Anonim Şirket (ortaklık) Hakkında Yargıtay Kararları
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2004/1848
K. 2004/10978
T. 8.11.2004
• ŞİRKETİN MÜNFESİH OLDUĞUNUN TESPİTİ ( Yasal Süre İçinde Sermaye Artırımının Yapılmaması-Genel Kurul Toplantısının Yapılmaması ve Kâr Payı Dağıtımının Gerçekleşmemesi Sebebiyle )
• KÂR PAYI DAĞITILMAMASI ( Kâr Payı Dağıtılmasının Genel Kurul Yetkisinde Olması-Bu Nedenle Ortakların Doğrudan Kâr Payı Dağıtılmasına Yönelik Dava Açamaması )
• NAMA YAZILI PAY SENEDİ ( Devir için Bir Temlik Beyanı veya Senedin Arkasında Tam Bir Cironun Yapılması ve Ayrıca Zilyetliğin Devir ve Tesliminin Gerekmesi )
• ŞİRKET PAYININ DEVRİ ( Payların Nama Yazılı Senede Dayanması Halinde Devir için Bir Temlik Beyanı veya Senedin Arkasında Tam Bir Cironun Yapılması ve Ayrıca Zilyetliğin Devir ve Tesliminin Gerekmesi )
• ANONİM ORTAKLIĞIN ÇIPLAK PAYLARININ DEVRİ ( Biçime Bağlı Olmayıp Adi Yazılı Sözleşme ile de Mümkün Olması )
• PAY DEVRİNİN ŞİRKETE KARŞI İLERİ SÜRÜLMESİ ( Pay Devrinin Ortaklığa Karşı Ancak Pay Defterine Kayıtla Hüküm İfade Etmesi )
• PASİF HUSUMET EHLİYETİ ( Zorunlu Sermaye Artırımı Yapmayarak Münfesih Olan Şirketin Münfesih Olduğunun Tespiti Davasının Ortaklara Karşı Değil Şirket Tüzel Kişiliğine Yöneltilmesinin Gerekmesi )
• ZORUNLU SERMAYE ARTIRIMI ( Yapılmaması Halinde Şirketin Kendiliğinden Münfesih Olması-Münfesih Olduğunun Tespiti Davasının Ortaklara Karşı Değil Şirket Tüzel Kişiliğine Karşı Yöneltilmesinin Gerekmesi )
6762/m.212,360,369,416,434,441
ÖZET : 1- Pay devri, ortaklığa karşı ancak pay defterine kayıtla hüküm ifade eder. O halde, mahkemece, nama yazılı pay senetleri çıkarılıp çıkarılmadığı, çıkarılmış ise, devrin TTK.nun 416 ve devamı maddeleri ile ana sözleşmeye uygun bulunup bulunmadığı, pay senetleri düzenlenmemiş ise, çıplak pay devir sözleşmelerindeki imzaların davacıya ait olup olmadığı, devrin şirket pay defterine kaydedilip kaydedilmediği, şirkete karşı ileri sürülüp sürülmeyeceği hususları üzerinde durulmadan ve şirket ticaret sicil dosyası, defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
2- Anonim şirketler, yasal olarak zorunlu sermaye artırımı yapmadıkları takdirde münfesih duruma düşerler. Ortaklar, şirketin münfesih duruma düştüğünün tespitini talep edebilirler. Anılan dava, şirket tüzel kişiliği aleyhine açılır.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada Antalya Asliye 4. Hukuk Mahkemesi’nce verilen 17.04.2003 tarih ve 2000/966-2003/369 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacılar vekili ile davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Berkant Şengel tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacılar vekili, müvekkillerinin davalı şirketin ortakları olduğunu, bu şirketin yasal süre içinde sermaye artımını yapmaması nedeniyle 559 sayılı KHK.nin geçici 2 nci maddesi uyarınca münfesih durumda bulunduğunu, 1991 yılından bu yana genel kurul yapılmadığını, %45 paya sahip diğer davalının yönetiminde olduğunu, 1994 yılından beri kâr payı dağıtmadığını, etkinliklerinin çoğunun dava dışı E Ltd. Şti. üzerinden devam ettirdiğini, kanunen tasfiye memuru sayılan yönetimin süresinin dolduğunu iddia ederek, TTK.nun 434, 441, 212/2 ve ilgili maddeleri uyarınca münfesih olduğunun tespitine, yeni tasfiye memuru atanmasına, 1994 yılından beri dağıtılmayan kar paylarını kapsayacak şekilde tasfiyesinin gerçekleştirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılardan Mustafa Y vekili, davacılar ile müvekkilinin ortaklığının 1994 yılına kadar devam ettiğini, yönetim kurulu üyesi olan davacı Hüseyin T’ın kendi ve diğer davacıların hisselerini müvekkiline devrettiklerini, dava açmalarında hukuki yararlarının bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı şirket, davaya yanıt vermemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan kanıtlar ve benimsenen bilirkişi kurulu raporuna göre, davacı Hüseyin T’ın hisselerini davalılardan Mustafa Y’a devrettiği, 1996 yılında devrin tamamlandığı, diğer davacıların hisselerinin ise devrolunmadığı, davalı anonim şirketin sermayesini zamanında artırmaması nedeniyle 599 sayılı KHK.nin 2 nci maddesi uyarınca münfesih bulunduğu, ancak tasfiyesinin henüz yapılmadığı, yönetim kurulunun süresinin dolduğu, tasfiye memuruna ilişkin sözleşmede hüküm bulunmadığı, yönetim kurulunun bir araya gelerek tasfiye memuru atamayacakları gerekçesiyle, davacı Hüseyin T yönünden davanın reddine davalı şirketin münfesih olduğundan tasfiyesine, tasfiye memuru olarak Arif B’ın atanmasına karar verilmiştir.
Kararı, davacılar vekili ile davalılardan Mustafa Y vekili temyiz etmiştir.
1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, kar payı dağıtılması kararının TTK.nun 360/1 ve 369/1-2 nci ve davalı şirketin anasözleşmesinin 44 ncü maddeleri hükümleri uyarınca genel kurula ait bir yetki olmasına, ortakların doğrudan kar payı dağıtılması yönünde dava açma haklarının bulunmamasına göre, davacılar vekilinin yerinde görülmeyen ve aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- Dava, davalı anonim şirketin 559 sayılı KHK’nin geçici 2 nci maddesi uyarınca yasal süre içinde sermaye artırımı yapmamasından dolayı münfesih olduğunun tespiti, 1994 yılından beri dağıtılmayan kâr paylarını da kapsayarak, şirketin tasfiyesinin gerçekleştirilmesi ve tasfiye memuru atanması istemlerine ilişkindir.
Davacılar ile, davalı Mustafa Y’ın diğer davalı B Elektrik San.ve Tic.A.Ş’nin ortakları oldukları, davalı şirketin genel kurulunun en son 17.08.1991 tarihinde yapıldığı, aynı tarihli yönetim kurulu kararına göre yönetim kurulu başkanlığına davacı Hüseyin T’ın, üyeliklere ise, davalı Mustafa Y ile davacılardan Kamile T’ın seçildikleri, davacı Hüseyin Tile davalı Mustafa Y’ın münferiden şirketi temsile yetkili bulundukları, davalı şirketin 31.12.1998 tarihine kadar yasal sermaye artırımı yapmadığı, ticaret sicil kaydına münfesih şerhinin işlendiği hususları taraflar arasında uyuşmazlık konusu değildir. Esasen bu yönler, dosya içeriği ile de sabittir. Davalı Mustafa Y, davacı Hüseyin T’ın diğer davalı şirketteki hisselerini devraldığını savunarak, adi yazılı sözleşmeler ibraz etmiştir. Davacı Hüseyin Tvekili, devir sözleşmelerindeki imzaların müvekkiline ait olmadığını, TTK. hükümlerine uygun geçerli bir devrin de bulunmadığını açıklamıştır. Mahkemece, davacı Hüseyin T’ın hisselerini 15.04.1996 tarihine kadar davalı Mustafa Y’a devrettiği gerekçesiyle bu davalı yönünden davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, hüküm, yeterli araştırma ve incelemeye dayanmamaktadır. Zira, davalı şirketin ana sözleşmesinde payların nama yazılı olduğu hükme bağlanmıştır. Nama yazılı pay senetlerin devri için, bir temlik beyanı veya senedin arkasında tam bir cironun yapılması, ayrıca senet üzerindeki zilyetliğin devir ve teslimi gerekir. Bu koşulların yerine getirilmemesi halinde yapılan devir işlemi geçersizdir. Fakat, anonim ortaklığın çıplak paylarının devri biçime bağlı olmayıp, adi yazılı sözleşmeyle de mümkündür. Ayrıca, pay devri, ortaklığa karşı ancak pay defterine kayıtla hüküm ifade eder. O halde, mahkemece, nama yazılı pay senetleri çıkarılıp çıkarılmadığı, çıkarılmış ise, devrin TTK.nun 416 ve devamı maddeleri ile ana sözleşmeye uygun bulunup bulunmadığı, pay senetleri düzenlenmemiş ise, çıplak pay devir sözleşmelerindeki imzaların davacı Hüseyin T’a ait olup olmadığı, devrin şirket pay defterine kaydedilip kaydedilmediği, şirkete karşı ileri sürülüp sürülmeyeceği hususları üzerinde durulmadan ve şirket ticaret sicil dosyası, defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmadan yazılı şekilde Hüseyin T hakkında açılan davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.
3- Diğer davalı Mustafa Y vekilinin temyizine gelince; anonim şirketler, yasal olarak zorunlu sermaye artırımı yapmadıkları takdirde münfesih duruma düşerler. Ortaklar, şirketin münfesih duruma düştüğünün tespitini talep edebilirler. Anılan dava, şirket tüzel kişiliği aleyhine açılır. Bu davada şirket ortaklarının davalı sıfatı bulunmamaktadır. O halde, mahkemece, davalı Mustafa Y hakkındaki davanın pasif dava ehliyeti ( pasif husumet )yokluğundan dolayı reddine karar verilmesi gerekirken, bu davalı hakkında olumlu ve olumsuz hiçbir karar ittihaz edilmemiş olması da doğru görülmemiştir.
4- Bozma sebep ve şekline göre, davalı Mustafa Y vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile, kararın, davacı Hüseyin T, (3) numaralı bentte açıklanan nedenle davalı Mustafa Y vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, davalı Mustafa Y yararına BOZULMASINA, (4) numaralı bentte açıklanan nedenle davalı Mustafa Y vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, ödedikleri temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edenlere iadesine, 08.11.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/13236
K. 2007/204
T. 15.1.2007
• GENEL KURUL KARARININ İPTALİ ( Gündemde Bulunmayan Konuların Görüşülmesi ve Anonim Şirketin Sermaye Arttırımı Kararı – Gündemde Bulunmayan Konuların Ancak Bütün Ortakların Katılımı ve Oybirliğiyle Gündeme Alınarak Görüşülebileceği )
• ANONİM ŞİRKET GENEL KURUL GÜNDEMİNDE BULUNMAYAN KONULAR ( Genel Kurulda Görüşülemeyeceği ve Hakkında Karar Alınamayacağı – Tüm Pay Sahiplerinin Asaleten veya Vekaleten Hazır Bulunduğu Genel Kurulda Oybirliğiyle Gündeme Madde İlave Edilebileceği )
• GÜNDEME BAĞILILIK İLKESİ ( Genel Kurul Gündeminde Bulunmayan Konuların Genel Kurulda Görüşülemeyeceği ve Hakkında Karar Alınamayacağı – Gündeme Alınmış Bir Konu Hakkında Gündeme Alınmamış Olsa Bile Özel Denetçi Atanmasının Kararlaştırılabilceği )
• ANONİM ORTAKLIĞIN BORCA BATIK OLMASI ( Malvarlığı Bilançosu Hazırlanarak Sermayenin Ne kadarının Karşılıksız Kaldığının Belirlenmesi Gereği – Anonim Ortaklığın Borca Batık Olduğunun Belirlenmesi Halinde TTK’nun 324. Maddeki Önlemlerin Uygulanması Yerine Sermaye Atışı Kararı Verilemeyeceği )
• ANOMİM ORTAKLIKTA SERMAYE ARTTIRIMI ( Sermayenin Belli Oranda Kaybı veya Sermayenin Tümü ile Kaybı Neticesinde Borca Batık Olması – TTK’nun 324. Maddesinde Öngörülen Önlemlerden Hangisinin Uygulanacağının Kararlaştırılması Yerine Sermaye Arttırımına Karar Verilmesinin Yasaya Aykırı Olduğu )
• ÖZEL DENETÇİ ATANMASI ( Gündeme Alınmış Bir Konu Hakkında Gündeme Alınmamış Olsa Bile Özel Denetçi Atanması Teklif Edilebileceği Karar Alınabileceği – Özel Denetçi Tayini İçin Gündeme Bağlı Kalınmasına Gerek Olmadığı )
6762/m. 370
ÖZET : TTK.nun 370 nci maddesine göre tüm pay sahiplerinin veya temsilcilerinin huzuruyla toplanılmış ve hiç birinin de itirazı olmamışsa toplantıya davet hakkındaki merasime uyulmadan genel kurulun toplantı yapması mümkün olup, bu maddeden kıyasen hareketle tüm pay sahiplerinin asaleten veya vekaleten hazır oldukları genel kurulda ancak tüm pay sahiplerinin oybirliği ile verecekleri karar ile gündeme madde ilave edilebilmesinin imkan dahilinde olduğunun kabulü gerekmektedir.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada Ankara Asliye 8.Ticaret Mahkemesi’nce verilen 20.04.2005 tarih ve 2004/99 – 2005/252 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Gürkan Gençkaya tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, davalı şirket murakıbının yaptığı denetimde şirketin acz halinde bulunduğunun belirlendiğini, TTK.nun 324 üncü maddesine göre karar alınmak üzere genel kurulun olağanüstü olarak toplandığını, 324 üncü maddeye göre karar alınması gerekirken aksine 369 uncu maddeye aykırı olarak gündeme yeni maddeler eklendiğini, buna göre bilanço açığı kapatılmadan sermaye artırımı yoluna gidildiğini, yönetim ve denetim kurulu üyelerinin azli ile yerlerine yeniden seçim yapıldığını, özel denetçi atanmasına karar verildiğini, 324 üncü maddeye göre şirketin infisahının tespiti gerektiğini ileri sürerek, genel kurula gündem ilavesi ile eklenerek alınan kararların ve sermaye artırımı kararının iptaline, şirketin infisah etmiş olduğunun tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiş, birleşen davada davacı Gündüz Tirali de aynı taleplerde bulunmuştur.
Davalı vekili, gündeme madde ilave edilmesinin TTK.nun 315, 316, 341, 348, 351, 353, 366 ve 377 nci maddelerde istisnalar bulunduğunu, ilavesi istenilen maddelerin daha önce yönetim kurulu aşamasında ve murakıptan gündeme ilavesinin istenmesine rağmen yerine getirilmediğini, yönetim ve denetim kurulu üyelerinin her zaman azledilip şirketin organsız kalmaması için yerine yenilerinin atanabileceğini, yönetim kurulu başkanının işlemlerinin denetlenmesi için özel denetçi tayininin zorunlu olduğunu, sermaye artırımının 405 nci maddesi hükmüne göre ortakların sermaye taahhütlerini artırmak yolu ile değil, 394 üncü maddesi hükmüne uygun olarak yeni pay çıkarmak suretiyle yapılacağını, şirketin devamlılığının asıl olup fesihte ortaklar yararı bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve dosyadaki belgelere göre, benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda, davaya konu genel kurulda azlığın teklifi ile %53’e %47 oy çokluğu ile gündeme madde ilave edildiği, ilk bakışta gündeme madde ilavesi ile yönetim ve denetimin azli ve yerlerine yeni seçim yapılması usule uygun değil gibi görünüyor ise de, genel kurulun bütünü ile ele alınıp değerlendirilmesi gerektiği, toplantının amacının şirketi ayakta tutmak için yapılacakların belirlenmesi olduğu, şirketin %53 pay sahiplerinin şirketin devam etmesini istediği, bu amaçla sermayenin artırılmasına karar verildiği, alınan bu kararın 324 üncü maddedeki sermayenin tamamlanmasına karar verileceği hükmüne karşılık geldiği, pay sahiplerinin taahhütlerini artırma söz konusu olmadığından oy çoğunluğu ile karar alınmasının yeterli olduğu, gündeme maddeler ilavesi ile şirketin feshi görüşünde olan eski yönetimin değişmesi ve mali durumdaki bozulmaların nedeninin araştırılmasının amaçlandığı gerekçesiyle, asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, asıl ve birleşen davacılar vekili temyiz etmiştir.
1- Dava, davalı şirketin 24.01.2004 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurulunda alınan bir kısım kararların iptali istemine ilişkindir.
Davalı şirketin denetçisinin ayrılmasının ardından yerine mahkemece 02.07.2003 tarihinde Hamdi Akpınar’ın genel kurulun ilk toplantısına kadar vazifeli olmak üzere atandığı, anılan denetçinin şirket kayıtları üzerinde yaptığı inceleme neticesinde 17.11.2003 tarihli raporu ile şirketin mali durumunun bozulmuş olduğunu belirleyerek TTK.nun 324 üncü maddesine uygun olarak tedbirler almak üzere genel kurulun toplanması gerektiğini yönetim kuruluna bildirdiği, yönetim kurulunun bir araya gelememesi üzerine, denetçinin TTK.nun 353/8 nci maddesindeki yetkisine dayanarak genel kurulu olağanüstü toplantıya davet ettiği, toplantı gündeminin ise şirketin mali durumu nedeniyle sermaye tezyidine, şirketin feshine veya şirketin sermayesi ile aynen devam edip etmeyeceği konularının görüşülmesi şeklinde belirlendiği, 24.01.2004 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurula şirketin tüm pay sahiplerinin asaleten ve vekaleten katılmış oldukları, şirket ortaklarından Engin Turhan’ın gündeme maddeler ilavesi hususunda yaptığı teklifin görüşmeler neticesinde oyçokluğu ile kabul edilerek yönetim ve denetim kurulu üyelerinin azli ile yerlerine yenilerinin seçilmesi, ücretlerinin belirlenmesi, TTK.nun 348 nci maddesine göre özel denetçi seçilmesi, bir kısım yönetim kurulu üyeleri hakkında şirkete verdikleri zarardan dolayı dava açılmasına ilişkin konuların gündeme ilave edildiği, yapılan görüşmeler neticesinde oy çokluğu ile kararlar alınmış olduğu hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık, TTK.nun 369/son maddesi hükmü nedeniyle gündemde gösterilmeyen hususların müzakere edilip edilemeyeceği ve gerek gündem de olan konularla ilgili alınan kararların ve gerekse gündeme ilave edilen konularla ilgili olarak alınan kararların yasa, ana sözleşme ve iyiniyet kurallarına uygun olup olmadıkları noktalarında toplanmaktadır.
Mahkemece, gündeme madde ilavesi hususunun ilk bakışta usulüne uygun olmadığı tespit edilmesine rağmen, amaçlananın şirketi ayakta tutmak olduğundan hareketle davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, TTK.nun 369 uncu maddesi uyarınca anonim ortaklık genel kurulunda ilan edilen gündemde yazılı bulunan hususlar hakkında görüşme açılır ve karar verilebilir. Kural olarak gündemde bulunmayan konular genel kurulda görüşülemez ve karar alınamaz. Buna “gündeme bağlılık” ilkesi denilmektedir. Söz konusu ilke ile güdülen ana amaç, pay sahiplerinin gerek genel kurula katılma kararı verirken ve gerekse kurulda oy kullanırlarken hazırlıklı bulunmalarını sağlamak, onları oldu bittilere karşı korumaktır. Dolayısıyla bu ilkenin uygulanma şartlarının somut olaya göre değerlendirilmesi gerekmektedir.
Somut olayda tüm pay sahipleri asaleten veya vekaleten genel kurulda hazır bulunmaktadırlar. TTK.nun 370 nci maddesine göre tüm pay sahiplerinin veya temsilcilerinin huzuruyla toplanılmış ve hiç birinin de itirazı olmamışsa toplantıya davet hakkındaki merasime uyulmadan genel kurulun toplantı yapması mümkün olup, bu maddeden kıyasen hareketle tüm pay sahiplerinin asaleten veya vekaleten hazır oldukları genel kurulda ancak tüm pay sahiplerinin oybirliği ile verecekleri karar ile gündeme madde ilave edilebilmesinin imkan dahilinde olduğunun kabulü gerekmektedir.
O halde mahkemenin bu yöne ilişkin kararı doğru olmayıp, somut olayda tüm ortakların ittifakı ile alınmış bir gündeme madde ilavesi kararı olmadığından gündeme ilave edilerek görüşülen konularda alınan ve davaya konu edilen kararların iptaline karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
2- Ancak, TTK.nun 369/son maddesi uyarınca gündem de gösterilmeyen hususlar müzakere edilemez ise de, gündemde yer almış olan bir konu ile ilgili bulunan hususlarda gündemde yer almasa bile özel denetçi atanması genel kurula teklif edilebilir ve bu yolda karar alınabilir. Mahkemenin özel denetçi tayini konusunda gündeme bağlı kalınmasına gerek olmadığına yönelik kararı yerinde ise de, özel denetçi tayinine ilişkin alınan kararın yasaya, ana sözleşmeye, iyiniyet kurallarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekirken, genel ifadeler ile şirketin devamlılığı amacıyla alınan kararların yerinde olduğuna karar verilmesi doğru görülmemiştir.
3- Bunun yanında; davaya konu genel kurulda gündemde yer alıp da görüşülen ve iptali istenen diğer husus, şirketin sermaye artırımına karar verilmesine ilişkin gündemin üçüncü maddesidir.
Yukarıda da özetlendiği şekilde şirket denetçisinin 17.11.2003 tarihli raporu ile şirketin mali durumunun bozulmuş olduğunun belirlenmesi üzerine denetçinin TTK.nun 353/8 nci maddesindeki yetkisine dayanılarak şirketin olağanüstü toplanmasına karar verilmiş olup, gündem ile de belirlendiği üzere toplanma amacının TTK.nun 324 üncü maddesine uygun olarak alınacak önlemlerin tespit edilmesi olduğu açıktır.
Anılan maddede anonim ortaklığın sermayesinin belli oranda kaybı veya sermayesinin tümü ile kaybı neticesinde borca batık olması hallerinde yapılması gereken işlemler düzenlenmiştir. Buna göre sermayenin ne miktarda karşılıksız kaldığının belirlenmesi amacıyla yönetim kurulu tarafından şirket aktiflerinin satış fiyatları esas olmak üzere bir ara bilançonun bir başka deyişle malvarlığı bilançosunun hazırlanması, hazırlanan bu bilançoya göre sermayenin ne kadarının karşılıksız kaldığının belirlenerek TTK.nun 324 üncü maddesindeki önlemlerden hangisinin uygulanacağına genel kurulca karar verilmesi gerekmektedir.
Somut olayda yönetim kurulu tarafından TTK.nun 324 üncü maddesine uygun olarak hazırlanmış bir ara bilanço bulunmadığı gibi, şirket denetçisinin raporu ile sermayenin 2/3 oranında kaybedilmiş olduğuna dair emareler bulunmasına rağmen sermaye artırımına karar verilmesi de doğru görülmemiştir.
Kaldı ki sermaye artırımının ne şekilde yapılacağı TTK.nun 392 nci maddesinde açıklanmış olup, anılan maddenin ikinci fıkrasında da bu hükümlere göre icra edilmemiş esas sermaye artırımı muamelelerinin batıl olduğu düzenlenmiş olup, mahkemece esas sermaye artırımının 392 nci maddeye uygun olarak yapılıp yapılmadığı da denetlenmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda 1, 2 ve 3 numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 15.01.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/13236
K. 2007/204
T. 15.1.2007
• GENEL KURUL KARARININ İPTALİ ( Gündemde Bulunmayan Konuların Görüşülmesi ve Anonim Şirketin Sermaye Arttırımı Kararı – Gündemde Bulunmayan Konuların Ancak Bütün Ortakların Katılımı ve Oybirliğiyle Gündeme Alınarak Görüşülebileceği )
• ANONİM ŞİRKET GENEL KURUL GÜNDEMİNDE BULUNMAYAN KONULAR ( Genel Kurulda Görüşülemeyeceği ve Hakkında Karar Alınamayacağı – Tüm Pay Sahiplerinin Asaleten veya Vekaleten Hazır Bulunduğu Genel Kurulda Oybirliğiyle Gündeme Madde İlave Edilebileceği )
• GÜNDEME BAĞILILIK İLKESİ ( Genel Kurul Gündeminde Bulunmayan Konuların Genel Kurulda Görüşülemeyeceği ve Hakkında Karar Alınamayacağı – Gündeme Alınmış Bir Konu Hakkında Gündeme Alınmamış Olsa Bile Özel Denetçi Atanmasının Kararlaştırılabilceği )
• ANONİM ORTAKLIĞIN BORCA BATIK OLMASI ( Malvarlığı Bilançosu Hazırlanarak Sermayenin Ne kadarının Karşılıksız Kaldığının Belirlenmesi Gereği – Anonim Ortaklığın Borca Batık Olduğunun Belirlenmesi Halinde TTK’nun 324. Maddeki Önlemlerin Uygulanması Yerine Sermaye Atışı Kararı Verilemeyeceği )
• ANOMİM ORTAKLIKTA SERMAYE ARTTIRIMI ( Sermayenin Belli Oranda Kaybı veya Sermayenin Tümü ile Kaybı Neticesinde Borca Batık Olması – TTK’nun 324. Maddesinde Öngörülen Önlemlerden Hangisinin Uygulanacağının Kararlaştırılması Yerine Sermaye Arttırımına Karar Verilmesinin Yasaya Aykırı Olduğu )
• ÖZEL DENETÇİ ATANMASI ( Gündeme Alınmış Bir Konu Hakkında Gündeme Alınmamış Olsa Bile Özel Denetçi Atanması Teklif Edilebileceği Karar Alınabileceği – Özel Denetçi Tayini İçin Gündeme Bağlı Kalınmasına Gerek Olmadığı )
6762/m. 370
ÖZET : TTK.nun 370 nci maddesine göre tüm pay sahiplerinin veya temsilcilerinin huzuruyla toplanılmış ve hiç birinin de itirazı olmamışsa toplantıya davet hakkındaki merasime uyulmadan genel kurulun toplantı yapması mümkün olup, bu maddeden kıyasen hareketle tüm pay sahiplerinin asaleten veya vekaleten hazır oldukları genel kurulda ancak tüm pay sahiplerinin oybirliği ile verecekleri karar ile gündeme madde ilave edilebilmesinin imkan dahilinde olduğunun kabulü gerekmektedir.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada Ankara Asliye 8.Ticaret Mahkemesi’nce verilen 20.04.2005 tarih ve 2004/99 – 2005/252 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Gürkan Gençkaya tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, davalı şirket murakıbının yaptığı denetimde şirketin acz halinde bulunduğunun belirlendiğini, TTK.nun 324 üncü maddesine göre karar alınmak üzere genel kurulun olağanüstü olarak toplandığını, 324 üncü maddeye göre karar alınması gerekirken aksine 369 uncu maddeye aykırı olarak gündeme yeni maddeler eklendiğini, buna göre bilanço açığı kapatılmadan sermaye artırımı yoluna gidildiğini, yönetim ve denetim kurulu üyelerinin azli ile yerlerine yeniden seçim yapıldığını, özel denetçi atanmasına karar verildiğini, 324 üncü maddeye göre şirketin infisahının tespiti gerektiğini ileri sürerek, genel kurula gündem ilavesi ile eklenerek alınan kararların ve sermaye artırımı kararının iptaline, şirketin infisah etmiş olduğunun tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiş, birleşen davada davacı Gündüz Tirali de aynı taleplerde bulunmuştur.
Davalı vekili, gündeme madde ilave edilmesinin TTK.nun 315, 316, 341, 348, 351, 353, 366 ve 377 nci maddelerde istisnalar bulunduğunu, ilavesi istenilen maddelerin daha önce yönetim kurulu aşamasında ve murakıptan gündeme ilavesinin istenmesine rağmen yerine getirilmediğini, yönetim ve denetim kurulu üyelerinin her zaman azledilip şirketin organsız kalmaması için yerine yenilerinin atanabileceğini, yönetim kurulu başkanının işlemlerinin denetlenmesi için özel denetçi tayininin zorunlu olduğunu, sermaye artırımının 405 nci maddesi hükmüne göre ortakların sermaye taahhütlerini artırmak yolu ile değil, 394 üncü maddesi hükmüne uygun olarak yeni pay çıkarmak suretiyle yapılacağını, şirketin devamlılığının asıl olup fesihte ortaklar yararı bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve dosyadaki belgelere göre, benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda, davaya konu genel kurulda azlığın teklifi ile %53’e %47 oy çokluğu ile gündeme madde ilave edildiği, ilk bakışta gündeme madde ilavesi ile yönetim ve denetimin azli ve yerlerine yeni seçim yapılması usule uygun değil gibi görünüyor ise de, genel kurulun bütünü ile ele alınıp değerlendirilmesi gerektiği, toplantının amacının şirketi ayakta tutmak için yapılacakların belirlenmesi olduğu, şirketin %53 pay sahiplerinin şirketin devam etmesini istediği, bu amaçla sermayenin artırılmasına karar verildiği, alınan bu kararın 324 üncü maddedeki sermayenin tamamlanmasına karar verileceği hükmüne karşılık geldiği, pay sahiplerinin taahhütlerini artırma söz konusu olmadığından oy çoğunluğu ile karar alınmasının yeterli olduğu, gündeme maddeler ilavesi ile şirketin feshi görüşünde olan eski yönetimin değişmesi ve mali durumdaki bozulmaların nedeninin araştırılmasının amaçlandığı gerekçesiyle, asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, asıl ve birleşen davacılar vekili temyiz etmiştir.
1- Dava, davalı şirketin 24.01.2004 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurulunda alınan bir kısım kararların iptali istemine ilişkindir.
Davalı şirketin denetçisinin ayrılmasının ardından yerine mahkemece 02.07.2003 tarihinde Hamdi Akpınar’ın genel kurulun ilk toplantısına kadar vazifeli olmak üzere atandığı, anılan denetçinin şirket kayıtları üzerinde yaptığı inceleme neticesinde 17.11.2003 tarihli raporu ile şirketin mali durumunun bozulmuş olduğunu belirleyerek TTK.nun 324 üncü maddesine uygun olarak tedbirler almak üzere genel kurulun toplanması gerektiğini yönetim kuruluna bildirdiği, yönetim kurulunun bir araya gelememesi üzerine, denetçinin TTK.nun 353/8 nci maddesindeki yetkisine dayanarak genel kurulu olağanüstü toplantıya davet ettiği, toplantı gündeminin ise şirketin mali durumu nedeniyle sermaye tezyidine, şirketin feshine veya şirketin sermayesi ile aynen devam edip etmeyeceği konularının görüşülmesi şeklinde belirlendiği, 24.01.2004 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurula şirketin tüm pay sahiplerinin asaleten ve vekaleten katılmış oldukları, şirket ortaklarından Engin Turhan’ın gündeme maddeler ilavesi hususunda yaptığı teklifin görüşmeler neticesinde oyçokluğu ile kabul edilerek yönetim ve denetim kurulu üyelerinin azli ile yerlerine yenilerinin seçilmesi, ücretlerinin belirlenmesi, TTK.nun 348 nci maddesine göre özel denetçi seçilmesi, bir kısım yönetim kurulu üyeleri hakkında şirkete verdikleri zarardan dolayı dava açılmasına ilişkin konuların gündeme ilave edildiği, yapılan görüşmeler neticesinde oy çokluğu ile kararlar alınmış olduğu hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık, TTK.nun 369/son maddesi hükmü nedeniyle gündemde gösterilmeyen hususların müzakere edilip edilemeyeceği ve gerek gündem de olan konularla ilgili alınan kararların ve gerekse gündeme ilave edilen konularla ilgili olarak alınan kararların yasa, ana sözleşme ve iyiniyet kurallarına uygun olup olmadıkları noktalarında toplanmaktadır.
Mahkemece, gündeme madde ilavesi hususunun ilk bakışta usulüne uygun olmadığı tespit edilmesine rağmen, amaçlananın şirketi ayakta tutmak olduğundan hareketle davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, TTK.nun 369 uncu maddesi uyarınca anonim ortaklık genel kurulunda ilan edilen gündemde yazılı bulunan hususlar hakkında görüşme açılır ve karar verilebilir. Kural olarak gündemde bulunmayan konular genel kurulda görüşülemez ve karar alınamaz. Buna “gündeme bağlılık” ilkesi denilmektedir. Söz konusu ilke ile güdülen ana amaç, pay sahiplerinin gerek genel kurula katılma kararı verirken ve gerekse kurulda oy kullanırlarken hazırlıklı bulunmalarını sağlamak, onları oldu bittilere karşı korumaktır. Dolayısıyla bu ilkenin uygulanma şartlarının somut olaya göre değerlendirilmesi gerekmektedir.
Somut olayda tüm pay sahipleri asaleten veya vekaleten genel kurulda hazır bulunmaktadırlar. TTK.nun 370 nci maddesine göre tüm pay sahiplerinin veya temsilcilerinin huzuruyla toplanılmış ve hiç birinin de itirazı olmamışsa toplantıya davet hakkındaki merasime uyulmadan genel kurulun toplantı yapması mümkün olup, bu maddeden kıyasen hareketle tüm pay sahiplerinin asaleten veya vekaleten hazır oldukları genel kurulda ancak tüm pay sahiplerinin oybirliği ile verecekleri karar ile gündeme madde ilave edilebilmesinin imkan dahilinde olduğunun kabulü gerekmektedir.
O halde mahkemenin bu yöne ilişkin kararı doğru olmayıp, somut olayda tüm ortakların ittifakı ile alınmış bir gündeme madde ilavesi kararı olmadığından gündeme ilave edilerek görüşülen konularda alınan ve davaya konu edilen kararların iptaline karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
2- Ancak, TTK.nun 369/son maddesi uyarınca gündem de gösterilmeyen hususlar müzakere edilemez ise de, gündemde yer almış olan bir konu ile ilgili bulunan hususlarda gündemde yer almasa bile özel denetçi atanması genel kurula teklif edilebilir ve bu yolda karar alınabilir. Mahkemenin özel denetçi tayini konusunda gündeme bağlı kalınmasına gerek olmadığına yönelik kararı yerinde ise de, özel denetçi tayinine ilişkin alınan kararın yasaya, ana sözleşmeye, iyiniyet kurallarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekirken, genel ifadeler ile şirketin devamlılığı amacıyla alınan kararların yerinde olduğuna karar verilmesi doğru görülmemiştir.
3- Bunun yanında; davaya konu genel kurulda gündemde yer alıp da görüşülen ve iptali istenen diğer husus, şirketin sermaye artırımına karar verilmesine ilişkin gündemin üçüncü maddesidir.
Yukarıda da özetlendiği şekilde şirket denetçisinin 17.11.2003 tarihli raporu ile şirketin mali durumunun bozulmuş olduğunun belirlenmesi üzerine denetçinin TTK.nun 353/8 nci maddesindeki yetkisine dayanılarak şirketin olağanüstü toplanmasına karar verilmiş olup, gündem ile de belirlendiği üzere toplanma amacının TTK.nun 324 üncü maddesine uygun olarak alınacak önlemlerin tespit edilmesi olduğu açıktır.
Anılan maddede anonim ortaklığın sermayesinin belli oranda kaybı veya sermayesinin tümü ile kaybı neticesinde borca batık olması hallerinde yapılması gereken işlemler düzenlenmiştir. Buna göre sermayenin ne miktarda karşılıksız kaldığının belirlenmesi amacıyla yönetim kurulu tarafından şirket aktiflerinin satış fiyatları esas olmak üzere bir ara bilançonun bir başka deyişle malvarlığı bilançosunun hazırlanması, hazırlanan bu bilançoya göre sermayenin ne kadarının karşılıksız kaldığının belirlenerek TTK.nun 324 üncü maddesindeki önlemlerden hangisinin uygulanacağına genel kurulca karar verilmesi gerekmektedir.
Somut olayda yönetim kurulu tarafından TTK.nun 324 üncü maddesine uygun olarak hazırlanmış bir ara bilanço bulunmadığı gibi, şirket denetçisinin raporu ile sermayenin 2/3 oranında kaybedilmiş olduğuna dair emareler bulunmasına rağmen sermaye artırımına karar verilmesi de doğru görülmemiştir.
Kaldı ki sermaye artırımının ne şekilde yapılacağı TTK.nun 392 nci maddesinde açıklanmış olup, anılan maddenin ikinci fıkrasında da bu hükümlere göre icra edilmemiş esas sermaye artırımı muamelelerinin batıl olduğu düzenlenmiş olup, mahkemece esas sermaye artırımının 392 nci maddeye uygun olarak yapılıp yapılmadığı da denetlenmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda 1, 2 ve 3 numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 15.01.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2007/7335
K. 2008/9050
T. 7.7.2008
• ANONİM ORTAKLIKTA OY HAKKI ( Davacının Dava Açmakta Haklı Olmadığı – Davacının Hisse Senetlerini Elden Çıkarması Nedeniyle Davanın Konusuz Kaldığından Dava Hakkında Karar Verilmesine Yer Olmadığı )
• HİSSE SENETLERİNİN İKTİSABI ( Davacının Hisse Senetlerini Elden Çıkarması Nedeniyle Davanın Konusuz Kaldığından Dava Hakkında Karar Verilmesine Yer Olmadığı )
• SPK’NIN MUAFİYET KARARINI İPTALİ ( Danıştay Tarafından Bozulduğundan Bu Durumda Davacının Dava Açmakta Haklı Olmadığının Ortaya Çıktığı )
• DAVANIN KONUSUZ KALMASI ( SPK’nın Muafiyet Kararının İptaline İlişkin İdare Mahkemesi Kararının Danıştay Tarafından Bozulduğu – Davacının Hisse Senetlerini Elden Çıkarması Nedeniyle Davanın Konusuz Kaldığından Dava Hakkında Karar Verilmesine Yer Olmadığı )
6762/m.404
ÖZET : SPK’nın muafiyet kararının iptaline ilişkin İdare mahkemesi kararının Danıştay tarafından bozulduğu, bu durumda davacının dava açmakta haklı olmadığı, ayrıca davacının hisse senetlerini elden çıkarması nedeniyle davanın konusuz kaldığı gerekçesiyle dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Davacı vekili ve davalılar vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün onanmasına karar verildi.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada A. 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 25/01/2007 tarih ve 2004/768-2007/7 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı ve davalılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi D. Deniz Biltekin tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin davalılarla birlikte Şekerbank AŞ. ortağı olduğunu, davalıların birlikte hareket etmeleri suretiyle yine Şekerbank AŞ.nin ortağı olan S. S. Eskişehir Pancar Ekicileri Kooperatifinin toplam %10.7 nispetindeki hisselerini satın aldığını, bu durumda Sermaye Piyasası Kurulunun Halka Açık Anonim Ortaklıklar Kurullarında vekaleten oy kullanmasına ve çağrı yolu ile vekalet veya hisse senedi toplanmasına ilişkin tebliğinin 17. maddesine göre bankanın %50 üzerinde payına sahip oldukları ve bu sebeple de diğer ortaklara ait hisse senetlerini de almak üzere çağrı yapmaları gerekirken SPK’na başvurmak suretiyle çağrıdan muafiyet kararı aldıklarını’ ve bu kararın iptali için idare mahkemesinde dava açıldığını, davanın lehlerine sonuçlandığını, SPK tarafından 24.06.2002 tarihli alınan karar ile davalılara çağrıda bulunulması gerektiğini bildirildiğini, davalı vakfın dava dışı SS. T. Pancar Ekicileri Kooperatifinin bir hissesini 5.420.000 TL. sı üzerinden satın aldığını, müvekkilinin o tarihte %2.42 sermaye karşılığı 363.680.438 adet hissesinin bulunduğunu, buna göre müvekkilinin hisse değerinin 1.971.147.973.960 TL olduğunu ileri sürerek, anılan miktarın davalılardan faizi ile tahsilini karar verilmesine talep etmiştir.
Davalılar vekili, İdare Mahkemesi tarafından verilen kararın Danıştay tarafından bozulduğunu, kararın kesinleşmesinin beklenildiğini, ortaklığın hisse senetlerinin ve oy haklarının iktisabına karşın sermaye dağılımı gereğince yönetim hakimiyetinde değişikliğin olmadığını, bu nedenle çağrıdan muaf tutulmalarında yasaya aykırı bir yön bulunmadığını, davalıların 2000 tarihi itibari ile sahipleri oldukları hisse senetleri ve payoranları dikkate alındığında zaten alım öncesi yönetimin çoğunluk olarak davalıların elinde olduğu yeni alımların bu sonucu değiştiremeyeceğini savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemeci, iddia, savunma, toplanan kanıtlar ve tüm dosya kapsamına göre, SPK’nın muafiyet kararının iptaline ilişkin İdare mahkemesi kararının Danıştay tarafından bozulduğu, bu durumda davacının dava açmakta haklı olmadığı, ayrıca davacının hisse senetlerini elden çıkarması nedeniyle davanın konusuz kaldığı gerekçesiyle dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili ve davalılar vekili temyiz etmiştir.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekili ve davalılar vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davacı vekili ve davalılar vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 0.90 YTL. temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, alınmadığı anlaşılan 14.00 YTL temyiz ilanı harcının temyiz edenden alınmasına, 07.07.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/12777
K. 2006/13663
T. 21.12.2006
• ALACAK İDDİASI ( Esas Sermayesinin Üçte İkisini Kaybeden Anonim Şirket Alacaklıları Şirketin Feshini Dava Edebileceği )
• ŞİRKETİN FESHİ TALEBİ ( Esas Sermayesinin Üçte İkisini Kaybeden Anonim Şirket Alacaklılarının Dava Edebileceği )
• ANONİM ŞİRKET ( Esas Sermayesinin Üçte İkisini Kaybeden Anonim Şirket Alacaklıları Şirketin Feshini Dava Edebileceği )
6762/m.324, 434, 436
ÖZET : Davacı, davalı anonim şirketin ortağı olduğunu ve aynı zamanda şirkete borç para vermiş olması nedeniyle şirketten alacaklı olduğunu iddia ederek şirketin feshine karar verilmesini talep etmiştir. Şirket alacaklıları esas sermayesinin üçte ikisini kaybeden anonim şirketlerin feshini dava edebilirler.
Bu durumda öncelikle alacak iddiası üzerinde durulmalıdır. Davacının alacaklı olduğunun belirlenmesi halinde fesih talebinin yerinde olup olmadığının araştırılması gerekirken şirket ortağının fesih talebinde bulunamayacağı, ancak şirket münfesih duruma düşmüşse bunun tespitinin istenebileceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada İstanbul Asliye 8. Ticaret Mahkemesi’nce verilen 07.06.2005 tarih ve 2002/608 – 2005/541 sayılı kararın Yargıtay’ ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi M.P.Ş. tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin ortağı olup, davalı şirketten 100.000 Amerikan Doları alacaklı olduğunu, bu hususun olağan genel kurula sunulan bilançoda ortaklara olan borçlar kısmında yer aldığım, davalı şirketin 30.10.2001tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında şirketin sermayesinin 75.000.000.000.- TL zararının ise 243.957.908.963.-TL olduğunun ifade edildiğini, müvekkilini temsilen toplantıya katılan vekilinin şirketin TTK’ nun 324. maddesine göre hareket etmesini, gereken tedbirlerin vakit geçirilmeden alınmasını istediğini, ancak yönetim kurulunun TTK’nun 324. maddesinde zikredilen hususları yerine getirmekten kaçındığını ileri sürerek anılan nedenlerle TTK’ nun 436 ve 434. maddeleri uyarınca davalı şirketin feshine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, şirket ortağının TTK’un 324 ve 434. maddeleri uyarınca mahkemeden fesih talep edemeyeceğini, davacının bu talebinin feshin tespiti olarak yorumlanması durumunda yeni yönetim kuruluna 324. maddesinde öngörülen ara bilançoyu hazırlayarak gereken kararların alınması için genel kurulu toplantıya çağırması yönünde makul süre tanınmasını, davacının TTK’nun 436. maddesi uyarınca talep hakkının doğmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre anonim şirket ortaklarının ortaklığın münfesih olduğunun tespitini isteyebilecekleri, ortaklığın feshini istemelerinin mümkün bulunmadığı gerekçesiyle açılan fesih davasının reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, davalı şirketin sermayesinin 75.000.000.000.- TL, zararının ise 243.957.908.963.-TL olduğu, buna rağmen TTK’nun 324. maddesindeki hususların yerine getirilmediği iddiasıyla aynı kanunun 434 ve 436. maddelerine dayalı olarak şirketin feshi istemine ilişkindir. Davacı Y., davalı şirketin ortağı bulunduğunu ve aynı zamanda şirkete borç para vermiş olması nedeniyle şirketten alacaklı olduğunu ileri sürerek şirketin feshini istemektedir. Mahkemece davacının davalı şirketin ortağı olması nedeniyle şirketin feshini isteyemeyeceği, ancak şirket münfesih duruma düşmüşse bunun tespitini isteyebileceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Oysa ki davacı şirketten alacaklı olduğunu da belirterek davada TTK 436. maddesine de dayanmaktadır. Söz konusu maddede, şirket alacaklılarının esas sermayesinin üçte ikisini kaybeden şirketin feshini dava edebilecekleri düzenlenmiştir. Bu durumda mahkemece davacının şirketten alacaklı olduğu yönündeki iddiası üzerinde durularak şirketten alacaklı olduğunun belirlenmesi halinde TTK’nun 436. maddesine dayandırdığı fesih isteminin yerinde olup olmadığının anılan madde uyarınca değerlendirilerek sonucuna göre hüküm tesis edilmesi gerekirken davacının bu yöndeki iddiaları ile anılan 436. maddesi hükmü üzerinde durulmadan yazılı şekilde eksik incelemeye dayalı olarak karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA ödediği temyiz peşin harcının isteği ha1inde temyiz edene iadesine, 21.12.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
7. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/4123
K. 2005/4100
T. 27.12.2005
• HAKSIZ FİİLDEN KAYNAKLANAN TAZMİNAT ( Davalının Özel Hukuk Hükümlerine Tabi Olarak Kurulan Bir Anonim Şirket Olduğu – Yaptığı Hizmet Kamu Ağırlıklı İse de Davada Adli Yargının Görevli Olduğu )
• ANONİM ŞİRKET ( Haksız Fiilden Doğan Tazminat – Davalının Özel Hukuk Hükümlerine Tabi Olarak Kurulan Bir Anonim Şirket Olduğu/Yaptığı Hizmet Kamu Ağırlıklı İse de Davada Adli Yargının Görevli Olduğu )
• GÖREV ( Haksız Fiilden Doğan Tazminat – Davalının Özel Hukuk Hükümlerine Tabi Olarak Kurulan Bir Anonim Şirket Olduğu/Yaptığı Hizmet Kamu Ağırlıklı İse de Davada Adli Yargının Görevli Olduğu )
• TACİRLER ARASINDAKİ DAVA ( Davalının Özel Hukuk Hükümlerine Tabi Olarak Kurulan Bir Anonim Şirket Olduğu – Yaptığı Hizmet Kamu Ağırlıklı İse de Davada Adli Yargının Görevli Olduğu )
818/m.41
ÖZET : Dava niteliği ve içeriği itibariyle tacir yada ( tacir sayılan ) taraflar arasında haksız fiilden kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davalının kamu niteliği ağır basan bir kurum olduğundan ve yaptığı hizmetinde kamu hizmeti olduğundan bahisle, davanın idari yargı yerinde görülmesi gerektiğinden bahisle, dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmiş isede varılan sonuç hatalıdır. Davalı özel hukuk hükümlerine tabi olarak kurulmuş bir Anonim şirkettir. Yaptığı hizmet kamu ağırlıklı isede davalının bu sıfatı nazara alındığında davaya bakmak adli yargının görevine girmektedir. İdari yargı yerinde gerçek ya da tüzel kişiler aleyhine dava açılması mümkün bulunmadığından deliller toplanarak işin esası yönünden bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
DAVA : Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşılmakla, dosya incelendi. Dosyadaki belgeler okundu. Tetkik hakiminin açıklamaları dinlendi, gereği görüşüldü:
KARAR : Davacı Türk Telekomünikasyon A.Ş.ti davalı MEDAŞ Genel Müdürlüğü tarafından konuyu düzenleyen yönetmelikte öngörülen emniyet mesafesine uyulmaksızın tesis edilen enerİi nakil hatları nedeni ile kablo şebekelerine zarar verildiğini öne sürerek haksız eylemin meydana geldiği tarihten itibaren toplam 3.512.00 YTL zarar bedelinin avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili istemi ile dava açmıştır. Mahkemece dava dilekçesinin görev yönünden reddine davanın idari yargı yerinde görülmesi gerektiğine karar verilmiş; hüküm davacı Telekom AŞ tarafından temyiz edilmiştir.
Dava niteliği ve içeriği itibariyle tacir yada ( tacir sayılan ) taraflar arasında haksız fiilden kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davalının kamu niteliği ağır basan bir kurum olduğundan ve yaptığı hizmetinde kamu hizmeti olduğundan bahisle, davanın idari yargı yerinde görülmesi gerektiğinden bahisle, dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmiş isede varılan sonuç hatalıdır. Davalı Medaş özel hukuk hükümlerine tabi olarak kurulmuş bir Anonim şirkettir. Yaptığı hizmet kamu ağırlıklı isede davalının bu sıfatı nazara alındığında davaya bakmak adli yargının görevine girmektedir.
SONUÇ : İdari yargı yerinde gerçek yada tüzel kişiler aleyhine dava açılması mümkün bulunmadığından deliller toplanarak işin esası yönünden bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz, davacı vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde ilgilisine iadesine, 27.12.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/13891
K. 2005/12242
T. 16.11.2005
• TAZMİNAT İSTEMİ ( Davalı Anonim Şirket Statüsünde Olup Özel Hukuk Hükümlerine Tabi Olduğu – Özel Hukuk Tüzel Kişilerinin Eylemleri Nedeniyle Açılan Davaların Adli Yargıda Görülmesi Gerektiği )
• ANONİM ŞİRKET ( Özel Hukuk Tüzel Kişilerinin Eylemleri Nedeniyle Açılan Tazminat Davaları Adli Yargıda Görülmesi Gerektiği )
• GÖREV ( Davalı Anonim Şirket Statüsünde Olup Özel Hukuk Hükümlerine Tabi Olduğu – Özel Hukuk Tüzel Kişilerinin Eylemleri Nedeniyle Açılan Tazminat Davaları Adli Yargıda Görülmesi Gerektiği )
• ÖZEL HUKUK TÜZEL KİŞİLERİNİN EYLEMLERİ ( Nedeniyle Açılan Tazminat Davalarının Adli Yargıda Görülmesi Gerektiği )
• ADLİ YARGI YERİNDE AÇILAN DAVA ( İdari Nitelikte Olduğu Benimsenerek Dosyanın İdare Mahkemesine Gönderilmesine Karar Verilmekle Başlangıçta Adli Yargıda Açılmış Olan Dava İdari Yargıda Açılmış Sayılması Gerektiği )
818/m.41
ÖZET : Dava, tazminat istemine ilişkindir. Davalı anonim şirket statüsünde olup özel hukuk hükümlerine tabidir. Özel hukuk tüzel kişilerinin eylemleri nedeniyle açılan tazminat davaları, adli yargıda görülmelidir. Zararın veriliş biçimine ilişkin iddia ve davalının yukarıda açıklanan hukuki durumu gözetilerek işin esasının incelenmesi gerekir.
İdari davaların nasıl açılacağı İdari Yargılama Usulü yasasında gösterilmiş olup, bir idari dava açılırken bu yasada gösterilen yöntemlere uyulması zorunludur. Adli yargı yerinde açılan bir davanın idari nitelikte olduğu benimsenerek dosyanın idare mahkemesine gönderilmesine karar verilmekle, başlangıçta adli yargıda açılmış olan dava idari yargıda açılmış sayılmaz. Bu yön gözetilmeksizin mahkemece dava dosyasının idare mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş olması kabul şekli bakımından ayrıca bozmayı gerektirmiştir.
DAVA : Davacı Gönül Yaşar Göller adına dava takipçisi Necati Aydın tarafından, davalı Türk Telekom Genel Müdürlüğü ve Türk Telekom İşletme Şefliği aleyhine 20.7.2004 gününde verilen dilekçe ile maddi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davaya idari yargıda bakılması gerektiğinden mahkemenin görevsizliğine dair verilen 22.2.2005 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, tazminat istemine ilişkindir. Davacı, davalı kuruma ait ahşap telefon direğinin içindeki çatlak ve çürük nedeni ile kırılarak park halindeki aracının üzerine düşmesi sonucu meydana gelen hasarın tazmini isteminde bulunmuştur. Mahkemece, davalının hizmet kusuru nedeni ile yargı yolu bakımından dava dilekçesinin reddine karar verilmiştir.
Davalı anonim şirket statüsünde olup özel hukuk hükümlerine tabidir. Özel hukuk tüzel kişilerinin eylemleri nedeniyle açılan tazminat davaları, adli yargıda görülmelidir. Zararın veriliş biçimine ilişkin iddia ve davalının yukarıda açıklanan hukuki durumu gözetilerek işin esasının incelenmesi gerekirken yerel mahkemece görevsizlik kararı verilmesi bozma nedenidir.
Öte yandan; İdari davaların nasıl açılacağı İdari Yargılama Usulü yasasında gösterilmiş olup, bir idari dava açılırken bu yasada gösterilen yöntemlere uyulması zorunludur. Adli yargı yerinde açılan bir davanın idari nitelikte olduğu benimsenerek dosyanın idare mahkemesine gönderilmesine karar verilmekle, başlangıçta adli yargıda açılmış olan dava idari yargıda açılmış sayılmaz. Bu yön gözetilmeksizin mahkemece dava dosyasının idare mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş olması kabul şekli bakımından ayrıca bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, 16.11.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.