Alt Üst İlişkisi Hakkında Yargıtay Kararları
T.C.
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ
E. 2004/14225
K. 2005/10354
T. 6.10.2005
• RÜCUAN TAZMİNAT ( Davalı Tarafından Olayın Başlatıldığı Anlaşıldığından Adı Geçeninin de Zararın Oluşumunda Özensizliği Bulunduğu – Tazminattan Sorumlu Olduğu )
• ÖZENSİZLİK ( Davalı Tarafından Olayın Başlatıldığı Anlaşıldığından Adı Geçeninin de Zararın Oluşumunda Özensizliği Bulunduğu – Rücuan Tazminat Davasında Sorumlu Olduğu )
• ALT ÜST İLİŞKİSİ ( Davalıların Alt-Üst İlişkisi İçersinde Oldukları Gözetilerek Kusur Oranlarının Belirlenip Ona Göre Karar Verilmesi Gereği – Rücuan Tazminat )
• CEZA MAHKEMESİNİN BERAAT KARARI ( Hukuk Hakimini Bağlamadığı )
818/m.53
ÖZET : Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir. Davalı üsteğmen’in “vurun, sıkın, dağıtın bunları …” şeklinde emir verdiğine dair yeterli delil bulunmadığından beraatine karar verilmiştir. Bk’nun 53. maddesine göre ceza mahkemesinin beraat kararı ile hukuk hakimi bağlı değildir. Yukarıya alınan olayın şu geleşimi itibariyle davalı ahmet abdulbaki soyçekiç tarafından olayın başlatıldığı anlaşıldığından adı geçeninin de zararın oluşumunda özensizliği bulunduğu kabul edilmeli ve tazminattan sorumlu tutulmalıdır. Davalıların alt-üst ilişkisi içeresinde oldukları da gözetilerek kusur oranlarının belirlenip ona göre karar verilmelidir.
DAVA : Davacı Maliye Hazinesi vekili Avukat Duygu Yücel tarafından, davalılar Ahmet Abdulbaki Soyçekiç ve Alpaslan Döşoğlu aleyhine 2/4/2002 gününde verilen dilekçe ile rücuan tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın davalı Alpaslan Döşoğlu yönünden kabulüne, Ahmet Abdulbaki Soyçekiç yönünden reddine dair verilen 19/2/2004 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece istem İandarma eri Alpaslan Döşoğlu yönünden kabul edilmiş, üsteğmen Ahmet Abdulbaki Soyçekiç yönünden reddedilmiştir. Kararı davacı temyiz etmiştir.
Davacı dava dilekçesinde Elazığ ilinde izinsiz bir gösteri yürüyüşü yapılacağının bildirilmesi üzerine davalı üsteğmen Ahmet Abdulbaki Soyçekiç’in gerekli güvenlik önlemlerini almak için sivil kıyafeti ile diğer davalı İandarma eri Alpaslan Döşoğlu’nun kullandığı araçla giderken Hayati Uslu’nun kullandığı araçla yol vermemesi üzerine davalı komutan Ahmet Abdulbaki Soyçekiç’in inip onunla tartıştığını; bunu gören davalı İandarma eri Alpaslan Döşoğlu’nun ve dava dışı İandarma erlerinin de tartışanların yanına geldiği, bu sırada davalı İandarma eri Alpaslan Döşoğlu’nun silahının ateş aldığı ve Hayati Uslu’nun öldüğü; ölenin yakınları tarafından idare aleyhine Malatya İdare Mahkemesine açılan dava sonunda tazminat ödemeye mahkum edildiği ve tazminatın ödendiğini belirterek ödenen tazminatın sorumlu davalılardan rücuan tahsilini istemiştir. Davalı Ahmet Abdulbaki Soyçekiç cevabında Tokat Ağır Ceza Mahkemesinde görevi kötüye kullanmak suçundan beraat ettiğini ve olayda kusurunun olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece davalı Ahmet Abdulbaki Soyçekiç’in Tokat Ağır Ceza Mahkemesinde beraat ettiği, Hayati Uslu’nun davalı Alpaslan Döşoğlu tarafından öldürüldüğü gerekçesiyle dava üsteğmen yönünden reddedilmiş, İandarma eri yönünden kabul edilmiştir.
Dosya kapsamına ve ceza dosyasındaki kanıtlara göre zararlandırıcı olay şu şekilde gelişmiştir; izinsiz gösteri yürüyüşü yapılacağının bildirilmesi üzerine davalı üsteğmen sivil kıyafeti ile diğer davalı İandarma erinin kullandığı araçla giderken Hayati Uslu’nun kullandığı araçla yol vermemesi üzerine araçtan iner ve onunla tartışır. Bunun üzerine davalı İandarma eri Alpaslan Döşoğlu ve dava dışı diğer İandarma erlerinin olay yerine geldikleri, bu sırada Alpaslan Döşoğlu’nun silahını vermemek ve komutanını fiziki saldırıdan korumak maksadıyla ve paniğe kapılarak rastgele ateş etmesi sonucu Hayati Uslu’nun ölümüne yol açmıştır. Alpaslan Döşoğlu ceza mahkemesinde kastın aşılması sonucu öldürmek suçundan mahkum olmuştur. Davalı üsteğmen’in “vurun, sıkın, dağıtın bunları …” şeklinde emir verdiğine dair yeterli delil bulunmadığından beraatine karar verilmiştir. BK’nun 53. maddesine göre ceza mahkemesinin beraat kararı ile hukuk hakimi bağlı değildir. Yukarıya alınan olayın şu geleşimi itibariyle davalı Ahmet Abdulbaki Soyçekiç tarafından olayın başlatıldığı anlaşıldığından adı geçeninin de zararın oluşumunda özensizliği bulunduğu kabul edilmeli ve tazminattan sorumlu tutulmalıdır. Davalıların alt-üst ilişkisi içeresinde oldukları da gözetilerek kusur oranlarının belirlenip ona göre karar verilmelidir.
Anılan yön gözetilmeden yazılı şekilde verilen karar usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın gösterilen nedenle BOZULMASINA, 06.10.2005 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
T.C.
YARGITAY
7. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/5910
K. 2012/5298
T. 5.7.2012
• HAKSIZ FİİL NEDENİYLE TAZMİNAT DAVASI (Kazı Çalışmalarında Davacıya Ait Kabloların Hasara Uğratılması – Alt Üst İşveren Durumun Varolup Olmadığının Yeterince Araştırılmadan Müşterek ve Müteselsil Sorumluluğa Karar Verilemeyeceği)
• ALT ÜST İŞVEREN (İşin Yapımıyla İlgili Sözleşmesinin İnceleneceği – İşin Başından Sonuna Kadar Salt Yüklenicinin Kontrolüne Bırakılıp Bırakılmadığının ve Davalının İşteki Kontrol ve Sorumluluğunun Devam Edip Etmediğinin Araştırılacağı)
• İŞİN BAŞINDAN SONUNA KADAR YÜKLENİCİYE BIRAKILMASI (Müşterek ve Müteselsil Sorumluluk – Eldeki Davada Alt-Üst İşveren Durumunun Olup Olmadığının Araştırılması Gerektiği/Davalının Yapılan İşteki Kontrol ve Sorumluluğunun Belirleneceği)
818/m. 41
ÖZET : Davacıya ait kabloların kazı çalışmasında hasara uğratıldığı iddiasıyla açılan tazminat davasında, dava konusu işin yapımına ilişkin sözleşmenin incelenerek işin başından sonuna kadar salt yüklenicinin kontrolüne bırakılıp bırakılmadığı ve diğer davalının kontrol ve sorumluluğunun devam edip etmediği tespit edilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekir. Ayrıca, hukukumuzda geçerli bulunan gerçek zarar ilkesine uygun olmayan bilirkişi raporunun esas alınması da hatalıdır.
DAVA : Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davalı İSKİ Genel Müdürlüğü tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, davalı İSKİ Genel Müdürlüğü müteahhidi diğer davalı Ç… İnşaat A.Ş tarafından yapılan kanalizasyon bağlantısı kazı çalışmaları sırasında davacıya ait kabloların hasara uğratıldığı iddiasına dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Davalı İSKİ Genel Müdürlüğü cevabında sorumluluğun yükleniciye ait olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece davanın kabulüne karar vergilerek iş sahibi İSKİ Genel Müdürlüğü de yüklenici diğer davalı ile birlikte tazminattan müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmuştur. Kararı davalılardan İSKİ Genel Müdürlüğü temyiz etmiştir.
Dava konusu hasara neden olan işi davalı İSKİ Genel Müdürlüğü davalı Ç… İnşaat A.Ş’ne devretmiş ancak bu işe ait sözleşme dosyaya sunulmamıştır. Davalı İSKİ Genel Müdürlüğünün iş veren sıfatıyla sorumluluğunun bulunup bulunumadığını tespit edebilmek için dava konusu işin yapımına ilişkin sözleşmenin incelenmesi gerekmektedir. Bu durum karşısında mahkemece, sözleşme getirtilerek, işveren durumundaki davalının işin yapımı sırasında davalı yükleniciyi denetleme ve gözetim hakkının mevcut olup olmadığı, diğer bir deyişle işin başından sonuna kadar salt yüklenicinin kontrolüne bırakılıp bırakılmadığı ve davalı İSKİ’nin de kontrol ve sorumluluğunun devam edip etmediği tespit edilmek ve sonucuna göre karar verilmesi gerekir. Mahkemenin bu yönü gözetmeden eksik inceleme sonucu davalı İSKİ Genel Müdürlüğünün yükleniciyi denetleme ve gözetim hakkının mevcut olup olmadığını açıklığa kavuşturmadan verdiği karar usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
Ayrıca kabule göre de; hukukumuzda gerçek zarar ilkesi geçerlidir. Zarar gören ancak haksız fiil nedeniyle uğradığı zararı isteyebilir. Zarar görenin zararı giderebilmek için kendi çalıştırdığı işçilerine ödediği ücretler ile aracı yakıt giderleri genel idare giderleri olup haksız fiil meydana gelmeseydi dahi ödemesi gereken giderlerdir. Bunların zararla ilgisi bulunmamaktadır. Özel olarak adam tutulup çalıştırıldığı kanıtlanmadıkça haksız fiil meydana gelmeseydi dahi yapılacak bu nitelikteki giderler zarar kapsamına dahil edilemez. Mahkemece bilgisine başvurulan bilirkişi raporunda az yukarıda açıklanan hukuksal olgular gözardı edilerek zarar kalemleri sıralanırken genel idare giderlerine yer verilerek hesaplamaya dahil edilmiş, mahkemece de benimsenen bu rapor doğrultusunda karar verilmiştir. Mahkemece, belirtilen hukuksal olgular dikkate alınarak hasarın giderilmesi için özel olarak işçi tutup çalıştırma veya harcama yapma söz konusu ise bunların kanıtlanması için davacı tarafın dealilleri toplanmalı, özel olarak işçi tutup çalıştırıldığının ve harcama yapıldığının kanıtlanması halinde gerekirse yeniden bilirkişi raporu alınmalı, davacı tarafın isteyebileceği gerçek zarar miktarı duraksamasız belirlendikten sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir hüküm verilmelidir. Bu yönün gözetilmemesi de doğru değildir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle davalı İSKİ Genel Müdürlüğü yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde ilgilisine iadesine, 05.07.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/54691
K. 2012/26505
T. 5.7.2012
• KIDEM VE İHBAR TAZMİNATI (Davalı Şirketler Arasında Alt-Üst İşveren Durumunun Bulunup Bulunmadığının Mahkemece Yeterince Araştırılmadığı – İşin Devredilmesinde Teknolojik Nedenlerin Varlığının Araştırılacağı)
• ŞİRKETLER ARASINDA MUVAZAA (İşin Gereği ve Teknolojik Nedenlerle Uzmanlık Gerektiren İşlerin Bulunmaması Halinde Asıl İşveren ve Alt İşveren İlişkisinin Geçersiz Olacağı – İşin Bölünerek Alt İşverene Verilmesindeki Nedenlerin Araştırılacağı)
• ALT ÜST İŞVEREN AYRIMI (Davacının Davalı Şirketten İhale İş Alan Diğer Şirketlerin İşçisi Olarak Çalıştığı – İhale Alan Şirketlerin Değiştiği Halde Davacının Üst İşverenin İşyerinden Çalışmaya Devam Ettiği – Uzman Bilirkişi Raporu Alınacağı)
• İŞİN GEREĞİ İLE TEKNOLOJİK NEDENLER (İşin Alt İşverene Verilmesinde Kanuni Nedenlerin Davada Tam Olarak Araştırılmadığı – Muvazaa İddiası/İşin Bölünmesini Gerektirir Nedenlerin Bulunmaması Halinde Üst-Alt İşveren İlişkisinin Geçersiz Olacağı)
• UZMAN BİLİRKİŞİ RAPORU (Üniversite Öğretim Üyelerinden Oluşacağı – Yerinde Keşif Yapılması Gerektiği)
4857/m. 2
ÖZET : Dava, kıdem, ihbar tazminatı alacaklarının ödetilmesi istemine ilişkindir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık davalılar arasındaki asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaaya dayanıp dayanmadığı noktasında toplanmaktadır. Alt işveren, bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve görevlendirdiği işçileri sadece bu işyerinde çalıştıran diğer işveren olarak tanımlanabilir. Davacı, asıl işverenden ihale ile iş alan şirketlerin değişmesine rağmen ara vermeden asıl işverene ait işyerlerinde çalışmasını sürdürmüştür. Teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerin bulunması halinde alt işverene iş verilebilineceğinden teknolojik nedenlerin varlığı araştırılmalı ve eğer şartlar gerçekleşmeden asıl işin bölünerek alt işverene verilmesi halinde, asıl işveren- alt işveren ilişkisi geçersiz kabul edilmelidir. Bu nedenle mahkemece üniversite öğretim üyelerinden seçilecek uzman bilirkişiden yerinde keşif de yapılarak ayrıntılı rapor alınması gerekir. Eksik inceleme ile sonuca gidilmesi hatalıdır.
DAVA : Davacı, kıdem, ihbar tazminatı alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde duruşmalı olarak davalılardan S… İnş.Elektrik Ltd.Şti. avukatı tarafından temyiz edilmiş ise de; HUMK.nun 438.maddesi gereğince duruşma isteğinin miktardan reddine ve incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra Tetkik Hakimi N.Uçakcıoğlu tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi. gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı, asıl işveren olan davalı U… Elektrik Dağıtım A.Ş.’den elektrik arıza, bakım ve onarım işlerini ihale suretiyle alan davalı taşeron S… İnş.Elektrik Ltd.Şti.’de işçi olarak çalıştığını, davalı S… İnş.Elektrik Ltd.Şti.’nin iş akdini haksız olarak feshettiğini ileri sürerek, kıdem ve ihbar tazminatı alacaklarını istemiştir.
B) Davalıların Cevaplarının Özeti:
Davalı U… Elektrik Dağıtım A.Ş., ihale makamı olduğunu,diğer davalı şirket ile aralarında asıl işveren alt işveren ilişkisinin bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı S… İnş.Elektrik Ltd.Şti., asıl işverenin diğer davalı şirket olduğunu, davacının diğer davalı şirketin işçisi sayılması gerektiğini, iş akdinin belirli süreli olduğunu ve süre bitiminde iş akdinin ihbar öneline gerek kalmaksızın sona erdiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davalılar arasında asıl işveren alt işveren ilişkisinin bulunduğu, iş akdinin davalı S… İnş.Elektrik Ltd.Şti. tarafından haksız olarak feshedildiği ve davacının alacaklarından her iki davalının da müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı davalı S… İnş.Elektrik Ltd.Şti. vekili temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
Taraflar arasında temel uyuşmazlık davalılar arasındaki asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaaya dayanıp dayanmadığı noktasında toplanmaktadır.
Alt işveren, bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve görevlendirdiği işçileri sadece bu işyerinde çalıştıran diğer işveren olarak tanımlanabilir. Alt işverenin iş aldığı işveren ise, asıl işveren olarak adlandırılabilir. Bu tanımdan yola çıkıldığında asıl işveren alt işveren ilişkisinin unsurları, iki ayrı işverenin olması, mal veya hizmet üretimine dair bir işin varlığı, işçilerin sadece asıl işverenden alınan iş kapsamında çalıştırılması ve tarafların muvazaalı bir ilişki içine girmemeleri gerekir. Alt işverene yardımcı iş, ya da asıl işin bir bölümü, ancak teknolojik nedenlerle uzmanlık gereken işin varlığı halinde verilebilecektir. 4857 sayılı İş Kanununun 2. maddesinde asıl işveren alt işveren ilişkisini sınırlandırılması yönünde yasa koyucunun amacından da yola çıkılarak asıl işin bir bölümünün alt işveren verilmesinde “işletmenin ve işin gereği” ile “teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler” ölçütünün bir arada olması gerektiği belirtilmelidir. 4857 sayılı İş Kanununun 2. maddesinin 6. ve 7. fıkralarında tamamen aynı biçimde “işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler” sözcüklerine yer verilmiş olması bu kararlılığı ortaya koymaktadır.
İşverenler arasında muvazaalı biçimde asıl işveren alt işveren ilişkisi kurulmasının önüne geçilmek istenmiş ve 4857 sayılı İş Kanununun 2. maddesinde bu konuda bazı muvazaa kriterlerine yer verilmiştir. Bu kriterler, asıl işveren işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi sureti ile haklarının kısıtlanması veya daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisinin kurulması olarak belirtilmiştir.
Muvazaa Borçlar Kanununda düzenlenmiş olup, tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacıyla ve kendi gerçek iradelerine uymayan ve aralarında hüküm ve sonuç meydana getirmesi arzu etmedikleri görünüşte bir anlaşma olarak tanımlanabilir. Üçüncü kişileri aldatmak kastı vardır ve sözleşmedeki gerçek amaç gizlenmektedir. Muvazaanın ispatı genel ispat kurallarına tabidir. Bundan başka 4857 sayılı İş Kanununun 2. maddesinin 7. fıkrasında sözü edilen hususların adi kanuni karine olduğu ve aksinin kanıtlanmasının mümkün olduğu kabul edilmelidir.5538 sayılı yasa ile 4857 sayılı İş Kanununun 2. maddesine bazı fıkralar eklenmiş ve kamu kurum ve kuruluşlarıyla sermayesinin yarısından fazlasının kamuya ait olduğu ortaklıklara dair ayrık durumlar tanınmıştır. Bununla birlikte maddenin diğer hükümleri değişikliğe tabi tutulmadığından, asıl işveren alt işveren ilişkisinin öğeleri ve muvazaa öğeleri değişmemiştir. Öyle ki, alt işveren verilmesi mümkün olmayan bir işin bırakılması ya da muvazaalı bir ilişki içine girilmesi halinde işçilerin baştan itibaren asıl işverenin işçileri olarak işlem görecekleri 4857 sayılı İş Kanununun 2. maddesinin 6. fıkrasında açık biçimde öngörülmüştür. Kamu işverenleri bakımından farklı bir uygulamaya gidilmesi hukuken korunmaz. Gerçekten muvazaalı ilişkide işçi, gerçek işverenin işçisi ise, kıdem ve unvanının dışında bir kadro karşılığı çalışması ve diğer işçilerle aynı ücreti talep edememesi, 4857 sayılı İş Kanununun 5. maddesinde öngörülen eşitlik ilkesine aykırılık oluşturur. Yine koşulların oluşmasına rağmen işçinin toplu iş sözleşmesinden yararlanamaması, anayasal temeli olan sendikal hakları engelleyen bir durumdur. Dairemizin 2008 yılında vermiş olduğu içtihatlar bu doğrultudadır (Yargıtay 9.HD. 24.10.2008 gün 2008/ 33977 E, 2008/ 28424 K.)
Somut olayda davacı asıl işveren olan davalı U… Elektrik Dağıtım A.Ş.’den elektrik arıza, bakım ve onarım işlerini ihale suretiyle alan davalı taşeron S… İnş.Elektrik Ltd.Şti.’de işçi olarak çalışmıştır.
Davalı işyerinde elektrik arıza, bakım ve onarım işleri ihale sözleşmeleri neticesinde uzun yıllardır alt işveren şirketler eliyle yürütülmüş, davacıda bu şirketlerin işçisi olarak ihale ile iş alan şirketler değişmesine rağmen ara vermeden asıl işverenin işyerlerinde çalışmasını sürdürmüştür.
4857 Sayılı İş Kanunun 2. maddesinin 6. ‘ncı fırkası gereğince, asıl işin bir bölümünde işletme ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler alt işverene devredilebilecektir.
Anılan düzenlemede baskın öğe, ” teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren ” işlerdir. Başka bir anlatımla işletmenin ve işin gereği ancak teknolojik nedenler var ise göz önünde tutulur. Dolayısla söz konusu hükümdeki şartlar gerçekleşmeden asıl işin bölünerek alt işverene verilmesi halinde, asıl işveren- alt işveren ilişkisi geçersiz olacaktır.
Bu sebeple mahkemece üniversite öğretim üyelerinden seçilecek bir elektrik-elektronik mühendisi, bir makine mühendisi ve bir de hukukçu bilirkişiden oluşturulacak 3 kişilik bilirkişi heyeti marifetiyle mahallinde keşif yapılarak alınacak raporla, davalı asıl işverenin yaptığı işin ne olduğu, asıl işveren tarafından alt işverene ihale suretiyle verilen işin asıl işverenin asıl işi mi, yoksa yardımcı işi mi olduğu, alt işverene verilen işin bu madde kapsamında verilip verilemiyeceği hususları tespit edilmeli, muvazaa iddiası her türlü şüpheden uzak bir şekilde dosyada mevcut tüm delillerle birlikte alt işveren uygulamasına yönelik sözleşme ve teknik şartnamelerde göz önünde bulundurulmak suretiyle değerlendirilerek açıklığa kavuşturulmalıdır. Yazılı şekilde eksik inceleme ile sonuca gidilmesi hatalıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 05.07.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/3390
K. 2011/18137
T. 15.6.2011
• HAKSIZ İŞ AKTİ FESHİNİN GEÇERSİZLİĞİ VE İŞE İADE DAVASI ( Davacının Belediye İşçisi Olduğu Halde Muvazalı Olarak Özel Şirket İşçisi Gibi Gösterildiği İddia Etmesi – Mahkemece Bu İddianın Yeterince İncelenmemesinin Hatalı Olduğu/Muvazaa)
• MUVAZAANIN RE’SEN ARAŞTIRILMASI GEREKMESİ ( Davacının Muvazaa İddasını Yeterince Araştırmadan Hüküm Tesis Eden Mahkeme Kararının Hatalı Olduğu – Davacının Dava Dışı Şirket Öncesinde de Belediye de Çalışıp Çalışmadığının Araştırılması Gereği)
• ALT ÜST İŞVEREN İLİŞKİSİ ( Davacının Çalışıyor Gösterildiği Özel Şirket ile Davalı Belediye Arasında Alt-Üst İşveren İlişkisi Uygulamasının Bulunup Bulunmadığının Araştırılacağı – Uzmanlık Gerektiren Konularda Alt İşverene Gidilebileceği)
• İŞÇİNİN KIDEMİ ( Davacının 5 Yıldır Belediyeye Ait İşyerinde Gelirler Genel Müdürlüğünde Çalıştırılıyor Olduğunun Mahkemece Dikkate Alınması Gerektiği – Geriye Doğru Tüm Sigorta Kayıtlarının Mahkeme Dosyasına Getirtilerek İncelenmesi Gereği)
• SİGORTA KAYITLARININ İNCELENMESİ ( Davacı İşçinin Kıdeminin Tespit Edilmesi – Feshin Geçersizliği ve İşe İade Davası)
4857/m. 18,21
ÖZET : Davacı, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir ve uyuşmazlık davacının altı aylık kıdeminin bulunup bulunmadığı, feshin geçerli nedene dayanıp dayanmadığı ve davalı ile dava dışı şirket arasındaki alt işverenlik ilişkisinin muvazaaya dayanıp dayanmadığı konularına ilişkindir. Davacı davalı şirketin alt işverenlik uygulamasının muvazaaya dayandığını ileri sürmesine rağmen, mahkemece sözü edilen iddia üzerinde yeterince inceleme yapılmadan davalı hakkında açılan davanın husumet yönünden reddine karar verilmiştir. Muvazaa re’sen araştırılmalı ve işçinin gerçek işvereni açıklığa kavuşturulduktan sonra davalıların sorumlulukları belirlenmelidir. Bu nedenle yapılması gereken iş, davacının 5 yıldır belediyeye ait işyerinde gelirler genel müdürlüğünde çalıştırılmakta olduğu iddiası dikkate alınarak geriye doğru tüm sigorta kayıtlarının getirtilmesi, davalı belediyenin dava dışı B…Ltd.Şti. öncesinde belediye sosyal tesisleri, kültür merkezi ve hizmet binasının temizliği işini başka alt işverenlere verip vermediği, davacının bu şirketlerde çalışıp çalışmadığı hususlarının ve alt işverenlik uygulamasının yukarıda belirtilen esaslara aykırı olup olmadığını gerekirse uzman bilirkişi aracılığı ile tespit etmek ve sonucuna göre bir karar vermekten ibarettir.
DAVA : Davacı, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, davayı reddetmiştir.
Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi S.Bıçaklı tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin muvazaalı olarak davalı işvene bağlı B… Temizlik ve İnşaat Ltd. Şti.de sigortalı olarak işe başladığını, müvekkilinin bizzat Şehitkamil Belediyesinin kendi bünyesinde gelirler müdürlüğünde istihdam edildiğini, davacının işine taşeron şirket değil bizzat Şehitkamil Belediye Başkanı R.F. tarafından 15.5.2009’da son verildiğini, davacının 5 yıldır belediyenin gelirler müdürlüğünde istihdam edildiğini belirterek müvekkilinin işe iadesine ve yasal haklarına karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, Belediyenin 2008/173914 sayılı ihale kayıt numaralı ihalesi ile Belediye Hizmet Binası Spor merkezi ve Sosyal Tesisleri ve Temizliği işini B… Temizlik ve İnşaat Ltd.Şti ne verdiğini, Müvekkili işyerindeki temizlik hizmetlerinin B… Temizlik ve İnşaat Ltd.Şti tarafından yerine getirildiğini, davacı aleyhine müvekkili kurum tarafından gerçekleştirilmiş herhangi bir fesih işleminin olmadığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, davacının sigorta dosyasının incelemesinden Şehitkamil Beledisinde çalışmasına rastlanılmadığı, işe giriş bildirgesinin B….Temizlik ve İnşaat Ltd. Şirketinden SGK’na verildiği, B… Temizlik ve İnşaat Ltd. Şti’ne belediye hizmet binası, spor merkezi ve sosyal tesislerin bakım ve temizliği işinin 23.12.2008 tarihinde götürü bedelle ihale edildiği, davacı ile dava dışı B… Temizlik ve İnşaat Ltd. Şti arasında 01.01.2009-31.12.2009 tarihleri arasında geçerli süreli hizmet sözleşmesi imzalandığı, davalı Şehitkamil Belediyesi tarafından işin götürü usulle bütünüyle alt işverene devredildiği, işi devreden asıl işverene bu davada husumet yöneltilmesinin hatalı olacağı, kaldı ki işyerinde davacının kıdem süresinin de 6 ayı doldurmadığı, davalıya husumet yöneltilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık davacının altı aylık kıdeminin bulunup bulunmadığı, feshin geçerli nedene dayanıp dayanmadığı ve davalı ile dava dışı şirket arasındaki alt işverenlik ilişkisinin muvazaaya dayanıp dayanmadığı konularına ilişkindir. Normatif dayanak ise 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2, 18, 19, 20 ve 21.maddeleridir.
Alt işveren, bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve görevlendirdiği işçileri sadece bu işyerinde çalıştıran diğer işveren olarak tanımlanabilir. Alt işverenin iş aldığı işveren ise, asıl işveren olarak adlandırılabilir. Bu tanımdan yola çıkıldığında asıl işveren alt işveren ilişkisinin unsurları, iki ayrı işverenin olması, mal veya hizmet üretimine dair bir işin varlığı, işçilerin sadece asıl işverenden alınan iş kapsamında çalıştırılması ve tarafların muvazaalı bir ilişki içine girmemeleri gerekir. Alt işverene yardımcı iş, ya da asıl işin bir bölümü, ancak teknolojik nedenlerle uzmanlık gereken işin varlığı halinde verilebilecektir. 4857 sayılı İş Kanununun 2. maddesinde asıl işveren alt işveren ilişkisini sınırlandırılması yönünde yasa koyucunun amacından da yola çıkılarak asıl işin bir bölümünün alt işveren verilmesinde “işletmenin ve işin gereği” ile “teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler” ölçütünün bir arada olması gerektiği belirtilmelidir. 4857 sayılı İş Kanununun 2. maddesinin 6. ve 7. fıkralarında tamamen aynı biçimde “işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler” sözcüklerine yer verilmiş olması bu kararlılığı ortaya koymaktadır. Alt işverene verilebilecek işlerin uzmanlık gerektireceği baskın öğe olarak kabul edilmektedir. Dairemiz kararları da bu yönde istikrar kazanmıştır.
İşverenler arasında muvazaalı biçimde asıl işveren alt işveren ilişkisi kurulmasının önüne geçilmek istenmiş ve 4857 sayılı İş Kanununun 2. maddesinde bu konuda bazı muvazaa kriterlerine yer verilmiştir.
Muvazaa Borçlar Kanununda düzenlenmiş olup, tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacıyla ve kendi gerçek iradelerine uymayan ve aralarında hüküm ve sonuç meydana getirmesi arzu etmedikleri görünüşte bir anlaşma olarak tanımlanabilir. Üçüncü kişileri aldatmak kastı vardır ve sözleşmedeki gerçek amaç gizlenmektedir. Muvazaanın ispatı genel ispat kurallarına tabidir. Bundan başka 4857 sayılı İş Kanununun 2. maddesinin 7. fıkrasında sözü edilen hususların adi kanuni karine olduğu ve aksinin kanıtlanmasının mümkün olduğu kabul edilmelidir.
Somut olayda davacı davalı şirketin alt işverenlik uygulamasının muvazaaya dayandığını ileri sürmesine rağmen, mahkemece sözü edilen iddia üzerinde yeterince inceleme yapılmadan davalı hakkında açılan davanın husumet yönünden reddine karar verilmiştir. Muvazaa re’sen araştırılmalı ve işçinin gerçek işvereni açıklığa kavuşturulduktan sonra davalıların sorumlulukları belirlenmelidir. Bu nedenle yapılması gereken iş, davacının 5 yıldır belediyeye ait işyerinde gelirler genel müdürlüğünde çalıştırılmakta olduğu iddiası dikkate alınarak geriye doğru tüm sigorta kayıtlarının getirtilmesi, davalı belediyenin dava dışı Beykent şirketi öncesinde belediye sosyal tesisleri, kültür merkezi ve hizmet binasının temizliği işini başka alt işverenlere verip vermediği, davacının bu şirketlerde çalışıp çalışmadığı hususlarının ve alt işverenlik uygulamasının yukarıda belirtilen esaslara aykırı olup olmadığını gerekirse uzman bilirkişi aracılığı ile tespit etmek ve sonucuna göre bir karar vermekten ibarettir. Eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 15.06.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/44022
K. 2011/162
T. 24.1.2011
• İŞE İADE DAVASI (Alt ve Asıl İşveren İlişkisinde Her İki İşverene Birlikte Açılması Halinde Davacı İşçi Alt İşveren İşçisi Olup İş Sözleşmesi Alt İşveren Tarafından Feshedildiğinden Feshin Geçersizliği ve İşe İade Yükümlülüğü Alt İşverenin Olduğu)
• ALT VE ASIL İŞVEREN İLİŞKİSİ (Her İki İşverene Birlikte Açılması Halinde Davacı İşçi Alt İşveren İşçisi Olup İş Sözleşmesi Alt İşveren Tarafından Feshedildiğinden Feshin Geçersizliği ve İşe İade Yükümlülüğünün Alt İşverenin Olduğu)
• TARAF SIFATI (İş İlişkisinde Sözleşmenin Taraf Sıfat Bulunmadığından Asıl İşverenin İşe İade Yönünde Bir Yükümlülüğünden Söz Edilemeyeceği – İşe İade İstemi)
• İŞE İADE BAŞVURUSU (Asıl İşverenin İşe İade Kararı Sonrası İşçinin İşe Başlamak İçin Başvurması ve Alt İşverenin İşe Almamasından Kaynaklanan İşe Başlatmama Tazminatı İle Dört Aya Kadar Boşta Geçen Süre Ücretinden Alt İşverenle Birlikte Sorumluluğu Olduğu)
• FESHİN GEÇERSİZLİĞİ (Davalılar Arasında Asıl İşveren-Alt İşveren İlişkisi Olduğu – Davacının İş Sözleşmesinin Davalı Alt İşveren Tarafından Geçerli Neden Olmadan Feshedildiği/Feshin Geçersizliğine Karar Verilmesi Gerektiği)
• BİRLİKTE SORUMLULUK (İşe İade İstemi – Asıl İşverenin İşe İade Kararı Sonrası İşçinin İşe Başlamak İçin Başvurması ve Alt İşverenin İşe Almamasından Kaynaklanan İşe Başlatmama Tazminatı İle Dört Aya Kadar Boşta Geçen Süre Ücretinden Alt İşverenle Birlikte Sorumluluğu Olduğu)
4857/m.2, 20
ÖZET : Feshin geçersizliği ve işe iade davasının alt ve asıl işveren ilişkisinde, her iki işverene birlikte açılması halinde, davacı işçi alt işveren işçisi olup, iş sözleşmesi alt işveren tarafından feshedildiğinden, feshin geçersizliği ve işe iade yükümlülüğü alt işverenindir. Asıl işverenin iş ilişkisinde sözleşmenin taraf sıfat bulunmadığından asıl işverenin işe iade yönünde bir yükümlülüğünden söz edilemez. Asıl işverenin işe iade kararı sonrası işçinin işe başlamak için başvurması ve alt işverenin işe almamasından kaynaklanan işe başlatmama tazminatı ile dört aya kadar boşta geçen süre ücretinden yukarıda belirtilen hüküm nedeni ile alt işverenle birlikte sorumluluğu vardır. Davalılar arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi olduğu, davacının iş sözleşmesinin davalı alt işveren tarafından geçerli neden olmadan feshedildiği dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Mahkemece feshin geçersizliğine karar verilmesi yerindedir.
DAVA : Davacı, işe iadesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalılar avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, iş sözleşmesinin haklı ve geçerli neden olmaksızın işverence feshedildiğini belirterek, feshin geçersizliğine, işe iadeye ve yasal haklarına karar verilmesini istemiştir.
Davalılardan Tedaş İzmir İl Müdürlüğü husumet itirazında bulunmuş davacının diğer davalının işçisi olduğunu, feshin de haklı nedene dayandığını savunmuştur. Diğer davalı Sistem Enerji San. Tic. AŞ. usulüne uygun tebliğe rağmen davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, davalı şirketler arasında asıl işveren alt işveren ilişkisi bulunduğu davacının görev yaptığı Buca bölgesinde görevlerini aksattığı ve çalışma saatlerine uymadığı yönündeki iddiaların somut delillerle kanıtlanamadığı, davacı tanıklarının işyerinde 7 aydır ücretlerinin tam olarak ödenmediğini ödemelerin zamanında yapılmadığını ve bu nedenle ücretlerin tam ve zamanında ödenmesi yönünde çalışanların talepleri olduğunu davacının da buna öncülük ettiğini, bu nedenle 2 ay önce davacı öncülüğünde işi bıraktıklarını ve iş akdinin diğer çalışanlara gözdağı vermek düşüncesiyle feshedildiğini, akdin bu şekilde feshinden sonra da çalışanların ücretlerini talep etmeleri söz konusu olduğundan “arkadaşınız gibi sizler de gidersiniz” şeklinde yöneticilerin beyanları olduğunu ifade ettiği, fesihte yazılı bildirim koşullarına uyulmadığı, feshin haklı ve geçerli bir sebebe dayanılmaksızın gerçekleştirildiği değerlendirilerek işe iade kararı verilmiştir.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 2/6 son cümlesi uyarınca asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerden alt işverenle birlikte sorumludur. 4857 sayılı İş Kanunu ile asıl işverenin, bu Kanundan, iş sözleşmesinden ve alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerden sorumlu tutulması şeklindeki düzenleme, asıl işverenin sorumluluğunun genişletilmesi olarak değerlendirilmelidir. Bu durumda, ihbar, kıdem, kötüniyet ve işe iade sonucu işe başlatmama tazminatları ile ücret, fazla çalışma, hafta tatili, bayram ve genel tatili, yıllık izin, ikramiye, prim, yemek yardımı, yol yardımı gibi tüm işçilik haklarından birlikte sorumluluk esastır.
Feshin geçersizliği ve işe iade davasının alt ve asıl işveren ilişkisinde, her iki işverene birlikte açılması halinde, davacı işçi alt işveren işçisi olup, iş sözleşmesi alt işveren tarafından feshedildiğinden, feshin geçersizliği ve işe iade yükümlülüğü alt işverenindir. Asıl işverenin iş ilişkisinde sözleşmenin taraf sıfat bulunmadığından asıl işverenin işe iade yönünde bir yükümlülüğünden söz edilemez. Asıl işverenin işe iade kararı sonrası işçinin işe başlamak için başvurması ve alt işverenin işe almamasından kaynaklanan işe başlatmama tazminatı ile dört aya kadar boşta geçen süre ücretinden yukarıda belirtilen hüküm nedeni ile alt işverenle birlikte sorumluluğu vardır. Dairemizin 09.06.2008 gün ve 2007/40942 Esas, 2008/14420 Karar sayılı ilamı).
Somut uyuşmazlıkta, davalılar arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi olduğu, davacının iş sözleşmesinin davalı alt işveren tarafından geçerli neden olmadan feshedildiği dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Mahkemece feshin geçersizliğine karar verilmesi yerindedir. Ancak hüküm fıkrasından davalılar arasındaki hukuki ilişkiye dayalı sorumlulukları anlaşılamamaktadır.
4857 sayılı İş Yasasının 20/3 maddesi uyarınca Dairemizce aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan gerekçe ile;
1- Mahkemenin kararının BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA,
2- Davalı alt işveren tarafından gerçekleştirilen feshin GEÇERSİZLİĞİNE ve davacının Sistem Enerji San. Tic. AŞ. işyerinde İŞE İADESİNE,
3- Davacının yasal süre içinde başvurusuna rağmen davalı alt işverence süresi içinde işe başlatılmaması halinde ödenmesi gereken tazminatını her iki davalının birlikte sorumlu olmak kaydı ile miktarının davacının kıdemi, fesih nedeni dikkate alınarak takdiren davacının 4 aylık brüt ücreti tutarında BELİRLENMESİNE,
4- Davacı işçinin işe iadesi için davalı alt işverene süresi içinde müracaatı halinde hak kazanılacak olan ve kararın kesinleşmesine kadar en çok 4 aya kadar ücret ve diğer haklarının davalılardan müştereken ve müteselsilin tahsilinin GEREKTİĞİNE,
5- Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
6- Davacının yapmış olduğu 243.20 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, davalıların yaptığı yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
7- Karar tarihinde yürürlükte bulunan tarifeye göre 1.100 TL ücreti vekaletin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
8- Peşin alınan temyiz harcının isteği halinde davacı vekiline iadesine, kesin olarak, 24.01.2011 gününde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
E. 2003/1547
K. 2003/12451
T. 3.7.2003
• ALT VE ASIL İŞVERENİN İŞÇİYE KARŞI SORUMLULUĞU ( Üniversitenin Yapılması Gerekli ve Yardımcı İşlerini İhale ile Başkasına Yaptırması – Üniversitesinin İşçiye Karşı Sorumluluğunu Ortadan Kaldırmayacağı )
• KIDEM TAZMİNATI VE DİĞER İŞÇİLİK HAKLARI ( Alt ve Asıl İşveren İlişkisi – Asıl İşverenin Alt İşverenle Birlikte İşçiye Karşı Birlikte Sorumlu Olduğu )
• ÜNİVERSİTENİN TEMİZLİK İŞLERİNİ DİĞER İŞVERENE İHALE ETMESİ ( Üniversitenin Asıl İşveren Konumunu Kaybetmeyeceği – Üniversite ile Yüklenici Arasında Alt Üst İşveren Bağlantısı Açık Olduğundan Her İki İşverenin İşçiye Karşı Birlikte Sorumlu Olacağı )
• İHBAR TAZMİNATI ( İşyerinde İşçiyi Bir Haftadan Fazla Süre ile Çalışmaktan Alıkoyan Zorlayıcı Sebebin Ortaya Çıkması – Gözaltına Alınan İşçinin Bir Haftalık Süre Dolmadığı Yasal Koşul Gerçekleşmeden İş Akdi Feshedildiğinden İşçi Yararına İhbar Tazminatına Hükmedilmesi Gereği )
• KIDEM TAZMİNATI FAİZİ ( Fesih Haksız Nedene Dayandığından Faizin Dava Tarihinden İtibaren Değil Fesih Tarihinden İtibaren Yürütülmesi Gereği )
• İŞYERİNDE İŞÇİYİ BİR HAFTADAN FAZLA SÜRE İLE ÇALIŞMAKTAN ALIKOYAN ZORLAYICI SEBEBİN ORTAYA ÇIKMASI ( İşverenin Bildirimsiz Fesih Hakkı Doğacağı )
1475/m. 1,14,17/III
ÖZET : Bir eğitim ve öğretim kurumu olan Üniversite, yapılması gereken ve yardımcı işler kapsamında olan bir işi ihale yolu ile diğer bir işverene vermekle asıl işveren konumunu kaybetmez.
DAVA : Davacı, kıdem, ihbar, kötüniyet tazminatı, fazla mesai, izin ücreti ile hafta ve genel tatil gündeliklerinin ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, davayı reddetmiştir.
Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, davalı şirket işçisi olarak diğer davalı Rektörlüğe bağlı Tıp Fakültesi Hastanesinde temizlik işinde çalışırken işyeriyle ilgisi olmayan bir suçtan dolayı tutuklandığını, yargılanıp beraat etmesine rağmen işine başlatılmadığını ileri sürerek, ihbar, kötüniyet ve kıdem tazminatları ile fazla çalışma karşılığı alacağının her iki davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davacının Rektörlük işçisi olamayacağını, çünkü; temizlik işinin tamamının ihale yolu ile diğer davalıya verildiğini belirterek Üniversite Rektörlüğü hakkında açılan davanın reddi yönüne gittiği gibi davalı şirketi ise kıdem tazminatı ile izin ücretinden sorumlu tutmuş olup, karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı temyiz isteminde kötüniyet tazminatına hükmedilmemesinin yasal olmadığını ileri sürmekte ise de, aşağıda açıklanacak fesih olgusundan anlaşılacağı şekilde işverenin feshinin kötüniyetli olduğunu kabul etmek mümkün değildir.
Yine davacı bilirkişi raporunda yıllık ücretli izin alacağı olarak 583.675.470 TL. belirlendiği halde 220 Milyon Lira izin alacağına hükmedilmesinin hatalı olduğunu ileri sürmekte ise de, 1.7.2002 hakim havale tarihli dilekçesinde 220 Milyon Tl.izin ücreti talep ettiğini belirtmekle bu temyiz istemide yerinde değildir.
Yine mahkemenin kanıtlanamayan bayram ve genel tatil günlerine yönelik istekleride reddetmesinde yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Davacının davalı Rektörlük hakkındaki temyiz istemine gelince; dosyadaki bilgi ve belgelerden Üniversiteye bağlı Tıp Fakültesi Hastanesinin temizlik işinin ötedenberi ihaleler yoluyla firmalara verildiği anlaşılmaktadır.
1475 sayılı İş Kanununun 1/son maddesinde; bir işverenden belirli bir işin bir bölümünde iş alan diğer bir işverenin kendi işçilerine karşı o işyeri ile ilgili İş Kanunundan doğan yüklemlerden asıl işverende birlikte sorumludur denilmektedir.
Bir eğitim ve öğretim kurumu olan Üniversite, yapılması gereken ve yardımcı işler kapsamında olan bir işi ihale yolu ile diğer bir işverene vermekle asıl işveren konumunu kaybetmez. Ayrıca davacının 11.3.1994 tarihinden fesih tarihine kadar münhasıran bu işyerinde çalıştırıldığı ve bu işyeri içinde işe alındığı açıktır. Bu durumda her iki davalı arasında alt-asıl işveren bağlantısı olduğu açık olmakla hüküm altına alınan kıdem tazminatından her iki işverenin birlikte sorumlu tutulması gerekir.
Davacı ihbar tazminatının reddine ilişkin kararı da temyiz etmiştir.
Davacı, işyeri dışında işlendiği ileri sürülen bir suçtan dolayı 14.4.2001 tarihinde gözaltına alınmış, 18.4.2001 tarihinde tutuklanmış ve 7.6.2001 tarihinde ise beraat etmiştir. Mahkeme, bir haftadan fazla tutuklu kalan işçiye zorlayıcı nedenden dolayı kıdem tazminatı ödenmesi gerektiğini ancak, bu nedenden dolayı ihbar tazminatına hükmedilemeyeceğini kabul etmektedir.
1475 sayılı İş Kanununun 17.maddesinin III.fıkrasında “işyerinde işçiyi bir haftadan fazla süre ile çalışmaktan alıkoyan bir zorlayıcı sebebin ortaya çıkması halinde” işverenin bildirimsiz fesih hakkı doğacağı belirtilmekte ise de; davacı 14.4.2001 tarihinde gözaltına alınmış ve bir haftalık süre dolmadan 16.4.2001 tarihinde Üniversite Rektörlüğünün istemi üzerine iş akdi feshedilmekle yasal koşul işveren yararına oluşmamıştır. Bu durumda davacının her iki davalıdan ihbar tazminatı isteme hakkı da doğmuştur.
Mahkemece yukarıdaki yasa maddesinden hareketle kıdem tazminatına hükmedilirken bu gibi durumlarda kıdem tazminatı faizinin dava tarihinden itibaren belirlenmesi gerektiği kabul edilmişse de; yukarıda vurgulandığı gibi işveren yönünden yasalara uygun bir fesih işlemi yapılmadığından belirtilen tazminatla ilgili faiz başlangıcının fesih tarihi olması gerektiğinden davacının yukarıda belirtilen ve haklı görülen temyiz istemleri yönünden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 03.07.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2004/7551
K. 2005/4134
T. 25.4.2005
• TAŞIMA SÖZLEŞMESİNE KONU EMTİADA MEYDANA GELEN HASAR BEDELİNİ ÖDEYEN SİGORTACININ RÜCUAN TAHSİL TALEBİ ( Davanın Alt ve Üst Taşıyıcılardan Birine Yöneltilmesi Gereği – İki Taşıyanın Müteselsil Sorumluluğuna Hükmedilemeyeceği )
• ALT VE ÜST TAŞIYICILARIN MÜTESELSİL SORUMLULUĞUNA GİDİLEMEMESİ ( Taşıma Sözleşmesine Konu Emtiada Taşıma Sırasında Meydana Gelen Hasar Bedelini Ödeyen Sigortacının Taşıyanlara Rücu Talebi – Davanın Taşıyanlardan Birine Yöneltilmesi Gereği )
• NAKLİYAT SİGORTALI EMTİADA TAŞIMA SIRASINDA MEYDANA GELEN HASAR BEDELİNİN RÜCUAN TAHSİLİ TALEBİ ( Sigortacının Açtığı Davada Alt ve Üst Taşıyıcılardan Birine Davanın Hasredilmesi Gereği – Taşıyıcıların Müteselsil Sorumluluğuna Hükmedilemeyeceği )
• RÜCUAN TAZMİNAT TALEBİ ( Nakliyat Sigortalı Emtiada Taşıma Sırasında Meydana Gelen Hasar Bedelini Ödeyen Sigortacının – Alt ve Üst Taşıyanlardan Birine Davanın Yöneltilmesi Gereği/Taşıyanların Müteselsil Sorumluluğuna Hükmedilemeyeceği )
6762/m.787
ÖZET : Dava, taşıma rizikolarına karşı sigortalı emtianın uğradığı hasar bedelinin rücuan tahsili istemine ilişkindir. Davalı Ahmet Ö… Nak. A.Ş. vekili, müvekkilinin taşıyıcı olduğunu, ancak araçlarının sayısı yetersiz kalınca Kırıkkale’deki teamüle göre müvekkiline araç temin edildiğini, taşımayı diğer davalı B… Ltd. Şti’nin gerçekleştirdiğini bildirmiştir. TTK’nın 787. maddesi hükmü uyarınca taşıma sözleşmesinden kaynaklanan sorumluluk davalarının, ilk veya son taşıyıcıdan birisine karşı açılması zorunlu bulunmaktadır. Davanın hem alt hem de üst taşıyıcılara yöneltilmesi halinde davacı taraftan, davasını taşıyıcılardan birisine hasrettirmek suretiyle davaya bu taşıyıcı yönünden devamla hüküm kurulması gerekir. Diğer bir deyişle bu durumda asıl ve alt taşıyıcıların müteselsil sorumluluğu sözkonusu olamaz. Mahkemenin müeyyidesini açıkça hatırlatmasına rağmen davacının bu hüküm çerçevesinde tercih hakkını kullanmaması halinde ilke olarak davanın reddi gerekir. Mahkemece, davalıların hukuki durumları değerlendirilerek asıl veya alt taşıyıcı olup olmadıkları tespit edilmek ve sonucuna göre hüküm kurmak gerekir.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada Ankara Asliye 5. Ticaret Mahkemesi’nce verilen 15.12.2003 tarih ve 2001/395 – 2003/750 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalılardan B… Nak. Ltd. Şti. vekili ve Ahmet Ö… Nak. A.Ş. vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Ata Durak tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, davalıların sürücüsü, maliki ve taşıyıcısı bulundukları araç ile gerçekleştirilen Kırıkkale – İzmir taşıması sırasında, müvekkiline taşıma rizikolarına karşı sigortalı emtianın uğradığı ( 4.333.815.000.-TL ) hasar bedelinin sigorta ettirene ödendiğini ileri sürerek, anılan meblağın 14.02.2001 tarihinden itibaren reeskont faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekilleri, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davalı sürücünün tam kusurlu olduğu, taşıma sözleşmesinin dava dışı sigorta ettiren T… A.Ş. ile davalı Ahmet Ö… Nak. A.Ş. arasında imzalandığı, dava konusu çekicinin de bu davalıya ait olduğu, davalı B… Nak. Ltd. Şti’nin ise tanker maliki olarak sorumlu bulunduğu, sözleşmenin tarafı olmayan davalı E… Ltd. Şti’nin sorumlu tutulmasının mümkün görülmediği gerekçesiyle, davalı E… Ltd. Şti. hakkındaki davanın reddine, diğer davalılar hakkındaki davanın kabulü ile anılan meblağın bu davalılardan 14.02.2001 tarihinden itibaren reeskont faiziyle birlikte müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalılar B… Nak. Ltd. Şti. vekili ile Ahmet Ö… Nak. A.Ş. vekili temyiz etmiştir.
Dava, taşıma rizikolarına karşı sigortalı emtianın uğradığı hasar bedelinin rücuan tahsili istemine ilişkindir. Davalı Ahmet Ö… Nak. A.Ş. vekili, müvekkilinin taşıyıcı olduğunu, ancak araçlarının sayısı yetersiz kalınca Kırıkkale’deki teamüle göre müvekkiline araç temin edildiğini, taşımayı diğer davalı B… Ltd. Şti’nin gerçekleştirdiğini bildirmiştir. Dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesinden 08.01.2001 tarihli taşıma sözleşmesine göre taşıyıcının davalı Ahmet Ö… Nak. A.Ş. olduğu anlaşılmaktadır. Ancak her ne kadar mahkemece çekicinin Ahmet Ö… Nak. A.Ş’ne tankerin ise B… Ltd. Şti’ne ait olduğu belirtilmiş ise de gerçekte, çekici B… Ltd. Şti’ne, tanker ise E… Ltd. Şti’ne aittir.
TTK’nın 787. maddesi hükmü uyarınca taşıma sözleşmesinden kaynaklanan sorumluluk davalarının, ilk veya son taşıyıcıdan birisine karşı açılması zorunlu bulunmaktadır. Davanın hem alt hem de üst taşıyıcılara yöneltilmesi halinde davacı taraftan, davasını taşıyıcılardan birisine hasrettirmek suretiyle davaya bu taşıyıcı yönünden devamla hüküm kurulması gerekir. Diğer bir deyişle bu durumda asıl ve alt taşıyıcıların müteselsil sorumluluğu sözkonusu olamaz. Mahkemenin müeyyidesini açıkça hatırlatmasına rağmen davacının bu hüküm çerçevesinde tercih hakkını kullanmaması halinde ilke olarak davanın reddi gerekir.
Somut olayda da mahkemece, davalıların hukuki durumları değerlendirilerek asıl veya alt taşıyıcı olup olmadıkları tespit edilmek ve sonucuna göre hüküm kurmak gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar Baykan Nak. Ltd. Şti. vekili ile Ahmet Özdemir Nak. A.Ş. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın mümeyyiz davalılar yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 25.04.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
9. CEZA DAİRESİ
E. 2001/2697
K. 2001/2853
T. 15.11.2001
• DİKKATSİZLİK TEDBİRSİZLİK SONUCU YANGINA NEDEN OLMAK ( Alt ve Üst Sınırlar Arasındaki Cezanın Belirlenmesi Yetkisi Kullanılırken Adalet ve Hakkaniyet Kurallarına Aykırı Davranılması )
• CEZANIN TAKDİRİ ( Alt ve Üst Sınırlar Arasındaki Cezanın Belirlenmesi Yetkisi Kullanılırken Adalet ve Hakkaniyet Kurallarına Aykırı Davranılması ),
• ALT VE ÜST SINIRLAR ARASINDA CEZA TAYİNİ ( Adalet ve Hakkaniyet Kurallarına Aykırı Olarak Cezanın Üst Sınırının Uygulanmasının Yanlış Olması )
765/m.383
ÖZET : Ceza uygulamasında alt ve üst sınırlar arasındaki cezanın belirlenmesi yetkisi kullanılırken adalet ve hakkaniyet kurallarına uygun olmayan biçimde temel ceza tayin edilerek, teşdidin derecesinde yanılgıya düşülüp en üst sınırdan ceza tayini yerinde değildir.
DAVA : Tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu yangına sebebiyet vermekten sanık Gazi’nin yapılan yargılaması sonunda; mahkumiyetine dair ( Boğazkale Asliye Ceza Mahkemesi )nden verilen 22.5.2001 gün ve 2000/24 esas, 2001/18 karar sayılı hükmün Yargıtayca incelenmesi sanık ile Üst ve Yerel C. Savcıları tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C. Başsavcılığından tebliğname ile daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Yerinde görülmeyerı sair itirazlarırı reddine; ancak;
Ceza uygulamasında alt ve üst sınırlar arasındaki cezasın belirlenmesi yetkisi kullanılırken adalet ve nesafet kurallarına bağlı kalınması, bu husustaki gerekçenin; suçun işleniş biçimi, yasaya aykırılık derecesi, tehlikenin ağırlığı; kastın yoğunluğu, suç nedenleri, sanığın geçmişi ve sosyal durumu, fiilden sonraki davranışları gibi ölçüler içinde dosyaya uygun olması, takdirde yanılgıya düşülmemesi gerekirken; adalet ve hakkaniyet kurallarına uygun olmayan biçimde temel ceza tayin edilerek, teşdidin derecesinde yanılgıya düşülüp en üst sınırdan ceza tayini,
Kanuna aykırı, sanık C. Savcısı ve Üst C. Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı istem gibi ( BOZULMASINA ), 15.11.2001 gününde oybirliğiyle karar verildi.