Araç Satışı Hakkında Yargıtay Kararları
T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/12159
K. 2012/16651
T. 3.7.2012
• ECRİMİSİL (Araç Satım Sözleşmesinin Resmi Şekilde Düzenlenmedeğinden Geçersiz Olduğu – Araç Bedelinin Ödenmesine Kadar Aracın Davalı Tarafından Kullanılması İyiniyete Dayandığından Ecrimisilden Söz Edilemeyeceği)
• GEÇERSİZ SÖZLEŞME ( Tarafların Ancak Aldıkları ile Yükümlü Oldukları – Resmi Şekilde Yapılmayan Araç Satım Sözleşmesine Dayalı Ecrimisil İstemi/Araç Bedelinin Ödenmesine Kadar Aracın Davalı Tarafından Kullanılması İyiniyete Dayandığından Ecrimisilden Söz Edilemeyeceği )
• RESMİ ŞEKİL ( Geçersiz Araç Satım Sözleşmesine Dayalı Ecrimisil Talebi – Araç Satım Sözleşmesinin Resmi Şekilde Düzenlenmedeğinden Geçersiz Olduğu )
• HAPİS HAKKI ( Resmi Şekilde Yapılmayan Araç Satım Sözleşmesine Dayalı Ecrimisil Talebi/Davacı Satıcının Satış Parasını İade Edinceye Kadar Aracı Kullanmaya Devam Edebileceği – Ecrimisil İsteminin Reddi Gereği )
• İYİNİYET ( Geçersiz Araç Satım Sözleşmesine Dayalı Ecrimisil İstemi – Araç Bedelinin Ödenmesine Kadar Aracın Davalı Tarafından Kullanılması İyiniyete Dayandığından Ecrimisilden Söz Edilemeyeceği )
• ARAÇ SATIMINA İLİŞKİN SÖZLEŞME (Resmi Şekilde Düzenlenmedeğinden Geçersiz Olduğu – Araç Bedelinin Ödenmesine Kadar Aracın Davalı Tarafından Kullanılması İyiniyete Dayandığından Ecrimisilden Söz Edilemeyeceği)
2918/m.20
ÖZET : Dava, taraflar arasında harici araç satışına ilişkin düzenlenen sözleşme gereğince, davalının kullanımında kalan araç için ecrimisil istemine ilişkindir. Taraflar arasındaki araç satışına ilişkin sözleşme; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 20/d maddesine uygun resmi biçimde düzenlenmediği için geçersizdir. Geçersiz sözleşmeye dayanılarak, taraflar; ancak, aldıklarını iade ile yükümlüdür. Davacı satıcı, satış parasını iade edinceye kadar; davalı alıcı, aracı kullanmaya devam edilebilir. Zira, hapis hakkı bulunmaktadır. Bu nedenle, araç bedelinin davalıya ödendiği tarihe kadar, aracın davalı tarafından kullanılması iyiniyete dayandığından; ecrimisil ödeme yükümlülüğünden de söz edilemez. Mahkemece, açıklanan hususlar gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekir.
DAVA : Dava dilekçesinde fazlaya ilişkin hak saklı tutularak 10.000 TL ecrimisilin faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Islah dilekçesi ile müddeabih 71.262,04 TL’ye çıkartılmıştır. Mahkemece davanın kabulüne dair verilen hükmün temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması davalı vekili tarafından istenilmekle; taraflara yapılan tebligat üzerine duruşma için tayin olunan günde temyiz eden Davalı vekili geldi. Aleyhine temyiz olunan Davacı vekili geldi. Gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için 03.07.2012 gününe bırakılması uygun görüldüğünden, belli günde dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili dilekçesi ile; müvekkili şirkette müşavir avukat olarak çalışan davalıya, dava konusu aracın satıldığını; aracın satılamaz kaydı nedeniyle 01.06.1999 tarihli 48 aylık kira sözleşmesi de imzalandığını; sözleşme tarihinde, teslim tutanağı ile aracın davalıya teslim edildiğini; ancak, 01.10.2002 tarihinde iş akdi haklı nedenle feshedilen davalının, Şişli 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2003/84 E. sayılı dava dosyasında, araç satış sözleşmesinin geçersizliğini ileri sürerek, sözleşmenin feshi ile ödediği bedelin iadesini istediğini; mahkemece, davanın kabulü ile dava konusu aracın müvekkil şirkete iadesine ve ödenen 50.365,38 USD’nin ise davalıya ödenmesine karar verildiğini; karar gereği aracın müvekkiline teslim edildiğini, hükmedilen paranın ise 19.01.2009 tarihinde davalıya ödendiğini; bu nedenle, aracın 04.05.1999 tarihinden 19.01.2009 tarihine kadar geçen sürede davalı tarafından kullanılması karşılığı ecrimisil ödenmesi gerektiğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, şimdilik 10.000 TL’nin dava tarihinden yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, ıslah dilekçesi ile de müddeabihi 71.262,04 TL’ye çıkartmıştır.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; derdestlik itirazında ve zamanaşımı definde bulunmuş, esası bakımından da ecrimisil talebinin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu savunarak; davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; “Taraflar arasında yapılan sözleşmeye, aracın davalıya teslimine ilişkin tutanağa ve aracın teslimi için tevdi mahalli tayinine ilişkin mahkeme kararına göre, aracın 04.05.1999 – 21.11.2008 tarihleri arasında davalının elinde kaldığı açıktır. Kiralama sözleşmesi feshedildiğinden, davalı bu süre için davacıya kira parası ödemek zorundadır. Gerekçesiyle” ıslah edilen davanın kabulü ile 71.262,04 TL ecrimisilin faiziyle tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
Davada, taraflar arasında harici araç satışına ilişkin düzenlenen sözleşme gereğince, davalının kullanımında kalan araç için; ecrimisil talep edilmektedir.
Araç satış sözleşmesinin resmi şekilde düzenlenmemiş olması nedeniyle, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 20/d maddesi uyarınca geçersiz bulunmasına; tarafları açısından hak ve borç doğurmayan bu tür geçersiz sözleşmelerdeki edimlerin ifasının istenilmesine hukuken olanak bulunmamasına, böylesi sözleşmelerde tarafların sadece sözleşme uyarınca birbirlerine verdiklerini sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri isteme hakkına sahip olmalarına, “Dava faizsiz araçta icarsız” olması kuralına göre istem yerinde görülmemektedir. ( T.Uygur Borçlar Kanunu Ank.1991. sh.224-226-230 )
Taraflar arasındaki araç satışına ilişkin 04.05.1999 tarihli sözleşme; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 20/d maddesine uygun resmi biçimde düzenlenmediği için geçersizdir. Geçersiz sözleşmeye dayanılarak, taraflar; ancak, aldıklarını iade ile yükümlüdür. Davacı satıcı, satış parasını iade edinceye kadar; davalı alıcı, aracı kullanmaya devam edilebilir. Zira, hapis hakkı bulunmaktadır. Bu nedenle, araç bedelinin davalıya ödendiği 19.01.2009 tarihine kadar, aracın davalı tarafından kullanılması iyiniyete dayandığından; ecrimisil ödeme yükümlülüğünden de söz edilemez. Mahkemece, açıklanan hususlar gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken; yanılgılı değerlendirme ve yanlış nitelendirme sonucu, yazılı şekilde talep edilen ecrimisil bedelinin kabulüne ilişkin hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 03.07.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/16466
K. 2011/9918
T. 23.6.2011
• GÖREV ( Tüketici Davacı İle Araç Alım Satımı Yapan Davalı Şirket Arasında Mal Satışından Kaynaklanan Bir Uyuşmazlık Bulunduğu – 4077 S.K. Md. 23 Gereğince Uyuşmazlığın Tüketici Mahkemesinde Çözümleneceği )
• TÜKETİCİ MAHKEMESİ ( Tüketici Davacı İle Araç Alım Satımı Yapan Davalı Şirket Arasında Mal Satışından Kaynaklanan Bir Uyuşmazlık Bulunduğu – Davaya Bakmaya Tüketici Mahkemesinin Görevli Olduğu )
• ARAÇ SATIMINDAN DOĞAN UYUŞMAZLIK ( Tüketici Davacı İle Araç Alım Satımı Yapan Davalı Şirket Arasında – Davaya Bakmaya Tüketici Mahkemesinin Görevli Olduğu )
4077/m.3,23
ÖZET : Tüketici davacı ile, araç alım satımı yapan davalı şirket arasında mal satışından kaynaklanan bir uyuşmazlık bulunmaktadır. Hal böyle olunca, sözü edilen yasanın 23. maddesi gereğince davaya bakmaya Tüketici mahkemesi görevlidir. Mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükümün süresi içinde taraf avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, davalı şirketten davalı E. adına kayıtlı 2. el Opel Corsa aracı satın aldığını, trafik devrinin de verildiğini ancak çalıntı araç olduğundan bahisle aracının zaptedildiğini ileri sürerek, satış bedeli 12.250 TL.nın davalılardan müteselsilen ödetilmesini istemiştir.
Davalılar, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalı E. hakkındaki davanın reddine, 12.250 TL.nin davalı şirketten tahsiline, birleşen davanın da reddine karar verilmiş; hüküm, davacı ve davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
1- ) 4822 Sayılı kanun ile değişik 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3. maddesinde, kanunun uygulanmasıyla ilgili tanımlar yapılıp, bu arada “Alışverişe konu olan taşınır eşyayı…” mal, “Bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek yada tüzel kişiyi” tüketici, “kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere, ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişileri” satıcı olarak, tanımlamıştır. Aynı Yasanın 23. maddesinin 1. fıkrasında ise, “Bu kanunun uygulanmasıyla ilgili çıkacak her türlü ihtilaflara tüketici mahkemelerinde bakılır” hükmüyle, kanunun uygulanmasından doğacak ihtilaflara bakacak görevli mahkeme belirtilmiştir.
Somut olay değerlendirildiğinde, tüketici davacı ile, araç alım satımı yapan davalı şirket arasında mal satışından kaynaklanan bir uyuşmazlık bulunmaktadır. Hal böyle olunca, sözü edilen yasanın 23. maddesi gereğince davaya bakmaya Tüketici mahkemesi görevlidir. Mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, davanın esasına girilerek hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
2- ) Bozma nedenine göre, tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ : Birinci bentte açıklanan nedenlerle, temyiz edilen kararın BOZULMASINA, 2. bentte açıklanan nedenlerle, tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan 17.15 TL. temyiz harcının istenmesi halinde iadesine ve yine peşin alınan 182.00 TL temyiz harcın istenmesi halinde davalı Mais Motorlu Araç. İmal. Ve Satış A.Ş’ye iadesine, 23.06.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ
E. 2001/10401
K. 2002/1196
T. 4.2.2002
• MADDİ TAZMİNAT ( Araç Üzerindeki Haczin Kaldırılmamasından Doğan Zararın Tazmini İstemi )
• ARAÇ SATIN ALINMASI ( Davacıların Aracın Kesin Satışının Alınmasına Rağmen Süresi İçinde Trafik Kaydına İşletmemekte Kusurlu Olmaları )
743/m.4
ÖZET : Davacılar aracın kesin satışını almalarına rağmen süresi içinde trafik kaydına işletmemekle kusurludurlar. Davalı şirket alacağına karşılık trafik kaydı üzerine yasal hakkını kullanarak haciz şerhi koymuştur. Araç fiilen haczedilmemiş, davacıların kullanımında kalmıştır. Davacılar trafik yasasındaki hükümlere göre icraya başvurarak haciz şerhinin kaldırılmasını isteyebilirlerdi. Nitekim daha sonra davacı icra yoluyla şerhi kaldırtmıştır.
DAVA : Davacı Hüseyin Ayhan ve diğerleri vekili Avukat Fahrettin Kazancı tarafından, davalı Çimse Çimento San. ve Tic. AŞ. aleyhine 24/5/1999 gününde verilen dilekçe ile araç üzerindeki haczin kaldırılmamasından doğan zararın tazmininin istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne dair verilen 18/7/2001 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
KARAR : Dava, araç üzerindeki haczin kaldırılmamasından doğan maddi zararın tazminine ilişkindir. Mahkemece, dava kabul edilmiştir.
Dava konusu araç davacılar tarafından 29/7/1998 tarihinde noterden satın alınmıştır. Ancak bu kesin satın almaya rağmen trafik kaydında tescil işlemini yapmamışlardır. Davalı şirket ise aracı davacılara satan kişiden alacaklıdır. Alacağı tahsil için icra takibi başlatıp, trafikte araç halen eski malik adına kayıtlı olduğu için kayıt üzerine haciz uygulanmıştır. Araç davacıların kullanımında olup fiili haciz uygulanmamıştır. Davacılar, daha sonra araç plakasını değiştirmek için trafiğe başvurduklarında, üzerinde haciz şerhi olduğunu görerek 26/10/1998 tarihinde davalıya başvurup haczin kaldırılmasını istemişlerdir. Davalının konuyu yargının çözmesi gerektiğini belirtmesi üzerine, davacılar bu kere 9/12/1998 tarihinde icra müdürlüğüne başvurmuşlardır. İcra müdürünün kaydı üstün tutarak talebi reddetmesi nedeniyle İcra Tetkik Merciine şikayette bulunmuşlardır. İcra Tetkik Mercii noter satış belgesini üstün tutarak şikayeti kabul etmiş, bu karar üzerine icra dairesi araç üzerindeki haczi kaldırmıştır.
Anlatılan şu duruma göre, davacılar aracın kesin satışını almalarına rağmen süresi içinde trafik kaydına işletmemekle kusurludurlar. Davalı şirket alacağına karşılık trafik kaydı üzerine yasal hakkını kullanarak haciz şerhi koymuştur. Araç fiilen haczedilmemiş, davacıların kullanımında kalmıştır. Davacılar trafik yasasındaki hükümlere göre icraya başvurarak haciz şerhinin kaldırılmasını isteyebilirlerdi. Nitekim daha sonra davacı icra yoluyla şerhi kaldırtmıştır. Olayda davalının hukuka aykırı bir eylemi olmadığı halde tazminatla sorumlu tutulmuş bulunması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 4/2/2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2004/9747
K. 2004/18207
T. 14.12.2004
• TÜKETİCİ SÖZLEŞMELERİNDEKİ HAKSIZ ŞARTLAR ( Batıl Olduğu – Yok Sayılan Batıl Hükümleri Olmadan da Sözleşme Ayakta Tutulabiliyorsa Diğer Hükümlerin Varlığını Koruyacağı )
• TÜKETİCİNİN KORUNMASI ( Araç Satın Almak İçin İmzalanan Sözleşme ve Verilen Peşinat – Davacının Uzun Bir Süre Geçtikten Sonra Sözleşmenin Haksız Şartlar İçerdiğinden Bahisle Talepte Bulunması/Reddi Gereği )
• ARAÇ SATIN ALMAK İÇİN İMZALANAN SÖZLEŞME VE VERİLEN PEŞİNAT ( Davacının Uzun Bir Süre Geçtikten Sonra Sözleşmenin Haksız Şartlar İçerdiğinden Bahisle Talepte Bulunması – Tüketici Sözleşmelerinde Haksız Şartlar Hakkındaki Yönetmeliğin Uygulanamayacağı/Reddi Gereği )
• SÖZLEŞMENİN FESHİ ( Araç Satın Almak İçin İmzalanan Sözleşme ve Verilen Peşinat – Davadışı Şahıslardan Alacaklarını Tahsil Edemediği İçin Feshettiğini Beyan/Tüketici Sözleşmelerinde Haksız Şartlar Hakkındaki Yönetmeliğin Uygulanamayacağı )
4077/m.6
Tüketici Sözleşmelerinde Haksız Şartlar Hakkındaki Yönetmeli/m. 7
ÖZET : Tüketici Sözleşmelerinde Haksız Şartlar Hakkındaki Yönetmeliğin 7. maddesinde sözleşmede bulunan haksız şartların batıl olduğu, yok sayılan batıl hükümleri olmadan da sözleşme ayakta tutulabiliyorsa sözleşmenin diğer hükümlerin varlığını koruyacağı hükme bağlanmıştır.
Davalı sözleşmeyi, sözleşme hükümlerinin 4077 sayılı yasa ve yönetmelik hükümlerine aykırı olması nedeniyle değil, davadışı şahıslardan alacaklarını tahsil edemediği için feshettiğini beyan ettiğine göre sözleşmenin düzenlenmesinin üzerinden uzun bir süre geçtikten sonra bu sözleşmenin haksız şartlar içerdiğinden bahisle talepte bulunması davanın reddini gerektirir.
DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, BMW marka bir araç satın almak amacıyla davalı ile aralarında 29.8.2003 tarihinde bir sözleşme imzalandığını, davalıya peşinat olarak 5000 EURO ödediğini, dava dışı şahıslardan alacaklarını tahsil edemediği için sözleşmeden dönmek istediğini iki ayrı tarihte telefonla bildirdiğini, daha sonra da 16.10.2003 günlü faks mesajı ve 21.10.2003 günlü ihtarnamesiyle talebini yenilediğini, davalının aldığı peşinatı iade etmediğini, bu arada davalının kendisine sözleşmenin ön yüzünün fotokopisini verdiği için arka yüzündeki şartlardan haberinin bulunmadığını, arka yüzündeki şartların tüketici aleyhine haksız şartlar içerdiği ve sözleşmenin geçersiz olduğunu ileri sürerek aktin feshini ödediği 5000 EURO’nun tahsilini istemiştir.
Davalı davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davada dayanılan sözleşmenin 4077 sayılı yasanın 6. maddesine ve yönetmelik hükümlerine aykırı biçimde tüketici aleyhine haksız şartlar içerdiği, sözleşmede aracın hangi tarihte teslim edileceğinin belirtilmediği gerekçe gösterilerek davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davada dayandığı 29.8.2003 tarihli ve altında imzası bulunan “”Araç Sipariş Formu”” başlıklı belgenin alt kısmında “”yukarıdaki araç sipariş formu ve arka taraftaki yeni araç satış şartlarının tamamının her maddesini dikkatle okudum ve imzaladım”” şeklinde beyanda bulunmuş olup, bu formun arka sayfasındaki sözleşme kısmının altında da imzası mevcuttur. Davalıya sonradan gönderdiğini iddia ettiği faks mesajı ve ihtarnamesinde de sözleşme hükümlerinin 4077 sayılı yasa ve yönetmelik hükümlerine aykırı olması nedeniyle değil, davadışı şahıslardan alacaklarını tahsil edemediği için satıştan döndüğünü beyan etmiştir. Bu durumda sözleşmenin düzenlenmesinin üzerinden uzun bir süre geçtikten sonra bu sözleşmenin haksız şartlar içerdiğinden bahisle talepte bulunamaz. Kaldı ki, 13.6.2003 tarihinde yürürlüğe giren Tüketici Sözleşmelerinde Haksız Şartlar Hakkındaki Yönetmeliğin 7. maddesinde sözleşmede bulunan haksız şartların batıl olduğu, yok sayılan batıl hükümleri olmadan da sözleşme ayakta tutulabiliyorsa sözleşmenin diğer hükümlerin varlığını koruyacağı hükme bağlanmıştır. Hal böyle olunca davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile kabulü usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 14.12.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ
E. 2007/1527
K. 2007/14638
T. 21.11.2007
• ARAÇ SATIŞ BEDELİNİN TAHSİLİ ( Noterlik Kanununun 162. Maddesine Dayalı – Zarar Noter Olan Davalıdan da İstenebileceği/Noter Katibi Hakkında Açılan Ceza Dosyası Getirtilmesi Gereği )
• ARAÇ SATIŞ SÖZLEŞMESİ ( Noterin Çalıntı Olan Aracın Kendisine Satılmasına Neden Olduğunu İleri Sürerek Uğradığı Maddi Zararın Tazminini İstemi – Zarar Noter Olan Davalıdan da İstenebileceği/Noter Katibi Hakkında Açılan Ceza Dosyası Getirtilmesi Gereği )
• CEZA DAVASININ SONUÇLANMASININ BEKLENMESİ ( Noterin Çalıntı Olan Aracın Kendisine Satılmasına Neden Olduğunu İleri Sürerek Uğradığı Maddi Zararın Tazminini İstemi – Noter Katibi Hakkında Açılan Ceza Dosyası Getirtilmesi Gereği )
• HAKSIZ EYLEM ( Noterlik Kanununun 162. Maddesine Dayalı – Davalı Noterin Katibi Hakkında Dava Konusu Olay Nedeniyle Kamu Davası Açıldığı/Zararın Tazmininin Davalıdan İstenmesine Bir Engel Bulunmadığı )
• MADDİ TAZMİNAT ( Noterlik Kanununun 162. Maddesine Dayalı – Zarar Noter Olan Davalıdan da İstenebileceği/Noter Katibi Hakkında Açılan Ceza Dosyası Getirtilmesi Gereği )
• MÜTESELSİL SORUMLULUK ( Alacaklı Müteselsil Borçluların Tümünden veya Birinden ya da Birkaçından Borcun Tamamen veya Kısmen Ödenmesini İsteyebileceği – Borcun Tamamen Ödenmesine Kadar Bütün Borçluların Sorumluluğu Devam Edeceği )
• NOTERİN HUKUKİ SORUMLULUĞU ( Müteselsil Sorumluluk Gereği Önce Haksız Eylemin Faili Konumundaki Üçüncü Kişilere Gidilmesi Gerekmediği – Tahsilde Tekerrüre Düşülmemek Kaydıyla Zarar Noter Olan Davalıdan da İstenebileceği )
• NOTERİN SATIŞ İŞLEMİNİ YAPARKEN GEREKLİ ÖZENİ GÖSTERMEMESİ ( Maddi Zararın Tazmini – Zarar Noter Olan Davalıdan da İstenebileceği/Noter Katibi Hakkında Açılan Ceza Dosyası Getirtilmesi Gereği )
1512/m.162
818/m.41,142
ÖZET : Dava, 1512 sayılı Noterlik Kanununun 162. maddesine dayalı maddi tazminat talebine ilişkindir. Davacı, dava dışı kişiden satın aldığı aracın, satış işleminin davalı noter huzurunda yapıldığını, davalı noterin, görevi gereği kendisinden beklenen özeni göstermeyerek sonradan sahte olduğu belirlenen trafik tescil belgesi ile fenni muayene izin belgesine göre aslında çalıntı olan bu aracın kendisine satılmasına neden olduğunu ileri sürerek uğradığı maddi zararın tazminini talep ve dava etmiştir.
Dava konusu uyuşmazlık, hukuki niteliği itibariyle haksız eylemden kaynaklanmaktadır. Davalı noterin sorumluluğu, haksız eylemin asıl faili olduğu belirlenen ve hakkında kamu davası açıldığı anlaşılan dava dışı üçüncü kişinin ödeme aczine, hakkında takip veya dava açılmasına bağlı değildir. Davalı ve üçüncü kişi, davacının zararı nedeniyle davacıya karşı müteselsil sorumlu durumundadırlar. Borçlar Kanununun 142. maddesine göre, alacaklı, müteselsil borçluların tümünden veya birinden ya da birkaçından borcun tamamen veya kısmen ödenmesini isteyebilir. Borcun tamamen ödenmesine kadar bütün borçluların sorumluluğu devam eder. Davalı noterin katibi hakkında dava konusu olay nedeniyle kamu davası açıldığı anlaşılmaktadır. Müteselsil sorumluluk gereği, önce haksız eylemin faili konumundaki üçüncü kişilere gidilmesi gerekmez. Zararın tazmininin davalıdan istenmesine bir engel bulunmamaktadır. Bir başka ifadeyle, tahsilde tekerrüre düşülmemek kaydıyla zarar, noter olan davalıdan da istenebilir. Mahkemece, işin esasına girilerek taraf delilleri toplanmalı, noter katibi hakkında açılan ceza dosyası getirtilmeli, gerektiğinde bu ceza dosyasının sonuçlanması ve kesinleşmesi beklenmeli, tüm deliller birlikte değerlendirilip davalının sorumluluk durumu ile zararın kapsamı belirlenmeli, sonucuna göre karar verilmelidir.
DAVA : Davacı Ufuk K. vekili Avukat H.K. tarafından, davalı Mehmet Ç. aleyhine 14.12.2005 gününde verilen dilekçe ile maddi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 13.11.2006 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, Noterlik Kanunu’nun 162. maddesine dayalı maddi tazminat istemine ilişkindir. Davacı, dava dışı kişiden satın aldığı aracın, satış işleminin davalı noter huzurunda yapıldığını, davalı noterin, görevi gereği kendisinden beklenen özen ve ihtimamı göstermeyerek sonradan sahte olduğu belirlenen trafik tescil belgesi ile fenni muayene izin belgesine göre gerçekte çalıntı olan bu aracın kendisine satılmasına neden olduğunu belirterek uğradığı maddi zararın tazminini istemiştir.
Mahkemece, “…davacının “haksız fiil sahibine karşı hiçbir dava ve takip yapmayarak doğrudan doğruya noter hakkında eldeki bu davayı açtığı, ancak davanın ön şartlarının bulunmadığı, öncelikle davacının haksız fiil sahibi kişiye karşı alacak davası açması, icra takibinde bulunması ve ondan alacağının tahsili yönünde hukuki yolları zorlaması ve bunlar gerçekleşmediği takdirde ise o zaman aracı kurum olan noter aleyhine dava açması ve bu durumda açılacak davada noterin sorumluluğunun o dosyada tartışılması ve illiyet bağının kesilip kesilmediğinin o zaman takdir ve münakaşa edilmesi gerektiği…” belirtilerek ön şartlarının yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir, karar, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu olayda; davacı, dava dışı kişiden bir otomobil satın almış ve satış sözleşmesi davalı noter tarafından düzenlenmiştir. Ancak, sonradan davacının satın almış olduğu aracın çalıntı olduğu, satış sözleşmesi sırasında davalı notere sunulan bazı belgelerin sahte olduğu anlaşılmış ve araç, davacının elinden çıkmıştır.
Dava dilekçesinde; davalı noterin, araç satış sözleşmesinin düzenlenmesi sırasında satış sözleşmesine ekli bulunan fenni muayene izin belgesindeki şase numarası ile ruhsat üzerinde bulunan şase numarasının birbirinden farklı olmasına rağmen gerekli özen ve ihtimamı göstermeyerek bu farklılığın üzerinde durmadan satış işlemini yapması nedeniyle kusurlu olduğu belirtilerek davacı tarafından dava dışı kişiye ödenen araç satış bedelinin tahsili istenmiştir.
Davalı, İ. 12. Noteri olup sorumluluğu 1512 sayılı Noterlik Kanununun 162. maddesine dayanmaktadır. Dava konusu uyuşmazlık ise, hukuki nitelik açısından haksız eylemden kaynaklanmaktadır. Davalı noterin sorumluluğu, haksız eylemin asıl faili olduğu belirlenen ve hakkında kamu davası açıldığı anlaşılan dava dışı üçüncü kişinin ödeme aczine, hakkında takip veya dava açılmasına bağlı değildir. Davalı ve üçüncü kişi, davacının zararı nedeniyle davacıya karşı müteselsil sorumlu durumundadırlar. Borçlar Yasasının 142. maddesine göre; alacaklı, müteselsil borçluların tümünden veya birinden ( veya birkaçından ) borcun tamamen veya kısmen ödenmesini isteyebilir. Borcun tamamen ödenmesine kadar bütün borçluların sorumluluğu devam eder.
Dosya içindeki bilgi ve açıklamalardan da; davalı noterin katibi hakkında dava konusu olay nedeniyle kamu davası açıldığı anlaşılmaktadır. Müteselsil sorumluluk gereği, önce haksız eylemin faili konumunda olan üçüncü kişilere gidilmesi gerekmeyip zararın davalıdan istenmesine de engel bir durum yoktur. Bir başka deyimle, tahsilde tekerrüre düşülmemek kaydı ile zarar, noter olan davalıdan da istenebilir. Bu nedenle mahkemenin yukarıda yazılı gerekçesi doğru ve yerinde görülmemiştir. Şu durumda, mahkemece işin esası incelenerek tarafların delilleri toplanmalı, noter katibi hakkında açılan ceza dosyası getirtilmeli, gerekirse bu ceza dosyasının sonuçlanması ve kesinleşmesi beklenmeli ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek davalının sorumluluk durumu ile zararın kapsamı belirlenmeli ve varılacak uygun sonuç çevresinde bir karar verilmelidir. Mahkemece, açıklanan bu yönler nazara alınmadan eksik inceleme ve yanılgılı gerekçe ile davanın reddi usul ve yasaya aykırı görüldüğünden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, 21.11.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2007/13-780
K. 2007/757
T. 24.10.2007
• ARACIN TRAFİK KAYDININ TERKİNİ İSTEMİ ( Davacı Araç Kaydının Kendisi Üzerinden Terkinini Dava Dışı Trafik Müdürlüğünden İstemesi Reddedildiği Takdirde İdari Yargıda İptal İstemiyle Dava Açması Gerektiği )
• ARAÇ SATIŞ SÖZLEŞMESİ ( Davacının İbraz Etmek Suretiyle Araç Kaydının Kendisi Üzerinden Terkinini Dava Dışı Trafik Müdürlüğünden İstemesi Reddedildiği Takdirde İdari Yargıda İptal İstemiyle Dava Açması Gerektiği )
• TERKİN DAVASI ( Davacının Araç Kaydının Kendisi Üzerinden Terkinini Dava Dışı Trafik Müdürlüğünden İstemesi Reddedildiği Takdirde İdari Yargıda İptal İstemiyle Dava Açması Gerektiği )
• HUSUMET ( Aracın Trafik Kaydının Terkini İstemi – Satış Sözleşmesindeki Alıcı Tarafı Hasım Göstermek Suretiyle Kendii Üzerindeki Trafik Kaydının Terkini İstemiyle Adli Yargıda Açtığı Eldeki Davanın Mesmu Olmadığı)
• DAVA ŞARTI (Aracın Trafik Kaydının Terkini İstemi – Satış Sözleşmesindeki Alıcı Tarafı Hasım Göstermek Suretiyle Kendisi Üzerindeki Trafik Kaydının Terkini İstemiyle Adli Yargıda Açtığı Eldeki Davanın Mesmu Olmadığı)
2918/m.5,20/d-e
ÖZET : Dava, davacı tarafından davalıya satılmış olan aracın, halen davacı üzerinde bulunduğu iddia edilen trafik kaydının terkini istemine ilişkindir. Taraflar arasındaki satış sözleşmesiyle birlikte araç mülkiyeti, o tarih itibariyle davalı alıcıya geçmiştir. Davalı alıcının, aracı sonradan başkasına satmış olması da, sözleşme tarihi itibariyle Kanun gereği kendiliğinden oluşan bu sonuca etkili değildir. Hal böyle olunca, somut olayda davacının yapması gereken, mülkiyetin devrini sağlayan satış sözleşmesini ibraz etmek suretiyle, sözleşme tarihinden itibaren geçerli olmak üzere araç kaydının kendisi üzerinden terkinini dava dışı Trafik Müdürlüğünden istemek; istemi reddedildiği takdirde, idari işlem niteliğinde olacağı açık bulunan bu ret işlemine karşı, idari yargıda iptal istemiyle dava açmaktır. Davacının bu yola gitmek yerine, satış sözleşmesindeki alıcı tarafı hasım göstermek suretiyle, kendisi üzerindeki trafik kaydının terkini istemiyle adli yargıda açtığı eldeki dava dinlenebilir ( mesmu ) değildir.
DAVA : Taraflar arasındaki “tespit ve terkin” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara Asliye 11. Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 22.11.2005 gün ve 2004/411-2005/436 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 8.6.2006 gün ve 2006/6642-9396 sayılı ilamı ile;
( … Davacı, trafikte adlarına kayıtlı Renault aracı 26.5.1995 tarihli noter sözleşmesi ile davalıya satıp teslim ettiğini, ancak davalı tarafından kaydın üzerine alınmadığını, vergi, ceza v.s.nin adlarına geldiğini bu nedenle adlarına olan aracın trafik kaydının terkinine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, cevap vermemiştir.
Mahkemece, trafik kaydının terkini işleminin idari bulunduğundan dava dilekçesinin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Trafikte davacı adına kayıtlı aracın davalıya resmi yolla satışının yapıldığı hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davacının kaydın terkini işlemi idari olmakla beraber, davacı talebinin mülkiyetin davalıya ait olduğunun tesbiti talebini de içerdiği kabul edilerek, aracın mülkiyetinin davalıya ait olduğunun tesbiti şeklinde karar verilmelidir. Mahkemece yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir… ),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, davacı tarafından davalıya satılmış olan aracın, halen davacı üzerinde bulunduğu iddia edilen trafik kaydının terkini istemine ilişkindir.
Davacı Tasfiye Halinde T.Emlak Bankası A.Ş. vekili, 06 … 772 plaka sayılı otomobilin davacı tarafından 11.7.1994 tarihinde noterde düzenlenen sözleşmeyle davalıya satılıp teslim edildiğini, ancak davalının yasal süre içinde aracı kendi adına tescil ettirmemesi nedeniyle kaydın halen davacı üzerinde göründüğünü, bu yüzden davacı adına vergi tahakkuk ettirildiğini, tasfiye halindeki davacı bankanın tasfiye işlemlerinin tamamlanabilmesi için araç kaydının terkini gerektiğini ileri sürerek; 06 … 772 plaka sayılı aracın halen davacı banka üzerinde görünen trafik kaydının terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Gülcan Tozlu cevap dilekçesi vermemiş, duruşmalara da katılmamış; Yerel Mahkemenin önceki kararının temyizine cevap dilekçesinde ise, aracın kendisi üzerine tescili için gerekli müracaatı Ankara Trafik Şube Müdürlüğüne yaptığını; esasen, aracın İstanbul’a nakledilmiş ve orada kendi adına yeni bir plaka numarasıyla tescil edilmiş olmasının, ancak Ankara Trafik Şube Müdürlüğünün bilgisi ve onayı ile mümkün bulunduğunu, buna rağmen kaydın hala kendi üzerinde görünmesinin, anılan şubenin ihmalinden kaynaklandığını, İstanbul’da yapılan tescil üzerine, Ankara’daki kaydın terkini gerektiğini bildirmiştir.
Yerel Mahkeme; davalının noter satışı ile aracı satın aldıktan sonra trafikte kendi üzerine kaydettirip, İstanbul’a naklettirdiği, aracın orada 34 … 12 plaka numarasını aldığı, ancak, Ankara Trafik Tescil Şube Müdürlüğünün ihmali bir davranışı nedeniyle, aracın Ankara’daki kaydının iptal edilmediği; davacının, kendi üzerinde görünen kaydın terkinine ilişkin isteminin idari nitelikte olduğu, aracı satın alan davalıyı hasım göstermek suretiyle adli yargıda kaydın terkinini isteyemeyeceği, davacının yapması gerekenin, Trafik Tescil Şube Müdürlüğüne müracaatla kaydın terkinini istemek ve yerine getirilmediği takdirde o karara karşı idari yargı yoluna başvurmak olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar vermiş; davacının temyizi üzerine Özel Daire hükmü yukarıdaki gerekçeyle bozmuş, Yerel Mahkemenin gerekçesini tekrarlayıp genişleterek verdiği direnme kararını da davacı vekili temyiz etmiştir.
Davacı Banka adına trafiğe kayıtlı 06 … 772 plaka sayılı, Renault Marka 1982 model otomobilin, taraflar arasında Beyoğlu 23. Noterliğinde resen düzenleme şeklinde yapılan 11.7.1994 tarihli satış sözleşmesiyle davalıya satılmış olduğu, sunulan sözleşme örneğiyle sabit ve çekişmesizdir.
Ankara Emniyet Müdürlüğünün 1.2.2005 günlü yazı cevabının “Araç Özet Bilgileri” başlıklı bölümündeki açıklamalara göre, cevap tarihi itibariyle, dava konusu 06 … 772 plaka sayılı otomobil davacı Banka adına kayıtlı görünmektedir. Ankara Emniyet Müdürlüğünün 21.2.2005 tarihli diğer yazı cevabında ise, davaya konu aracın 7.6.1982 tarihinde davacı Banka adına tescil edildiği, 18.7.1994 tarihinde 34 … 12 plaka sayısıyla İstanbul İli’ne naklen gittiği, davalı ile ilgisinin tespit edilemediği belirtilmiştir. Davacı vekilinin, Yerel Mahkemenin bozmaya konu hükmünü temyizine ilişkin 31.3.2006 günlü dilekçesi ekinde sunduğu, Ankara Emniyet Müdürlüğü’nün davacıya hitaplı 18.5.2004 günlü yazı cevabında, dava dışı başka araçlar yanında dava konusu aracın da o tarih itibariyle davacı adına kayıtlı göründüğü, devir işleminin yapılabilmesi için alıcısının müracaatı gerektiği belirtilmiştir.
İstanbul, Sultanbeyli İlçe Emniyet Müdürlüğünün 5.8.2005 tarihli yazı cevabı ekinde gönderilen 18.7.1994 günlü “Araç Trafik Tescil Müracaat ve İşlem Formu” başlıklı belge içeriğinden de, dava konusu 06 … 772 plaka sayılı aracın, davalının müracaatı üzerine İstanbul’a nakledildiği ve 34 …. 12 plaka sayısı ile davalı adına tescil edildiği anlaşılmaktadır.
Açıklanan duruma, bozma ve direnme kararlarının içerik ve kapsamlarına göre Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; her ne kadar, 11.7.1994 tarihli resmi satış sözleşmesinin yapılmasıyla birlikte, davaya konu araç mülkiyetinin davalıya geçtiği davalı tarafından da kabul edilmekte ve böylece bu husus taraflar arasında çekişmesiz ise de; mülkiyeti davalı alıcıya devreden resmi satış sözleşmesine rağmen, satış sırasında aracın bağlı bulunduğu Ankara Emniyet Müdürlüğü Trafik Tescil Şube Müdürlüğündeki kayıtlarda bu mülkiyet devrinin görünmemesi, kaydın davacı üzerinde kalmış olması karşısında; Yerel Mahkemenin, eldeki davada, anılan satış sözleşmesi uyarınca, o tarih itibariyle mülkiyetin davalıya geçmiş bulunduğunun tespitine karar vermesinin gerekli olup, olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Bu noktada, konuya ilişkin yasal durum hakkında şu açıklamanın yapılmasında yarar görülmüştür:
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 20/d maddesine göre, trafiğe kayıtlı araçların satış ve devrine ilişkin sözleşmelerin geçerli olabilmesi için, noterce ( resen düzenleme şeklinde ) yapılması, zorunludur. Yine bu maddeye göre, işlemi yapan noter, siciline işlenmek üzere en geç 15 gün içerisinde, satış işlemini ilgili tescil kuruluşuna ve vergi dairesine bildirmekle yükümlüdür. Noterin ilgili vergi dairesine yapacağı bildirimden sonra, önceki araç malikinin vergi mükellefiyetine son verilir ve yeni malik adına vergi mükellefiyeti tesis edilir. Aynı maddenin ( e ) bendi, trafiğe tescilli araçları satın alanların, gerekli belgeleri sağlamak suretiyle, ilgili tescil kuruluşundan bir ay içerisinde kendi adlarına tescil belgesi almak zorunda olduklarını hükme bağlamaktadır.
Görüldüğü üzere, anılan 20. madde, hem resmi satış sözleşmesini yapan notere ve hem de, alıcıya tescille ilgili yükümlülükler getirmektedir.
Yine, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 5. maddesinin ( a ) bendi, araçların plaka ve belgelerini vermek ve bu amaca yönelik hizmetleri yürütmek üzere her ilde ve gerekli görülen ilçelerde tescil şube veya bürolarının kurulacağını öngörmekte; maddenin “Görev ve yetkiler” başlıklı ( b ) bendinde ise; araçların tescil işlemlerini yaparak belge ve plakalarını vermek ( fıkra:7 ) ve Ülke çapında taşıtların ve sürücülerin sicillerini tutmak, teknik ve hukuki değişikliklerini işlemek, istatistiki bilgileri toplamak ve değerlendirmek ( fıkra:9 ), trafik tescil şube ve bürolarının görevleri arasında sayılmaktadır. Bu hükümlere göre, araçların trafiğe tescil edilmesi ve sicillerinin tutulması, Emniyet Genel Müdürlüğüne bağlı olarak kurulan Trafik Hizmetleri Başkanlığı bünyesindeki Trafik Tescil Şube veya Bürolarının görevi ve yetkisindedir. Bu şube ve büroların, kanunla kendilerine verilen görevleri yerine getirirken yaptıkları işlemlerin ‘idari işlem’ niteliğinde olduğu kuşkusuzdur. Eş söyleyişle, bir aracın trafiğe tesciline veya trafikteki kaydının terkinine ilişkin işlemler, hukuksal nitelikçe idari işlemlerdir.
Bilindiği üzere, tersini öngören açık bir kanun hükmü mevcut olmadıkça, adli yargı, idareyi belirli bir işlem yapmaya zorlayacak nitelikte karar veremez ve bu tür istemleri taşıyan davalara bakamaz. Esasen; bu yön Özel Dairenin de kabulündedir ve bozma ilamında sözkonusu ilke açıkça vurgulanmıştır.
Somut olayda, resmi şekle uygun olarak düzenlenen 11.07.1994 tarihli araç satış sözleşmesiyle, dava konusu araç davalıya satılmıştır. Satımla birlikte aracın davalıya teslim edilmiş olduğu da, tarafların kabulündedir. Sözleşmeyi düzenleyen Noter tarafından, yukarıda değinilen 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 20/d. Maddesinde öngörülen bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmiş olup, olmadığı dosya içeriğinden anlaşılamamaktadır. Ancak, anılan satıştan sonra, aracın İstanbul İli’ne nakledilmiş ve orada davalı adına yeni bir plaka sayısı almış olması; davalının, anılan Kanun’un 20/e maddesinin alıcıya yüklediği yükümlülüğü yerine getirdiğini ve aracı kendi adına tescil ettirdiğini göstermektedir. Hatta alıcı, aracı üçüncü bir kişiye resmi şekilde satmıştır. Buna rağmen, aracın satıştan önce davacı üzerinde bulunan trafik kaydının terkin edilmediği, eldeki davanın açıldığı tarih itibariyle de davacı üzerinde kayıtlı göründüğü de dosya içeriğiyle sabittir.
Hal böyle olunca; geçerli satış sözleşmesine rağmen, araç kaydının satış sırasında bağlı bulunduğu Ankara Trafik Müdürlüğündeki kayıtlarda davacı üzerinde görünmeye devam etmesi şeklinde tezahür eden ve davacıyı eldeki davayı açmaya yönlendiren olgunun, davalının yasal yükümlülüğüne aykırı davranmasından değil; Ankara Trafik Tescil Şube Müdürlüğünün, satış işleminin gereklerini yerine getirmemiş olmasından kaynaklandığının kabulü gerekir.
Belirtilmelidir ki; yukarıda değinilmiş olan, trafiğe kayıtlı araç satımına ilişkin yasal düzenleme uyarınca, resmi şekle uygun olarak düzenlenen satış sözleşmesiyle birlikte araç mülkiyeti alıcısına geçer; mülkiyetin devriyle ilgili olarak trafik kaydında ilgili idarece yapılacak işlem, inşai ( kurucu ) değil; izharı ( bildirici ) niteliktedir. Dolayısıyla, böylesi bir işlemin yapılmamış olması, mülkiyetin alıcıya geçmediğinin kabulünü gerektirmez.
Somut olayda, taraflar arasındaki 11.7.1994 tarihli satış sözleşmesiyle birlikte araç mülkiyeti, o tarih itibariyle davalı alıcıya geçmiştir. Davalı alıcının, aracı sonradan başkasına satmış olması da, sözleşme tarihi itibariyle Kanun gereği kendiliğinden oluşan bu sonuca etkili değildir.
Hal böyle olunca, somut olayda davacının yapması gereken, mülkiyetin devrini sağlayan satış sözleşmesini ibraz etmek suretiyle, sözleşme tarihinden itibaren geçerli olmak üzere araç kaydının kendisi üzerinden terkinini dava dışı Ankara Trafik Müdürlüğünden istemek; istemi reddedildiği takdirde, idari işlem niteliğinde olacağı açık bulunan bu ret işlemine karşı, idari yargıda iptal istemiyle dava açmaktır.
Nitekim, davacının, eldeki davayı açmadan önce bu yönde bir başvuruda bulunduğu ve başvurusunun reddedildiği, davacının bu ret işleminin iptali istemiyle idari yargıda dava açmadığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Ne var ki, önceki başvurunun reddine yönelik bir iptal davasının açılmamış olması, somut olayda davacının yukarıda açıklanan nitelikte yeni bir başvuru yapmasına, böylece idareyi konuya ilişkin yeni bir idari işlem yapmaya zorlamasına ve başvurusu reddedildiği takdirde, o ret işlemi hakkında idari yargıda iptal davası açmasına hukuken bir engel oluşturmaz. Davacının bu yola gitmek yerine, satış sözleşmesindeki alıcı tarafı hasım göstermek suretiyle, kendisi üzerindeki trafik kaydının terkini istemiyle adli yargıda açtığı eldeki dava dinlenebilir ( mesmu ) değildir.
Yerel Mahkemenin aynı gerekçeye dayalı direnme kararı usul ve yasaya uygun olup, onanmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, 24.10.2007 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2004/17533
K. 2005/1198
T. 1.2.2005
• HARİCEN SATILAN ARAÇ ( Satış Sözleşmesinin Resmi Şekilde Yapılmadığından Geçersiz Olduğu – Taraflar Aldıklarını Haksız İktisap Hükümleri Uyarınca Karşılıklı Olarak Aynı Anda İade Etmekle Yükümlü Olduğu )
• ARACIN DEVRİNİN YAPILACAĞINA İLİŞKİN VERİLEN TEMİNAT SENEDİ ( Satış Sözleşmesinin Resmi Şekilde Yapılmadığından Geçersiz Olduğu – Taraflar Aldıklarını Haksız İktisap Hükümleri Uyarınca Karşılıklı Olarak Aynı Anda İade Etmekle Yükümlü Olduğu )
• ARAÇ SATIŞ SÖZLEŞMESİ ( Resmi Satışın Yapılacağına İlişkin Teminat Senedi Verilmesi – Resmi Şekilde Yapılmadığından Geçersiz Olduğu/Taraflar Aldıklarını Haksız İktisap Hükümleri Uyarınca Karşılıklı Olarak Aynı Anda İade Etmekle Yükümlü Olduğu )
• ARAÇ SATIŞININ RESMİ ŞEKİLDE YAPILMASI GEREĞİ ( Aksi Halde Yapılan Harici Satış Sözleşmesinin Geçersiz Olduğu – Resmi Satışın Yapılacağına İlişkin Teminat Senedi Verilmesinin Durumu Değiştirmediği )
• HAKSIZ İKTİSAP ( Haricen Satılan Araç/Satış Sözleşmesinin Resmi Şekilde Yapılmadığından Geçersiz Olduğu – Taraflar Aldıklarını Haksız İktisap Hükümleri Uyarınca Karşılıklı Olarak Aynı Anda İade Etmekle Yükümlü Olduğu )
2918/m.20/d
ÖZET : Davacı, davalıdan 42 HT 975 plaka sayılı aracı haricen satın alarak bedelini ödediğini, dava dışı kayıt malikinin 6 ay içinde resmi satışı yapacağına dair davalının garanti verdiğini, bu amaçla araç bedeli olarak ödediği 13.000 DM bedelli bir teminat senedini davalının tanzim ederek kendisine verdiğini, noter satışını vermediği için zarara uğradığını, aracın elinde olmasının fiilen bir amacı olmadığını, aracı kullanamadığını ileri sürerek teminat senedinin tahsili için başlattığı icra takibine vaki itirazın iptalini istemiştir.
Taraflar arasında harici satıma konu edilen aracın trafikte dava dışı Murat Osman Topak adına tescilli olduğu hususu uyuşmazlık konusu değildir. Satış sözleşmesi, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu 20/d madde ve fıkrası gereğince resmi şekilde yapılmadığından geçersizdir. Sözleşme geçersiz olduğu için taraflar aldıklarını haksız iktisap hükümleri uyarınca karşılıklı olarak aynı anda iade etmekle yükümlüdürler.
DAVA : Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşuldu düşünüldü:
KARAR : Davacı, davalıdan 42 HT 975 plaka sayılı aracı haricen satın alarak bedelini ödediğini, dava dışı kayıt malikinin 6 ay içinde resmi satışı yapacağına dair davalının garanti verdiğini, bu amaçla araç bedeli olarak ödediği 13.000 DM bedelli bir teminat senedini davalının tanzim ederek kendisine verdiğini, noter satışını vermediği için zarara uğradığını, aracın elinde olmasının fiilen bir amacı olmadığını, aracı kullanamadığını ileri sürerek teminat senedinin tahsili için başlattığı icra takibine vaki itirazın iptalini istemiştir.
Davalı, davacı ile satış sözleşmesi yapmadığını, kayıt malikinin davacı ile yaptığı satış sözleşmesinde, aracın 6 ay içinde davacıya devrinin sağlanması açısından, davacının talebi doğrultusunda dava konusu senedi imzalayarak teminat senedi olarak davacıya verdiğini, davacının aracı kullandığını, halen ödenmemiş 1000 DM bakiye borcu bulunduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece davanın kabulü ile itirazın iptaline karar verilmiş; hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Taraflar arasında harici satıma konu edilen aracın trafikte dava dışı Murat Osman Topak adına tescilli olduğu hususu uyuşmazlık konusu değildir. Satış sözleşmesi, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu 20/d madde ve fıkrası gereğince resmi şekilde yapılmadığından geçersizdir. Sözleşme geçersiz olduğu için taraflar aldıklarını haksız iktisap hükümleri uyarınca karşılıklı olarak aynı anda iade etmekle yükümlüdürler. Dava dilekçesindeki açıklamalardan aracın halen davacı elinde olduğu anlaşıldığına göre Mahkemece bedelin tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptaline karar verildiği halde, aracın davalıya iadesine karar verilmemiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
SONUÇ : 1.bentte açıklanan nedenlerle davalının diğer temyiz itirazlarının reddine, 2.bentte açıklanan nedenlerle temyiz edilen kararın davalı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 1.2.2005 gününde oy birliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/19461
K. 2012/3470
T. 14.2.2012
• ARAÇ SATIŞ SÖZLEŞMESİ GEREĞİNCE ARACIN VERGİ KAYDINDAN DOĞAN MÜKELLEFİYET ( Davacının Mükellefiyetin Davalı Satıcıya Ait Olduğunun Tespitini Talep Ettiği – Davanın Menfi Tespit Davası Olarak Kabul Edilerek Esasının İnceleneceği )
• MENFİ TESPİT DAVASI ( Davacının Araç Satış Sözleşmesi Gereğince Aracın Vergi Kaydından Doğan Mükellefiyetin Davalı Satıcıya Ait Olduğunun Tespiti Talebi – Davanın Menfi Tespit Davası Olarak Kabul Edilerek Esasının İnceleneceği )
• İDARİ YARGININ GÖREV ALANI ( Davacının Araç Satış Sözleşmesi Gereğince Aracın Vergi Kaydından Doğan Mükellefiyetin Davalı Satıcıya Ait Olduğunun Tespiti Talebi – Özel Hukuk Tüzel Kişisi Olan Davalı Hakkında Açılan Davanın İdari Yargıda Görülemeyeceği )
• VERGİ KAYDINDAN DOĞAN MÜKELLEFİYETİN SATICIYA AİT OLDUĞUNA İLİŞKİN TESPİT DAVASI ( Araç Satış Sözleşmesi Gereğince – Özel Hukuk Tüzel Kişisi Olan Davalı Hakkında Açılan Davanın İdari Yargıda Görülemeyeceği )
2918/m.20
2577/m.2
2004/m.72
ÖZET : Davada, taraflar arasında yapılan araç satış sözleşmesi gereğince aracın vergi kaydından doğan mükellefiyetin davalı satıcıya ait olduğunun tespiti talep edilmektedir. Davanın bu niteliği itibariyle davacının vergi borcundan dolayı borçlu olmadığının tespitine yönelik menfi tesbit davası olarak kabul edilmesi gerekir. Davanın esası hakkında inceleme yapılmalıdır.
İdare Mahkemelerinde idare aleyhine idari işlem ve eylemden kaynaklanan davalar görüldüğünden özel hukuk tüzel kişisi olan davalı hakkında idari yargının görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı verilmesi hukuka aykırıdır.
DAVA : Dava dilekçesinde vergi kaydının terkini istenilmiştir. Mahkemece davanın görev yönünden reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili dava dilekçesinde, davalı şirkete ait aracın 17.09.2007 tarihli noter satış sözleşmesi ile davacı tarafından satın alındığını, trafik kaydının devri sırasında aracın üzerinde haciz kararı olduğunu öğrendiklerini, aracın davalıya iade edilip, parasının geri alındığını, ancak aracın vergisinin davacı adına geldiğini belirterek, noter satış sözleşmesinin iptali ile vergi kaydının terkinini talep etmiştir.
Davalı cevabında, noter satış sözleşmesinin iptal edilmediğini beyan etmiştir.
Mahkemece, trafik kaydının terkinine ilişkin işlemin idari nitelikte olması nedeniyle görev yönünden davanın reddine karar verilmiş, hükmü davacı vekili temyiz etmiştir.
Davacının 17.09.2007 tarihli noter satış sözleşmesi ile davalıya ait aracın satın alındığı, aracın trafik kaydında haciz şerhi olması nedeniyle taraflar arasındaki satım akdinin iptal edilerek her iki tarafın verdiğini geri aldığı sabittir.
Mahkeme, davanın hukuki sebebini re’sen tayin ve tesbitle ödevli olup, tarafların bildirdiği hukuki sebeple bağlı değildir.
Davada, taraflar arasında yapılan 2918 sayılı Kanunun 20.maddesi uyarınca araç satış sözleşmesi gereğince aracın vergi kaydından doğan mükellefiyetin davalıya ait olduğunun tespiti talep edilmektedir. Davanın bu niteliği itibariyle davacının vergi borcundan dolayı borçlu olmadığının tespitine yönelik menfi tesbit davası olarak kabul edilmesi gerekir.
Bu durumda mahkemece, davanın esası hakkında inceleme yapılarak, oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Ayrıca, İdare Mahkemelerinde idare aleyhine 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1.maddesi gereğince idari işlem ve eylemden kaynaklanan davalar görüldüğünden özel hukuk tüzel kişisi olan davalı hakkında idari yargının görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 14.02.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/9462
K. 2011/3848
T. 24.3.2011
• ARACIN VERGİ BORCU ÇIKMASINDAN DOLAYI UĞRANILAN ZARARIN TAZMİNİ İSTEMİ ( Davacının Davalıdan Aldığı Araç Sebebiyle – Araç Satış Sözleşmesinde Bilumum Vergilerin Satış Tarihine Kadar Satıcıya Satış Tarihinden Sonra İse Alıcıya Ait Olduğunun Düzenlendiği )
• ARAÇ SATIŞ SÖZLEŞMESİNDE BELİRTİLEN YÜKÜMLÜLÜĞE AYKIRILIK ( Davacının Satın Aldığı Araçta Eskiden Kalma Vergi Borcu Çıkmasıyla Uğradığı Zararın Tazmini Talebi – Davacının İddiasının Araştırılıp Tüm Delillerin Değerlendirileceği )
818/m.41
ÖZET : Davacı, satın aldığı aracın vergi borcu olduğunu, söz konusu borçtan dolayı aracın muhafaza altına alındığını, aracın çalıştırılamamasından dolayı zarara uğradığını iddia ederek sözleşmenin iptal edilmesi ile satış bedelinin ve aracı kullanamamasından dolayı uğradığı zararın ve kar mahrumiyetinin tahsilini talep etmiştir. Araç Satış Sözleşmesinde de belirtildiği gibi aracın, bilumum vergi, resim, sigorta, harç bedelleriyle, cezalar satış tarihine kadar satıcıya, satış tarihinden sonra ise alıcıya aittir. Davacının iddiası üzerinde durulup yeterince araştırma yapılarak deliller hep birlikte değerlendirilerek karar verilmelidir.
DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükümün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin 12.9.2008 tarihinde noter huzurunda araç satış sözleşmesi ile davalıdan araç satın aldığını, aracın kendi adına tescili için ilgili trafik kuruluşuna başvurduğunda, aracın vergi borcu olduğunu, bu borç ödendikten sonra aracın davacı adına tescil edileceğinin söylendiğini, daha sonra da söz konusu borçtan dolayı aracın muhafaza altına alındığını, müvekkilinin dolandırıldığını, aracın çalıştırılamamasından dolayı 14.700 TL zarara uğranıldığını iddia ederek sözleşmenin iptal edilmesi ile satış bedeli 9.180 TL’nin ödeme tarihinden, davacının aracı kullanamamasından dolayı uğradığı zararın ve kar mahrumiyetinin toplamı 14.700 TL’nin yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece 12 Eylül 2008 tarihli Araç Satış Sözleşmesinin 6. maddesinde belirtildiği üzere, tarafların aracın tahakkuk etmiş ve edecek olan bilumum vergi, resim, sigorta, harç ve bedelleriyle cezalarının bugüne kadar olanının satıcıya, bugünden sonra olanının ise alacaklıya aidiyetini ve bu sebeple kendilerine düşecek yükümlülükleri yerine getireceklerini, sicil kayıtlarının taraflarca incelendiğini ve aracın satışında engelleyici bir kaydın bulunmadığını, çalıntı olmadığını beyan ve taahhüt etmeleri üzerine sözleşmenin yapıldığı, sözleşmeye bağlılık ilkesi gereğince sözleşmede tarafların sicil kayıtlarının incelendiği hususu belirtildiğinden davacının hata ve hile ile aracın kendisine satıldığı iddiasının inandırıcı olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar arasında yapılan 12.9.2008 tarihli noter Araç Satış Sözleşmesinin 6. maddesinde de belirtildiği gibi satışa konu aracın, bilumum vergi, resim, sigorta, harç bedelleriyle, cezalar satış tarihine kadar satıcıya, satış tarihinden sonra ise alıcıya aittir. Davacı, davaya konu aracın önceki vergi borcundan dolayı muhafaza altına alındığını ve bu sebeple çalıştıramadığını ileri sürmüştür. Bu durumda mahkemece davacının bu iddiası üzerinde durulup yeterince araştırma ve inceleme yapılarak deliller hep birlikte değerlendirilerek uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı biçimde karar verilmesi isabetsizdir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle kararın davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istenmesi halinde iadesine, 24.3.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
17. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/12311
K. 2005/10959
T. 29.11.2005
• TRAFİK KAZASINDAN KAYNAKLANAN TAZMİNAT ( Trafik Siciline Kayıtlı Motorlu Araçların Noter Tarafından Yapılmayan Her Çeşit Satış ve Devirlerinin Geçersiz Olduğu )
• TRAFİK SİCİLİNE KAYITLI MOTORLU ARAÇLAR ( Noter Tarafından Yapılmayan Her Çeşit Satış ve Devirlerinin Geçersiz Olduğu )
• ARAÇ SATIŞ VE DEVİRLERİ ( Trafik Siciline Kayıtlı Motorlu Araçların Noter Tarafından Yapılmayan Her Çeşit Satış ve Devirlerinin Geçersiz Olduğu )
2918/m.20/d
ÖZET : Dava trafik kazasından kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 20/d maddesi gereğince trafik siciline kayıtlı motorlu araçların Noter tarafından yapılmayan her çeşit satış ve devirleri geçersizdir.
DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılama sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalılar Fatma, Ebru ve Emel Akman vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, davalı Alinaz Akman adına kayıtlı 42 FC 054 plakalı aracın müvekkiline ait 34 CAY 01 plakalı araca çarpması nedeniyle araçta meydana gelen 8.000.000.000TL hasar bedelinin olay tarihinden itibaren işleyecek en yüksek faizi ile birlikte davalılardan tahsilini talep etmiş, birleştirilen Kartal 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/258 esas, 2005/537 karar sayılı dosyası ile davalı araç malikinin dava açılmadan önce vefat ettiğini, araçta meydana gelen hasar bedelinin 1.200.000.000TL’nin sigorta şirketi tarafından ödendiğini belirterek 6,325YTL’nin olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılar Fatma Akman, Ebru Akman ve Emel Akman’dan tahsilini talep etmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili, poliçe limiti dahilinde davacıya ödeme yapıldığını, davanın reddini savunmuştur.
Diğer davalılar vekili aracın murisleri Alinaz Akman adına kayıtlı olduğunu, ancak harici olarak satıldığını davalı sıfatlarının bulunmadığını, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, 5.825.004.000TL’nin olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar Fatma, Ebru ve Emel Akman’dan tahsiline, davalı Alinaz Akman ve Genel Sigorta AŞ. aleyhine açılan davanın reddine karar verilmiş, hüküm davalılar Fatma, Ebru ve Emel Akman vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava trafik kazasından kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. 2918 sayılı Karayolları Trafik kanununun 20/d maddesi gereğince trafik siciline kayıtlı motorlu araçların Noter tarafından yapılmayan her çeşit satış ve devirleri geçersizdir.
SONUÇ : Açıklanan nedene kararın dayandığı delillere, gerektirici sebeplere göre davalılar Fatma, Ebru ve Emel Akman’ın vekillerinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA ve aşağıda dökümü yazılı 266.20.YTL kalan onama harcının temyiz edenden alınmasına, 29.11.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2011/19-772
K. 2012/71
T. 15.2.2012
• HARİCEN ARAÇ SATIŞI ( Azledilen Vekile Verilen Araç Bedelinin Asilden Tahsili İstemi/Resmi Satışın Yapılamaması – Temsilciye Ya da 3. Kişilere Yetkinin Geri Alındığı Yöntemince Ulaştırılmadıkça Yetkinin Devam Ettiğinin Kabul Edileceği )
• AZLEDİLEN VEKİLE ÖDENEN ARAÇ BEDELİ ( Geçerli Olmayan Noter Dışı Satış/Resmi Satışın Yapılamaması – Bedelin Asilden Tahsili İstemi/Satın Alanın Azilden Haberi Yoksa Azle Rağmen Bu İşlemin Vekil Edeni Bağlayacağı )
• ARAÇ SATIŞ VEKALETNAMESİ ( Vekilin Azledilmesinden Haberdar Olmasına Rağmen Aracı 3. Kişiye Haricen Satıp Teslim Etmesi – Resmi Satışın Yapılamaması Nedeniyle Araç Bedelinin Asilden Tahsili İstemi/Vekil Edenin Sorumlu Olduğu )
• VEKİLİN AZLİ ( Azledilen Vekile Verilen Araç Bedelinin Asilden Tahsili İstemi/Vekil Edenin Sorumlu Olması – Temsilciye Ya da 3. Kişilere Yetkinin Geri Alındığı Yöntemince Ulaştırılmadıkça Yetkinin Devam Ettiğinin Kabul Edileceği )
• VEKİL EDENE KARŞI AÇILAN ALACAK DAVASI ( Azledilen Vekile Verilen Araç Bedelinin Asilden Tahsili İstemi – Satın Alanın Azilden Haberi Yoksa Azle Rağmen Bu İşlemin Vekil Edeni Bağlayacağı/Sorumlu Olacağı )
• ALACAK DAVASI ( Azledilen Vekile Verilen Araç Bedelinin Asilden Tahsili İstemi/Resmi Satışın Yapılamaması – Temsilciye Ya da 3. Kişilere Yetkinin Geri Alındığı Yöntemince Ulaştırılmadıkça Yetkinin Devam Ettiği/Davanın Kabulü )
818/m. 33/2, 34/3, 35, 36/2, 37, 396, 397
2918/m. 20/d
1086/m. 299
4721/m. 3
ÖZET : Dava, geçerli olmayan noter dışı araç satışı ve araç sahibinin SSK.ya borcu sebebiyle resmi satışın yapılamaması sebebiyle, vekile verilen araç bedelinin asilden tahsili istemine ilişkindir. Davalı asilin, dava dışı kişiye aracını satmak üzere vekalet verdiği ancak bu kişiyi vekillikten azlettiği ve vekilin bu azilden haberdar olmasına rağmen; aracı davacıya haricen satıp, teslim ettiği konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Temsilciye ya da üçüncü kişilere temsil yetkisinin geri alındığı, yöntemine uygun biçimde ulaştırılmadıkça bu yetkinin devam ettiği kabul edilir. Diğer bir ifade ile, harici satışın azilden sonra yapılmış olduğu kabul edilse dahi, vekilin ve onunla işlem yapanın bu azilden haberi yoksa azle rağmen bu işlem vekil edeni bağlayacaktır.
Eldeki dava, vekilden araç satın alan üçüncü kişi tarafından, vekil edene karşı açıldığına göre, müvekkil-vekil arasındaki iç ilişkide gözetilecek hususların, bu taraflar arasındaki uyuşmazlığa uygulanması da olanaklı değildir.
DAVA : Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Balıkesir 2.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 9.10.2007 gün ve 2007/39 E., 2007/299 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 23.6.2008 gün ve 2008/463 E., 2008/6949 K. sayılı ilamı ile;
( … Davacı vekili, davalının dava dışı İ. T.’a kayden maliki olduğu, 10 F … plakalı aracın satışı konusunda yetki verdiğini, aracın 20.5.2006 tarihinde müvekkiline satıldığını ve 8.000.-YTL.nin ödendiğini, ancak davalının SSK.ya borcu sebebiyle resmi satışın yapılamadığını, bunun üzerine adi yazılı sözleşme yapıldığını ve aracın müvekkiline teslim edildiğini, aracın tescil kaydındaki hacizlerin kaldırılması girişiminin sonuçsuz kaldığını, davacının Cumhuriyet Savcılığı’na aracın çalındığı konusunda müracaatta bulunduğunu, müvekkilinin mağdur olduğunu belirterek araç bedeli olarak davalının vekiline ödenen 8.000.-YTL.nin yasal faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin İ. T.’a önce vekalet verdiğini, daha sonra 20.12.2006’da azil ettiğini, davacının dayandığı belgenin sonradan davacı ile İ. T. tarafından düzenlenmiş bir belge olması sebebiyle müvekkilini bağlamayacağını, satışla ilgili olarak davalıya herhangi bir ödeme yapılmadığını, tanık dinlenmesine muvafakat etmediklerini bildirerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece toplanan delillere göre, davanın kanıtlanamadığı gerekçesiyle reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık noter dışı oto satışından kaynaklanmaktadır. Bilindiği gibi 2918 Sayılı Karayolları Trafik Yasası’nın dava tarihinde yürürlükte bulunan 20/d maddesi uyarınca trafikte tescilli araçların noter dışındaki her türlü satış ve devirleri geçersizdir. Geçersiz satışlarda herkes aldığını iade ile yükümlüdür. Vekil, asil adına işlem yapar. Dava konusu harici satış sözleşmesinin yapıldığı tarih, vekilin azil tarihinden öncedir. Başka bir anlatımla, sözleşmenin azilden sonra düzenlendiğini kanıtlayan herhangi bir bilgi ve belgeye dosyada rastlanılamamıştır. Mahkemece açıklanan bu yönler gözetilerek uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir… ),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
H.G.K.nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, geçerli olmayan araç satışı sebebiyle vekile verilen araç bedelinin asilden tahsili istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davalının dava dışı İ. T.’a 10 F … plaka numaralı otomobilin satışı için noterden tanzim edilmiş vekaletname verdiğini, vekil İ. T.’ın 20.5.2006 tarihinde 8.000,00-YTL ( TL ) bedeli karşılığında otomobili adi yazılı sözleşme ile davacıya sattığını ve parasını aldığını, otomobilin trafik kaydı üzerine malikinin SSK’ya borcu olduğundan bahisle haciz konulduğundan resmi satış sözleşmesinin yapılamadığını, sonradan davalı tarafından otomobilinin çalındığı iddiasıyla savcılığa şikayette bulunulduğunu ve aracın elinden alındığını, ifadeyle vekiline ödenen bedelin davalı asilden tahsilini istemiştir.
Davalı vekili, davalı ile dava dışı İ. T. arasında otomobil satışı için vekaletname düzenlendiğini ancak sonradan görülen lüzum üzerine 20.12.2006 tarihinde davalının İ. T.’ı vekalet görevinden azlettiğini, davacı ile vekil arasında yapılan el yazılı sözleşmenin azilden sonra kasıtlı olarak yapılmış olması sebebiyle davalının sorumlu olamayacağını, ortada gerçek bir satış bulunmadığını ve herhangi bir ödeme yapılmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme, satış resmi şekilde yapılmamış ise alıcının satış öncesi ödemiş bulunduğu bedeli geri isteyebileceği, ancak vekilin satış bedelini alıp asile ödeyip ödemediğinin davada kanıtlanamadığı gibi HUMK’nun 299. maddesine göre harici satışa dair sözleşmenin ne zaman tanzim edildiğinin anlaşılamadığı, dava dilekçesine ekli olarak mahkemeye verildiğine göre 31.1.2007 tarihinde tanzim edilmiş olacağının kabulü gerektiği, gerekçesi ile davanın reddine karar vermiştir.
Davacı vekilinin temyizi üzerine karar Özel Dairece, yukarda başlık bölümünde açıklanan sebeplerle bozulmuştur.
Mahkeme, HUMK’nun 299.maddesi uyarınca harici satışın azilden sonra yapıldığının kabul edilmesi gerektiği gerekçesiyle önceki kararında direnmiş; hükmü davacı vekili temyize getirmiştir.
Öncelikle, ilgili yasal düzenlemeler ile hukuki kurum ve kavramların irdelenmesinde yarar vardır:
818 Sayılı B.K.’nun 396.maddesi vekaletin sona erme sebeplerini düzenlerken, vekaletten azil ve istifanın her zaman mümkün olduğunu açıklamıştır.
Görülüyor ki, burada iş akti veya istisna akdi gibi diğer sözleşmelerin aksine, vekalet akdinin feshinde önemli sebeplere dayanmak ve feshi ihbar sürelerine uymak gibi bir yasal zorunluluk getirilmemiştir ( Prof.Dr.Haluk Tandoğan Özel Borç ilişkileri C II, Ankara 1987 s.618 ).
Azil ve istifa beyanı yenilik doğuran tek yanlı bir işlemdir ve irade beyanının karşı tarafa ulaşması ile vekalet ilişkisini “tasfiye edilmesi gerekli” bir ilişki durumuna sokar ( Hatemi/Serozan/Arpacı Borçlar Hukuku Özel Bölüm. İstanbul 1992 s.435 ).
Azil ve istifa beyanı herhangi bir şekle tabi değildir. Bu husus üstü kapalı olarak da yapılabilir. Verilmiş olan vekaletle bağdaşmayacak hukuki eylemler aracılığıyla da, azil ve istifa mümkündür. Örneğin müvekkil işi kendisi görürse ya da vekil tarafından kiraya verilmesi gereken evi, dükkanı satarsa ya da vekalete bağlı olan temsil yetkisini geri alırsa yahut verilen vekaletle bağdaşması olanaksız koşullar koyarsa, durum böyledir.
Bununla birlikte, 818 Sayılı B.K.’nun 396.maddesinin 2.fıkrasında, uygun olmayan zamanda vekaletten azil veya ondan istifa eden kimsenin, diğer tarafın zararını tazminle yükümlü olduğu açıklanmış; Aynı Kanunun 398.maddesinde de; vekilin vekaletinin son bulduğunu öğrendiği andan önce yaptığı işlerden, müvekkilinin veya mirasçılarının, vekalet mevcut imiş gibi sorumlu olacakları hükme bağlanmıştır.
818 Sayılı B.K.’nun 37.maddesi:
“Mümessil kendi salahiyetinin hitam bulduğuna vakıf olmadığı müddetçe, temsil edilen yahut halefleri, bu salahiyet henüz baki imiş gibi onun muamelesi ile alacaklı veya borçlu olurlar./Üçüncü şahısların, salahiyetin nihayet bulduğuna vakıf oldukları suretler müstesnadır.” hükmü ile
hem temsilcinin hem de onunla işlem yapan üçüncü kişinin “temsil yetkisinin son bulduğunu bilmemeleri halinde” işlemi geçerli ve temsil olunanı yahut haleflerini de bununla bağlı saymaktadır.
Bu madde ilk planda üçüncü kişiyi değil, doğrudan doğruya temsilciyi korumak amacıyla yasaya konulmuştur. Bununla beraber hükmün temsilci yanında iyi niyetli üçüncü kişiyi de koruduğu açıktır.
818 Sayılı B.K.’nun 37.maddesi bakımından temsil yetkisinin aynı Kanunun 34.maddesi gereğince ya da 35.maddede sayılan sebeplerle son bulması arasında herhangi bir ayrım öngörülmemiştir.
Gerçekten 37.maddenin iyi niyetli temsilciyi korumaya yönelik amacı karşısında, geri alma beyanı kendi iktidar alanına ulaştığı halde, herhangi bir sebeple bunu öğrenmemiş olan temsilcinin de bu maddenin öngördüğü korumadan yararlanması gerekir.
Ne var ki “varmanın-ulaşmanın” ispatı ilke olarak “öğrenmenin” de ispat edildiği anlamını taşıyacağından, varmaya/ulaşmaya rağmen geri almayı öğrenmediği hususunu ispat yükü temsilciye ait bulunmaktadır.
818 Sayılı B.K.’nun 37.maddesinin uygulanabilmesi için hem temsilcinin, hem de onunla işlem yapan 3. şahısların temsil yetkisinin son bulduğunu bilmediklerini veya Medeni Kanunun 3.maddesi gereğince beklenen özeni göstermiş olmalarına rağmen öğrenemediklerini ispat etmeleri gerekir.
Temsil yetkisinin geri alınması halinde 818 Sayılı B.K.’nun 36/2 ile 33/2, 34/3 ve 37.maddelerinin karşılıklı uygulama alanları kısaca şöyle özetlenebilir:
Hem temsilci hem de üçüncü kişi iyi niyetli ise, uygulanacak hükmün 818 Sayılı BK’nun 37.maddesi olacağı açıktır.
Şayet üçüncü kişi iyi niyetli, temsilci kötü niyetli ise, yetki belgesinin temsilci tarafından temsil belgesi geri alınmadan önce üçüncü kişiye ibraz edilmesi ve temsil olunanın geri almadan, üçüncü kişiyi haberdar etmemesi durumunda; temsil olunanca bilinen veya bilinmesi gereken üçüncü kişilere karşı uygulanacak hüküm 818 Sayılı B.K.’nun 34/3 maddesidir. Temsil olunanca bilinmeyen ve bilinmesi de gerekmeyen üçüncü kişilere karşı uygulanacak hüküm ise yine aynı Kanunun 36/2 maddesi olacaktır.
Eğer üçüncü kişi iyi niyetli, temsilci kötü niyetli ise, yetki belgesinin, temsilci tarafından temsil yetkisi geri alındıktan sonra üçüncü kişiye ibraz edilmesi ve temsil olunanın geri almadan üçüncü kişiyi haberdar etmemesi durumunda, temsil olunanca bilinen veya bilinmesi gereken üçüncü kişilere karşı uygulanacak hüküm BK’nun 33/2’maddesi; temsil olunanca bilinmeyen ve bilinmesi de gerekmeyen üçüncü kişilere karşı uygulanacak hüküm ise aynı Kanunun 36/2 maddesidir.
( Turgut Uygur B.K. – Sorumluluk ve Tazminat Hukuku Ankara 2003 Cilt: 1 sayfa: 1226 v.d. )
818 Sayılı B.K.’nun 398.maddesine göre vekilin, vekilliğinin ( BK.m.396 ve 397 uyarınca ) sona erdiğini öğrenmeden önce yaptığı işlemlerin, vekalet vereni ya da mirasçılarını bağlayacağı yukarda da ayrıntısı ile açıklandığı üzere belirgindir.
Belirtelim ki yasa hükmü, vekille vekillik ( vekalet ) veren arasındaki iç ilişkiyi düzenlemiştir. Dış ilişkiler, yani vekilin üçüncü kişilerle yapmış olduğu işlemler yönünden özellikle BK’nun 37.maddesi hükmü uygulanacaktır.
Gerçekten vekillik, vekil ile vekillik veren ( müvekkil ) arasında bir iç ilişkiden ibarettir. Öyle ki, böylece aralarında bir borç ilişkisi meydana gelir. Hak ve borçlar bu ikisini ilgilendirir. Vekillik sözleşmesine dayanan temsil ise, etkisini dış ilişkide gösterir. Örneğin temsil edilenle 3. bir kişi arasında bir hukuksal ilişki kurulmasını sağlar ( Prof.Dr.Selahattin Sulhi Tekinay, Borçlar Hukuku 1979 s:160, Prof.Dr.Kenan Tunçomağ, Borçlar Hukuku 1976 c:1 s.409 ).
Burada önemle belirtilmelidir ki, “vekaletten azli” ve böylece de “temsil yetkisinin kalkmış bulunduğunu” öğrenen vekilin, bu durumu bilmeyen üçüncü kişilerle vekillik veren adına yaptığı hukuksal işlemler vekillik vereni ya da mirasçılarını bağlamaz. Eş söyleyişle, “azli” bilen vekilin vekaletnameye dayanarak yaptığı işlem vekillik vereni iyi niyetli üçüncü kişilere karşı borç altına sokmaz. ( Turgut Uygur B.K. Ankara 2003 c.1 .1228 vd. Y.13.HD. 11.3.1982 gün ve 1982/1370-1643 sy. ilamı ).
Konuya dair 818 Sayılı B.K.’nun 37.maddesinin 2.fıkrasında ise; 3. şahısların yetkinin son bulduğunu öğrendikleri durumların, bu durumun istisnası olduğu açıklanmıştır.
Öyle ise, yasa koyucu tarafından gerek temsilcinin, gerekse onunla işlem yapan karşı tarafın, yetkinin sona erdiğini bilmeden yaptıkları hukuki işlemlerin temsil olunan bakımından, sanki temsil yetkisi devam ediyormuş gibi sonuç doğuracağı hükme bağlanmış olup; gerek temsilci, gerekse karşı taraf bu yetkinin son bulduğunu biliyorlarsa, gene Kanunun açık hükmü gereği bu kural uygulanmayacaktır.
Bu durumda, 818 Sayılı B.K.’nun 37 ve 396.maddelerinde açıkça vurgulandığı üzere temsil yetkisinin son bulması, vekilin yetkisiz temsilci haline gelmesi ve yaptığı işlemlerin bu sebeple geçersiz sayılması için, azil keyfiyetinin temsilciye ulaştırılması gerekir. Buradan gidilerek temsilciye ya da üçüncü kişilere temsil yetkisinin geri alındığı, yöntemine uygun biçimde ulaştırılmadıkça bu yetkinin devam ettiği kabul edilir.
Somut olaya gelince:
Davalı asilin, dava dışı İ. T.’a, aracını satmak üzere 18.5.2006 tarihinde vekalet verdiği ancak 20.12.2006 tarihinde de bu kişiyi vekillikten azlettiği ve vekilin bu azilden haberdar olduğu; aracın vekil tarafından davacı üçüncü kişiye haricen satılıp, teslim edildiği konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Direnme yoluyla H.G.K. önüne gelen uyuşmazlık; dava dışı vekil ile davacı üçüncü kişi arasında yapılan 20.5.2006 tarihli harici satış sözleşmesinin azilden önce mi sonra mı akdedildiği noktasındadır.
Ne var ki, bu husus ancak dava dışı vekil ile üçüncü kişinin elbirliği içinde hareket ettiklerinin kanıtlanması halinde sonuca etkili olacağı için öncelikle bu yönde bir iddia ve kanıt bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
Hemen belirtmelidir ki, vekil edilen ile onunla işlem yapan üçüncü kişi davacının, azle rağmen el ve işbirliği halinde hareket ettikleri davalı vekil edence iddia edilmiş ise de bu iddia dosya kapsamıyla kanıtlanmamıştır.
Hal böyle olunca, yapılan işlem vekil eden davalıyı bağlar.
Diğer taraftan, dosyada, harici sözleşmenin azilden sonra düzenlendiğinin kabulünü gerektirecek somut bir delil de bulunmamaktadır.
Harici sözleşmede yer alan 20.5.2006 tarihi esas alındığında ise, 20.12.2006 tarihli azil çok açık biçimde bu tarihten sonradır.
Kaldı ki, harici satışın bir an için azilden sonra yapılmış olduğu kabul edilse dahi, vekilin ve onunla işlem yapanın bu azilden haberi yoksa azle rağmen bu işlem vekil edeni bağlayacaktır.
Şayet, azilden vekilin haberi olup ta, onunla işlem yapan üçüncü kişinin bundan haberi yoksa; el ve işbirliği içinde de değillerse yapılan işlemin yine vekil edeni bağlayacağı kuşkusuzdur.
El ve iş birliği hali ise yukarda da belirtildiği gibi kanıtlanmış değildir.
Öte yandan, eldeki dava, vekilden araç satın alan üçüncü kişi tarafından, vekil edene karşı açıldığına göre, müvekkil-vekil arasındaki iç ilişkide gözetilecek hususların, bu taraflar arasındaki uyuşmazlığa uygulanması da olanaklı değildir.
Şu hale göre, mahkemece, yukarda açıklanan hususlar göz ardı edilerek,davanın reddedilmiş olması usule ve yasaya aykırıdır.
Bu değişik sebeple direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarda gösterilen değişik nedenlerden dolayı BOZULMASINA, 15.02.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.