Araç Bedelinin İadesi Hakkında Yargıtay Kararları
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2010/12-494
K. 2010/521
T. 20.10.2010
• TEMERRÜT FAİZİ ( Aynen İfası Mümkün Olmayan Aracın Bedelinin Kesinleştiği – Borçlunun Araç Bedeli Kendisine Tebliğ Edilmeden Borcunu Ödediği/Temerrüt Faizinin Talep Edilemeyeceği )
• AYNEN İFASI MÜMKÜN OLMAYAN ARACIN BEDELİNİN TALEP EDİLMESİ ( Borçlunun Araç Bedeli Kendisine Tebliğ Edilmeden Borcunu Ödediği – Temerrüdün Söz Konusu Olamayacağı )
• ARAÇ BEDELİ ( Aynen İfası Mümkün Olmayan Aracın Bedelinin Kesinleştiği – Borçlunun Araç Bedeli Kendisine Tebliğ Edilmeden Borcunu Ödediği/Temerrüt Faizinin Talep Edilemeyeceği )
• BORÇLUNUN ARAÇ BEDELİ KENDİSİNE TEBLİĞ EDİLMEDEN BORCU ÖDEMESİ ( Aynen İfası Mümkün Olmayan Araç – Borçlunun Araç Bedeli Kendisine Tebliğ Edilmeden Borcunu Ödediği/Temerrüdün Söz Konusu Olamayacağı )
2004/m.24
ÖZET : Uyuşmazlık; icra müdürlüğünün şikayete konu “alacaklının asıl alacağa faiz yürütülmesi isteminin reddine ilişkin” kararının yerinde olup olmadığı noktasındadır. Aynen ifası mümkün olmayan tespit edilen ve kesinleşen araç bedeli borçlu tarafından kendisine muhtıra tebliğ edilmeden önce ödenmiş ve alacaklı tarafından da aynı gün değiştirilmesine karar verilen araç adliye otoparkında borçluya teslim edilmiştir. Temerrüdün varlığından, dolayısıyla da ödenmesi gereken herhangi bir faiz alacağından söz edilemez. İcra dairesinin alacaklı vekilinin faiz talebinin reddine dair kararı hukuka uygundur.
DAVA : Taraflar arasındaki “Şikayet” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 8.İcra Hukuk Mahkemesince şikayetin kabulüne dair verilen 11.11.2008 gün ve 2008/1034 E., 2008/1172 K. sayılı kararın incelenmesi karşı taraf/borçlular vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12.Hukuk Dairesinin 06.04.2009 gün ve 2008/27432 E., 2009/7258 K. sayılı ilamı ile;
( … Alacaklı tarafça, Ankara 4.Tüketici Mahkemesi’nin 28.06.2006 tarihli ilamına uygun olarak takip başlatılmıştır. Bu nedenle aynen ifası mümkün olmayan aracın İİK’nun 24.maddesi gereğince, bedelinin borçludan istenmesinde yasaya uymayan bir yön bulunmamaktadır. Anılan ilamda faize ilişkin hüküm bulunmadığından karar tarihinden itibaren alacaklının faiz talep edebileceği genel kural ise de, ilamda likit bir alacağa hükmedilmediğinden, İİK’nun 24.maddesi koşullarında yapılacak işlem sonucunda belirlenen değerin ödenmesi için borçluya muhtıra tebliğ edilmesi halinde borçlu temerrüde düşer.
Somut olayda, İİK’nun 24.maddesi çerçevesinde tespit edilen ve kesinleşen araç bedelinin borçlu tarafından kendisine muhtıra tebliğ edilmeden önce, 12.09.2008 tarihinde ödendiği görülmektedir. Bu durumda icra dairesinin alacaklı vekilinin faiz talebinin reddine dair kararı yerindedir.
Açıklanan nedenlerle mahkemece borçlunun temerrüde düşürülmediği nazara alınarak, alacaklı vekilinin şikayetinin reddi yerine yazılı gerekçe ile kabulüne dair hüküm tesisi isabetsizdir… ),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Şikayetçi/alacaklı vekili, Ankara 7.İcra Müdürlüğünün 2006/11783 esas sayılı dosyasında İİK.nun 24.maddesi uyarınca ilamlı takip yürüterek borçlu tarafından aracın yenisi ile değiştirilmemesi nedeni ile müdürlük tarafından belirlenen 35.000,00 YTL araç değerinin tahsilini talep ettiklerini, borçlu tarafından sadece araç değeri asıl alacak ve avukatlık ücretinin yatırıldığını, araç değeri asıl alacağa faiz yürütülmesi isteminin ise Müdürlüğün 09.10.2008 tarihli kararı ile reddedildiğini, kararın kanuna aykırı olduğunu, ifadeyle müdürlük işleminin iptali ile araç değeri 35.000,00 YTL’ye takip tarihi olan 16.08.2006 tarihinden itibaren avans faizi uygulanmasını istemiştir.
Karşı taraf/borçlular vekili, aracın taraflarına tesliminden önce dosya borcunun tamamını havale ettiklerini, akabinde aracın teslim edildiğini, karşılıklı edimleri içeren sözleşmelerde temerrüt tarihinin teslimden itibaren başlayacağını, somut olayda temerrüdün gerçekleşmediğini beyanla şikayetin reddine karar verilmesini istemiştir.
Yerel Mahkemece “…teslimin 21.04.2005 ( aracın servise bırakıldığı tarih ) tarihinde yapıldığı ancak hükümde faize ilişkin karar olmadığından karar tarihinden itibaren alacaklının faiz talep edebileceği” kabul edilmiş ve “Müdürlük kararı kanuna aykırı görüldüğünden iptaline” karar verilmiştir. Bu hüküm borçlular vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçe ile bozulmakla, yerel mahkemece önceki kararda direnilmiş; hükmü temyize karşı taraf/borçlular vekili getirmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; icra müdürlüğünün şikayete konu “alacaklının asıl alacağa faiz yürütülmesi isteminin reddine ilişkin” kararının yerinde olup olmadığı noktasındadır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu ( İİK )’nun 24.maddesinde “…Taşınır malın değeri, ilamda yazılı olmadığı veya ihtilaflı bulunduğu takdirde, icra memuru tarafından haczin yapıldığı tarihteki rayice göre takdir olunur…”hükmüne yer verilmiştir.
Aynen ifası mümkün olmayan taşınır malın İİK’nun 24.maddesi gereğince bedeli borçludan istenebilir ancak faize hükmedilebilmesi için öncelikle borcun likit olması ve icra memurunca belirlenen bedelin borçluya muhtıra ile tebliğ edilmesi gerekir. Karşılıklı edimler söz konusu olduğu hallerde de bunlara ilaveten her iki edimin de yerine getirilmesi gerekir. Bu iki koşul yerine getirildiğinde borçlu temerrüde düşmüş sayılır ve ancak bu durumda faize hükmedilebilir.
Somut olayda da; alacaklıya aynen teslim edilemeyen araç bedelinin borçlu tarafından ödenmesi, alacaklı tarafından da değiştirilmesine karar verilen malın borçluya teslimi gerekmektedir.
Nitekim, İİK’nun 24.maddesi uyarınca tespit edilen ve kesinleşen araç bedeli borçlu tarafından kendisine muhtıra tebliğ edilmeden önce 12.09.2008 tarihinde ödenmiş ve alacaklı tarafından da aynı gün değiştirilmesine karar verilen araç adliye otoparkında borçluya teslim edilmiştir.
Şu hale göre, icra müdürlüğünce belirlenen bedel borçlu tarafça muhtıra tebliğ edilmeden ödenmekle ve taraflar edimlerini karşılıklı olarak aynı gün yerine getirmiş olmakla burada artık temerrüdün varlığından, dolayısıyla da ödenmesi gereken herhangi bir faiz alacağından söz edilemez.
O halde icra dairesinin alacaklı vekilinin faiz talebinin reddine dair kararı yerindedir.
Açıklanan nedenlerle; Mahkemece, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup, direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Karşı taraf/borçlular vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 20.10.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
17. HUKUK DAİRESİ
E. 2006/5275
K. 2006/8507
T. 20.11.2006
• ZARARIN VE KAPSAMININ KANITLANMASI ( Zarara Uğradığını İddia Eden Zararın Varlığını ve Kapsamını Kanıtlamakla Yükümlü Olduğu )
• ONARIM GİDERLERİ ( Zarar Gören Aracının Onarımının Ekonomik Olmadığı İddiası/ Araç Bedeli Talebi – Bilirkişi İncelemesi Yaptırılması Gereği )
• ARAÇ BEDELİ TALEBİ ( Zarar Gören Aracının Onarımının Ekonomik Olmadığı İddiası Hakkında Bilirkişi İncelemesi Yaptırılması Gereği )
• BİLİRKİŞİ İNCELEMESİ ( Zarar Gören Aracının Onarımının Ekonomik Olmadığı İddiası/ Araç Bedeli Talebi – Bilirkişi İncelemesi Yaptırılması Gereği )
6762/m.1299
ÖZET : Zarara uğradığını iddia eden, zararın varlığını ve kapsamını kanıtlamakla yükümlüdür.
Zarar gören aracının onarımının ekonomik olmadığı iddia edilerek araç bedelinin ödenmesi istemiyle açılan davada aracın onarımı için yapılacak olan onarım giderlerinin ekonomik olup olmadığı tespiti konusunda bilirkişi incelemesi yaptırılarak alınan rapora göre hüküm kurulmalıdır.
DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda: kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı A. Nakliyat ve Dış Ticaret Ltd. Şti ile sigorta şirketi vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, davalı A. Nakliyat ve Dış Ticaret Ltd şti’ne ait E. Baranova’nın sevk ve idaresindeki 34 AU 5719 plakalı aracıyla müvekkiline ait RO- KG-499 plakalı aracına çarptığını, tamir ekonomik olmadığından 10.660 Euro araç bedelinin olay tarihinden itibaren işleyecek Devlet Bankalarının bu tür para cinsinde bir yıl vadeli mevduata uygulanan en yüksek faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiş, yargılama sırasında sürücü E.Baranova yönünden davasını atiye bırakmıştır.
Davalı A. Nakliyat ve Dış Ticaret Ltd. Şti vekili kusur oranı ve hasar miktarını kabul etmediklerini. 34 AU 5719 plakalı aracı diğer davalı sürücüye kiraya verdiklerini, zararın Türkiye’deki tamir giderlerine göre tespiti gerektiğini, dava dilekçesinde dava değerinin Türk Lirası karşılığı gösterilmediğinden davanın reddini savunmuştur.
Davalı sigorta şirketi tebligata rağmen savunma Davalı E. Baranova’ya dava dilekçesi tebliğe çıkarılmamıştır.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan deliller, benimsenen bilirkişi raporu gereğince davalılardan E. Baranova hakkındaki dava 17.3.2005 tarihinde atiye bırakıldığından bu davalı hakkındaki davanın açılmamış sayılmasına, diğer davalılar yönünden davanın kısmen kabulü ile 14.219.65 YTL’si tazminatın olay talihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı sigorta şirketi poliçe de yazılı limitle sınırlı olmak kaydıyla davalılar A. Nakliyat ve Dış Ticaret Ltd. Şti ile K. A. Sigorta A Ş den müştereken ve müteselsilen tahsiline, davacının diğer taleplerinin reddine karar verilmiş; hüküm, davalı A. Nakliyat ve Dış Ticaret Ltd. Şti ile sigorta şirketi vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
1-Mahkemece toplanıp değerlendirilen delillere, özellikle oluşa ve dosya içeriğine uygun olarak düzenlenen uzman bilirkişi raporunda belirtilen kusur oranının hükme esas alınmasında bir usulsüzlük bulunmamasına göre temyiz eden davalılar vekillerinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Davacı Almanya’da oturmakta olup zarar gören motorlu araç Alman plakalıdır. Davacı delil olarak kazadan 28 gün sonra Almanya’da 13.8.2004 talihli özel yüksek mühendisten aldığı ekspertiz raporuna göre tamir ekonomik olmadığından aracın Almanya’daki sürüm değeri Özelinden 10.660 Euro talep etmiştir. Hükme esas alınan 8.2.2006 talihli bilirkişi raporunda böyle hasarlı bir aracın seyrini sağlayacak kısmi onarımı ile yurt dışına çıkabileceği belirtilerek Almanya’da yaptırılan ekspertiz raporuna göre tamilin ekonomik olmadığı kayıtlı olduğu ülkeye göre davacının zararı kusur oranına göre 7.995 Euro olarak gösterilmiştir. Davacı vekili 21.4.2006 talihli dilekçesinde müvekkilince aracın kısmi onarımına ilişkin talepte bulunmaması nedeniyle bu konuya ilişkin dpsyaya herhangi bir belge sunulmadığını ve bu belgelerin dosyaya sunulması gerekmediğini, kısmi onarım kabul edilecekse toplam hasar miktarının 20.762.10 Euro olduğunu ve bu miktarın hüküm altına alınması gerekeceğini belirtmiştir. Mevcut delillere, trafik kaza tutanağı davacı vekilinin 21.4.2006 talihli dilekçesi ve hükme esas alınan bilirkişi raporuna, göre aracın hasarlı durumu tespit edilmiş, davacının bu araç ile Almanya’ya gittiğinin anlaşılması karşısında, aracın Türkiye’de kısmen de olsa tamir ettirildiğinin kabulü gerektiği düşünülmeksizin. Türkiye’de ve Almanya’da yaptırılan tamir giderleri yönünden tamilin ekonomik olup olmadığının tespiti konusunda uzman bilirkişi heyetinden alınacak rapor sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı hüküm kurulması isabetli görülmemiştir. Zira davacı zararın varlığını ve kapsamını kanıtlamak zorundadır.
3- Davalı sigorta şirketi tarafından dosyaya gönderilen 6711 -02 1000501694 nolu poliçe dava dışı 34 UG 9535 plakalı araca aittir. O halde 34 AU 5719 plakalı araca ait poliçe ile 2004 T 21747/1 nolu hasar dosyası istenerek temyiz dilekçesi ekindeki ibraname nedeniyle davacıya ödeme yapılıp yapılmadığı, davalı sigorta şirketinin poliçe limitiyle sınırlı sorumlu olacağından, tazminat tutarının ve faiz başlangıcının ve yargılama giderleri yönünden sınırlı sorumluluklarının tespiti gerekirken eksik incelemeye dayalı hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) nolu bentte açıklanan nedenler )e temyiz eder, davalılar vekillerinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ( 2 ) ve ( 3 ) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı A Nakliyat ve Dış Tic. Ltd. Şti vekilinin temyiz itirazlarının kabulüne, ( 3 ) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı sigorta şirketi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan hükmün temyiz eden davalılar yararına BOZULMASINA ve peşin alınan harcını istek halinde temyiz edene geri verilmesine, 20.11.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2011/19-841
K. 2012/144
T. 14.3.2012
• İTİRAZIN İPTALİ DAVASI ( Araç Satışına İlişkin Adi Yazılı Protokol İle Noterde Düzenlenen Sözleşmede Satış Bedelinin Farklı Olduğu – Adi Yazılı Senetteki Gerçek Bedelden Bir Kısmı Ödenmezse Satıcının Bu Bedelin Tahsili Hakkına Haiz Olduğu )
• ARAÇ SATIŞINA İLİŞKİN ADİ YAZILI PROTOKOL YAPILMASI ( Resmi Şekilde Noterde de Sözleşme Yapıldığı/Satış Bedelinin Farklı Olduğu – Adi Yazılı Senetteki Bedelden Bir Kısmı Ödenmezse Satıcının Bedelin Tahsili Hakkına Haiz Olduğu/Bedeli Ödediğine İlişkin İspat Külfetinin Alıcıda Olduğu )
• ARAÇ BEDELİNİN ADİ YAZILI PROTOKOL İLE NOTERDE DÜZENLENEN SÖZLEŞMEDE FARKLI OLMASI ( İtirazın İptali Davası – Adi Yazılı Senetteki Bedelden Bir Kısmı Ödenmezse Satıcının Bedelin Tahsili Hakkına Haiz Olduğu )
• İSPAT KÜLFETİ ( Araç Satışına İlişkin Adi Yazılı Protokol İle Noterde Düzenlenen Sözleşmede Satış Bedelinin Farklı Olduğu /Adi Yazılı Senetteki Bedelden Bir Kısmı Ödenmezse Satıcının Bedelin Tahsili Hakkına Haiz Olduğu – Bedeli Ödediğine İlişkin İspat Külfetinin Alıcıda Olduğu/İtirazın İptali Davası )
4721/m.684
2918/m.20
ÖZET : İtirazın iptali davasında; uyuşmazlık; taraflar arasında, araç satışına dair olmak üzere adi yazılı protokol ve resmi şekilde noterde düzenlenen sözleşme kapsamına göre, davalı alıcının, davacı satıcıya, kararlaştırılan araç bedelinin tamamını ödeyip ödemediği noktasında toplanmaktadır. Yapılan işlem taşınır mülkiyetinin nakledilmesi geçerlilik kazanmış bulunmaktadır. Satış bedelinin davalının karşı çıkmadığı protokolde yer alan bedel olduğunun, davalı tarafın da kabulünde olduğu belirgindir. Alıcının bedelden doğan borcunu tümüyle yerine getirmemiş olması resmi sözleşme ile doğan hukuki sonucu değiştiremez. Adi yazılı senetteki gerçek bedelden bir kısmının ödenmemesi satıcıya, bedelin ödenmeyen bölümünün tahsilini isteme hakkı verecektir. Bu bedeli ödediğini ispat külfeti ise davalıdadır. Direnme kararı hukuka uygundur.
DAVA : Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Tuzla 1.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 01.05.2008 gün ve 2007/466 E.-2008/314 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 18.02.2010 gün ve 2009/3729 E.-2010/1695 K. sayılı ilamı ile;
(… Davacı vekili, müvekkiline ait minibüsün 25.000.00 YTL bedelle davalıya satılıp, bedelin taksitler halinde ödenmesi yönünde taraflar arasında sözleşme yapıldığını, daha sonra noterden Kati Satış Sözleşmesi düzenlenip, aracın davalı adına tescil edildiğini, davalının toplam 17.069.00 YTL ödeyip, bakiye 7.931.00 YTL’yi müvekkiline ödemediğini, müvekkilinin alacağını tahsil için giriştiği icra takibine davalının haksız olarak itiraz ettiğini iddia ederek itirazın iptaline ve icra inkar tazminatına hükmolunmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevabında, davanın iptali istenen icra dosyasının bağlı bulunduğu Bodrum Mahkemelerinde bakılması gerektiğini, müvekkilinin ödenmesi gereken tüm bedelleri ödeyip, şartsız, koşulsuz, ipoteksiz ve şerhsiz olarak aracı kati satış sözleşmesi ile aldığını, kati satış sözleşmesinde satıcının “bedelini tamamen aldığı” konusunda kayıt bulunduğunu, davanın konusunun bulunmadığını savunarak davanın reddi ile lehlerine tazminata karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan delillere göre davaya konu aracın noterde satışının yapıldığı, kati satış sözleşmesinde satıcı olan davacı bedelini tamamen aldığını beyan etmiş ise de, dosyaya sunulan ve taraflar arasında yapılmış olan el yazısı araba satış sözleşmesinde aracın bedelinin 14.729.00 YTL’lik kısmının 13 eşit taksit halinde her bir taksit 1.133.00 YTL olmak üzere ödenmesinin kararlaştırıldığı, davalının bu sözleşmedeki imzasını inkar etmediği ve bu suretle aracın bedelinin 7.931.00 TL tutarındaki 7 taksidinin ödenmediği, takipten önce davacının ihtar çekerek davalıyı temerrüde düşürmediği, haksız ve kasıtlı olarak icra takibine itiraz edildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya arasında mevcut bulunan 15.5.2006 tarihli kati satış sözleşmesinde davacı, satış bedelini tamamen aldığını belirtmiştir. Davalı da satış bedelini ödediğini savunarak davanın reddini istemiştir. Bu durum karşısında mahkemece önceki tarihli sözleşme adi, şekilde yapıldığından daha sonra yapılan ve satış bedelinin tamamen alındığını belirten resmi satış sözleşmesi gözetilerek davanın reddi gerekirken yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmayıp, hükmün bozulması gerekmiştir… ),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
H.G.K.nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece istem kısmen kabul edilmiştir.
Davalı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece, yukarda başlık bölümünde gösterilen gerekçeyle karar bozulmuştur.
Mahkeme, önceki kararında direnmiş; hükmü temyize getirmiştir.
Uyuşmazlık; taraflar arasında, araç satışına dair olmak üzere adi yazılı protokol ve resmi şekilde noterde düzenlenen sözleşme kapsamına göre, davalı alıcının, davacı satıcıya,kararlaştırılan araç bedelinin tamamını ödeyip ödemediği noktasında toplanmaktadır.
4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu(TMK), taşınmaz mülkiyetini takiben 3. bölümde taşınır mülkiyetini düzenlemiştir. Fakat taşınmaz mülkiyetinden farklı olarak, Kanun sadece taşınır mülkiyetinin konusuna, kazanılmasına ve kaybına dair kurallar koymuş; bu mülkiyetin kapsam ve kısıtlamalarına hiçbir hüküm ayırmamıştır.
Zira taşınır mülkiyetini kapsamı, konusunu oluşturan taşınır mal ve malın TMK’nun 684. maddesine göre bütünleyici parçasını oluşturan şeyler ile sınırlıdır. Bu hususta başka kural sevkini gerektirecek bir sebep yoktur.
Taşınır mülkiyetinin kanundan doğan kısıtlamaları ise, kamu hukukuna dayananlar (bu bağlamda Ateşli Silahlar ve Bıçaklar Hakkında Kanun, Karayolları Trafik Kanunu) bir tarafa bırakılırsa, Medeni Hukuk bakımından hakkın kötüye kullanılması gibi her türlü hakları kapsayan bir kısıtlamadan ibarettir. (Oğuzman K., Seliçi Ö., Özdemir S.O., Eşya Hukuku, Filiz Kitapevi, İstanbul, 2009, s. 586 vd.)
Kamu hukukuna dayanan kısıtlamalardan birisi olan, 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 20.maddesinin (d) bendinde: “tescil edilmiş araçların her çeşit satış ve devirlerinin, araç sahibi adına düzenlenmiş tescil belgesi veya trafik tescil kayıtları esas alınarak noterler tarafından yapılacağı; noterler tarafından yapılmayan her çeşit satış ve devirlerin geçersiz olacağı; satış ve devir işleminin, siciline işlenmek üzere üç işgünü içerisinde ilgili trafik tescil kuruluşu ile vergi dairesine bildirileceği, bu bildirimle birlikte alıcı adına trafik tescil işleminin gerçekleşmiş sayılacağı”belirtilmiştir.
Noterde yapılan satış sözleşmelerinde bir bedel belirtilmekte ise de, kati satış sözleşmesinde yer alan satış bedelinin (kasko bedelinin) taşıt modeline ve yaşına göre otomatik olarak belirlendiği, kati satış sözleşmesindeki beyan edilen bedelin ise bu bedele ters düşülmemesi için taraflarca bildirildiği, uygulamadan bilinen bir durumdur.
Bu bedelin doğru gösterilmemesi, kati satış sözleşmesindeki satış bedelinin daha düşük veya daha yüksek gösterilmiş olması halinde hangi bedelin dikkate alınacağı önemlidir. Burada çıkacak uyuşmazlıkların çözümünde de muvazaa hükümlerinden faydalanılması gereklidir.
Bilindiği üzere, bir sözleşmenin taraflarının, üçüncü kişileri aldatmak amacıyla, gerçek durumu gizleyerek, gerçek iradelerine uymayan ve kendi aralarında geçerli olmayan bir hususta anlaşmalarına muvazaa; bu şekilde yapılan işlemlere de, muvazaalı işlemler adı verilir. (HGK’nun, 9.2.2005 gün 2005/1-19 E, 2005/42 K; 16.6.2010 gün ve 2010/1-281 E, 2010/323 K.).
Muvazaada, daima, görünüşte var olan, ancak taraflarca gerçekte asla istenmeyen, salt üçüncü kişilere yanlış kanaat verip onları aldatmak amacıyla yapılmış bir hukuki işlem ile, bu işlemin aralarında geçerli olmadığına dair bir muvazaa anlaşması mevcuttur. Bazı durumlarda, bu ikisine ek olarak, tarafların gerçek iradelerine uygun olan (tarafların gerçekte istedikleri), ancak, çeşitli sebeplerle görünen işlemin arkasına sakladıkları bir gizli işlem daha bulunur. Taraflar arasında bir gizli işlemin bulunup bulunmadığına göre bakılarak, muvazaanın iki türünden söz edilir:
Tarafların, kendi aralarında geçerli herhangi bir hukuki işlem yapmak istemedikleri halde, salt üçüncü kişilere, aralarında bir hukuki işlem varmış gibi görünmek için işlem yapmaları halinde mutlak (basit) muvazaa söz konusu olur.
Buna karşılık; nispi (mevsuf) muvazaada, taraflar arasında gerçek iradelerine uygun bir hukuki işlem bulunmakla birlikte, bu işlem, kendi iradelerine uymayan, dışa karşı yapılmış bir başka hukuki işlemle gizlenir.
Bu muvazaa türü; bir sözleşmenin; niteliğinde, taraflarının şahsında, konusunda ve koşullarında söz konusu olabilir.
Bir sözleşmenin konusunda ve koşullarında muvazaa halinde, görünüşteki hukuki işlem tarafların gerçek iradelerine uygundur. Ancak, görünüşteki işlemin bazı şartları ve konusunun belli bir bölümü, aralarındaki gizli işlemden farklı düzenlenmiştir. Bu muvazaa da taraflar görünüşteki sözleşmenin bazı koşullarını değiştirirken sözleşmenin tamamı, yani, niteliği değil, bazı koşulları gizli sözleşmeye uymaz. Örneğin daha az miktarda vergi ödemek için, taşınmazın tapudaki satış değerinin düşük gösterilmesi, şufa hakkının kullanılmasını önlemek kullandığı takdirde fazla kazanç elde etmek maksadıyla görünüşteki (resmi) sözleşmede satış bedelinin fazla gösterilmesinde bu tür bir muvazaa vardır. Açıklandığı üzere taraflar görünüşteki sözleşmeyi yapmayı ciddi olarak istemekte ve niteliğinde (vasfında) de anlaşmaktadırlar. Ancak burada bedel, gerçek bedelden az veya fazla gösterilmektedir. Yani görünüşteki sözleşmenin sadece bedeli değiştirilmektedir. Muvazaa sözleşmesinin tamamında değil bir bölümünde (bir unsurunda)dır(Özkaya E., İnançlı İşlem ve Muvazaa Davaları, Şekçin, Ankara 2011, s.173 ).
Muvazaa sözleşmesinde şekil koşulu aranmaz. Yazılı veya sözlü yazılabilir. Görünüşteki sözleşme şekle bağlı olsa dahi muvazaa sözleşmesinin yazılı veya resmi şekilde yapılması gerekmez. Görünüşteki sözleşmenin şekle bağlı olması halinde muvazaanın yazılı delil ile ispat edilmesi kuralı muvazaa sözleşmesinin yazılı olmasının geçerliliği için değil ispat edilebilmesi için aranan bir kuraldır. (YİBK 5.2.1947 , 1945/20,1947/6) Görünüşteki yazılı bir sözleşmenin aksini iddia eden tarafın HMUK’nun 289 ve BK’nun 13. maddeleri uyarınca iddiasını yazılı delil ile ispat etmesi zorunludur. Muvazaa sözleşmesi görünüşteki sözleşmeyi değiştirdiğine veya hükümsüz kıldığına göre ispat gücü kazanabilmesi için yazılı olması değinilen kanunların açık hükümleri gereğidir. Örneğin; araç satışları şekle bağlıdır. Görünüşteki şekle bağlı devir sözleşmesi için düzenlenecek muvazaa sözleşmesinin geçerliliği şekle bağlı değilse de ispatı ancak yazılı delil ile mümkündür. (YİBK 5.2.1947, 1945/20-1947/6)
Somut olaya gelindiğinde:
Davacı sahibi bulunduğu minibüsü davalıya 25.000,00 YTL bedelle sattığını, 10.271,00 TL’nin 31.1.2006 tarihine kadar peşin, geri kalan bedelin taksitler halinde ödenmesinin kararlaştırıldığını, kati satış sözleşmesi ile aracın davalı adına tescil edildiğini, davalının bu kapsamda 17.069,00 TL ödediğini, bakiye 7 adet taksit tutarı olan 7.931,00 TL’nin ödenmemesi üzerine, davalı aleyhine Bodrum 2. İcra Müdürlüğünün 2006/1631 Sayılı dosyası ile icra takibi yaptıklarını, davalı tarafın itirazı sonucu takibin durduğunu iddia ederek itirazının iptali ile, icra takibinin devamına, %40 icra inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Taraflar arasında haricen düzenlenen ve satış bedeli 25.000 TL olarak gösterilen tarihsiz protokol bulunduğu bu protokole istinaden davalının elden 10.271,00 TL ve banka aracılığı ile 6.798,00 TL olmak üzere toplam 17.069,00 TL ödediği ve 15.5.2006 tarihli resmi satış senedinde ise satış bedelinin 16.387,00 TL olarak gösterildiği çekişmesizdir.
Ayrıca davalı da böyle bir protokolün yapılmadığına yönelik herhangi bir itirazda da bulunmamıştır.
Uyuşmazlık, 7.931,00 TL nin ödenip ödenmediği noktasındadır.
Bilindiği üzere, Noter satış sözleşmesinde satış bedelinin 16.387,00 TL olarak gösterilmesi; asgari kasko bedeli üzerinden, noter satışı sırasında taşıtın modeline ve yaşına göre belirlenen bir bedelin esas alınmasından kaynaklanmakta olup; bu bedelin noter senedinde yer alması, taraflar arasındaki sözleşmenin geçersiz olmasına sebep olmayacaktır.
Taraflar görünüşteki sözleşmeyi yapmayı ciddi olarak istemekte ve niteliğinde de anlaşmaktadırlar. Sadece sözleşmenin bedeli değiştirilmektedir. Burada muvazaa sözleşmenin tamamında değil bir bölümünde, bedel unsurunda gerçekleşmiştir.
Yukarıda izah edildiği üzere, sicile kayıtlı taşınırın devri şekle bağlı ise de görünüşteki şekle bağlı devir sözleşmesi için düzenlenecek muvazaa sözleşmesinin geçerliliği şekle bağlı değildir; ancak ispatı yazılı delil ile mümkün olacaktır.
Davacının ileri sürdüğü protokol, davalı tarafından inkar edilmediğine göre; davacı taşıtırı adi yazılı delil ile 25.000,00 TL bedelle satıldığını, elden ve banka aracılığı ile 17.069,00 TL aldıklarını, ispat etmiştir. Böylece, bedeldeki muvazaayı ve satış bedelinin 25.000,00 TL olduğunu ispat ettiğine göre, adi yazılı sözleşmedeki bedelin tamamının ödendiğini, yani kalan 7.931,00 TL nin ödendiğinin ispat külfeti artık davalının üzerindedir.
Kaldı ki; taraflar arasında yapılan protokolde bedelin 25.000,00 TL olduğunun, bir kısım ödemelerin yapılacağının kararlaştırılması, davalının savunmasına bu protokole karşı çıkmaması karşısında, noter kati satış sözleşmesindeki satış bedeli olan 16.387,00 TL’nin gerçek bedel olmadığı, satış bedelinin davalının karşı çıkmadığı protokolde yer alan bedel olduğunun, davalı tarafın da kabulünde olduğu belirgindir.
Hemen belirtilmelidir ki; salt noter satış sözleşmesinde yazılı bedelin de davacı tarafından alındığının kabulüne olanak yoktur. Zira, satış sözleşmesindeki bedel olan 16.387,00 TL’nin davacı tarafından alındığının kabul edilmesi halinde, elden verilen bedel ve banka aracılığı ile ödenen taksitler ile ve noter satış sözleşmesi üzerinde yazılı bedel dikkate alındığında toplam bedelin adi yazılı satış sözleşmesindeki bedeli dahi geçtiği görülecektir. Bu sebeple noter satış sözleşmesinde gösterilen bedelin davacı tarafından alındığının kabul edilmemesi, satış bedelinin 16.387,00 TL olarak gösterilmesinin sadece tarafların iradesi dışında, sistemin belirlediği bir bedel olduğunun kabul edilmesi gerekir.
O halde, yapılan işlem taşınır mülkiyetinin nakledilmesi hususunda 2918 Sayılı Trafik Kanununun 20.maddesi uyarınca geçerlilik kazanmış bulunmaktadır. Alıcının bedelden doğan borcunu tümüyle yerine getirmemiş olması resmi sözleşme ile doğan hukuki sonucu değiştiremez. Adi yazılı senetteki gerçek bedelden bir kısmının ödenmemesi satıcıya, bedelin ödenmeyen bölümünün tahsilini isteme hakkı verecektir. Bu bedeli ödediğini ispat külfeti ise yukarda da açıklandığı üzere davalıdadır.
Bu nedenle, aynı hususlara işaret eden direnme kararı uygun ve yerindedir.
Ne var ki, davalı vekilinin, başta hükmedilen bedel olmak üzere, işin esasına yönelik diğer temyiz itirazları Özel Dairece incelenmediğinden, bu yönde inceleme yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle direnme kararı uygun olup; davalı vekilinin başta hükmedilen bedel olmak üzere, işin esasına yönelik diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 19. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 14.03.2012 günü oyçokluğu ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2004/17979
K. 2005/5662
T. 5.4.2005
• HARİCİ SATIŞ SÖZLEŞMESİ ( Dayalı Araç Satışı Sözleşmesinin Geçersiz Olduğu – Davacı Trafikte Kendisi Adına Kayıtlı Aracın Bedelini İsteyemeyip Her Zaman Aracını Geri Alma Hakkını Haiz Olduğu )
• ARAÇ SATIŞI ( Harici Satış Sözleşmesinin Geçersiz Olduğu – Davacı Trafikte Kendisi Adına Kayıtlı Aracın Bedelini İsteyemeyip Her Zaman Aracını Geri Alma Hakkını Haiz Olduğu )
• SEBEPSİZ ZENGİNLEŞME ( Geçersiz Sözleşmeler Sebepsiz Zenginleşme Hükümlerine Göre Tasfiye Edilirken Herkes Verdiğini Geri Alabileceği )
• ARAÇ BEDELİNİ ALMA HAKKI ( Harici Satış Sözleşmesine Dayalı Araç Satışının Geçersiz Olduğu – Davacı Trafikte Kendisi Adına Kayıtlı Aracın Bedelini İsteyemeyip Her Zaman Aracını Geri Alma Hakkını Haiz Olduğu )
2918/m.20/d
818/m.61
ÖZET : Davacı, davalıdan satın alıp sonra yine davalıya sattığı 34 EEG 32 plaka sayılı aracın harici satış bedelinin ödenmediğini belirterek satış bedelinin davalıdan alınmasını istemiştir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun 20/d maddesi gereğince harici satış sözleşmeleri geçersizdir. Geçersiz sözleşmeler sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre tasfiye edilirken herkes verdiğini geri alabilir. Ayrıca davacı trafikte kendisi adına kayıtlı aracın bedelini isteyemez, her zaman aracını geri alma hakkını haizdir. Bu durumda mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmiş ise de dava miktar itibariyle duruşmaya tabi olmadığından bu isteğin reddiyle incelemenin evraklar üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, davalının düzenlediği taksitle araba satış kampanyasına katılıp 18.2.2001 tarihinde sözleşme imzaladığını, 1.144.000.000 TL ödediğini, bakiye borcu ödeyemeyeceğini anlayınca davalı ile anlaşarak ikinci el araba aldığını, ancak bu aracı da 28.1.2002 tarihinde harici sözleşme ile davalıya sattığını, davalının satış bedelinin ödemediğini belirterek, 2.500.000.000 TL.sının faizi ile davalıdan alınmasını istemiştir.
Davalı, davacının satın aldığı ikinci el aracın bedelini ödeyemediğini, bu nedenle aracı iade ettiğini belirterek davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne 2.000.000.000 TL.sının 8.3.2002 tarihinde yasal faizi ile davalıdan alınmasına karar verilmiş; hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalıdan satın alıp sonra yine davalıya sattığı 34 EEG 32 plaka sayılı aracın harici satış bedelinin ödenmediğini belirterek satış bedelinin davalıdan alınmasını istemiş, mahkemece bilirkişi raporu ile belirlenen bedele itibar edilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Davaya konu olan aracın davalı tarafından kati satış senedi ile davacıya satıldığı, 28.1.2002 tarihli harici sözleşme ile de davacının aracı davalıya sattığı hususlarında taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun 20/d maddesi gereğince harici satış sözleşmeleri geçersizdir. Geçersiz sözleşmeler sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre tasfiye edilirken herkes verdiğini geri alabilir. Ayrıca davacı trafikte kendisi adına kayıtlı aracın bedelini isteyemez, her zaman aracını geri alma hakkını haizdir. Bu durumda mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kısmen kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davalı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 05.04.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2004/10024
K. 2005/1726
T. 7.2.2005
• ARİYET SÖZLEŞMESİ ( Ariyet Veren Bir Şeyin Bedava Kullanılmasını Ariyet Olana Bırakmak Ariyet Olanda O Şeyi Kullandıktan Sonra Geri Vermekle Yükümlü Olduğu – Geçerliliği İçin Şekil Şartının Aranmadığı )
• ŞEKİL ( Ariyet Sözleşmesinin Geçerliliği İçin Şekil Şartının Aranmadığı )
• ARAÇ BEDELİNİN İADESİ ( Ariyet Olarak Verilen Araç Bedeli – Davalı Akti İlişkiyi İnkar Etmekte Ve Açıkça Tanık Dinletilmesine Muvafakatının Olmadığını Belirtmesine Göre Davacı Ariyet Sözleşmesinin Varlığını Kesin Delillerle Kanıtlaması Gereği )
• AKTİ İLİŞKİYİ İNKAR ( Ve Davalı Tanık Dinletilmesine Muvafakatının Olmadığını Belirtmesine Göre Davacı Ariyet Sözleşmesinin Varlığını Kesin Delillerle Kanıtlaması Gereği )
• KESİN DELİLLERLE KANITLAMA ZORUNLULUĞU ( Davalı Akti İlişkiyi İnkar Etmekte Ve Açıkça Tanık Dinletilmesine Muvafakatının Olmadığını Belirtmesine Göre Davacı Ariyet Sözleşmesinin Varlığını Kesin Delillerle Kanıtlaması Gereği – Ariyet Olarak Verilen Araç Bedeli )
818/m.299
ÖZET : Uyuşmazlık ariyet sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. BK. 299. maddesi hükmüne göre; Ariyet veren bir şeyin bedava kullanılmasını ariyet olana bırakmak ariyet olanda o şeyi kullandıktan sonra geri vermekle yükümlüdür. Yasa ariyet sözleşmesinin geçerliliği için şekil şartı kabul etmemiştir.
Somut olayda davacı, ariyet olarak verdiği ancak iade edilmeyen araç bedeli 10.000.000.000 TL.nin tahsilini istemektedir. Davalı ise akti ilişkiyi inkar etmekte ve açıkça tanık dinletilmesine muvafaakatının olmadığını belirtmektedir. Bu durumda davacı ariyet sözleşmesinin varlığını kesin delillerle ( ikrar, kesin hüküm, senet, yemin ) kanıtlamalıdır.
DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davalılar avukatı tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalı vekili avukat İsmail Gömlekli ile davacı ve vekili avukat Zeki Soydan’ın gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, davalıların murisi Adnan Daysak ile arkadaş olduğunu, Adnan Daysak’ın çalışmakta olduğu işyeri sahibi Kamil Özgen’i memleketine gezmeye götürmek için maliki olduğu aracı ariyet olarak istemesi üzerine aracını teslim ettiğini, ancak araç ile kaza yapılması sonucu davalıların murisinin 15.4.1997’de vefat ettiğini, aracın hasarlandığını, davalıların araç bedelini ödemedikleri gibi, iş kazası olduğundan bahisle aleyhine dava açtığını belirterek, araç bedeli 10.000.000.000 TL.nin kaza tarihinden itibaren yasal faizi ile tahsilini istemiştir.
Davalı, davacıya ait aracın, dava dışı Kamil Özgen’in yönetiminde kaza yaptığını ve murislerinin vefat ettiğini, murisleri ile davacı arasında arkadaşlık ilişkisi olmadığını, aracın murislerine ariyet olarak verilmediğini, Kamil Özgen’in yanında çalışan murislerinin, davacıya ait araçla iş gezisine çıktığını, ancak Kamil Özgen’in sevk ve idaresinde iken meydana gelen kazada vefat etmesi nedeniyle iş mahkemesinde tazminat davası açtıklarını, ariyet sözleşmesinin yasal delillerle kanıtlanması gerektiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
Mahkemece, ceza dosyası, iş mahkemesi dosyası, tanık anlatımları ve dosya kapsamı ile davacıya ait aracın davalıların murisi tarafından ödünç olarak alındığı, ancak kaza nedeniyle iade edilmediği anlaşıldığından 5.270.000.000 TL.nin 15.4.1997 tarihinden itibaren yasal faizi ile tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1- Taraflar arasındaki uyuşmazlık ariyet sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. BK. 299. maddesi hükmüne göre; Ariyet veren bir şeyin bedava kullanılmasını ariyet olana bırakmak ariyet olanda o şeyi kullandıktan sonra geri vermekle yükümlüdür. Yasa ariyet sözleşmesinin geçerliliği için şekil şartı kabul etmemiştir. MK. 6. maddesi “kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığını olguların varlığını ispatlamakla yükümlüdür.” Düzenlemesini getirmiştir. Bu bağlamda HUMK.nun 288. maddesi bir hakkın doğumu, düşürülmesi devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin yapıldığı zaman ki miktar ve değeri itibariyle 40.000.000 TL.yi geçmesi halinde senetle ispat olunmasını öngörmüştür.
Somut olayda davacı, ariyet olarak verdiği ancak iade edilmeyen araç bedeli 10.000.000.000 TL.nin tahsilini istemektedir. Davalı ise akti ilişkiyi inkar etmekte ve açıkça tanık dinletilmesine muvafaakatının olmadığını belirtmektedir. Bu durumda davacı ariyet sözleşmesinin varlığını kesin delillerle ( ikrar, kesin hüküm, senet, yemin ) kanıtlamalıdır. Davacının delilleri arasında olan Devrek Asliye Ceza Mahkemesinin 1997/125 esas, sayılı kesinleşen dava dosyasında davacı ile davalıların murisi arasında ariyet sözleşmesi olduğuna dair bir hüküm olmadığı gibi kaza anında aracı kullanan kişinin dava ihbar olunan Kamil Özgen olduğu sabit olmuştur. Bir örneği dosya içinde olan ancak kesinleşme şerhi verilmeyen Bakırköy İş Mahkemesinin 1999/1385 ve 1998/1905 sayılı ( Bakırköy 2.Asliye Hukuk 2002/62 ) dava dosyaları ile de ariyet sözleşmesinin varlığı kanıtlanmış değildir. Davada, uyuşmazlığın miktarı itibariyle tanık dinletilmesi mümkün olmamasına ve davalının açıkça karşı koymasına rağmen mahkemece tanık ifadelerine dayanılarak ariyet sözleşmesinin varlığının kabul edilerek karar verilmesi doğru değildir. Davacı taraf ibraz ettiği ve toplanan delillerle iddiasını kanıtlayamamıştır.
Ne var ki davacı dava dilekçesi ve delil listesinde sair deliller demek suretiyle yemin deliline de dayanmıştır. Mahkemece davacıya yemin teklif etme hakkı hatırlatılarak sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
2- Yukarıdaki bentte açıklanan bozma nedenine göre bu aşamada davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ : ( 1 ) nolu bentte gösterilen nedenle temyiz olunan kararın davalı lehine BOZULMASINA, ( 2 ) nolu bentte gösterilen nedenle davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gerek olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine, 400 YTL. duruşma avukatlık parasının davacıdan alınarak davalılara ödenmesine, 7.2.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/9514
K. 2011/446
T. 20.1.2011
• ARAÇ BEDELİNİN İADESİ ( Tespit Dosyasında Alınan Bilirkişi Raporu Esas Alınarak Davanın Kısmen Kabulüyle Araç Bedelinin Davalılardan Tahsiline Karar Verildiği – Bilirkişi Raporu Davalı Tarafa Tebliğ Edilmediği/Tek Taraflı Yürütülen Tespit Dosyasında Alınan Bilirkişi Raporu İle Yetinilerek Hüküm Kurulamayacağı )
• BİLİRKİŞİ RAPORU ( Davalı Tarafa Tebliğ Edilmediği – Tek Taraflı Yürütülen Tespit Dosyasında Alınan Bilirkişi Raporu İle Yetinilerek Hüküm Kurulamayacağı/Araç Bedelinin İadesi İstemi )
• TESPİT DOSYASINDA ALINAN BİLİRKİŞİ RAPORU ( Esas Alınarak Davanın Kısmen Kabulüyle Araç Bedelinin Davalılardan Tahsiline Karar Verildiği – Bilirkişi Raporu Davalı Tarafa Tebliğ Edilmediği/Tek Taraflı Yürütülen Tespit Dosyasında Alınan Bilirkişi Raporu İle Yetinilerek Hüküm Kurulamayacağı )
1086/m.275
ÖZET : Tespit sonucu boya işleminde üretici hatasının tespit edildiğini öne sürerek araç bedelinin iadesi istemiyle eldeki davayı açmıştır. Davalılar, araçta üretimden kaynaklanan ayıp olmadığını savunmuşlardır. Mahkemece, tespit dosyasında alınan bilirkişi raporu esas alınarak davanın kısmen kabulüyle araç bedelinin davalılardan tahsiline karar verilmiştir. Tespit dosyasında alınan bilirkişi raporu davalı tarafa tebliğ edilmeyerek taraf denetimi sağlanmamıştır. Kaldı ki davalı taraf yargılama sırasında tespit bilirkişi raporunu kabul etmemiştir. Tek taraflı yürütülen tespit dosyasında alınan bilirkişi raporu ile yetinilerek hüküm kurulamaz.
DAVA : Taraflar arasındaki araç bedelinin tahsili davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükümün süresi içinde davalılar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, 30.6.2008 tarihinde davalı … Otomotiv A.Ş.’den araç satın aldığını, aldıktan bir hafta sonra aracın boyasında kabartı şeklinde lekeler fark edince durumu hemen satıcıya bildirdiğini, 7.7.2008 tarihli iş formu ile aracı teslim ettiğini, sonra iade edildiğini, araç bedelinin iadesi talebinin davalı tarafça kabul edilmediğini, Diyarbakır 1. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2008/168 Müt. Sayılı dosyası ile yaptırdığı tespitte boya işleminde üretici hatası olduğunun tespit edildiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin haklan saklı kalmak kaydıyla 36.000.-TL tutarındaki araç bedeli ve ferilerinin faiziyle birlikte davalılardan tahsilini istemiştir.
Davalı … Türkiye Ltd. Şti., servis incelemesi sonucu üretim hatası olmadığı ve boya şikayetinin dış etkenlerden kaynaklandığının tespit edildiğini savunarak davanın reddini dilemiş, diğer davalı … Otomotiv İnş. San. ve Tic. A.Ş. davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, tespit dosyasındaki bilirkişi raporu esas alınmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
1- ) Davacı, davalı … Otomotiv A.Ş.’den satın aldığı aracın boyasında, aldıktan bir hafta sonra kabartı şeklinde lekeler fark ettiğini, yaptırdığı tespit sonucu boya işleminde üretici hatasının tespit edildiğini öne sürerek araç bedelinin iadesi istemiyle eldeki davayı açmıştır. Davalılar, araçta üretimden kaynaklanan ayıp olmadığını savunmuşlardır. Mahkemece, tespit dosyasında alman bilirkişi raporu esas alınarak davanın kısmen kabulüyle araç bedelinin davalılardan tahsiline karar verilmiştir. Tespit dosyasında alınan bilirkişi raporu davalı tarafa tebliğ edilmeyerek taraf denetimi sağlanmamıştır. Kaldı ki davalı taraf yargılama sırasında tespit bilirkişi raporunu kabul etmemiştir. Tek taraflı yürütülen tespit dosyasında alınan bilirkişi raporu ile yetinilerek hüküm kurulamaz. Öyle olunca mahkemece davaya konu araç üzerinde keşfen bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle araçta boya yönünden ayıp bulunup bulunmadığı, varsa üretim hatası ve gizli ayıp niteliğinde olup olmadığı hususlarında taraf, hakim ve Yargıtay denetimine açık, hüküm kurmaya elverişli bilirkişi raporu alınarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı şekilde tespit bilirkişi raporu ile yetinilerek hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
2- ) Bozma nedenine göre davalıların sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda 1. bentte açıklanan sebeplerle temyiz olunan kararın davalılar yararına BOZULMASINA, 2. bent gereğince davalıların sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan 502.70.-TL temyiz harcının istenmesi halinde … Ltd. Şti’ne iadesine ve yine peşin alınan 17.15.-TL temyiz harcının istenmesi halinde … Oto A.Ş.’ye iadesine, 20.01.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/8017
K. 2012/918
T. 27.1.2012
• ARAÇ BEDELİNİN ÖDENMESİ TALEBİ ( Davacının Dava Dışı Müşterisinin Bankadan Kullanacağı Krediye Güvenerek Araç Sattığı/Sattığı Araç Üzerine Kredi Nedeni İle Rehin Tesis Edildiği – Banka Alacağını Rehni Paraya Çevirerek Tahsil Ettiğinden Araç Karşılığı Tutarı Davacıya Ödemesi Gerektiği )
• DÜRÜSTLÜK KURALI ( Davacının Sattığı Araç Üzerine Kredi Nedeni İle Rehin Tesis Edildiği – Davalı Banka Alacağını Rehni Paraya Çevirerek Tahsil Ettiğinden Araç Karşılığı Tutarı Davacıya Ödeyeceği ve Bu Tutarı Müşterisinden İsteyeceği )
• BANKANIN ARAÇ NEDENİYLE VERDİĞİ KREDİDEN DOLAYI TESİS ETTİĞİ REHNİ PARAYA ÇEVİRMESİ ( Davacının Dava Dışı Müşterisinin Bankadan Kullanacağı Krediye Güvenerek Araç Sattığı – Banka Alacağını Tahsil Ettiğinden Araç Karşılığı Tutarın Davacıya Ödeneceği )
4721/m.2
ÖZET : Davacı, dava dışı müşterisinin bankadan kullanacağı krediye güvenerek araç satmış ve sattığı araç üzerine de bu kredi nedeni ile rehin tesis edilmiştir. Davalı banka, davacının sattığı araç üzerine, araç nedeniyle verdiği krediden dolayı rehin tesis ettiğine ve dava dışı müşterisinden olan alacağına karşılık rehni paraya çevirerek tahsilat yaptığına göre, araç karşılığı ödemesi gereken tutarı davacıya ödemesi ve bilahare bu tutarı müşterisinden istemesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, dava dışı R… A…’nin davalı bankadan kullanacağı kredi ile araba almak istemesi üzerine davalının verilecek kredi sebebiyle araç üzerine rehin tesisi için proforma fatura istediğini, davalının talebi üzerine 26 … … plakalı araca banka lehine rehin tesis edildiğini, davalının bundan sonra aracın bedeli olan 39.848.39 TL.yi tüm vecibelerini yerine getiren müvekkiline ödemesi gerekirken ödemediğini ileri sürerek 39.848.39 TL’nin 02.06.2008 tarihinden itibaren reeskont faizi ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin 26 … plakalı aracın alınması için R… A… Şirketine kredi kullandırmadığını, söz konusu şirketin kullandığı başka kredilerden ve R… A… Ltd. Şti.’ne kefaletinden dolayı müvekkiline borcu bulunduğunu dava konusu olan aracın kullandırılan kredilerin teminatı olarak bankaya rehin edildiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, toplanan delillere göre aracın davacı tarafından davalı bankaya borçlu dava dışı şirket adına düzenlenen satış faturasına göre trafiğe kaydedildiği anlaşılmakla, davacının, davalının kullandıracağı araç kredisine hazırlık için fatura düzenlediği iddiası sabit görülmediğinden davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Davacı, dava dışı müşterisinin bankadan kullanacağı krediye güvenerek araç satmış ve sattığı araç üzerine de bu kredi nedeni ile rehin tesis edilmiştir. Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesine göre, “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır.” Davalı banka, davacının sattığı araç üzerine, araç nedeniyle verdiği krediden dolayı rehin tesis ettiğine ve dava dışı müşterisinden olan alacağına karşılık rehni paraya çevirerek tahsilat yaptığına göre, araç karşılığı ödemesi gereken tutarı davacıya ödemesi ve bilahare bu tutarı müşterisinden istemesi gerekir. Nitekim bilirkişi de aynı yönde mütalaada bulunmuştur. Bu itibarla davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı lehine bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenle davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün yukarıda yazılı nedenle davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 27.01.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/9327
K. 2011/2745
T. 2.3.2011
• ARACIN MOTORUNUN DEĞİŞTİRİLMESİNE RAĞMEN ARIZANIN DEVAM ETMESİ ( Araç Bedelinin Tahsili – Yargılama Süresince Satıma Konu Aracın Davacının Kullanımında Olduğu/Aynen İfa Kuralı Gereğince Araç Davacıda Kaldığı Sürece Onun Lehine Faize Hükmedilemeyeceği )
• ARAÇ BEDELİNİN TAHSİLİ ( Aracın Motorunun Değiştirilmesine Rağmen Arızanın Devam Etmesi – Yargılama Süresince Satıma Konu Aracın Davacının Kullanımında Olduğu/Aynen İfa Kuralı Gereğince Araç Davacıda Kaldığı Sürece Onun Lehine Faize Hükmedilemeyeceği )
• FAİZ ( Aracın Motorunun Değiştirilmesine Rağmen Arızanın Devam Etmesi/Araç Bedelinin Tahsili – Yargılama Süresince Satıma Konu Aracın Davacının Kullanımında Olduğu/Aynen İfa Kuralı Gereğince Araç Davacıda Kaldığı Sürece Onun Lehine Faize Hükmedilemeyeceği )
• AYNEN İFA ( Araç Davacıda Kaldığı Sürece Onun Lehine Faize Hükmedilemeyeceği – Aracın Motorunun Değiştirilmesine Rağmen Arızanın Devam Etmesi Nedeniyle Araç Bedelinin Tahsili )
818/m.202,203
ÖZET : Davacı vekili, satın aldığı aracın motorunun değiştirilmesine rağmen, arızanın devam ettiğini belirterek araç bedeli olan ile manevi tazminat talebinde bulunmuştur. Yargılama süresince satıma konu aracın davacının kullanımında olduğu anlaşıldığından, aynen ifa kuralı gereğince araç davacıda kaldığı sürece onun lehine faize hükmedilemez. Ancak aracın iadesinden sonra davacı lehine faize hükmedilebilir. Mahkemece bu yön gözetilmeden satış tarihinden itibaren davacı lehine faize hükmedilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükümün davalı H… A… Tic. A.Ş. vekilince duruşmalı diğer davalı F… Otom. Ltd. Şti. vekilince de duruşmasız olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalılardan H… A… Otom. San. vekili gelmiş, diğer taraftan kimse gelmemiş olduğundan onun yokluğunda duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, satın aldığı aracın motorunun değiştirilmesine rağmen, arızanın devam ettiğini belirterek araç bedeli olan 29.000 TL ile 2.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur. Davalı Hyundai vekili, davacının ayıp ihbarı ve dava açma sürelerine uymadığını, araçtaki arızanın kullanımdan kaynaklandığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Diğer davalı F… Otomotiv vekili, araçtaki kusurun imalattan kaynaklandığını, müvekkilinin kusuru olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, fatura bedeli üzerinden davanın kabulüne, davacının aracı davalılara iade etmesi kaydıyla 24.789 TL’nin 9.3.2004 tarihinden itibaren reeskont faiziyle davalılardan müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
1-) Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalılar vekillerinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-) Somut olayda yargılama süresince satıma konu aracın davacının kullanımında olduğu anlaşıldığından, aynen ifa kuralı gereğince araç davacıda kaldığı sürece onun lehine faize hükmedilemez. Ancak aracın iadesinden sonra davacı lehine faize hükmedilebilir. Mahkemece bu yön gözetilmeden satış tarihinden itibaren davacı lehine faize hükmedilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) numaralı bentte açıklanan sebeple davalılar vekillerinin sair temyiz itirazlarının reddine, ( 2 ) numaralı bentte gösterilen sebeple hükümün BOZULMASINA, vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan davalı H… A… A.Ş. lehine 825,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak anılan davalıya verilmesine, peşin harcın istenmesi halinde iadesine, 2.3.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.