Adres Araştırması Hakkında Yargıtay Kararları
T.C.
YARGITAY
1. CEZA DAİRESİ
E. 2008/1927
K. 2008/4340
T. 23.5.2008
TEBLİGAT ( Adresinde Tanınmadığı İçin Duruşma Günü Kendisine Tebliğ Edilemeyen Hükümlünün Adresinin Araştırılması Gerektiği )
ADRES ARAŞTIRMASI ( Adresinde Tanınmadığı İçin Duruşma Günü Kendisine Tebliğ Edilemeyen Hükümlünün Adresinin Araştırılarak Duruşmada Hazır Bulunması Konusunda Usulüne Uygun Şekilde Tebligat Yapılması Gerektiği )
SANIĞIN YOKLUĞUNDA HÜKÜM KURULAMAYACAĞI ( Adresinde Tanınmadığı İçin Duruşma Günü Kendisine Tebliğ Edilemeyen Hükümlünün Adresinin Araştırılarak Duruşmada Hazır Bulunması Konusunda Usulüne Uygun Şekilde Tebligat Yapılması Gerektiği )
YAĞMA AMACIYLA ÖLDÜRME ( 5237 Sayılı Yasanın 53. Maddesinin 765 Sayılı Yasanın 31. Maddesine Göre Daha Lehe Olması Nedeniyle 5237 Sayılı Yasanın 82/1-H, 62, 53. Maddeleri İle Hüküm Kurulması Gerektiği )
765/m.31,59,450/7
5237/m.53,62,82/1-h
5271/m.193
ÖZET: 1- Adresinde tanınmadığı için duruşma günü kendisine tebliğ edilemeyen hükümlünün adresi araştırılıp, duruşmada hazır bulunması konusunda usulüne uygun şekilde tebligat yapılmadan yokluğunda karar verilmesi,
2-Sanığın yağma amacıyla öldürme suçundan 765 sayılı Yasa ile belirlenen ceza miktarı ile 5237 sayılı Yasa ile verilebilecek ceza miktarı aynı olduğundan, 5237 sayılı Yasanın 53. maddesinin, 765 sayılı Yasanın 31. maddesine göre daha lehe olması nedeniyle, 5237 sayılı Yasanın 82/1-h, 62, 53. maddeleri ile hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde uyarlama isteminin reddine karar verilmesi, bozmayı gerektirmiştir.
DAVA: Adam öldürmek, yağma ve resmi belgede sahtecilik suçlarından Mehmet Karakoç hakkında verilen hüküm Dairemizce onanarak kesinleşmiş olup 01.06.2005 tarihinde 5237 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesi nedeniyle yeniden duruşma açılarak TCK.nun 497/1, 522, 59, 450/7, 59, 350/1, 59. maddeleri gereğince hükümlülüğüne dair ( TARSUS ) Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 17.05.2007 gün ve 11/28 sayılı hüküm resen temyize tabi olduğundan dava dosyası C.Başsavcılığından tebliğname ile Dairemize gönderilmekle: incelendi ve aşağıdaki karar tesbit edildi:
KARAR: Hükümlü Mehmet Karakoç hakkında 765 Sayılı TCK.nun 450/7, 59, 497/1, 522, 59, 350/1-son, 59. maddeleri uyarınca kurulup, Yargıtay 1. Ceza Dairesince ONANMAK suretiyle kesinleşen hükümlerden sonra yürürlüğe giren 5237 Sayılı TCK.nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9. maddesi uyarınca yeniden duruşma açılarak yapılan uyarlama sonucu kurulan hükümlerde bozma nedeni dışında isabetsizlik görülmemiştir.
Ancak;
1- Adresinde tanınmadığı için duruşma günü kendisine tebliğ edilemeyen hükümlünün adresi araştırılıp, duruşmada hazır bulunması konusunda usulüne uygun şekilde tebligat yapılmadan yokluğunda karar verilmesi suretiyle CMK.nun 193. maddesine aykırı davranılması,
2- Kabule göre,
Sanığın yağma amacıyla öldürme suçundan 765 sayılı Yasanın 450/7, 59. maddeleri uygulanması suretiyle belirlenen ceza miktarı ile 5237 sayılı Yasanın olayla ilgili 82/1-h, 62. maddesi ile verilebilecek ceza miktarı aynı olduğundan, 5237 sayılı Yasanın 53. maddesinin, 765 sayılı Yasanın 31. maddesine göre daha lehe olması nedeniyle, 5237 sayılı Yasanın 82/1-h, 62, 53. maddeleri ile hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde uyarlama isteminin reddine karar verilmesi,
SONUÇ: Usule aykırı olup, öldürme suçundan kurulan ve resen temyize tabi bulunan hüküm ile irtibat nedeniyle yağma ve sahte nüfus cüzdanı kullanmak suçlarından kurulan hükümlerin tebliğnamedeki düşünce gibi BOZULMASINA, 23.05.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
16. HUKUK DAİRESİ
E. 2008/2086
K. 2008/4940
T. 7.7.2008
MAL BEYANINDA BULUNMAMAK ( Adreste Bulunmama Nedeni Usule Uygun Araştırılarak Tebliğ Tutanağına Yazılıp İmza Edilmeden 35. Maddeye Göre Tebligat Yapılamayacağı )
ADRES ARAŞTIRMASI ( Belirtilen Şekilde Yapılıp Tevsik Edildikten Sonra İlginin Yeni Adresi Belirlenemez İse Tebliğ Evrakı İlgili Mercie İade Edileceği ve Başkaca Adres Araştırması Yapılmaksızın 35. Maddeye Göre Tebligat Yapılacağı )
ADRESTE BULUNMAMA NEDENİ ( Usule Uygun Araştırılarak Tebliğ Tutanağına Yazılıp İmza Edilmeden 35. Maddeye Göre Tebligat Yapılamayacağı )
TEBLİĞ TUTANAĞI ( Adreste Bulunmama Nedeni Usule Uygun Araştırılarak Tebliğ Tutanağına Yazılıp İmza Edilmeden 35. Maddeye Göre Tebligat Yapılamayacağı )
ADRES ARAŞTIRMASINA İLİŞKİN İMZALI AÇIKLAMA (Tebliğ Tutanağında Bulunmasının Zorunlu Şekil Şartı Olduğu)
7201/m. 35
Tebligat Tüzüğü/m.28
ÖZET: Tebligat yapılacak muhatabın gösterilen adreste bulunmaması halinde tebliğ memurunun adreste bulunmama nedenini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar heyeti kurulu ve zabıta memurlarından araştırarak, aldığı beyanları tebliğ tutanağına yazıp ilgililere imzalatması, imzadan imtina edilmesi halinde bu durumu yazarak imzalaması gerekir. Adres araştırmasına ilişkin söz konusu imzalı açıklamanın tebliğ tutanağında bulunması, zorunlu şekil şartıdır. Zorunlu adres araştırması belirtilen şekilde yapılıp tevsik edildikten sonra, ilginin yeni adresi belirlenemez ise tebliğ evrakı ilgili mercie iade edilir ve başkaca adres araştırması yapılmaksızın 35. maddeye göre tebligat yapılır.
DAVA: Mal beyanında bulunmamak eyleminden borçlu Ahmet’in 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 5358 Sayılı Kanunla değişik 337/1. maddesi uyarınca 10 gün disiplin hapsi ile cezalandırılmasına ilişkin Kartal 2. İcra Mahkemesi’nin 28/02/2007 tarihli ve 20061261 Esas, 2007/503 Karar sayılı kararına yönelik itirazın reddine ilişkin Kartal 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 19/09/2007 tarihli ve 20071750 Değişik İş sayılı kararını kapsayan dosya incelendi
Dosya kapsamına göre, düzenlenen meşruhatlı davetiyenin Z. Mahallesi, S. Sokak S. İşhanı 1012 Maltepe İstanbul adresine 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 35. maddesi gereğince tebliğ edilerek hüküm kurulduğu, anılan maddenin uygulanabilmesi için gerekli ön koşul olan kendisine veya adresine kanunun gösterdiği usullere göre, daha önce yapılmış bir tebliğ işleminin bulunması veya tebliğ yapılmamış ise 35. maddenin son fıkrasında gösterilen ayrıksı durumlardan birinin oluşmasının gerekli olması karşısında, Yargıtay 10. Ceza Dairesi’nin 0111212004 tarihli ve 2004/20415-12070 sayılı ilamında da belirtildiği üzere, Tebligat Kanunu’nun 35/son ve Tebligat Tüzüğü’nün 55/son maddeleri uyarınca “daha önce tebligat yapılmamış olsa bile, taraflar arasında yapılan, imzası resmi mercii er önünde ikrar olunmuş sözleşmelerde belirtilen adresler ile kamu kurum ve kuruluşlarına ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına, ticaret sicillerine ve esnaf ve sanatkarlar sicillerine verilen en son adreslerdeki değişiklikler hakkında da bu madde hükümleri uygulanır” şeklindeki düzenlemeye nazaran, söz konusu yasa hükmü uyarınca, daha önce adli mercilerce ve usulüne uygun olarak yapılmış bir tebligat bulunmasa bile, imzası resmi merciler önünde ikrar olunmuş sözleşmelerde belirtilen ya da anılan kurum ve kuruluşlara bildirilen adreslerdeki değişikliklerin bildirilmesi durumunda da, Tebligat Kanunu’nun 35. maddesindeki hükümlerin uygulanacağı dolayısıyla, daha önce adli mercilerce usulüne uygun olarak yapılmış tebligat bulunmasa bile, belirtilen nitelikteki sözleşmelerde yer alan veya söz konusu kurum ve kuruluşlar tarafından bildirilen adrese, mahkemece önce bu adresin değişip değişmediğinin bilinmemesi nedeniyle anılan kanunun 35. maddesi dışındaki maddeler uyarınca tebligat çıkarılması ve tebligatın yapılamayarak, tebligat memurunca sanığın adresinin değiştiğinin belirlenmesi ve Tebligat Tüzüğü’nün 55/2. maddesi yollamasıyla 28. maddesinde belirtilen usule uygun olarak yapacağı araştırma sonucunda yeni adresinin de tespit edilememesi durumunda, tebliğ olunacak evrakın bir nüshasının eski adresin kapısına asılması gerekeceği ve eski adrese ( bilinen en son adrese ) ait binanın kapısına asma tarihinin tebliği tarihi sayılacağı,bu tebligattan sonraki tebligatların da; sanığın adresinin hala bilinememesi durumunda, kapıya asma usulüyle yapılacağı, olayımızda ise 7201 Sayılı Kanunun 35. maddesinin son fıkrası kapsamında olan adrese doğrudan anılan maddeye göre tebligat yapılarak hüküm kurulduğu cihetle, meşruhatlı davetiyenin usulüne uygun tebliğ edilmediği gibi, dosya kapsamında bulunan Ticaret Sicil Gazetesi’nde belirtilen adresle sanıkların adresinin farklı olduğu ve bu adrese tebligat yapılmadığı, bu nedenle savunma hakkının kısıtlandığı, yine aynı şekilde Kartal 2. İcra Ceza Mahkemesi’nce gıyapta verilen kararın kesinleşmemiş bulunduğu, 17/09/2007 havale tarihli dilekçenin, 7201 Sayılı Kanunun 32. maddesi uyarınca öğrenme üzerine süresinde verilmiş itiraz dilekçesi olarak kabul edilmesi gerektiği düşünülmüş, açıklanan nedenlerle itirazın kabulü yerine yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemekle anılan kararın 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü 04.02.2008 gün ve 200817169 sayılı kanun yararına bozma istemine atfen Yargıtay C.Başsavcılığı’nın 04.03.2008 gün ve K.Y.B. 2008/2086 sayılı tebliğnamesiyle talep edilmekle,
Gereği görüşüldü:
KARAR: Dosya kapsamına göre;
Borçlu Ahmet adına çıkarılan meşruhatlı davetiyenin 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 35. maddesine göre tebliğ edilip, hüküm kurulduğu anlaşılmıştır.
7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun “kazai tebligat” faslının, “adres değiştirmenin bildirilmesi mecburiyeti” konu başlıklı 35. maddesi uyarınca, adli mercilerce, tebligat yapılabilmesi için iki farklı durum kabul edilmiştir.
Birinci durumda, ilgili kişiye daha önce adli mercilerce anılan yasa hükümlerine uygun olarak bir tebligatın yapılmış olması veya tebligat yapılan bu kişinin, yeni adresini adli mercie bildirmemesi durumudur. Buna göre, daha önce tebligat yapılan ve adli mercice en son bilinen adrese Tebligat Kanunu’nun 35. maddesi dışındaki maddeler uyarınca yeniden tebligat çıkarılması, ilgilinin adresten ayrıldığının anlaşılması durumunda Tebligat Tüzüğü’nün 28. maddesi uyarınca, tebliğ memurunun adreste bulunmama nedenini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar heyeti kurulu veya meclis üyeleri, zabıta amir ve memurlarından araştırarak, beyanlarını tebliğ tutanağına yazıp altını imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde de bu durumu yazarak imzalaması gerekmektedir. Adres araştırmasına ilişkin söz konusu imzalı açıklamanın tebliğ tutanağında yer alması, zorunlu şekil şartıdır. Belirtilen usule uygun olarak araştırma yapılmaması ve bu nedenle mahkemece, en son bilinen bu adresten sanığın ayrıldığının ve yeni adresinin tespit edilemediğinin kolluk görevlileri aracılığı ile de belirlenmemesi durumunda, Tebligat Kanunu’nun 35. maddesinde belirtilen şekilde tebliğ evrakının kapıya asılması suretiyle tebligat yapılması mümkün değildir.
Tebligat memurunca Tebligat Tüzüğü’nün 28. maddesinde öngörülen zorunlu araştırma belirtilen şekilde yapılıp tevsik edildikten sonra, ilgilinin yeni adresi belirlenemez ise, tebliğ evrakı mercie iade edilir ve ilgili kişilerce yeni bir adres de bildirilmez ise, herhangi bir adres araştırması yapılmaksızın bundan sonraki tüm tebligatlar 6 örnek numaralı tebligat evrakının eski adrese ait binanın kapısına asılması usulüyle yapılır.
İkinci durumda ise; daha önce adli mercilere ve usulüne uygun olarak tebligat yapılmamış olsa bile, anılan yasanın 35/son maddesinde belirtilen kurum, kuruluş, mercilere ilgili tarafından bildirilen veya imzası resmi merciler önünde ikrar edilmiş sözleşmelerdeki ( sadece taraflar yönünden ) adreslere de bu madde uyarınca tebligat yapılabilmesidir. Daha önce adli mercilerce usulüne uygun olarak yapılmış bir tebligat bulunmasa bile, belirtilen nitelikteki sözleşmelerde yer alan veya söz konusu kurum ve kuruluşlar tarafından bildirilen adrese veya bir kamu kurumu olan adli mercilere, tebligatın ilişkin olduğu soruşturma veya davaya ilişkin olarak tebligat yapılacak kişinin kendisinin bildirdiği en son adrese, önce, bu adresin değişip değişmediğinin bilinememesi nedeniyle anılan yasanın 35. maddesi dışındaki maddeler uyarınca tebligat çıkarılması ve tebligatın yapılamayarak, tebligat memurunca, ilgilinin adresinin değiştiğinin belirlenmesi ve yine Tebligat Tüzüğü’nün 55/2. maddesi yollamasıyla 28. maddesinde belirtilen usule uygun olarak yapacağı araştırma sonucunda yeni adresinin de tespit edilememesi durumunda, bu araştırma yukarıdaki açıklanan şekil koşuluna uyularak imza ile de tevsik edildikten sonra, evrak yine mercie iade edilir, ilgili kişilerce yeni bir adres de bildirilmez ise, herhangi bir adres araştırması yapılmaksızın bundan sonraki tüm tebligatlar 6 örnek numaralı tebligat evrakının eski adrese ait binanın kapısına asılması usulüyle yapılır. Bu tebligattan sonraki tebligatlar da, sanığın yeni adresinin hala bilinmemesi durumunda, kapıya asma usulüyle yapılır.
Bu düzenlemeler karşısında, borçlu Ahmet adına Tebligat Yasası’nın 35. maddesi dışındaki maddeler uyarınca çıkarılan tebligatın yapılamadığı, ancak bu tebligatlarda tebligat memurunca Tebligat Tüzüğü’nün 55/2. maddesi yollamasıyla 28. maddesinde belirtilen usule göre yeni adresin tesbiti yönünde herhangi bir araştırma yapılmadığı, dolayısıyla borçlu adına tebliğ edilen davetiyenin geçersiz olduğu, borçlunun savunma hakkı kısıtlanmak suretiyle cezalandırılmasına karar verilmiş olduğu, ayrıca yine aynı şekilde Kartal 2. İcra Ceza Mahkemesi’nce gıyapta verilen kararın kesinleşmemiş bulunduğu, 17/09/2007 havale tarihli dilekçenin, 7201 Sayılı Kanunun 32. maddesi uyarınca öğrenme üzerine süresinde verilmiş İtiraz dilekçesi olarak kabul edilmesi gerektiği anlaşılmakla, Ağır Ceza Mahkemesi’nce itirazın kabulü yerine reddine karar verilmesi isabetsizdir.
Tebliğname ile, Ticaret Sicilinde belirtilen adresle, sanıkların adresinin farklı olduğu ve bu adrese tebligat yapılamadığı gerekçesiyle bozma talep edilmiş ise de; takip borçlusunun B. Gıda Tekstil Otomotiv Temizlik Malzemeleri Pazarlama San. Tic. Ltd. Şti., borçlu şirketin en son adresinin ise 25.01.2006 tarihli Ticaret Sicili Gazetesi’nde yayınlanan “İstanbul Maltepe Z. Mah. S. Sokak S. İş Merkezi 1012” olduğu iade olunan tebligatların bu adrese yapıldığı anlaşılmakla bu husus bozma nedeni yapılmamıştır.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle, kanun yararına bozma istemine atfen düzenlenen tebliğname yerinde görülmekle, Kartal 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 19.09.2007 tarihli ve 20071750 Değişik İş sayılı kararının 5271 Sayılı Yasanın 309/4-b maddesi uyarınca BOZULMASINA, sair hususların mahallinde ifasına, dosyanın mahal mahkemesine TEVDİİNE, 07.07.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
21. HUKUK DAİRESİ
E. 2008/16053
K. 2009/13683
T. 26.10.2009
ÇALIŞMANIN TESPİTİ ( Yapılacak İş İşverence Verilmiş Dönem Bordrosu Olmadığı Dikkate Alınarak Zabıta Marifetiyle Tespit Edilecek İşyerine O Tarihte Komşu Olan Kayıtlı İş Yeri Sahiplerini ve Adreslerini Açık ve Net Olarak Belirlemek Gerektiği )
İŞYERİ SAHİPLERİNİN BELİRLENMESİ ( Çalışmanın Tespiti – Verilmiş Dönem Bordrosu Olmadığı Dikkate Alınarak Zabıta Marifetiyle Tespit Edilecek İşyerine O Tarihte Komşu Olan Kayıtlı İş Yeri Sahiplerini ve Adreslerini Açık ve Net Olarak Belirlemek Gerektiği )
ADRES ARAŞTIRMASI ( Çalışmanın Tespiti – Yapılacak İş İşverence Verilmiş Dönem Bordrosu Olmadığı Dikkate Alınarak Zabıta Marifetiyle Tespit Edilecek İşyerine O Tarihte Komşu Olan Kayıtlı İş Yeri Sahiplerini ve Adreslerini Açık ve Net Olarak Belirlemek Gerektiği )
506/m.2,6,9,79/8
ÖZET: Davacı, davalı işveren nezdinde çalıştığının tespitine karar verilmesini istemiştir. Yapılacak iş; işverence verilmiş dönem bordrosu olmadığı dikkate alınarak, zabıta marifetiyle tespit edilecek, işyerine o tarihte komşu olan, kayıtlı iş yeri sahiplerini ve adreslerini açık ve net olarak belirleyip, Belediyeden ve Vergi Dairesinden bu iş yerlerinin kayıtlarını getirip komşu ve yakınlıklarını tespit etmek, sonrasında bu işyerlerinde çalıştığı tespit edilen kayıtlı komşu işyeri çalışanlarının kayıtları SGK’dan getirtilerek çalışmanın niteliği ile gerçek bir çalışma olup olmadığı yönünde yöntemince beyanlarını almak, çalışma olgusunu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı şekilde 506 sayılı Yasanın 2, 6, 9 ve 79/8. maddeleri gereğince kanıtladıktan sonra sonucuna göre karar verilmelidir.
DAVA: Davacı, davalı işveren nezdinde 15.07.1991-15.07.2001 tarihleri arası çalıştığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Mehmet Beleç tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi:
KARAR: Davacı, davalıya ait villada bekçi ve bahçıvan olarak 15.07.1991-15.07.2001 tarihleri arasında geçen ve SGK’na bildirilmeyen çalışmalarının tespitini istemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş ise de, bu sonuca eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak varılmıştır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa’nın 79/10. maddesinde, bu tür hizmet tesbit davasının kanıtlanması yönünden özel bir yöntem öngörülmemiştir. Kimi ayrık durumlar dışında, resmi belge veya yazılı delillerin bulunması, sigortalı sayılması gereken sürelerin saptanmasında güçlü delil olmaları itibariyle sonuca etkili olur. Ne varki bu tür kanıtlar salt bu nedene dayanarak istemin reddine neden olmaz; aksi durumun ispatı olanaklıdır. Somut bilgilere dayanması inandırıcı olmaları koşuluyla, Kuruma bildirilen dönem bordro tanıkları ve komşu işyerinin kayıtlı çalışanları gibi kişilerin bilgileri ve bunları destekleyen diğer kanıtlarla dahi sonuca gitmek mümkündür.
Mahkemenin bu tür davaların kişilerin sosyal güvenliğine ilişkin olması ve kamu düzenini ilgilendirdiğini göz önünde tutarak gerektiğinde; doğrudan soruşturmayı genişletmek suretiyle ve olabildiğince delilleri toplaması gerekmektedir. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555, 5.2.2003 gün 2003/21-35-64, 15.10.2003 gün 2003/21-634-572, 3.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve 2004/21-479-578, 10.11.2004 gün 2004/21-538 ve 1.12.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Somut olaya gelince; mahkemece açıklanan şekilde fiili çalışmanın varlığının yöntemince araştırılmadan sonuca gidildiği ortadadır. Gerçekten ifadesi hükme dayanak alınan tanıklar davalı işverenlerin kayıtlı çalışanları olmadıkları, gibi aynı dönemde benzer işle uğraşan kayıtlı komşu iş yeri sahibi veya çalışanları da olmamaları nedeniyle, tanık sözleri çalışma olgusu yönünden somut olgulara dayanmamakta soyut düzeyde kalmaktadır. Giderek, tanık sözlerinin inandırıcı güç ve nitelikte olduğu söylenemez.
Yapılacak iş; işverence verilmiş dönem bordrosu olmadığı dikkate alınarak, zabıta marifetiyle tespit edilecek, işyerine o tarihte komşu olan, kayıtlı iş yeri sahiplerini ve adreslerini açık ve net olarak belirleyip, Belediyeden ve Vergi Dairesinden bu iş yerlerinin kayıtlarını getirip komşu ve yakınlıklarını tespit etmek, sonrasında bu işyerlerinde çalıştığı tespit edilen kayıtlı komşu işyeri çalışanlarının kayıtları SGK’dan getirtilerek çalışmanın niteliği ile gerçek bir çalışma olup olmadığı yönünde yöntemince beyanlarını almak, çalışma olgusunu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı şekilde 506 sayılı Yasanın 2, 6, 9 ve 79/8. maddeleri gereğince kanıtladıktan sonra sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde Adil Azmi Özmen’e iadesine, 26.10.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
10. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/279
K. 2011/2285
T. 24.2.2011
TARIM BAĞ-KUR SİGORTALILIĞI ( Prim Borçlarının Yapılandırılması ve Taksitlendirilmesi Hükümlerinden Yararlandırılması Gerektiğinin Tespiti – Kooperatif Kaydi Araştırılarak Karar Verilmesi Gerektiği )
PRİM BORÇLARININ YAPILANDIRILMASI VE TAKSİTLENDİRİLMESİ ( Tarım Bağ-Kur Sigortalılığı – Kooperatif Kaydı Araştırılarak Karar Verilmesi Gerektiği )
ADRES ARAŞTIRMASI ( Tarım Bağ-Kur Sigortalılığının Tespiti – Adres Bilgilerini Saklamakla Görevli İlgili Nüfus Müdürlüğü ve Adres Alt Yapısından Sorumlu İl Özel İdaresi ve Belediyeler İle Adres Değişikliğini Bildirmekle Yükümlü Muhtarlıklardan da Sorulmak Suretiyle Davacının Bu Dönemde Nerede Oturduğunun Araştırılması Gerektiği )
5510/m.Geç.24
2926/m.2,36
ÖZET: Dava, ürün bedelinden yapılan tevkifat sebebiyle 2926 Sayılı Kanun kapsamında tarım Bağ-Kur sigortalılığının ve 5510 Sayılı Kanunun geçici 24. maddesi kapsamında prim borçlarının yapılandırılması ve taksitlendirilmesi hükümlerinden yararlandırılması gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir. 5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu uyarınca adres bilgilerini saklamakla görevli ilgili Nüfus Müdürlüğü ve adres alt yapısından sorumlu il özel idaresi ve belediyeler ile adres değişikliğini bildirmekle yükümlü muhtarlıklardan da sorulmak suretiyle davacının bu dönemde nerede oturduğu, ortaklık veya kiralamak suretiyle başkalarının mülkünde tarımsal faaliyette bulunup bulunmadığı, varsa bu ortaklık veya kiralamaya ve arazi miktarına ait delillerinin neler olduğu, icar sözleşmesi bulunup bulunmadığı, tarımsal faaliyete ara verip vermediği, hangi tür ürünler ektiği, ne kadar ürün elde ederek nerelere sattığı, pancar, yağlı tohumlar veya davacının ürettiği ürün çeşitlerine göre üyesi olma ihtimali bulunan diğer kooperatif kayıtlarının başlangıç ve bitiş tarihleri, ortalama gelirinin ne kadar olduğu ve geçimini sağlamaya yetip yetmeyeceği, kooperatif ve bankalardan tarımsal amaçlı kredi kullanıp kullanmadığı, tohum veya gübre alımlarına ilişkin belgeleri bulunup bulunmadığı, müstahsil makbuzları ile özel şirketlere ürün teslim etti ise buna ilişkin belgeler celp edilmeli, ilgili kişi ve kurumlardan sorulmalı, özellikle kooperatif kaydi araştırılmalı ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmelidir.
DAVA: Dava, ürün bedelinden yapılan tevkifat sebebiyle 2926 Sayılı Kanun kapsamında tarım Bağ-Kur sigortalılığının ve 5510 Sayılı Kanunun geçici 24. maddesi kapsamında prim borçlarının yapılandırılması ve taksitlendirilmesi hükümlerinden yararlandırılması gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, yapılan yargılama sonunda; davanın ıslahen kabulüne dair verilen 1.6.2009 tarihli karar Dairemizin 16.2.2010 tarih ve 2009/10935 esas 2010/1899 karar sayılı ilamı ile “prim tevkifatı bulunan 1994, 1998. 2004 yıllarına ilişkin kabul kararının yerinde olduğu, ancak tevkifat bulunmayan yıllar yönünden sigortalının tarımsal faaliyetinin araştırılması gerektiği” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiş, yerel mahkemece önceki kararda direnilmesi üzerine Hukuk Genel Kurulu’nun 2010/10-540-595 Sayılı ilamı ile “Yerel Mahkemece verilen ve direnme kararı olarak nitelendirilen temyize konu kararın, usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı, yeni hüküm niteliğinde olduğu” gerekçesiyle yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için Dairemize gönderilmesine karar verilmiştir.
Hükmün, taraflar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Alparslan Koçak tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:
KARAR: Davacı, 2926 Sayılı Kanunun 36’ncı maddesine göre Bakanlar Kurulu kararı ile ürün bedellerinden tevkif suretiyle tahsil edilen primlere ve sürdürülen tarımsal faaliyete dayalı olarak 1996 yılından dava tarihine kadar zorunlu tarım Bağ – Kur sigortalısı olduğunun tespitine karar verilmesini istemiş, mahkemece, bozma ilamında belirtilen incelemeler yapılmaksızın davanın kısmen kabulüyle davacının 1.8.1994 – 31.12.1994, 1.1.1997 – 31.12.1998 tarihleri arasında ve 1.12.2003 tarihinden dava tarihine kadar 2926 Sayılı Kanun kapsamında tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitine karar verilmiştir.
Davanın yasal dayanaklarından 2926 Sayılı Kanunun 2’nci maddesine göre Tarım Bağ-Kur sigortalısı sayılması koşulu 3’üncü maddede belirtilen tarımsal faaliyetin kesintisiz sürdürülmesine bağlı olduğu açıktır. Ancak prim tevkifatı bulunmayan yıllar yönünden davacının devam eden tarımsal faaliyeti tereddüde yer bırakmayacak şekilde tespit edilmiş değildir. Davacının teslim ettiği tütün ve çeltik ürünleri dolayısıyla 1994.1998 ve 2004 yıllarında prim tevkifatı yapıldığı. Tarım Kredi Kooperatifi kaydının 17.4.2007 tarihinden başladığı, 2002 – 2007 yılları arasında da Doğrudan Gelir Desteği kaydı bulunduğu anlaşılmaktadır. Dosya içeriğindeki Bafra Ziraat Odası’nın 7.5.2008 tarihli yazısında; davacının Ziraat Odası kaydının 15.9.2003 tarihinden itibaren devam ettiği belirtilmesine karşın, bozulmasına karar verilen ilk kararın temyizi kapsamında davacı vekilinin ibraz ettiği çiftçilik belgesinde ( cüzdanı ) ‘belgenin tanzim tarihi” 21.12.1995 olarak gösterilmiş, “üyelik varlığının değişiklik” sayfaları her yıl doldurularak oda yetkilisince imzalanmış olduğu görülmektedir. Bu durumda; Bafra Ziraat Odası kayıtları celbedilmek suretiyle davacının Ziraat Odası kaydı ve oda işlemleri araştırılarak anılan belgeler arasındaki çelişki giderilmeli, davacının tarımsal faaliyetinin süre ve devamlılığının tespiti kapsamında; 5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu uyarınca adres bilgilerini saklamakla görevli ilgili Nüfus Müdürlüğü ve adres alt yapısından sorumlu il özel idaresi ve belediyeler ile adres değişikliğini bildirmekle yükümlü muhtarlıklardan da sorulmak suretiyle davacının bu dönemde nerede oturduğu, ortaklık veya kiralamak suretiyle başkalarının mülkünde tarımsal faaliyette bulunup bulunmadığı, varsa bu ortaklık veya kiralamaya ve arazi miktarına ait delillerinin neler olduğu, icar sözleşmesi bulunup bulunmadığı, tarımsal faaliyete ara verip vermediği, hangi tür ürünler ektiği, ne kadar ürün elde ederek nerelere sattığı, pancar, yağlı tohumlar veya davacının ürettiği ürün çeşitlerine göre üyesi olma ihtimali bulunan diğer kooperatif kayıtlarının başlangıç ve bitiş tarihleri, ortalama gelirinin ne kadar olduğu ve geçimini sağlamaya yetip yetmeyeceği, kooperatif ve bankalardan tarımsal amaçlı kredi kullanıp kullanmadığı, tohum veya gübre alımlarına ilişkin belgeleri bulunup bulunmadığı, müstahsil makbuzları ile özel şirketlere ürün teslim etti ise buna ilişkin belgeler celp edilmeli, ilgili kişi ve kurumlardan sorulmalı, özellikle kooperatif kaydi araştırılmalı ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmelidir.
Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki esaslar gözetilmeksizin ve bozma ilamının gereği yerine getirilmeden, eksik araştırma, inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı biçimde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, taraflar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükümün yukarda açıklanan sebeplerle BOZULMASINA, temyiz harcının istenmesi halinde davacıya iadesine, 24.2.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
6. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/379
K. 2011/4657
T. 12.4.2011
KİRA ALACAĞININ TAHSİLİ ( Adres Araştırmasının Geniş Bir Çerçeve İçerisinde Ele Alınması ve Soruşturmanın Çok Yanlı Olarak Yapılması Gerektiği )
ADRES ARAŞTIRMASI ( PTT’den Belediyeden Nüfustan Seçim Kurulundan Bankalardan Tapudan Vergi Dairesinden Askerlik Şubesinden v.s. Yerlerden Etraflıca Araştırıldıktan Sonra Adresinin Bulunmama Durumunda İlanen Tebligat Yapılması Gerektiği – Kira Alacağının Tahsili )
İLANEN TEBLİGAT ( Kira Alacağının Tahsili – Davalının Adres Araştırmasının Geniş Bir Çerçeve İçerisinde Ele Alınması ve Soruşturmanın Çok Yanlı Olarak Yapılması Gerektiği/Adresinin Bulunmama Durumunda İlanen Tebligat Yapılması Gerektiği )
TARAF TEŞKİLİ ( Kira Alacağının Tahsili – Davalıya Duruşma Gün ve Saatini Bildiren Davetiye Yeterli Araştırma Yapılmaksızın İlanen Tebliğ Edilmek Suretiyle Taraf Teşkili Sağlanmasının İsabetsiz Olduğu )
7201/m.28
1086/m.73
ÖZET: Dava, kira alacağı istemine ilişkindir. Davalıya duruşma gün ve saatini bildiren davetiye yeterli araştırma yapılmaksızın ilanen tebliğ edilmek suretiyle taraf teşkili sağlanmıştır. Savunma hakkı ile sıkı sıkıya ilişkili olan adres araştırmasının sınırlı tutulmasının hakkın kısıtlanmasına yol açacağı kuşkusuzdur. O halde mahkemece adı geçen davalının adres araştırmasının geniş bir çerçeve içerisinde ele alınması, soruşturmanın çok yanlı olarak yapılması, bu çerçevede PTT’den belediyeden, nüfustan, seçim kurulundan, bankalardan, tapudan, vergi dairesinden, askerlik şubesinden ( erkek olanlar için ) vs, yerlerden etraflıca araştırıldıktan sonra adresinin bulunmama durumunda ilanen tebligat yapılmak suretiyle yöntemine uygun taraf teşkili sağlanarak karar verilmesi gerekir.
DAVA: Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarda tarih ve numarası yazılı alacak davasına dair karar davalı Neyire Özateş tarafından süresi içinde duruşmalı olarak temyiz edilmiş ancak davanın değeri itibari ile duruşmaya tabi olmadığından duruşma isteğinin reddine karar verildikten sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR: Dava, kira alacağı istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, dava dilekçesinde, davalının müvekkiline ait taşınmazda 1.7.1996 başlangıç tarihli ve iki yıl süreli kira sözleşmesi ile kiracı olduğunu, davalının kira bedellerini ödememesi sebebiyle hakkında İstanbul 12. İcra Müdürlüğü’nün 2001/6208 Sayılı dosya ile 2001 Ocak, Şubat, Mart, Mart ayı kira bedeli 693.75.-TL, İstanbul 4. İcra Müdürlüğü’nün 2002/3454 esas sayılı dosya ile 2002 Ocak, Şubat ayları bakiye ve Mart ayı kira bedeli 800.-TL, yine İstanbul 4. İcra Müdürlüğü’nün 2002/10780 Sayılı dosyası ile 550.-TL kira bedelinin tahsili için icra takibi yapıldığını, davalının takiplere itiraz ettiğini belirterek toplam 2.043,75.-TL kira alacağının muaccel olduğu aylardan itibaren işleyecek yasal faiziyle tahsilini istemiştir. Davalı yargılamaya gelmemiş, bir cevap da vermemiştir.
Davalıya duruşma gün ve saatini bildiren davetiye yeterli araştırma yapılmaksızın ilanen tebliğ edilmek suretiyle taraf teşkili sağlanmıştır. Savunma hakkı ile sıkı sıkıya ilişkili olan adres araştırmasının sınırlı tutulmasının hakkın kısıtlanmasına yol açacağı kuşkusuzdur. O halde mahkemece adı geçen davalının adres araştırmasının geniş bir çerçeve içerisinde ele alınması, soruşturmanın çok yanlı olarak yapılması, bu çerçevede PTT’den belediyeden, nüfustan, seçim kurulundan, bankalardan, tapudan, vergi dairesinden, askerlik şubesinden ( erkek olanlar için ) vs, yerlerden etraflıca araştırıldıktan sonra adresinin bulunmama durumunda ilanen tebligat yapılmak suretiyle yöntemine uygun taraf teşkili sağlanarak karar verilmesi gerekirken, sadece Cumhuriyet Savcılığından adres araştırması yapılarak ilanen tebligat yoluna gidilmesi hatalı olmuştur.
Hüküm bu sebeplerle bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan sebeplerle temyiz itirazlarının kabulüyle H.U.M.K.nun 428. maddesi uyarınca hükümün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına , istenmesi halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 12.4.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.