Ayıplı Mal Hakkında Yargıtay Kararları
YARGITAY
8. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/5472
K. 2012/5751
T. 19.6.2012
• AYIPLI MAL ( 2004 S.K. Md. 24 Uyarınca İşlem Yapılması Talebi – Bedelin Ticari Faiziyle Tahsil Edileceğine Dair Bir Hüküm Oluşturulmadığı/İlama Aykırı Olarak Olarak Bu Talebi İçeren İcra Emrinin Düzeltileceği )
• BEDELİN TİCARİ FAİZİ İLE TAHSİLİ TALEBİ ( Ayıplı Mal Nedeniyle 2004 S.K. Md. 24 Uyarınca İşlem Yapılması Talebi – Bedelin Ticari Faiziyle Tahsil Edileceğine Dair Bir Hüküm Oluşturulmadığı/İlama Aykırı Olarak Olarak Bu Talebi İçeren İcra Emrinin Düzeltilmesine Karar Verileceği )
• İCRA EMRİNİN DÜZELTİLMESİ ( Ayıplı Mal Nedeniyle 2004 S.K. Md. 24 Uyarınca İşlem Yapılması Talebi – Bedelin Ticari Faiziyle Tahsil Edileceğine Dair Bir Hüküm Oluşturulmadığı/İlama Aykırı Olarak Olarak Bu Talebi İçeren İcra Emrinin Düzeltilmesine Karar Verileceği )
2004/m.24
ÖZET : Borçlu aleyhinde ayıplı aracın ayıpsız misli ile değiştirilmesine, bunun mümkün olmaması halinde İİK.nun 24 . maddesi uyarınca işlem yapılmasına ilişkin ilam ile takip başlatılmıştır. Somut olayda ilamda İİK.nun 24. maddesine göre işlem yapılacağı belirtilmiş, bedelin ticari faiziyle tahsil edileceğine dair bir hüküm oluşturulmamıştır. Buna rağmen icra emrinde “bedelin ticari faiziyle ödenmesine” ilişkin istemde bulunulmuştur. Mahkemece ilama aykırı talebi içeren kısmın icra emrinden çıkartılarak, icra emrinin düzeltilmesine karar verilmesi gerekir.
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davacı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Borçlu aleyhinde ayıplı aracın ayıpsız misli ile değiştirilmesine, bunun mümkün olmaması halinde İİK.nun 24 . maddesi uyarınca işlem yapılmasına ilişkin ilam ile takip başlatıldığı, düzenlenen örnek 2. numaralı icra emrinde; … Ayıplı misli ile değiştirilmesine, bunun mümkün olmaması halinde İİK.nun 24. maddesi uyarınca işlem yapılarak bedelinin belirlenmesi ve ticari faiziyle ödenmesinin talep edildiği görülmektedir. Borçlu ilama aykırı olarak faiz talebinde bulunulduğu iddiası ile şikayete gelmiş İİK.nun 24. maddesindeki koşullarda belirlenen bedelin borçluya muhtıra ile tebliğinden sonra borçlunun temerrüte düşürülmesinden sonra faiz işletilebileceği, bu nedenle icra emrinde bir usulsüzlük bulunmadığı gerekçesi ile şikayetin reddine karar verilmiştir.
İİK.nun 24. maddesi gereğince ayıplı aracın iadesinin mümkün olmaması halinde icra müdürlüğünce bu yasa kapsamında haciz tarihi itibariyle malın değeri tespit edilerek ödenmesi için borçluya muhtıra tebliği ile temerrüt oluşacağından bu tarihten itibaren yasal faiziyle tahsili istenebilecektir .
Somut olayda ilamda İİK.nun 24. maddesine göre işlem yapılacağı belirtilmiş, bedelin ticari faiziyle tahsil edileceğine dair bir hüküm oluşturulmamıştır. Buna rağmen icra emrinde “bedelin ticari faiziyle ödenmesine” ilişkin istemde bulunulmuştur.
Mahkemece ilama aykırı talebi içeren kısmın icra emrinden çıkartılarak, icra emrinin düzeltilmesine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle istemin reddi yönünde hüküm kurulması isabetsizdir.
SONUÇ : Borçlu vekilinin temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle İİK.nun 366. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 19.06.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/4127
K. 2005/4899
T. 2.5.2005
• AYIPLI MAL DAVASI ( Alacak İstemi – Davacının Değiştirilen Parçanın Ayıplı Olduğu ve Onarımının da Hatalı Yapıldığına İlişkin İddiası Üzerinde Yeterince Durulmadan Karar Verilmesinin Doğru Görülmediği )
• ALACAK DAVASI ( Davacının Değiştirilen Parçanın Ayıplı Olduğu ve Onarımının da Hatalı Yapıldığına İlişkin İddiası Üzerinde Yeterince Durulmadan Karar Verilmesinin Doğru Görülmediği )
• DEĞİŞTİRİLEN PARÇANIN AYIPLI OLMASI ( Onarımının da Hatalı Yapıldığına İlişkin İddia Üzerinde Yeterince Durulmadan Karar Verilmesinin Doğru Görülmediği – Alacak Davası )
6762/m.25/4
ÖZET : Davacı vekili, dava dilekçesinde satılan aracın ayıplı üretildiği iddiasıyla birlikte aracın şanzımanın tamirinde takılan parçanın da gizli ayıplı olduğu ve onarımın hatalı yapıldığı iddialarına da dayanmıştır. Bu durumda, davacının değiştirilen parçanın ayıplı olduğu ve onarımının da hatalı yapıldığına ilişkin iddiası üzerinde yeterince durulmadan karar verilmesi doğru görülmemiştir.
DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin davalılardan satın aldığı otomobilin tüm bakımlarını davalıların yetkili servis olarak belirledikleri davalı İleri Oto.A.Ş.ye yaptırdığını, otomobilin 110.000 km’ye geldiğinde çekiş gücünde düşme olup, şanzıman tribününde arıza oluştuğunu, yapılan tamirata rağmen arızanın giderilemediğini, araçtaki arızanın kullanımdan ya da eskimeden değil aracın üretimi esnasında takılan parçanın arızalı olmasından yani üretim hatasından kaynaklandığını, davalıların gizli ayıptan dolayı kusurlu olduğunu belirterek 7.393.851.870.-TL. tamir masrafı ile aracın tamirde kaldığı süre içinde müvekkili şirketçe yapılan harcamalardan şimdilik 1.000.000.000.-TL.nın reeskont faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekilleri, tacirler arasındaki alım satımlarda ayıptan kaynaklanan her türlü davanın TTK.nun 25/4.maddesi gereğince 6 aylık zamanaşımı süresine tabi olduğunu, dava tarihi itibariyle bu sürenin dolduğunu bildirerek davanın reddini istemişlerdir.
Mahkemece, davanın satın alınan araçtaki ayıp nedeniyle uğranılan zararın tahsiline ilişkin tazminat davası olduğu, davalılar vekillerinin süresi içinde zamanaşımı def’inde bulunduğu, TTK.nun 25/4.fıkrası hükmüne göre ticari satışlarda zamanaşımının 6 ay olduğu ve dava tarihinde bu sürenin dolduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, dava dilekçesinde satılan aracın ayıplı üretildiği iddiasıyla birlikte aracın şanzımanın tamirinde takılan parçanın da gizli ayıplı olduğu ve onarımın hatalı yapıldığı iddialarına da dayanmıştır.
Bu durumda, davacının değiştirilen parçanın ayıplı olduğu ve onarımının da hatalı yapıldığına ilişkin iddiası üzerinde yeterince durulmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle dosyanın temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 02.05.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2008/11919
K. 2009/2639
T. 2.3.2009
• AYIPLI MAL NEDENİYLE ÇIKAN YANGIN ( Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Gereği İmalatçının da Sorumlu Olacağı )
• İMALATÇININ AYIPLI MAL NEDENİYLE SORUMLULUĞU ( Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Gereği İmalatçının da Sorumlu Olacağı )
• YANGIN NEDENİYLE MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT DAVASI ( Ayıplı Maldan Kaynaklanan – Davacıların Evlerinin ve Ahırlarının Yandığı/Duydukları Üzüntü Nedeniyle Manevi Zararın Oluştuğunun Kabul Edileceği )
• MANEVİ TAZMİNAT TALEBİ ( Ayıplı Maldan Kaynaklanan Yangın Nedeniyle/Davacıların Evlerinin ve Ahırlarının Yandığı – Davacıların Evlerinin ve Ahırlarının Yandığı/Duydukları Üzüntü Nedeniyle Manevi Zararın Oluştuğunun Kabul Edileceği )
818/m.49,98
4077/m.4,5
ÖZET : Dava, satılan mala bağlı olarak verilen hizmetin ayıplı olması nedeniyle doğan maddi ve manevi zararın tazminine ilişkindir. Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun gereği imalatçının da bayi ile birlikte sorumlu olduğu dikkate alınmalıdır.
Davalılar tarafından sunulan ayıplı hizmet nedeniyle evlerinde çıkan yangın sunucunda davacıların evleri,eşyaları, ahır ve samanlıklarının yandığı, bu nedenle moral bozukluğu ve üzüntü yaşadıkları göz önünde tutulduğunda, dava konusu olayda davacıların şahsi menfaatlerinin ihlal edildiği dolayısıyla manevi bir zararın gerçekleştiğinin kabulü gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacılar ve davalı N. B. avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacılar, evlerinde 22.08.1999 tarihinde meydana gelen yangında, tek katlı ev ve içindeki eşyalarla, hayvan ahin ve samanlığın da yandığını, yangının olaydan bir gün önce davalı Alpgaz A.Ş.’nin bayii olan diğer davalı Karacasu bayiliği tarafından takılan tüp nedeniyle çıktığını, 10.550.00.YTL maddi zarar ile manevi zarara uğradıklarını ileri sürerek, 10.550.00.YTL maddi, 5.000.00.YTL’de manevi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalılardan A. A.Ş., kendilerine karşı husumet yöneltilemeyeceğini, yangının davacıların kusuru ile meydana geldiğini, diğer davalı ise olayda kusurlarının bulunmadığını savunarak, davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece olayda kusurunun olmadığı gerekçesiyle davalılardan Alpgaz A.Ş. hakkındaki davanın reddine, diğer davalı yönünden ise davanın kısmen kabulüne, 5.275.00.YTL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren faizi ile birlikte adı geçen davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin maddi tazminat ile manevi tazminat isteminin ise reddine karar verilmiş, hüküm, davacı ve davalılardan Nizamettin Bahtiyar tarafından temyiz edilmiştir.
1- ) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı N. B.’nın tüm, davacıların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- ) Dava, satılan mala bağlı olarak verilen hizmetin ayıplı olması nedeniyle doğan maddi ve manevi zararın tazminine ilişkin olup, olay ve dava tarihinde yürürlükte olan 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un 4/2 maddesinde; “Ayıplı maldan ve/veya ayıplı malın neden olduğu her türlü zarardan dolayı tüketiciye karşı satıcı, bayi, acente, imalatçı-üretici ve ithalatçı, müştereken ve müteselsilen sorumludur” denildikten sonra, anılan yasanın 4/5 maddesinde de; “Ayıplı hizmetler hakkında da yukarıdaki hükümler uygulanır” hükmü bulunmaktadır. Anılan hükme göre davalı şirketin bayi olan N. B. tarafından davacıya sağlanan ayıplı mal ve hizmet nedeniyle sağlayıcı ( imalatçı ) durumunda bulunan davalı şirket de diğer davalı ile birlikte müteselsilen sorumlu olup, bu husus göz ardı edilerek mahkemece kusurlu olmadığından bahisle adı geçen davalı hakkındaki davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olduğundan bozmayı gerektirir.
3- ) Davacılar, davalı A. A.Ş.’nin bayii olan diğer davalı tarafından verilen ayıplı hizmet nedeniyle çıkan yangın sonucu ev ve müştemilatının yandığını, olay sebebi ile manevi yıkım ve üzüntü yaşadığını ileri sürerek maddi tazminatın yanında manevi tazminat isteminde de bulunmuşlardır. Borçlar Kanununun 49. maddesine göre kişilik hakları haksız saldırıya uğrayan kimse manevi tazminat isteyebilir. Aynı Kanunun 98. maddesi delaletiyle sözleşmeye aykırılık halinde de 49. maddenin uygulanacağı tartışmasızdır. Kişinin onuru, saygınlığı gibi kişilik haklarını oluşturan değerlere ve Anayasa ile güvence altına alınan temel hak ve hürriyetlere saldırı halinde manevi bir zarar, başka bir ifade ile kişilik hak ve değerlerinde irade dışında gerçekleşen bir eksilmenin oluştuğunun kabulü gerekir. Dava konusu olayda, davalılar tarafından sunulan ayıplı hizmet nedeniyle evlerinde çıkan yangın sunucunda davacıların evleri, eşyaları, ahır ve samanlıklarının yandığı, bu nedenle moral bozukluğu ve üzüntü yaşadıkları göz önünde tutulduğunda, dava konusu olayda davacıların şahsi menfaatlerinin ihlal edildiği dolayısıyla manevi bir zararın gerçekleştiğinin kabulü gerekir. O halde mahkemece tarafların ekonomik ve sosyal durumları araştırılıp takdir edilecek bir manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, kişilik haklarına saldırının bulunmadığından bahisle yazılı şekilde manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ : 1. bent gereğince davalı Nizamettin Bahtiyar’ın tüm, davacıların diğer temyiz itirazlarının reddine, temyiz edilen hükmün 2. ve 3. bentlerde açıklanan nedenlerle temyiz eden davacılar yararına BOZULMASINA, 14.00.TL peşin alınan temyiz harcının istek halinde davacılara iadesine, 213.00.TL kalan harcın davalı Nizamettin Bahtiyar’dan alınmağına, 02.03.2009 gününde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/9251
K. 2010/22025
T. 4.10.2010
• PARA VE BORÇTAN BAŞKA İLAMLARIN İCRASI ( Ayıplı Malın Misli İle Değiştirilmesi Veya Bedelinin Tahsili Talebi – Taşınır Malın Değeri İlamda Yazılı Olmadığından 2004 S.K. Md. 24/5 Hükmündeki Koşullara Göre İşlem Yapılacağı )
• AYIPLI MALIN BEDELİNİN TAHSİLİ ( Taşınır Malın Değeri İlamda Yazılı Olmadığından 2004 S.K. Md. 24/5 Hükmündeki Koşullara Göre İşlem Yapılması Gerektiği )
• AYIPLI MALIN MİSLİ İLE DEĞİŞTİRİLMESİ ( Ayıpsız Misli İle Değiştirilmesi Olmadığı Takdirde 2004 S.K. Md. 24 Gereğince İşlem Yapılmasına Karar Verildiği – Taşınır Malın Değeri İlamda Yazılı Olmadığından 2004 S.K. Md. 24/5 Hükmündeki Koşullara Göre İşlem Yapılacağı )
2004/m. 24
ÖZET : Takip dayanağı ayıplı malın misli ile değiştirilmesi veya bedelinin tahsiline ilişkin ilamın hüküm bölümünde ayıplı malın bedeli hüküm altına alınmamış , ayıpsız misli ile değiştirilmesi olmadığı takdirde 2004 S.K. Md. 24 gereğince işlem yapılmasına karar verilmiştir. Taşınır malın değeri ilamda yazılı olmadığından 2004 S.K. Md. 24/5 hükmündeki koşullara göre işlem yapmak gerekir.
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Takip dayanağı ayıplı malın misli ile değiştirilmesi veya bedelinin tahsiline ilişkin ilamın hüküm bölümünde ayıplı malın bedeli hüküm altına alınmamış , ayıpsız misli ile değiştirilmesi olmadığı takdirde İ.İ.K.nun 24. maddesi gereğince işlem yapılmasına karar verilmiştir. İcra müdürlüğünce ilam doğrultusunda anılan madde gereğince taşınır malın değeri ilamda yazılı olmadığından icra müdürü tarafından İ.İ.K.nun 24/5 maddesindeki koşullara göre işlem yapmak gerekirken ilamın gerekçe bölümünde yer alan fatura bedelinin esas alınarak ilamın infazı yoluna gidilmesi doğru görülmemiştir. Mahkemece yukarda açıklanan sebeplerle şikayetin kabulüne karar vermek gerekirken, paranın ihtirazi kayıtsız ödendiğinden şikayetin konusu kalmadığından bahisle reddine dair hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ : Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle mahkeme kararının yukarda yazılı sebeplerle İ.İ.K. 366 ve H.U.M.K.’nun 428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ), 4.10.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2009/4-441
K. 2009/444
T. 21.10.2009
• AYIPLI MALIN YENİSİYLE DEĞİŞTİRİLMESİ ( Satın Alınan Yeni Aracın Tesliminden Sonra Araçta Pek Çok Arızanın Meydana Geldiği – Bir Çok Parçasının Değiştiği/Tamir Sonrası Aracın Orjinal Halini Kaybettiği ve Tüketicinin Araca Duyduğu Güveni Yitirdiğinden Koşulların Gerçekleştiği )
• YENİ ARACIN TESLİMİNDEN SONRA ARAÇTA PEK ÇOK ARIZANIN MEYDANA GELMESİ ( Bir Çok Parçasının Değiştiği/Tamir Sonrası Aracın Orjinal Halini Kaybettiği ve Tüketicinin Araca Duyduğu Güveni Yitirdiğinden Yenisiyle Değiştirme Koşullarının Gerçekleştiği )
• ARACIN YENİSİYLE DEĞİŞTİRİLMESİ İSTEMİ ( Aracın Tesliminden Sonra Araçta Pek Çok Arızanın Meydana Geldiği – Bir Çok Parçasının Değiştiği/Tamir Sonrası Aracın Orjinal Halini Kaybettiğinden Koşulların Gerçekleştiği )
• TÜKETİCİNİN SEÇİMLİK HAKLARI ( Satın Aldığı Malın veya Hizmetin Ayıplı Olması Halinde Bedel İadesini de İçeren Sözleşmeden Dönme Malın Ayıpsız Misliyle Değiştirilmesi veya Ayıp Oranında Bedel İndirimi veya Ücretsiz Onarım İsteme Haklarına Sahip Olduğu)
4077/m. 4, 13
Garanti Belgesi Yönetmeliği/m. 14
ÖZET : Dava, ayıplı malın yenisiyle değiştirilmesi talebine ilişkindir. Tüketici, satın aldığı malın veya hizmetin ayıplı olması halinde bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme, malın ayıpsız misliyle değiştirilmesi veya ayıp oranında bedel indirimi veya ücretsiz onarım isteme haklarına sahiptir. Tüketici onarım hakkını kullanmışsa, garanti süresi içinde sık arızalanma nedeniyle maldan yararlanamamasının süreklilik arz etmesi veya tamir için öngörülen azami sürenin aşılması veya tamirin mümkün olmadığının anlaşılması hallerinde diğer seçimlik haklarını kullanabilir. Satıcı, bu talebi reddedemez. Tüketici doğrudan değiştirme hakkını da kullanabilir. Dosya kapsamından, satın alınan yeni aracın tesliminden sonra araçta pek çok arızanın meydana geldiği, bir çok parçasının değiştiği, tamir sonrası aracın orjinal halini kaybettiği, tüketicinin araca duyduğu güveni yitirdiği anlaşılmaktadır. Aracın yenisini isteme koşulları gerçekleşmiştir.
DAVA : Taraflar arasındaki “Ayıplı malın iadesi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 2. Tüketici Mahkemesi’nce davanın kabulüne dair verilen 16.02.2007 gün ve 2006/258 – 2007/71 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 19.09.2008 gün ve 2007/15207-2008/10651 sayılı ilamı ile;
( … 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazları reddedilmelidir.
2- Davalının diğer temyiz itirazlarına gelince; dava, ayıplı malın iadesi istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, 06.09.2005 tarihinde satın aldığı M. 1.5 DC tipi 2006 model aracı kullanmaya başladıktan kısa süre sonra motor yağ keçesinin değiştiğini, aracın tavanında boyanın çatladığını, ayrıca daha sonra araç 12.140 km’de şehirlerarası yolda giderken aniden alternatör kayışının kopması ve akabinde triğer kayışına atlaması sonucu onun da sıyrılması ile motorun arızalandığını, yapılan tamir sonucu motorun indiğini, bir çok parçasının değiştiğini, boyada deformasyon oluştuğunu bu nedenle de aracın değerinde büyük oranda azalma meydana geldiğini beyan ederek 1 yıl içinde meydana gelen bu arızalar nedeni ile aracın yenisi ile değişimi isteminde bulunmuştur.
Davalı ise; aynı arızanın ikiden fazla, farklı arızaların da bir yıl içinde dörtten ve garanti süresi boyunca altıdan fazla tekrarı olmadığını, şikayetlerin giderildiğini, 5 günde yapılan tamir sonrası onarımların orjinaline uygun yapıldığını ve araç değişimi şartlarının oluşmadığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, bilirkişi raporunda yer alan “Tamir olmuş aracın bu durumu; davacı tarafından kullanılıp yararlanması olanağını önemli ölçüde azaltacak ve süreklilik gösterecek nitelikte olmamakla birlikte söz konusu hususların vaat edilen veya standartlarında tespit edilen nitelik ve niceliğine aykırılık olarak, aracın değerini önemli ölçüde azaltan bir eksiklik şeklinde nitelendirilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.” şeklindeki görüş, yanlış değerlendirilerek malın iadesi için gerekli koşulların gerçekleştiği biçiminde yorumlanmış ve davanın kabulüne karar verilmiş ise de; davalı tarafından ücretsiz tamir edilen araca ilişkin giderilen arızaların Garanti Belgesi Yönetmeliği’nin 14. maddesinde yer alan sayıda tekrarlanması şartının oluşmaması nedeni ile aracın iadesi doğrultusunda verilen karar doğru görülmemiştir. Ancak, tamir sonrası aracın yeni durumu nedeni ile oluşan değer farkına hükme-dilmesi gerekli ve olanaklıdır. Mahkemece bahsedilen değer farkına ilişkin olarak karar verilmesi gerekirken şartları oluşmadığı halde aracın iadesine yönelik olarak verilen kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir… ),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, ayıplı malın yenisi ile değiştirilmesi istemine ilişkindir.
Yerel mahkeme kararı özel dairece yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; mahkemece, “davacıya satılan aracın gizli ayıplı olduğu ve davacının 4077 Sayılı Kanun’un 4. maddesinden kaynaklanan hakkını ayıplı aracın değiştirilmesi yönünde kullandığı” gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dava konusu araçta meydana gelen ve üretimden kaynaklandığı belirlenen arızalar nedeniyle malın yenisi ile değiştirilmesi koşullarının oluşup oluşmadığı; oluşmamış ise tamir sonrası aracın yeni durumu nedeni ile oluşan değer farkına hükmedilip hükmedilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Dava konusu M. 1.5 DC tipi 2006 model aracın davacı tarafından yetkili satıcı A. Motorlu Araçlar Sanayi ve Ticaret A.Ş’nden 05.09.2005 tarihinde satın alındığı ve 06.09.2005 tarihinde davacı adına tescil edildiği anlaşılmaktadır.
Yargılama sırasında, dosyada mevcut servis dokümanları ve araç üzerinde inceleme sonucunda düzenlenen bilirkişi raporunda, aracın 03.08.2006 tarihinde ve 12.140 km’de iken triger kayışının atlaması ya da sıyırması sonucu hasarlanan motorunun tamir gördüğü, yapılan onarımda, triğer kayışının atlama ya da kayma yapması sonucu motorun zaman parametreleri şaştığından meydana gelmesi beklenen parçalardan başta emme ve egzoz supap takımı olmak üzere değiştirilen tüm parçaların hasarla ilgili olduğu sonucuna varıldığı; erken dönemde meydana gelen ve motorda önemli bir onarıma neden olan arızanın aracın kullanım süresi, kat ettiği yol da dikkate alındığında komponent bazındaki bir imalat hatasından kaynaklandığı, kullanımla ilgisinin bulunmadığı; aracın dış cephe boyasında bilhassa vernik tabakası altında boya kusuru bulunduğu, boyalı yüzeydeki lokal bozuklukların kullanımdan kaynaklanmayan, üretim aşamasında oluşan birtakım olumsuzluklara bağlı ve zamanla ortaya çıkan bir husus olduğu; dava konusu araçta meydana gelmiş ve onarılmış olan motor arızası ile boya kusurunun malın davacı tarafından kullanılıp yararlanılması olanağını önemli ölçüde azaltacak ve süreklilik arz edecek nitelikte olmamakla birlikte, söz konusu hususların vaat edilen veya standardında tespit edilen nitelik veya niceliğine aykırılık olarak aracın mekanik ve karoseri aksamından beklenen fonksiyonlar bakımından belirli ölçüde değerini azaltan maddi ve ekonomik bir eksiklik olarak nitelendirilmesi gerektiği, belirtilmiştir.
Diğer taraftan, davacı tarafından davalıya gönderilen 10.08.2006 tarihli ihtarla, aracın 10.000 km dolmadan yağ kesesinin değiştiği, akabinde tavanda boya kusurlarının fark edildiği, daha sonra triğer kayışı nedeniyle motorun hasarlandığı ifade edilerek, “olağan dışı bu hatalar nedeniyle aracın yenisiyle değiştirilmesi” istenmiştir.
Maddi olguya ve toplanan delillere ilişkin olarak buraya kadar yapılan açıklamalara göre; 05.09.2005 tarihli faturayla sıfır kilometre araç niteliğiyle davacıya satılıp, 06.09.2005 tarihinde davacı adına tescil edilen dava konusu aracın yağ keçesinin değiştiği, 03.08.2006 tarihinde alternatör kayışı kopması sonucu triğer kayışının arasına girerek atlatma yaptırması ve buna bağlı olarak motor hasarlanması nedeniyle servise çekildiği, hasarla ilgili başta emme ve egzoz takımı olmak üzere birçok parçanın değiştirildiği ve onarım yapıldığı, aracın dış cephesinde boya kusuru bulunduğu, bilirkişi raporunda bu durumun üretim hatası olarak nitelendirildiği sabittir.
Uyuşmazlığın, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında bulunduğu da çekişmesizdir.
Bu noktada, konuyla ilgili yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar görülmüştür:
4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 4822 Sayılı Kanunla değişik “Ayıplı Mal” başlıklı 4. maddesi;
“Ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda ya da reklam ve ilânlarında yer alan veya satıcı tarafından bildirilen veya standardında veya teknik düzenlemesinde tespit edilen nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan ya da tahsis veya kullanım amacı bakımından değerini veya tüketicinin ondan beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mallar, ayıplı mal olarak kabul edilir.
Tüketici, malın teslimi tarihinden itibaren otuz gün içerisinde ayıbı satıcıya bildirmekle yükümlüdür. Tüketici bu durumda, bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme, malın ayıpsız misliyle değiştirilmesi veya ayıp oranında bedel indirimi ya da ücretsiz onarım isteme haklarına sahiptir. Satıcı, tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür. Tüketici bu seçimlik haklarından biri ile birlikte ayıplı malın neden olduğu ölüm ve/veya yaralanmaya yol açan ve/veya kullanımdaki diğer mallarda zarara neden olan hallerde imalatçı-üreticiden tazminat isteme hakkına da sahiptir.
İmalatçı-üretici, satıcı, bayi, acente, ithalatçı …ayıplı maldan ve tüketicinin bu maddede yer alan seçimlik haklarından dolayı müteselsilen sorumludur. Ayıplı malın neden olduğu zarardan dolayı birden fazla kimse sorumlu olduğu takdirde bunlar müteselsilen sorumludurlar. Satılan malın ayıplı olduğunun bilinmemesi bu sorumluluğu ortadan kaldırmaz.
Bu madde ile ayıba karşı sorumlu tutulanlar, ayıba karşı daha uzun bir süre ile sorumluluk üstlenmemişlerse, ayıplı maldan sorumluluk, ayıp daha sonra ortaya çıkmış olsa bile malın tüketiciye teslimi tarihinden itibaren iki yıllık zamanaşımına tabidir. Ayıplı malın neden olduğu her türlü zararlardan dolayı yapılacak talepler ise üç yıllık zamanaşımına tabidir. Bu talepler zarara sebep olan malın piyasaya sürüldüğü günden başlayarak on yıl sonra ortadan kalkar. Ancak, satılan malın ayıbı, tüketiciden satıcının ağır kusuru veya hile ile gizlenmişse zamanaşımı süresinden yararlanılamaz” hükmünü taşımaktadır.
Aynı kanunun 4822 Sayılı Kanunla değişik “Garanti Belgesi” başlıklı 13. maddesi;
“İmalatçı veya ithalatçılar ithal ettikleri veya ürettikleri sanayi malları için Bakanlıkça onaylı garanti belgesi düzenlemek zorundadır. Mala ilişkin faturanın tarih ve sayısını içeren garanti belgesinin tekemmül ettirilerek tüketiciye verilmesi sorumluluğu satıcı, bayi veya acenteye aittir. Garanti süresi malın teslim tarihinden itibaren başlar ve asgari iki yıldır. Ancak, özelliği nedeniyle bazı malların garanti şartları, Bakanlıkça başka bir ölçü birimi ile belirlenebilir.
Satıcı; garanti belgesi kapsamındaki malların, garanti süresi içerisinde arızalanması halinde malı işçilik masrafı, değiştirilen parça bedeli ya da başka herhangi bir ad altında hiçbir ücret talep etmeksizin tamir ile yükümlüdür.
Tüketici onarım hakkını kullanmışsa, garanti süresi içerisinde sık arızalanması nedeniyle maldan yararlanamamanın süreklilik arz etmesi veya tamiri için gereken azami sürenin aşılması veya tamirinin mümkün bulunmadığının anlaşılması hallerinde, 4’üncü maddede yer alan diğer seçimlik haklarını kullanabilir. Satıcı bu talebi reddedemez. Tüketicinin bu talebinin yerine getirilmemesi durumunda satıcı, bayi, acente, imalatçı-üretici ve ithalatçı müteselsilen sorumludur…” şeklindedir.
Diğer taraftan, 14.06.2003 gün ve 25138 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Garanti Belgesi Uygulama Esaslarına Dair Yönetmeliğin 14/a maddesinde;
“Tüketicinin onarım hakkını kullanmasına rağmen malın; …Tüketiciye teslim edildiği tarihten itibaren, belirlenen garanti süresi içinde kalmak kaydıyla, bir yıl içerisinde; aynı arızanın ikiden fazla tekrarlanması veya farklı arızaların dörtten fazla meydana gelmesi veya belirlenen garanti süresi içerisinde farklı arızaların toplamının altıdan fazla olması unsurlarının yanı sıra, bu arızaların maldan yararlanmamayı sürekli kılması… durumlarında tüketici malın ücretsiz değiştirilmesini, bedel iadesi veya ayıp oranında bedel indirimi talep edebilir.
Satıcı, tüketicinin bu yönetmeliğin 13 ve 14. maddelerinde belirlenen taleplerini reddedemez. Tüketicinin bu taleplerine karşı satıcı, bayii, acente, imalatçı-üretici ve ithalatçı müteselsilen sorumludur” düzenlemesi bulunmaktadır.
Görüldüğü üzere; ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda ya da reklam ve ilanlarında yer alan veya satıcı tarafından bildirilen veya standardında veya teknik düzenlemesinde tespit edilen nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan ya da tahsis veya kullanım amacı bakımından değerini veya tüketicinin ondan beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mallar, ayıplı mal olarak kabul edilir.
Tüketici bu durumda bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme, malın ayıpsız misli ile değiştirilmesi veya ayıp oranında bedel indirimi ya da ücretsiz onarım isteme haklarına sahiptir. Satıcı veya onunla birlikte sorumlu olan imalatçı, ihracatçı vs. maddede sayılan sorumlular tüketicinin tercihine konu bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür.
Tüketici onarım hakkını kullanmışsa, garanti süresi içerisinde sık arızalanması nedeniyle maldan yararlanamamanın süreklilik arz etmesi veya tamiri için gereken azami sürenin aşılması veya tamirinin mümkün bulunmadığının anlaşılması hallerinde 4. maddede yer alan diğer seçimlik haklarını kullanabilir. Satıcı bu talebi reddedemez. Tüketicinin bu talebinin yerine getirilmemesi durumunda satıcı, bayii, acente, imalatçı üretici ve ithalatçı müteselsilen sorumludur.
Tüketici onarım hakkını kullanmasına karşın, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 13. maddesi ve Garanti Belgesi Uygulama Esaslarına Dair Yönetmeliğin 14. maddesinde belirtilen şartların oluşması halinde, aynı kanunun 4. maddesinde sayılan diğer seçimlik haklarından birini kullanabilecektir.
Şu halde tüketici, doğrudan ücretsiz değiştirme hakkını kullanabilir. Zira burada seçimlik hakkın kullanılmasından sonra değiştirilemeyeceği kuralının yasal bir istisnası söz konusudur.
Öte yandan, sınai mallarında her satıcı yetkili servisleri eliyle satış sonrası hizmet vermek zorundadır. Yetkili servise yapılan başvuru tarihinden itibaren yapılan yapılmayan işlemler satıcının ve onunla birlikte sorumluluğu olanların sorumluluğundadır.
Tüketicinin dava açana kadar hatta dava açtıktan sonra aracı kullanması satıcıyı ve onunla birlikte sorumlu olanları yasal sorumluluktan kurtarmaz.
Tüketici sözleşmeyi ayakta tutarak malın yenisi ile değiştirilmesini istediğine göre malın yenisi gelene kadar elindekini iade yükümlülüğünde de değildir.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde:
Somut olayda; “0 km”de alınan aracın tüketiciye tesliminden sonra, servis ışığı yanıp yağ oranı düşük uyarısı vermesi nedeniyle motor yağ keçesinin değiştirildiği, aracın dış cephe boyasında özellikle vernik tabakası altında boya kusuru bulunduğu, aracın alternatör kayışının koptuğu, triğer kayışı arasına girerek süpapların eğildiği ve motorun arızalandığı, buna bağlı olarak emme ve egzoz süpap takımı olmak üzere birçok parçanın tamamen değiştirildiği; yapılan onarımlar sonucu arızaların giderilmiş olduğu; ancak bu arızaların giderilmesi amacıyla aracın birçok parçası değiştirilip, böylece aracın orijinal halini kaybettiği gibi, tüketicinin araca duyduğu güvenin sarsılması nedeniyle araçtan beklediği yararı sağlayamadığı, davacı tarafça değişiklik talebi iletilmesine karşın, davalı yanın bu istemi yerine getirmediği, tüketicinin bu şekilde aracı değer düşüklüğüne ilişkin zararı giderilerek de olsa kullanmaya zorlanamayacağı, belirgindir.
Açıklanan tüm bu olgu ve yasal düzenlemeler, tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, dosyadaki tutanak ve kanıtlar karşısında; eldeki dava yönünden, aracın yenisi ile değiştirilmesini isteme koşulları gerçekleşmiştir.
Yerel mahkemenin, aynı hususlara dayalı direnme kararı usul ve yasaya uygun olup, onanmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA ve aşağıda dökümü yazılı ( 1.815 ) Lira bakiye temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 21.10.2009 gününde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/512
K. 2010/3859
T. 5.4.2010
• AYIPLI MAL ( Yenisi İle Değiştirilmesi İstemi/Satıcının Garanti Veren İle Birlikte Alıcıya Karşı Sorumlu Olduğu – 818 S.K. ve Garanti Belgesi Hükümleri Dikkate Alındığında Zamanaşımının Söz Konusu Olmadığı/Bilirkişi Raporları Değerlendirilerek İşin Esasına Girilmesi Gerektiği )
• GARANTİ BELGESİ ( Ayıplı Aracın Yenisi İle Değiştirilmesi Talebi/Satıcının Garanti Veren İle Birlikte Alıcıya Karşı Sorumlu Olduğu – 818 S.K. ve Garanti Belgesi Hükümleri Dikkate Alındığında Zamanaşımının Dolmadığı )
• ZAMANAŞIMI ( Ayıplı Aracın Yenisi İle Değiştirilmesi Talebi/Satıcı ve Garanti Verenin Birlikte Alıcıya Karşı Sorumluluğu – 818 S.K. ve Garanti Belgesi Hükümlerine Göre Dolmadığı/Bilirkişi Raporları Doğrultusunda İşin Esasına Girileceği )
818/m. 194, 207
ÖZET : Dava ayıplı olduğu ileri sürülen aracın yenisi ile değiştirilmesi istemine ilişkindir. Satıcı davalı garanti veren ile birlikte ayıptan ötürü alıcıya karşı sorumludur. B.K. nın ilgili hükümleri ile garanti belgesi hükümleri dikkate alındığında satıcı yönünden davanın zamanaşımına uğradığından sözedilemez. Davacı aldığı aracın ayıplı olması sebebiyle değiştirilmesini davalı satıcıdan talep edebilir. Mahkemece yapılacak iş bilirkişi raporu ve ek rapor birlikte değerlendirilerek işin esasına girilip uygun sonuç dairesinde bir karar vermektir.
DAVA : Taraflar arasındaki menfi tespit davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın zamanaşımı sebebiyle reddine yönelik olarak verilen hükümün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Dava ayıplı olduğu ileri sürülen aracın yenisi ile değiştirilmesi istemine ilişkindir. Satıcı davalı garanti veren ile birlikte ayıptan ötürü alıcıya karşı sorumludur. B.K.nun 194 ve 207. madde hükümleri ile garanti belgesi hükümleri dikkate alındığında satıcı yönünden davanın zamanaşımına uğradığından sözedilemez. Davacı aldığı aracın ayıplı olması sebebiyle değiştirilmesini davalı satıcıdan talep edebilir. Önceki bozma ilamında da belirtildiği gibi mahkemece yapılacak iş bilirkişi raporu ve ek rapor birlikte değerlendirilerek işin esasına girilip uygun sonuç dairesinde bir karar vermekten ibaret iken, davalı satıcı hakkındaki davanın yazılı gerekçe ile reddi doğru değildir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeple hükümün temyiz eden davacı yaranna BOZULMASINA, peşin harcın istenmesi halinde iadesine, 5.4.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/1498
K. 2005/12769
T. 19.12.2005
• AYIPLI MAL SATIŞINDAN DOĞAN TAZMİNAT ( Davacı Satımın Feshedilmesini İstememiş Tercih Hakkını Semenin Tenzili Yönünde Kullandığı – O Halde Anılan Yasa Hükmü Çerçevesinde Davacının Talebi Değerlendirilerek Bir Karar Verilmek Gerektiği )
• SATIMIN FESHEDİLMESİ ( Ayıplı Mal Satışından Doğan Tazminat – Davacı Satımın Feshedilmesini İstememiş Tercih Hakkını Semenin Tenzili Yönünde Kullandığı/Davacının Talebi Değerlendirilerek Bir Karar Verilmek Gerektiği )
• SATICININ TEKEFFÜLÜ ALTINDAKİ SATILAN ( Ayıbı Anlaşıldığı Zaman Alıcı Dilerse Satılanı Redde Hazır Olduğunu Beyanla Satımın Feshedilmesini Dilerse Satılanı Alıkoyup Kıymetinin Noksanı Mukabilinde Semenin Tenzil Olunmasını Dava Edebileceği )
• BEDELİN TENZİLİ İSTEMİ ( Satıcının Tekeffülü Altındaki Satılanın Ayıbı Anlaşıldığı Zaman Alıcı Dilerse Satımın Feshedilmesini Dilerse Satılanı Alıkoyup Kıymetinin Noksanı Mukabilinde Semenin Tenzil Olunmasını Dava Edebileceği )
• TERCİH HAKKI ( Ayıplı Mal Satışından Doğan Tazminat – Davacı Satımın Feshedilmesini İstememiş Tercih Hakkını Semenin Tenzili Yönünde Kullandığı/Davacının Talebi Değerlendirilerek Bir Karar Verilmek Gerektiği )
818/m.81,202
ÖZET : Dava, ayıplı mal satışından kaynaklanmaktadır. Borçlar Kanununun 202/1.maddesi uyarınca “satıcının tekeffülü altındaki satılanın ayıbı anlaşıldığı zaman, alıcı muhayyerdir; dilerse satılanı redde hazır olduğunu beyanla satımın feshedilmesini, dilerse satılanı alıkoyup kıymetinin noksanı mukabilinde semenin tenzil olunmasını dava eder”. Somut olayda davacı satımın feshedilmesini istememiş, tercih hakkını semenin tenzili yönünde kullanmıştır. O halde anılan yasa hükmü çerçevesinde davacının talebi değerlendirilerek uygun sonuç dairesinde bir karar verilmek gerekirken, somut olaya uygun düşmeyen gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir.
DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında 4800 adet battaniye alımı konusunda anlaşma yapıldığını ve karşılığı 52.800 USD’nın ödenmesi için gerekli işlemlerin tamamlandığını, battaniyelerin gümrük işlemi bitip müvekkilince teslim alındığını, sırada “Sesli” markasının daha önce başka bir şahıs adına tescil edildiğinin belirlenmesi üzerine adli makamlarca el konulduğunu, davalının markanın iptali için dava açtığını, müvekkilinin peşinatlarını aldığı şirketlere tazminat ödemek zorunda kaldığını ileri sürerek toplam 136.394 USD mal bedeli ve masraflar ile belgelenemeyen 13.606 USD tazminatın davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının B.K.nun 81.maddesi gereği öncelikle malları iade etmesi gerektiğini, malın tesliminden itibaren 6 aylık zamanaşımı süresinin dolduğunu, gönderilen battaniyelerde yanlışlıkla Sesli markasının dokunduğunu, davacının bildirimi üzerine malın iadesi halinde yeniden gönderilebileceğinin bildirildiğini, marka tescilinin usulsüzlüğü nedeniyle iptal davası açıldığını ve zarara davacının sebebiyet verdiğini belirterek haksız davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, oluşan zarardan davalının sorumlu olmadığı gerekçesiyle ve bir kısım alacaktan vazgeçme de dikkate alınarak davanın 34.006 USD yönünden vazgeçme nedeni ile olmak üzere reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık, ayıplı mal satışından kaynaklanmaktadır. Davalı tarafından davacıya satılan battaniyelere Ürdün Gümrüğünce el konulduğu ve zaptedilmiş olduğu, toplanan delillerle sabittir. Kaldı ki bu durum davalının da kabulündedir. O halde, satılan malların hukuki ayıplı olduğunun kabulü gerekir. Davacı dava dilekçesinde kendisine teslim edilip Ürdün makamlarınca zaptedilen 4800 adet battaniyenin bedelini ve bir takım zararlarını talep etmiş ise de, yargılama sırasında talebini daraltarak zaptedildikten iki yılı aşkın bir süre sonra yetkililerce kendisine iade edilen 3900 adet battaniyeyi düşük fiyatla satmak zorunda kaldığını belirterek, kendisine satılan bedel ile kendisinin başkalarına sattığı bedel arasındaki farkı istemiş, yani bedelde tenzilat talebinde bulunmuştur.
Borçlar Kanununun 202/1.maddesi uyarınca “satıcının tekeffülü altındaki satılanın ayıbı anlaşıldığı zaman, alıcı muhayyerdir; dilerse satılanı redde hazır olduğunu beyanla satımın feshedilmesini, dilerse satılanı alıkoyup kıymetinin noksanı mukabilinde semenin tenzil olunmasını dava eder”.
Somut olayda davacı satımın feshedilmesini istememiş, tercih hakkını semenin tenzili yönünde kullanmıştır. O halde anılan yasa hükmü çerçevesinde davacının talebi değerlendirilerek uygun sonuç dairesinde bir karar verilmek gerekirken, somut olaya uygun düşmeyen gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 19.12.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2010/13-389
K. 2010/429
T. 29.9.2010
• AYIPLI MAL DAVASI ( Dava Dilekçesinde Davacının Onarım Hakkını Kullanmış Olması Yargılama Sırasında Aracın Gizli Ayıplı Olduğunun Ortaya Çıkmasından Sonra Davacının Bu Tercihini Aracın Ücretsiz Değiştirilmesi Şeklinde Kullanmasına Engel Olarak Gösterilemeyeceği )
• ONARIM HAKKI ( Davacının Kullanmış Olması Yargılama Sırasında Aracın Gizli Ayıplı Olduğunun Ortaya Çıkmasından Sonra Davacının Bu Tercihini Aracın Ücretsiz Değiştirilmesi Şeklinde Kullanmasına Engel Olarak Gösterilemeyeceği )
• ARACIN ÜCRETSİZ DEĞİŞTİRİLMESİ ( Ayıplı Mal Davası – Davacının Onarım Hakkını Kullanmış Olması Yargılama Sırasında Aracın Gizli Ayıplı Olduğunun Ortaya Çıkmasından Sonra Davacının Bu Tercihini Aracın Ücretsiz Değiştirilmesi Şeklinde Kullanmasına Engel Olarak Gösterilemeyeceği )
• TERCİH HAKKI ( Dava Dilekçesinde Tercih Hakkını Ücretsiz Onarım Yönünde Kullanan Davacının Islaha Gerek Olmaksızın Aracın Misliyle Değiştirilmesi Şeklinde Değiştirebileceği )
4077/m.4,13
ÖZET : Davacı, davalı C. A.Ş den satın aldığı aracın yetkili servise götürüldüğü halde onarılmadığını, diğer davalının ise ithalatçı firma olduğunu öne sürerek, araçtaki arızanın ücretsiz onarımına karar verilmesini istemiştir. Yargılama sırasında dava konusu aracın gizli ayıplı olduğu belirlenmiş ve bu nedenle davacı tercih hakkını değiştirerek aracın yenisiyle değiştirilmesi talebinde bulunmuştur. Aracın gizli ayıplı olduğuna dair bu olgu, Mahkeme ile Özel Daire’nin de kabulünde olduğuna göre, yukarıda açıklanan yasal şartların varlığında kuşku ve duraksama bulunmamaktadır. Dava dilekçesinde davacının onarım hakkını kullanmış olması, yargılama sırasında aracın gizli ayıplı olduğunun ortaya çıkmasından sonra davacının bu tercihini aracın ücretsiz değiştirilmesi şeklinde kullanmasına engel olarak gösterilemez. Davacı sözleşmeyi ayakta tutarak malın yenisi ile değiştirilmesini istediğine göre, davalılar, tüketicinin tercihine göre, sorunun çözümlenmesi ile yükümlüdür.
Yenisi ile değiştirilmesini isteme koşulları gerçekleşen araca ilişkin olarak; dava dilekçesinde tercih hakkını ücretsiz onarım yönünde kullanan davacının, ıslaha gerek olmaksızın aracın misliyle değiştirilmesi şeklinde değiştirebileceği kuşkusuzdur. Hal böyle olunca; Yerel Mahkemece, davacının “aracın yenisiyle değiştirilmesi” talebi göz önünde bulundurulmak suretiyle davanın kabulü yönünde verilen direnme kararı usul ve yasaya uygundur.
DAVA : Taraflar arasındaki “Ayıplı Mal” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Denizli Asliye 1. Hukuk ( Tüketici ) Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 11.09.2008 gün ve 2006/442 E. 2008/341 K. sayılı kararın incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 20.04.2009 gün ve 2008/15820-5396 sayılı ilamı ile;
( … Davacı, davalı C. A.Ş den satın aldığı aracın yetkili servise götürüldüğü halde onarılmadığını, diğer davalının ise ithalatçı firma olduğunu öne sürerek, araçtaki arızanın ücretsiz onarımına karar verilmesini istemiştir.
Davalı taraf, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, aracın değiştirilmesine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafça temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı tarafın aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davacı dava dilekçesinde, davalı taraftan aldığı araçtaki arızanın giderilmediğini belirterek, ücretsiz onarımı talepli bu davayı açmıştır. Davacı yargılama sırasında 30.6.2008 tarihli ıslah dilekçesini vererek, aracın yenisiyle değiştirilmesini istemiş, Mahkemece ıslah talebinin kabulü ile aracın yenisiyle değiştirilmesine karar verilmiştir. Dava konusu aracın ayıplı olduğu, hükme esas alınan bilirkişi raporu ile belirlenmiştir. Ancak davacı ıslah dilekçesi vererek, dava dilekçesindeki talebini değiştirmiş olup, böylece ayıplı mal karşısında kullandığı tercihide değiştirmiştir. Davalı yargılama sırasında, ıslah ile netice-i talebin ve tercih hakkının değiştirilmesine, muvaffakati olmadığını bildirmiştir. Davacı tüketicinin, ıslah yoluyla dava dilekçisindeki talebini değiştirmesi mümkün olmadığı gibi, ücretsiz onarım yönünde kullandığı tercih hakkını aracın değiştirilmesi şeklinde değiştirmesi de, mümkün değildir. Mahkemece bu husus nazara alınarak hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir… ),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava dilekçesinde davacı, davalı taraftan aldığı ayıplı aracın ücretsiz onarımı talebiyle eldeki davayı açmış; yargılama sırasında 30.06.2008 tarihli ıslah dilekçesi ile, aracın yenisiyle değiştirilmesini talep etmiştir.
Davalı taraf, davacının ıslah taleplerine muvafakatleri olmadığını bildirmiştir.
Mahkemece davacının ıslah talebi yönünde hüküm kurularak, aracın yenisiyle değiştirilmesine dair verilen karar, Özel Daire’ce yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; Yerel Mahkeme, “davacının, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 4. maddesinde öngörülen dört seçimlik haktan birini seçmeye zorlanamayacağı, bu dört seçimlik hakka dair tercih hakkını ıslah yoluyla değiştirebileceği; Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun ıslahı düzenleyen hükümlerinde de, seçimlik haklarından birini ıslah yoluyla tercih etme hakkını kullanmasını engelleyen bir hükmün bulunmadığı” gerekçesiyle direnme kararı vermiştir.
Dava konusu aracın ayıplı olduğu bilirkişi raporu ile tespit edilmiş olup; bu konuda uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık; ayıplı aracın ücretsiz onarımı talebiyle eldeki davayı açmış olan davacının, bu talebini ve tercih hakkını, aracın yenisiyle değiştirilmesi şeklinde yargılama aşamasında ıslah yoluyla değiştirmesi olanağının bulunup bulunmadığı, noktasındadır.
Bilindiği gibi ıslah, taraflardan birinin yapmış olduğu usul işleminin tamamen veya kısmen düzeltilmesi işlemidir ( HUMK. m.83; Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, B. 6. C. IV, İstanbul 2001, s.3965 ). Islah müessesesi, dava değiştirme, başka deyişle iddia ve müdafaanın değiştirilmesi veya genişletilmesi yasağını bertaraf eden bir imkandır. Bu suretle, aslında yasal itiraz ile karşılaşabilecek olan her hangi bir taraf muamelesi, ıslah kurumu yardımı ile artık bu itirazı davet etmeksizin yapabilmektedir ( Prof. Dr. Saim Üstündağ, Medeni Yargılama Hukuku, C.I.II.B,5, İstanbul 1992 s.534 ).
Islahın konusu, tarafların yapmış oldukları usul işlemleri olduğuna göre, ıslahla düzeltilecek usul işlemlerinin neler olduğundan söz edilmesinde yarar vardır:
Gerek öğreti gerekse Yargıtay, ıslah yoluyla davanın değiştirebileceğini ve genişletilebileceğini, aynı şekilde savunmanın genişletilebileceğini ilke olarak kabul etmektedir. Yine, müddeabihin (davada talep olunan miktarın) artırılıp artırılmayacağı hususu da bir usul işlemi olup ıslahın konusudur (Kuru: C.IV s.4035).
Islahın amacı, yargılama sürecinde, şekil ve süreye aykırılık sebebiyle ortaya çıkabilecek maddi hak kayıplarını ortadan kaldırmak olduğundan, hak ve alacağı bu sürecin dışında, ortadan kaldırmış olan işlemlerin, yani maddi hukuk işlemlerinin ıslah yoluyla düzeltilebilmesi, elbette olanaklı değildir. Bir başka deyişle, maddi hakkı sona erdiren maddi hukuk işlemleri, ıslahla düzeltilemez. Feragat, kabul, sulh gibi işlemler, velev ki dava içinde yapılsın, asıl hakkı ortadan kaldırdıklarından, usul işlemi olduğu kadar ( davayı etkilediği için usul işlemidir ) maddi hukuk işlemi mahiyeti taşımaktadır ve bu sebeple, bu işlemlerin de ıslah yoluyla düzeltilmesi imkânsızdır. Zira ıslah, yargılama hukukunun şekle ve süreye bağlılığından kaynaklanan zımni hak kayıplarının telafisi için öngörülmüş bir müessesedir. Açık bir irade beyanı ile terk edilen haklar, maddi gerçeğin şekle feda edilmesi gibi bir sonuç doğurmadığı için, ıslahın konusu olamaz.
Islahın sonuçlarına gelince; Islah tahkikata tabi davalarda tahkikat bitinceye kadar ve tahkikata tabi olmayan davalarda ise yargılamanın bitimine kadar yapılabilir ( HUMK m.84 ). Islah tek taraflı bir irade beyanı olup, ıslahın geçerliliği için karşı tarafın ve mahkemenin kabulüne gerek yoktur.
Davanın tamamen ıslahı durumunda, dava dilekçesinden itibaren bütün usul işlemlerinin yapılmamış sayılmasını gerektireceğinden ( HUMK m.87 ), davanın tamamen ıslahında yeni bir dava açılmamış sayılacak, dava, ilk dava gününde açılmış sayılacaktır.
Davanın tamamen ( kamilen ) ıslah edilmesi halinde dava dilekçesi dahil, yapılmış olan bütün usul işlemleri yapılmamış sayılır. ( HUMK m.87/1 ). Bunun doğal sonucu olarak, dava dilekçesinde yer alan ilk talep içeriği değil, ıslah yoluyla açıklanan talep içeriği nazara alınarak araştırma ve inceleme yapılması ve mahkemece verilecek hükümde de ıslahla ileri sürülen istemin karşılanması gerekir.
Somut olayda, davacı dava dilekçesinde araçtaki arızanın ücretsiz onarımını talep etmiş, 30.06.2008 tarihli ıslah dilekçesi ile de, “yargılama sırasında alınan bilirkişi raporuyla üretim hatası bulunan ve gizli ayıplı olduğu belirlenen aracın ayıpsız misli ile değiştirilmesini” istemiştir.
Dava dilekçesinde davacının, salt araçtaki arızanın ücretsiz onarımını talep etmiş olması; aksi yönde açık bir irade beyanı bulunmadığından, 4077 sayılı Kanunun 4. maddesinde öngörülen diğer seçimlik haklarını terk ettiği sonucunu doğurmaz.
Şu hale göre, bozma ilamında işaret edilenin aksine; az yukarıda açıklanan ilkeler uyarınca davacının, davanın kamilen ıslahı yoluyla, davalının muvafakati aranmaksızın talep sonucunu değiştirmesi olanaklıdır.
Yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunda, “dava konusu araca yetkili servisi tarafından motorda parça değişim işlemi şeklinde iki kez müdahale yapılmasına rağmen söz konusu arızaya yanlış teşhis konulması dolayısıyla önceki motor arızasının giderilemediği ve bunun sonucun motordaki son hasarın oluştuğu ve hasarın “gizli ayıp” niteliğinde olduğu belirlenmiştir. Esasen bu husus, Yerel Mahkemenin ve Özel Dairenin de kabulündedir.
Öyleyse burada, dava dilekçesinde tamir seçimlik hakkını kullanan davacının, gizli ayıbın yargılama sırasında tespit edilmiş olması üzerine bu hakkından dönüp dönemeyeceği ve talebini aracın değiştirilmesi şeklinde değiştirip değiştiremeyeceği hususunun, tüketici hukuku yönünden irdelenmesi gereklidir.
4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 4822 sayılı Kanunla değişik “Ayıplı Mal” başlıklı 4. maddesinde;
“Ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda ya da reklam ve ilânlarında yer alan veya satıcı tarafından bildirilen veya standardında veya teknik düzenlemesinde tespit edilen nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan ya da tahsis veya kullanım amacı bakımından değerini veya tüketicinin ondan beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mallar, ayıplı mal olarak kabul edilir.
Tüketici, malın teslimi tarihinden itibaren otuz gün içerisinde ayıbı satıcıya bildirmekle yükümlüdür. Tüketici bu durumda, bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme, malın ayıpsız misliyle değiştirilmesi veya ayıp oranında bedel indirimi ya da ücretsiz onarım isteme haklarına sahiptir. Satıcı, tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür…” Denilmekte;
Aynı Kanunun 4822 sayılı Kanunla değişik “Garanti Belgesi” başlıklı 13.maddesinde ise;
“…Tüketici onarım hakkını kullanmışsa, garanti süresi içerisinde sık arızalanması nedeniyle maldan yararlanamamanın süreklilik arz etmesi veya tamiri için gereken azami sürenin aşılması veya tamirinin mümkün bulunmadığının anlaşılması hallerinde, 4. maddede yer alan diğer seçimlik haklarını kullanabilir. Satıcı bu talebi reddedemez. Tüketicinin bu talebinin yerine getirilmemesi durumunda satıcı, bayi, acente, imalatçı-üretici ve ithalatçı müteselsilen sorumludur…”
Hükmü yer almaktadır.
Diğer taraftan, 14.06.2003 gün ve 25138 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Garanti Belgesi Uygulama Esaslarına Dair Yönetmeliğin 14/a maddesinde;
“Tüketicinin onarım hakkını kullanmasına rağmen malın;…Tüketiciye teslim edildiği tarihten itibaren, belirlenen garanti süresi içinde kalmak kaydıyla, bir yıl içerisinde; aynı arızanın ikiden fazla tekrarlanması veya farklı arızaların dörtten fazla meydana gelmesi veya belirlenen garanti süresi içerisinde farklı arızaların toplamının altıdan fazla olması unsurlarının yanı sıra, bu arızaların maldan yararlanmamayı sürekli kılması….durumlarında tüketici malın ücretsiz değiştirilmesini, bedel iadesi veya ayıp oranında bedel indirimi talep edebilir…”
Düzenlemesi bulunmaktadır.
Bu hükümlerden çıkarılacak sonuca gelince; Tüketici onarım hakkını kullanmasına karşın, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 13. maddesi ve Garanti Belgesi Uygulama Esaslarına Dair Yönetmeliğin 14. maddesinde belirtilen şartların oluşması halinde, aynı Kanunun 4. maddesinde sayılan diğer seçimlik haklarından birini kullanabilecektir.
Somut olayda, “0 km” de alınan aracın garanti süresi içerisinde arızalanması üzerine, davacı yetkili servise başvurmasına rağmen öncelikle arızaya hatalı teşhis konulmak ve davacı yanlış bilgilendirilmek suretiyle arızanın giderilemediği ve böylece dava aşamasına gelindiği anlaşılmaktadır. Belirtilen nedenle davacı/tüketicinin, bu aşamada onarımın gerçekleştirilebileceği düşüncesiyle ücretsiz onarım talebinde bulunduğu açıktır.
Ne var ki, yargılama sırasında dava konusu aracın gizli ayıplı olduğu belirlenmiş ve bu nedenle davacı tercih hakkını değiştirerek aracın yenisiyle değiştirilmesi talebinde bulunmuştur. Aracın gizli ayıplı olduğuna dair bu olgu, Mahkeme ile Özel Daire’nin de kabulünde olduğuna göre, yukarıda açıklanan yasal şartların varlığında kuşku ve duraksama bulunmamaktadır. Dava dilekçesinde davacının onarım hakkını kullanmış olması, yargılama sırasında aracın gizli ayıplı olduğunun ortaya çıkmasından sonra davacının bu tercihini aracın ücretsiz değiştirilmesi şeklinde kullanmasına engel olarak gösterilemez. Davacı sözleşmeyi ayakta tutarak malın yenisi ile değiştirilmesini istediğine göre, davalılar, tüketicinin tercihine göre, sorunun çözümlenmesi ile yükümlüdür.
Açıklanan tüm bu olgu ve yasal düzenlemeler karşısında, yenisi ile değiştirilmesini isteme koşulları gerçekleşen araca ilişkin olarak; dava dilekçesinde tercih hakkını ücretsiz onarım yönünde kullanan davacının, ıslaha gerek olmaksızın aracın misliyle değiştirilmesi şeklinde değiştirebileceği kuşkusuzdur.
Hal böyle olunca; Yerel Mahkemece, davacının 30.06.2008 tarihli dilekçesinde yer alan “aracın yenisiyle değiştirilmesi” talebi göz önünde bulundurulmak suretiyle davanın kabulü yönünde verilen direnme kararı usul ve yasaya uygundur. Bu nedenle direnme kararı onanmalıdır.
SONUÇ : Davalılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA ve aşağıda dökümü yazılı 2.817,00 TL. bakiye temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 29.09.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/157
K. 2012/10594
T. 27.6.2012
• AYIPLI MAL TESLİMİNE DAYALI ZARARIN TAZMİNİ ( Mahkemece Hükme Esas Alınan ve Tek Kişi Tarıfından Düzenlenen Bilirkişi Raporu Yeterli Ayrıntıyı İçermeyip Tarafların ve Yargıtayın Denetimine Elverişli Olmadığı – Bilirkişi Raporuna İtiraza Karşılık Yeni Rapor Alınmadığı/Bilirkişi Raporu İtirazına Neden İtibar Edilmediğinin Açıklanmamasının Doğru Olmadığı )
• BİLİRKİŞİ RAPORUNA İTİRAZ ( Yeterli Ayrıntıyı İçermeyip Tarafların ve Yargıtayın Denetimine Elverişli Olmadığı/Uzman Üç Kişiden Oluşturulacak Yeni Bir Bilirkişi Kurulundan Davalının İtirazlarını Karşılayacak Nitelikte Rapor Alınması Gerektiği – Ayıplı Mal Teslimine Dayalı Tazminat İstemi )
• ZARARIN TAZMİNİ İSTEMİ ( Ayıplı Mal Teslimine Dayalı – Yeni Bir Bilirkişi Kurulundan Davalının İtirazlarını Karşılayacak Nitelikte Rapor Alınıp Tüm Delillerin Birlikte Değerlendirilmesi Gerektiği )
6762/m.25/3
ÖZET : Dava, ayıplı mal tesliminden kaynaklanan zararın tazmini istemine ilişkindir. Mahkemece hükme esas alınan ve tek kişi tarafından düzenlenen bilirkişi raporu yeterli ayrıntıyı içermeyip tarafların ve Yargıtay’ın denetimine elverişli değildir. Öte yandan davalı vekili bilirkişi raporuna karşı gerekçelerini de belirterek itiraz etmiş olup, mahkemece bu itirazlar hakkında konusunda uzman bilirkişiden yeniden rapor alınmadığı gibi, hükmün gerekçesinde de bu itirazlara neden itibar edilmediği açıklanmamıştır. Mahkemece yapılacak iş, konusunda uzman üç kişiden oluşturulacak yeni bir bilirkişi kurulundan davalının itirazlarını karşılayacak nitelikte rapor alınıp, tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi suretiyle varılacak uygun sonuç çerçevesinden bir karar vermekten ibarettir.
DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davalı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde taraflardan kimse gelmemiş olduğundan incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Dava, ayıplı mal tesliminden kaynaklanan zararın tazmini istemine ilişkindir.
Davalı vekili, taraflar arasında ticari satım ilişkisi olduğunu, TTK’nun 25/3 hükmü uyarınca ayıp ihbarının süresinde yapılmadığını, satılan drenaj kanal sistem malzemeleri üzerinde yapılan tespitin yetkisiz mahkemece ve ehil olmayan bilirkişiler aracılığıyla gerçekleştirildiğini, davanın üretici şirkete yöneltilmesi gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, taraflar arasındaki “Drenaj Kanal Malzemeleri Sisteminin Alımı” sözleşmesinin 6. maddesine göre demirdöküm ızgaralarının 2 yıl boyunca davalının garantisi altında olduğu, aynı sözleşmenin 10. maddesine göre hatalı ve kusurlu ürünlerin davalı tarafından değiştirileceğinin öngörüldüğü, bilirkişi raporuna göre ızgaraların %95 ve %98 oranında paslanmış olduğu, 5 ay içinde meydana gelen paslanmanın teslim anında davacı tarafından anlaşmasının mümkün olmadığı, gizli ayıplı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hükmü davalı vekili temyiz etmiştir.
Mahkemece hükme esas alınan ve tek kişi tarafından düzenlenen bilirkişi raporu yeterli ayrıntıyı içermeyip tarafların ve Yargıtay’ın denetimine elverişli değildir. Öte yandan davalı vekili bilirkişi raporuna karşı gerekçelerini de belirterek itiraz etmiş olup, mahkemece bu itirazlar hakkında konusunda uzman bilirkişiden yeniden rapor alınmadığı gibi, hükmün gerekçesinde de bu itirazlara neden itibar edilmediği açıklanmamıştır. Mahkemece yapılacak iş, konusunda uzman üç kişiden oluşturulacak yeni bir bilirkişi kurulundan davalının itirazlarını karşılayacak nitelikte rapor alınıp, tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi suretiyle varılacak uygun sonuç çerçevesinden bir karar vermekten ibaret olup, eksik inceleme neticesinde yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 27.06.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2010/13-457
K. 2010/493
T. 13.10.2010
• AYIPLI MALIN İADESİ VE BEDELİNİN TAHSİLİ ( Kaza Sırasında Hava Yastığının Açılmamasının Üretim Hatasından Kaynaklanıp Kaynaklanmadığı Konusunda Davacı İtirazlarını Karşılayacak Şekilde Mahkemece Bilirkişi Heyetinden Rapor Aldırılması Gerektiği )
• BİLİRKİŞİ RAPORU ( Ayıplı Malın İadesi ve Bedelinin Tahsili – Kaza Sırasında Hava Yastığının Açılmamasının Üretim Hatasından Kaynaklanıp Kaynaklanmadığı Konusunda Davacı İtirazlarını Karşılayacak Şekilde Mahkemece Bilirkişi Heyetinden Rapor Aldırılması Gerektiği )
• KAZA SIRASINDA HAVA YASTIĞININ AÇILMAMASI ( Üretim Hatasından Kaynaklanıp Kaynaklanmadığı Konusunda Davacı İtirazlarını Karşılayacak Şekilde Mahkemece Bilirkişi Heyetinden Rapor Aldırılması Gerektiği – Ayıplı Malın İadesi ve Bedelinin Tahsili )
1086/m.283,284,286
ÖZET : Dava; ayıplı malın iadesi ve bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Hükme esas alınan bilirkişi heyeti tarafından, aracın önden gelen darbeyi belli bir eğim ve şiddette alması halinde hava yastığının açılacağına, hava yastığının arızalı olması halinde ikaz ışığının yanması gerektiğine, böyle bir ikaz ışığı yanmadığına göre hava yastığında arızanın olmadığına dayanılarak üretim hatasının olmadığına dair rapor düzenlendiği görülmüştür. Dosyadaki kaza raporu, kaza sonrası çekilen resimler de göz önüne alınarak ve araç üzerinde inceleme yapılmak sureti ile hava yastığı arızasının ikaz ışığı yanması dışında da gerçekleşebileceği ihtimali gözetilerek kaza sırasında hava yastığının açılmamasının üretim hatasından kaynaklanıp kaynaklanmadığı konusunda davacı itirazlarını karşılayacak şekilde mahkemece yeniden araç üzerinde üniversiteden seçilecek akademisyenlerden oluşan bilirkişi heyetinden taraf ve yargı denetimine elverişli rapor aldırılarak sonucuna göre hüküm kurulması gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki “ayıplı malın iadesi ve bedelinin tahsili” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 2.Tüketici Mahkemesince davanın reddine dair verilen 30.05.2008 gün ve 2007/771 E.-2008/375 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekilince istenilmesi üzerine, Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 02.07.2009 gün ve 2009/3676 E.- 2009/9238 K. sayılı ilamı ile;
( … Davacı, 15.08.2005 tarihinde Yıldırım Otomotiv Limited şirketinden satın aldığı araç ile 13.03.2007 tarihinde başka bir araca arkadan çarpmak suretiyle kaza yaptığını, aracın ön taraftan darbe aldığını ancak hava yastıklarının açılmaması nedeniyle başından ağır yaralandığını, aracın bu yönden ayıplı olduğunu ileri sürerek fazlasını saklı tutarak aracın iadesi ile 25.450,00 YTL araç bedelinin faizi ile tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, hava yastığının açılması için darbenin belli bir eğim ve şiddette olmasının gerektiğini, açılma eşiğine ulaşılması halinde hava yastığının açılacağını, aracın ayıplı olmadığını savunarak davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, bilirkişi raporuna ve araçta üretim hatasının olmadığına dayanılarak davanın reddine karar verilmiş; hüküm davacı tarafça temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davacının davaya konu aracı 15.8.2005 tarihinde satın aldığı, 13.03.2007 tarihinde kazanın olduğu dosya içeriğindeki bilgi ve belgeler ile sabittir. Hükme esas alınan bilirkişi heyeti tarafından, aracın önden gelen darbeyi belli bir eğim ve şiddette alması halinde hava yastığının açılacağına, hava yastığının arızalı olması halinde ikaz ışığının yanması gerektiğine, böyle bir ikaz ışığı yanmadığına göre hava yastığında arızanın olmadığına dayanılarak üretim hatasının olmadığına dair rapor düzenlendiği görülmüştür. Dosyadaki kaza raporu, kaza sonrası çekilen resimler de göz önüne alınarak ve araç üzerinde inceleme yapılmak sureti ile hava yastığı arızasının ikaz ışığı yanması dışında da gerçekleşebileceği ihtimali gözetilerek kaza sırasında hava yastığının açılmamasının üretim hatasından kaynaklanıp kaynaklanmadığı konusunda davacı itirazlarını karşılayacak şekilde mahkemece yeniden araç üzerinde üniversiteden seçilecek akademisyenlerden oluşan bilirkişi heyetinden taraf ve yargı denetimine elverişli rapor aldırılarak sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir… ),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava; ayıplı malın iadesi ve bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece; bilirkişi raporuna itibar edilerek, kaza anındaki darbenin hava yastıklarının açılmasını tetikleyecek eğim ve şiddette olmadığı, hava yastığının arızalı olması halinde ikaz ışığının yanması gerektiği, böyle bir ikaz ışığı yanmadığına göre hava yastıklarının açılmayışının araçtaki üretim hatasından kaynaklanmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Özel Dairece, yukarıda açıklanan gerekçeler ile hüküm bozulmuştur.
Yerel Mahkemece; İstanbul Teknik Üniversitesi’ nden seçilen iki Öğretim Üyesi Makine Mühendisi ve bir Hukukçu bilirkişinin katılımıyla keşif icra edilerek araç üzerinde detaylı incelemeler yapıldığı, ibraz edilen raporun denetime elverişli ve hüküm kurmaya yeterli görüldüğü gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Yerel mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık; Mahkemece alınan bilirkişi raporunun hükme esas alınıp alınamayacağı noktasında toplanmaktadır.
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 286.maddesine göre hâkim, bilirkişi raporuyla bağlı olmayıp, verilen rapor hüküm kurmaya elverişli değil ise mahkemece yapılacak iş, ya HUMK 283.maddesi uyarınca aynı bilirkişiden ek rapor almak ya da HUMK. un 284.maddesi uyarınca yeniden inceleme yaptırmaktan ibarettir.
Mahkemece alınan raporlar birbiriyle çelişse dahi hâkim, bunlardan birine dayanarak karar verebileceği gibi hiçbirini hüküm kurmaya yeterli bulmaz ise yeniden bilirkişi raporu alabilir.
Eldeki davada, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, keşif sırasında aracın onarımının yapılmış olması nedeniyle hasar durumu ve kazanın oluşu hakkında dosyaya ibraz edilen fotoğraflar, trafik kaza raporu ve hasar durumu ve uzman incelemesi raporundan bilgi edinilebildiği belirtilmiş ve olay sonucu aracın ön tampon, ön panel, ön panjur, motor kaputu, ön çamurlukları, radyatör ve klima radyatörünün hasar gördüğü, ancak kapılar ve torpidoda hasar meydana gelmediği, sonuç olarak kaza anındaki darbenin hava yastıklarının açılmasını tetikleyecek eğim ve şiddette olmadığı sonucuna varıldığı belirtilmiştir.
Her ne kadar dava konusu araçta meydana gelen hasar tamir edilmiş ise de, dosyada mevcut ekspertiz raporunda, kaza anında aracın şasesinin eğildiği belirtilmiştir. Erler Oto Servisi Ltd. Şirketi tarafından davacı adına düzenlenen 26.03.2007 tarih ve 195389 seri nolu fatura içeriğinden ise anılan eğikliğin giderildiği anlaşılmaktadır. Ne var ki bilirkişi raporunda bu hususlar üzerinde yeterince durulmamış, şase eğilmesine neden olup darbenin, hava yastıklarının açılmasını gerektirip gerektirmediği araştırılmamıştır. Bu haliyle hükme esas alınan bilirkişi raporu yetersizdir.
O halde mahkemece yapılacak iş; mahkemece yeniden üniversiteden seçilecek akademisyenlerden bilirkişi heyeti oluşturularak, dosya ve araç üzerinde inceleme yaptırılmak suretiyle denetime elverişli, davacı itirazlarını da karşılayacak şekilde rapor aldırılarak sonucuna göre hüküm kurulması olmalıdır.
Mahkemece, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK. un 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 13.10.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/16506
K. 2012/10687
T. 28.6.2012
• SÖZLEŞMENİN İPTALİ (Ayıplı Mal Nedeniyle – Davacı Kira Paralarını Finansal Kiralama Şirketine Ödediğinden Ödenen Kira Paralarını Ancak Finansal Kiralama Şirketinden Talep Edebileceği/Kiralama Şirketi Hakkında Devam Eden Bir Dava Olmadığından Diğer Davalı Satıcıdan Tahsiline Karar Verilmesinin Doğru Olmadığı)
• AYIPLI MAL ( Sözleşmenin İptaline Dayanan – Davacı Kira Paralarını Finansal Kiralama Şirketine Ödediğinden Ödenen Kira Paralarını Ancak Finansal Kiralama Şirketinden Talep Edebileceği )
• YETKİSİZLİK KARARI (Sözleşmenin İptaline Dayanan Alacak -Yetkisizlik Kararı Verilen Kiralama Şirketi Hakkındaki Dosyanın Yetkili Mahkemeye Gönderilmediğinin Anlaşıldığı/Kiralama Şirketi Hakkında Devam Eden Bir Dava Olmadığından Diğer Davalı Satıcıdan Tahsiline Karar Verilmesinin Doğru Olmadığı)
818/m.207
ÖZET : Dava, ayıplı mal nedeniyle sözleşmenin iptaline dayanan alacak istemine ilişkindir. Dava satıcı Ltd.Şti. ve Finans Finansal Kiralama A.Ş. hakkında açılmış ise de Finans Finansal Kiralama Şirketi hakkında açılan dava ile ilgili yetkisizlik kararı verildiği ancak dosyanın yetkili mahkemeye gönderilmediği anlaşılmaktadır. Davacı açtığı bu davada yaptığı ödemelerin tahsilini ve traktörün çalışmasından dolayı uğradığı kâr mahrumiyetini talep etmiştir. Davacı kira paralarını Finansal Kiralama Şirketine ödediğinden ödenen kira paralarını ancak Finansal Kiralama Şirketinden talep edebilir. Ancak Finansal Kiralama şirketi hakkında devam eden bir dava olmadığından … TL’nin davalı satıcıdan tahsiline karar verilmesi doğru olmadığı gibi, traktör Finansal Kiralama Sözleşmesi ile kiralandığından ve traktörün malikinin Finansal Kiralama Şirketi olmasına rağmen … TL karşılığında traktörün davalıya iadesine karar verilmesi de doğru görülmemiştir.
DAVA : Taraflar arasındaki sözleşmenin iptali-alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı vekilince duruşmasız, davalı vekilince de duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı asil C. V. ile vekili ve davalı vekili gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan asil ve avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : 2008 model J… Deere marka tarım traktörünün 02.10.2007 tarihli proforma fatura ile J… Deere tarafından Finans Finansal Kiralama Şirketine satıldığı, 09.10.2007 tarihli Finansal Kiralama Sözleşmesi ile anılan traktörün davacıya kiralandığı konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Davacı vekili, J… Deere Makinaları Ltd. Şti.ve Finans Finansal Kiralama AŞ hakkında açtığı bu davada traktörün ayıplı olduğunu, istedikleri verimi almadıklarını belirterek finansal kiralama şirketine ödenecek taksit ödemelerinin durdurulmasını, faturaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere şimdilik ödenen 7.000,00 TL ile traktörün ayıplı olup çalışamamasından dolayı 1.000,00 TL alacağın tahsilini, sözleşmenin iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalılardan Finans Finansal Kiralama Şirketi yetki itirazında bulunmuş, bu davalının yetki itirazı kabul edilerek bu davalı yönünden dosyanın İstanbul Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş ancak taraflar mahkemeye başvurarak dosyayı yetkili mahkemeye göndermemişlerdir
Diğer davalı J… Deere Ltd. Şti. vekili BK.’nun 207. maddesi gereği davanın bir yıllık zamanaşımı süresi içinde açılmadığını, davanın zamanaşımına uğradığını traktörde üretimden kaynaklı bir hata, ayıp olmadığını, arazıların kullanım hatasının kaynaklandığını belirterek davanın reddini istemişdir.
Mahkemece yapılan yargılama ve alınan bilirkişi raporlarına göre traktördeki arızanın üretime bağlı gizli ayıp niteliğinde olduğu, bu nedenle sözlemenin feshi ile davacının ödediği 7.000,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, traktörün J… Deere’ye iadesine, davacının mahrum kaldığını iddia ettiği tazminatın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili ile davalı J… Deere Ltd.Şti. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava satıcı J… Deere Ltd.Şti. ve Finans Finansal Kiralama A.Ş. hakkında açılmış ise de Finans Finansal Kiralama Şirketi hakkında açılan dava ile ilgili yetkisizlik kararı verildiği ancak dosyanın yetkili mahkemeye gönderilmediği anlaşılmaktadır.
Davacı açtığı bu davada yaptığı ödemelerin tahsilini ve traktörün çalışmasından dolayı uğradığı kâr mahrumiyetini talep etmiştir.
Davacı kira paralarını Finansal Kiralama Şirketine ödediğinden ödenen kira paralarını ancak Finansal Kiralama Şirketinden talep edebilir. Ancak Finansal Kiralama şirketi hakkında devam eden bir dava olmadığından 7.000,00 TL’nin davalı satıcıdan tahsiline karar verilmesi doğru olmadığı gibi, traktör Finansal Kiralama Sözleşmesi ile kiralandığından ve traktörün malikinin Finansal Kiralama Şirketi olmasına rağmen 7.000,00 TL karşılığında traktörün davalıya iadesine karar verilmesi de doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün tarafların yararına BOZULMASINA bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan taraflar yararına takdir edilen 900.- TL. duruşma vekalet ücretinin yek diğerinden alınarak bir diğerine ödenmesine, peşin harcın istek halinde iadesine, 28.06.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/2228
K. 2011/11550
T. 12.7.2011
• MENFİ TESPİT İSTEMİ ( Davacı Dava Dilekçesinde Davalı Ltd. Şti’den Döşemelik Kumaş Satın Aldığını Kumaşların Ayıplı Çıktığını İleri Sürerek Eldeki Davayı Açtığı – Mahkemece de Bu Miktar Dikkate Alınarak Hüküm Kurulması Gerektiği )
• AYIPLI MAL DAVASI ( Menfi Tespit İstemi – Davacı Dava Dilekçesinde Davalı Ltd. Şti’den Döşemelik Kumaş Satın Aldığını Kumaşların Ayıplı Çıktığını İleri Sürerek Eldeki Davayı Açtığı/Mahkemece de Bu Miktar Dikkate Alınarak Hüküm Kurulması Gerektiği )
• FATURA BEDELİNİN TAHSİLİ ( Menfi Tespit İstemi – Davacı Dava Dilekçesinde Davalı Ltd. Şti’den Döşemelik Kumaş Satın Aldığını Kumaşların Ayıplı Çıktığını İleri Sürerek Eldeki Davayı Açtığı/Bu Miktar Dikkate Alınarak Hüküm Kurulması Gerektiği )
2004/m.72
ÖZET : Dava, menfi tespit istemidir. Davacı, dava dilekçesinde davalı T… Ltd. Şti’den …TL’ye döşemelik kumaş satın aldığını, kumaşların ayıplı çıktığını ileri sürerek eldeki davayı açmış; mahkemece de bu miktar dikkate alınarak hüküm kurulmuştur. Dosya içinde bulunan ve toplamı …. TL eden 3 adet faturanın incelenmesinde, davacının davalı şirketten koltuk kumaşı dışında nevresim takımı vb, başkaca malzemelerde satın aldığı anlaşılmaktadır. Öyle olunca mahkemece, sadece kumaş için ödenen fatura bedeli dikkate alınarak hasıl olacak sonuca göre bir hüküm kurulması gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükümün süresi içinde davalılar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, davalı T… Ltd Şti’den koltuk kumaşı satın aldığını, satış bedeli olarak 1.340-TL’lik senet verdiğini, kumaşları 650-TL’ye döşettirdiğini, Nisan 2009’da döşetilen kumaşların 2-3 ay içinde renk değiştirdiğini, 500-TL ödeme yaptığını, bakiye 840-TL’yi kumaştaki ayıp sebebiyle ödemediğini, kumaşın değiştirilmesini istediği halde davalılardan olumlu yanıt alamadığını, ödenmeyen bedelin tahsili davalı tarafından aleyhine takip başlatıldığını, icra dosyasına ödeme yapmak zorunda kaldığını ileri sürerek, 500-TL ödenen kumaş bedeli. 650-TL döşetme bedeli, 1.103,56-TL icra dosyasına ödenen bedel olmak üzere toplam 2.253,56-TL’nin faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
1- ) Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- ) Davacı, dava dilekçesinde davalı T… Ltd. Şti’den 1.340-TL’ye döşemelik kumaş satın aldığını, kumaşların ayıplı çıktığını ileri sürerek eldeki davayı açmış; mahkemece de bu miktar dikkate alınarak hüküm kurulmuştur. Dosya içinde bulunan ve toplamı 1.340-TL eden 3 adet faturanın incelenmesinde, davacının davalı şirketten koltuk kumaşı dışında nevresim takımı vb, başkaca malzemelerde satın aldığı anlaşılmaktadır. Öyle olunca mahkemece, sadece kumaş için ödenen fatura bedeli dikkate alınarak hasıl olacak sonuca göre bir hüküm kurulması gerekirken eksik inceleme ve yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) numaralı bentte yazılı sebeple davalıların sair temyiz itirazlarının reddine ( 2 ) numaralı bentte açıklanan sebeplerle kararın temyiz eden davalılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan 37,55 TL. temyiz harcının istenmesi halinde T… Tek. Ltd. Şti.’ne iadesine, 12.07.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
15. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/90
K. 2011/2933
T. 16.5.2011
• ESER SÖZLEŞMESİ ( Sözlü Olarak Yapılan – Ayıplı Olduğu İleri Sürülen Malların Hepsinin Satıldığı/Bilirkişi İncelemesi İçin Olanak Kalmadığından Davanın Tümden Reddine Karar Verileceği )
• MADDİ TAZMİNAT DAVASI ( Eser Sözleşmesi – Ayıplı Olduğu İleri Sürülen Malların Hepsinin Satıldığı/Bilirkişi İncelemesi İçin Olanak Kalmadığından Davanın Tümden Reddine Karar Verileceği )
• SÖZLÜ OLARAK YAPILAN ESER SÖZLEŞMESİ ( Ayıplı Olduğu İleri Sürülen Malların Hepsinin Satıldığı/Bilirkişi İncelemesi İçin Olanak Kalmadığından Davanın Tümden Reddedileceği )
• AYIPLI MAL ( Eser Sözleşmesi – Ayıplı Olduğu İleri Sürülen Malların Hepsinin Satıldığı/Bilirkişi İncelemesi İçin Olanak Kalmadığından Davanın Tümden Reddine Karar Verilmesi Gereği )
• BİLİRKİŞİ İNCELEMESİ ( Sözlü Olarak Yapılan Eser Sözleşmesi – Ayıplı Olduğu İleri Sürülen Malların Hepsinin Satıldığı/Bilirkişi İncelemesi İçin Olanak Kalmadığından Davanın Tümden Reddine Karar Verilmesi Gerektiği )
818/m.355
ÖZET : Dava, maddi tazminatın tahsili istemiyle açılmıştır. Yanlar arasında kısa kollu çocuk tişörtlerinin fason üretiminin davalı şirket tarafından yapılması hususunda “sözlü sözleşme” yapıldığı çekişmesizdir. Davacı iş sahibi; davalı şirket ise yüklenicidir. Ayıplı olduğu ileri sürülen ürünler üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmamış ve ürünlerin satılmış olması sebebiyle de, inceleme yaptırılması da olanaksız olmuştur. Davanın tümden reddi gerekir.
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davalı vekili tarafından duruşma istenmiş ise de davetiye masrafı bulunmadığından duruşma isteğinin reddiyle incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış, eksiklik nedeniyle mahalline iade edilen dosya ikmal edilerek gelmiş olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Dava, maddi tazminatın tahsili istemiyle açılmış, mahkemece, davanın kısmen kabulü ile, 26.325,56 GBP’nin davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş, verilen karar davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, ihracaatını amaçladığı kısa kollu çocuk tişörtlerinin kesim, dikim, kontrol, ütü ve paketlenmesi işinin, davalı şirket tarafından yapılarak, davacı müvekkiline teslimi hususunda anlaştıklarını; davacının yüklendiği edimini ifa ettiğini; ancak, davalı tarafından ayıplı yapılan 19.288 adet ürünün 7.012 adedinin ihracatçı firmaca reddedilmesi sebebiyle düşük bedelle ve toplam olarak 9.268,00 İngiliz paunduna ve geriye kalan 12.276 adet ürünü ise 4.910,00 İngiliz paunduna sattığını ve bu ürünlerin ayıplı olması sebebiyle 31.232,00 İngiliz paundu tutarında zarara uğradığını ileri sürerek, davalıdan tahsili ile davacıya verilmesini talep etmiştir.
Yanlar arasında kısa kollu çocuk tişörtlerinin fason üretiminin davalı şirket tarafından yapılması hususunda “sözlü sözleşme” yapıldığı çekişmesizdir. Davacı iş sahibi; davalı şirket ise yüklenicidir. Yanlar arasındaki akdî ilişki, Borçlar Kanunu’nun 355. maddesi hükmünde tanımlandığı üzere, niteliğince bir eser sözleşmesidir.
Ayıp, bir malda sözleşme ve Yasa hükümlerine göre normal olarak bulunması gereken niteliklerin bulunmaması; ya da bulunmaması gereken bozuklukların bulunmasıdır.
Yüklenicinin, iş sahibine olan borçlarına aykırı olarak, imalini üstlendiği eserin ayıplı olması durumunda; açık ayıplarda Borçlar Kanunu’nun 359., gizli ayıplarda ise 362. maddesi hükümlerine uygun olarak ihbarda bulunduğu takdirde, Borçlar Kanunu’nun 360. maddesinde tanınan hakları eser-iş sahibi kullanabilir. Davacı iş sahibi, toplam 19.288 adet kısa kollu çocuk tişörtlerinin ayıplı olduğunu ileri sürmüş ise de; ayıbın varlığı ve derecesinin belirlenebilmesi için bilirkişi incelemesi yapılarak ayıp belirlenmemiştir. Ayıbın gizli ya da açık ayıp niteliğinde olması durumuna göre ihbar süreleri farklı olduğu gibi; Borçlar Kanunu’nun 360. maddesi gereğince, somut olayda, ayıpların giderilmesi bedelinin mi yoksa iş bedelinde indirim yapılmasının mı gerektiğini, bilirkişi incelemesi yaptırılarak mahkeme takdir edebilir. Ayıbın varlığının saptanmasından sonra da, uyuşmazlık konusu ise, ayıp sonucu oluşan maddi zararın gerçekleşip, gerçekleşmediğinin incelenmesi gerekir. Ayıplı olduğu ileri sürülen ürünler üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmamış ve ürünlerin satılmış olması sebebiyle de, inceleme yaptırılması da olanaksız olmuştur. Tüm bu sebeplerle davanın tümden reddi yerine; varlığı ileri sürülen ayıplı ürünlerin gerçekten ayıplı olup, olmadıkları saptanmadan mahkemece, hukuksal olmayan gerekçelerle, ayıp sonucu oluştuğu ileri sürülen maddi zararın tahsiline karar verilmesi doğru olmamıştır.
Açıklanan sebeplerle karar bozulmalıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüne ve kararın davalı yararına BOZULMASINA, fazla alınan temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, 16.05.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2007/15-603
K. 2007/724
T. 17.10.2007
• TEMSİLCİDE YANILMA ( Davacı/İş Sahibine Dava Dilekçesinde “İşi Yapan Yüklenici Firma” İfadesiyle Gerçekte Dava Etmek İstediği İşi Yüklenen Şirketin Eksiksiz Biçimde İsim Unvan ve Adresini de İçeren Dilekçe Tanzim Edip Davasını Doğru Hasma Yöneltmesi İçin Olanak Sağlanması Gerektiği )
• ESER SÖZLEŞMESİ ( Ayıplı İmalat Nedeniyle Uğranılan Zararın Tahsili – Davacı/İş Sahibine Gerçekte Dava Etmek İstediği İşi Yüklenen Şirketin Eksiksiz Biçimde İsim Unvan ve Adresini de İçeren Dilekçe Tanzim Edip Davasını Doğru Hasma Yöneltmesi İçin Olanak Sağlanması Gerektiği )
• AYIPLI MAL İMALATI ( Eser Sözleşmesi – Davacı/İş Sahibine Gerçekte Dava Etmek İstediği İşi Yüklenen Şirketin Eksiksiz Biçimde İsim Unvan ve Adresini de İçeren Dilekçe Tanzim Edip Davasını Doğru Hasma Yöneltmesi İçin Olanak Sağlanması Gerektiği )
• TAZMİNAT DAVASI ( Şirket Adına Sözleşmeyi Davalı İmzaladığından Davanın Aleyhine Açıldığı – Bu Nedenlerle Temsilcide Yanılma Olduğu )
• DAVANIN YANLIŞ HASMA YÖNELTİLMESİ ( Davacı/İş Sahibine Gerçekte Dava Etmek İstediği İşi Yüklenen Şirketin Eksiksiz Biçimde İsim Unvan ve Adresini de İçeren Dilekçe Tanzim Edip Davasını Doğru Hasma Yöneltmesi İçin Olanak Sağlanması Gerektiği )
818/m.32
1086/m.38,39
ÖZET : Dava, eser sözleşmesine dayalı ayıplı imalat nedeniyle uğranılan zararın tahsili istemine ilişkindir. Şirket adına sözleşmeyi davalı imzaladığından davanın aleyhine açıldığı anlaşılmaktadır. Bu nedenlerle temsilcide yanılma olduğu açık seçik ortadadır. O halde davaya dahil edilen yüklenici Limited Şirket hasım kabul edilmelidir. Davacı/iş sahibine dava dilekçesinde “işi yapan yüklenici firma” ifadesiyle gerçekte dava etmek istediği işi yüklenen şirketin eksiksiz biçimde isim, unvan ve adresini de içeren dilekçe tanzim edip davasını doğru hasma yöneltmesi için olanak sağlanması, açıklanan eksiklik giderildikten sonra da davanın esasının çözümü yoluna gidilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; K. Asliye 1. Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 21.02.2006 gün ve 2005/68-2006/47 sayılı kararın incelenmesi Davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay l5.Hukuk Dairesinin 19.09.2006 gün ve 2006/4501-5123 sayılı ilamı ile;
( … Dava, eser sözleşmesine dayalı ayıplı imalat nedeniyle uğranılan zararın tahsili istemiyle açılmıştır.
Davalı husumet itirazında bulunmuş, mahkemenin husumet yokluğundan davanın reddine dair kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Eser sözleşmesi, davacı ile R Fırın İmalat Limited Şirketi adına R… K … arasında düzenlenmiştir. Sözleşmede R … K … imzası bulunduğundan dava bu şahıs aleyhine açılmıştır. Davalının, husumet itirazı üzerine mahkemece, dava dilekçesi yüklenici şirkete tebliğe gönderilmiştir. Bu haliyle yüklenici şirketin gerçek hasım olduğu şahısta yanılma nedeniyle şirket temsilcisinin davada taraf gösterildiği mahkemenin de kabulündedir. Nitekim şirket adına sözleşmeyi de davalı R … imzaladığından davanın aleyhine açıldığı anlaşılmaktadır. Bu nedenlerle temsilcide yanılma olduğu açık seçik ortadadır. O halde davaya dahil edilen yüklenici R … Limited Şirketi hasım kabul edilmeli ve uyuşmazlığın esası incelenerek sonucuna uygun hüküm kurulmalıdır. Bu hususlar üzerinde durulmadan husumet yokluğundan davanın reddi doğru olmamış, bozulması uygun bulunmuştur… ),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, eser sözleşmesine dayalı ayıplı imalat nedeniyle uğranılan zararın tahsili istemine ilişkindir.
Davacı 29.12.2004 tarihli dava dilekçesiyle R … K … ( işi yapan yüklenici firma ) aleyhine “işin her iki sözleşmeye rağmen ayıplı yapılmasından dolayı yıkılıp başkasına yaptırılması için ödediği bedelin tahsilini ve bu imalat nedeniyle uğradığı zararın tazminini istemiştir.
Davalı süresi içinde husumet İtirazında bulunmuş; davanın reddini savunmuştur.
Davacı yan sözleşmede adı geçen şirketi de davaya dahil ettiğini bildirir dilekçe ile dava dilekçesini şirkete de tebliğe çıkartılmış; ancak bu tebligat usulüne uygun gerçekleştirilmemiştir.
Yargılama sırasında davacının verdiği 02.02.2006 tarihli dilekçe mahkemece usule uygun bulunmayarak hem gerçek kişi hem de şirketin hasım olamayacağı, zorunlu dava arkadaşı olmadıkları gerekçesiyle davalı gerçek kişi hakkındaki dava husumet nedeniyle reddedilmiştir.
Davacı vekilinin temyizi üzerine Yüksek Özel Daire; ” … Davalının, husumet itirazı üzerine mahkemece, dava dilekçesi yüklenici şirkete tebliğe gönderilmiştir. Bu haliyle yüklenici şirketin gerçek hasım olduğu şahısta yanılma nedeniyle şirket temsilcisinin davada taraf gösterildiği mahkemenin de kabulündedir. Nitekim şirket adına sözleşmeyi de davalı R … imzaladığından davanın aleyhine açıldığı anlaşılmaktadır. Bu nedenlerle temsilcide yanılma olduğu açık seçik ortadadır. O halde davaya dahil edilen yüklenici R … Limited Şirketi hasım kabul edilmeli ve uyuşmazlığın esası incelenerek sonucuna uygun hüküm kurulmalıdır. Bu hususlar üzerinde durulmadan husumet yokluğundan davanın reddi doğru olmamış, bozulması uygun bulunmuştur….” Gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Mahkeme önceki kararında direnmiş; hükmü davacı vekili temyize getirmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; husumet noktasındadır.
Taraflar arasında iki adet eser sözleşmesi düzenlenmiş olup; ilki 28.06.2002 tarihlidir. Sözleşmede taraflar “İşi Yaptıran M … A. … ( Y … Ekmek Fabrikası ) ile İşi Yapan Yüklenici R … Fırın İmalat Sanayi. Ltd Şti adına R … K… ” olup, sözleşmenin altında “İşi Yaptıran M … A… ” , “İşi Yapan/yüklenici R… K… ” isim ve imzaları bulunmaktadır. “Ekli sözleşme” başlıklı ikinci sözleşme ise 17.08.2003 tarihli olup; “İşi Yaptıran M … A… ( Y … Ekmek Fabrikası adına ), İşi Yapan/Yüklenici Firma R … K … ( R … Fırın İmalat San.Ltd.Şti adına )” yer almakta, “Yüklenici Firmanın Yapacağı İşler” başlığı altında işler açıklandıktan sonra altta “İşi Yaptıran M … A … , İşi Yapan/Yüklenici R … K. … ” isim ve imzaları ile iki tanık ismi ve imzası bulunmaktadır.
Açıklanan her iki sözleşmeden kaynaklanan edimlerin ifası ile ilgili olarak taraflar arasında uyuşmazlık çıkması üzerine davacı/iş sahibi eldeki davayı açmış ve dava dilekçesinde davalı olarak “R … K. … ( işi yapan yüklenici firma )” ifadesine yer vermiştir.
Görüldüğü üzere, davacının asıl dava etmek istediğinin gerçek kişi değil, gerçek kişinin adına hareket ettiği sözleşme kapsamlarından açıkça anlaşılan “işi yapan yüklenici şirket” olduğu belirgindir.
Durum bu olunca, davanın salt gerçek kişi davalıya yöneltildiğinden söz edilemez.
Ortada belirgin biçimde temsilcide yanılma hali bulunmakta olup, bu durumun mahkemece resen gözetilmesi ve davanın usulünce gerçek hasma yöneltilebilmesi için davacı yana olanak sağlanması gerekir.
Daha açık ifadeyle, mahkemece yapılacak iş; açıklanan hususlar ve dava dilekçesi içeriği de gözetilerek temsilcide hata halinin varlığını kabulle, davacı/iş sahibine dava dilekçesinde “işi yapan yüklenici firma” ifadesiyle gerçekte dava etmek istediği işi yüklenen şirketin eksiksiz biçimde isim, unvan ve adresini de içeren dilekçe tanzim edip davasını doğru hasma yöneltmesi için olanak sağlanması, açıklanan eksiklik giderildikten sonra da davanın esasının çözümü yoluna gidilmesi olmalıdır.
Mahkemece, bu gereklere işaret eden ve Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilip, davanın husumet yokluğundan reddedilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle, kararın yukarıda ve özel daire bozma kararında açıklanan nedenlerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 17.10.2007 gününde, oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2007/19-25
K. 2007/21
T. 24.1.2007
• AYIPLI MALDAN SATICININ SORUMLULUĞU ( Alıcı Satılanı İadeye Hazır Olduğunu Beyanla Satımın Feshi veya Bedelden İndirim Konusunda Seçimlik Hakka Sahip Olduğu )
• ALICININ SATILANI İADEYE HAZIR OLMASI ( Satımın Feshi veya Bedelden İndirim Konusunda Seçimlik Hakka Sahip Olduğu – Ayıplı Mal Satışı Nedeniyle Tazminat Talebi )
• AYIPLI MAL SATIŞI NEDENİYLE TAZMİNAT TALEBİ ( Alıcı Satılanı İadeye Hazır Olduğunu Beyanla Satımın Feshi veya Bedelden İndirim Konusunda Seçimlik Hakka Sahip Olduğu )
• SEÇİMLİK HAK ( Satılan Malın Ayıplı Olması Halinde Alıcı İsterse İadeye Hazır Olduğunu Beyanla Satımın Feshini İsterse Bedelden İndirim İsteyebileceği )
818/m. 202
ÖZET : Dava, ayıplı mal satışı nedeniyle tazminat talebine ilişkindir. Davalı tarafından davacıya satılan mallara gümrük tarafından el konulmuştur. Bu durumda satılan malların hukuki ayıplı olduğunun kabulü gerekir. Satılan malın ayıplı olması halinde alıcı isterse iadeye hazır olduğunu beyanla satımın feshini, isterse bedelden indirim isteyebilir. Somut olayda alıcı, seçimlik hakkını bedelden indirim hususunda kullanmıştır. Davacının talebi çerçevesinde karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.
DAVA : Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce davanın reddine dair verilen 11.12.2003 gün ve 2000/885-2003/1884 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 19.12.2005 gün ve 2005/1498-12769 sayılı ilamı ile;
( … Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında 4800 adet battaniye alımı konusunda anlaşma yapıldığını ve karşılığı 52.800 USD’nın ödenmesi için gerekli işlemlerin tamamlandığını, battaniyelerin gümrük işlemi bitip müvekkilince teslim alındığı sırada … markasının daha önce başka bir şahıs adına tescil edildiğinin belirlenmesi üzerine adli makamlarca el konulduğunu, davalının markanın iptali için dava açtığını, müvekkilinin peşinatlarını aldığı şirketlere tazminat ödemek zorunda kaldığını ileri sürerek toplam 136.394 USD mal bedeli, masraflar ile belgelenemeyen 13.606 USD tazminatın davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının B.K.’nun 81. maddesi gereği öncelikle malları iade etmesi gerektiğini, malın tesliminden itibaren 6 aylık zamanaşımı süresinin dolduğunu, gönderilen battaniyelerde yanlışlıkla … markasının dokunduğunu, davacının bildirimi üzerine malın iadesi halinde yeniden gönderilebileceğinin bildirildiğini, marka tescilinin usulsüzlüğü nedeniyle iptal davası açıldığını, zarara davacının sebebiyet verdiğini belirterek haksız davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, oluşan zarardan davalının sorumlu olmadığı gerekçesiyle ve bir kısım alacaktan vazgeçme de dikkate alınarak davanın 34.006 USD yönünden vazgeçme nedeni ile olmak üzere reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık, ayıplı mal satışından kaynaklanmaktadır. Davalı tarafından davacıya satılan battaniyelere Ürdün Gümrüğü’nce el konulduğu ve zaptedilmiş olduğu, toplanan delillerle sabittir. Kaldı ki bu durum davalının da kabulündedir. O halde, satılan malların hukuki ayıplı olduğunun kabulü gerekir. Davacı dava dilekçesinde kendisine teslim edilip Ürdün makamlarınca zaptedilen 4800 adet battaniyenin bedelini ve bir takım zararlarını talep etmiş ise de, yargılama sırasında talebini daraltarak zaptedildikten iki yılı aşkın bir süre sonra yetkililerce kendisine iade edilen 3900 adet battaniyeyi düşük fiyatla satmak zorunda kaldığını belirterek, kendisine satılan bedel ile kendisinin başkalarına sattığı bedel arasındaki farkı istemiş, yani bedelde tenzilat talebinde bulunmuştur.
Borçlar Kanunu’nun 202/1. maddesi uyarınca “satıcının tekeffülü altındaki satılanın ayıbı anlaşıldığı zaman, alıcı muhayyerdir; dilerse satılanı redde hazır olduğunu beyanla satımın feshedilmesini, dilerse satılanı alıkoyup kıymetinin noksanı mukabilinde semenin tenzil olunmasını dava eder”.
Somut olayda davacı satımın feshedilmesini istememiş, tercih hakkını semenin tenzili yönünde kullanmıştır. O halde anılan yasa hükmü çerçevesinde davacının talebi değerlendirilerek uygun sonuç dairesinde bir karar verilmek gerekirken, somut olaya uygun düşmeyen gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir… ),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının özel daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 24.01.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/19120
K. 2011/7037
T. 2.5.2011
• AYIPLI MAL ( Klonlanan Cep Telefonu/Ürün Bedelinin Tüketiciye Ödenmesi Kararının İptali Davası – Telefonun Satış Sözleşmesi Yapıldığı Anda Veya Sonrasında Tüketici Tarafından Klonlanıp Klonlanmadığı ve Ayıbın Gizli Veya Açık Olup Olmadığının Araştırılacağı )
• CEP TELEFONUNUN KLONLANMASI ( Satış Sözleşmesi Yapıldığı Anda Veya Sonrası Tüketici Tarafından Klonlanıp Kolonlanmadığı ve Ayıbın Gizli Veya Açık Olup Olmadığının Araştırılması Gerektiği – Ürün Bedelinin Tüketiciye Ödenmesi Kararının İptali Davası )
• TÜKETİCİNİN KORUNMASI ( Ürün Bedelinin Tüketiciye Ödenmesi Kararının İptali Davası/Klonlanan Cep Telefonu – Telefonun Satış Sözleşmesi Yapıldığı Anda Veya Sonrasında Tüketici Tarafından Klonlanıp Kolonlanmadığı ve Ayıbın Gizli Veya Açık Olup Olmadığının Araştırılacağı )
4077/m. 4
ÖZET : Satışa konu malın ayıplı olması halinde; tüketici, bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme, malın ayıpsız misliyle değiştirilmesini, ayıp oranında bedel indirimi veya ücretsiz onarım isteme hakkına sahiptir. Tüketicinin bu hakkını kullanabilmesi için satışa konu malın satış sözleşmesi yapıldığı anda ayıplı olması gerekir.
Satışa konu cep telefonunun klonlandığı dosya içeriği ile sabittir. Ancak satış sözleşmesi yapıldığı anda telefonun klonlanmış olup olmadığı, satış sonrası tüketici tarafından klonlama yapılıp yapılmadığı, ayıbın gizli ayıp; açık ayıp olup olmadığı, süresinde ayıp ihbarı yapılıp yapılmadığı konularında tüketici sorunları hakem heyeti ve mahkemece hiçbir araştırma yapılmadan karar verilmesi yasaya aykırıdır.
DAVA : Taraflar arasındaki itiraz davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kanun yararına bozulması istenilmekle, incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, davalının kendisinden satın aldığı cep telefonunun klonlanmış olduğundan bahisle Bornova Tüketici Sorunları Hakem Heyetine başvurması üzerine, ürün bedelinin tüketiciye ödenmesine karar verildiğini, anılan kararın 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hükümlerine aykırı olduğunu, oysa davaya konu cep telefonunun yasal yollardan ithal edilip, ayıplı olmadığı gibi, davalıya klonlanmış olarak da satılmadığını belirterek Bornova Kaymakamlığı Tüketici Sorunları Hakem Heyetinin 01.02.2009 tarihli ve 2009/23-42 sayılı kararının iptaline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
Mahkemece, Tüketici Sorunları Hakem Heyeti kararı içeriğine, ürünün hukuki ayıplı olduğunun anlaşıldığından, sabit olmayan itirazın reddine kesin olarak karar verilmiş; karar, yürürlükteki hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca kanun yararına temyiz edilmiştir.
4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 4. maddesi satışa konu malın ayıplı olması halinde; tüketici, bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme, malın ayıpsız misliyle değiştirilmesini, ayıp oranında bedel indirimi veya ücretsiz onarım isteme hakkına sahiptir. Tüketicinin bu hakkını kullanabilmesi için satışa konu malın satış sözleşmesi yapıldığı anda ayıplı olması gerekir.
Satışa konu cep telefonunun klonlandığı dosya içeriği ile sabittir. Ancak satış sözleşmesi yapıldığı anda telefonun klonlanmış olup olmadığı, satış sonrası tüketici tarafından klonlama yapılıp yapılmadığı, ayıbın gizli ayıp; açık ayıp olup olmadığı, süresinde ayıp ihbarı yapılıp yapılmadığı konularında tüketici sorunları hakem heyeti ve mahkemece hiçbir araştırma yapılmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının HUMK. 427/6 maddesine dayalı kanun yararına bozma isteğinin kabulü ile mahkeme kararının sonuca etkili olmamak üzere kanun yararına BOZULMASINA, 02.05.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/11097
K. 2011/17828
T. 30.11.2011
• AYIPLI MALIN DEĞİŞTİRİLMESİ VEYA BEDELİNİN ÖDENMESİ İSTEMİ ( Davada Davacıyı Sağlık Bakanlığının Hazine Avukatı Temsil Etmiş ve Yargılamaya Hazine Vekili Katıldığı – Davanın Devlet Hastanesi Tarafından Açıldığı Kabul Edilse Bile Usuli Eksikliğin Yerine Getirildiği)
• TARAF TEŞKİLİ ( Ayıplı Malın Değiştirilmesi veya Bedelinin Ödenmesi İstemi – Davanın Devlet Hastanesi Tarafından Açıldığı/Davada Davacıyı Sağlık Bakanlığının Hazine Avukatı Temsil Etmiş ve Yargılamaya Hazine Vekili Katıldığı/Bunun Taraf Değişikliği Olarak Kabul Edilemeyeceği)
• DEVLET HASTANESİ TARAFINDAN AÇILAN DAVA ( Ayıplı Malın Değiştirilmesi veya Bedelinin Ödenmesi İstemi – Davada Davacıyı Sağlık Bakanlığının Hazine Avukatı Temsil Etmiş ve Yargılamaya Hazine Vekili Katıldığı/Bunun Taraf Değişikliği Olarak Kabul Edilemeyeceği/Esasa Girileceği)
6100/m.27
ÖZET : Dava, ayıplı malın değiştirilmesi veya bedelin ödenmesi istemidir. Davacı dava dilekçesinde Sağlık Bakanlığı Darıca Devlet Hastanesi olarak gösterilmiş ise de; esasen davanın Sağlık Bakanlığı tarafından açıldığının kabulü gerekir, kaldı ki davada davacıyı Sağlık Bakanlığının Hazine Avukatı temsil etmiş ve yargılamaya Hazine vekili katılmıştır. Davanın açılış şekline göre bir an davanın Darıca Devlet Hastanesi tarafından açıldığı kabul edilse bile, yukarda belirtilen usuli eksikliğin yerine getirildiği, bunun taraf değişikliği olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı, aksi düşüncenin dava usul ve ekonomisine de aykırı olduğunun kabulü gerekmektedir. Böyle olunca mahkemece işin esasına girilerek hasıl olunacak sonuca uygun karar vermek gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki ayıplı malın değiştirilmesi veya bedelin ödenmesi davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı sağlık hizmetlerinde kullanılmak üzere Devlet Malzeme Ofisiyle anlaşmalı bulunan davalı şirketten çeşitli tıbbi donanım malzemeleri aldığını, bunların arasında hasta transferinde kullanılan transfer sedyelerinin de yer aldığını, teslim alınan transfer sedyelerinde teknik sorunlar çıktığını bunun davalı firmaya bildirildiğini, bu eksikliklerin giderilmediğini, bir kısım sedyelerin de davalı firma tarafından tamir için alındığını ve öngörülen tamir süresi içerisinde teslim edilmediğini belirterek, davalı şirketçe kurumlarına ait 6 adet transfer sedyesinin aynı cins yeni sedyelerle değiştirilmesine, bu mümkün olmaz ise bu sedyeler için ödenen KDV Dahil 42.851,96-TL nin ödeme tarihi olan 11.11.2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte kurumlarına ödenmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı ürünlerdeki hatanın kullanıcı hatasından kaynaklandığını, şirketleri tarafından gerekli tamiratların yapıldığını, davalının aktif dava ehliyeti olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın tüzel kişiliği olmayan Sağlık Bakanlığına bağlı Darıca Farabi Devlet Hastanesi Başhekimliğince açılamayacağı gerekçesiyle davanın husumet ehliyeti yokluğundan reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1-)Davacı dava dilekçesinde Sağlık Bakanlığı Darıca Devlet Hastanesi olarak gösterilmiş ise de; esasen davanın Sağlık Bakanlığı tarafından açıldığının kabulü gerekir, kaldı ki davada davacıyı Sağlık Bakanlığının Hazine Avukatı temsil etmiş ve yargılamaya Hazine vekili katılmıştır. Davanın açılış şekline göre bir an davanın Darıca Devlet Hastanesi tarafından açıldığı kabul edilse bile, yukarda belirtilen usuli eksikliğin yerine getirildiği, bunun taraf değişikliği olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı, aksi düşüncenin dava usul ve ekonomisine de aykırı olduğunun kabulü gerekmektedir. Böyle olunca mahkemece işin esasına girilerek hasıl olunacak sonuca uygun karar vermek gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2-)Bozma nedenine göre, davacının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda ( 1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle; kararın davacı yararına BOZULMASINA, ( 2) numaralı bent uyarınca davacının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, 30.11.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.