yararlanma Bedelinin Yerel Mahkemece Belirlenmemesinin Hukuka Aykırı Olması)
818/m.41
ÖZET: Her ne kadar abone sözleşmesinde ortakların isimleri geçmiyorsa da abonelik ve trafo yapımı ile ilgili yazışmalarda davacının da adının geçtiği ve trafoda hakkının bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle dava konusu trafoda davacının da hak sahibi olduğu kabul edilerek işin esası incelenmeli ve o bölgedeki yerleşik uygulamalara göre davalının kullanımının karşılığı belirlenip davacının payına düşen miktara hükmedilmelidir.
DAVA: Davacı Ziya T. vekili Avukat Gül İmer tarafından, davalı Hilmi A. aleyhine 30/11/2000 gününde verilen dilekçe ile izinsiz yararlanılan elektrik trafosu kullanma bedelinin istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda; Mahkemece davanın reddine dair verilen 28/11/2001 günlü kararın Yargıtay’da duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle, daha önceden belirlenen 24/6/2003 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı adına kimse gelmedi, karşı taraftan davalı vekili Avukat Yaşar Sarıgöl geldi. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanın sözlü açıklaması dinlendikten sonra tarafa duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyanın görüşülmesine geçildi. Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:
KARAR: Dava, davacının hak sahibi olduğu elektrik trafosundan izinsiz yararlanma bedeline ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş ve karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, dava konusu trafo ile ilgili aboneliğin Cevat K. adına olduğu ve davacının hak sahibi olmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir. Oysa ki, dosyada mevcut bilgi ve belgelerden aboneliğin tek başına Cevat K. adına değil Cevat K. ve ortakları adına yapıldığı görülmektedir. Her ne kadar abone sözleşmesinde ortakların isimleri geçmiyorsa da abonelik ve trafo yapımı ile ilgili yazışmalarda davacının da adının geçtiği ve trafoda hakkının bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle dava konusu trafoda davacının da hak sahibi olduğu kabul edilerek işin esası incelenmeli ve o bölgedeki yerleşik uygulamalara göre davalının kullanımının karşılığı belirlenip davacının payına düşen miktara hükmedilmelidir. Yerel mahkemece bu yönler üzerinde durulmadan eksik inceleme sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA ve peşin alınan istek halinde geri verilmesine 24/6/2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/10471
K. 2010/6048
T. 13.5.2010
ABONE SÖZLEŞMESİ ( Davalı Sorumluluğun Kiracısına Ait Olduğunu Savunduğu – Davalının Abone Sözleşmesi İptal Edilmediğine Göre Kullanılan Elektrik Bedelinden Sorumlu Olduğu )
ELEKTRİK BEDELİNDEN SORUMLULUK ( Davalının Abone Sözleşmesi İptal Edilmediğine Göre Kullanılan Elektrik Bedelinden Sorumlu Olduğu – Mahkemece Davalı Abonenin Sorumluluğu Yönünden Bilirkişi İncelemesi Yaptırılması Gerektiği )
BİLİRKİŞİ İNCELEMESİ ( İtirazın İptali İstemi – Davalının Abone Sözleşmesi İptal Edilmediğine Göre Kullanılan Elektrik Bedelinden Sorumlu Olduğu/Mahkemece Davalı Abonenin Sorumluluğu Yönünden Bilirkişi İncelemesi Yaptırılması Gerektiği )
2004/m.67
ÖZET: Davalı ile davacı arasında abone sözleşmesi imzalanmıştır. Davalı sorumluluğun kiracısına ait olduğunu savunmuştur. Davalının abone sözleşmesi iptal edilmediğine göre kullanılan elektrik bedelinden sorumludur. Bu nedenle mahkemece davalı abonenin sorumluluğu yönünden bilirkişi incelemesi yaptırılıp, sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekir.
DAVA: Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR: Davacı vekili, davalı yanın kullandığı elektrik bedeline ilişkin tanzim olunan fatura bedelini ödemediğini, alacağın tahsili için girişilen icra takibine de haksız olarak itiraz ettiğini iddia ederek itirazın iptaline ve icra inkar tazminatına hükmolunmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan delillere göre davalının, davacı kurum ile elektrik abone sözleşmesi yapmadığı gibi elektrik de kullanmadığı, bu nedenle davalının kullanılan elektrik bedelinden dolayı sorumlu tutulamayacağı, davalının icra takip dosyasındaki borçtan borçlu olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davalı ile davacı arasında 8.10.1996 tarihli abone sözleşmesi imzalanmıştır. Davalı sorumluluğun kiracısına ait olduğunu savunmuştur. Davalının abone sözleşmesi iptal edilmediğine göre kullanılan elektrik bedelinden sorumludur. Bu nedenle mahkemece davalı abonenin sorumluluğu yönünden bilirkişi incelemesi yaptırılıp, sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken dosya içeriğine aykırı olarak yazılı gerekçe ile davanın reddi doğru olmayıp, hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 13.05.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2005/19-723
K. 2005/767
T. 28.12.2005
İTİRAZIN İPTALİ ( Abone Sözleşmesi – Davalının Sözleşme Gerekleri Uyarınca Kullanılan Akım Bedelinden Sorumlu Tutulması Gerekirken Kesin Kanıt Oluşturmayan Belgelerle Orayı Tahliye Ettiği Nedenine Dayanılarak Davanın Reddinin Hatalı Olduğu )
ABONE SÖZLEŞMESİ ( Davalının Sözleşme Gerekleri Uyarınca Kullanılan Akım Bedelinden Sorumlu Tutulması Gerekirken Kesin Kanıt Oluşturmayan Belgelerle Orayı Tahliye Ettiği Nedenine Dayanılarak Davanın Reddinin Hatalı Olduğu )
AKIM BEDELİ ( Abone Sözleşmesi – Davalının Sözleşme Gerekleri Uyarınca Kullanılan Akım Bedelinden Sorumlu Tutulması Gerekirken Kesin Kanıt Oluşturmayan Belgelerle Orayı Tahliye Ettiği Nedenine Dayanılarak Davanın Reddinin Hatalı Olduğu )
TAHLİYE ( İtirazın İptali – Davalının Sözleşme Gerekleri Uyarınca Kullanılan Akım Bedelinden Sorumlu Tutulması Gerekirken Kesin Kanıt Oluşturmayan Belgelerle Orayı Tahliye Ettiği Nedenine Dayanılarak Davanın Reddinin Hatalı Olduğu )
2004/m.67
ÖZET: Dava, itirazın iptali talebidir. Davalı, davacıyla abone sözleşmesi yapmış ve elektrik kullandığı yeri tahliye ettiğine ilişkin davacıya herhangi bir başvurusu bulunmamıştır. Bu durum karşısında sözleşme gerekleri uyarınca kullanılan akım bedelinden sorumlu tutulması gerekirken kesin kanıt oluşturmayan belgelerle orayı tahliye ettiği nedenine dayanılarak davanın reddedilmiş olması yanlıştır.
DAVA: Taraflar arasındaki “itirazın iptali“ davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Isparta 2.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 21.05.2004 gün ve 2002/651 E. 2004/350 K. sayılı kararın incelenmesi Davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 30.03.2005 gün ve 2004/9336 – 2005/3362 sayılı ilamı ile;
( … Davacı vekili, taraflar arasında abonelik sözleşmesi akdedildiğini, davalı abonenin elektrik kullanımından kaynaklanan fatura kapsamındaki borçlarını ödememesi nedeniyle, aleyhine takip başlatıldığını, itiraz üzerine takibin durduğunu belirterek, itirazın iptali, takibin devamı ve %40 oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, takibe konu yapılan fatura dönemlerinde müvekkili abonenin elektrik kullanımı olmadığını, işyerini tahliye ettiğini, böylece abonelik sözleşmesinin zımnen iptal olduğunu bildirerek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, enerİi kullanımına konu olan yeri davalının tahliye etmesiyle abonelik sözleşmesinin zımnen ortadan kalktığı ve tüketimden davalının sorumlu tutulamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Davalı, davacıyla abone sözleşmesi yapmış ve elektrik kullandığı yeri tahliye ettiğine ilişkin davacıya herhangi bir başvurusu bulunmamıştır. Bu durum karşısında sözleşme gerekleri uyarınca kullanılan akım bedelinden sorumlu tutulması gerekirken kesin kanıt oluşturmayan belgelerle orayı tahliye ettiği nedenine dayanılarak davanın reddedilmiş olması yanlıştır… ),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR: Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile,direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA,istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 28.12.2005 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY:
Mahkemenin davanın reddine ilişkin kararı, Yüksek Daire tarafından “davalı, davacıyla abone sözleşmesi yapmış ve elektrik kullandığı yeri tahliye ettiğine ilişkin davacıya her hangi bir başvurusu bulunmamıştır. Bu durum karşısında sözleşme gerekleri uyarınca akım bedelinden sorumlu tutulması gerekirken, kesin kanıt oluşturmayan belgelerle orayı tahliye ettiği nedenine dayanılarak davanın reddedilmiş olması yanlıştır” gerekçesiyle bozulmuştur.
Davacı idare aboneliğin sona erdirilmediği nedenine dayanarak davalının sorumlu bulunduğunu iddia etmektedir. Mensupları bulunduğumuz 13. Hukuk Dairesinin sapma göstermeyen İçtihat ve uygulamaları, benzer şekilde abonelik sözleşmesinin ayakta tutulduğu, sözleşmenin sona erdirilmediği hallerde kullanıcının başkası olması durumunda dahi sözleşmenin tarafı olan abonenin kullanıcıyla birlikte sorumlu olacağı şeklindedir. Ancak somut olayda Yargıtay Yüksek 19. Hukuk Dairesinin bozma gerekçesindeki tahliye olgusunun kesin delillerle kanıtlanamadığına ilişkin görüşüne, dosyadaki mevcut işin terkinine dair 27.7.1985 tarihli belge, muhtarlıkça düzenlenen 1985 yılından 2001 yılına kadar o yerde Ahmet Boytekin adlı kişinin oturduğuna ilişkin belge ve davalının 26.2.1996 tarihinden beri DSİ 2. Bölge Müdürlüğünde çalıştığına ilişkin kurum yazıları karşısında, katılmamız mümkün değildir. Kaldı ki iş yeri olan bu yerde, 13.1.1999 ile 5.5.2002 tarihleri arasında uzun bir süre elektriğin kesik olduğu, davacı idareye ait tüketim dökümünden de anlaşılmaktadır.
Davalı taraf, davacı kuruma 7.5.2002 tarihli başvurusunda “davaya konu tüketimin yapıldığı yerin anaokulu olarak 20 yıl önce işletildiği, işletmeyi sürdüremedikleri için bütün işlemleri Maliye, Belediye ve TEDAŞ da kapattıklarını” bildirmiştir. Davacı kurum, abone sözleşmesini dosyaya ibraz edememiştir.
Davacı kurumca davalının sorumlu olması nedeni sadece, başlangıçtaki Belediye ile abonelik sözleşmesinin varlığının davalı tarafın kabulüne dayanmaktadır. Oysa davalı taraf bu ilişkisinin 31.1.1985 tarihinde bittiğini de söylemiş ve bunu 27.7.1985 tarihli belge ile kanıtlamıştır. Elektrik bedelinin uzunca bir süre ödenmemesi karşısında dahi hareketsiz kalan davacı kurumun aradan 17 yıl geçtikten sonra ibraz dahi edilemeyen sözleşmenin feshedildiğinin davalı tarafça ispatını istemesi iyi niyet kuralları ile bağdaşmaz. Bu sebeplerle somut olayın özelliğine göre sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyoruz. Davanın reddine ilişkin mahkeme kararının onanması gerektiğini düşünüyoruz. davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 13.05.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/10977
K. 2010/8694
T. 8.7.2010
İTİRAZIN İPTALİ ( Davalı Abonenin Sözleşmenin Tarafı Olmakla ve Abone Sözleşmesini İptal Ettirmediğinden Gerek Kaçak Kullanım Gerekse Normal Kullanımdan Kaynaklanan Borçtan Sorumlu Olduğu ve Ancak Kaçak Kullanım Haksız Fiil Niteliğinde Olduğu – Bu Miktara Gecikme Zammı ve Gecikme Zammı KDV.si İstenemeyeceği )
HAKSIZ FİİL NİTELİĞİNDEKİ KAÇAK KULLANIM ( Gerekse Normal Kullanımdan Kaynaklanan Borçtan Sorumlu Olduğu ve Ancak Kaçak Kullanım Haksız Fiil Niteliğinde Olduğu – Bu Miktara Gecikme Zammı ve Gecikme Zammı KDV.si İstenemeyeceği )
ABONE SÖZLEŞMESİ ( İptal Ettirmediğinden Gerek Kaçak Kullanım Gerekse Normal Kullanımdan Kaynaklanan Borçtan Sorumlu Olduğu ve Ancak Kaçak Kullanım Haksız Fiil Niteliğinde Olduğu – Bu Miktara Gecikme Zammı ve Gecikme Zammı KDV.si İstenemeyeceği
2004/m.67
ÖZET: Dava, itirazın iptaline ilişkindir. Mahkemece iddia, savunma, toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi ek raporuna göre, davalı Ltd. Şti. nin … tarihi sonrası faaliyete başladığından, bu tarihten sonraki borçtan sorumlu olup, toplam borcunun … YTL. olduğu, diğer davalı abonenin sözleşmenin tarafı olmakla ve abone sözleşmesini iptal ettirmediğinden gerek kaçak kullanım, gerekse normal kullanımdan kaynaklanan borçtan sorumlu olduğu, ancak kaçak kullanım, haksız fiil niteliğinde olduğundan, bu miktara gecikme zammı ve gecikme zammı KDV.si istenemeyeceği, kaçak kullanım tarihinden itibaren yasal faiz istenebileceği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
DAVA: Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükümün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR: Davacı vekili, 108485 numaralı aboneliğin ödenmeyen su kullanım faturalarından ve kaçak kullanım faturasından kaynaklanan alacaklarını tahsil için giriştikleri icra takibine davalıların haksız olarak itiraz ettiklerini iddia ederek itirazın iptaline ve icra inkar tazminatına hükmolunmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı A… S…-Tur Ltd. Şti. vekili cevabında, müvekkili şirketin 22.4.2003 tarihinden beri davaya konu adreste faaliyet gösterdiğini, dolayısıyla anılan tarihten itibaren su faturalarından sorumlu olup, önceki faturalardan sorumlu olamayacağını, bu döneme ilişkin borçla ilgili icra dosyasına ödeme taahhüdünde bulunduklarını, buna rağmen davacının kötüniyetle dava açtığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece iddia, savunma, toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi ek raporuna göre, davalı A… S…-Tur Ltd. Şti. nin 22.4.2003 tarihi sonrası faaliyete başladığından, bu tarihten sonraki borçtan sorumlu olup, toplam borcunun 5.222.44.-YTL. olduğu, diğer davalı abonenin sözleşmenin tarafı olmakla ve abone sözleşmesini iptal ettirmediğinden gerek kaçak kullanım, gerekse normal kullanımdan kaynaklanan borçtan sorumlu olduğu, ancak kaçak kullanım, haksız fiil niteliğinde olduğundan, bu miktara gecikme zammı ve gecikme zammı KDV.si istenemeyeceği, kaçak kullanım tarihinden itibaren yasal faiz istenebileceği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
SONUÇ: Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükümün ONANMASINA, fazla yatırılan peşin harcın istenmesi halinde iadesine, 8.7.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
2. CEZA DAİRESİ
E. 2007/14840
K. 2007/17144
T. 17.12.2007
ELEKTRİK HIRSIZLIĞI ( Sanığın Suç Tarihinden Önce Abone Sözleşmesi Olup Olmadığı Tutanak Tarihinden Önce Ödemesi Olup Olmadığı Tahakkuk Ettirilen Cezaya İtiraz Edip Etmediğinin Araştırılması Gerektiği )
ABONE SÖZLEŞMESİ ( Sanığın Suç Tarihinden Önce Abone Sözleşmesi Olup Olmadığı Tutanak Tarihinden Önce Ödemesi Olup Olmadığı Tahakkuk Ettirilen Cezaya İtiraz Edip Etmediğinin Araştırılması Gerektiği – Elektrik Hırsızlığı )
KARŞILIKSIZ YARARLANMA KASTI ( Kurulu Güce Göre Kullanılması Gereken Tüketim İle Sayacın Gösterdiği Tüketim Karşılaştırılarak Kaçak Kullanım ve Karşılıksız Yararlanma Kastı Araştırılıp Sonucuna Göre Karar Verilmesi Gerektiği )
5237/m.142
ÖZET: Sanığın suç tarihinden önce abone sözleşmesi olup olmadığı, tutanak tarihinden önce ödemesi olup olmadığı, tahakkuk ettirilen cezaya itiraz edip etmediği, etmiş ise sonucu, mühürsüz sayacı hangi tarihten itibaren kullandığı, kurulu güce göre kullanılması gereken tüketim ile sayacın gösterdiği tüketim karşılaştırılarak kaçak kullanım ve karşılıksız yararlanma kastı araştırılıp sonucuna göre karar verilmelidir.
DAVA: Hırsızlık suçundan sanık Tuğba’nın yapılan yargılaması sonucunda; beraatine dair ( Fatih Dördüncü Asliye Ceza Mahkemesi )’nden verilen 14.12.2005 tarihli hükmün Yargıtay’ca incelenmesi katılan vekili tarafından istenmekle ve dosya Yargıtay C.Başsavcılığı’nın 20.09.2007 tarihli tebliğnamesiyle Dairemize gelmekle yapılan inceleme sonunda gereği düşünüldü:
KARAR: BEDAŞ’a kaydı bulunmayan mühürsüz sayaçtan geçirerek elektrik kullandığı iddiası ile katılan kurum görevlileri tarafından hakkında suç tutanağı düzenlenen sanığın savunmasında, işyerini 2 yıl önce açtığını, katılan kurum ile yasal sözleşme yaptığını ve kurum görevlilerinin kendisine bir sayaç vererek bağlatmasını ve en kısa zamanda başka görevlilerin gelerek mühürleyeceğini söylediklerini, kendisinin sayacı elektrikçiye bağlattığını, ancak mühürlemek için suç tarihine kadar gelmediklerini, suç tarihinde bir görevlinin geldiğini, sayaca baktığını, mühürlemeden gittiğini, bir süre sonra kaçak elektrik kullandığı gerekçesiyle ceza geldiğini, cezaya itiraz ettiğini ve itirazı kabul edilerek, kullanılan elektriğin normal olduğunun kendisine bildirildiğini beyan etmesi karşısında, sanığın suç tarihinden önce abone sözleşmesinin bulunup bulunmadığı, mühürsüz sayacın kaydettiği elektriğin bedelinden dolayı tutanak tarihinden önce yapılmış ödemelerin olup olmadığı, kaçak elektrik kullanmaktan dolayı tahakkuk ettirilen cezaya itiraz edip etmediği ve itiraz etmiş ise sonucunun ne olduğu katılan kurumdan sorulup, kaydı bulunmayan mühürsüz sayacı hangi tarihte takarak elektrik kullanmaya başladığı açıkça saptanıp, elektrik kullanılmaya başladığı tarih ile suç tutanağının düzenlendiği tarih arasında, kurulu güce göre kullanılması gereken elektrik miktarı ile sayacın gösterdiği tüketim miktarı karşılaştırılarak, kaçak kullanım bulunup bulunmadığı ve karşılıksız yararlanma kastı ile davranılıp davranılmadığı araştırılıp sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken, bu araştırmalar yapılmadan eksik kovuşturma ile yazılı şekilde berat hükmü kurulması,
SONUÇ: Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı istem gibi BOZULMASINA , 17.12.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
7. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/3346
K. 2005/3340
T. 25.10.2005
TACİR YA DA TACİR SAYILAN TARAFLAR ARASINDA HAKSIZ EYLEM ( Borçlu Olmadığının Tespiti – Davacı Tarafın Davalı Taraf İle Düzenlediği Abone Sözleşmesinin Düzenlendiği Gün İle Davaya Konu Yapılan Borcun Doğum Günü Dikkate Alınması Gereği )
ABONE SÖZLEŞMESİ (Tacir ya da Tacir Sayılan Taraflar Arasında Haksız Eylem – Davacı Tarafın Davalı Taraf İle Düzenlediği Abone Sözleşmesinin Düzenlendiği Gün İle Davaya Konu Yapılan Borcun Doğum Gününün Dikkate Alınması Gereği)
MENFİ TESPİT DAVASI ( Tacir Sayılan Taraflar Arasında Haksız Eylem – Davacı Tarafın Davalı Taraf İle Düzenlediği Abone Sözleşmesinin Düzenlendiği Gün İle Davaya Konu Yapılan Borcun Doğum Gününün Dikkate Alınması Gereği )
KANITLAMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ ( Davalıya Ait Olup Olmadığı Gözönüne Alınarak Bundan Sonra Maddi Olay Açıklığa Kavuşturulduktan Sonra Taraflardan Konuya İlişkin Delilleri Sorulması Gereği )
2004/m.72
1086/m.213,230
ÖZET: Dava tacir ya da tacir sayılan taraflar arasında haksız eylemden kaynaklanan alacaktan dolayı davacının borçlu olmadığının tesbitine ilişkin menfi tesbit davası niteliğindedir. Davacı tarafın davalı taraf ile düzenlediği abone sözleşmesinin düzenlendiği gün ile davaya konu yapılan borcun doğum günü dikkate alınmalı, bu arada davanın olumsuz menfi tespit davası olduğu düşünülmeli, ayrıca somut olayda kanıtlama yükümlülüğünün davalıya ait olup olmadığı gözönüne alınmalı, bundan sonra maddi olay açıklığa kavuşturulduktan sonra taraflardan konuya ilişkin delilleri sorulup saptanmalıdır.
DAVA: Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşılmakla, dosya incelendi. Dosyadaki belgeler okundu. Tetkik hakiminin açıklamaları dinlendi, gereği görüşüldü.
KARAR: Davacı Cemalettin Yüzer, kaçak elektrik kullandığı iddiası ile hakkında düzenlenen 24.6.2003 günlü 1.472.241.000 TL tutarındaki fatura bedelinden dolayı borçlu olmadığının tespitine sözü edilen faturanın iptaline karar verilmesi istemi ile davalı TEDAŞ Bitlis İl Müessese Müdürlüğünü hasım göstererek dava açmıştır. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş; hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava niteliği ve içeriği itibariyle tacir yada tacir sayılan taraflar arasında haksız eylemden kaynaklanan alacaktan dolayı davacının borçlu olmadığının tesbitine ilişkin menfi tesbit davası niteliğindedir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş isede, saptanan dava niteliği dikkate alındığında yapılan araştırma soruşturma hüküm vermeye yeterli değildir.
Mahkemece sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için öncelikle usulün 213. maddesi hükmü uyarınca taraflara iddia ve savunmaları açıklattırılmalı, ya da usulün 230. ve onu izleyen maddeleri hükmü uyarınca, davacı taraf isticvap edilmeli, özellikle davacı tarafın davalı taraf ile düzenlediği abone sözleşmesinin düzenlendiği gün ile davaya konu yapılan borcun doğum günü dikkate alınmalı, bu arada davanın olumsuz menfi tespit davası olduğu düşünülmeli, ayrıca somut olayda kanıtlama yükümlülüğünün davalıya ait olup olmadığı gözönüne alınmalı, bundan sonra maddi olay açıklığa kavuşturulduktan sonra taraflardan konuya ilişkin delilleri sorulup saptanmalı, gösterecekleri deliller toplanmalı, dava dilekçesi içeriği dikkate alınarak gerektiğinde 24.6.2003 tanzim tarihli fatura içeriği esas alınarak konusunda uzman bir bilirkişi aracılığı ile iddia ve savunmanın kıymetlendirilmesi yönünden uzman bilirkişi incelemesi yaptırılmalı, bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna uygun bir karar verilmelidir.
SONUÇ: Mahkemece bu olgular gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz, davacının temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde ilgisine iadesine, 25.10.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/10410
K. 2010/5629
T. 6.5.2010
ENERJİ BEDELİ VE KAÇAK ELEKTRİK BORCU NEDENİYLE YAPILAN TAKİP(Davalı Davacı Kurumla Abone Sözleşmesi İmzalanmış Olup Abonelik Devam Ettiği Sürece Aboneliğe Konu Yerde Tüketilen Elektrik Bedelinden ve Kaçak Elektrik Kullanımından Sorumlu Olduğu)
ABONE SÖZLEŞMESİNDEN DOĞAN DAVA (Enerji Bedeli ve Kaçak Elektrik Borcu Nedeniyle Yapılan Takip – Abonelik Devam Ettiği Sürece Aboneliğe Konu Yerde Tüketilen Elektrik Bedelinden ve Kaçak Elektrik Kullanımından Sorumlu Olduğu)
KAÇAK ELEKTRİK KULLANIMI (Davalı Davacı Kurumla Abone Sözleşmesi İmzalanmış Olup Abonelik Devam Ettiği Sürece Aboneliğe Konu Yerde Tüketilen Elektrik Bedelinden ve Kaçak Elektrik Kullanımından Sorumlu Olduğu)
2004/m.67
ÖZET: Davacı, enerji bedeli ve kaçak elektrik borcu nedeniyle icra takibi yapıldığını, borçlunun haksız ve kötüniyetli itirazı sonucu takibin durduğunu iddia ederek itirazın iptaline ve icra inkar tazminatına hükmolunmasını talep ve dava etmiştir. Davalı, davacı kurumla abone sözleşmesi imzalanmış olup, abonelik devam ettiği sürece aboneliğe konu yerde tüketilen elektrik bedelinden ve kaçak elektrik kullanımından sorumludur. Mahkemece bu yön gözardı edilerek yazılı biçimde karar verilmesi doğru olmayıp, konusunda uzman bir bilirkişi aracılığı ile davalı abonenin sorumlu olduğu miktarın saptanıp, sonucuna göre bir karar verilmesi için hükmün bozulması gerekmiştir.
DAVA: Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR: Davacı vekili, davalının, müvekkili kuruma olan enerji bedeli ve kaçak elektrik borcu nedeniyle icra takibi yapıldığını, borçlunun haksız ve kötüniyetli itirazı sonucu takibin durduğunu iddia ederek itirazın iptaline ve icra inkar tazminatına hükmolunmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevabında, elektrik abonesinin bulunduğu taşınmazı müvekkilinin 1996 yılında dava dışı Hüseyin Yiğit isimli kişiye sattığını, bu tarihten itibaren gayrimenkul ile ilgili hiçbir bağlantısı kalmadığını, müvekkilinin kaçak elektrik kullanmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma ve toplanan delillere göre aboneliğin bulunduğu binanın daha önce davacı borçluya ait iken diğer takip borçlusu Hüseyin’e 17.5.1996 tarihinde devredildiği ve kaçak elektrik tutanağının düzenlendiği binanın, tutanağın düzenlendiği tarih itibariyle dava dışı borçlu tarafından kullanıldığı, kaçak elektrik bedelinden davalının sorumlu olmayıp, dava dışı takip borçlusunun sorumlu olduğu, davalının itirazında haklı olduğu, davacının davalı hakkındaki takibinde haksız olduğu ancak kötüniyetli olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Davalı, davacı kurumla 27.12.1995 tarihli abone sözleşmesi imzalanmış olup, abonelik devam ettiği sürece aboneliğe konu yerde tüketilen elektrik bedelinden ve kaçak elektrik kullanımından sorumludur. Mahkemece bu yön gözardı edilerek yazılı biçimde karar verilmesi doğru olmayıp, konusunda uzman bir bilirkişi aracılığı ile davalı abonenin sorumlu olduğu miktarın saptanıp, sonucuna göre bir karar verilmesi için hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 06.05.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/12788
K. 2010/7294
T. 10.6.2010
KAÇAK ELEKTRİK KULLANIMI (Hali Hazırda Abone Olan ile Fiilen Kullanıcı Olanın Birlikte Sorumlu Olduğu)
ABONE VE FİİLİ KULLANICININ SORUMLULUĞU ( Kaçak Elektrik Kullanımı – Abone ile Elektriği Fiilen Kullanın Kaçak Elektrik Kullanımından Birlikte Sorumlu Olduğu )
818/m. 41
ÖZET: Halen aboneliği devam eden davacının fiilen kullanıcı ile birlikte kaçak kullanımdan dolayı sorumlu olduğu göz önünde tutularak bir karar verilmesi gerekir.
DAVA: Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı Uludağ Elektrik Dağ. A.Ş. vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR: Davacı vekili, müvekkilinin, mülkiyeti dava dışı Türkiye Diyanet Vakfına ait olan Gazi Orhan Bey Camii altındaki 51, 53, 54, 55, 56 ve 57 numaralı dükkanları kiraladığını, bu dükkanları 28.09.1999 tarihinde verdiği dilekçe ile tahliye ettiğini, buna rağmen davalı Uludağ Elektrik tarafından müvekkiline elektrik borcu çıkarıldığını belirterek müvekkilinin 3450, 47 TL bedelli faturadan dolayı borçlu olmadığının tespitini talep ve dava etmiştir.
Davalı Uludağ Elektrik vekili, aboneliğin halen davacıda olması nedeniyle davacının bu borçtan sorumlu olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, toplanan deliller doğrultusunda 63870 nolu aboneliğe bağlı sayacın kurulu olduğu dükkanın fatura ve tutanak tarihinde davalı tarafından kullanılmadığı gerekçesiyle davanın, davalı Uludağ Elektrik A.Ş. yönünden kabulüne, diğer davalı yönünden ise reddine karar verilmiş, hüküm davalı Uludağ Elektrik vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacının, davalı kurumca kaçak elektrik tutanağı ve faturası düzenlenen dükkanlarda 63870 abone numarası ile abone olduğu, ancak fiilen kullanıcısı olmadığı dosya içerisinden anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece halen aboneliği devam eden davacının fiilen kullanıcı ile birlikte kaçak kullanımdan dolayı sorumlu olduğu göz önünde tutularak bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davalı Uludağ Elektrik A.Ş. lehine BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 10.06.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2004/6454
K. 2004/13356
T. 29.12.2004
İSTİRDAT DAVASI ( Cep Telefono Abonesi Olan Davacının Aylık Sabit Ücret Adı Altında Yasal Dayanaktan Yoksun Bir Ücret Olarak Ödediği Aylık Sabit Ücretler Tutarının İstenilmesi )
SABİT ÜCRET ( Telgraf ve Telefon Kanunu’nda Bir İş ve Hizmetin Karşılığı Olarak Alınan Ücretin Abonman Ücreti-Sabit Ücret- Konuşma Ücreti-Hat Kirası ve Benzeri Kira Ücretler ve Bunlar Gibi Değişik Ücret Kalemlerinden Birisi veya Birkaçı Olarak Tespit Edilebileceğinin Düzenlenmiş Olması )
HİZMET KARŞILIĞI ÜCRETİ ( 406 Sayılı Yasada Sabit Ücretin Bir İş ve Hizmetin Karşılığı Olması Gerektiği Ayrı Bir İş ve Hizmet Karşılığı Olmadıkça Bu Ücretin Alınamayacağı İfade Edildiğinden Ayrı Bir Hizmet Verilip Verilmediğinin Araştırılması )
DEVRE KİRALAMA ÜCRETLERİ (GSM-Mobil Telefon Sisteminde Devre Kiralam Ücretleri Abonelere Görüşme Ücreti ve Görüşme Ücretleri Dışında Oluşan Bilgi Alışverişi Hizmeti Karşılığı Aylık Sabit Ücret Olarak Yansıtılması)
ABONELER ARASINDA EŞİTLİK ( Görüşme Hizmeti için Ğerekenin Dışında Ayrıca Bir Enerji Sarfı-Personel İstihdamı ve Teknik Donanımın Periyodik Bakımlarının Karşılanması Ğerekir ki Bunlar için Yapılan Masrafların Abonelere Eşit Biçimde Yansıtılması ancak Aylık Sabit Ücret Uygulamasıyla Mümkün Olması )
SABİT HİZMET (Abone Telefonunu Açmasa Bile Sistem Her An Onu İzlemekte Olup Şebekeye Ulaştırmaya Hazır Olması-Bu Tanıtma İşlevi Görüşme Hizmeti Değil Dilediği Anda ve Dilediği Yerde Görüşme Yapma Olanağının Hazır Tutulması Şeklinde Tanımlanabilecek Görüşme Olmasa da Sürekli Verilen Sabit Bir Hizmet Olması )
406/m.Ek.18
ÖZET: GSM operatörü olan davacı şirketin faaliyetinin dayanağı olan ve dava dışı Bakanlık ile aralarında akdedilen GSM-P.A.M.T. Sisteminin Kurulması ve İşletilmesi ile ilgili Lisans Verilmesine İlişkin İmtiyaz Sözleşmesi””nde, aylık sabit ücretin de brüt gelirler kapsamında bulunduğu öngörülmüş, GSM hizmeti için azami fiyatın Bakanlıkça belirleneceği düzenlenmiştir. Davacının dava dışı PTT ile imzaladığı GSM-P.A.M.T. Sistemi Sözleşmesinde de, gelir paylaşımına esas olacak gelirler arasında tesis ücreti ve konuşma ücreti dışında aylık sabit ücret de sayılmıştır. 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanununun ek 18/son maddesinde ise, bir iş ve hizmetin karşılığı olarak alınan ücretin abonman ücreti, sabit ücret, konuşma ücreti, hat kirası ve benzeri kira, ücretler ve bunlar gibi değişik ücret kalemlerinden birisi veya birkaçı olarak tespit edilebileceği düzenlenmiştir. Bu düzenlemeler karşısında, sabit ücretin yasal dayanağı bulunduğu sonucuna varılır. Ancak, 406 sayılı Kanunda, alınan bu ücretin bir iş ve hizmetin karşılığı olması gerektiği, ayrı bir iş ve hizmet karşılığı olmadıkça bu ücretin alınamayacağı ifade edildiğinden davalıdan tahsil edilmek istenen aylık sabit ücrete karşılık ayrı bir hizmet verilip verilmediği belirlenmelidir. GSM-Mobil Telefon Sisteminde devre kiralama ücretleri abonelere, görüşme ücreti ve görüşme ücretleri dışında oluşan bilgi alışverişi hizmeti karşılığı aylık sabit ücret olarak yansıtılır. Bilgi alışverişi hizmetinin sürekliliği için gereken enerji sarfı, personel istihdamı ve teknik donanıma ilişkin masrafların abonelere eşit biçimde yansıtılması ancak aylık sabit ücret uygulamasıyla sözkonusu olur. Aylık sabit ücreti işletmecinin görüşünü ve yurtdışında uygulanan benzer tarifeleri dikkate alarak Bakanlık belirleyeceğinden, GSM sisteminde sabit ücret olarak tanımlanan ve alınan ücretin, verilen hizmet karşılığı olduğunun kabulü gerekir. Bu nedenle, yerel mahkeme tarafından davanın reddine karar verilmelidir.
DAVA: Davacı vekili, davalının cep telefonu abonesi olan müvekkilinden ayrıca bir hizmet vermediği halde “”aylık sabit ücret”” adı altında yasal dayanaktan yoksun bir ücret almakta olduğunu ileri sürerek ödemiş olduğu aylık sabit ücretler tutarının tahsil tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm, davalı vekilince temyiz edilmiştir.
KARAR: Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalının abonesi olan davacıdan “”aylık sabit ücret”” adı altında bir ücret alıp alamayacağı noktasında toplanmaktadır. Bu durumda uyuşmazlığın çözümü için öncelikle “”aylık sabit ücret””in yasal dayanağı üzerinde durmak gerekmektedir.
GSM operatörü olan davalı şirket faaliyetini, dava dışı Ulaştırma Bakanlığı ile akdettiği Danıştay’ca onaylanarak yürürlüğe giren “”GSM-P.A.M.T. Sisteminin Kurulması ve İşletilmesi ile ilgili Lisans Verilmesine İlişkin İmtiyaz Sözleşmesi””nden aldığı yetki ve izne dayanarak sürdürmektedir. Anılan sözleşmenin 5. maddesinin ( 1 )fıkrasında, “”Brüt Gelir””in kapsamında “”aylık sabit ücretler””in de bulunduğu öngörülmüş, “”Tarife”” başlıklı 12. maddesinde ise GSM hizmeti için azami fiyatın Ulaştırma Bakanlığınca belirleneceği hükme bağlanmıştır.
Yine, dava dışı PTT ile davalı şirket arasında imzalanmış olan GSM-P.A.M.T. Sistemi Sözleşmesinin 7/1. maddesinde “”Gelir paylaşımına esas olacak gelirler sayılırken tesis ücreti ve konuşma ücreti dışında “”aylık sabit ücret””e de yer verilmiştir.
29.1.2000 tarih ve 23948 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 4502 sayılı Kanunun 12. maddesi ile 4.2.1924 tarihli ve 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanununun ek 18. maddesinin sonuna eklenen fıkrada ise “”Bir iş ve hizmetin karşılığı olarak alınan ücret; abonman ücreti, sabit ücret, konuşma ücreti, hat kirası ve benzeri kira, ücretler ve bunlar gibi değişik ücret kalemlerinden birisi veya birkaçı olarak tespit edilebilir”” hükmü yer almaktadır.
Taraflar arasında düzenlenen Abone Sözleşmesinin 5.1. maddesinde de, “”abonenin T.’nin duyurmuş olduğu tarifede yer alan konuşma ücreti, aylık sabit ücret, ayrıntılı fatura, hat tesis ücreti ( bir kere alınır )ve ek servislerin bedelini piyasalarda belirtilmiş olan tüm vergi, resim ve harçlarla birlikte faturasında belirtilen son ödeme tarihine kadar ödemekle yükümlü”” olduğu kararlaştırılmıştır.
Bu hükümler karşısında aylık sabit ücretin yasal dayanağının bulunmadığı söylenemez. Özellikle 29.1.2000 tarihinde yürürlüğe giren 4502 sayılı Yasanın 12. maddesindeki açık hüküm karşısında “”Posta, Telgraf ve Telefon İşletme Genel Müdürlüğünün, telefon abonelerinden, her ne ad altında olursa olsun, abone parasından başka hiçbir şey istemeye hakkı bulunmadığı””na ilişkin 5.2.1962 gün 1958/24 Esas, 1962/2 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Bölümü Genel Kurul Kararının olayımız açısından uygulanma olanağı kalmamıştır. Ne var ki, az önce de açıklandığı üzere aylık sabit ücret alınabilmesi için 4502 sayılı Yasanın 12. maddesi ile 406 sayılı Yasanın ek 18. maddesine eklenen fıkra gereğince, alınan bu ücretin “”bir iş ve hizmetin karşılığı”” olması gerekir. Başka bir deyimle ayrı bir iş ve hizmet karşılığı olmadıkça böyle bir ücretin alınamayacağı açıktır. O halde davacıdan tahsil edilen aylık sabit ücrete karşılık ayrı bir hizmet verilip verilmediğinin saptanması, uyuşmazlığın çözümünde odak noktasını oluşturmaktadır. GSM mobil telefon sistemi ve bu sistem içinde verilmekte olan hizmetlerin saptanması tamamen teknik ve özel bilgiyi gerektirdiğinden, işin yönü bakımından bilirkişi görüşüne başvurulmasında zorunluluk bulunmakta ise de, bilirkişi tarafından saptanan hizmetlerin aylık ücret karşılığı ayrı bir hizmet olup olmadığının belirlenmesi hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenebilecek konulardan olduğundan, uyuşmazlığın hukuki yönünün hakim tarafından çözümlenmesi gerekmektedir.
Emsal dosyalardan alınan ve bir örneği dosyaya konulan bilirkişi mütalaalarında da açıklandığı gibi; “”Aylık sabit ücret, görüşme zamanları dışında oluşan bilgi alışverişi hizmeti karşılığı olarak alınan ücrettir.”” haberleşmenin maliyet hesaplamasında en büyük kalemleri oluşturan Trunk veya Devre ( santralleri veya baz istasyonlarını birbirine bağlayan elektronik yollar )kiralama ücretlerinin bir kısmı Türk Telekom’a, bir kısmı anlaşmalı ülkelere, bir kısmı da Telsiz İşleri Genel Müdürlüğü’ne ( her bir Frekans tahsisi için )ödenir. Abonelere ise bu ücretler görüşme ücreti ve görüşme ücretleri dışında oluşan bilgi alışverişi hizmeti karşılığı aylık sabit ücret olarak yansıtılır.
GSM-MOBİL ( cep telefonu )telefon sistemi ile PSTN olarak adlandırılan sabit telefon sistemi arasında önemli farklar vardır. Bu sistemlerden ilkinde haberleşme havadan elektromanyetik dalgalar ile sağlanmakta olup abone gezgin durumdadır. Sabit telefon sisteminde ise haberleşme, santralleri birbirine bağlayan kablolarla sağlanır ve abone, haberleşme araçlarının bulunduğu adrese bağımlıdır.
GSM-Mobil Telefon Sisteminde, cep telefonu bekleme modunda bulunduğu sürece sistem gezgin durumdaki bu aboneyi takip eder, bulur ve sisteme tanıtır. Kendisini, nereden hizmet verdiğini, şebeke kapsamında bulunup bulunmadığını bildirir. Abone, telefonunu açmasa bile sistem, her an onu izlemekte olup şebekeye ulaştırmaya hazırdır. Bu tanıtma işlevi ise bir görüşme hizmeti değil, dilediği anda ve dilediği yerde görüşme yapma olanağının hazır tutulması şeklinde tanımlanabilecek görüşme olmasa da sürekli verilen sabit bir hizmettir. Başka bir deyimle, görüşme zamanları dışında oluşan bilgi alışverişi hizmetidir. Bu sistemin 365 gün 24 saat hizmete hazır tutulmasında görüşme hizmeti için gerekenin dışında ayrıca bir enerji sarfı, personel istihdamı ve teknik donanımın periyodik bakımlarının karşılanması gerekir ki, bunlar için yapılan masrafların abonelere eşit biçimde yansıtılması ancak aylık sabit ücret uygulamasıyla mümkündür.
Zira, aylık sabit ücret alınmayacak olursa, hiç görüşme yapmayan ( örneğin karşı tarafı arayıp konuşmadan telefonu kapatarak numarasını karşı aboneye bildiren )abone de yukarıda açıklanan görüşme dışı bilgi alışverişi hizmetinden yararlandığı halde hiç ücret ödemeyecek, buna karşılık fazla görüşme yapan abone aynı hizmeti aldığı halde daha fazla ücret ödemek zorunda kalacak ve böylece aboneler arasında eşitsizlik yaratılmış olacaktır. Bir diğer ifadeyle, konuşan abone, konuşmayan ancak aynı hizmetten yararlanan aboneyi sübvanse edecektir. Oysa, aylık sabit ücret uygulamasında, böyle bir eşitsizlikten söz edilemez.
Öte yandan, ülkemizde GSM sistemi bir tek şirketin tekelinde ve imtiyazında değildir. Günümüzde GSM sektöründe birden fazla şirket bulunmakta olup aralarında kıyasıya bir rekabet olduğu da bilinen bir gerçektir. Abone olan davacı, ekonomik koşulları en uygun durumdaki GSM Sistemini seçme ve değiştirme hak ve özgürlüğüne sahiptir.
Aylık sabit ücretin tespiti de davalı şirketin yetkisinde olmayıp imtiyaz sözleşmesinin 12. maddesi uyarınca Ulaştırma Bakanlığı’nın yetkisi dahilindedir. Buna göre, “”Bakanlık, GSM hizmeti için azami fiyatı işletmecinin de görüşünü almak suretiyle, yurtdışında benzer hizmetler için uygulanan tarifeleri de dikkate alarak, ilgisine göre TL. ve ABD Doları olarak belirler ve onaylar. Azami fiyat, altı ayı geçmeyen uygun aralıklarla belirlenir””. Görüldüğü gibi, aylık sabit ücretin belirlenmesinde davalı şirketin görüş bildirmek dışında bir fonksiyonu bulunmamaktadır. Kaldı ki, 23.12.1995 tarih ve 22502 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan “”Katma Değerli Telekomünikasyon Hizmetleri Lisans Yönetmeliği””nin 43. maddesinde, “”Bakanlık rekabetin korunamadığı ve kamu yararının ihlal edildiği durumları tespit ettiği takdirde işletmecinin uyguladığı tarifelerde değişiklik yapılmasını talep edebilme yetkisine sahiptir”” denilerek Ulaştırma Bakanlığına tarifeye müdahale yetkisi de tanınmıştır. Böylece, aylık sabit ücretin belirlenmesinde keyfiliğe kaçılabileceği ve tekel yaratılacağı yolundaki endişelerin de yerinde olmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, GSM sisteminde sabit ücret olarak tanımlanan ve alınan ücretin, verilen hizmet karşılığı olduğunun kabulü gerekir.
SONUÇ: Mahkemece, açıklanan hususlar nazara alınarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
KARŞI OY:
Davacı vekili, müvekkili şirketin sahibi bulunduğu cep telefonlarından, davalı yanca konuşma karşılığı olmaksızın tahsis tarihinden itibaren “”sabit ücret”” adı altında alınan paranın tahsilini istemiştir.
Davalı vekili, özet olarak cep telefonları ile sabit ( PSTN )telefon arasında çok önemli fark olduğunu, abone sözleşmesinde abonelerin aylık sabit ücret ödeyeceklerinin kararlaştırıldığını, bu nedenle davanın reddini savunmuştur.
Ücret, mal ya da hizmet karşılığıdır. Davalı, kurduğu altyapı için tesis ücreti almıştır; verdiği hizmet ve iletişim giderlerini de konuşma ücreti olarak almayı sürdürmektedir. Görüldüğü üzere davalı, son aldığı tesis ve sabit ücretlerden sonra abonelere yansıtılmayı haklı gösterecek yeni gelişimler için tesis geliştirme giderlerine katlandığını savunmuş değildir. Böyle olmayınca, yani belirtilen yolda savunmada olgu ileri sürüp kanıtlanmadıkça salt yasada ve sözleşmede yer alıyor diye sabit ücret adı altında hizmet vermeksizin para alması haksızlık oluşturur. Her zaman hizmet için hazırlıklı bulunduğu biçimindeki savunmalar, tahsilata hak vermez. Her hizmet amacına uygun olarak sunulur. Artı hizmet verilmedikçe artı para alınamaz.
Bu nedenler ve bizce isabetli yerel mahkeme gerekçesine göre kararın onanması oyundayız.
Üye Üye
Erbay TAVLAN Kadir DOĞAN
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2009/13-122
K. 2009/189
T. 13.5.2009
TÜKETİCİ SORUNLARI HAKEM HEYETİNCE VERİLEN KARARIN İPTALİ İSTEMİ(Alınan Sabit Ücretin Yasal ve Hakkaniyete Uygun Bir Uygulama Olduğu – Yasal Ölçütler Yerine Sübjektif Esaslara Göre Değerlendirme Yapılamayacağı)
SABİT ÜCRET ( Davacının Abonelerinden Almakta Olduğu Sabit Ücretin Alınmaması Gerektiğine Dair Tüketici Sorunları Hakem Heyetince Verilen Kararın İptali İstemi – Alınan Sabit Ücretin Yasal ve Hakkaniyete Uygun Bir Uygulama Olduğundan Davanın Kabulü Gereği )
ABONELERDEN ALINAN SABİT ÜCRET (Alınmaması Gerektiğine Dair Tüketici Sorunları Hakem Heyetine Verilen Kararın İptali İstemi – Alınan Sabit Ücretin Yasal ve Hakkaniyete Uygun Bir Uygulama Olduğundan Davanın Kabulü Gereği)
TELEKOMÜNİKASYON HİZMETLERİNDEN VE ALTYAPISINDAN YARARLANMA ( Alınan Sabit Ücretin Yasal ve Hakkaniyete Uygun Bir Uygulama Olduğu )
HAKEM HEYETİNCE VERİLEN KARARIN İPTALİ İSTEMİ ( Alınan Sabit Ücretin Yasal ve Hakkaniyete Uygun Bir Uygulama Olduğu – Yasal Ölçütler Yerine Sübjektif Esaslara Göre Değerlendirme Yapılamayacağı )
406/m.4,29,30,Ek.18
2813/m. 4,7
4077/m.22
5809/m.13
4502/m.12
ÖZET: Dava, davacının abonelerinden almakta olduğu sabit ücretin alınmaması gerektiğine dair Tüketici Sorunları Hakem Heyetince verilen kararın iptali istemine ilişkindir.
Herkesin makul bir ücret karşılığında telekomünikasyon hizmetlerinden ve altyapısından eşit şekilde yararlanması ilkesinden hareketle, Türk Telekomünikasyon A.Ş tarafından yapılan enerji tüketimi, teknik donanım, bakım ve yönetim gibi masrafların karşılığı olarak, Telekomünikasyon Kurumu tarafından onaylanan tarife uyarınca alınan sabit ücretin, yasal ve hakkaniyete uygun bir uygulama olduğu; bu bağlamda, yasal ölçütler yerine sübjektif esaslara göre değerlendirme yapılamaz. Davanın kabulü ile Tüketici Sorunları Hakem Heyeti kararının iptaline karar verilmesi gerekir.
DAVA: Taraflar arasındaki “Karar İptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Balıkesir Asliye 2. Hukuk Mahkemesince ( Tüketici Mahkemesi sıfatıyla ) davanın reddine dair verilen 27.06.2008 gün ve 2008/137-301 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 18.12.2008 gün ve 2008/10943-15049 sayılı ilamı ile;
( … Davacı, telefon abonesi olan davalının sabit ücret alınmaması gerektiğinden bahisle yaptığı başvuru sonucu Balıkesir Tüketici Sorunları Hakem Heyetince, sabit ücret alınmamasına karar verildiğini, bu kararın hukuka aykırı ve yersiz olduğunu, sabit ücretin 4502 sayılı kanunun 12. maddesi, 406 sayılı Kanunun ek 18. maddesine eklenen fıkra uyarınca alındığını, yasaya uygun olduğunu, hattın aboneye tesisi karşılığında yürütülen asgari hizmetler karşılığında alındığını bildirip, Balıkesir Tüketici Sorunları Hakem Heyetinin 24.3.2008 tarih ve 2008/99 sayılı kararının iptalini istemiştir.
Davalı, davaya cevap vermediği gibi, duruşmalara da katılmamıştır.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, davalının başvurusu üzerine Tüketici Sorunları Hakem Heyetince, davacının abonelerinden almakta olduğu sabit ücretin alınmaması gerektiğine karar vermesi üzerine, bu kararın iptali talebiyle açılmış olup, davalının yaptığı başvuru ile yarattığı çekişmenin giderilmesine yöneliktir. Her ne kadar davacının aldığı sabit ücretler miktar itibariyle, gerek 4077 sayılı kanunun 22. maddesinde, gerekse HUMK’nun 427. maddesinde belirtilen kesinlik sınırının altında kalmakta ise de, yaratılan çekişme ve verilen hüküm bir yıla mahsus olmadığından ve ileriki yıllara da yönelik olduğu anlaşıldığından, kararın kesinlik sınırlarının dışında kaldığı da açık ve belirgindir. Davacının hem sabit ücret hem de konuşma ücreti talep ettiği, sabit ücretin hangi hizmetlerin karşılığı olduğunun açıklanmadığı, her aboneden aynı miktar sabit ücret istendiği, 406 sayılı kanunun ek 18. maddesindeki tanıma uygun olmadığı, eşitlik, iyiniyet ilkelerine aykırı, haksız uygulama olduğu belirtilerek, Tüketici Sorunları Hakem Heyetinin kararı yerinde görülerek mahkemece davacının davası red edilmiştir. Bu sonuca varılırken, sabit ücretle ilgili yasal düzenlemeler tartışılmamış ve herhangi bir araştırma ve incelemede yapılmamıştır,
Her şeyden önce konunun aydınlanması için, davacının abonelerinden alabileceği ücretle ilgili yasal düzenlemelerin ne olduğunun açıklanması gerekir. 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu’nun dava açıldığı tarihte yürürlükte bulunan, 4. maddesi ile telekomünikasyon hizmetlerinin yürütülmesinde veya telekomünikasyon alt yapısı işletilmesinde ve bu hususlarda yapılacak düzenlemelerde gözönünde tutulacak ilkeler belirtilmiş olup, bunlar özetle; herkesin, makul bir ücret karşılığında telekomünikasyon hizmetlerinden ve alt yapısından yararlanmasının sağlanması, aksini gerektiren objektif nedenler bulunmadıkça eşit şartlardaki aboneler arasında ayırım gözetilmemesi ve hizmetlere benzer konumdaki her kişi tarafından eşit şartlarla ulaşılabilir olması, hizmetlerin belli teknik ve ekonomik koşullar çerçevesinde makul surette karşılanabilecek bir bedelle sağlanması, teknolojik yeniliklerin uygulanması ve araştırma geliştirme yatırımlarının desteklenmesi, hizmet kalitesi standartlarına uygunluk sağlanması, ücretlerin yatırım işletme maliyetlerini ve genel masraflarından ilgili payını, amortisman ve makul ölçüde karı mümkün olduğu ölçüde yansıtması v.s. gibi belirtildikten sonra, kanunun 4. faslında “Telekomünikasyon hizmetlerinin ücret esasları” başlığı altında 29. maddesi ile özetle telekomünikasyon hizmetlerinin yürütülmesi ve/veya altyapı işletilmesi karşılığında alacakları ücretleri ilgili mevzuat, tabi oldukları görev ve imtiyaz sözleşmesi, telekomünikasyon ruhsatı veya genel izin ve kurul düzenlemelerine aykırı olmayacak şekilde serbestçe düzenleneceği hangi hallerde Telekomünikasyon kurumunun ücret belirleyebileceği belirtilmiş, 30. madde ile de, ücret düzenlenmesinde gözönünde tutulacak ilkeler belirtilmiş, bu meyanda öncelikle; ücretlerin adil olması, benzer konumdaki kişiler arasında haklı olmayan nedenlerle ayırım gözetilmemesi, yatırım ve işletme maliyetleri de dahil olmak üzere, mümkün olduğunca ilgili hizmetin maliyetlerini yansıtacak şekilde belirlenerek tarifelerin dengelenmesinin esas olduğu, bir hizmetin maliyetinin diğer bir hizmetin ücreti yoluyla desteklenmesinden ve karşılanmasından kaçınılması, haklı gerekçelerin varlığı halinde, ücretlere zorunlu maliyetleri ve makul ölçüde kârı da yansıtılarak, üst sınır konulabileceği belirtilmiş olup, ek 18. maddesine 4502 sayılı yasanın 12. maddesi ile eklenen fıkrada “Bir iş ve hizmetin karşılığı olarak alınan ücret abonman ücreti, sabit ücret, konuşma ücreti, hat kirası ve benzeri kira ücretler ve bunlar gibi değişik ücret kalemlerinden birisi veya bir kaçı olarak tespit edilebilir” hükmü getirilmiştir. Yine, 2813 sayılı Telsiz Kanununun 4. maddesi ile kurulan Telekomünikasyon Kurumunun, aynı yasanın 7/h maddesi ile Türk Telekom ve diğer işletmecilerin hazırladıkları tarifeleri onaylayacağı ve ondan sonra tarifelerin yürürlüğe gireceği belirtilmiştir. Dava açıldığında mevcut olan ve belirtilen yasal düzenlemeler dava karara bağlandıktan sonra, dairemizce temyiz incelemesinden önce 5.11.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5809 sayılı yasa ile 406, 2813 sayılı kanunlarda değişiklik yapılarak bu maddeleri iptal edilmiş olup, iptal edilen maddelerdeki düzenlemeler, aynen yeni yasada yer almıştır. 5809 sayılı yasada ücretlendirme ile getirilen 13 ve 14. maddelerdeki düzenlemeler iptal edilen 406 sayılı ve 2813 sayılı yasanın ilgili maddelerindeki aynı hükümleri taşımaktadır.
Yapılan açıklamalardan anlaşılacağı üzere, dava konusu sabit ücret, yasa ile belirlenen bir ücrettir. Türk Telekom tarafından yapılan tarife Telekomünikasyon Kurumu tarafından onaylandıktan sonra yürürlüğe girmekte ve uygulanmaktadır. Bu ücretin Anayasaya aykırı olmadığı, Anayasa Mahkemesinin 10.2.2004 tarih ve 74-9 sayılı kararı ile de belirlenmiştir, Sabit ücretin, yapılan görüşmeler dışında, abonenin telefon görüşmesini sağlamak üzere bütün yıl boyunca telefon hattının görüşmeye hazır tutulması için, işletmeci şirket tarafından yapılan enerji tüketimi, teknik donanımı, bakım ve yönetim ile personel çalıştırılmasından doğan masrafların karşılığı olduğu, bu uygulamanın yurt dışındaki telekom firmalarınca da yapıldığı, daha önce Dairemizce temyiz incelemesi yapılan dava dosyalarından bilinmektedir, Sabit ücretin alınmaması, bu kalem masrafların konuşma ücretlerine yansıtılması da aboneler arasında adaletsizlik yaratacaktır. Zira çok konuşandan bu masraflar çok fazla olarak alınacak az konuşandan az, başkasını aramayan, arandığında konuşan aboneden ise, hiç sabit ücret alınmaması sonucunu doğuracaktır. Bu sonuç hakkaniyete uygun olmadığı gibi adil ve yasada öngörülen ücretin belirlenme kurallarına uygun değildir, O nedenle, telefon abonesi olan herkesin, hiç başkalarını aramasa, telefonla hiç konuşmasa dahi, hattın kendisine tahsis edilip bağlı kalması, her an başkalarını araması veya başkalarınca aranarak konuşması için hazır bulundurulmasının karşılığı bir sabit ücret ödenmesi yaptığı konuşmaların sayısına göre de, ayrıca ücret ödenmesi aklın, mantığın ve hakkaniyetin gereğidir, Dairemizin uzun süredir uygulaması da sabit ücretin yasal ve hakkaniyet gereği olduğu yönündedir. Kaldı ki ücret tarifeleri hizmet veren kurum tarafından hazırlanmakta ise de, bunun yürürlüğe girip uygulanabilmesi, bağımsız bir kurum olan Telekomünikasyon kurumunun uygun görüp onaylamasına bağlıdır. Nitekim Telekomünikasyon Kurumu aleyhine onayladığı tarifelerin iptali talebiyle davalar açıldığı hususu da taraflarca bilinmektedir. Açıklanan nedenlerle davanın kabulü ile, Tüketici Sorunları Hakem Heyeti kararının iptaline karar verilmesi gerekirken, aksi düşüncelerle yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir… ),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR: Dava, davacının abonelerinden almakta olduğu sabit ücretin alınmaması gerektiğine dair Tüketici Sorunları Hakem Heyetince verilen kararın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemenin, “davacı tarafından sabit ücret alınması konusunda yapılan uygulamanın, 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu’nun 18. maddesindeki tanıma uygun bulunmadığı, eşitlik ve hüsnüniyet ilkelerine de aykırı olduğu, alınan sabit ücretin hangi hizmetin karşılığı olduğu da açıklanmadığından davacı yönünden haksız kazanç teşkil ettiği” gerekçesiyle ve 4077 sayılı Kanun’un 22. maddesine göre kesin olduğu belirtilmek suretiyle verilen ilk karar; Özel Daire’ce, yukarıda tam metni alınan bozma ilamıyla, mahkemece verilen kararın temyiz ve inceleme kabiliyeti bulunduğu kabul edildikten sonra esasa ilişkin nedenle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece, “dava konusu sabit ücret tutarının Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda belirlenen temyiz sınırının çok altında bulunduğu ve 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 22. maddesine göre kesin olarak verilen ilk kararın temyiz kabiliyetinin bulunmadığı; sabit ücret konusunda ise, Kanun ve davacı şirketin uygulamalarını aşar şekilde konuya yorum getirilemeyeceği” gerekçesiyle usule ve esasa ilişkin nedenlerle, direnme kararı verilmiştir.
Telefon abonesi olan davalının, 31.12.2007 tarihli fatura ile tahakkuk ettirilen “10,64 YTL sabit ücretin iptali, 01.01.1995-21.02.2008 tarihleri arasında kendisinden tahsil edilen miktarın hesaplanarak iadesi ve takip eden aylarda da “sabit ücret bedeli” adı altında ücret tahakkuk ettirilmeyerek fatura düzenlemelerinin yapılması” talebiyle başvuruda bulunduğu Tüketici Sorunları Hakem Heyeti’nce “talebin kabulü ile sabit ücretin alınmaması gerektiğine” dair verilen kararın iptali istemiyle Türk Telekomünikasyon A.Ş. tarafından açılan eldeki davada; gerek 15.04.2008 dava tarihi, gerek 18.12.2008 bozma tarihi ve gerekse 27.01.2009 direnme tarihleri itibariyle, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nu 427. maddesinin 5219 ve 5236 sayılı Kanunlar ile yapılan değişiklikten sonraki hükmü yürürlükte olup davacı tarafından alınan sabit ücretin anılan Kanunlar uyarınca belirlenen temyiz ( kesinlik ) sınırının altında kaldığı anlaşılmaktadır,
Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında, esasın incelenmesine geçilmeden önce; davanın niteliği ve müddeabihi itibariyle, direnme kararının temyizinin mümkün olup olmadığı, bir başka ifadeyle direnme kararının kesin olup olmadığı bir usulü ön sorun olarak tartışılmış ve şu sonuca varılmıştır:
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427/2. maddesinde, miktar veya değeri belirli bir tutarın altında kalan taşınır mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararların kesin olduğu dolayısıyla temyizinin olanaklı bulunmadığı hükme bağlanmıştır.
Yasa koyucu bu hükümle açık bir biçimde, bir kararın temyiz kabiliyetini haiz bulunup bulunmadığını belirlerken, davanın miktar veya değeri yanında temel ölçü olarak davanın türünü de esas almıştır.
Dava, davacının abonelerinden almakta olduğu sabit ücretin alınmamasına dair Tüketici Sorunları Hakem Heyetince verilen kararın iptali istemiyle açılmış; davalının yarattığı çekişmenin giderilmesi talep edilmiştir.
Her ne kadar, davacının davalıdan aldığı sabit ücret miktar itibariyle 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 22. maddesinde ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427. maddesinde öngörülen kesinlik sınırının altında bulunmakta ise de; sabit ücretin alınıp alınmaması hususunda verilen hükmün salt alınan sabit ücrete münhasır olmayıp, sonraki yıllara da yönelik olduğu ard etkisinin bulunduğu kuşkusuzdur.
Yine, sabit ücret uygulaması nedeniyle eldeki dosyada tek bir abone uyuşmazlığı yargıya taşımış olmasına karşın, ortada tüm aboneleri ilgilendiren, toplu bir hak uyuşmazlığının bulunduğu her türlü duraksamadan uzaktır.
Bu itibarla, sabit ücretin yasada öngörülen ücret tespit kurallarına uygun olduğu yönünde tespit istemini de içeren böyle bir davada verilen karar, bir kanun hükmünün ileriye dönük uygulanıp uygulanmaması yönünde de sonuç doğuracağından, temyiz incelemesinde 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 22. maddesi ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427. maddesinde belirtilen kesinlik sınırının gözetilmemesi gerektiğine, dolayısıyla bu davanın miktar ve değerine bakılmaksızın temyizinin olanaklı bulunduğuna oybirliğiyle karar verilmiş ve işin esası incelenmiştir.
Esas yönünden, direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; Davacı Türk Telekomünikasyon A.Ş. nin telefon abonelerinden almakta olduğu sabit ücretin yasal ve hakkaniyete uygun olup olmadığı; bu bağlamda, sabit ücretin alınmaması gerektiğine dair Tüketici Sorunları Hakem Heyetince verilen kararın iptaline karar verilmesinin gerekip gerekmediği, noktasındadır.
Öncelikle, davacı Türk Telekom A.Ş. tarafından, telefon abonelerinden alınmakta olan “sabit ücretin” yasal dayanağının açıklanmasında yarar vardır:
Bilindiği üzere; 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu’nun ek 18. maddesine 27.01.2000 tarih ve 4502 sayılı Kanunla ilave edilen son fıkrasında, “Bir iş ve hizmetin karşılığı olarak alınan ücret; abonman ücreti, sabit ücret, konuşma ücreti, hat kirası ve benzeri kira, ücretler ve bunlar gibi değişik ücret kalemlerinden birisi veya birkaçı olarak tespit edilebilir.” hükmü öngörülmüştür.
Anılan Ek 18. maddenin son fıkrasında yer alan “…sabit ücret…” sözcüğünün Anayasaya aykırı olduğu ileri sürülerek iptali talep edilmişse de, Anayasa Mahkemesin 11.05.2004 tarih ve 25459 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 10.02.2004 tarih ve E:2000/74, K:2004/9 sayılı kararıyla, sabit ücretin abone tarafından ödenmesinin, Anayasa’nın 5. maddesinde temel amaç ve görevleri belirtilen sosyal hukuk devleti ve adalet ilkelerine aykırılık oluşturmayacağı ve kişinin maddi ve manevi varlığını geliştirme hakkını zedelemeyeceği gibi, Anayasa’nın 22. maddesindeki haberleşme hürriyetini de engellemeyeceği sonucuna varılarak, sabit ücretin Anayasa’ya aykırı olmadığına, hükmedilmiştir,
Öte yandan; 2813 sayılı Telsiz Kanunu’nun 4. maddesi ile kurulan Telekomünikasyon Kurumu’na aynı Kanun’un 7/h maddesi ile, “Telekomünikasyon hizmetlerinden ve altyapısından yararlanacak kullanıcılara ve telekomünikasyon şebekeleri arasındaki ara bağlantılar bakımından diğer işletmeden uygulanacak ücret tarifelerine ve sözleşme hükümlerine ve teknik hususlara ilişkin genel kriterleri ve görev alanına giren diğer konularda uygulama usul ve esaslarını belirlemek, tarifeleri incelemek değerlendirmek, gerekenleri onaylamak ve bunların uygulanmasını izlemek…” görevi yüklenmiştir.
Nihayet; yargılama aşamasında, 10.11.2008 tarih ve 27050 ( mükerrer ) sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 05.11.2008 tarih ve 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu ile az yukarıda açıklanan 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu ile 2813 sayılı Telsiz Kanunu’nda değişiklik yapılmıştır.
Mahkemece verilen ilk karardan sonra yürürlüğe giren, 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu’nun Tarifelerin düzenlenmesi” başlıklı 13/1. maddesinde, Tarife; abonman ücreti, sabit ücret konuşma ücreti, hat kirası ve benzeri değişik ücret kalemlerinden birisi veya birkaçı olarak tespit edilebilir” hükmüne yer verilerek, 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu’nun Ek 18/son fıkrasına paralel bir düzenlemeye gidilmiştir.
Tüm bu açıklamaların ortaya koyduğu sonuç; 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu’nun Ek 18. maddesinin son fıkrası ile daha sonra yürürlüğe giren 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu’nun 13/1. maddesinde açıkça düzenlenen ve Telekomünikasyon Kurumu tarafından onaylandıktan sonra yürürlüğe giren “sabit ücret” uygulamasının, yasal dayanağı bulunan bir uygulama olduğudur.
Uyuşmazlığın çözümünde üzerinde durulması gereken bir başka yön ise; sabit ücretin yine yasal kapsamda hakkaniyete uygun olup olmadığı ve karşılığının belirlenmesine ilişkindir.
Bu noktada, 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu’nun, “Telekomünikasyon hizmetlerinin yürütülmesinde veya telekomünikasyon alt yapısı işletilmesinde ve hu hususlarda yapılacak düzenlemelerde nitelik ve nicelik itibariyle gözönünde tutulması gereken ilkelerin” sıralandığı 4. maddesinde, herkesin, makul bir ücret karşılığında telekomünikasyon hizmetlerinden ve alt yapısından yararlanmasını sağlayacak uygulamaların teşvik edilmesi, aksini gerektiren objektif nedenler bulunmadıkça eşit şartlardaki aboneler, kullanıcılar ve işletmeciler arasında ayırım gözetilmemesi ve hizmetlerin benzer konumdaki her kişi tarafından eşit şartlarla ulaşılabilir olması, evrensel hizmetlerin belli teknik ve ekonomik koşullar çerçevesinde makul surette karşılanabilecek bir bedelle sağlanması, ilgili mevzuat, imtiyaz sözleşmesi veya telekomünikasyon ruhsatında açıkça belirlenen durumlar haricinde, ara bağlantı ücretleri ile hat ve devre kiraları da dahil telekomünikasyon hizmetleri karşılığı alınacak ücretlerin, yatırım ve işletme maliyetlerini ve genel masraflardan ilgili payını, amortismanı ve makul ölçüde karı mümkün olduğu ölçüde yansıtması gerektiği vurgulanmıştır.
Aynı Kanunun, “Telekomünikasyon hizmetlerinin ücret esasları” başlığı altında düzenlenen 29. maddesinde; işletmecilerin, telekomünikasyon hizmetlerinin yürütülmesi ve/veya altyapı işletilmesi karşılığında alacakları ücretleri, ilgili mevzuat, tabi oldukları görev ve imtiyaz sözleşmesi, telekomünikasyon ruhsatı veya genel izin ve kurum düzenlemelerine aykırı olmayacak şekilde serbestçe belirleyebileceği vurgulandıktan sonra; Telekomünikasyon Kurumu’nun, ücretlerin hesaplanma yöntemleri ile üst sınırlarını tayin ve tespite yetkili olduğu durumlar, ayrıca sıralanmıştır.
Anılan Kanun’un, Ücretlere ilişkin düzenlemeler yapılırken göz önünde tutulması gereken genel ilkelerin açıklandığı 30. maddesinde ise, ücretlerin adil olması ve benzer konumdaki kişiler arasında haklı olmayan nedenlerle ayırım gözetilmemesi, yatırım ve işletme maliyetleri de dahil olmak üzere mümkün olduğunca ilgili hizmetin maliyetlerini yansıtacak şekilde belirlenerek tarifelerin dengelenmesi gerektiğine dair ilkeler konularak, bir hizmetin maliyetinin diğer bir hizmetin ücreti yoluyla desteklenmesinden ve karşılanmasından kaçınılması ve haklı gerekçelerin varlığı halinde, ücretlere zorunlu maliyetlerin ve makul ölçüde karı da yansıtmak kaydıyla üst sınır konulabileceği belirtilmiştir.
Şu açık ilkeler karşısında; Kanunda bir iş veya hizmetin karşılığı olarak alınan ücret çeşitleri arasında yer alan “sabit ücret”in, telekomünikasyon hizmetleri ve alt yapısının abonenin kullanımına, sürekli hazır bulundurulması, telefon hattının hiç konuşma yapmadan gelen aramaları cevaplandırması ve çalışır durumda olmasının sağlanması, belli teknik donanım, bakım ve yönetim ile buna dair personel çalıştırılmasından kaynaklanan benzeri masrafların karşılığı olduğu ve eşit şekilde abonelere yansıtıldığı kuşkusuzdur. Bu haliyle sabit ücretin, salt konuşandan alınması, konuşma yapmayandan alınmaması durumunda, konuşmayan abone belirtilen hizmetlerden yararlandığı halde ücret ödemeyecek ve yukarıdaki yasal ilkelere aykırı olarak aboneler arasında eşitsizlik doğacaktır.
Sonuç olarak; herkesin makul bir ücret karşılığında telekomünikasyon hizmetlerinden ve altyapısından eşit şekilde yararlanması ilkesinden hareketle, Türk Telekomünikasyon A.Ş tarafından yapılan enerji tüketimi, teknik donanım, bakım ve yönetim gibi masrafların karşılığı olarak, Telekomünikasyon Kurumu tarafından onaylanan tarife uyarınca alınan sabit ücretin, yasal ve hakkaniyete uygun bir uygulama olduğu; bu bağlamda, yasal ölçütler yerine direnme kararında sözü edilen sübjektif esaslara göre değerlendirme yapılamayacağı, her türlü duraksamadan uzaktır.
Hal böyle olunca; Yerel Mahkemece, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen ve davanın kabulü ile Tüketici Sorunları Hakem Heyeti kararının iptaline karar verilmesi gereğine işaret eden Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, hatalı teşhis ve değerlendirme sonucu davanın reddine dair verilen önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK. nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde peşin harcın iadesine, 13.05.2009 gününde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2004/11825
K. 2005/9133
T. 3.10.2005
POSTA TEKELİNİ İHLAL İDDİASI ( GSM Şirketinin Faturalarını Bizzat Veya Özel Firmalar Eliyle Dağıtması Posta Tekeline Aykırı Olduğu )
ABONELERE GÖNDERİLEN FATURA (GSM Şirketinin Faturaları Posta Kanunu Kapsamında Mektup Niteliğinde Olduğu)
EL ATMANIN VE MUARAZANIN ÖNLENMESİ TALEBİ ( GSM Şirketinin Faturalarını Bizzat Veya Özel Firmalar Eliyle Dağıtması Posta Tekeline Aykırı Olduğu )
GSM ŞİRKETİ FATURALARININ DAĞITIMI ( Bizzat Veya Özel Firmalar Eliyle Dağıtması Posta Tekeline Aykırı Olduğu – El Atmanın Ve Muarazanın Önlenmesi Talebi )
5584/m. 22
ÖZET: Davacı PTT vekili, davalı GSM şirketinin abonelerine ait faturaları özel dağıtım firmaları vasıtasıyla dağıttığını, söz konusu faturaların posta tekeli kapsamında mektup niteliğinde olduğunu, posta tekelinin ihlal edildiğini iddia ederek el atmanın ve muarazanın önlenmesi talebinde bulunmuştur. Abonelere gönderilen faturalar dir. Söz konusu faturaların davalı şirket tarafından bizzat veya özel firmalar aracılığıyla dağıtılması posta tekeline aykırıdır.
DAVA: Taraflar arasında görülen davada İstanbul Asliye 8. Ticaret Mahkemesi’nce verilen 06.04.2004 tarih ve 2003/791 – 2004/512 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi B.Ş. tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR: Davacı vekili, davalının abonelerine telefon faturalarını özel dağıtım firmaları vasıtasıyla gönderdiğini, anılan faturaların Anayasa ve yasa hükümleri çerçevesinde posta tekeli kapsamında bulunan mektup niteliğinde olduğunu, posta tekelini ihlal ettiğini ileri sürerek, davalının el atmasının ve muarazasının önlenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, 5584 Sayılı Yasanın 22’nci maddesinin Anayasa’ya aykırı olduğunu, gönderinin tekel kapsamına girmediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan kanıtlara göre, davalının abonelerine ulaştırılacak gönderilerin dağıtımını bizzat kendisinin yaptığı hususunda uyuşmazlık bulunmadığı, abonelere gönderilerin faturaların 5584 Sayılı Yasanın 22’nci maddesi uyarınca mektup niteliğinde olduğu, anılan düzenlemenin Anayasa’ya aykırı bulunmadığı, haberleşme gizliliği ve hürriyetine uygun olduğu, davalının davacıya ait tekel hakkına el attığı gerekçesiyle, davanın kabulüne, davalının posta tekeline aykırı faaliyetlerinin engellenmesine ve el atmasının önlenmesine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davalı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, temyiz harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 03.10.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2002/2897
K. 2002/4506
T. 24.4.2002
İTİRAZIN İPTALİ DAVASI ( Davacının Doğalgaz Sarfiyatından Dolayı Yapılan İcra Takibi Sonucu Ödemek Zorunda Kaldığı Paranın Tahsili için Başlattığı İcra Takibine Kiracının İtiraz Etmesi )
ABONELİĞİN İPTAL EDİLMEMESİ SONUCU TAŞINMAZI TAHLİYE ETTİKTEN SONRA ÖDENEN DOĞALGAZ BORCU (Doğalgaz Borcunun Davacı Tarafından Ödenmesiyle Kiracının Sebepsiz Zenginleşmiş Olması)
SEBEPSİZ ZENGİNLEŞME ( Taşınmazda O Dönemde Kiracının Bulunması ve Doğalgaz Sarfiyatını Kiracının Yapmış Olması Ancak Bedelin Evi Tahliye Eden Davacının Ödemek Zorunda Kalması )
TAHLİYE EDİLMESİNE RAĞMEN BORCU ÖDEME ( Doğalgaz Sarfiyatını Kiracının Yapmış Olması Ancak Bedelin Evi Tahliye Eden Davacının Ödemesi Sonucu Kiracının Sebepsiz Zenginleşmesi )
818/m.61,63
ÖZET: Abonelik sözleşmesi davacı ile ilgili idare arasında olup, davalı kişi bu sözleşmede taraf değildir. Davacı, kendisi taşınmazı tahliye ettikten sonra, davalının dava konusu evde oturduğunu ve sarfiyatın onun tarafından yapıldığını ispat etmediği gibi, taşınmazda o dönemde kiracının bulunduğunu ve doğalgaz sarfiyatını kiracının yaptığını bildirmiştir. Bu durumda doğalgaz borcunun davacı tarafından ödenmesiyle, sebepsiz zenginleşen o dönemde taşınmazda oturan kiracıdır.
DAVA: Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR: Davacı, kiracı olarak oturduğu ve doğalgaz aboneliği kendisi adına olan taşınmazı tahliye ettikten sonra davalının satın aldığını, ancak doğalgaz aboneliğini iptal ettirmediğinden, doğalgaz sarfiyatından dolayı E… Genel Müdürlüğünce hakkında icra takibi yapılması sebebiyle 534.525.000 TL ödemek zorunda kaldığını ileri sürerek, ödediği bedel ile işlemiş faiz olarak toplam 609.525.000 TL.nin tahsili için başlattığı icra takibine, davalının vaki itizarının iptalini istemiştir.
Davalı satın aldığı taşınmazda hiçbir zaman oturmadığını ve doğalgaz kullanmadığını, davacının ancak, o dönemde taşınmazda oturan kiracıdan bu bedeli isteyebileceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Abonelik sözleşmesi davacı ile E… idaresi arasındadır. Bu sözleşmede davalı taraf değildir. Davacı, kendisi taşınmazı tahliye ettikten sonra, davalının dava konusu evde oturduğunu ve sarfiyatın onun tarafından yapıldığını da iddia ve ispat etmemiştir. Kaldı ki, davalı taşınmazda o dönemde kiracının bulunduğunu, doğalgaz safiyatını kiracının yaptığını ve kiracının da Hakan E. olduğunu bildirmiştir. Bu durumda sebepsiz zenginleşen davalı değil, içinde oturan kiracıdır. Davalının herhangi bir sebepsiz zenginleşmesi bulunmamaktadır. Mahkemece bu husus nazara alınarak, davanın reddine karar vermek gerekirken aksine düşüncelerle yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davalı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 24.4.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2008/949
K. 2008/9423
T. 14.10.2008
İTİRAZIN İPTALİ ( Abonelik İptal Ettirilmemiş ise Başkasına Kiralanan Yerdeki Kaçak Elektrik Kullanım Bedelinden Abonenin de Sorumlu Olduğu )
KAÇAK ELEKTRİK KULLANIM BEDELİ ( Abonelik İptal Ettirilmemiş İse Başkasına Kiralanan Yerdeki Kaçak Elektrik Kullanım Bedelinden Abonenin de Sorumlu Olduğu )
MÜTESELSİL SORUMLULUK ( Abonelik İptal Ettirilmemiş ise Başkasına Kiralanan Yerdeki Kaçak Elektrik Kullanım Bedelinden Abonenin de Sorumlu Olduğu )
ABONELİĞİN İPTAL ETTİRİLMEMİŞ OLMASI ( Başkasına Kiralanan Yerdeki Kaçak Elektrik Kullanım Bedelinden Abonenin de Sorumlu Olduğu )
818/m. 96
ÖZET: Dava, itirazın iptali talebine ilişkindir. Abone, aboneliğini iptal ettirmediği sürece sayacın muhafazasından sorumludur. Bu nedenle kaçak elektrik bedelinden abone de “Abone Sözleşme Hükümleri” doğrultusunda kaçak elektrik kullananlarla birlikte müteselsilen sorumludur. Açıklanan hususlar dikkate alınmadan yazılı şekilde abonenin kaçak elektrik bedelinden sorumlu olmadığı yönünde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
DAVA: Taraflar arasındaki karşılıklı itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı esas davanın kabulüne, karşı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı-karşı davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR: Davacı vekili, İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2005/43 Esas sayılı dosyasında, davalının abonesi olan müvekkilinin kaçak elektrik kullanmadığı halde aleyhine icra takibi yapıldığını ileri sürerek davalıya icra takibinden dolayı borçlu olunmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının aboneliğinin bulunduğu işyerinde yapılan tespitte kaçak elektrik kullanıldığının belirlendiğini beyan ederek davanın reddini savunmuştur.
İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2005/106 Esas sayılı dosyasında davacı TEDAŞ vekili, davalı Yılmaz’ın elektrik abonesi olduğu işyerinde diğer davalıların kaçak elektrik kullandığının tespit edildiğini, toplam 54.063.903.271.-TL alacağın tahsili için yapılan icra takibinin davalıların haksız itirazı nedeniyle durduğunu ileri sürerek itirazın iptaline, % 40 tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Yılmaz, kaçak elektrik kullanımının söz konusu olmadığını beyan ederek davanın reddini savunmuş, diğer davalılar davaya cevap vermemişlerdir.
Mahkemece bu davanın İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2005/43 Esas sayılı davasıyla birleştirilmesine karar verilmiştir.
Mahkemece benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda asıl dava yönünden; davacı-birleştirilen davanın davalısı Yılmaz’ın adına kayıtlı olan aboneliğe ait sayaç faturalarını ödediği gerekçesiyle davasının kabulüne, icra takibinden dolayı davalı birleştirilen davanın davacısı TEDAŞ’a borçlu olmadığının tespitine, birleştirilen dava yönünden ise asıl davanın davacısı birleştirilen davanın davalısı Yılmaz hakkındaki davanın reddine, diğer davalılar yönünden davanın kısmen kabulüne, takibin 45.011.40.- YTL üzerinden asıl alacak 33.435.84.- YTL’ye reeskont faizi uygulanarak devamına, % 40 icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı-birleştirilen davanın davacısı TEDAŞ vekilince temyiz edilmiştir.
Hükme esas alınan bilirkişi raporu yeterli incelemeyi içermediği gibi Yargıtay denetimine de elverişli değildir. Bu durumda mahkemece ilgili yönetmelik hükümleri de gözetilerek temyiz eden TEDAŞ vekilinin itirazlarını da karşılayacak biçimde konusunda uzman kişilerden oluşturulacak üç kişilik bilirkişi heyetinden ayrıntılı ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınıp, deliller hep birlikte değerlendirildikten sonra uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Öte yandan abone, sözleşmenin genel hükümler bölümünün 6. maddesine göre aboneliği iptal ettirmediği takdirde kiralama sonucunda doğan borçlardan, özel hükümler bölümünün, 2. maddesine göre de sayacın muhafazasından sorumlu olduğundan, kaçak elektrik kullananlarla birlikte abone sözleşmesi hükümleri doğrultusunda kendisinin de müteselsil sorumlu bulunduğu gözetilmeden abonenin somut olayda kaçak kullanımdan sorumlu olmadığı yönünde hüküm oluşturulması isabetsizdir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı-birleştirilen davanın davacısı TEDAŞ vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 14.10.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2002/13957
K. 2003/2379
T. 6.3.2003
ALACAK DAVASI ( Sayaç Üzerinden Fiilen Suyu Kullanan Davalıların İdareye Karşı Müştereken ve Müteselsilen Sorumlu Olmaları Nedeniyle Ortaya Çıkan Alacağın Tahsilinin Dava Edilmesi )
ABONE SÖZLEŞMESİ ( Yerel Mahkemenin Taraflar Arasında Abone Sözleşmesinin Bulunun Bulunmadığını İncelemesinin Gerekmesi )
ABONELİĞİN İPTAL ETTİRİLMESİ ( Davalının Aboneliğini İptal Ettirmek İçin Başvurup Başvurmadığının Neticesinin Ne Oluğunun Araştırılmasının Gerekmesi )
818/m.142,143
ÖZET: Davalının aboneliğini iptal ettirmek için, başvurup başvurmadığı neticesinin ne olduğu araştırılıp, aboneliğin feshedilip edilmediği ile davalı adına aboneliğin devam edip etmediği hususu araştırılarak hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekir.
DAVA: Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı Yaşar T. tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR: Davacı, davalı Yaşar’ın idare kayıtlarında halen abone olarak göründüğünü, dava konusu abonman sözleşmesinin bulunduğu mahalli başkasına kiraya verdiğini, ancak davalının sözleşmeyi feshetmediğini, bu nedenle idareye karşı sorumlu olduğunu, diğer davalı Billur’un ise, sözleşmenin bulunduğu sayaç üzerinden fiilen suyu kullandığını, davalıların idareye karşı müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarını ileri sürerek, 749.920.000 Tl. alacağın 28.3.2001 tarihinden itibaren gecikme bedeli ile birlikte davalılardan alınmasını istemiştir.
Davalı Yaşar adına kayıtlı abonman sözleşmesini 17.5.1996 tarihinde davacı idareye başvurarak iptal ettirdiğini, bu nedenle kendisine husumet yöneltilemeyeceğini savunarak davanın reddini dilemiş diğer davalı davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, 749.920.000 Tl.nın 28.3.2001 tarihinden itibaren %6 gecikme bedeli ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalılardan Yaşar T. tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı idare, abone olan davalı Yaşar T.nun su borcunu ödemediğinden bahisle bu davayı açmıştır. Davalı ise, davacı idare ile olan abonman sözleşmesinin iptali için idareye müracat ettiğini bildirmiş ve idareye sözleşmenin iptali için müracaatına ilişkin tarih ve numarayı gösteren İSKİ.nin kaşesi bulunan 17.5.1996 tarihli bir belge ibraz etmiştir. Bu durumda mahkemece; davalının bildirdiği 17.5.1996 tarih 3095/96 sayı ile, davalının aboneliğini iptal ettirmek için, başvurup başvurmadığı neticesinin ne olduğu araştırılıp, aboneliğin feshedilip edilmediği ile davalı Yaşar T. adına aboneliğin devam edip etmediği hususu araştırılarak hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekir. Mahkemece, eksik inceleme soncu, delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır. bozma nedenidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle temyiz olunan kararın davalı Yaşar T. yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 6.3.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2004/11858
K. 2005/7145
T. 24.6.2005
ABONELİĞİN SONA ERDİRİLMESİ TALEBİ ( Başvurunun Suyun Muvakkaten Kapatılması Olduğu – Başvurunun Aboneliğin Feshi Sonucunu Doğuracağı Yönünde Görüş Bildiren Bilirkişi Raporunun Hükme Esas Alınması İsabetsiz Olduğu )
İTİRAZ DİLEKÇESİ ( Başvurunun Suyun Muvakkaten Kapatılması Olduğu – Başvurunun Aboneliğin Feshi Sonucunu Doğuracağı Yönünde Görüş Bildiren Bilirkişi Raporunun Hükme Esas Alınması İsabetsiz Olduğu )
SUYUN MUVAKKATEN KAPATILMASI OLAN BAŞVURU ( Başvurunun Aboneliğin Feshi Sonucunu Doğuracağı Yönünde Görüş Bildiren Bilirkişi Raporunun Hükme Esas Alınması İsabetsiz Olduğu )
2004/m.67
ÖZET: Uyuşmazlık davacı tarafından davalı idareye verilen 24.12.1998 tarihli dilekçenin aboneliğin sona erdirilmesi talebini içerip içermediği noktasında toplanmaktadır. Davacı vekilinin 11.8.2003 tarihli ilk bilirkişi raporuna yönelik olarak verdiği itiraz dilekçesinde davacının bu başvurusunun suyun muvakkaten kapatılması niteliğinde olduğu açıkça kabul edilmiştir. Mahkemece davacı vekilinin bu beyanı gözden kaçırılarak belirtilen başvurunun aboneliğin feshi sonucunu doğuracağı yönünde görüş bildiren ve olaya uygun düşmeyen bilirkişi raporunun hükme esas alınması ve açıklanan yönler araştırılmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
DAVA: Taraflar arasındaki menfi tesbit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR: Davacı vekili, müvekkili şirketin davalının abonesi iken 24.12.1998 tarihinde başvurarak aboneliğin iptalini istediği, davalı tarafından abone isminin silinmesine karar verildiğini, buna rağmen taşınmazı kiralayan dava dışı kişinin kaçak su kullanım borcundan dolayı malik olan müvekkilinin sorumlu tutulduğunu ileri sürerek müvekkilinin davalıya 13.034.300.000.-TL. borçlu olmadığına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının 27.08.1999 tarihinde abone olduğunu, 03.03.2003 tarihine kadar hesap kesme veya devir işlemi yapılmadığını, kaçak su kullanımından dolayı davacı hakkında 05.12.2000 tarihli kaçak su zabtı düzenlendiğini beyan ederek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davacı hakkında düzenlenen kaçak su faturasının davacının davalıya hesap kesimi için başvurduğu tarihten sonraki tarihte düzenlendiği gerekçesi ile davanın kabulüne, davacının davalıya 13.034.300.000.-TL. borçlu olmadığına karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık davacı tarafından davalı idareye verilen 24.12.1998 tarihli dilekçenin aboneliğin sona erdirilmesi talebini içerip içermediği noktasında toplanmaktadır. Davacı vekilinin 11.08.2003 tarihli ilk bilirkişi raporuna yönelik olarak verdiği itiraz dilekçesinde davacının bu başvurusunun suyun muvakkaten kapatılması niteliğinde olduğu açıkça kabul edilmiştir. Mahkemece davacı vekilinin bu beyanı gözden kaçırılarak belirtilen başvurunun aboneliğin feshi sonucunu doğuracağı yönünde görüş bildiren ve olaya uygun düşmeyen bilirkişi raporunun hükme esas alınması ve açıklanan yönler araştırılmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre öteki temyiz nedenlerinin incelenmesine yer olmadığına,peşin harcın istek halinde iadesine, 24.06.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2008/9281
K. 2008/2950
T. 25.3.2008
ABONELİĞİN TESİSİ-MUARAZANIN ÖNLENMESİ DAVASI ( Davacının Abonelik Talebinin Haksız Mahiyette Olduğu – Davacının Abonelik İçin Davalıya Başvuru Yaptığı Tarihte ve Dava Tarihinde Dava Dışı A.Ş. Adına Yapılan Aboneliğin Halen Devam Ettiği Gözetilerek Davanın Reddi Gerektiği )
HAKSIZ ABONELİK TALEBİ ( Davacının Abonelik İçin Davalıya Başvuru Yaptığı Tarihte ve Dava Tarihinde Dava Dışı A.Ş. Adına Yapılan Aboneliğin Halen Devam Ettiği Gözetilerek Davanın Reddi Gerektiği – Aboneliğin Tesisi-Muarazanın Önlenmesi)
ÖZET: İstem, aboneliğin tesisi-muarazanın önlenmesi davasıdır. Davacının arsa sahipleri ile Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi yaparak daha önce aynı yere ilişkin olarak arsa sahipleri ile sözleşme akteden Ela İnş.Tic.ve San.A.Ş.nin başladığı inşaatı devam ettirmek amacını taşımasının tamamen elektrik borcundan kurtulma kastını içerdiği ve bu nedenle davacının abonelik talebinin haksız mahiyette olduğu, öte yandan davacının abonelik için davalıya başvuru yaptığı tarihte ve dava tarihinde dava dışı Akbulak A.Ş. adına yapılan aboneliğin halen devam ettiği gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekir.
DAVA: Taraflar arasındaki aboneliğin tesisi-muarazanın önlenmesi davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince her ne kadar duruşmalı olarak temyiz edilmiş ise de, bu isteğin miktar itibariyle reddine, incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR: Davacı vekili, müvekkilinin dava dışı kişilerle kat karşılığı inşaat sözleşmesi yaptığını, yapı işine giriştiğinde elektrik enerjisinin geçmiş dönem borcundan ötürü kesik olduğunun anlaşıldığını, elektrik abonesi olmak için yaptığı başvurunun “dava dışı Akbulak A.Ş.nin şantiye aboneliğinin mevcut olduğu yer için yapılan abonelik talebinin borçtan kurtulma kastını barındırdığı” gerekçesiyle reddedildiğini ileri sürerek muarazanın önlenmesine müvekkili adına abonelik kaydının yapılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının inşaat yaptığı yerde daha önceden bulunan şantiye aboneliğinin borçlarının ödenmediğini, davacının aynı yerde kendi adına abone olarak eski borçtan kurtulmaya çalıştığını beyan ederek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davacının iyiniyetli olarak abonelik başvurusu yaptığı, eski aboneliğe ait borcun tahsil edilememesinin davalıdan kaynaklandığı gerekçesiyle davanın kabulüne, davalının davacı ile abonelik sözleşmesi yapma zorunluluğunda bulunduğunun tespitine karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava dışı A….. A.Ş. ile davalı arasında 25 Haziran 1993 tarihinde, Mersin ili Çiftlik Mah. 190 Ada 1 Nolu parselde bulunan şantiye için elektrik aboneliği sözleşmesi yapıldığı dosya içindeki abonelik sözleşmesi ve ekli tapu kaydından anlaşılmaktadır. Mersin Ticaret Sicil Memurluğu’nca düzenlenen 20.12.2006 tarihli yazıdan davacının 07.07.1986 tarihinden itibaren dava A…. İnş.A.Ş.nin ortağı olduğu anlaşılmaktadır. Yine Mersin Ticaret Sicil Memurluğu’nun 07.11.2006 tarihli yazısı ile anılan şirketin ünvanının E……..ve San.A.Ş. olarak değiştiği bildirilmiştir. Dava dışı Ela İnş.Tic.A.Ş. ile dava dışı arsa sahipleri arasında yapılan 8 Kasım 2001 tarihli Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi’nin 9 Nolu bendinde arsa sahipleri ile anılan şirket arasında çıkacak uyuşmazlıklarda davacının hakemlik görevini yürüteceği kararlaştırılmıştır. Bu şirketle arsa sahipleri arasında anlaşmazlık çıkması üzerine bu kez davacı ile arsa sahipleri arasında kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapılmıştır. Her iki Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi de dava dışı A… A.Ş.nin şantiye aboneliğinin bulunduğu taşınmaza ilişkindir.
Davacının arsa sahipleri ile Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi yaparak daha önce aynı yere ilişkin olarak arsa sahipleri ile sözleşme akteden E…. San.A.Ş.nin başladığı inşaatı devam ettirmek amacını taşımasının tamamen elektrik borcundan kurtulma kastını içerdiği ve bu nedenle davacının abonelik talebinin haksız mahiyette olduğu, öte yandan davacının abonelik için davalıya başvuru yaptığı tarihte ve dava tarihinde dava dışı A…. A.Ş. adına yapılan aboneliğin halen devam ettiği gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 25.03.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.