Aile Konutu ve Aile Konutu Şerhi İle İlgili Yargıtay Kararları
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2008/19669
K. 2010/1150
T. 21.1.2010
• TAPU İPTALİ VE TESCİL ( Aile Konutu Olan Taşınmazın Satılmış Olması Nedeniyle – Taşınmazın Devir Öncesi Maliki Olan Davacının Kocasının Hukuki Durumunu Etkilediğinden Adı Geçen Şahsın Davaya Dahil Edilerek Bir Karar Verilmesi Gerektiği )
• AİLE KONUTU OLAN TAŞINMAZIN SATILMASI ( Tapu İptali ve Tescil – Taşınmazın Devir Öncesi Maliki Olan Davacının Kocasının Hukuki Durumunu Etkilediğinden Adı Geçen Şahsın Davaya Dahil Edilerek Bir Karar Verilmesi Gerektiği )
• HUSUMET ( Tapu İptali ve Tescil – Aile Konutu Olan Taşınmazın Satılmış Olması Nedeniyle/Taşınmazın Devir Öncesi Maliki Olan Davacının Kocasının Hukuki Durumunu Etkilediğinden Adı Geçen Şahsın Davaya Dahil Edilerek Bir Karar Verilmesi Gerektiği )
• TAŞINMAZIN DEVREDİLMESİ ( Taşınmaz Davalı Tarafından Dava Sırasında üçüncü kişilere Devredildiği – Mahkemece H.U.M.K.nun 186. Md. Uyarınca İşlem Yapılması Gerektiği )
4721/m.186,194
ÖZET : Dava, aile konutu olan taşınmazın satılmış olması sebebiyle tapu iptali ve tescil talebine ilişkindir. Dava, taşınmazın devir öncesi maliki olan davacının kocasının hukuki durumunu etkilemektedir. Adı geçen şahsın davaya dahil edilmesi, gösterdiği takdirde delillerinin toplanarak sonucu uyarınca bir karar verilmesi gerekirken eksik hasımla yargılamaya devam edilip yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
Dava konusu taşınmaz davalı tarafından dava sırasında üçüncü kişilere devredilmiştir. Mahkemece Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 186. maddesi uyarınca işlem yapılması gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1- ) Dava Türk Medeni Kanununun 194. maddesinde düzenlenen aile konutu olan taşınmazın satılmış olması sebebiyle tapu iptali ve tescil talebine ilişkindir.
Dava, taşınmazın devir öncesi maliki olan davacının kocası Mustafa O. hukuki durumunu etkilemektedir. Adı geçen şahsın davaya dahil edilmesi, gösterdiği takdirde delillerinin toplanarak sonucu uyarınca bir karar verilmesi gerekirken eksik hasımla yargılamaya devam edilip yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
2- ) Dava konusu taşınmaz davalı tarafından dava sırasında üçüncü kişilere devredilmiştir. Mahkemece Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 186. maddesi uyarınca işlem yapılması gerekirken bu hususun nazara alınmaması da usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükümün yukarda 1, 2. bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, bozma sebebine göre de diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının yatırana iadesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21.1.2010 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY :
Davalı, davaya konu taşınmazı cebri icra ile iktisap etmiş ( T.M.K. m. 705/2 ), tapu kütüğünde adına sicil oluştuktan sonra da dava dışı üçüncü kişiye satmıştır. Taşınmazın cebri ihale yoluyla davalıya satışında önce davacı ile kocasının aile konutu olduğunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Aile konutunun hak sahibi eş tarafından diğer eşin açık rızası bulunmadıkça devredilemeyeceğine ilişkin Türk Medeni Kanununun 194/1. maddesinde yer alan hüküm, ancak iradi tasarruf işlemleri için geçerlidir. Cebri icra ile gerçekleşen devirler bu hükümün dışındadır.
Bu itibarla 194’e dayalı bir geçersizlik iddiası cebri ihale ile taşınmazı iktisap eden davalıya karşı ileri sürülemez. İktisabı sağlayan cebri ihale işlemi ve dayanağı icra takibi iptal edilmedikçe, diğer bir ifade ile davalının üzerindeki tescil, hukuki sebepten yoksun ( yolsuz ) hale gelmedikçe, taşınmazı davalıdan devralan üçüncü kişinin iyi niyetli olup olmamasının hukuken bir önemi de bulunmamaktadır. Çünkü o taşınmazı malikinden devralmıştır. Öyleyse davacı, taşınmazı cebri ihale ile iktisap etmiş olan davalıdan devralan üçünü kişiye karşı da 194/3’teki şerhten kaynaklanan bir hakkını dermeyan edemeyecektir. Hukuki durum böyle olunca, davacının eşinin ve davalıdan bu taşınmazı devralan üçüncü kişinin davaya dahil edilmesi, davanın sonucuna etkili olmayacaktır. Bu bakımdan hükümün açıklanan sebeplerle onanması gerektiği düşüncesindeyim. Değerli çoğunluğun bozma düşüncesine iştirak etmiyorum.
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/3511
K. 2011/11893
T. 11.7.2011
• BİRLİKTE AÇILMIŞ VEYA SONRADAN BİRLEŞTİRİLMİŞ DAVALAR ( Ayrılmasına Davanın Her Safhasında İstek Üzerine veya Kendiliğinden Karar Verilebileceği )
• KADININ AİLE KONUTU ŞERHİ KONULMASI İLE TAPU İPTALİ – TESCİL DAVALARI ( Ayrılarak Ayrılan Dava Ayrı Bir Esasa Kayıt Edilip Boşanma Davası Sonucunda Verilen Kararın Kesinleşmesinin Beklenmesi Gerektiği )
• AİLE KONUTU ŞERHİ ( Davacı-Davalı Kadının Aile Konutu Şerhi Konulması İle Tapu İptali – Tescil Davalarının Ayrılarak Ayrılan Dava Ayrı Bir Esasa Kayıt Edilip Boşanma Davası Sonucunda Verilen Kararın Kesinleşmesinin Beklenmesi Gerektiği )
• BOŞANMA ( Kadının Aile Konutu Şerhi Konulması İle Tapu İptali – Tescil Davalarının Ayrılarak Ayrılan Dava Ayrı Bir Esasa Kayıt Edilip Boşanma Davası Sonucunda Verilen Kararın Kesinleşmesinin Beklenmesi Gerektiği )
1086/m.46
ÖZET : Mahkeme, yargılamanın iyi bir şekilde yürütülmesini sağlamak için, birlikte açılmış veya sonradan birleştirilmiş davaların ayrılmasına, davanın her safhasında, istek üzerine veya kendiliğinden karar verilebilir. Mahkemece bozma ilamına uyulduğu halde bozma gerekleri yerine getirilmemiştir. Bu nedenle, davacı-davalı kadının aile konutu şerhi konulması ile tapu iptali – tescil davalarının ayrılarak, ayrılan dava ayrı bir esasa kayıt edilip boşanma davası sonucunda verilen kararın kesinleşmesi de beklenilerek deliller değerlendirilip gerçekleşecek sonucuna göre karar verilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1- ) Dosyadaki yazılara ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına göre davacının boşanma davasına yönelik temyiz itirazları yersizdir.
2- ) Aile konutu şerhi konulması ve tapu iptal – tescil davasına yönelik temyizinin incelenmesine gelince;
Mahkeme, yargılamanın iyi bir şekilde yürütülmesini sağlamak için, birlikte açılmış veya sonradan birleştirilmiş davaların ayrılmasına, davanın her safhasında, istek üzerine veya kendiliğinden karar verilebilir. ( H.U.M.K. madde 46 ) Mahkemece verilen ilk hüküm, Dairemizce, davacı-davalı kadının birleşen aile konutu ile ilgili tapu iptali ve tescil davasının bu dosyadan ayrılarak mevcut boşanma davasının sonucu beklenilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur. Mahkemece bozma ilamına uyulduğu halde bozma gerekleri yerine getirilmemiştir. Bu nedenle, davacı-davalı kadının aile konutu şerhi konulması ile tapu iptali – tescil davalarının ayrılarak, ayrılan dava ayrı bir esasa kayıt edilip boşanma davası sonucunda verilen kararın kesinleşmesi de beklenilerek deliller değerlendirilip gerçekleşecek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken; tefrik masrafları için verilen kesin süreye uyulmadığından bahisle “karar verilmesine yer olmadığına” şeklinde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Temyiz edilen hükümün yukarda 2. bentte gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, bozma sebebine göre davalının vekalet ücretine yönelik temyizinin incelenmesine yer olmadığına, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin ise yukarda 1. bentte gösterilen sebeplerle ONANMASINA, istenmesi halinde temyiz peşin harcını yatırana iadesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu acık olmak üzere, 11.7.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/9123
K. 2010/12688
T. 24.6.2010
• TAPU İPTALİ VE TESCİL (Taleplerinin Kabulü/Aile Konutunun Diğer Eşin Rızası Yokluğunda Satılması Durumunda Aile Konutu Şerhi Olmasa Dahi Bunu Bilebilecek Durumda Olan Alıcının Kazanımının Korunamayacağı)
• AİLE KONUTU ( Eşlerden Birinin Diğer Eşin Açık Rızası Bulunmadıkça Aile Konutu İle İlgili Kira Sözleşmesini Feshedemeyeceği Aile Konutunu Devredemeyeceği Veya Aile Konutu Üzerindeki Hakları Sınırlayamayacağı )
• AİLE KONUTU ŞERHİ ( Bulunmasa Dahi Diğer Eşin Açık Rızası Olmadan Gerçekleştirilen Satışlarda İlgili Meskenin Bu Nitelikte Olduğunu Bilen İyiniyetli Olmayan Alıcının İktisabının Korunmayacağı )
• AİLE KONUTUNUN SATIŞI ( Diğer Eşin Açık Rızası Bulunmadıkça Yapılamayacağı/Bir Tarafın Borçlar İçin de Olsa Aile Konutunu Satmasının Açık Rıza Koşulunu Ortadan Kaldırmayacağı – Tapuda Aile Konutu Şerhi Olmasa da İyiniyetli Olmayan Alıcının İktisabının Korunmayacağı )
• İYİNİYETLİ OLMAYAN ALICININ KAZANIMI ( Taşınmaz Satımı/Aile Konutunun Diğer Eşin Rızası Yokluğunda Satılması Durumunda Aile Konutu Şerhi Olmasa Dahi Bunu Bilebilecek Durumda Olan Alıcının Kazanımının Korunamayacağı )
4721/m. 194, 1023
ÖZET : Davacı, üzerinde aile konutu şerhi bulunmayan davaya konu meskenin tapuda kayden malik olan davalı eşi tarafından, kendisinin rızası alınmadan diğer davalıya satıldığını, söz konusu taşınmazın aile konutu olduğunu iddia ederek tapu kaydının iptalini, davalı eşi adına tesciline ve tapu kütüğüne aile konutu şerhi konulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Eşlerden biri diğer eşin açık rızası bulunmadıkça aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz. Eşlerin davaya konu olan evi aile konutu olarak kullandıkları tartışmasızdır. Davalının bu yeri satın alırken aile konutu olduğunu ve davacı eşin satışa rızası bulunmadığını bildiği dosya kapsamı ile sabittir. Davalı kocanın borçları için de olsa aile konutunu satması açık rıza koşulunu ortadan kaldırmaz. Tapuda aile konutu şerhi olmasa de iyiniyetli olmayan alıcının iktisabı korunmaz. Davacının tapu iptali, tescil ve aile konutu şerhi konulmasına ilişkin istemlerinim kabulü gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Davacı kadın, üzerinde aile konutu şerhi bulunmayan davaya konu meskenin tapuda kayden malik olan davalı eşi R. T. tarafından, kendisinin rızası alınmadan diğer davalı A. B.’ye satıldığını, söz konusu taşınmazın aile konutu olduğunu iddia ederek davalı A. B. adına olan tapu kaydının iptalini, davalı eşi R. T. adına tesciline ve tapu kütüğüne aile konutu şerhi konulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Türk Medeni Kanununun 194. maddesi uyarınca, eşlerden biri diğer eşin açık rızası bulunmadıkça aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz. Eşlerin davaya konu olan evi aile konutu olarak kullandıkları tartışmasızdır. Davalı A. B.’nin bu yeri satın alırken aile konutu olduğunu ve davacı eşin satışa rızası bulunmadığını bildiği dosya kapsamı ile sabittir. Davalı kocanın borçları için de olsa aile konutunu satması açık rıza koşulunu ortadan kaldırmaz. Tapuda aile konutu şerhi olmasa de iyiniyetli olmayan alıcının iktisabı korunmaz ( T.M.K. m. 1023 ). Açıklanan sebeplerle davacı kadının tapu iptali, tescil ve aile konutu şerhi konulmasına ilişkin istemlerinim kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde ret hükmü kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükümün yukarda açıklanan sebeplerle BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istenmesi halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24.6.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/11721
K. 2012/17517
T. 25.6.2012
• AİLE KONUTU ŞERHİ KONULMASI TALEBİ ( Taşınmazın Aile Konutu Olduğunun Tespiti İsteminde de Bulunulduğu – Davacının Kendisine Tanıdığı Hakları Kullanabilmesi İçin Böyle Bir Tespit Kararı İstemekte Hukuki Yararı Olduğu )
• AİLE KONUTU OLDUĞUNUN TESPİTİ İSTEMİ ( Ayrıca Aile Konutu Şerhi Konulması Talebi – Davacının Kendisine Tanıdığı Hakları Kullanabilmesi İçin Böyle Bir Tespit Kararı İstemekte Hukuki Yararı Olduğu )
• HUKUKİ YARAR ( Davacının Aile Konutu Şerhi Konulması Talebi Yanında Taşınmazın Aile Konutu Olduğunun Tespiti İstemi de Bulunduğu – Davacının TMK’nun 240. ve 652. Md.lerinin Kendisine Tanıdığı Hakları Kullanabilmesi İçin Böyle Bir Tespit Kararı İsteyebileceği )
4721/m.194,240,652
ÖZET : Olayları açıklamak, taraflara hukuki nitelendirme hakime aittir. Toplanan delillerden, tarafların ve mahkemenin de kabulünde olduğu üzere dava konusu taşınmaz, davacı ile miras bırakanın sağlığında birlikte oturdukları aile konutudur. Davacının aile konutu şerhi konulması talebi yanında, öncelikle taşınmazın aile konutu olduğunun tespiti istemi de bulunmaktadır. Davacının Türk Medeni Kanununun 240. ve 652. maddelerinin kendisine tanıdığı hakları kullanabilmesi için böyle bir tespit kararı istemekte hukuki yararı mevcuttur. Mahkemece dava konusu taşınmazın tarafların ortak mirasbırakanıyla davacının aile konutu olarak kullanıldığı belirlenmiş olduğundan; taşınmazın aile konutu olduğunun tespitine karar vermek gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle evliliğin ölümle sona ermiş bulunmasına ve aile konutu korumasının ( TMK m. 194 ) da evliliğin devamı süresince geçerli olmasına göre; davacının, taşınmazın tapu kütüğüne aile konutu şerhi konulmasına yönelik talebinin reddine yönelik temyiz itirazları yersizdir.
2-Olayları açıklamak, taraflara hukuki nitelendirme hakime aittir. Toplanan delillerden, tarafların ve mahkemenin de kabulünde olduğu üzere dava konusu taşınmaz, davacı ile miras bırakanın sağlığında birlikte oturdukları aile konutudur. Davacının aile konutu şerhi konulması talebi yanında, öncelikle taşınmazın aile konutu olduğunun tespiti istemi de bulunmaktadır. Davacının Türk Medeni Kanununun 240. ve 652. maddelerinin kendisine tanıdığı hakları kullanabilmesi için böyle bir tespit kararı istemekte hukuki yararı mevcuttur. Mahkemece dava konusu taşınmazın tarafların ortak mirasbırakanıyla davacının aile konutu olarak kullanıldığı belirlenmiş olduğundan; taşınmazın aile konutu olduğunun tespitine karar vermek gerekirken yazılı gerekçeyle ret hükmü kurulması doğru bulunmamıştır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25.06.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/10962
K. 2011/11655
T. 6.7.2011
• AİLE KONUTU ŞERHİ ( Davalı Kadının Usule Uygun Açılmış Bir Aile Konutu Şerhi Konulması Davası ve Bu Hususta Bir Talebi Bulunmadığı Halde Talep Aşılarak Hüküm Kurulmasının Usul ve Yasaya Aykırı Olduğu )
• BOŞANMA ( Davacı Kocanın Davası Reddedildiği Halde Davada Kendisini Vekille Temsil Ettiren Davalı Kadın Yararına Vekalet Ücretine Hükmolunmamasının Doğru Görülmediği )
• VEKALET ÜCRETİ ( Boşanma – Davacı Kocanın Davası Reddedildiği Halde Davada Kendisini Vekille Temsil Ettiren Davalı Kadın Yararına Hükmolunmamasının Doğru Görülmediği )
1136/m.164
1086/m.74
ÖZET : Davalı kadının usule uygun açılmış bir aile konutu şerhi konulması davası ve bu hususta bir talebi bulunmadığı halde yazılı şekilde talep aşılarak hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. Davacı kocanın davası reddedildiği halde, davada kendisini vekille temsil ettiren davalı kadın yararına vekalet ücretine hükmolunmaması doğru görülmemiştir.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1- ) Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacı kocanın aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- ) Davalı kadının usule uygun açılmış bir aile konutu şerhi konulması davası ve bu hususta bir talebi bulunmadığı halde yazılı şekilde talep aşılarak hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. ( H.U.M.K. madde 74 )
3- ) Davalı kadının temyizine gelince:
Davacı kocanın davası reddedildiği halde, davada kendisini vekille temsil ettiren davalı kadın yararına vekalet ücretine hükmolunmaması doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Temyiz edilen hükümün yukarda 2. bentte açıklanan sebeplerle davacı koca yararına, 3. bentte gösterilen sebeplerle davalı kadın yararına BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerin ise yukarda 1. bentte açıklanan sebeplerle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana iadesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 6.7.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2009/2-69
K. 2009/109
T. 4.3.2009
• BOŞANMA İSTEMİ ( Az Kusurlu Eş Boşanmaya Karşı Çıkarsa Bu Halin Tespiti Dahi Tek Başına Boşanma Kararı Verilebilmesi İçin Yeterli Olamayacağı )
• AZ KUSURLU EŞ ( Boşanmaya Karşı Çıkarsa Bu Halin Tespiti Dahi Tek Başına Boşanma Kararı Verilebilmesi İçin Yeterli Olamayacağı – Karşı Çıkması Hakkın Kötüye Kullanılması Niteliğinde Olmalı Eş ve Çocuklar İçin Korunmaya Değer Bir Yararın Kalmadığının Anlaşılması Gerektiği )
• EVLİLİK BİRLİĞİNİN TEMELİNDEN SARSILMASI ( Tamamen Davacının Tutum ve Davranışlarından Kaynaklanmış Olup Davalıya Atfı Mümkün Hiçbir Kusur Gerçekleşmediği – Boşanma İsteğinin Reddi Gerektiği )
• AİLE KONUTU ŞERHİ ( Davalı Kadının Bu Konuda Harcı Verilerek Usulüne Uygun Açılmış Bir Dava ve Karşı Davası Bulunmadığı Halde Yazılı Şekilde Karar Verilmesinin Usul ve Yasaya Aykırı Olduğu )
4721/m.166/2,194
ÖZET : Dava, boşanma istemidir. Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır.
Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenle isteğin reddi gerekirken yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
Davalı kadının aile konutu şerhi isteği konusunda harcı verilerek usulüne uygun açılmış bir dava ve karşı davası bulunmadığı halde yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
DAVA : Taraflar arasındaki “Boşanma” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Küçükçekmece 1.Aile Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 25.01.2007 gün ve 2006/236 E.,2007/46 sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 28.01.2008 gün ve 2007/6220 E.,2008/557 K. sayılı ilamı ile;
( … 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle *yetkili mahkeme doğru gösterilmediğinden davalının yetkiye yönelik itirazları yersizdir.
2-Tarafların esasa ilişkin temyizlerinin incelenmesine gelince;
A )Taraflardan ve üçüncü kişilerden aktarılan olaylar hükme esas alınamaz. Davacı tanıklarının beyanında geçen olaylardan sonra birlik devam etmiştir. Boşanmaya neden olan olaylarda birlik görevlerini yerine getirmeyen başka kadınla yaşayan davacı koca tamamen kusurludur.
Türk Medeni Kanununun 166.maddesi hükmünü tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamamak ve değerlendirmemek gerekmektedir.Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer.Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonrada mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir.
Öyle ise Türk Medeni Kanununun 166.maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz yada az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır.
Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır. ( TMK.md.166/2 )
Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenle isteğin reddi gerekirken yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
B-Davalı kadının aile konutu şerhi ( TMK. md. 194 ) isteği konusunda harcı verilerek usulüne uygun açılmış bir dava ve karşı davası bulunmadığı halde yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir… ),
Gerekçesi ile hükmün 2/A-B bentlerinde gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, bozma sebebine göre tarafların sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, davalının yetkiye yönelik temyizinin 1.bentte gösterilen nedenlerle ONANMASINA karar verilerek dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece boşanma yönünden önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle H.U.M.K.nun 2494 sayılı Yasa ile değişik 438/II.fıkrası hükmü gereğince duruşma isteğinin reddine karar verilip dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının iadesine, 04.03.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
6. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/10994
K. 2011/3060
T. 14.3.2011
• YARGILAMANIN YENİLENMESİ TALEBİ ( Davalının Aldığı Taşınmaz Payına Davacı Eşi Tarafından Aile Konutu Şerhi Konulduğu – Diğer Paydaşların Önalım Hakkına Dayalı Olarak Açtığı Davada Payın ve Şerhin İptal Edildiği/Davacı Önalım Davasında Taraf Olmadığından Talebinin Reddedileceği )
• ÖNALIM HAKKI ( Davalının Aldığı Taşınmaz Payın Diğer Paydaşların Önalım Hakkına Dayalı Olarak Açtığı Davada İptal Edildiği/Davalının Eşi Olan Davacının Aile Konutu Şerhinin de İptal Edildiği – Davacı Bu Davada Taraf Olmadığından Yargılamanıın Yenilenmesi Talebinin Reddine Karar Verileceği )
• AKTİF DAVA EHLİYETİ ( Davalının Aldığı Taşınmaz Payına Davacı Eşi Tarafından Aile Konutu Şerhi Konulduğu – Diğer Paydaşların Önalım Hakkına Dayalı Olarak Açtığı Davada Payın ve Şerhin İptal Edildiği/Davacı Taraf Olmadığından Yargılamanın Yenilenmesi Talebinin Reddine Karar Verileceği )
• AİLE KONUTU ŞERHİ ( Davalının Aldığı Taşınmaz Payın Diğer Paydaşların Önalım Hakkına Dayalı Olarak Açtığı Davada İptal Edildiği/Davalının Eşi Olan Davacının Aile Konutu Şerhinin de İptal Edildiği – Davacı Bu Davada Taraf Olmadığından Yargılamanın Yenilenmesi Talebinin Kabul Edilemeyeceği )
• HUSUMET ( Davalının Aldığı Taşınmaz Payın Diğer Paydaşların Önalım Hakkına Dayalı Olarak Açtığı Davada İptal Edildiği/Davalının Eşi Olan Davacının Aile Konutu Şerhinin de İptal Edildiği – Davacı Bu Davada Taraf Olmadığından Yargılamanın Yenilenmesi Talebinin Kabul Edilemeyeceği )
1086/m.445
4721/m.194
ÖZET : Dava, yargılamanın yenilenmesi istemine ilişkindir. Olayımıza gelince; taşınmazın paydaşı olan kişi payını davalıya satmıştır. Davalının eşi olan davacı tarafından satın alınan pay üzerine aile konutu şerhi konulmuştur. Taşınmazın diğer paydaşları, davalıya yapılan pay satışı sebebiyle önalım haklarını kullanarak davalı adına tescil edilen payın iptali ile adlarına tescilini istemişlerdir. Asliye Hukuk Mahkemesi ilamı ile taraflar arasında sulh anlaşması gereği davanın kabulüyle davalının payının iptali ile davacılar adına tesciline karar verilmiş olup karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir. Bunun üzerine aile konutu şerhi terkin edilmiştir. Konutun üzerinde bulunduğu taşınmazda pay sahibi olan davacının eşine karşı diğer paydaşlar tarafından açılan önalım davası sonucu payın iptali sebebiyle aile konutu şerhi terkin edilmiştir. Paylı mülkiyette aile konutu şerhi konulması da bütün paydaşların oybirliği ile alacakları karar sonucu olabilecektir. Davacı, tarafı olmadığı önalım davasının kendisinden mal kaçırmak amacıyla sulh ile sonuçlandırılmak suretiyle aile konutu şerhinin terkin edildiğini, önalım davasının yargılamasının yenilenmesini istemekte hukuki yararı bulunduğunu belirterek işbu davayı açmış ise de davacının aktif dava ehliyeti bulunmamaktadır. Bu durumda mahkemece, husumet sebebiyle davanın reddine karar vermek gerekir.
DAVA : Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarda tarih ve numarası yazılı yargılanmanın yenilenmesi davasına dair karar davalılar tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava, H.U.M.K.nun 445 ve devamı maddelerinde düzenlenen yargılamanın yenilenmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, istemin kabulüne karar verilmesi üzerine hüküm davalı A. T. ve davalılar F. N. T., S. K. vekilleri tarafından ayrı ayrı temyiz edilmiştir.
Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkili ile davalılardan A. T.’ın 10.5.2003 tarihinde evlendiklerini, 2008 Ada 9 parselde bulunan daireyi 1.9.2003 tarihinde satın aldıklarını, tapu kaydının davalı eşi A. T. adına çıkarıldığını, 23.2.2004 tarihinde T.M.K.nun 194. maddesi Gereğince aile konutu şerhi konulduğunu, diğer davalıların eşine karşı açtıkları onalım sebebiyle tapu iptali ve tescil davasının sulh anlaşması ile sonuçlanması üzerine aile konutu şerhi konulan dairenin bulunduğu taşınmazda eşinin payının kalmadığını, müvekkilinden mal kaçırmak amacıyla hile ile onalım davasının sulh ile sonuçlandırıldığını ileri sürerek yargılamanın yenilenmesi yoluyla tescilin iptaline, taşınmaz üzerine aile konutu şerhi konulmasına karar verilmesini istemiştir. Davalılar F. N. T. ve S. K. vekili, müvekkillerinin 2008 Ada 9 parselde paydaş olduklarını, paydaşlardan Feridun Tan’ın payını satması üzerine kullanılan onalım hakkına dayalı tapu iptal ve tescil davasının karara bağlanarak kesinleştiğini, davacının bu davada taraf olmadığından yargılamanın iadesini isteyemeyeceğini bildirmiş, davalı A. T. vekili ise müvekkilinin satın aldığı dairenin bulunduğu gayrımenkule ilişkin diğer paydaşların onalım hakkını kullanarak açtıkları dava sonucu taşınmazın adlarına tescil edildiğini, müvekkilinin serbest iradesi ile yapılan bir işlem bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Yargılamanın iadesi kesin hükümün bertaraf edilmesini amaçlayan ancak H.U.M.K.nun 445. maddesinde sayılan sınırlı sebeplerle başvurulabilecek fevkalade bir kanun yoludur. Onun içindir ki yasada bu yola başvurabilecekler de sınırlı tutulmuştur. H.U.M.K.nun 445. ve müteakip maddeleri gereğince yargılamanın iadesini hüküm, aleyhine olan tarafın haleflerine veya alacaklılarına zarar vermek için davanın taraflarının anlaşarak hile ile o taraf aleyhine hükümün verilmesini sağlamış olmaları halinde, hüküm, aleyhine olan tarafın halefleri veya alacaklıları isteyebilir.
Olayımıza gelince; davaya konu edilen 2008 Ada 9 parsel sayılı taşınmazın paydaşı olan F. T. 1/20 payını davalı A. T.’a 15.000,00 TL bedelle satmıştır. A. T.’ın eşi olan davacı tarafından 23.2.2004 tarihinde satın alınan pay üzerine aile konutu şerhi konulmuştur. Taşınmazın diğer paydaşları F. N. T. ile F. S. K., davalı A. T.’a yapılan pay satışı sebebiyle onalım haklarını kullanarak davalı adına tescil edilen payın iptali ile adlarına tescilini istemişlerdir. Şişli 6. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 13.7.2005 tarih ve 2004/427 ES. 2005/359 K sayılı ilamı ile taraflar arasında sulh anlaşması gereği davanın kabulüyle davalı A. T.’ın payının iptali ile davacılar adına tesciline karar verilmiş olup 20.7.2005 tarihinde temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir. Bunun üzerine 9.5.2005 tarihinde aile konutu şerhi terkin edilmiştir.
4721 Sayılı Kanun’un 194. maddesi aile konutunu koruma altına almış olup konut üzerinde hak sahibi olan eşin konutun kaybedilmesine sebep olabilecek tasarrufların geçerliliğini diğer eşin açık rızasına bağlamıştır. Dava konusu konutun üzerinde bulunduğu taşınmazda pay sahibi olan davacının eşi A. T.’a karşı diğer paydaşlar tarafından açılan onalım davası sonucu payın iptali sebebiyle aile konutu şerhi terkin edilmiştir. Paylı mülkiyette aile konutu şerhi konulması da bütün paydaşların oybirliği ile alacakları karar sonucu olabilecektir. Davacı, tarafı olmadığı önalım davasının kendisinden mal kaçırmak amacıyla sulh ile sonuçlandırılmak suretiyle aile konutu şerhinin terkin edildiğini, önalım davasının yargılamasının yenilenmesini istemekte hukuki yararı bulunduğunu belirterek işbu davayı açmış ise de yukarda açıklanan sebeplerle davacının aktif dava ehliyeti bulunmamaktadır. Bu durumda mahkemece, husumet sebebiyle davanın reddine karar vermek gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmediğinden hükümün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle temyiz itirazlarının kabulüyle H.U.M.K.nun 428. maddesi uyarınca hükümün BOZULMASINA, istenmesi halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 14.3.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/21566
K. 2011/11368
T. 4.7.2011
• İPOTEĞİN KALDIRILMASI TALEBİ ( Koca Tarafından Aile Konutu Olarak Özgülenen Taşınmaz Üzerine Diğer Davalı Banka Lehine İpotek Tesisi/Eşin Açık Rızası Olmadığı – Tapuda Taşınmaz Üzerinde Aile Konutu Şerhi Bulunmadığı İçin İpoteğin Kaldırılmayacağı )
• EŞİN AÇIK RIZASI OLMADAN İPOTEK TESİSİ ( Aile Konutu Olarak Özgülenen Taşınmaz Üzerine Dava Dışı Kimselerin Kredi Borcunun Teminatı Olmak Üzere Diğer Davalı Banka Lehine Tesis – Taşınmazın Üzerinde Aile Konutu Olduğuna İlişkin Şerh Bulunmadığı İçin Bankanın Kazanımının Korunacağı )
• AİLE KONUTU ŞERHİ ( Eşin Açık Rızası Olmadan İpotek Tesisi/İpoteğin Kaldırılması Talebi – Taşınmazın Tapuda Ev ve Arsa Vasfıyla Kayıtlı Olduğu ve Şerh Bulunmadığı/Aile Konutu Şerhi Bulunmadığı İçin Kaldırılmayacağı )
• TAŞINMAZIN TAPU KÜTÜĞÜNDE ŞERH ( İpoteğin Kaldırılması Talebi/Tapuda Ev ve Arsa Vasfıyla Kayıtlı Olduğu – Aile Konutu Şerhi Bulunmadığı İçin Bankanın Kazanımının Korunacağı )
• BAŞKASININ KREDİ BORCUNA AİLE KONUTUNUN İPOTEK EDİLMESİ ( Eşin Açık Rızası Olmadan Banka Lehine – Taşınmazın Üzerinde Aile Konutu Olduğuna İlişkin Şerh Bulunmadığı İçin Kaldırılması Talebinin Reddi Gereği )
4721/m. 194/1, 1023
ÖZET : Dava konusu taşınmaz tapuda ev ve arsa vasfıyla kayıtlıdır. Hak sahibi olan koca, aile konutu olarak özgülenen bu taşınmaz üzerine, eşinin açık rızası alınmaksızın, dava dışı şirketin ve kişinin kredi borcunun teminatı olmak üzere diğer davalı banka lehine ipotek tesis ettirmiştir. Bu işlemden önce taşınmazın tapu kütüğünde “aile konutu” olduğuna ilişkin bir şerh bulunmadığına göre, davalı Bankanın kazanımı korunabilir. Davacının açık rızası alınmadan tesis edilen ipoteğin kaldırılmamasına karar verilmesi hukuka uygundur.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre,
SONUÇ : Yerinde bulunmayan temyiz isteğinin reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine, peşin alınan harcın mahsubuna ve 73.90 TL. temyiz başvuru harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04.07.2011 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY : Türk Medeni Kanununun 194. maddesi, aile konutu üzerinde hak sahibi olan eşin tasarruflarını diğer eşin açık rızasına bağlamıştır. Amaç, aile konutunu ve bu konutla ilgili hakları koruma altına almaktır. Açık rıza alınmadan hak sahibi olan eşin tasarrufu veya konut üzerindeki hakları sınırlandırıcı işlemi, rızası gereken eş bakımından bağlayıcı değildir.
Kanun “açık rızadan” sözettiğine göre, örtülü ( zımni ) rıza veya işleme onay verildiği delalet eden bir takım davranışlardan çıkartılan rıza işleme geçerlilik kazandırmaz.
Dava konusu taşınmaz 163 m2 olup, tapuda “ev ve arsa” vasfıyla kayıtlıdır. “aile konutu” olarak özgülendiği hususu tartışmasızdır. Hak sahibi olan koca, bu taşınmaz üzerine, eşinin açık rızası alınmaksızın, dava dışı S… Tekstil Ltd. Şti.’nin ve N. S.’un kredi borcunun teminatı olmak üzere diğer davalı banka lehine 20.5.2005 tarihinde ipotek tesis ettirmiştir. ( TMK. m.194/1 ) Bu işlemden önce taşınmazın tapu kütüğünde “aile konutu” olduğuna ilişkin bir şerh bulunmadığına göre, davalı Bankanın kazanımı, iyiniyetli olması halinde korunabilir. ( TMK. m. 1023 ). Kanunun iyiniyete hukuki sonuç bağladığı durumlarda da aslolan iyiniyetin varlığıdır. Ancak durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen göstermeyen kimse iyiniyet iddiasında bulunamaz. ( TMK. m.3 ) Davalı banka, tacirdir. Her tacir, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi lazımdır. ( TTK. m.20/2 ) Basiretli hareket etme yükümlülüğü, teminat olarak gösterilen taşınmazın fiili ve hukuki durumunu bilmeyi de gerektirir.
Banka buna uygun hareket etmemişse, özen yükümlülüğünü yerine getirmemiş demektir. Bu nedenle davalı Bankanın iyiniyet iddiası dinlenmez. Öyleyse, davacının açık rızası alınmadan tesis edilen ipoteğin kaldırılmasına karar verilmelidir. Bu sebeple değerli çoğunluğun onama görüşüne iştirak etmiyorum.
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/2181
K. 2010/4360
T. 8.3.2010
• AİLE KONUTU ŞERHİ ( Kooperatif Üyeliği Kaydına Aile Konutu Şerhi Konulabileceği )
• KOOPERATİF ÜYELİĞİ KAYDINA AİLE KONUTU ŞERHİ ( Tapuda Kooperatif Adına Kayıtlı ve Davalı Eş Adına Tahsis Edilen Konut Üzerine Aile Konutu Şerhi Konulmasının Hukuka Uygun Olduğu )
• TAPUDA KOOPERATİF ADINA KAYITLI TAŞINMAZ ( Davalı Eş Adına Tahsis Edilen Konut Üzerine Aile Konutu Şerhi Konulabileceği )
4721/m.194
ÖZET : Tapuda kooperatif adına kayıtlı ve davalı eş adına tahsis edilen konut üzerine aile konutu şerhi konulması hukuka uygundur.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle tapuda S.S. ..Konut Yapı Kooperatifi adına kayıtlı …adresindeki … nolu üye G.D. adına tahsis edilen konut üzerine aile konutu şerhinin konulduğunun anlaşılmasına göre,
SONUÇ : Yerinde bulunmayan temyiz isteğinin reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine peşin alınan harcın mahsubuna ve 67.20 TL. temyiz başvuru harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oyçokluğu ile, 08.03.2010 gününde karar verildi.
KARŞI OY :
Davacı, Türk Medeni Kanununun madde 194. hükmüne göre “kooperatif kaydına” aile konutu şerhi verilmesini isteyerek davalı eşine husumet yöneltmiştir.
Yerel mahkeme “Türk Medeni Kanununun 194. maddesi uyarınca davalının …adresindeki taşınmazın KOOPERATİF ÜYELİĞİ kaydına aile konu şerhi konulmasına” karar vermiştir.
Uygulama Türk Medeni Kanununun hükümlerine açık aykırılık oluşturmaktadır.
1- Aile Konutu şerhi Türk Medeni Kanununun madde 194/3.hükmüne göre sadece TAPU KÜTÜĞÜNE konulabilir. Başka bir anlatımla KOOPERATİF ÜYELİĞİ KAYDINA şerh konulamaz.
2- Üçüncü kişinin tapu kaydına dahi aile konutu şerhi konulamaz. Ancak bireysel mülkiyete geçilmişse o konuta aile konutu şerhi konulabilir.
Kabul şekli bakımından;
Kooperatifin yer almadığı bir davada kooperatif kayıtları üzerinde değişiklik yapılması mümkün değildir.
T.C.
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/29357
K. 2011/10282
T. 31.5.2011
• SATIŞIN DURDURULMASI VE İPOTEĞİN FEKKİ TALEBİ ( Tapu Kaydında Aile Konutu Şerhi Bulunması Sebebiyle Borçlunun Eşinin Şikayeti/Aile Konutu Şerhinin Bulunmasının Satışa Engel Teşkil Etmeyeceği – Takipte Taraf Olmayan Eşin Şikayetinin Aktif Husumet Yokluğu Nedeniyle Reddedileceği )
• AİLE KONUTU ŞERHİ ( İpoteğin Paraya Çevrilmesi Yoluyla Yapılan Takipte Borçlunun Eşi Tarafından Satışın Durdurulması ve İpoteğin Fekki Talebi – İpotekli Taşınmazın Tapu Kaydında Aile Konutu Şerhinin Bulunmasının Satışa Engel Teşkil Etmeyeceği )
• TAKİPTE TARAF OLMAYAN ÜÇÜNCÜ KİŞİ ( Borçlunun Eşinin Satışın Durdurulması ve İpoteğin Fekki Talebi/Borçlu Eşin Satışın Durdurulması İsteminde Bulunamayacağı – Şikayetin Aktif Husumet Yokluğundan Reddedileceği )
• AKTİF HUSUMET YOKLUĞU ( Borçlunun Eşinin Satışın Durdurulması ve İpoteğin Fekki Talebi – Takipte Taraf Olmayan Üçüncü Kişi Borçlunun Eşinin Şikayetinin Reddedileceği )
2004/m.16
4721/m. 194
ÖZET : İpoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan takipte, borçlunun eşi olan üçüncü kişinin, satışa konu taşınmazın tapu kaydında aile konutu şerhi bulunduğunu, bu sebeple taşınmaz üzerine muvafakati olmadan konulan ipoteğin geçersiz olduğunu ileri sürerek satışın durdurulması ve ipoteğin fekki talebi vardır. İpotekli taşınmazın tapu kaydında aile konutu şerhinin bulunması, ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile yapılan icra takibi sonucu satışına engel teşkil etmez. Takipte taraf olmayan üçüncü kişinin, aile konutu şerhine dayanarak satışın durdurulması isteminde bulunmasına da yasal imkan bulunmamaktadır. Şikayetin aktif husumet yokluğu sebebiyle reddi gerekir.
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : İpoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan takipte, borçlunun eşi olan üçüncü kişinin, satışa konu taşınmazın tapu kaydında aile konutu şerhi bulunduğunu bu sebeple taşınmaz üzerine muvafakati olmadan konulan ipoteğin geçersiz olduğunu ileri sürerek satışın durdurulması ve ipoteğin fekki talebi ile icra mahkemesine başvurduğu anlaşılmıştır.
T.M.K.’nun 194. maddesi; “Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça aile konutuyla ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz” hükmünü içermektedir. Buna göre, ipotekli taşınmazın tapu kaydında aile konutu şerhinin bulunması, ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile yapılan icra takibi sonucu satışına engel teşkil etmez.
Öte yandan, takipte taraf olmayan üçüncü kişinin, aile konutu şerhine dayanarak satışın durdurulması isteminde bulunmasına da yasal imkan bulunmamaktadır. O halde mahkemece şikayetin aktif husumet yokluğu sebebiyle reddi yerine esasının incelenerek, yazılı gerekçeyle kabulü yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulüyle mahkeme kararının yukarda yazılı sebeplerle İ.İ.K. 366 ve H.U.M.K.’nun 428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ), 31.5.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/18764
K. 2011/8256
T. 11.5.2011
• AİLE KONUTU ŞERHİ ( Tapu Kaydına Konulması İsteğine İlişkin Davaların Taraf Teşkili Sağlanarak Duruşmalı İncelenmesi Gerektiği – İsteğin Değişik İşlerden Bulunmadığı )
• TAPU KAYDINA AİLE KONUTU ŞERHİ KONULMASI DAVASI ( Değişik İşlerden Bulunmadığı – Taraf Teşkili Sağlanarak Duruşmalı İncelenmesi Gerektiği )
• TARAF TEŞKİLİ SAĞLANMASI GEREĞİ ( Tapu Kaydına Aile Konutu Şerhi Konulması İsteğine İlişkin Davalar/Değişik İşlerden Bulunmadığı – Duruşmalı İnceleneceği )
4721/m. 194
1086/m. 73
Hukuk ve Ticaret Mahkemeleri Yazı İşleri Yönetmeliği/m. 7, 21
ÖZET : Tapu kaydına aile konutu şerhi konulması isteğine ilişkin davaların taraf teşkili sağlanarak, duruşmalı incelenmesi gerekir. İsteğin değişik işlerden bulunmadığı gözetilmelidir.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Davacı, davalı eşine ait İstanbul, B… İlçesi, A… 4803 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan dört katlı binanın 2. katındaki meskenin tapu kaydına aile konutu olduğuna ilişkin şerh konulmasını istemiştir. İstek, Türk Medeni Kanunu’nun 194/3. maddesine dayanmaktadır. İsteğin değişik işlerden bulunmadığı gözetilerek Esas Defterine kaydı ile ( Hukuk ve Ticaret Mahkemeleri Yazı İşleri Yönetmeliği m. 7, 21 ) davalıya dava dilekçesi ve duruşma günü tebliğ edilerek, taraf teşkilinin sağlanması ( HUMK m. 73 ) taraflardan delillerinin sorulup göstermeleri halinde toplanması ve ulaşılacak sonuç uyarınca karar verilmesi gerekirken, taraf teşkili sağlanmadan, isteğin duruşmasız incelenmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenle ( BOZULMASINA ), bozma sebebine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 11.05.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2008/10081
K. 2008/13491
T. 16.10.2008
• TESPİT İSTEMİ ( Konutun Ölen Eşiyle Birlikte Oturdukları Konut Olduğunun Tespiti İstemi – Aile Konutu Olarak Özgülenen Taşınmaz İçin Şerh Verilebilmesi İçin Evlilik Birliğinin Devam Ediyor Olması Gerektiği )
• AİLE KONUTU ŞERHİ ( Şerh Verilebilmesi İçin Evlilik Birliğinin Devam Ediyor Olması Gerektiği – Evlilik Birliği Diğer Eşin Ölümü Nedeniyle Sona Erdiğinden Şerh Konulamayacağı )
• ÖLÜM NEDENİYLE EVLİLİK BİRLİĞİNİN SONA ERMESİ ( Aile Konutu Olarak Özgülenen Taşınmaz İçin Şerh Verilemyeceği )
4721/m.194/m.3,240,652
ÖZET : Davacının dava konusu konutun ölen eşiyle birlikte oturdukları konut olduğunun tespitini istemekte hukuki yararı bulunmaktadır. Aile konutu olarak özgülenen taşınmaz için şerh verilebilmesi için evlilik birliğinin devam ediyor olması gerekir. Evlilik birliği diğer eşin ölümü nedeniyle sona erdiğinden şerh konulamaz.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle davacının; dava konusu taşınmazın, ölen eşiyle birlikte oturdukları konut olduğunun tespitini istemekte, Türk Medeni Kanunu’nun 240. ve 652. maddesinin sağ eşe tanıdığı haklar bakımından hukuki yararının bulunduğunun anlaşılmasına göre, davalıların, hükmün tespite ilişkin bölümüne yönelik temyiz itirazları yersizdir.
2-Türk Medeni Kanunu’nun 194/3. maddesi gereğince aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin verilebilmesi için evlilik birliğinin devam ediyor olması gerekir. Şerh, diğer eşin konut üzerindeki tasarruf yetkisini etkiler. Evlilik birliği kocanın 30.07.2006 tarihinde ölümüyle sona erdiğine göre, aile birliği ve korunması gereken bir aile konutu artık kalmamıştır. O halde; taşınmazın tapu kütüğüne Türk Medeni Kanunu’nun 194/3. maddesi gereğince konutla ilgili şerh konulamaz.
Şerh konulmasına İlişkin isteğin reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır.
SONUÇ : Temyiz edilen kararın yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple ( BOZULMASINA ), bozma kapsamı dışında kalan bölümlerinin yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ( ONANMASINA ), temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16.10.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
6. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/13865
K. 2010/4406
T. 14.4.2010
• AİLE KONUTU ŞERHİ ( Paydaşlığın Giderilmesi Davasına Konu Bağımsız Bölümün Tapu Kaydında – Terkin Edilmediği Sürece İstenmesinin Mümkün Olmadığı )
• PAYDAŞLIĞIN GİDERİLMESİ ( Davaya Konu Bağımsız Bölümün Tapu Kaydında Aile Konutu Şerhi Bulunduğu – Terkin Edilmediği Sürece İstenemeyeceği )
• TAPU KAYDINDA AİLE KONUTU ŞERHİ BULUNMASI ( Paydaşlığın Giderilmesi Davasına Konu Bağımsız Bölümün – Terkin Edilmediği Sürece İstenmesinin Mümkün Olmadığı )
4721/m. 194, 698
ÖZET : Paydaşlığın giderilmesi davasına konu bağımsız bölümün tapu kaydında aile konutu şerhi bulunduğundan, belli bir amaca özgülenmiş taşınmazdaki bu şerh terkin edilmediği sürece ortaklığın giderilmesinin istenmesi mümkün değildir.
DAVA : Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan paydaşlığın giderilmesi davasına dair karar davalı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava bir adet taşınmazın paydaşlığının giderilmesi istemine ilişkindir. Mah kemece, ortaklığın satış suretiyle giderilmesine karar verilmesi üzerine, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, dava dilekçesinde 8 numaralı bağımsız bölümde tarafların paydaş olduğunu, paydaşlığın satış yoluyla giderilmesine karar verilmesini istemiş, davalı vekili, dava konusu edilen taşınmazın aile konutu olup tapu kaydında buna ilişkin şerh bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Türk Medeni Kanunu’nun 194. maddesi gereğince; eşlerden biri diğer eşin açık rızası bulunmadıkça aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz. Aynı Kanun’un 698. maddesine göre; hukuki bir işlem gereğince veya paylı malın sürekli bir amaca özgülenmiş olması sebebiyle paylı mülkiyeti devam ettirme yükümlülüğü bulunmadıkça, paydaşlardan her biri malın paylaşılmasını isteyebilir. Paylaşmayı isteme hakkı, hukuki bir işlemle en çok on yıllık süre ile sınırlandırılabilir. Taşınmazlarda paylı mülkiyetin devamına ilişkin sözleşmeler, resmi şekle bağlıdır ve tapu kütüğüne şerh verilebilir. Uygun olmayan zamanda paylaşma isteminde bulunulamaz.
Somut olayda; dava konusu edilen ve satışına karar verilen 8 numaralı bağımsız bölümün tapu kaydının açıklamalar bölümüne 08.01.2008 tarihinde “aile konutu” şerhi konulduğu, taraflar adına 1/2’şer payla kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda taşınmazın belli bir amaca özgülendiğinin kabulü gerekir. Tapu kaydı üzerindeki bu şerh terkin edilmediği müddetçe ortaklığın giderilmesinin istenmesi mümkün değildir. O halde mahkemece, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile HUMK’nın 428. maddesi uyarınca hükmün ( BOZULMASINA ), istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 14.04.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/11086
K. 2012/17403
T. 25.6.2012
• AİLE KONUTU ŞERHİ KONMASI ( Davacı Eşin Satışa Açık Rızasının Olduğu Kanıtlanmadığı Gibi Taşınmazın Davalı Alıcı Tarafından Üzerindeki İpotek ve Hacizlerle Birlikte Alındığı Üzerindeki İpotek Bedelinin İse Davacı Eş Tarafından Satıştan Sonra Ödendiği – Davanın Kabul Edileceği )
• EŞİN TAŞINMAZIN SATIŞINDAN SONRA İPOTEK BEDELİNİ ÖDEMESİ ( Davacı Eşin Satışa Açık Rızası Olduğunun Kanıtlanmadığı – Taşınmazın Değerinden Fazla Olan İpotek Bedelinin Davacı Tarafından Ödenmesi Karşısında Davacının Satışa Muvafakatından Söz Edilemeyeceği )
• EŞİN AİLE KONUTUNUN SATIŞINA AÇIK RIZASININ OLDUĞUNUN KANITLANAMAMASI ( Alıcı Tanıkları Davacının Satış Sırasında Tapuda Olduğunu Söylemişlerse de Taşınmazın Değerinden Fazla Olan İpotek Bedelinin Davacı Tarafından Ödenmesi Karşısında Davacının Satışa Muvafakatından Söz Edilemeyeceği )
• TAŞINMAZIN DEĞERİNDEN FAZLA OLAN İPOTEK BEDELİNİN EŞ TARAFINDAN ÖDENMESİ ( Davacı Eşin Aile Konutunun Satışına Muvafakatından Söz Edilemeyeceği )
4721/m.194
ÖZET : Toplanan delillerle dava konusu yerin aile konutu olduğu, satıştan itibaren ve halen bu şekilde kullanıldığı, davalı alıcının taraflarla aynı köylü olup, yerin aile konutu olduğunu bildiği anlaşılmaktadır. Davacı eşin satışa açık rızasının olduğu kanıtlanmadığı gibi; taşınmazın davalı alıcı tarafından üzerindeki ipotek ve hacizlerle birlikte alındığı, üzerindeki ipotek bedelinin ise davacı eş tarafından satıştan sonra ödendiği dosya kapsamı ile sabittir. Davalı alıcı tanıkları davacının satış sırasında tapuda olduğunu söylemişlerse de, taşınmazın değerinden fazla olan ipotek bedelinin davacı tarafından ödenmesi karşısında tanıkların beyanına dayanılarak davacının satışa muvafakatından söz edilemez. Davanın kabulü gerekir
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm temyiz edilerek; temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmekle; duruşma için belirlenen 6.4.2012 günü duruşmalı temyiz eden davacı H.Y. vekili ve karşı taraf temyiz eden davalı M.Y. geldi. Diğer davalı M.B. ile vekili gelmediler. Gelenlerin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1-Davalı M.Y.’nin harcı ve kaydı bulunmayan temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,
2-Davacının temyizine gelince;
Toplanan delillerle dava konusu yerin aile konutu olduğu, satıştan itibaren ve halen bu şekilde kullanıldığı, davalı alıcının taraflarla aynı köylü olup, yerin aile konutu olduğunu bildiği anlaşılmaktadır. Davacı eşin satışa açık rızasının olduğu kanıtlanmadığı gibi; taşınmazın davalı alıcı tarafından üzerindeki ipotek ve hacizlerle birlikte 18.8.2006 tarihinde alındığı, üzerindeki ipotek bedelinin ise davacı eş tarafından satıştan sonra 15.5.2007 tarihinde ödendiği dosya kapsamı ile sabittir. Her ne kadar davalı alıcı tanıkları davacının satış sırasında tapuda olduğunu söylemişler ise de, taşınmazın değerinden fazla olan ipotek bedelinin davacı tarafından ödenmesi karşısında tanıkların bu beyanına dayanılarak davacının satışa muvafakatından söz edilemez. Açıklanan sebeplerle davanın kabulü gerekirken; yazılı şekilde reddi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, davalının temyiz talebinin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple incelenmesine yer olmadığına, duruşma için takdir olunan 900.00 TL. vekalet ücretinin davalılardan alınıp Havana’ya verilmesine, istek halinde temyiz peşin harcının yatıran davacıya geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25.06.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
8. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/3563
K. 2012/5322
T. 5.6.2012
• TAPU İPTALİ VE TESCİL ( Aile Konutu Şerhi Bulunan Taşınmaz – Paylaşmalı Mal Ayrılığı Rejimi Sözleşmesi İle TMK.nun 253 ve 254. Md.lerini Birlikte Değerlendirmek Suretiyle Karar Verilmesi Gerektiği )
• PAYLAŞMALI MAL AYRILIĞI REJİMİ SÖZLEŞMESİ ( TMK.nun 253 ve 254. Md.lerini Birlikte Değerlendirmek Suretiyle Karar Verilmesi Gerektiği – Tapu İptali ve Tescil/Aile Konutu Şerhi Bulunan Taşınmaz )
• AİLE KONUTU ŞERHİ BULUNAN TAŞINMAZ ( Tapu İptali ve Tescil – Paylaşmalı Mal Ayrılığı Rejimi Sözleşmesi İle TMK.nun 253 ve 254. Md.lerini Birlikte Değerlendirmek Suretiyle Karar Verilmesi Gerektiği )
• MAL AYRILIĞI REJİMİ SÖZLEŞMESİ ( TMK.nun 253 ve 254. Md.lerini Birlikte Değerlendirmek Suretiyle Karar Verilmesi Gerektiği – Tapu İptali ve Tescil/Aile Konutu Şerhi Bulunan Taşınmaz )
4721/m.253,254
ÖZET : Dava, tapu iptali ve tescil istemidir. Mahkemece, açık olmamakla birlikte davanın sözleşmenin 1.maddesine dayanılarak reddedildiği anlaşılmaktadır. Her ne kadar bu maddede, “tapuda kayıtlı taşınmazın adına kayıtlı olana ait olacağı” yazılı ise de, bu hüküm genel nitelikte olup, taşınmazın tapuya kaydedilmesi halinde malik sütununda yazılı kişiye ait olduğunun kabul edilmesi yasa gereğidir. Bunun dışında aynı sözleşmenin 7 ve 8. maddelerinde paylaşmalı mal ayrılığı rejimine özgü daha özel düzenlemeler bulunmaktadır. Aile konutu şerhi konmuş bulunan ve aile konutu olarak kullanıldığı konusunda tereddüt bulunmayan taşınmazla ilgili bu maddelerin uygulanma imkanı bulunup bulunmadığı mahkemece değerlendirilmemiştir. Bu nedenle sadece sözleşmenin 1.maddesinden hareketle davanın reddine karar verilmiş olması doğru olmamıştır. Mahkemece yapılması gereken iş; paylaşmalı mal ayrılığı rejimi sözleşmesinin 7 ve 8.maddeleri ile TMK.nun 253 ve 254. maddelerini birlikte değerlendirmek, mahkemenin bu husustaki görüşünü ortaya koymak, ondan sonra oluşacak duruma göre hüküm kurmak olmalıdır.
DAVA : K. İ. ile Y. Y. aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair Ankara 5. Aile Mahkemesinden verilen 27.12.2011 gün ve 934/1775 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmiştir. Doya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 05.06.2012 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davacı vekili bizzat ve vekili ve karşı taraftan davalı vekili geldiler. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı K. İ. vekili, dava konusu Ankara Çankaya 2637 ada 7 parseldeki … numaralı daire ile 06 … … plakalı otomobilin evlilik birliği içinde alınarak davalı kadın adına tescil edildiğini, söz konusu malvarlıklarının vekil edenine miras kalan Görele’deki taşınmazın satışı ile elde edilen gelirle alındığını ileri sürerek ev ve otomobilin kayıtlarının iptali ile tamamının olmazsa 1/2 paylarının iptaliyle vekil edeni adına tesciline, bu istekleri de yerinde görülmezse sürüm değerlerinin yarı payının davalıdan alınarak vekil edenine ödenmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı Y. Y. İ. vekili, dava konusu mal varlıklarının vekil edeninin Ankara Gölbaşı ilçesindeki ve Gaziantep Nurdağı ilçesindeki taşınmazlarının satışıyla elde edilen gelirle alındığını, kaldı ki taraflar arasında düzenlenen sözleşmeyle paylaşmalı mal ayrılığı rejiminin kabul edildiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemenin, taraflar arasındaki sözleşmeyle paylaşmalı mal ayrılığı rejiminin kabul edildiği, anılan sözleşmeye göre taşınmaz ve otomobilde davacının hakkının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine ilişkin ilk kararı davacı vekilinin temyizi üzerine araçla ilgili verilen hüküm yönünden onanmış, daire ile ilgili hüküm yönünden ise bozulmuş, her iki tarafın karar düzeltme istekleri de reddedilmiştir. Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda taşınmazın davalı adına alındığı ve paylaşmalı mal ayrılığı sözleşmesi ile davacının bu taşınmaz üzerinde hak iddia etmeyeceğini kabul ettiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar 22.10.2004 tarihinde evlenmişler, Ankara 38. Noterliği’nde düzenledikleri 17.8.2006 tarihli sözleşmeyle “paylaşmalı mal ayrılığı” rejimini kabul etmişlerdir. Daha sonra 16.2.2007 tarihinde açılan dava sonunda boşanmışlar, karar 1.4.2011 tarihinde kesinleşmiştir. TMK.nun 225/1 maddesine göre, sözleşmeyle başka mal rejiminin kabul edilmesiyle önceki mal rejimi sona ereceğinden önceki mal rejiminin tasfiyesi istenebilir. Sözleşme tarihinden önce edinildiği anlaşılan araç bakımından taraflar arasındaki mal rejiminin paylaşmalı mal ayrılığı sözleşmesinin düzenlenmesi ile sona erdiği dikkate alınarak ilk karar sonrası temyiz incelemesi yapılarak onama sevk edilmiştir. Ancak dava konusu 2637 ada 17 parselde bulunan binanın 3.kat 8 numaralı çatı katlı meskeni sözleşme tarihinden sonra 26.10.2006 tarihinde davalı adına satın alma yolu ile edinilerek tapuya tescil edilmiştir. Tapunun beyanlar hanesinde 5.7.2007 tarihi itibarıyla aile konutu şerhi bulunmaktadır. Başka anlatımla, sözleşmeyle belirlenen paylaşmalı mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilmiş olup, ailenin ortak kullanımına ve yararlanmasına özgülenmiş durumdadır. Taşınmaz bakımından tasfiyenin yapılabilmesi, taşınmazın sözleşme tarihinden sonra edinilmesi sebebiyle taraflar arasında görülen boşanma kararının kesinleşmesine bağlı olduğundan, önceki karar bu yönden bozulmuştur. Bozma sonrası mahkemece boşanma kararının kesinleşmesi beklenerek ön koşul gerçekleştikten, mal rejimi sona erdikten sonra davacının paylaşmalı mal ayrılığı sözleşmesinde, bu taşınmaz üzerinde hak iddia etmeyeceğini kabul ettiği gerekçesi ile yeniden davanın reddine karar verilmiştir.
17.08.2006 tarihli düzenleme şeklindeki paylaşmalı mal ayrılığı sözleşmesinin 1.maddesinde “¦sözleşmenin imzalanma tarihinden sonra dahi olsa eşlerden her kim tescil edilmesi yasal zorunluluk olan mal edinildiğinde edinilen mal adına kayıtlı bulunan eşe ait olacaktır.”, 7.maddesinde “Bu mal rejiminin kurulmasından sonra birimizin edindiği ve ailemizin ortak kullanım ve yararlanmasına özgülediği mallar ile ailemizin ekonomik geleceğini güvence altına almaya yönelik yatırımlar veya bunların yerine geçen değerler mal rejiminin sona ermesi durumunda aramızda eşit olarak paylaştırılacaktır”, 8.maddesinde ise “Her birimizin kendisine ait olan manevi tazminat alacakları, miras yolu ile edindiği mallar ile karşılıksız kazandırmada bulunanın açık iradesinden aksi anlaşılmadıkça sağlar arası veya ölüme bağlı tasarruflarla edinilen mallar paylaşma dışı kalacaktır.” yazılıdır. Mahkemece, açık olmamakla birlikte davanın sözleşmenin 1.maddesine dayanılarak reddedildiği anlaşılmaktadır. Her ne kadar bu maddede, “tapuda kayıtlı taşınmazın adına kayıtlı olana ait olacağı” yazılı ise de, bu hüküm genel nitelikte olup, taşınmazın tapuya kaydedilmesi halinde malik sütununda yazılı kişiye ait olduğunun kabul edilmesi yasa gereğidir. Bunun dışında aynı sözleşmenin 7 ve 8. maddelerinde paylaşmalı mal ayrılığı rejimine özgü daha özel düzenlemeler bulunmaktadır. Aile konutu şerhi konmuş bulunan ve aile konutu olarak kullanıldığı konusunda tereddüt bulunmayan taşınmazla ilgili bu maddelerin uygulanma imkanı bulunup bulunmadığı mahkemece değerlendirilmemiştir. Bu nedenle sadece sözleşmenin 1.maddesinden hareketle davanın reddine karar verilmiş olması doğru olmamıştır. Mahkemece yapılması gereken iş; paylaşmalı mal ayrılığı rejimi sözleşmesinin 7 ve 8.maddeleri ile TMK.nun 253 ve 254. maddelerini birlikte değerlendirmek, mahkemenin bu husustaki görüşünü ortaya koymak, ondan sonra oluşacak duruma göre hüküm kurmak olmalıdır.
Kabule göre de; davalı taraf dava açıldıktan sonra ilk karar sonrası ve Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilmiş ise de, davalının vekili 31.10.2011 tarihli dilekçe ile vekillikten istifa etmiş, davalı Y. 15.11.2011 tarihli duruşmada hazır bulunmuş ve davayı kendisinin takip ettiğini ifade etmiştir. Yargılamanın 27.12.2011 tarihli son celsesinde sadece davacı vekili hazır bulunmuş, davalı veya temsilen bir vekil gelmemiş, mahkemece bu oturumda dava ile ilgili hüküm kurulmuş, kısa kararda da hükmün davacı vekilinin yüzünü karşı, davalı tarafın yokluğunda verildiği yazılmıştır. Davalı Y.’in 26.12.2011 tarihli vekaletname ile vekil olarak atadığı avukatlardan Av. S. Ö., mahkeme yazı işleri müdürünce 27.12.2011 havale tarihli dilekçe sunarak başka bir mahkemede aynı saatte yargılaması bulunduğundan duruşmanın yokluğunda yapıldığı, vekaletnamesini de sunamadığını belirtmiş, vekaletnamenin kabulü ile gerekçeli kararın tarafına tebliğini istemiştir. Mahkemenin gerekçeli kararında davalı vekili lehine 10.050 TL vekalet ücreti takdir edilmiştir. Açıklanan safahat, özellikle bozma sonrası yapılan iki yargılama oturumunda da davayı kendisinin takip ettiğini belirten davalının vekil tayin edeceğine ilişkin beyanda bulunulmaması, vekaletname sunulmaması ve davalı tarafın yokluğunda karar verilmesi karşısında davalıyı yargılama oturumlarında temsil etmeyen vekil lehine vekalet ücreti takdir edilmiş olması da doğru olmamıştır. Diğer yandan ancak taraf lehine vekalet ücreti takdiri mümkün olup, taraf sıfatı olmayan vekil yararına dahi vekalet ücreti takdiri doğru değildir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenle davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile usul ve kanuna aykırı görülen hükmün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3.maddesi yollaması ile HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK.nun 388/4. ( HMK m.297/ç ) ve HUMK.nun 440/1. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 900 TL avukatlık ücretinin davalıdan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davacıya verilmesine ve 21,15 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 05.06.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/8494
K. 2010/21494
T. 20.12.2010
• AİLE KONUTU ŞERHİ KONULAN TAŞINMAZ MAL ( Aile Konutu Olarak Belirlenen Bölüm İle Sınırlı Olacak Şekilde İptal ve Aile Konutu Şerhi Verilmesi Gerekirken Taşınmazın Tamamının Aile Konutu Olarak Değerlendirilmesiyle Karar Verilmesinin Doğru Görülmediği )
• ARSA NİTELİĞİNDE BULUNAN TAŞINMAZ ( Aile Konutu Olarak Belirlenen Bölüm İle Sınırlı Olacak Şekilde İptal ve Aile Konutu Şerhi Verilmesi Gerektiği )
4721/m.194
ÖZET : Dava konusu taşınmazın; tapuda arsa niteliğinde bulunduğu ve davalılardan M’nin taşınmazın tamamını diğer davalıya sattığı anlaşılmaktadır. İptale konu, aile konutu şerhi konulan taşınmaz mal üzerinde herhangi bir kat irtifakı ya da kat mülkiyeti tesis ve tescili olmadığı, tapu kaydında tek bir taşınmaz olarak gözüken bu yerin fiili olarak 4. bağımsız bölümden oluştuğu, birinci katta bulunan dairenin aile konutu olarak kullanıldığı yapılan keşif ve alınan bilirkişi raporu ile tespit edilmiştir. O halde aile konutu olarak belirlenen bölüm ile sınırlı olacak şekilde iptal ve aile konutu şerhi verilmesi gerekirken taşınmazın tamamının aile konutu olarak değerlendirilmesiyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava konusu taşınmazın; tapuda arsa niteliğinde bulunduğu ve davalılardan Mehmet’in ( koca ) 22.1.2007 tarihinde taşınmazın tamamını diğer davalı Atilla’ya sattığı anlaşılmaktadır.
İptale konu, aile konutu şerhi konulan taşınmaz mal üzerinde herhangi bir kat irtifakı ya da kat mülkiyeti tesis ve tescili olmadığı, tapu kaydında tek bir taşınmaz olarak gözüken bu yerin fiili olarak 4. bağımsız bölümden oluştuğu, birinci katta bulunan dairenin aile konutu olarak kullanıldığı yapılan keşif ve alınan bilirkişi raporu ile tespit edilmiştir.
O halde aile konutu olarak belirlenen bölüm ile sınırlı olacak şekilde iptal ve aile konutu şerhi verilmesi gerekirken taşınmazın tamamının aile konutu olarak değerlendirilmesiyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.12.2010 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY :
Dava konusu taşınmaz tapuda “arsa” olarak kayıtlıdır. Taşınmaz üzerindeki yapının başlı başına kullanmaya elverişli birden çok bağımsız bölümleri üzerinde kat irtifakı veya kat mülkiyeti kurulmamıştır. Bu durumda, hak sahibinin yapının, “aile konutu” olarak kullanılan bölümü üzerinde taşınmazın tamamından ayrı ve bağımsız olarak tasarrufta bulunmasına yasal olanak yoktur. Nitekim taşınmaz üzerinde hak sahibi olan eş de tamamı üzerinde tasarrufta bulunmuştur. Taşınmazın hukuki durumu böyle olunca yapının “aile konutu” olarak kullanılan bölümüyle sınırlı, ( o bölüme münhasıran ) iptal ve tescil kararı verilemeyeceğine göre, aile konutu olarak kullanılan bağımsız bölümün keşfen belirlenmesinin sonuca bir etkisi olmayacaktır. Verilen karar doğrudur. Bu sebeple değerli çoğunluğun bozma görüşüne katılmıyoruz.
Başkan Necdet Gürbüztürk
Üye Mahmut Kamacı
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/8137
K. 2010/20985
T. 14.12.2010
• AİLE KONUTU ÜZERİNDEKİ İPOTEĞİN KALDIRILMASI ( Aile Şerhi Konulması Talebi/Şerhin Konulmasının Maktu Harca İpoteğin Kaldırılması Talebinin Nispi Harca Tabi Olduğu – İpotek Değeri Üzerinden Hesaplanacak Karar ve İlam Harcının 1/4’ünün Peşin Ödeneceği/Peşin Harcın Tamamlattırılacağı )
• AİLE KONUTU ŞERHİ KONULMASI ( Aile Konutu Üzerindeki İpoteğin Kaldırılarak/Şerhin Konulmasının Maktu Harca İpoteğin Kaldırılması Talebinin Nispi Harca Tabi Olduğu – İpotek Değeri Üzerinden Hesaplanacak Karar ve İlam Harcının 1/4’ünün Peşin Ödeneceği/Peşin Harcın Tamamlattırılması Gerektiği )
• PEŞİN HARCIN TAMAMLATTIRILMAMASI ( Aile Konutu Üzerindeki İpoteğin Kaldırılarak Aile Şerhi Konulması Talebi – İpotek Değeri Üzerinden Hesaplanacak Karar ve İlam Harcının 1/4’ünün Peşin Ödeneceği/Peşin Harcın Tamamlattırılacağı )
4721/m.194
492/m.32, 127
ÖZET : Dava; aile konutu olduğu iddia edilen taşınmaz üzerine hak sahibi kocanın borcuna karşılık, davalı banka adına tesis edilen ipoteğin kaldırılması, taşınmazın tapu kütüğüne aile konutu şerhi konulması istemine ilişkindir. Aile konutu şerhi konulması talebi maktu harca, İpoteğin kaldırılması istemi nispi harca tabidir. İpotek değeri üzerinden hesaplanacak karar ve ilam harcının dörtte biri peşin olarak ödenir. Peşin harç davacıya tamamlattırılmalıdır.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava; aile konutu olduğu iddia edilen taşınmaz üzerine hak sahibi kocanın borcuna karşılık, davalı banka adına tesis edilen ipoteğin kaldırılması, taşınmazın tapu kütüğüne aile konutu şerhi konulması ( TMK.md.194 ) istemine ilişkindir. Aile konutu şerhi konulması talebi maktu harca, İpoteğin kaldırılması istemi nispi harca tabidir. İpotek değeri üzerinden hesaplanacak karar ve ilam harcının dörtte biri peşin olarak ödenir ( Harçlar K.md.28/1-a ). Yargı işlemlerinden alıncak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılamaz ( Harçlar K.md.32,127 ). Öncelikle ipotek değeri üzerinden hesaplanacak nispi karar harcının dörtte bir oranında alınması gereken peşin harç, davacıya tamamlattırılmadan davaya devam olunması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir ( Harçlar K.md.30 ).
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair hususların incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14.12.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/5596
K. 2010/17315
T. 21.10.2010
• AİLE KONUTU ŞERHİ KONULMASI ( Talebin Kabulü/Davacı Yararına Hükmedilen Vekalet Ücretinden Davalı Kocanın Sorumlu Tutulması Gereği – Davalı Bankanın da Sorumluluğuna Karar Verilemeyeceği )
• VEKALET ÜCRETİ ( Davacı Yararına Hükmedilen/Davalı Kocanın Sorumlu Tutulması Gereği Davalı Bankanın da Sorumluluğuna Karar Verilemeyeceği – Aile Konutu Şerhi Konulması Talebinin Kabulü )
• BANKANIN SORUMLULUĞU ( Aile Konutu Şerhi Konulması Talebinin Kabulü – Davacı Yararına Hükmedilen Vekalet Ücretinden Davalı Kocanın Sorumlu Tutulması Gereği /Davalı Bankanın da Sorumlu Tutulamayacağı )
4721/m. 194
1136/m. 164
ÖZET : Davacının aile konutu şerhi konulmasına ilişkin talebi kabul edilmiştir. Şerh, malikin tasarruf yetkisini kısıtlar ve şerhin muhatabı taşınmazın malikidir. O halde bu talebin kabulü nedeniyle davacı yararına hükmedilen vekalet ücretinden davalı kocanın sorumlu tutulması gerekirken davalı bankanın da sorumluluğuna karar verilmesi isabetsiz olmuştur.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacının temyiz itirazları yersizdir.
2-Davalı bankanın vekalet ücretine yönelik temyizine gelince;
Davacının aile konutu şerhi konulmasına ilişkin talebi kabul edilmiştir. Şerh, malikin tasarruf yetkisini kısıtlar ve şerhin muhatabı taşınmazın malikidir.O halde bu talebin kabulü nedeniyle davacı yararına hükmedilen vekalet ücretinden davalı kocanın sorumlu tutulması gerekirken davalı bankanın da sorumluluğuna karar verilmesi isabetsiz olmuştur ( 2 HD. 9.10.2008 gün 2008/12419-12941 ). Ancak bu husus yeniden yargılama gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanması gerekmiştir ( HUMK.md.438/7 )
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün; yukarıda 2. bentte açıklanan nedenlerle mahkeme hüküm fıkrasının davacı yararına vekalet ücreti takdirine ilişkin 4. bendinde yer alan ”davalılardan” sözcüğünün hükümden çıkarılmasına, yerine “davalı Abidin’den” sözcüklerinin yazılması suretiyle bu kısmının düzeltilmiş olarak diğer yönlerinin ise yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz eden davacıya yükletilmesine, peşin alınan harcın mahsubuna ve 73.90TL. temyiz başvuru harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının yatıran davalı bankaya geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21.10.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/11710
K. 2012/17516
T. 25.6.2012
• AİLE KONUTU ŞERHİ KONULMASI İSTEMİ ( Tapu İptali İle Tescili de İstemi – Tapu İptal ve Tescil İsteği Taşınmazın Aynına İlişkin Olmakla Değer Ölçüsüne Göre Nispi Harca Tabi Olduğu/Şerh Konulması İsteminin Maktu Harca Tabi Olduğu )
• TAPU İPTALİ VE TESCİL ( Taşınmazın Aynına İlişkin Olmakla Değer Ölçüsüne Göre Nispi Harca Tabi Olduğu – Taşınmazın Tapudaki Satış Bedeli Üzerinden Hesaplanacak Nispi Peşin Harcın Eksik Kalan Kısmı Tamamlatılmadan Yargılamaya Devam Edilemeyeceği )
• HARCIN TAMAMLANMASI GEREKTİĞİ (Tapu Kaydının İptali ve Taşınmazın Tapu Kütüğüne Aile Konutu Şerhi Konulması İstemi – Taşınmazın Tapudaki Satış Bedeli Üzerinden Hesaplanacak Nispi Peşin Harcın Tamamlanacağı)
492/m.28, 32
4721/m.194
ÖZET : Dava; aile konutu olduğu ileri sürülen taşınmazın, davalı koca tarafından babası olan diğer davalıya satışı suretiyle oluşan tapu kaydının iptali ve davalı koca adına tescili ile taşınmazın tapu kütüğüne aile konutu şerhi konulması istemine ilişkindir. Aile konutu şerhi konulmasına yönelik istek maktu harca tabi ise de; tapu iptal ve tescil isteği taşınmazın aynına ilişkin olmakla değer ölçüsüne göre ( nispi ) harca tabidir. Tapu iptal ve tescil talebi yönünden taşınmazın tapudaki satış bedeli üzerinden hesaplanacak nispi peşin harcın eksik kalan kısmı tamamlatılmadan, yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması hukuka aykırıdır.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava; aile konutu olduğu ileri sürülen taşınmazın, davalı koca Selim tarafından babası olan diğer davalı Yusuf’a satışı suretiyle oluşan tapu kaydının iptali ve satış işlemi öncesinde olduğu gibi davalı koca adına tescili ile taşınmazın tapu kütüğüne aile konutu şerhi konulması istemine ilişkindir. Aile konutu şerhi konulmasına yönelik istek maktu harca tabi ise de; tapu iptal ve tescil isteği taşınmazın aynına ilişkin olmakla değer ölçüsüne göre ( nispi ) harca tabidir. Nispi harçlarda karar ve ilam harcının dörtte biri işlem yapılmadan önce peşin ödenir ( Harçlar Kanunu md.28/a ). Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe yargılamaya devam edilemez ( Harçlar Kanunu md.32 ). Tapu iptal ve tescil talebi yönünden dava dilekçesinde gösterilen 8.000 TL. üzerinden nispi harç alınmıştır. Oysa taşınmazın tapudaki satış değeri 77.300 liradır. O halde tapu iptal ve tescile konu taşınmazın tapudaki satış bedeli üzerinden hesaplanacak nispi peşin harcın eksik kalan kısmı tamamlatılmadan, yargılamaya devam edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup; bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre temyize konu diğer itirazların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25.06.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/11721
K. 2012/17517
T. 25.6.2012
• AİLE KONUTU ŞERHİ KONULMASI TALEBİ ( Taşınmazın Aile Konutu Olduğunun Tespiti İsteminde de Bulunulduğu – Davacının Kendisine Tanıdığı Hakları Kullanabilmesi İçin Böyle Bir Tespit Kararı İstemekte Hukuki Yararı Olduğu )
• AİLE KONUTU OLDUĞUNUN TESPİTİ İSTEMİ ( Ayrıca Aile Konutu Şerhi Konulması Talebi – Davacının Kendisine Tanıdığı Hakları Kullanabilmesi İçin Böyle Bir Tespit Kararı İstemekte Hukuki Yararı Olduğu )
• HUKUKİ YARAR ( Davacının Aile Konutu Şerhi Konulması Talebi Yanında Taşınmazın Aile Konutu Olduğunun Tespiti İstemi de Bulunduğu – Davacının TMK’nun 240. ve 652. Md.lerinin Kendisine Tanıdığı Hakları Kullanabilmesi İçin Böyle Bir Tespit Kararı İsteyebileceği )
4721/m.194,240,652
ÖZET : Olayları açıklamak, taraflara hukuki nitelendirme hakime aittir. Toplanan delillerden, tarafların ve mahkemenin de kabulünde olduğu üzere dava konusu taşınmaz, davacı ile miras bırakanın sağlığında birlikte oturdukları aile konutudur. Davacının aile konutu şerhi konulması talebi yanında, öncelikle taşınmazın aile konutu olduğunun tespiti istemi de bulunmaktadır. Davacının Türk Medeni Kanununun 240. ve 652. maddelerinin kendisine tanıdığı hakları kullanabilmesi için böyle bir tespit kararı istemekte hukuki yararı mevcuttur. Mahkemece dava konusu taşınmazın tarafların ortak mirasbırakanıyla davacının aile konutu olarak kullanıldığı belirlenmiş olduğundan; taşınmazın aile konutu olduğunun tespitine karar vermek gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle evliliğin ölümle sona ermiş bulunmasına ve aile konutu korumasının ( TMK m. 194 ) da evliliğin devamı süresince geçerli olmasına göre; davacının, taşınmazın tapu kütüğüne aile konutu şerhi konulmasına yönelik talebinin reddine yönelik temyiz itirazları yersizdir.
2-Olayları açıklamak, taraflara hukuki nitelendirme hakime aittir. Toplanan delillerden, tarafların ve mahkemenin de kabulünde olduğu üzere dava konusu taşınmaz, davacı ile miras bırakanın sağlığında birlikte oturdukları aile konutudur. Davacının aile konutu şerhi konulması talebi yanında, öncelikle taşınmazın aile konutu olduğunun tespiti istemi de bulunmaktadır. Davacının Türk Medeni Kanununun 240. ve 652. maddelerinin kendisine tanıdığı hakları kullanabilmesi için böyle bir tespit kararı istemekte hukuki yararı mevcuttur. Mahkemece dava konusu taşınmazın tarafların ortak mirasbırakanıyla davacının aile konutu olarak kullanıldığı belirlenmiş olduğundan; taşınmazın aile konutu olduğunun tespitine karar vermek gerekirken yazılı gerekçeyle ret hükmü kurulması doğru bulunmamıştır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25.06.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/11916
K. 2012/17121
T. 21.6.2012
• AİLE KONUTU ÜZERİNDEKİ İPOTEĞİN KALDIRILMASI İSTEMİ ( İpoteğin Kaldırılmasına Karar Verildiğine Göre İpotek Bedeli Üzerinden Nispi Karar ve İlam Harcı Hesaplanıp Peşin Alınan Harcın Mahsubundan Sonra Bakiye İlam Harcının İlamla Birlikte Hüküm Altına Alınması Gerektiği )
• KARAR VE İLAM HARCI ( Aile Konutu Üzerindeki İpoteğin Kaldırılmasına Karar Verildiğine Göre İpotek Bedeli Üzerinden Nispi Karar ve İlam Harcı Hesaplanıp Peşin Alınan Harcın Mahsubundan Sonra Bakiye İlam Harcının İlamla Birlikte Hüküm Altına Alınması Gerektiği )
• İPOTEĞİN PARAYA ÇEVRİLMESİ YOLUYLA İCRA TAKİBİ ( Davalı Koca Aleyhine – Borçlu ile Rehin Maliki Üçüncü Kişi Dışındakilerin Ödeme Emrine İtiraz Hakkı Bulunmadığı/Borçlu Tarafından Açılmış Bir Menfi Tespit Davası Bulunmadıkça Takibin İptaline Karar Verilemeyeceği )
• İPOTEĞE BAĞLI İCRA İŞLEMLERİNİN İPTALİ ( Borçlu Tarafından Açılmış Bir Menfi Tespit Davası Bulunmadıkça Takibin İptaline Karar Verilemeyeceği – Davacının İcra Takibinin Tarafı ve Rehin Maliki Olmadığı/Bu Yön Gözetilmeden İpoteğe Bağlı İcra İşlemlerinin İptaline Karar Verilmeyeceği )
2004/m.150
4721/m.194
ÖZET : Dava, aile konutu üzerindeki ipoteğin kaldırılması istemine ilişkindir. Aile konutu üzerindeki ipoteğin kaldırılmasına karar verildiğine göre, ipotek bedeli üzerinden nispi karar ve ilam harcı hesaplanıp, peşin alınan harcın mahsubundan sonra bakiye ilam harcının ilamla birlikte hüküm altına alınması gerekir. Davalı koca aleyhine,ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi başlatılmıştır.Borçlu ile rehin maliki üçüncü kişi dışındakilerin ödeme emrine itiraz hakkı bulunmamaktadır. Borçlu tarafından açılmış bir menfi tespit davası bulunmadıkça da takibin iptaline karar verilemez. Davacı icra takibinin tarafı ve rehin maliki değildir. Bu yön gözetilmeden “ipoteğe bağlı icra işlemlerinin iptaline” karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre,davalı şirketin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-Aile konutu üzerindeki ipoteğin kaldırılmasına karar verildiğine göre, ipotek bedeli üzerinden nispi karar ve ilam harcı hesaplanıp, peşin alınan harcın mahsubundan sonra bakiye ilam harcının ilamla birlikte hüküm altına alınması gerektiği gözetilmeden bakiye ilam ve karar harcının eksik hesaplanması usul ve yasaya aykırı bulunmuştur.
3-Davalı koca aleyhine, Manisa 3. İcra Müdürlüğünün 2007/6456 sayılı dosyası ile ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi başlatılmıştır. Bu yolla yapılan takipte ödeme emrine borçlu veya ipoteği tesis etmiş olan üçüncü şahıs itiraz edebilir ( İc.İf. K.md.150 ). Borçlu ile rehin maliki üçüncü kişi dışındakilerin ödeme emrine itiraz hakkı bulunmamaktadır. Borçlu tarafından açılmış bir menfi tespit davası bulunmadıkça da takibin iptaline karar verilemez. Davacı icra takibinin tarafı ve rehin maliki değildir. Bu yön gözetilmeden “ipoteğe bağlı icra işlemlerinin iptaline” karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda 2 ve 3. bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, bozma sebebi dışında kalan bölümlerin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21.06.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/2921
K. 2012/6995
T. 26.3.2012
• AİLE KONUTU ÜZERİNDEKİ İPOTEĞİN KALDIRILMASI DAVASI ( Tapu Kütüğüne Aile Konutu Şerhi Konulması İstemi – İpotek Bedeline Göre Belirlenecek Nisbi Harcının Mahkemece Tamamlattırılmadan Davanın Esasına Girilmesinin Hatalı Olduğu/Dava Değeri )
• DAVA DEĞERİNİN İPOTEK MİKTARINA GÖRE BELİRLENECEĞİ ( Nisbi Harcının Mahkemece Tamamlattırılması Gereği – İpotek Bedeline Göre Belirlenecek Nisbi Harcının Mahkemece Tamamlattırılmadan Davanın Esasına Girilmesinin Hatalı Olduğu/Aile Konutu )
• NİSBİ HARCIN TAMAMLATTIRILMASI GEREĞİ ( Mahkemece İpotek Miktarına Göre Oluşan Dava Değeri Dikkate Alınarak Nisbi Harcın Tamamlattırılması Gereği – Nisbi Harcın Tamamlattırılmadan Davanın Esasına Girilemeyeceği/İpoteğin Kaldırılması Davası )
4721/m. 194
492/m. 30,32
ÖZET : Dava, aile konutu üzerindeki ipoteğin kaldırılması istemine ilişkindir.İpoteğin kaldırılması davaları nisbi harca tabidir.Davanın değeri ipotek miktarı olduğundan ipotek bedeli dikkate alınarak belirlenecek nisbi harcın tamamlattırılmadan mahkemece işin esasının incelenmesi hatalıdır.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarda tarihi ve numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği düşünüldü:
KARAR : Dava, aile konutu olduğu iddia edilen taşınmaz üzerine, davalı banka adına tesis edilen ipoteğin kaldırılması, taşınmaz tapu kütüğüne aile konutu şerhi konulması ( T.M.K. madde 194 ) istemine ilişkindir. İpoteğin kaldırılmasına dair istemler nispi harca tabidir. Davanın değeri ipotek miktarı olduğundan ipotek bedeli olan 70.000 TL. üzerinden nispi harç tamamlattırılmadan müteakip işlemler ve harca mevzu işlem yapılmaz ( Harçlar Kanunu madde 30 – 32 ). Açıklanan sebeple nispi peşin harç noksanlığı tamamlattırılmadan işin esasının incelenmesi doğru değildir.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarda açıklanan sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre davalıların diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının yatırana iadesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle, 26.03.2012 gününde karar verildi.
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/15866
K. 2012/10228
T. 19.4.2012
• AİLE KONUTU ÜZERİNDEKİ İPOTEĞİN KALDIRILMASI TALEBİ ( Kooperatif Lehine/Davacı Eşin Rızası Olmadan Konulan İpoteğin Kaldırılması İstemi – Kayıt Maliki Olan Eşin de Davaya Dahil Edileceği/Taraf Teşkilinin Sağlanacağı )
• TARAF TEŞKİLİ ( Kooperatif Lehine Aile Konutu Üzerinde Kurulan İpoteğin Kaldırılması Talebi – Kayıt Maliki Olan Eşin de Davaya Dahil Edileceği/Taraf Teşkilinin Sağlanması Gereği )
• KOOPERATİF LEHİNE AİLE KONUTU ÜZERİNE KONULAN İPOTEK ( Kooperatif Lehine Aile Konutu Üzerinde Kurulan İpoteğin Kaldırılması Talebi – Kayıt Maliki Olan Eşin de Davaya Dahil Edileceği/Taraf Teşkilinin Sağlanması Gereği )
4721/m.194
ÖZET : Dava, mülkiyeti davacının eşine ait olan aile konutu üzerine, davalı kooperatif lehine, davacı eşin rızası alınmadan konulan ipoteğin kaldırılması istemine ilişkindir. Kayıt maliki olan davacının eşinin hak ve çıkarlarını etkileyebilecek niteliktedir. Davacının eşinin de davaya dahil edilmesi, taraf teşkilinin sağlanması gerekir.
DAVA : Tarafların arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ,yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle,evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava, mülkiyeti davacının eşine ait olan aile konutu üzerine, davalı kooperatif lehine,davacı eşin rızası alınmadan konulan ipoteğin kaldırılması istemine ilişkindir. Aile konutu üzerine konulan ipoteğin kaldırılması istemi; kayıt maliki olan davacının eşinin hak ve çıkarlarını etkileyebilecek niteliktedir. Bu nedenle,davaya konu taşınmazın kayıt maliki olan , davacının eşinin de davaya dahil edilmesi, taraf teşkilinden sonra, tarafların gösterdiği delillerin toplanıp değerlendirilerek; gerçekleşecek sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken ; eksik hasım ve inceleme ile yazalı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Temyize konu hükmün yukarıda açıklanan sebeplerle BOZULMASINA, 19.04.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/20073
K. 2012/4247
T. 29.2.2012
• AİLE KONUTU ÜZERİNDEKİ İPOTEĞİN KALDIRILMASI TALEBİ (İşlemin Tarafı Olan ve Tapu Maliki Olan Kocanın da Davalı Sıfatıyla Davada Yer Alacağı – İstek Nispi Harca Tabi Olduğundan Harcın Tamamlanması Halinde İşin Esasına Geçileceği)
• KOCANIN AİLE KONUTU ÜZERİNDE BANKA LEHİNE İPOTEK TESİS ETMESİ (İpoteğin Kaldırılması Talebinde İşlemin Tarafı Olan ve Tapu Maliki Olan Kocanın da Davalı Sıfatıyla Davada Yer Alması Gerektiği)
• HARÇ NOKSANLIĞI (Aile Konutu Üzerindeki İpoteğin Kaldırılması Talebi Nispi Harca Tabi Olduğundan İpotek Değeri Üzerinden Peşin Harç Noksanlığının 492 S.K. m.30-32 Gereğince Tamamlattırılarak İşin Esasına Geçileceği)
• İPOTEĞİN KALDIRILMASI TALEBİ (Aile Konutu Üzerindeki İpoteğin Kaldırılması Talebinin Nispi Harca Tabi Olduğu – İşlemin Tarafı Olan ve Tapu Maliki Olan Kocanın da Davalı Sıfatıyla Davada Yer Alacağı)
492/m. 30, 31, 32
4721/m.194
ÖZET : Davacı, aile konutu olduğu ileri sürülen taşınmazın tapu kaydı üzerinde davalı banka lehine tesis edilen ipoteğin kaldırılmasını talep etmiştir. Bu istek nispi harca tabidir. İpotek değeri üzerinden peşin harç noksanlığının Harçlar Kanunu 30-32.maddeleri gereğince tamamlattırılması, harcın tamamlanması halinde işin esasının incelenmesi gerekir. İşlemin tarafı olan ve tapu maliki olan kocanın da davalı sıfatıyla davada yer alması gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, incelemenin duruşmalı yapılması talebiyle temyiz edilmiş ise de, duruşma isteyenin, buna ilişkin gideri yatırmadığı anlaşıldığından, duruşma isteğinin reddine, evrak üzerinde inceleme yapılmasına karar verildi. Evrak incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1-Davacı, açılan davada aile konutu olduğu ileri sürülen taşınmazın tapu kaydı üzerinde davalı banka lehine tesis edilen ipoteğin kaldırılmasını talep etmiştir. Bu istek nispi harca tabidir. İpotek değeri üzerinden peşin harç noksanlığından Harçlar Kanununun 30-32. maddeleri gereğince tamamlattırılması harcın tamamlanması halinde işin esasının incelenmesi, aksi takdirde Harçlar Kanunun 30. maddesinde gösterilen usul çerçevesinde hareket edilmesi gerekirken, harç noksanlığı giderilmeden işin esasının incelenmesi usul ve yasaya aykırıdır.
2-Davacı, konut üzerinde hak sahibi olan kocasının, davalı banka lehine, tesis ettirdiği ipoteğin kaldırılmasını talep ettiğine göre; işlemin tarafı olan kocanın da davalı sıfatıyla davada yer alması gereklidir. Bu nedenle, davanın tapu maliki olan kocaya da yönetilip, tebligat yapılması, taraflara delillerin sorulup, gösterdikleri takdirde toplanıp, gerçekleşecek sonucuna göre karar verilmesi gerekirden; eksik hasım ve inceleme sonucu yazılı şekilde kurulması doğru bulunmamıştır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda 1. ve 2.bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 29.02.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/1911
K. 2009/5425
T. 24.3.2009
• AİLE KONUTU ÜZERİNDE ŞERH BULUNMAMASI ( Malik Olan Eşin Kendi Eşinin Muvafakati Olmadan Taşınmazı Alacaklı Banka Lehine İpotek Altına Aldırdığı/Bankanın Taşınmazın Aile Konutu Olduğunu Bilebilecek Durumda Olduğu – Şerh Bulunmamasına Rağmen İpoteğin Kaldırılmasına Karar Verileceği )
• EŞİNİN MUVAFAKATİ OLMADAN MALİK OLAN EŞİN AİLE KONUTUNU İPOTEK ALTINA ALDIRMASI ( Alacaklı Bankanın Taşınmazın Aile Konutu Olduğunu Bilebilecek Durumda Olduğu/Basiretli Davranması Gerektiği – Şerh Bulunmamasına Rağmen İpoteğin Kaldırılmasına Karar Verileceği )
• BANKANIN BASİRETLİ TACİR GİBİ DAVRANMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ ( Malik Olan Eşin Kendi Eşinin Rızası Olmadan Taşınmazı Alacaklı Banka Lehine İpotek Altına Aldırdığı/Bankanın da Taşınmazın Aile Konutu Olduğunu Bilebilecek Durumda Olduğu – Basiretli Davranması Gerektiği )
• İPOTEĞİN KALDIRILMASI ( Malik Olan Eşin Kendi Eşinin Rızası Olmadan Aile Konutunu Alacaklı Banka Lehine İpotek Altına Aldırdığı/Bankanın da Taşınmazın Aile Konutu Olduğunu Bilebilecek Durumda Olduğu – Şerh Bulunmamasına Rağmen İpoteğin Kaldırılabileceği )
1086/m.432
4721/m.193, 194, 1023
6762/m.20
ÖZET : Uyuşmazlık malik olan davalı eş tarafından diğer davalı banka lehine davacının rızası olmaksızın aile konutu olarak kullanılan taşınmaz üzerinde tesis edilen ipoteğin hukuken değer taşıyıp taşımadığı, davacının bu işleme rızasının bulunup bulunmadığı noktası toplanmaktadır. Aile konutu olarak kullanılan taşınmaz üzerinde eşlerin tek başlarına, hukuki işlem yapmasının diğer eşin önemli yararlarını zedeleyeceği düşünülerek bu konut üzerindeki malik eşin tasarrufu diğer eşin rızasına bağlanmıştır ve rıza alınma yapılacak işlemlerin önlenmesi için tapu siciline şerh verilmesi olanağı getirilmiştir. Bir taşınmazın aile konutu olarak özgülenmesine ilişkin şerh olmasa bile kimi durumlarda tapu maliki olmayan ve özgülemeden yararlanan eş kendi rızası dışında tapu maliki eşin yaptığı tasarrufların ortadan kaldırılmasını isteyebilir. Davalı ipotek alacaklısı bankanın ipotek tesisi sırasında kötü niyetle hareket ettiği elbette söylenemez, bununla birlikte basiretli bir biçimde davranıp taşınmazın aile konutu olarak kullanıldığını eksperleri marifetiyle yaptıkları inceleme sırasında görmeleri nedeniyle bu konutta oturduklarını bildiği davacı eşin rızasını da almaları gerekir. Davacı eşin muvafakati olmaksızın davalı eş tarafından diğer davalı banka lehine tesis edilen ipoteğin kaldırılmasına karar verilmelidir.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR VE SONUÇ : Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre yerinde bulunmayan temyiz isteğinin reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine, peşin alınan harcın mahsubuna, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.
YEREL MAHKEME İLAMI
T.C.
ANKARA
11. AİLE MAHKEMESİ
E. 2007/575
K. 2008/266
T. 06.03.2008
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan davanın esas defterine kaydını müteakip yapılan açık yargılama sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
KARAR : Davacı vekili 26.06.2007 tarihli dilekçesinde, davalılardan Kamile E. davacının eşi olduğunu, 1997 yılında evlendiklerini, 10.01.2003 tarihinde Sincan ilçesi 1653 ada 4 parselde kayıtlı D Blok zemin kat daireyi birlikte satın aldıklarını, davalı adına tapuya tescil edildiğini, bu dairenin aile konutu olarak kullanıldığını, davalı Kamile’nin davacının bilgisi dışında kefil olduğu bir kredi alacağının teminatı olarak diğer davalı banka lehine ipotek tesis edildiğini, borcun ödenmemesi nedeniyle alacaklı banka tarafından ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibine girişildiğini, davacının davalı eşinin yapmış olduğu ipotek işleminden haberi olmadığı gibi aile konutu üzerindeki hakları sınırlayıcı bu işleme muvafakatinin da bulunmadığını beyan ile aile konutu üzerindeki ipoteğin kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı Kamile, dava dilekçesi ile duruşma gününü bildiren davetiyenin tebliğine rağmen duruşmalara katılmamış, davaya karşı bir cevap da vermemiştir.
Davalı banka vekili, gerek ipotek sırasında gerekse icra takibine başlanıldığında tapu kayıtlarında taşınmazın aile konutu olduğuna dair bir şerhin bulunmadığını, diğer davalı Kamile’nin borçlu şirket tarafından kullanılan kredinin kefili olduğunu, icra takibini semeresiz bırakmak için bu davanın açıldığını, TMK. nun 193. maddesine göre eşlerden her birinin üçüncü kişilerle her türlü hukuki işlemi yapabileceğini, tapuda taşınmazın aile konutu olduğuna dair şerhin bulunmaması nedeniyle tapu siciline güven ilkesi gereği iyi niyetli üçüncü kişilerin haklarının korunması gerektiğini, davacının bu ipotekten haberinin olmamasının ise mümkün bulunmadığını beyan ile davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Sincan Tapu Sicil Müdürlüğünden davaya konu ipoteğin tesis edildiği taşınmazın tapu kayıtları getirtilmiş, taşınmazın Kamile adına 10.01.2003 tarihinde tescil edildiği, 03.06.2005 tarihinde 80.000 YTL borç karşılığında K. bankası lehine ipotek tesis edildiği, tapu kaydı ve ekli akit tablosundan anlaşılmıştır.
K. Bankası ile Y. Bankasının birleşmiş olması nedeniyle taraf teşkilinin mevcut olduğu düşünülmüştür.
Ticaret Sicil Memurluğundan borçlu şirketin bilgileri ve ortakları sorulmuş, davacının ve davalının bu şirketin ortağı olmadığı görülmüştür.
Ankara 22. İcra Müdürlüğünün 2007/725 esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davalı Y. Bankası’nın borçlu şirket ile birlikte ipotek borçlusu diğer davalı Kamile aleyhine ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla 09.05.2007 tarihinde icra takibine giriştiği görülmüştür.
Sincan Tapu Sicil Müdürlüğünde tapuya kayıtlı davalılardan Kamile …’e ait taşınmazın aile konutu olarak kullanıldığı hususunda bir tartışma bulunmamaktadır. Davacı vekili tarafından dosyaya sunulan nüfus kaydından davacı ile davalı Kamile’nin 1997 yılında evlendikleri ve yine dosyaya sunulan ikametgah ilmühaberinden bu dairede oturdukları, anlaşılmaktadır. Kaldı ki ikametgah ilmuhaberindeki adres ile davalı tebligat adresi de aynı adrestir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalı eş tapu maliki Kamile tarafından diğer davalı banka lehine davacının rızası olmaksızın aile konutu olarak kullanılan bu taşınmaz üzerinde tesis edilen ipoteğin hukuken değer taşıyıp taşımadığı, davacının bu işleme rızasının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Dinlenen davacı tanıkları, davalı Kamile ile iş arkadaşı olduklarım, borçlu şirket sahibinin şirketin ekonomik sıkıntısını atlatmak için Kamile’ye sahip olduğu daireyi ipotek edip kredi çekmeyi teklif ettiğini, davalının da çalıştığı iş yerinin durumunun düzeleceği düşüncesi ile bu teklif kabul ettiğini, fakat şirketin borcunu ödememesi üzerine eşinden habersiz evi ipotek ettirmesi nedeniyle duyduğu sıkıntıyı kendileri ile paylaştığını söylemişlerdir.
Tanık beyanları ile davacının aile konutu olarak kullanılan dairenin diğer davalı banka lehine ipotek edilmesinden haberinin ve rızasının bulunmadığı anlaşılmıştır.
TMK nun 193. maddesinde gerçekten eşlerin her birinin diğeri ve üçüncü kişilerle her türlü hukuki işlemi yapabileceği yazılıdır. Yine TMK. nun 1023. maddesinde tapu kütüğündeki tescile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka ayni bak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımının korunacağı da hüküm altına alınmıştır. Ancak TMK. nun 194. maddesinde aile konutu ile ilgili olarak özel bir düzenleme yapılmıştır Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2006/2-591-624 sayılı kararında da belirtildiği üzere bu yasa hükmünün TMK. nun 1023 maddesinde benimsenen iyi niyetli kişinin kazanımının korunmasına ilişkin ilkenin geçerliliğini kaldırmadığı muhakkaktır. Bununla beraber aile konutu Olarak kullanılan taşınmaz üzerinde eşlerin tek başlarına hukuki işlem yapmasının diğer eşin önemli yararlarını zedeleyeceği düşünülerek bu konut üzerindeki malik eşin tasarrufu diğer eşin rızasına bağlanmıştır ve TMK. nun 194/3 maddesi ile rıza alınmadan yapılacak işlemlerin önlenmesi için tapu siciline şerh verilmesi olanağı getirilmiştir. Ne var ki bu şerh soyut olarak malik eşin tasarruflarının sınırlandırılması sonucunu doğuran bir şerh değildir. Bir taşınmazın aile konutu olarak özgülenmesine ilişkin şerh olmasa bile kimi durumlarda tapu maliki olmayan ve bu özgülemeden yararlanan eş kendi rızası dışında tapu maliki eşin yaptığı tasarrufların ortadan kaldırılmasını isteyebilir. Davalı ipotek alacaklısı bankanın ipotek tesisi sırasında kötü niyetle hareket ettiği elbette söylenemez, bununla karşılığında K. Bankası lehine ipotek tesis edildiği, tapu kaydı ve ekli tablosundan anlaşılmıştır.
K. Bankası ile Y. Bankasının birleşmiş olması nedeniyle taraf teşkilinin mevcut olduğu düşünülmüştür.
Ticaret Sicil Memurluğundan borçlu şirketin bilgileri ve ortakları sorulmuş, davacının ve davalının bu şirketin ortağı olmadığı görülmüştür.
Ankara 22. İcra Müdürlüğünün 2007/725 esas sayılı dosyası incelenmesinde; davalı Y Bankası’nın borçlu şirket ile birlikte ipotek borçlusu diğer davalı Kamile aleyhine ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla 09.05.2007 tarihinde icra takibine giriştiği görülmüştür.
Sincan Tapu Sicil Müdürlüğünde tapuya kayıtlı davalılar Kamile …’e ait taşınmazın aile konutu olarak kullanıldığı hususunda tartışma bulunmamaktadır Davacı vekili tarafından dosyaya sunulan nüfus kaydından davacı ile davalı Kamile’nin 1997 yılında evlendikleri ve yine dosyaya sunulan ikametgah ilmühaberinden bu dairede oturdukları, anlaşılmaktadır Kaldı ki ikametgah ilmühaberindeki adres ile davalı tebligat adresi de aynı adrestir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalı eş tapu maliki Kamile E tarafından diğer davalı banka lehine davacının rızası olmaksızın aile konutu olarak kullanılan bu taşınmaz üzerinde tesis edilen ipoteğin hukuken değer taşıyıp taşımadığı, davacının bu işleme rızasının bulunup bulunmadığı noktası toplanmaktadır.
Dinlenen davacı tanıkları, davalı Kamile ile iş arkadaş olduklarını, borçlu şirket sahibinin şirketin ekonomik sıkıntısını atlatmak için Kamile’ye sahip olduğu daireyi ipotek edip kredi çekmeyi teklif ettiğini, davalının da çalıştığı iş yerinin durumunun düzeleceği düşüncesi ile bu teklif kabul ettiğini fakat şirketin borcunu ödememesi üzerine eşinden habersiz evi ipotek ettirmesi nedeniyle duyduğu sıkıntıyı kendileri ile paylaştığını söylemişlerdir.
Tanık beyanları ile davacının aile konutu olarak kullanılan dairenin diğer davalı banka lehine ipotek edilmesinden haberinin ve rızasının bulunmadığı anlaşılmıştır.
TMK. nun 193. maddesinde gerçekten eşlerin her birinin diğer üçüncü kişilerle her türlü hukuki işlemi yapabileceği yazılıdır. Yine TMK. nun 1023. maddesinde tapu kütüğündeki tescile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımının korunacağı da hüküm altına alınmıştır. Ancak TMK. nun 194. maddesinde aile konutu ile ilgili olarak özel düzenleme yapılmıştır Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2006/2-591-624 s. kararında da belirtildiği üzere bu yasa hükmünün TMK. nun 1023. maddesi benimsenen iyi niyetli kişinin kazanımının korunmasına ilişkin ilkenin geçerliliğini kaldırmadığı muhakkaktır. Bununla beraber aile konutu olarak kullan taşınmaz üzerinde eşlerin tak başlarına, hukuki işlem yapmasının diğer eşin önemli yararlarını zedeleyeceği düşünülerek bu konut üzerindeki malik eşin tasarrufu diğer eşin rızasına bağlanmıştır ve TMK. nun 194/3 maddesi ile rıza alınma yapılacak işlemlerin önlenmesi için tapu siciline şerh verilmesi olanağı getirilmiştir. Ne var ki bu şerh soyut olarak malik eşin tasarruflarının sınırlandırılması sonucunu doğuran bir şerh değildir. Bir taşınmazın aile konutu olarak özgülenmesine ilişkin şerh olmasa bile kimi durumlarda tapu maliki olmayan ve özgülemeden yararlanan eş kendi rızası dışında tapu maliki eşin yaptığı tasarrufların ortadan kaldırılmasını isteyebilir. Davalı ipotek alacaklısı banka ipotek tesisi sırasında kötü niyetle hareket ettiği elbette söylenemez, bununla birlikte davalı Kamile’ye ait olan taşınmazın bu davalının çalıştığı şirketin borcu nedeniyle ipotek edilmesi sırasında TMK. nun dan doğan sınırlamaların izale edilmesini temin zımnında basiretli bir biçimde davranıp aile konutu olarak kullanıldığını eksperleri marifetiyle yaptıkları inceleme sırasında görmeleri nedeniyle bu konutta oturduklarını bildiği davacı eşin rızasını da almaları gerekir iken sanki bu taşınmazın kim tarafından ne şekilde kullanıldığını, değerinin ne olduğunu bilmiyormuş, sadece borçlu şirket ve davalı Kamile’nin soyut beyanı ile ipoteği kabul etmiş gibi davranması yaşamın olağan akışına uygun bulunmadığından üzerinde ipotek tesis edilen taşınmazın tapu kaydında aile konutu şerhi bulunmamakla birlikte davalı ipotek alacaklısı bankanın TMK’nun 1023. maddesi anlamında korunmaya değer biçimde iyi niyeti kabul edilemeyeceği düşünülerek davacı eşin muvafakati olmaksızın davalı eş tarafından diğer davalı banka lehine tesis edilen ipoteğin kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davanın kabulü ile dava konusu Ankara ili Sincan ilçesi Dağ Sokağı 1653 ada 4 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan arsa paylı D Blok zemin kat 2 nolu bağımsız bölüm üzerinde davalı Y. Bankası A.Ş ( K. Bankası A. Ş. ) lehine 03 06 2005 tarih 10881 yevmiye sayılı işlem ile tesis edilen ipoteğin iptaline,
Peşin alınan 1 080,00 YTL harcın mahsubu ile bakiye 3 240 YTL nispi harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline
Davacı tarafından yapılan 1.114.50 YTL masrafın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınıp davacıya verilmesine,
Davacı vekilinin sarf ettiği emek ve mesai karşılığı takdir olunan 7.500 YTL avukatlık ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınıp davacıya verilmesine,
Dair, davacı vekili ve davalı banka vekilinin yüzüne karşı, davalı Kamile’nin yokluğunda HUMK. nun 432. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde temyiz için Yargıtay’a başvurma yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/4111
K. 2011/4489
T. 14.3.2011
• AİLE KONUTU ÜZERİNDE İPOTEK TESİSİ ( Bankanın Basiretli İşadamı Gibi Hareket Etmesinin Yasa Gereği Olduğu Teminat Olarak Gösterilen Taşınmazın Hukuki ve Fiili Durumunu Bilmeyi de İçerdiği – İpoteğin İptali ve Sicilden Terkinine Karar Verilmesi Gereği )
• BANKANIN AİLE KONUTU ÜZERİNE İPOTEK TESİSİ ( İpoteğin İptali ve Sicilden Terkinine Karar Verilmesi Gereği – Basiretli İşadamı Gibi Hareket Etmesinin Yasa Gereği Olduğu Taşınmazın Hukuki ve Fiili Durumunu Bilmeyi de İçerdiği )
• İPOTEK TESİSİ ( Bankanın Aile Konutu Üzerine/İpoteğin İptali ve Sicilden Terkini – Bankanın Taşınmazın Hukuki ve Fiili Durumunu Basiretli İşadamı Gibi Bilmesi Gerektiği/İyiniyet İddiasının Haklı Bulunmadığı )
• BASİRETLİ İŞADAMI GİBİ HAREKET ETMEK ( Banka İçin de Yasa Gereği Olduğu – Aile Konutunun Üzerine Tesis Ettiği İpoteğin İptali ve Sicilden Terkininde İyiniyet İddiasının Dinlenemeyeceği )
4721/m. 3, 1023
6762/m. 20/2
ÖZET : Üzerinde, ipotek tesis edilen taşınmazın aile konutu olduğu tartışmasızdır. Lehine ipotek tesis edilen davalı banka tacirdir. Ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir işadamı gibi hareket etmesi yasa gereğidir. Bu gereklilik teminat olarak gösterilen taşınmazın hukuki ve fiili durumunu bilmeyi de içerir. Bunu yapmamışsa özenli davranmamış demektir. Bu bakımdan davalı bankanın basiretli davranmadığı açık olup, iyiniyet iddiası haklı değildir. O halde, aile konutu üzerindeki hakların sınırlanması niteliğindeki ipotek tesisine ilişkin işlemin iptali ve sicildeki ipoteğin terkinine karar verilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Üzerinde, ipotek tesis edilen taşınmazın aile konutu olduğu tartışmasızdır. Konut üzerinde hak sahibi olan davalı kocanın, eşinin rızasını almaksızın müdür olarak çalıştığı davalı şirketin doğmuş ve doğacak borçlarının teminatı olmak üzere 23.1.2007 tarihinde davalı banka lehine ipotek tesis ettirdiği anlaşılmaktadır. Taşınmazın tapu kaydında, ipotek tesisine ilişkin işlemden önce aile konutu olduğuna ilişkin bir şerh bulunmadığına göre, lehine ipotek tesis edilmiş olan banka iyiniyetli ise bu kazanımının korunacağında kuşku yoktur ( T.M.K. madde 1023 ). Kanunun iyiniyete hukuki bir sonuç bağladığı durumlarda, asıl olan iyiniyetin varlığıdır. Ancak durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimse iyiniyet iddiasında bulunamaz ( T.M.K. md 3 ). Lehine ipotek tesis edilen davalı banka tacirdir. Ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir işadamı gibi hareket etmesi yasa gereğidir ( T.T.K. madde 20/2 ). Bu gereklilik teminat olarak gösterilen taşınmazın hukuki ve fiili durumunu bilmeyi de içerir. Bunu yapmamışsa özenli davranmamış demektir. Bu bakımdan davalı bankanın basiretli davranmadığı açık olup, iyiniyet iddiası haklı değildir. O halde, aile konutu üzerindeki hakların sınırlanması niteliğindeki ipotek tesisine ilişkin işlemin iptali ve sicildeki ipoteğin terkinine karar verilmesi gerekirken, isteğin reddi doğru bulunmamıştır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükümün yukarda gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istenmesi halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14.3.2011 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY :
Malik olmayan eşin açık rızası alınmadan yapılan işlemin kesin hükümsüz olduğunu düşünüyorum.
KARŞI OY :
Türk Medeni Kanununun 194. maddesi gereğince tapu kaydında hak sahibi olarak gözüken eşin bu hakkı sınırlayıcı işlem ( davada ipotek ) yapabilmesi için, diğer eşin açık rızası gereklidir. İşleme katılmayan eşin rızasının varlığı ve duruma göre var sayılmasını ispat yükü lehine ayni hak tesis edilene düşer. Davalı banka ispat yükünün gereğini yerine getirmemiştir. Bu sebeple davanın kabulüne karar verilmesi gerekir. Hükmün değişik gerekçeyle bozulması gerektiği düşüncesiyle değerli çoğunluğun bozma sonucuna katılmakla birlikte bozma gerekçesine katılmıyorum.